Gurbetçi ailelerin LGBT isyanı
TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Radiye Sezer Katırcıoğlu, İngiltere”nin başkenti Londra”da Türk aileler, gençler, çocuklar ve sivil toplum örgütleriyle yaptığı görüşmelere ilişkin “Yurtdışındaki ailelerimiz de çocukları için sosyal medya konusunda feryat ediyor” tespitini yaptı. TBMM Çocuk Hakları Komisyonu olarak çocukların dijital mecralardaki riskler ve tehlikelere karşı korunması ve sosyal medya uygulamalarının çocuklara yönelik zararları konusunda çalıştıklarını hatırlatan Katırcıoğlu, bu kapsamda Londra”da aileler, gençler ve çocuklarla sosyal medya ve dijital mecralar konusunda da görüşmeler yaptığını ifade etti. Yaptığı görüşmelere ilişkin izlenimlerini anlatan Katırcıoğlu, şunları söyledi: “Üç günlük ziyarette ailelerin feryadını gördük. Aileler, sosyal medyanın zararları, LGBT denilen akımların elinde çocukların heder olduğunu söylediler. Örneğin bir baba “Türkiye”ye döneceğim, çocuklarımı kurtarmam lazım” diye feryat etti. Bu konuda Avrupa”da da riskin büyük olduğunu gözlemledik.” 16 YAŞ ÇALIŞMASI SÜRÜYOR Katırcıoğlu sosyal medyaya 16 yaş sınırı getirilmesini de içeren çalışmaların sürdürdüğüne dikkat çekerek, “En kısa sürede tamamlayacağız. Sorun sadece bir kanun maddesi yazmak değil elbette. Bilimin, teknolojinin günümüzdeki önemini hatırlatarak bu konuda yapılacak düzenlemeyle ilgili teknik çalışmaya da ihtiyaç var. Bu yurtdışı ziyaretlerle de etki analizini görmemiz lazım ki bir çocuğumuzun bile heder olmaması için gerekli çalışmaları yapalım” dedi.
Source: Önder Yilmaz
Filistinlileri Tevrat”tan alıntı yaparak tehdit etti
İsrail”in istifa eden Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi”den 6 Mart”ta koltuğu devralacak yeni Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir, Tevrat”tan bir metne atıf yaparak Filistinlileri tehdit etti.İsrail Kanal 12 televizyonunun haberine göre Zamir, Tel Aviv”de İsrail Savunma Bakanlığının düzenlediği konferansta, 2025″in savaş dolu bir yıl olacağını ve Filistinlilere karşı savaşa devam edeceklerini söyledi.Zamir, Tevrat”ın Levililer kitabında geçen “Düşmanlarımı kovalayıp yok ettim; onları tüketmeden geri dönmedim.” ifadeleriyle Filistinlileri tehdit etti.Savaşın henüz bitmediğini öne süren Zamir, “Önümüzde hala zorluklar var.” dedi.Daha önce İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Gazze Şeridi”ne yönelik saldırılar sırasında Tevrat”a sıkça atıflar yapmıştı.İsrail”de Genelkurmay Başkanı Halevi, 7 Ekim”deki “feci başarısızlığın sorumluluğunu” üstlendiğini duyurarak istifa etmişti.Başbakan Binyamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Yisrael Katz”ın 6 Mart itibarıyla Halevi”den boşalacak koltuğa Zamir”i atama kararı aldığı bildirilmişti.06:00 İsrail ordusu, işgal altındaki Batı Şeria”nın kuzeyine düzenlediği baskınlarda son 24 saatte aralarında eski tutukluların da bulunduğu 20 Filistinliyi gözaltına aldı.04:04 İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, ABD Başkanı Donald Trump”ın daveti üzerine Washington”a geldi.03:00 Hamas, serbest bırakılan Filistinli esirlerin ifadelerinin, bu kişilerin serbest bırakılmadan önceki günlerde ve hatta son anlarına kadar kötü muameleye ve işkenceye maruz kaldığını ortaya koyduğunu belirtti.01:53 İsrail”in istifa eden Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi”den 6 Mart”ta koltuğu devralacak yeni Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir, Tevrat”tan bir metne atıf yaparak Filistinlileri tehdit etti. İsrail Kanal 12 televizyonunun haberine göre Zamir, Tel Aviv”de İsrail Savunma Bakanlığının düzenlediği konferansta, 2025″in savaş dolu bir yıl olacağını ve Filistinlilere karşı savaşa devam edeceklerini söyledi. Zamir, Tevrat”ın Levililer kitabında geçen “Düşmanlarımı kovalayıp yok ettim; onları tüketmeden geri dönmedim.” ifadeleriyle Filistinlileri tehdit etti.00:01 Brezilya”nın Sao Paulo kentinde yüzlerce kişinin katılımıyla Gazze”ye destek protestosu düzenlendi.Hamas ile İsrail arasında varılan ateşkes ve esir takası anlaşması 19 Ocak Pazar günü TSİ 12.15″te yürürlüğe girmişti.Anlaşma kapsamında 27 Ocak Pazartesi günü, Netzarim Koridoru Gazze Şeridi”ndeki Filistinlilerin güneyden kuzeye geçişine açılmıştı.Gazze Şeridi ile Mısır arasındaki Refah Sınır Kapısı, İsrail ordusunun 8 ay süren işgalinin ardından 1 Şubat”ta hasta ve yaralıların tahliyesi için açılmıştı.Esir takasının ilk dört turunda, İsrail hapishanelerindeki 583 Filistinli esir ile Gazze”deki 13 İsrailli ve 5 Taylandlı esir serbest bırakılmıştı.Üç aşamadan oluşacak ateşkes anlaşmasına göre, 42 günlük birinci aşamada 1900″ün üzerinde Filistinli esir ve 33 İsrailli esirin serbest bırakılması bekleniyor.
Source: Www.star.com.tr
ABD”li sendikalardan Trump”a “ek tarife” tepkisi! Kararın ekonomiye etkilerini tek tek anlattılar
Trump, Kanada, Meksika ve Çin’e ek gümrük vergisi getirirken ABD Ticaret Odası Kıdemli Başkan Yardımcısı John Murphy, kararın ekonomiye büyük zarar vereceğini savundu. Başkanın sorunları çözmek yerine “Amerikalı aileler için fiyatları artıracak ve tedarik zincirlerini bozacak” yolu seçtiğini söyleyen Murphy, ABD Ticaret Odası olarak alınan önlemlerin etkisini değerlendirmek için üyeleriyle istişarelerde bulunacaklarını ve ekonomik zararların önüne geçmek için adımlar atacaklarını kaydetti. İmalat sektörü endişeli
Ulusal İmalatçılar Birliği Başkanı ve CEO’su Jay Timmons da gümrük vergilerinin üretim sektörüne zarar vereceğini vurgulayarak, “ABD”li imalatçılar zaten artan maliyetlerle mücadele ediyor. Kanada ve Meksika”ya uygulanacak yüzde 25″lik gümrük vergisi, tedarik zincirlerini bozarak küresel rekabet gücümüzü tehdit ediyor. Özellikle küçük ve orta ölçekli imalatçılar için bu durum ciddi ekonomik sıkıntılar doğuracaktır” dedi. Timmons, ek vergilerin ABD”deki üreticilerin maliyetlerini artıracağını, rekabetçiliğini zayıflatacağını ve Amerikan istihdamını riske atacağını ifade etti. İşçi sendikalarından karışık mesajlar Birleşik Otomobil İşçileri Sendikası (UAW) Başkanı Shawn Fain ise Trump yönetiminin ABD’li işçileri koruma konusunda daha kapsamlı adımlar atması gerektiğini belirterek, “Amerikan imalat işlerini korumak için alınan agresif gümrük vergisi önlemlerini destekliyoruz. Ancak işçilerin, göçmenlik ve uyuşturucu politikasıyla ilgili bir tartışmada piyon olarak kullanılmasını kabul etmiyoruz” dedi.
Fain, fabrikaların kapanmasını önlemek için tarifelere ihtiyaç duyulduğunu ancak Trump yönetiminin genel işçi politikalarının ABD’li çalışanları daha da zor duruma soktuğunu ifade etti. ABD’nin ticaret anlaşmalarını yeniden müzakere etmesi gerektiğini belirten Fain, “Eğer Trump, NAFTA, USMCA ve DTÖ anlaşmaları nedeniyle yok olan mavi yakalı işlere gerçekten çözüm bulmak istiyorsa, ticaret sistemimizi köklü bir şekilde gözden geçirmelidir” diye konuştu.
Source: Dünya Gazetesi
Halime Kökce yazdı: Trump”ın Gazze planı
İsrail ve Hamas arasındaki ateşkesin ilk etabında bir taraftan esir takasları sürerken diğer tarafta Gazze halkı bombalarla harabeye çevrilmiş yurtlarına dönmeye başladı. Evlerinin enkazını bulmaya, çadırda da olsa, evlerinin tam orada yaşamaya kararlılar. Vatanları için ölmeye, vatanları için nöbet tutmaya adanmış bir hayatı yaşıyorlar. Kadınlar o hayata çocuk doğuruyor; büyüdüklerinde Filistin mücadelesini devam ettirecek askerler olacak o çocuklar. Zafer kolay olmayacak, zaman alacak ama gerçek şu ki kaybeden İsrail olacak.*****16 aydır devam eden İsrail”in havadan ve karadan yürüttüğü bombalama ve saldırılar neticesinde resmi rakamlara göre 50 binin üzerinde tahminlere göre ise 100 bine yakın Filistinli hayatını kaybetti. Gazze”nin hali ise ortada. Taş üstünde taş kalmamış.Ateşkesin mimarı olduğu bilinen ABD Başkanı Donald Trump”ın Gazze için ilginç fikirleri var. Gazze”yi imara açık bir arsa olarak görüyor, “Gazze mi, orada hiçbir şey kalmadı, yıkık bir yer, güzel şeyler yapılabilir orayla” diyor. Mısır, Ürdün gibi göbekten ABD”ye bağlı ülkeleri tehdit ederim, Gazze halkını kabul etmelerini sağlarım diye düşünüyor. Mısır ve Ürdün”ün Filistinlileri istemeyeceği muhakkak, ki bu Filistin halkı için de yanlış bir karar olur. Fakat ABD”nin yaptırımlarından ve ABD tarafından terbiye edilmekten çok korktukları da bir gerçek.ABD destekli Gazze planı, Gazze halkını zorla göç ettirmekse bunu başarmaları mümkün gözükmüyor. Bunun için yeniden soykırıma başlamaları gerekecek.Başlarından aşağı bombalar yağarken, hastaneler, okullar, kamp alanları, BM binalarına kadar her şey, her yer bombalanırken sınırlara dayanmayanlar, Gazze”yi terk etmeyenler, Trump”ın imar planlarına kanıp mı göç edecekler komşu coğrafyalara.*****Trump demek ki bu konuda yeterince bilgilendirilmemiş. Demek ki Trump, Filistin direnişi hakkında hiçbir şey bilmiyor.Trump”ın 2 milyona yakın Filistin halkını yerinden etme planının geçici süreliğine yapılan bir imar çalışması için olmayacağını herkes tahmin edebilir. İsrail”in her gün tonlarca bomba atarak başaramadığını Trump, hafriyat kaldıracağım bahanesiyle yapabileceğini sanıyorsa büyük yanılıyor.Esir takası sırasında gördük ki dünyanın izlediği en asimetrik savaşa rağmen, İsrail 16 ayın sonunda ne el-Kassam Tugaylarını yenebildi ne Hamas”a geri adım attırabildi ne de Gazze halkının direnişini kırabildi. Bilakis Filistin mücadelesi parladı, Hamas milli bir direniş hareketi olarak, el-Kassam Filistin halkının haklı direnişinin adı olarak büyüdü.*****İsrail öyle iğrenç şeyler yaptı ki “Nazi Siyonizm”ini” kendi alnına bir bayrak gibi çaktı. Artık İsrail geçmişte yaşadığı acıları bile hiçbir yerde anlatamayacak kadar itibar kaybetti. İmajını yerle bir etti.Günün sonunda 100 bine yakın Filistinli katledildi, Gazze yerle bir edildi, Batı Şeria”daki zulüm düzeni iyice sıkılaştı ama tüm bu katliam ve soykırımdan asla bir İsrail zaferi çıkmadı. Çıkamaz da.*****1948 Nekbe”de evleri, toprakları, hayvanları, ağaçları, hayatları çalınan ve göçe zorlanan 750 bin Filistinlinin ülkelerine dönmesi engellendi. 1950″de çıkartılan bir “hırsızlık meşrudur” kanunuyla zorla göç ettirdikleri insanların mallarına el koydular. Filistin topraklarında, Filistinlilerin evlerinde yaşamaya başladılar.Yerinden edilen Filistinliler bir daha evlerine dönemediler. Dünya düzeni hırsızı haklı gördü, görmese de adaleti tesis edemedi.Filistin halkı canlarını ortaya koymaktan başka bir güce sahip değil. O yüzden ölüyorlar; ölerek direniyorlar!Gazze”yi boşaltmak istiyorsa şayet, Trump”ın da yapması gereken, başlattığı ateşkesi sona erdirmek ve Filistin halkını öldürmeye devam etmek.İsrail”e nihai zafer kazandırmanın tek yolu var, Filistinlileri tükeninceye kadar öldürmek!
Source: Halime Kökce
M. Yalçın Yılmaz yazdı: Hipnoza direnmek
Bölgemizde endişe verici gelişmelerin olduğu bir dönemde Kara Harp Okulu mezuniyet töreninde kılıçlı yemin tartışması gündeme oturdu. 30 Ağustos”ta mezuniyet töreninde yaşananlar kamuoyunu adeta ikiye böldü. Ülke gündemini aylarca meşgul eden bu gelişme bir disiplinsizlik olarak görüldü ve 400 civarındaki genç teğmenden 5 tanesinin ilişikleri kesildi. Disiplin soruşturmasında 5 genç teğmen ve 3 idari yönetici için verilen ihraç kararı yine uzun süre tartışılacaktır.Kamu kaynaklarıyla büyük masraflarla yetiştirilen gençlerin akıbeti elbette üzücü. İlgili mevzuat daha hafif bir ceza verebilir miydi bilmiyoruz ancak Türkiye”de ordu-siyaset ilişkisindeki yaşanmışlıklar Türk Silahlı Kuvvetlerindeki her türlü gruplaşmaya karşı doğal bir refleks oluşturdu.Sivil kurumlarda memur disiplin kanunu daha esnek ve demokratik olabilir ancak orduda itaat ve disiplin standartları daha yüksek. Genç teğmenleri kimler yönlendirdi, hangi amirler bu tartışmayı başlattı bilmiyorum ancak 15 Temmuz FETÖ kalkışmasının sivil alanda bıraktığı travmayı hafife alamayız. 27 Mayıs, 12 Eylül ve 28 Şubat gibi acı hikayeleri olan bir toplumun demokrasi tecrübesi ve milli iradeye sahip çıkma bilinci epeyce yükseldi.Genç teğmenlerimiz, bu ülkenin kurucu lideri Atatürk”e toplumun çok büyük bir kısmının saygı ve sevgi beslediğini bilmeliydiler. Ancak geçtiğimiz yıllarda “Mustafa Kemal”in Askerleriyiz” sözünün darbe çağrısı yaparken Mustafa Kemal”i araçsallaştıran bir kitlenin sloganı olduğunu ve nasıl bir tepki doğuracağını da bilmeliydiler.Ülkemizde Laik-Modernler (Atatürkçüler), Milliyetçiler, Dindarlar ne yazık ki hipnozla uyutulmaya çalışılıyor. Bu kitleleri gözüne kestiren çıkar grupları kitlelerin samimi duygularını ajite etmeyi iyi biliyorlar. Sosyal medyada ötekini düşman gösteren paylaşımlarla keskinleştirilen gruplar birbirine selam vermiyor. Birbirini yaşam tarzı, inancı, mezhebi ile tarif eden komşular zamanla başka semtlere ve yüksek duvarlı sitelere koşuyor. Yankı odalarında konuşan kitleler kendi mikro-cemaatleriyle masa kuruyorlar yahut tatil beldelerinde buluşuyorlar.Kutuplaştırılan, bölünen, ortak idealleri törpülenen yurdum insanı elindekini avcundakini de kendinden bildiği, ideolojik yakınlık gördüğü uyanıklara kaptırıyor. Hipnozlu kitlenin tek gazeteden beslenmesi, sadece o bankayla çalışması, sadece o kanalı izlemesi bir müddet sonra uyanmasının önüne geçiyor.Cumhuriyet dönemi demokrasi mücadelemizi hafife almıyorum çünkü az mesafe kat etmedik. Ancak aynaya bakmak zorundayız. Birey olmaktan ziyade hala dedesinin partisini kutsallaştıran, cemaat liderinin mendilini koklayan, Rumeli Türkünü, Afgan Türkmenini yabancı diye horlayan adamlar da yetiştirdi bu ülke.Osmanlı”dan Cumhuriyet”e geçerken şehitlerimizi, gazilerimizi, bizi bir arada tutan ortak değerlerimizi, 3 kıtayı birleştiren bu havzadaki zenginliklerimizi, farklılıklarımızı görmezden gelerek kitleleri düşmanlaştırmak kime yarar ki?Cevabı çok basit.Bu ülke zor zamanda kamplara bölündükçe bölgede olup bitenlere seyirci kalacaktır. Milli Ordu, Milli Eğitim, Milli Kültür, Milli Sermaye derken havada kalmasın. Millî olmak bu ülkenin her varlığını korumak ve geçmişteki hatalara düşmeyecek bir akla sahip olmaktır.Memleketin 3 ana gövdesi de küresel hegemonyanın etki alanında olduğunu bilmek zorunda. Her hadisede siyah-beyaz gibi derinleşen kamplaşmadan uyanmak için hipnoza direnmek gerekiyor. Eğer herkes uyanık olsaydı memleket hemen her mevzuda kamplara ayrılmaz ortak hikayelere dahil olurdu.
Source: M. Yalçın Yilmaz
Kadın garsonun yüzüne tabakla vuran adam tutuklandı
Londra”daki Nando”s restoranında yaşanan şiddet olayının görüntüleri sosyal medyada viral oldu ve polis, uzun süren soruşturmanın ardından bir tutuklama gerçekleştirdi.Olay, bir ailenin akşam yemeği için gittiği restoranda meydana geldi. CCTV kameralarına yansıyan görüntülerde, garson Zahra”nın masaya sipariş getirdiği sırada, erkek müşterinin aniden tabakla garsona vurduğu görülüyor. Saldırıya uğrayan garsonun bağırarak uzaklaştığı ve ailenin hiçbir şey olmamış gibi restorandan ayrıldığı kameralara yansıdı.Olayın ardından TikTok”ta 7 dakikalık bir video paylaşan Zahra, özellikle Met Polisi”nin olaya yaklaşımından duyduğu rahatsızlığı dile getirdi. Polis teşkilatının soruşturmayı başlangıçta yeterince ciddiye almadığını ve kendisini hayal kırıklığına uğrattığını belirtti. Ancak görüntülerin sosyal medyada viral olması ve kamuoyundan gelen yoğun tepkiler sonrasında, polis soruşturmayı yeniden başlattı.Met Polisi sözcüsü yaptığı açıklamada, Mart 2024″te Stratford”daki Nando”s restoranında yaşanan saldırı olayıyla ilgili 32 yaşındaki şüphelinin 30 Ocak Perşembe günü tutuklandığını duyurdu. Şüpheli, sorgusunun ardından kefaletle serbest bırakıldı ve soruşturmanın devam etmesi için Mart ayı ortasında tekrar ifadeye çağrılacak.Zahra, son dönemde kadınlara, genç kadınlara ve kız çocuklarına yönelik artan şiddet olaylarına dikkat çekmek için yaşadıklarını anlatmanın önemli olduğunu vurguladı. Sosyal medyada kendisine gösterilen yoğun destekten dolayı minnettar olduğunu belirten Zahra, benzer olayların yaşanmaması için toplumsal farkındalığın artması gerektiğini söyledi.Met Polisi ayrıca, olayla ilgili bilgisi olan kişilerin 101 numaralı telefonu aramasını veya @MetCC sosyal medya hesabından CAD 1872/21Aug referans numarasıyla ihbarda bulunabileceğini duyurdu. Soruşturma halen devam ediyor.
Source: Abdullah Teymur
Suriye”de yıllarca devrik rejim hapishanelerinde tutulan Şagri: Burada kalmak, ölümü beklemekten farksızdı
Suriye”de on binlerce kişi, 2011″de iç savaşın patlak vermesinden rejimin devrildiği 8 Aralık 2024 tarihine kadar rejim güçleri tarafından kaçırıldı ve götürüldükleri cezaevlerinde sistematik şekilde öldürüldü.
Otoritesini pekiştirebilmek için korku ve şiddet yollarıyla halkı bastıran rejimin çöküşüyle açığa çıkan kanıtlar ve mağdur ifadeleri, bu hapishanelerdeki insanlık dışı muameleyi gözler önüne serdi.
Esed rejiminin mağdurlarından Abdulrahman Ali el Şagri, kendisinden zorla alınan “itiraf” sonucu yıllarca tutulduğu cezaevlerinde maruz kaldığı işkencenin boyutlarını AA muhabiriyle paylaştı.
“Tutuklanmam tamamen keyfi bir olaydı”
Başkent Şam”da ikamet eden ve aslen Tartus kentinin Banyas ilçesinden olan Şagri, devrik rejim güçleri tarafından 12 Ocak 2014″te henüz lise öğrencisiyken kardeşi Abdullah ile tutuklandığını aktardı.
Rejimin Güvenlik Biriminden olduklarını söyleyen yetkililerin “soru sorma” bahanesiyle gecenin bir yarısı evine geldiğini dile getiren Şagri, kapıyı açtığı gibi rejim yetkililerinin kardeşiyle kendisine yere yatmaları için bağırdığını ve gözlerini bağladığını ifade etti.
Şagri, “Tutuklanmam tamamen keyfi bir olaydı. Nedensiz yere kardeşim Abdullah”la beni alıp götürdüler. Bize bir şey olmayacağını, sadece birkaç soru soracaklarını söylediler.” diye konuştu.
Alıkonulmalarının ardından kardeşi Abdullah”ın “yargılanmak” üzere farklı bir birime götürüldüğünü aktaran Şagri, kardeşinin ifadesinin ardından Sednaya Hapishanesi”ne sevk edildiğini ve orada öldüğünü kaydetti.
Şagri, 2013 yılında alıkonulan en büyük kardeşi Hudhayfa”nın da işkence sonucu hayatını kaybettiğini, Sednaya”da tutulan bir diğer erkek kardeşi Ubade”nin de 2015″te öldüğünü anlattı.
İşkence yoluyla zorla alınan ve gerçeği yansıtmayan “itiraflar”
Şagri, gözaltına alındıktan sonra ilk olarak 40. Şube”ye götürüldüğünü, burada yaklaşık 1 saat tutulduktan sonra başkentin güneyindeki el-Hatib Şubesi”ne sevk edildiğini belirtti.
Günler süren işkenceler sonrası kendisinden “silah taşıdığına” dair zorla ve gerçek dışı bir itiraf alındığını vurgulayan Şagri, şöyle devam etti:
“Bana yöneltilen suçlamaları kabul etmemi söylediler, ama ben hiçbir şey yapmamıştım. O sırada lise bitirme sınavlarına hazırlanan bir öğrenciydim. Onlar, “Silah taşıdığını itiraf etmelisin” diyerek bana baskı yapmayı sürdürdüler. 45 gün boyunca işkenceye maruz kaldım. Silahlı olduğumu ve gösterilere katıldığımı kabul etmem için zorlandım.”
Şagri, gösterilerde “orduya ateş açmak ve terör eylemlerinde bulunmakla” da itham edildiğine değindi.
Tekrar aynı işkencelere maruz kalmak istemediği için kendisine yöneltilen asılsız suçlamaları kabul etmek durumunda kaldığını aktaran Şagri, “İnsanlar korkudan yapmadıkları şeyleri itiraf ediyorlardı, çünkü itiraf etmezlerse her gün işkence görüp en sonunda öldürüleceklerini biliyorlardı.” şeklinde konuştu.
İşkencelerin dozu kademeli olarak artıyordu
Cezaevinde maruz kaldığı işkenceden, açlıktan ve temel ihtiyaçlardan mahrum bırakıldığı anlardan bahseden Şagri, “Bu hapishanelerde kalmak, ölümü beklemekten farksızdı.” ifadelerini kullandı.
Şagri, burada alıkonulanların çoğunun isimlerindense hapishane yetkililerince kendilerine verilen numaralarla anıldığının, bu yöntemle de tutsakların yalnızca fiziksel değil, aynı zamanda psikolojik olarak da sindirilmesinin hedeflendiğinin altını çizdi.
Hapishanedeki koşulların oldukça zorlu olduğuna değinen Şagri, onlarca kişiyle aynı anda oldukça küçük hücrelerde kalmaya zorlandığını, hareket alanlarının kısıtlı olduğunu ve tuvalet ihtiyaçlarını gidermek için kendilerine çok kısa zaman tanındığını söyledi.
Şagri, “Sabah 2″den 5″e kadar uyumaya izin verilirdi. Gözlerimizi duvardan ayırmamız yasaktı. Gardiyanı görmek, yemekle alakalı konuşmak hatta yanındaki kişiyle konuşmak dahi yasaktı.” dedi.
Su ve gıda gibi temel ihtiyaçlardan genellikle mahrum bırakıldıklarına, temin edilenin de yeterli olmadığına işaret eden Şagri, “Öğlen 1 ve gece yarısı olmak üzere günde sadece 2 kez yemek verilirdi. Bize verilen bu az miktardaki yemeği 70-80 kişi paylaşmak zorundaydık.” diye konuştu.
Şagri, hem kendi tecrübelerinden hem de hücrede beraber kaldığı arkadaşlarından duyduklarından yola çıkarak, rejim güçlerinin, işkence uygularken farklı yöntemlere başvurduğunu söyledi.
İşkencenin dozunun kademeli olarak arttığını aktaran Şagri, “İlk gün korkutma, ikinci gün dövme, üçüncü gün asılma, dördüncü gün elektrik verme. Sorguyu yapanlar genellikle sırayla işkence yapıyordu ve her birinin farklı bir yöntemde uzmanlığı vardı. O kadar işkencenin sonunda insan dayanamayacak hale geliyordu.” şeklinde konuştu.
Şagri, “İşkenceler genellikle akşam ezanından sonra başlıyor ve gece yarısına kadar sürüyordu. Sonra akşam yemeği vakti geliyordu. Ya yemeğe götürülüyordun ya da götürülmüyordun. Bu tamamen onların insafına kalmıştı.” ifadelerini kullandı.
“Hapisten onurlu ve başımız dik bir şekilde çıktık”
Rejimin devrilmesiyle özgürlüğüne kavuştuğu anları anlatan Şagri, Kasım 2024 sonunda Esed güçlerine karşı başlatılan saldırıların rejim karşıtı grupların lehine seyretmesi sonucu hapishanedeki rejim askerleri ve yetkililerin kaçtığını belirtti.
Şagri, bir sabah hapishaneye giren grupların kendilerine özgür olduklarını ve eve gidebileceklerini söylediğini ifade ederek, “O gün bizim için bir rüyanın gerçekleştiği gündü. Allah”a şükür, herkes hapishaneden çıktı ve ailesine kavuştu.” dedi.
Hapishanede yitip giden yılları karşısında üzüntüsünü saklayamayan Şagri, devrik rejimin, “kendisine bir gençlik borçlu olduğunu” vurguladı.
Şagri, “Biz hiçbir suç işlemedik. Hiç kimsenin hakkını yemedik. Ne kargaşa zamanında ne de başka bir dönemde kimseye zarar vermedik. Allah”a şükür, hapisten onurlu ve başımız dik bir şekilde çıktık.” diye konuştu.
Serbest bırakıldıktan sonra şahit olduğu yıkım karşısında gözlerine inanamadığını dile getiren Şagri, “Rejim her yeri mahvetmiş. Tek bir sokak, tek bir ev bile zarar görmeden kalmamıştı. Ama inşallah bu ülke bir gün toparlanır, işler düzelir ve hayatımıza yeniden devam edebiliriz.” şeklinde konuştu.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Source:
Gıda devi konkordato istedi, işsiz kalacak 7 bin kişi için harekete geçildi
İş Holding ve iştiraklerinin konkordatoya başvurmasının yankıları farklı boyutlarıyla devam ediyor. Grubun iştiraklerinden İş Gıda, konkordato öncesinde Yum! Brands”in KFC ve Pizza Hut markalarını kapsayan franchise anlaşmasını feshedilmesiyle sarsılmıştı.Patronlar Dünyası”ndan Necla Dalan”ın haberine göre Konkordato talebinin ardından yeme içme sektöründe KFC ve Pizza Hut”ta çalışan 7 bin kişi için destek çağrıları yapılmaya başlandı. Sektörde büyük gruplarla çalışan ve danışmanlık hizmeti veren Ahmet Yılmaz, fitili ateşleyen isim oldu. McDonald”s”dan Burger King”e, Komegene”den Tavuk Dünyası”na, Maydonoz Döner”den Nusret”e birçok ismi etiketleyen Yılmaz, Ulusal Franchise Derneği (UFRAD) Başkanı Mustafa Aydın ve yönetim kurulu üyelerine çağrıda bulundu. “AİLELERİYLE BİRLİKTE 15 BİN KİŞİ ÇARESİZ” Sektörde bu markalarda çalışanların maaşlarının gününde ödenmediğinin, tavuk firmalarına ödeme yapılmadığı için bazı şubelerde ürün olmadığını vurgulayan Yılmaz, İş Gıda”nın konkordato kararının aileleriyle birlikte 15 bin kişiyi çaresiz bıraktığını vurguladı. “MARKAYA GÜVENİP İŞE GİRDİLER AMA…” Yılmaz, “Yeni evlenen, evi kira olan, taksitleri olan, çocuk okutan, yeni çocuğu olan, hastası olan yüzlerce, binlerce kişi var. Bunların çoğu markaya güvenerek ise girdi. Markanın asıl sahibi tüm hakları ile geçmiste personeli İş Gıda”ya devretti. Şimdi hiçbir hakları yok. Aslında bu durum tüm Türkiye”de franchise veren markalar için de kötü. Burada çalışan arkadaşlara çalışma imkanı tanıyın” dedi. 2 ŞİRKETTEN ÇAĞRIYA YANIT GELDİ Restoran çalışanlarının teşekkür mesajları yolladığı Yılmaz”ın çağrısına markalardan ilk yanıt ise Maydonoz Döner ve My Fried Chicken”in Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Şeyhin”den geldi. Şeyhin, Yılmaz”ın paylaşımına cevap verdi ve bu markalardan kendilerine gelenlere liyakat ve potansiyellerine göre iş imkanı sunduklarını söyledi. İŞ GIDA “FAALİYETLER SÜRÜYOR” DEMİŞTİ Yums! Brands”in fesih kararından sonra 8 Ocak”ta İş Gıda”dan yapılan açıklamada “Türkiye”de KFC ve Pizza Hut restoranlarının sahibi ve işletmecisi olan İş Gıda, 2020 yılında KFC ve 2022 yılında Pizza Hut markalarını bünyesine dahil etmiş, ilk 3 yıl içinde de toplam restoran sayısını yüzde 300 büyüme ile 537″ye çıkarmıştır. 2025 yılı itibarıyla yaklaşık 7.000 kişiye istihdam sağlayan İş Gıda, bu performansı sayesinde 2023 yılında Yum! Brands Global tarafından “Yum! Büyüme Ortağı” ödülüne layık görülmüştür. Tüm KFC ve Pizza Hut restoranlarımızın global operasyonel standartlara uygunluğu, Yum! Brands onaylı bağımsız denetim kuruluşları tarafından düzenli olarak denetlenmekte ve operasyonumuz bu kalite standartlarını karşıladığı için, faaliyetlerine aralıksız olarak devam etmektedir” denilmişti.
Source: Erdem Aksoy
BM Raportörü”ne göre Gazze”de eğitim sisteminin kasıtlı yok edilmesi soykırımın parçası
Anadolu Ajansının (AA) “İsrail”in Gazze”ye Soykırım Saldırısı” başlıklı dosyasının beşinci haberinde AA muhabiri, İsrail saldırılarının eğitim sistemi üzerindeki yıkıcı etkilerini, üniversitelerin ve okulların tahribatını ve gelecek nesillerin eğitim imkanlarının sistematik olarak yok edilmesini ele aldı.
Eğitim sisteminin sistematik imhası
BM Eğitim Hakkı Özel Raportörü Farida Shaheed, “scholasticide”nin eğitim sisteminin tamamen ve kasıtlı yok edilmesi anlamına geldiğini belirterek, “Gazze”de okulların yüzde 90″ından fazlası tamamen veya kısmen yok edildi, artık işlevsel değil.” dedi.
Shaheed, okullara siviller için sığınak haline geldikten sonra bile defalarca saldırılmasının ve tüm üniversitelerin yıkılmasının yanı sıra 13 kütüphanenin bombalandığına ve 150 yıllık Gazze tarihini barındıran merkezi arşivlerin tamamen yok edildiğine dikkati çekerek, “Bunlar, kasıtlı saldırılar. Bu durumu tanımlayacak başka bir kelime göremiyorum.” ifadelerini kullandı.
Eğitimin sadece beceri kazanmakla ilgili olmadığını vurgulayan Shaheed, “Eğitim, aynı zamanda kendinizle ilgili bir anlayış, kolektif kimlik, birbirinizle bağlantılar geliştirmek ve sosyal birlik içinde ilerlemekle ilgili. Gazze”de yok edilen şey bu ve bunun çok kasıtlı olduğunu düşünüyorum.” değerlendirmesinde bulundu.
Eğitimciler ve öğrenciler travmatize oldu
Hem öğretmenlerin hem de öğrencilerin büyük bir travma yaşadığına dikkati çeken Shaheed, “Bombardımanların ortasında derme çatma sınıflara devam eden Filistinli çocukların ve hiçbir altyapı olmadan her fırsatta eğitimi sürdürmeye çalışan öğretmenlerin direncini selamlamak istiyorum.” dedi.
Shaheed, Gazze”deki tüm üniversitelerin istisnasız şekilde yok edildiğini dile getirerek, “Sorunu çözmenin tek yolu, o yaştaki Filistinliler için büyük ölçekli burs programları oluşturmak. Ayrıca diasporadaki çok eğitimli Filistinlilerin bilgi ve uzmanlığından yararlanmalı, Gazzeli insanlarla, Filistinlilerle konuşup tam olarak neye ihtiyaç duyulduğunu, bunun onlar için en iyi nasıl işleyeceğini anlamalıyız. Bunu dışarıdan yapamayız.” dedi.
Gazze’deki eğitim sisteminin yeniden toparlanmasının öncelikle savaşın sonlandırılması ve işgalin sona ermesine bağlı olduğunu vurgulayan Shaheed, şunları kaydetti:
“Filistinliler, muazzam bir direnç gösterdi ve bir veya iki nesil alsa bile toparlanabilecekler ancak bu, barış içinde yaşamalarına ve hayatlarını istedikleri gibi yeniden inşa etmelerine izin verilirse mümkün olacak. Karar alma süreçlerine dahil edilmeleri ve tüm uluslararası toplumun onları desteklemesi ve bunu yapabilmeleri için gerekli araçları sağlaması gerekiyor.”
UNRWA yasağının yıkıcı etkileri
UNRWA”nın Filistin”deki faaliyetlerinin İsrail tarafından yasaklanmasının “kesinlikle felaket” olduğunu vurgulayan Shaheed, “UNRWA, sadece genç çocukların eğitiminin yüzde 50″den fazlasını sağlayan ana eğitim sağlayıcısı değil aynı zamanda yardım sağlama açısından da çok önemli.” dedi.
Shaheed, savaş süresince her gün 10 çocuğun uzuvlarını kaybettiğini ve çoğu zaman ampütasyonların anestezi olmadan yapıldığını belirterek, “Bir milyondan fazla çocuk ve tüm öğretmenler, psikososyal danışmanlığa ihtiyaç duyacak. 2020″de yapılan bir çalışma, bunların hiçbiri olmadan önce bile Filistin”deki çocukların yüzde 88″inden fazlasının travmatize olduğunu gösteriyordu. Şimdi bu oran yüzde 100 ve travma çok daha yoğun.” ifadelerini kullandı.
“Eğitime yönelik sistematik saldırılar benzeri görülmemiş boyutta”
Lübnan Amerikan Üniversitesi Sosyal ve Eğitim Bilimleri Bölümü”nden Dr. Jo Kelcey, İsrail”in Filistinlilerin eğitimine yönelik saldırılarının uzun bir geçmişinin bulunduğuna dikkati çekerek, “Ancak bunun ölçeği ve kapsamı gerçekten benzeri görülmemiş düzeyde.” dedi.
Kelcey, 12 üniversitenin tamamının hedef alındığını dile getirerek, “Okulların yüzde 80″inden fazlası ya doğrudan vuruldu ya da yapısal bütünlüğünü tehlikeye atacak şekilde hasar gördü. Sığınak olarak kullanılan okullardaki insanların ve eğitimcilerin hedef alındığını gördük.” ifadelerini kullandı.
“Eğitime saldırı, bir halkın geleceğine saldırıdır”
Eğitime yönelik saldırıların soykırım savaşının parçası olduğunu vurgulayan Kelcey, “Eğitime saldırmak, sadece çocukların ihtiyaç duyduğu hayat kurtaran ve yaşamı sürdüren bir hizmete saldırmak değil aynı zamanda geleceğe saldırmaktır. Geleceğe bu derecede saldırdığınızda aslında bütün bir halka saldırıyorsunuz.” değerlendirmesinde bulundu.
Kelcey, UNRWA”nın Gazze”deki en büyük eğitim sağlayıcısı olduğunun altını çizerek, “UNRWA, Gazze”de yüzlerce okul işletiyor, yaklaşık 300 bin çocuğa hizmet veriyor ve birkaç eğitim merkezi var. UNRWA”nın çalışmasını engelleyerek doğrudan bombardıman veya füze saldırıları yoluyla olmasa da eğitime saldırıyorsunuz. Bu, kesinlikle eğitime yönelik sistematik saldırının bir parçası.” dedi.
Batılı bağışçıların diğer bağlamlarda eğitime yönelik sistematik saldırılara karşı çıktığını ancak Gazze”deki saldırılara karşı aynı öfkeyi göstermediklerini belirten Kelcey, “UNRWA”ya yönelik saldırılar, eğitim kırımının bir parçası. Bunu mümkün kılan şeylerden biri de yıllar içinde UNRWA hakkında sunulan yanlış bilgiler.” ifadelerini kullandı.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Source: