“Toplumsal Gündem – Sosyal Sorunlar ve Adalet Arayışları”

Takım elbise için 906 TL, gömlek için 91 TL giysi yardımı yapılacak: Memura giysiden tasarruf

Hazine ve Maliye Bakanlığı 2025yılında memurlar için yapılacakgiysi yardımını açıkladı. Açıklanandesteğe tepki gösteren Eğitim-İş Genel Başkanı Kadem Özbay,“Devletin kendi çalışanlarına revagördüğü bu sefalet yardımı kabuledilemez” dedi.Hazine ve Maliye Bakanı MehmetŞimşek imzasıyla “MemurlaraYapılacak Giyecek Yardımı”genelgesi yayımlandı. Genelgede2025 yılında memurlar içinyapılacak giysi yardımı açıklandı.Nakdi yapılacak olan giyimyardımındaki fiyatların düşükolması dikkat çekti. Buna görememurlara; bir takım elbise için 906lira 36 kuruş, yazlık takım elbiseiçin 898 lira 62 kuruş, ayakkabıiçin 255 lira 76 kuruş, yağmurlukiçin 196 lira 62 kuruş, pantolon veetek için 192 lira 3 kuruş, gömlek-bluz-yelek-tişört 124 lira 5 kuruş,iş gömleği için 91 lira 43 kuruşverilmesi uygun görüldü.‘SEFALET YARDIMI’Eğitim-İş Genel Başkanı KademÖzbay, memurlara yapılan giysidesteğine ilişkin açıklamalardabulundu. Verilen desteği “akılla,mantıkla ve vicdanla dalgageçmek” olarak yorumlayan Özbay,“Rakamlara bakınca, sanırsınız kiTürkiye’de hayat pahalılığı yok,enflasyon canavarı memurlarınmaaşlarını eritmemiş, her şey güllükgülistanlık. Takım elbise: 906.36TL. Bu paraya bırakın kaliteli birtakım elbiseyi, düzgün bir pantolonbile bulamazsınız. Sayın MehmetŞimşek ve bakanlık yetkilileri 91TL’ye gömlek alabilecekleri bir yerbiliyorlarsa adres versinler” diyekonuştu. EğVerilen rakamların TÜİK’in“makyajlı enflasyon verilerinden”bir farkı olmadığını söyleyen Özbay,“Gerçeklerle hiçbir alakası olmayanbu yardımla, kamu çalışanlarınınalım gücü hiçe sayılıyor. Sayınbakan, siz bu parayla giyinebiliyormusunuz? Memurların alın teriyledalga geçmeye son verin. Gerçekpiyasa koşullarına uygun, insancayaşayabilecekleri bir yardım vemaaş düzenlemesi yapın. Devletinkendi çalışanlarına reva gördüğü busefalet yardımı kabul edilemez” dedi.

Source: Taylan Gülkanat


Altındağ Belediyesi”nde işçiler, AKP”li başkana karşı haklarını arıyor

Tiryaki’nin tutumlarına tepki gösteren Hizmet-İş Sendikası’na bağlı işçiler, “Ekmeğime uzanan eller kırılsın” diye haykırdı.AKP’li eski Altındağ Belediye Başkanı Asım Balcı’nın işçiye yüzde 30’luk zam yapacağını söylemesine karşın uygulamayan Altındağ Belediye Başkanı AKP’li Veysel Tiryaki, işçilerin 52 gün olan ikramiyesini de 36 güne düşürdü. Yıllık zammı ise toplu iş sözleşmesinde anlaşma sağlanamamasına karşın inisiyatif alarak yüzde 10 olarak belirleyen Tiryaki, işçilerin yan haklarını da zayıflattı.Söz konusu kararlara karşı çıkan iktidara yakın Hak-İş Konfederasyonu’na bağlı Hizmet-İş Sendikalı işçiler, 27 Şubat’ta grev yapma kararı aldı. Grev kararının ardından Tiryaki, sendikalı işçileri istifaya zorladı. İlk olarak 9 işçiyi atan Tiryaki, sonradan bu sayıyı 25’e yükseltti. Sendikadan istifa etmemekte ısrar eden işçilerin maaşlarında kesinti yapan Tiryaki, belediye meclisinde yaptığı konuşmalara göre geri adım atmama konusunda ısrarcı bir görüntü çizdi.‘BİLGİ VEREN KOVULDU’İşçiler adına basın açıklamasını, Hak-İş/ Hizmet-İş Sendikası Genel Başkan Yardımcısı İdris Ersoy yaptı. Ersoy, “105 TL olan yemek ücreti de 80 TL’ye düşürüldü, yol ve eğitim ücretleri bordrodan çıkarıldı, sendika olarak bu uygulamaları kabul etmeyince üyelerimiz baskı ve tehditle sendikamızdan istifa ettirilmeye başlandı” diyerek süreci özetledi.Grev sürecinde belediye yetkililerinden herhangi bir karşılık alamadıklarını vurgulayan Ersoy, “Anayasal hak olan sendikaya üye olma hürriyeti engellendi” diye konuştu. Ersoy, müfettişlere söz konusu olaylara ilişkin bilgi veren işçinin de işten atıldığını belirtti.

Source: Emirhan Çoban


Şiveydiz çorbası

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde sayın devlet büyüklerimize iftar verildi, asrın liderimiz, bakanlarımız, milletvekillerimiz katıldı. Meclis lokantası tarafından hazırlandı, şiveydiz çorbasıyla başladılar, bal-kaymak, zeytin, hurma, gün kurusu, badem-ceviz, domates, salatalık, beyaz peynir, eski kaşar, örgü peynir ve pastırmadan oluşan iftar tabağıyla devam ettiler, zeytinyağlı olarak ayvalı kereviz ve vişneli yaprak sarma yediler, ara sıcak paçanga böreği yediler, ana yemek olarak hünkar beğendi geldi, yanında kurutulmuş domates ve fesleğenli roka salatası geldi, en son kaymak eşliğinde şöbiyet ve fıstık sarmayla bitirdiler, Allah kabul etsin.

Geleneği yaşatmaya çalışmak elbette saygı duyulacak bir davranış ama, bana sorarsanız, ramazan davulcularının gecenin karanlığında sokak sokak dolaşarak ısrarla davul çalmasına artık hiç gerek yok bu ülkede… Çünkü kendisi askıda ekmekle, çıkma sebzeyle iftar yaparken, hâlâ ayakta uyuyan ahaliyi, dünyanın hiçbir davulu uyandıramaz.

Pastırmayı, vişneli yaprak sarmayı, hünkar beğendiyi, kaymaklı şöbiyeti anca rüyasında gören, adeta uyurgezer gibi dolaşan bir toplumu, davulu filan boşver, trampet takımı getirsen uyandırabilir misin?

Millet yağmurda ayazda ucuz ekmek kuyruklarında bekleşirken, hava karardıktan sonra pazarlarda pörsümüş sebze toplamaya çalışırken, hatta ucuz diye mecburen, domuz eti karıştırılmış köfteye, eşek eti karıştırılmış lahmacuna mahkum edilmişken… Meclis lokantasına aşçı, kebapçı, dönerci, pideci ve pizzacı almak için ilan verdiler. Ayrıca 75 garson, 29 da ilave bulaşıkçı alınıyor.

Türkiye Büyük Millet Meclisi lokantasından her ay ne kadar yemek çöpe atılıyor biliyor musunuz? 400 kilo… Evet, bol bol pişiriliyor bol bol servise konuyor, e o kadar tüketilmediği için, her ay 400 kilo yemek çöpe atılıyor.

Kim ödüyor bunların hepsinin parasını?

Hava karardıktan sonra pazarda çıkma sebze toplayan millet ödüyor.

Türkiye’nin en büyük lokantacısı Türkiye Büyük Millet Meclisi… Her yıl bir milyon kişi orada yemek yiyor. Aynı zamanda Türkiye’nin en çok zarar eden lokantacısı… Çünkü nasıl olsa parayı millet ödüyor.

Meclis mutfağının bütün ihtiyacı, etidir yağıdır sebzesidir meyvesidir filan, hepsi meclis bütçesinden karşılanıyor, kar amacı güdülmüyor, karsız şekilde, maliyetine milletvekillerine sunuluyor, fiyatlar bu yüzden enflasyonsuz… Peki, bu enflasyonsuz lokantayı kim finanse ediyor? Ucuz kıyma kuyruğunda titreşen millet finanse ediyor.

Meclis mutfağında yüzlerce personel, onlarca kadrolu aşçı çalışmasına rağmen, özel günlerde dışardan özel şefler getiriliyor. Mesela geçen yıl meclisin açılış resepsiyonuna, gastronomi Nobel’ini kazanan Mardinli şef Ebru Baybara Demir’i getirdiler, özel mönü hazırlattılar. Dereotlu Trakya turşusuyla servis edilen tuzlu tart içerisinde Çerkez tavuğu, Birecik patlıcanı içerisinde fıstıklı Hatay humusu, Diyarbakır çöreği üzerine kiraz sapıyla tütsülenmiş vişneli Erzincan tulum peyniri, tuzlu tart içerisinde yaban mersinli kaparili tahinli patlıcan salata, zeytinyağlı sumak ekşili incir dolması, vişne soslu bakla favalı zeytinyağlı incirli Urla enginarı, Kastamonu çemensiz pastırma ve Hakkâri otlu peyniri ile Aydın inciri, biber ve domates eşliğinde sarımsaklı kuzu teşt filan… Nasıl? Afiyetle yediler. Kim ödedi? Eşek etli lahmacun yiyen millet ödedi.

Muhalefet dahil, bugüne kadar asla sorulmayan bir soruyu size soruyorum… Bu yoksul millet, bu milletvekillerinin avanta lokantasını sırtında taşımak zorunda mıdır?

İngiltere’de mesela, İngiliz parlamentosunda, parlamento binasında, İngiliz parlamenterlerin yemek yiyebileceği bir restoran var mı? Var. Ama nasıl var? İşletmecisi var. Yani restoran meclisin değil mi? Değil. İşletmecisi var. Yani İngiliz parlamenterler bizimkiler gibi oturup, dışarda 30 pounda satılan bir yemeği 3 pounda yiyebiliyor mu? Asla! Dışarda 30 poundsa, orda da aynı, çünkü işletmecisi var, devlet veya İngiliz halkı tarafından finanse edilmiyor, yok öyle avanta.

Fransa’da mesela, Fransa meclisinde, Fransız milletvekillerinin yemek yiyebileceği bir restoran var mı? Var. Ama işletmecisi var. Fiyatlar dışarda bir restoranda ne kadarsa, mecliste de o kadar… Fransa devletinin kesesinden veya Fransız halkının cebinden finanse edilmiyor. Piyasadaki normal bir restoran gibi çalışıyor.

Bizi kıskanan Almanya’da… Alman meclisinde Alman milletvekillerinin restoranı var mı? Var. Ama, Alman milletvekilleri dışardan misafir bile getiremez. Mesela “bana bi şinitzel yap” deyip, üç kuruş verip çıkamaz, dışarda bir restoranda o şinitzel kaç paraysa, o kadar ödemek zorundadır. Alman milleti tarafından finanse edilmez. Almanya’da milletvekilleri bizdeki gibi kuzu tandırı 30 liraya yese, Almanya ertesi gün o meclisi kapatır!

İtalya böyle, Danimarka böyle, Portekiz böyle, İspanya böyle, İsveç böyle, Finlandiya böyle… Düzgün ülkelerde parlamento dediğin “her şey dahil” sistemiyle çalışan tatil köyü değildir. Bu saydığım Avrupa ülkelerinde, milletvekillerinin yemeğini meclis finanse etmiyor, meclis başkanlıkları ihale açıyor, meclis binasındaki restoranlar veya kafeler, ihaleyle işletmecilere veriliyor, işletmeciler de Paris’te Roma’da Madrid’te restoran işletir gibi, meclis restoranını işletiyor. Aşçı da işletmecinin, garson da işletmecinin, bulaşıkçı da… Ben gideyim devletin kesesinden kebapçı alayım, pizzacı alayım diyemez, lazımsa kendisi personel olarak alır, fiyatına yansıtır. Ben gideyim de, mutfak için lazım olan tencereyi tavayı tabağı çatalı bıçağı devletin kesesinden alayım diyemez, devlet züccaciye dükkanı mı kardeşim, ne lazımsa, kendisi alır. Ben her ay başında ihtiyaç listesi vereyim de, etimi balığımı yağımı pirincimi devlete ödeteyim diyemez, mönüsünde neye ihtiyacı varsa, kendisi alır. Nasıl olsa bana giren çıkan yok, nasıl olsa ben ödemiyorum, bol bol yapayım, yemezlerse çöpe atarım diyemez, bu yüzden sıfır atık’la çalışır, atarsa kendisine girer.

ABD mesela, senatoyu filan boşver, ABD başkanı yahu, Beyaz Saray’da evinde yediği yemeğin bile parasını kendi cebinden ödüyor, kullandığı peçetenin bile, kullandığı kürdanın bile parasını kendi cebinden ödüyor. ABD başkanı, evinde yediği yemek Washington’da kalite bir restoranda ne kadarsa, o kadar ödüyor. Amerikan halkı niye ödesin?

Bizde habire anayasayı değiştirelim diyorlar.

Sen önce bunu değiştir!

Sayın meclisimiz, İsrail’i boykot ediyor, İsrail’e destek veren Amerikan şirketlerinin ürünlerini meclis lokantasında kullanmıyor, Coca Cola’yı ve Neskafe’yi meclis lokantasında yasakladılar.

Peki, İsrail meclisinde İsrail milletvekillerinin restoranı var mı? Var. Orada yiyip içtiklerini İsrail halkı mı finanse ediyor? Hayır. Normal restoran nasıl işletiliyorsa, orası da öyle işletiliyor.

Bizim sayın meclisimiz güya Coca Cola’yı boykot ediyor ama, sultan Mahmut çorbasından soslu dil balığına, çentik kebaptan zeytinyağlı kerevize, dana kavurmadan levrek buğulamaya, fıstıklı kadayıftan bademli keşküle kadar, heeeepsini, milletin sırtına yüklüyor!

(Şimdi diyeceksiniz ki, sultan Mahmut çorbası ne? Yani siz değerleri okurlarıma da teessüf ederim hakikaten, bu kadar mevzu anlatıyoruz, sizin aklınız fikriniz yemekte yani! Kırmızı mercimek, kereviz, kabak, soğan, havuç, patates ve naneyle yapılıyor. Memleket saraydan yönetildiği için, milletvekilleri de işte böyle sultan Mahmut filan yiyor.)

Meksika salatası yiyorlar… Hepsi sanırsın Meksika salatasıyla büyüdükleri için, yemezlerse olmaz!

Vişneli tayfır mesela… Milletvekilimiz ona bayılıyor. Millet adını bile bilmiyor ama, milletin seçtiği milletvekilleri vişneli tayfır yiyor!

Beş yıl önce, 2020 yılında, sayın meclisimize 42 aşçı, 6 pastacı, 48 garson, 18 bulaşıkçı almışlardı. İki yıl sonra, 2022 yılında, aynı sayın meclisimize 25 aşçı, 50 garson, 28 bulaşıkçı daha almışlardı. Şimdi, gene aşçılar kebapçılar pizzacılar garsonlar alıyorlar. Kim ödüyor bunların maaşını? Kent lokantasına mahkum edilen millet ödüyor.

Bizim meclis lokantasında milletvekillerimiz için kalori hesabı da yapılıyor. Kadın milletvekillerimiz için 1800-2000, erkek milletvekillerimiz için 2500-3000 kalori öneriliyor. Gıda Güvenliği Yönetim Sistemi uygulanıyor, her yemekten numune alınıyor, 72 saat saklanıyor ki, maazallah zehirlenme filan olursa, derhal tahlilleri yapılsın diye… Bizim meclis lokantasında yemek yemek, dışarda bir restoranda yemeyi boşver, kendi evinde bile yemekten hem çok daha ucuz, hem çok daha sağlıklı.

Dolayısıyla, şiveydiz çorbalı, pastırmalı, vişneli yaprak sarmalı, hünkar beğendili, kaymaklı şöbiyetli iftar vesilesiyle, tekrar soruyorum.

Bu yoksul millet, bu milletvekillerinin avanta lokantasını sırtında taşımak zorunda mıdır? Niye bütün dünyada sadece Türkiye’de böyledir?

Bayram ikramiyesi olarak ala ala anca bin lira almasına rağmen, 22 yıldır “şahlanıyoruz” laflarıyla hipnotize edilerek mışıl mışıl uyutulanların, kulağına darbuka dayasan nafiledir.

Source: Yılmaz Özdil


Ahlaksız toplum

Eğitiminizde ahlak ve maneviyatı temel olarak almamışsanız, yetiştireceğiniz nesillerin en mükemmelleri bile tek kanatlı yani eksik olacaktır.İnsanın yaratılışına dikkat ederseniz, madde ve mana yani ceset ve ruh olduğunu görürsünüz. Bunlardan yalnızca birini beslemekle insanı yetiştiremezsiniz. Her ikisini de (beden ve ruh) dengeli bir şekilde eğitmeli, beslemelisiniz.Malum eğitimin temel kurumu ailedir; çocuk aile ocağında şekillenir, gelişir ve biçimlenir. Şayet aile, ahlaki değerlerden ve davranışlardan yoksunsa ve hatta orası çeşitli ahlaksızlıkların kol gezdiği bir yerse, orada biçimlenecek çocuğun ahlaklı olması beklenemez.Zira üzüm üzüme baka baka kararır!Çocuk, mutlaka sevginin, muhabbetin çağladığı bir aile ortamında yetişmelidir. Zira sevgisiz yetişen çocuk tüm kötülüklere açıktır. Aile ortamındaki çocuk, bireyler arası konuşmaları, davranışları ve bütün iletişimleri adeta bir sünger gibi emer ve benimser.Aile, sevgiyle yoğurduğu çocuğa destek olmanın yanında ona güven verir ve güzel söz ve davranışlarla örnek olur. Başka bir aile de kin ve nefretle yoğurduğu çocuğu itmenin, ezmenin ve hakaret etmenin yanında güvensizlik verir ve kötü söz ve davranışlarıyla da kötü örnek olur.Şayet aile bireyleri dürüstse, doğru ve temiz bir dille konuşuyorlarsa, birbirlerine karşı sevgi, saygı, merhamet ve şefkat besliyorlarsa, sorumluluk duygusuyla hareket ediyorlarsa, yardımseverlerse, çocuk da bunlara bakıp onlar gibi olur.Aileden başlayan eğitim, okullar (ilk, orta, yüksek) boyu devam edeceğinden; eğitimin her bir kademesinde madde ve mana dengesi mutlaka gözetilmeli ve hepsinden önemlisi her kademedeki öğretmenlerin ideal-model kişilik olmaları gerekir.Adaletin olmadığı, vatandaşlar arasındaki gelir dağılımında uçurumların olduğu, mal ve hizmetlerde fiyat istikrarının bulunmadığı (yüksek enflasyonun olduğu), kötü alışkanlıkların kol gezdiği, bireylerin birbirlerine karşı sevgi ve saygıyı kaybettiği toplumlarda ahlaktan bahsetmek zordur.Yirmi sene öncesine kadar Avrupa’daki boşanma oranlarının çokluğunu görüp hayret eder ve toplumumuzdaki dinamik ve sağlam aile yapımızla övünürdük. Bugün geldiğimiz noktada ise boşanma oranlarında Avrupa ülkelerini geride bıraktık. Nerede ise gençlerimiz boşanmak için evleniyorlar.Ortada çocuk da varsa; anne ya da baba sevgi ve şefkatinden yoksun yetişen çocukların topluma kazandırılması ve onların ahlaklı bireyler olarak yetiştirilmesinin zorluğu ortadadır.Güzel ahlak da kötü ahlak da bulaşıcıdır; kötülüğün yayılması çok daha fazla olur. Nitekim bir sepet sağlam elma içindeki bir çürük elmayı sağlamlaştıramaz, lakin o bir çürük elma sepet içindeki bütün elmaları çürütür.

Source: Fuat Bol


Katliam ittifakı sahurda vurdu

İsrail ordusu, önceki gece sahur vakti ateşkesi tek taraflı bozarak Gazze”ye ölüm yağdırdı. Saldırılarda aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu 404 kişi öldü, 562 kişi yaralandı. 5 saat süren katliamda 20″den fazla İsrail savaş uçağı Refah ve Han Yunus”taki sivillerin sığındığı okul, çadır, barınak ve kampları vurdu. Saldırıları doğrudan sivilleri hedef alarak yapan İsrail sözde operasyonu “Cehennemin kapıları açıldı” açıklamasıyla duyurdu ve İsrailli esirlerin tamamının bırakılmasını istedi. Saldırılarda Gazze Hükümet Çalışmalarını Takip Birimi Başkanı İsam ed-Dalis, Adalet Bakanlığı Müsteşarı Ahmed el-Hitte, İçişleri Bakanlığı Müsteşarı Mahmud Ebu Vatfe ve İç Güvenlik Teşkilatı Genel Müdürü Behcet Ebu Sultan”ın da katledildiği öğrenildi. ABD”nin günler önce Filistin”e desteğinden ötürü saldırı başlattığı Yemen”de Husiler, “Filistin halkını bu mücadelede yalnız bırakmayacağız. Destek ve yardımlarımızı sürdürecek ve çatışma adımlarını tırmandıracağız” açıklaması yaptı. KARADAN İŞGAL HAZIRLIĞI Filistin Dışişleri Bakanlığı, “Acil uluslararası müdahale çağrısında bulunuyoruz” mesajı yayımladı. Gazzeli yetkililer ölen Filistinlilerin cansız bedeni ile yaralıların, hastanelere dahi ulaştırılamadığını belirterel “Bu vahşi katliamlar, onların yalnızca öldürmekten anladığnı bir kez daha kanıtladı” dedi. İsrail jetleri ambulansları bile hedef aldı. İsrail ordusu, Suriye”de Golan Tepeleri”ndeki Kuneytra vilayetine bağlı “Han Arnabe” beldesini de havadan vurdu. İsrail tanklarının da olası bir kara harekâtı için Gazze sınırında hareket ettiği gözlemlendi. DIŞ HABERLER BEYAZ SARAY: İSRAİL ÖNCEDEN BİZE DANIŞTI TRUMP”IN DESTEĞİ TAM Beyaz Saray, İsrail”in Gazze saldırılarıyla ilgili ABD Başkanı Donald Trump yönetimine danıştığını açıkladı. Fox News”e konuşan Beyaz Saray Sözcüsü Karoline Leavitt de “Kıyamet kopacak” ifadesini kullanarak, Trump”ın İsrail”e destek olmaktan korkmadığını belirtti. Hamas ise “Ateşkesi bozma kararı, rehineleri ölüme terk etme kararıdır” açıklamasını yayınladı. Hamas”ın elinde 24″ü hayatta olan 59 rehinenin olduğu tahmin ediliyor. ÖLENLERİN 150″Sİ ÇOCUK Avrupa-Akdeniz İnsani Hakları İzleme Örgütü (Euro-Med), İsrail”in ateşkesi bozarak Gazze Şeridi”ne yeniden başlattığı saldırılarda 150 Filistinli çocuğun öldüğünü duyurdu. 5 SANİYEDE BİR BOMBA DÜŞTÜ Birleşmiş Milletler çocuk yardım kuruluşu UNICEF”in sözcüsü Rosalia Bollen, Gazze”nin güneyindeki El-Mevasi”deki tanıklığını anlattı: Çok yüksek patlama sesleriyle uyandık. Neredeyse beş saniyede bir bomba düştü. HAMAS: TÜM SORUMLULUK WASHINGTON”DA Hamas”ın mesajında “İşgale verdiği sınırsız destekle Washington, Gazze”deki katliamların tüm sorumluluğunu taşımaktadır. Uluslararası toplum, işgali ve destekçilerini insanlığa karşı işlenen bu suçlardan sorumlu tutmak için harekete geçmeli” denildi. YARALILAR VE HASTALARA SINIR KAPISI KAPATILDI! Hamas ile İsrail arasında 19 Ocak 2025″te ateşkes yürürlüğü girdi. Hamas rehineleri serbest bırakmak gibi tüm ateşkes kurallarına uydu. Ancak İsrail 6 Mart”tan bu yana ateşkesin ikinci aşamasına geçmeyi reddetti. İsrail, son saldırı sonrası Refah Sınır Kapısı”nın Filistin tarafını Gazze”den gelen hasta ve yaralılara kapattı. ZORLA GÖÇ OYUNU YİNE DEVREDE İsrail Ordu Sözcüsü Avichay Adraee, Gazze”nin bloklara bölündüğü haritayı paylaştı. Gazze”nin kuzeyindeki Beyt Hanun, güneyindeki Huza ve Han Yunus”taki Absan mahallelerine “şiddetli saldırı düzenleyeceğini” açıklayan İsrail ordusu, Filistinlilere zorla göç etmeleri talimatını verdi. Güneydekilere Han Yunus, kuzeydekilere Gazze”nin batısında “güvenli bölge” olduğunu iddia ettiği alanlara göç etmeleri emrini veren İsrail, “Bölgeden ayrılmayan ölür” tehdidini savurdu. DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI: İSRAİL İNSANLIĞA MEYDAN OKUYOR İsrail, uluslararası hukuku ve evrensel değerleri en ağır biçimde ihlal ederek insanlığa meydan okumaktadır. Küresel düzeyde barış ve istikrar arayışlarının yoğunlaştığı bir dönemde, İsrail hükümetinin sergilediği bu saldırgan tutum, bölgenin ortak geleceğini tehdit etmektedir. İsrail”in yeni bir şiddet sarmalına neden olması kabul edilemez. ANKARA BU ŞEBEKE YARGILANMALI AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik: Dünyada insanlık adına bir değer ve düzen olacaksa ilk şartı bu katliam şebekesinin yargılanması ve cezalandırılmasıdır. Adalet Bakanı Yılmaz Tunç: Ateşkes çağrılarını ve uluslararası toplumun uyarılarını alaycı bir şekilde yok sayan İsrail”e karşı Birleşmiş Milletler, Uluslararası Ceza Mahkemesi ve uluslararası toplum derhal somut adımlar atmalıdır. İsrail”in cezasızlık zırhı kırılmalı ve sorumlular savaş suçlusu olarak yargılanmalıdır. AK Parti Genel Başkanvekili Efkan Ala: Netanyahu hükümeti, insanlık dışı şiddet politikalarını pervasızca sürdürerek dünyanın gözü önünde küresel barış ve adaletin altını oymakta. Bu saldırılar yalnızca Filistin halkına değil, vicdan sahibi tüm insanlığa karşı işlenmiş suçlardır.

Source: Sabah


“Eziyet gördüm” diyen TikTok fenomeni: Türkiye”ye gidebilirim

Lüks hayatını İngiliz devlet yardımlarıyla sürdürdüğünü iddia eden videolar çeken Ellis Matthews, sosyal medyada büyük tepki topladı. Gelen şikayetler sonrası tutuklanan fenomen, “Bu videolar sadece şakaydı, Tayland”dayken Birleşik Krallık”tan tek kuruş bile almadım. Takipçi kazanmak için yalan söyledim” diyerek kendini savundu.

“EZİYET GÖRDÜM; FARE ETİ YEDİRDİLER”

Hapishanedeki koşulları anlatan Matthews, “Burası tam bir cehennem. Cildim kızarıklıklarla dolu, oğlum ve ben bitlendik, böcek ısırıklarıyla perişan olduk. Etrafımızda fareler dolaşıyordu. yemek olarak ise sadece topaklanmış pirinç ve yenilemeyecek kadar iğrenç fare eti veriliyordu. Bize fare eti yedirdiler, eziyet gördük” ifadelerini kullandı.

“TÜRKİYE VE KAMBOÇYA DAHA İYİ SEÇENEKLER”

Sınır dışı edilmesi planlanan fenomen, İngiltere”ye dönmek istemediğini belirterek, “Eğer İngiltere”ye gidersem sosyal hizmetler oğlumu benden alacak. Bu yüzden Türkiye ve Kamboçya benim için çok daha iyi seçenekler” dedi.

Source: Sonuç Sürmeli


Son dakika.. İsmail Saymaz gözaltına alındı

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında, gazeteci İsmail Saymaz’ın Gezi Parkı olaylarıyla ilgili sanıklarla yakın temas içerisinde olduğu, eylemlerde aktif rol üstlendiği ve sosyal medya üzerinden yanıltıcı bilgiler yayarak vatandaşları kolluk kuvvetlerine karşı kışkırtmaya çalıştığı iddialarıyla gözaltına alındığı bildirildi.

İSMAİL SAYMAZ KİMDİR?

1980 yılında Rize”de doğan İsmail Saymaz, Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi”nden mezun oldu. Gazetecilik hayatına ilk olarak Rize”de başlayan Saymaz, ardından İstanbul ve Konya gibi şehirlerde bulunan yerel gazetelerde çalıştı. 2002 yılında Radikal gazetesinde görev yapmaya başladı. Şu an Halk TV programcısı olan İsmail Saymaz, insan hakkı ihlalleri ve düşünce özgürlüğü üzerine çeşitli haberler yaptı ve bu konularda kitaplar yayımladı.

Source: Haber Merkezi


İsrail durmaz, durdurulur

Bütün dünya ateşkes ve barış için seferber oldu. Trump da Gazze sahillerinde Las Vegas kurma hayalleri kuruyordu. İsrail, yine bildiğini okumaya devam etti. Gazze”yi yeniden bombaladı. Ne hayaller kaldı, ne de ateşkes. Barış çabalarını darmadağın etti. Bunu da Müslümanlar için mübarek olan ramazanın ortasında yüzlerce insanı katlederek ortaya koydu.İsrail, ramazanı da bombaladı, sahuru da. Bombalama ve katletmede hiçbir kutsal gün ya da ay tanımıyor. Hatta özellikle kutsal günlerde ve kutsal mekânlarda katlediyor. İnsanı kutsal gününde yok ediyor. Böylece sadece bedeni yok etmiyor, sadece fiziki acı vermiyor. Bedeni ayakta tutan ruhu da acıtıyor. Bedeninin yaşamasına umut veren, direnç sağlayan özü de katlediyor. Siyonizm, beden ve bedeni tutan ramazanın ruhunu beraber katlederek zevkleniyor.ABD”ye danışılarak barışa giden yol bombalanıyor. ABD temsilcisi “kıyamet kopacak” diyor! Bunu zevkle söylüyor. Kendi kıyametleri ne zaman kopacak acaba? Başkaları için kıyamet senaryoları uygulayanları da elbette bir gün kıyamet yakalayacak! Nice toplumların helakinden bahseder kitabımız. Onların kibirli, egemen, yenilmez ve kudretli burunlarının nasıl sürtüldüğünü anlatır. İsrail”in ataları nice helakler yaşadı. Nice sürgünler yaşadı. Nice zulümler yaşadı. Nice zilletler yaşadı. Hiç mi ders almazlar? Nasıl bir ruh bu? Hiç mi ibret almazlar? Hiç mi düşünmezler? Toplumların da küçük kıyametleri var. İsrail de bunu yaşayacak. Onun zamanını bilmeyiz, ama olacağına iman ediyoruz. Kimin eliyle olacağına da karar veren O”dur. Müslüman eliyle mi, kâfir eliyle mi yoksa doğrudan Allah”ın eliyle mi olacak?Netanyahu, katil şebekeleriyle kan içmeden yerinde duramıyor. Savaşla kurulanın, savaşla ayakta kalacağını biliyor. Bunu da en şedit biçimde yapıyor. Katlederek yaşıyor, yıkarak ayakta kalıyor, kan içerek zevkleniyor. Bütün Yahudi arzusunu öldürmeye, katletmeye ve yok etmeye akıtıyor. Yahudilerin dünya kudretini, paralarını ve ezilmişlik isyanlarını Gazze”ye bomba olarak yağdırıyor.Gazze, tamamen Filistin”e mezar yapılıyor. Ölü kent olsun isteniyor. Ölü kentin üstüne, kemiklerin üstüne ve mezarların üstüne kendi hedonist kentini kurmanın peşinde. Trump, Las Vegas gibi zevk kentini Gazze sahillerinde inşa etmenin hayalindeyken, Netanyahu daha yıkıcı bir proje peşinde. Yıkıcılığın ötesinde arsız ve utanmaz barbarlık projesi. Önce Gazze”yi tamamen yıkmak, insanları öldürmek, et ve kemikten ateş dumanlarının yükseldiği harabe kentle gurur duymak. Nemrutça zevklenmek. Eseriyle sarhoş olup kendinden geçmek. Sonra da bu ölü kent üzerine Siyonist yaşamı kurmak. Ne kadar çok Roma komutanına benziyor! Hz. Süleyman mabedini dümdüz ederek üzerine Roma mabetleri ve yaşamını kuran komutana. Sanki tarih yeniden yaşanıyor. Yahudilere yapılanların öcünü daha berbat bir şekilde almak üzere kin kusuluyor. Tarihsel kinin bilinçaltı patlamaları yaşanıyor. Sanki insanlar hiç değişmemiş, zaman hiç değişmemiş gibi. Ecdat ve ata tapıcılığı devam ediyor. Medeniliğe hiç adım atılmamış. Modern maskelerle gizlenen barbarlık, bu kez Siyonizm”le en pervasız biçimiyle devam ediyor.İsrail, çete ve eşkıya gruplarıyla kuruldu. Devlet eşkıyalığı, haydutluğu ve barbarlığı orduyla, teknolojiyle ve siyasetle yapıyor. En temel siyaseti her zaman işgal ve katliam. Bu iki şeyle besleniyor. Hiçbir zaman da durmuyor. Kitabında barış yok! Hiçbir zaman da olmayacak. Her zaman saldıracak, bombalayacak, katledecek.İsrail, durmaz; ancak durdurulur. Bunu kim yapacak? Ortadoğu”da merkezileşen kolektif siyasi otorite! Ortadoğu Devletler Birliği zamanı gelmiştir (Karakoç buna Dicle ve Fırat medeniyeti diyordu). Bunun çekirdeği Türkiye, Suriye ve Irak ile atılır. Türkiye, kurucu liderdir!

Source: Ergün Yildirim


Özel ve Yavaş”tan ilk tepki

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, aralarında İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu nun da aralarında olduğu 105 isme yönelik soruşturma başlattı ve gözaltı kararı verildi. CHP Genel Başkanı Özgür Özel, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu nun gözaltına alınmasına tepki gösterdi. Ayrıca CHP Genel Başkanı Özel in bugün İstanbul a geleceği öğrenildi. link#https://x.com/eczozgurozel/status/1902220327649697913#twitter#pull-left# Özel mesajında, Şu anda bir sonraki cumhurbaşkanını milletin belirlemesine engel olmak üzere bir güç devrededir. Bir sonraki cumhurbaşkanımıza darbe girişimi ile karşı karşıyayız… Milletimiz devletini sever ama birileri tarafından devlet milletin karşısına dikilirse millet buna izin vermez. Esas güç millettir ve en sonunda millet kazanır… Yine öyle olacak. Teslim olmayacağız. En sonunda yine milletin dediği olacak ve Türkiye kazanacak. ifadelerine yer verdi. YAVAŞ: EKREM BAŞKANIMIZ YALNIZ DEĞİLDİR Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş da karara tepki gösterdi ve Bu ülkede hukukun üstünlüğünü, demokrasiyi ve millet iradesini savunan herkes bilmelidir ki, seçilmiş bir belediye başkanına yönelik bu girişimler asla ama asla kabul edilemez ifadelerini kullandı. Yavaş sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, Dün diploma iptali, bugün sabahın erken saatlerinde Ekrem Başkanımızın evinin önüne yığılan polisler ve ekibine yönelik gözaltı işlemleri… Bu tablo, hukuk devletine yakışmıyor. Gözaltı nedeni belli olmasa da; Daha önce adliyeye gidip ifade veren bir belediye başkanını, bugün koştur koştur gözaltına almak neyin göstergesidir? Eğer gerçekten adaleti arıyorsanız, önce hukukun temel ilkelerine sadık kalınmalıdır. Bilinmelidir ki, milletin iradesine yapılan hiçbir müdahale karşılıksız kalmaz. Hukuk dışı yöntemlerle, baskılarla, tehditlerle yapılan bu uygulamalardan en büyük zararı demokrasimiz görecektir. Ancak biz susmayacağız! Hiç kimse de unutmasın: Ekrem Başkanımız yalnız değildir! BAKIRHAN: HALK İRADESİNE YÖNELİK AÇIK BİR SALDIRI DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Ekrem İmamoğlu’na ve beraberinde belediye başkanları, gazeteciler ve siyasetçilerin de aralarında bulunduğu çok sayıda kişiye yönelik gerçekleştirilen operasyon, demokrasiye, halk iradesine yönelik açık bir saldırıdır. dedi. Bakırhan mesajında, Halkın iradesine karşı yapılan bu hukuksuzluğu reddediyoruz ve en güçlü şekilde kınıyoruz. Bu yanlış yoldan bir an evvel dönülmeli, halkın iradesinde saygı gösterilmeli. DEM Parti olarak, demokratik siyasete yönelik her türlü baskıya karşı durmaya devam edeceğiz. İstanbul halkının ve Türkiye’de demokrasi mücadelesi veren tüm kesimlerin yanında olduğumuzu belirtiyor, Ekrem İmamoğlu ve gözaltına alınan herkesin derhal serbest bırakılmasını talep ediyoruz. ifadelerini kullandı. HATİMOĞULLARI: KABUL EDİLEMEZ DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları da İmamoğlu nun gözaltı kararına tepki gösterdi. Hatimoğulları mesajında şu ifadeleri kullandı: İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun, ilçe belediye başkanlarının, gazetecilerin içerisinde olduğu onlarca kişinin sabahın erken saatlerinde evine baskın yapılarak gözaltına alınması kabul edilemez! En güçlü şekilde reddediyoruz! Bu operasyon hukuk sınırlarını tanımayan, siyasi bir operasyondur. Sandık, oy, makam uğruna Türkiye’deki toplumsal gerilim ve kutuplaşmayı onarılmaz bir yere doğru götürmektir. Bu ülkenin en büyük kentinin belediye başkanının siyasi sakilerle sabah baskınıyla gözaltına alınması yüzlerce yıl unutulmayacak bir utançtır. Adalete olan inancı tuzla buz eden bu operasyon, siyasetin yargı eliyle dizayn edilmesidir. Türkiye’nin ihtiyacı sabahın köründe polis baskınlarıyla belediye başkanlarını gözaltına almak değil; daha fazla demokrasi ve daha fazla hukuktur. Herkesi uyarıyoruz. Adalete olan inanç biterken, birlikte eşit ve adil yaşam umudu büyük zarar görecektir. Gidilen yol, yol değildir. Zararlıdır. Sayın İmamoğlu ve gözaltına alınan kişilerin derhal serbest bırakılması, yargısal süreçlerin bir intikam ve gerilim kaynağı olmaktan çıkarılması 85 milyonun hayrınadır.

Source: Habertürk


Poposu yüzünden uçması yasaklandı: Başıma gelen en iyi şey

Seyahatlerinde uçak kullanan yolcular, zaman zaman riskli hareketleri nedeniyle hava yolu şirketleri tarafından yasaklanabiliyor… Ancak bu seferki farklı; 27 yaşındaki model Gracie Bon, kalçalarının uçak koltuklarına sığmaması sebebiyle uçuşlardan men edildiğini iddia etti.

Bon, “Bugün bir uçağa bindim ve birinci sınıfta uçmama rağmen sığamadım. Büyük beden kadınların da rahatça seyahat edebilmesi için hava yollarının düzenleme yapması gerekiyor. Bu benim suçum değil” dedi.

ÖZEL JETLE SEYAHAT ETMEYE BAŞLADI

Bazı hava yollarının ek koltuk ücreti ödemeyi reddettiği için kendisini uçurmaktan vazgeçtiğini öne süren Bon, bu durumun ona lüks seyahatin kapısını araladığını söyledi: “Bazı hava yolları beni yasakladı, bu yüzden artık sadece özel jetle uçuyorum.”

Özel jetlerdeki geniş alan, lüks yemekler ve konforlu koltuklar sayesinde rahat ettiğini belirten Bon, “10 saatlik uçuşta tek isteğim bol bol yemek” dedi. Ayrıca VIP banyo imkanını çok sevdiğini ve üç saat boyunca “bir kraliçe gibi” uyuduğunu aktardı…

“HAVA YOLU YASAĞI BAŞIMA GELEN EN İYİ ŞEY”

Özel jetle seyahat etmenin faydalarını saymakla bitiremeyen Bon, “Hava yolu yasağı başıma gelen en iyi şey. Bu sayede özel jetle seyahat etmeye başladım” dedi. Ancak sosyal medyada bazı takipçileri, “Hava yolları seni yasaklamadı, sadece ikinci bir koltuk satın alman gerektiğini söylediler” diyerek iddiasına tepki gösterdi.

Source: Sonuç Sürmeli


Gazze tükeniyor vicdanlar susuyor biz izliyoruz

Osmanlıyı sahneden indirdiler ve dünyayı paylaştılar.

Şeytani planlarla Osmanlı bakiyesi devletçiklerin başına azınlıktan liderler koyup çoğunlukları esir aldılar.

Sesini çıkaranı zorbalıkla susturdular.

Olmadı, periyodik bir şekilde kanlı darbeler yaptırarak kendilerine göre hizaya getirdiler, hizaya gelmeyenleri astırdılar.

Bu küçücük ülkeleri gıdadan savunmaya her şeyleriyle kendilerine bağımlı hale getirdiler.

Ve sonuç bu.

Siyonistler her Ramazan ayında bunu yapıyorlardı.

Filistin’i adım adım işgal ediyorlardı.

Şimdi de gemi azıya aldılar, yok ediyorlar.

Soykırım uyguluyorlar.

Dünyanın patronajını elinde bulunduran ve küresel bir güç olan Amerika’nın Hristiyan lideri Donald Trump ile Siyonist İsrail’in Yahudi lideri Benyamin Netanyahu Gazze’ye son vuruşlarını yapıyorlar.

Pakistan dışında hiçbir Müslüman ülkenin elinde nükleer güç yok, onu da sürekli bombalarla kendi içinde uğraştırıyorlar.

Daha birkaç gün önce bir otobüse bomba koydu, beş emniyet mensubunu katlettiler.

Pakistan’da bu bombalamalar aralıksız olarak sürdürülüyor.

Dışardan da zaten önemli bir nükleer güç olan Hindistan ile kuşatmışlar.

Ayrıca dünyanın dokuz ülkenin elindeki 12 bin 512 nükleer savaş başlığından sadece 170 tanesi Pakistan”ın elindedir.

Diğerlerinin tamamı, yani 12 bin 342 tanesi de Müslüman olmayan ülkelerdedir.

Bu ülkelerin tamamı İsrail’in Filistin’de uyguladığı soykırımı destekliyorlar.

Açıktan desteklemeyenlerin diğerlerinden bir farkı var, bunlar da İsrail’e ihtiyacı olan silahları kayıtsız, şartsız veriyorlar.

Fert, toplum ve devlet olarak mazlum bir milletin yok edilişini arsız ve umarsızca gülüp izliyorlar.

Ara sıra bu devletlerin içinden vicdanları körelmemiş Belçikalı Milletvekili Marc Botenga gibi insanlar da çıkıyor, Avrupa Parlamentosunda açıkça yok edilen bir milletin acıklı haline gülen soytarıların kapkara yüzlerine karşı sesini yükseltiyor, biz de bununla teselli oluyoruz.

Gerçekten acınacak durumdayız.

Gazze’de çocuklar soğuktan donarak ölüyorlar.

Kadınlar, yardım kuruluşlarının önünde bir tabak yemek almak için birbirini eziyor.

İnsanlar açlıktan ve susuzluktan ölüyor.

Elektrik yok. Karanlıkta, bulabildikleri birkaç lokma kırıntıyla iftar açıyorlar.

Yıkıntılar arasında ateş yakarak ısınmaya ve oruç tutmaya çalışıyorlar.

Ev diye sığınacakları ayakta bir bina bile kalmamış.

Elbise olarak giyecekleri hiçbir şey yok.

Taşların, betonların ve yıkıntılar arasında bulabildikleri, toz, toprak içindeki bez parçaları üstüne çocuklarını yatırıyorlar.

Bütün bunlara rağmen İsrail, bu mazlum insanlar için gelen yardımları engelliyor ve üzerlerine bomba yağdırıyor.

Sadece Ramazan ayının başından bu tarafa Filistin genelinde yaklaşık 500 Filistinli çoğu çocuk, yaşlı ve kadın katledildi.

Gözlerimizin önünde vahşi bir cinnet çetesi; kardeşlerimizi, kardeşliğimizi, geçmişimizi, insanlığımızı, kutsallarımızı yakıp yıkıyor, yok ediyor.

Hastalıklı ruhların elindeki tüm teknolojik imkanlar, silahlar, nükleer füzeler, bombalar insanlığı öldürüyor.

Bütün bir insanlıkla birlikte; bir yandan her türlü zulümle kırılan, diğer taraftan vatanlarından sökülerek başka yerlere gitmeye mahkûm edilen bu insanların acıklı durumunu izliyoruz.

Netanyahu, Tevrat kaynaklı, metinleri değiştirilmiş bir inanıştan hareketle hem Yahudi hem de birçok Hristiyan Evangelist topluluk arasında kendisini beklenen Mehdi gibi lanse ederek vahşice bir yol izlemektedir.

25 Ekim 2023 günü “Kara Harekâtına Hazırlanıyoruz” başlıklı konuşmasında, kendisine göre kutsal metinlerinde sık sık vurgulanan “Işık ve Karanlık” sözcüklerinden hareketle ne demişti bu katil Netanyahu:

“Bizler ışığın insanlarıyız, onlar karanlığın insanları ve ışık karanlığa karşı zafer kazanacaktır. Artık tek bir amaç için bir araya gelmenin zamanıdır; zafere ulaşmak için hızla ilerlemek.

Ortak gücümüz ile haklılığımıza ve Yahudi halkının ebediliğine olan derin inancımızla Hamas’a karşı ‘Yeşaya kehaneti’ni göreceğiz.

Ülkenden şiddet, sınır boylarından soygun ve yıkım haberleri duyulmayacak artık. Surlarına kurtuluş, kapılarına övgü adını vereceksin.”

Netanyahu ve kanla beslenen çetesi, bütün bir varlık aleminde, kendileri dışında hiçbir kimseye, hiçbir topluma ve kutsala değer vermeyen, her şeyi ve herkesi onlara hizmet edecek kara yaratıklar olarak gören bu cinnet ve cinayet ordusu, önüne geleni yıkıp geçiyor.

Bu Siyonist güruh durmayacak.

Kendi anladıkları dil dışında kimsenin dilini önemsemiyorlar.

Netanyahu ve çetesi ne Siyonizm karşıtı Yahudileri ne vicdan sahibi Marc Botenga gibi Hristiyanları dinleyecekler.

Hele hele Müslümanları ki, bırakalım dinlemeyi, adam yerine bile koymuyorlar. Anladıkları tek dil: Güç dili.

Onu da arkasına aldıkları için zulüm katmerleniyor, Gazze Tükeniyor, Vicdanlar Susuyor, Biz İzliyoruz.

YouTube : youtube.com/c/Ferman Karaçam

Twitter : twitter.com/fermankaracam

Instagram : instagram.com/fermankaracam

Facebook : facebook.com/karacamferman

E-mail : fermankaracam@gmail.com

Web Sitesi : fermankaracam.com

Source: Ferman Kara


İmamoğlu gözaltında: X, Instagram ve YouTube gibi platformlara erişim sorunu

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkındaki gözaltı kararının ardından sosyal medya platformlarına erişim zorlaştı.

İstanbul Başsavcılığı iki ayrı soruşturmada İmamoğlu ve 105 kişi hakkında gözaltı kararı verdi.

Dün üniversite lisans diploması iptal edilen İBB Başkanı İmamoğlu ve İmamoğlu’nun basın danışmanı Murat Ongun gözaltına alındı.

Soruşturma ve gözaltı kararları sonrası X, Instagram ve YouTube’a da erişim zorlaştı.

DownDetector verilerine göre Türkiye’de X, Instagram, YouTube, TikTok, Facebook ve WhatsApp’a erişemeyenlerin şikayeti arttı.

Source: aktifhabercom


ABD ordusunda cinsiyet kimliği krizi: Trump”ın kararnamesine yargı engeli

ABD Bölge Yargıcı Ana Reyes, cinsiyet değiştirmiş asker ve orduya katılmak isteyen kişilerin Trump yönetimine karşı açtığı davada kararını açıkladı.Cinsiyet değiştirmiş 6 asker ve orduya katılmak isteyen 2 cinsiyet değiştiren kişiyi temsil eden avukatların ihtiyati tedbir talebini kabul eden Reyes, bu kararın kamuoyunda hararetli tartışmalara yol açacağını ifade etti.Reyes, orduda hizmet çağrısına cevap veren herkesin saygıyı hak ettiği görüşünü paylaşarak Trump yönetiminin temyize başvurmasına zaman tanımak amacıyla kararın 21 Martta yürürlüğe gireceğini duyurdu.Trump, 28 Ocakta, eski Başkan Joe Biden yönetiminin bu konudaki politikasını tersine çevirerek, cinsiyet değiştirenlerin orduya katılmasını engelleyen başkanlık kararnamesine imza atmıştı.Böylece Trump, ABD hükümetinin resmi politikasını erkek ve kadın olarak sadece iki cinsiyet vardır şeklinde revize ettikten sonra orduda da benzer bir adım atmıştı.

Source:


Tüm kariyer hayatını sahtecilik üzerine kurmak: Diploma ve ahlak!

Öğretmen çocuğuyum. Taşra şehirlerinde, orta halli bir ailede büyüdüm. Babam 80’li yılların üniversitesinde hocaydı. Hem 12 Eylül’e hem paraya mesafe koymayı başarmıştı. Helal-haram kavramları hayatımızın merkezindeydi. Zengin değildik ama, şükür kimseye de muhtaç olmadık.

Anne babamın hayattaki en önemli maksadı beni ve kardeşimi okutmaktı. Çünkü bizim gibi insanlar için okumaktan, iyi tahsil yapmaktan başka çıkar yol yoktu. Bizim tahsilimiz için büyük fedakarlıklar yaptılar.

Ne otomobilimiz ne de evimiz vardı. En büyük lüksümüz ayda bir kez ailece kebap yemekti. Yazları köye gitmek dışında bir tatilimiz olmadı. Üniversite sınavına hazırlandığım odada bir gaz sobası vardı; sürekli yakmamak, idareli kullanmak gerekiyordu. Sabahlara kadar çalıştığımı, uyumadan okula gittiğimi hatırlıyorum. Benden küçük kardeşimin hikayesi de farklı olmadı.

Sonuçta ben de kardeşim de üniversite sınavını kazanıp birer diploma sahibi olduk, “ekmeğimizi elimize aldık”. Anne babamızın yıllar boyunca anlatacağı “gerçek başarı öyküsü” de esasen bu oldu.

Bizim hikayemiz, Türkiye’deki milyonlarca ailenin hikayesinden farklı değil. Özellikle orta sınıf aileler, çocuklarına iyi bir tahsil yaptırmayı yaşamlarının birincil amacı olarak görüyor. Hepsi büyük fedakarlıklar yapıyor. Yaygın deyim ile söyleyecek olursak “yemiyor yediriyor, giymiyor giydiriyor”.

Üniversite sınavının toplum vicdanındaki karşılığı da tam olarak bundan ileri geliyor. Üniversite sınavında hile yapanlar veya sınav sisteminin arkasından dolaşanlar, “emek hırsızı” olarak niteleniyor, tüm toplumca lanetleniyor.

Ben üniversite sınavına 1989 yılında girdim. Sınavı hayli yüksek bir puanla kazandım ve istediğim bölüme yerleştim. Ancak benimle beraber sınava giren ve kazanamayan pek çok arkadaşım vardı. İçlerinde ailesi zengin olanlar, çocuklarını Kıbrıs’taki “sözde üniversitelere” gönderdiler. Bunlar daha çok sosyal bilim bölümleri idi. Daha giderken yatay geçiş yapmayı planladıklarını hatırlıyorum.

1991 yılında Yıldız Teknik Üniversitesi’nde bir dil kursuna gidiyordum. Mahaller arkadaşlarımdan biri Kıbrıs’ta inşaat mühendisliği okuyordu ve Yıldız’a gelmek istiyordu, ama denklik koşulu ve sair sebepler konusunda emin değildi. Yıldız’ın mühendislik fakültesine gidip konuyu sorduğumu hatırlıyorum. Öğrenci işleri yanıt verememiş, dekan sekreterine yönlendirmişti. Dekanlık yatay geçişin mümkün olmadığını, çünkü Kıbrıs’taki üniversitenin YÖK nezdinde denkliğinin olmadığını söylemişti. Arkadaşım okulunu -mecburen- Kıbrıs’ta bitirdi ve inşaat mühendisi oldu.

Şayet İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi de Yıldız Teknik Üniversitesi gibi mevzuata uygun hareket etse idi Ekrem İmamoğlu da tahsiline Kıbrıs’ta devam edecekti. Şimdi anlıyoruz ki sadece İmamoğlu değil, onunla beraber onlarca kişi daha bu yatay geçiş konusunu bir tür arka kapı haline getirmişler. İdare ise -henüz bilmediğimiz bir sebeple- bu geçişlere yol vermiş, hatta ön ayak olmuş.

Dün itibarı ile diplomalar fakülte tarafından iptal edildi. Diploması iptal edilenler arasında kimler yok ki! Holding yöneticileri, iş adamları, beyaz yakalı üst düzey yöneticiler, hatta profesörler! Tüm bu “yüksek rütbeli” adamlar/kadınlar, menfaat söz konusu olunca ilkesiz vahşiler gibi davranmışlar. Başkalarının hakkına girmişler.

O sene İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi’ne usulsüz yatay geçiş yapanların 38 kişi olduğunu biliyoruz. Peki ya diğer sahalar, diğer okullar?

Herkes olayı cumhurbaşkanlığı adaylığı üzerinden değerlendiriyor ama işin en önemli kısmı ahlaki boyutu. Tüm kariyer yaşamını böylesi bir sahtecilik üzerine kuran insanların ahlaki düzeyini nasıl değerlendirmeliyiz?

Avrupa’da yaşansa, öznesi olan siyasetçiyi tarihin çöplüğüne gönderecek bu skandal, Türkiye’de hala tartışma konusu olabiliyor. Diploması iptal edilen insanlar -İmamoğlu başta- olayın adalet ve vicdan boyutunu atlayıp “kazanılmış hak” muhabbeti yapıyor. Oysa en baştan yok hükmünde olan bir kağıt parçasından söz ediyoruz.

Asıl önemlisi ise ahlakımıza dair bir çıkarım yapıp yapamadığımız. Bu işin ahlaki boyutu ne olacak? Kim bilir kaç insan başkalarının hakkına tecavüz ederek arka kapıdan üniversiteye girdi… Başka insanların hakkını gaspetmiş bu kişilere yönelik bir ahlaki yaptırım olmayacak mı? Yüzleri kızarmadan “kaldıkları yerden” devam mı edecekler?

Source: Gaffar Yak