55 milyon kişi Öcalan’ı yaşlı ‘terörişka’ biliyor
Yılmaz Özdil, yarın SÖZCÜ’deki köşesine dönüyor. Yakında SÖZCÜ Televizyonu’nda da bir programı başlayacak olan Özdil ile dün başladığımız söyleşimizi bugün sürdürüyoruz. Özdil, Türkiye’nin içinden geçtiği ‘Terörsüz Türkiye’ sürecini de değerlendirdi.
– Adı konmayan bir süreç yaşanıyor. Çözüm süreci döneminden bir travmamız da var. Süreci birileri çok destekliyor, birileri ciddi olarak karşı. Ortada büyük soru işaretleri var. Siz böyle durumlarda Türkiye adına endişelenir misiniz?
Aslında düşüncem çok net. Türkiye’yi bölmek istiyorlar. Türkiye’nin bölünmesine Türkiye izin vermez. Kesin düşüncem bu. Yapılan nedir dersen, bence şu: Çözüm süreci denilen Apo Mapo meselelerini anlayabilmen için Kıbrıs’taki ‘Yes be annem’ referandumuna bakman lazım. Kıbrıs’ta korkunç bir EOKA zulmü, terörü yaşandı. Sonra Kıbrıs Barış Harekatı oldu. ‘Yes Be Annem’ referandumu geldiğindeyse gördük ki, o zulmü yaşayan insanlar ‘hayır’ derken, o zulmü yaşamamış olan, nüfusun kalan kısmı ‘evet’ dedi.
TERÖR NE BİLMİYORLAR
Bugün bu çözüm süreci denilen meseleyi de 10 yılda bir getirmelerinin temel sebebi şu: Türkiye’nin ortanca yaşı 34. Eğer 86 milyonsak, 43 milyon kişi 34 yaş ve altında. Çocukluk yaşlarını falan katarsak, ilkokul çağındaki insanların henüz vaziyete hâkim olamadığını da düşünürsek Türkiye’de yaklaşık 55 milyon kişi PKK terörünün ne olduğunu bilmiyor, yaşamadı.
Abdullah Öcalan’ı yaşlı bir terörişka olarak tanıyor. Bu adamın insanlık tarihinin gelmiş geçmiş en büyük terör örgütünü kurup yöneten, insanlık tarihinin en vahşi terör eylemlerini gerçekleştirdiğini Türkiye’nin 55 milyonu yaşamadı, bilmiyor.
60 YAŞ ÜSTÜNÜN CANI ACIR
Dolayısıyla sen sömürge solcularıyla, siyasal dincilerle, Avrupa Birliği fonlarından beslenen satılık kalemlerle bu işin doğru olduğunu anlatırsan o 55 milyon kişi inanır.
Mesela 10 sene önce yapılan açılımda bu işe 40 milyon kişi karşıysa, 10 sene sonraki açılımda 30 milyona düşmüştür. Zaman hadiseyi çözüyor. Sorunun ne olduğunu bilmeyen nüfus sayısı artıyor. Mesela siz bugün yaşı 60 ve üzeri olan vatandaşlarımıza Abdullah Öcalan’ı sokağa salıyorlar dediğinde ruhunda bıçaklanmış kadar acı hissediyor.
18 yaşında çocuğa “Bunu sokağa bıraksınlar mı” dediğinde, “Bıraksınlar abi, yaşlı başlı herif” diyor. İkisi arasındaki duygu boşluğu yaşla ilgili, nüfusla ilgili. Bu sene olamazsa bir 10 sene sonraki açılımda bu işi başaracaklar. Türkiye’yi mermi sıkmadan bölmeye götürüyorlar. Aslında açılım denilen bu.
Türkiye’nin temel sorunu ikiyüzlülük
– Sizce bugün Türkiye’nin en büyük sorunu ne?
İkiyüzlülük. Omurgalı duramadığımız için yaşıyoruz bütün sorunları. Dış ilişkilerde de öyle, içeride de öyle. İşte görüyoruz, mesela adam bir partiye küfür ediyor, ertesi gün o partinin rozetini takıyor. Bir de üstüne alkışlıyorlar. Bundan daha ikiyüzlü bir davranış olabilir mi? Bu kadar ikiyüzlü bir insan kitlesinin Türkiye’de herhangi bir sorunu çözebilmesi mümkün mü? Spordan diplomasiye, eğitimden sağlığa aklımıza gelen her konudaki temel sorunumuz ikiyüzlülük.
DÜRÜSTÜZ DİYEN ARKADAŞLARIN ASLINDA KORKAK OLDUĞUNU GAZETECİLER BİLİYOR
Kahraman gazeteci diye bir şey yok
– Gazetecilere son yıllarda ‘kahramanlık’ atfedilmeye başlandı diye düşünüyorum, katılır mısınız?
Evet, burada iki teknik hata yapıldı bence. AKP kırmızı ışıkta geçiyor diye bizim de geçmememiz gerekiyor. Bu, aslında AKP’yi bile hızlı şekilde kirleten bir sürece dönüştü. Ve işte “Onlar partiden para alıyorsa biz de alabiliriz” diyen bir cenah oluştu. Bu bağımsız gazetecilikte bir liyakatsizliğe sebep oldu, kahraman gazetecilik kavramı ortaya çıktı. Kahraman gazetecilerin tamamının sahtekâr olduğunu, “Cesuruz, dürüstüz” diyen arkadaşların aslında korkak olduklarını, partilerden, belediyelerden para alarak gazetecilik yaptığını en çok gazeteciler biliyor. Dolayısıyla kahraman gazetecilik diye bir şey yoktur. Bir tane kahraman var, o da vatandaş.
Egoları binaya girmez
Bugün Türkiye’de gazeteci olmayan insanlar televizyona yorumcu olarak çıkıyor, gazeteye köşe yazarı olarak giriyor, bunların altına arabalar veriliyor, çok büyük paralar veriliyor, bunların egoları binalara girmez, o kadar büyütüldü. Biz bugün evine belediye otobüsüyle, metrobüsle gitmeye çalışan, kirasını ödeyemeyen gazeteci arkadaşları ekrana çıkardığımız gün Türkiye AKP’den ve tek adam sisteminden kurtulacak. CHP de gerçek CHP olacak. Medyadaki çürümeyi, yozlaşmayı özellikle yapıyorlar. Özellikle gazetecileri meslekten uzaklaştırıyorlar ki kullanılabilir aparatlar ekranda gazeteci olarak kalsın. ‘Kahraman gazeteciyiz’ diye ekranlarda boy gösterenler Türkiye’nin en önemli aparatlarıdır.
Din devleti riski söz konusu değil, her metrekareye cami yapıyorlar, ikindide git kimse yok
Ablacım Sinan Akçıl’ın olduğu bir partide şeriat olur mu ya?
– Türkiye’de şeriatla yönetilme, laikliğin elden gideceği korkusu var ya, böyle bir risk görüyor musunuz?
Ben samimiyetle böyle bir risk, böyle bir tehlike görmüyorum. Bunun için elimde birkaç argüman var. Her metrekareye cami yapıyorlar, ikindi namazında git kimse yok. Veya istediğin kadar dindar, muhafazakâr, bir lokma, bir hırka edebiyatı yap, dinden imandan kitaptan söz et,
parmağına kuru soğan büyüklüğünde pırlanta takıyorsan Türkiye’de herhangi bir şeriat tehlikesi yok demektir.
HERMESLERE BÜRÜNDÜLER
Bugün Türkiye’de biz muhafazakârız, alnımız secdeye değiyor diyen insanlara baktığımızda ellerine geçen ilk parada ya eşlerini boşadılar ya işte Hermes çantalara büründüler, uçaklar vesaire cabası. Yani dünyevi zevkler içinde oldukları çok görülüyor. Öyle ki dünyevi zevkler peşinde koşma hırsları seküler kesimden bile yüksek. Bu anlamda Türkiye’de şeriat, din devleti gibi bir risk, bir tehdit, bir tehlike asla söz konusu değil.
Güzel ablacım Sinan Akçıl’ın olduğu bir partide şeriat olur mu ya? Mesut Özil’in olduğu bir partide şeriat olur mu? Demet Akalın’ın Bülent Ersoy’un iftar yaptığı partide şeriat olur mu? Mustafa Ceceli’nin ezan okuduğu iftardan şeriat çıkar mı? Tam tersine şunu bile söyleyebiliriz. Haçlı seferleri bile İslamiyet’e bu kadar zarar vermedi.
Source: İpek Özbey
Bodrum tahrip ediliyor belediye ise seyrediyor
Bodrum Yalıkavak’taki Kesme Dağı, rant kurbanı oluyor. Saray müteahhidi Rönesans’ın arazide yaptığı hafriyat çalışması devam ederken SÖZCÜ’nün gündeme taşıdığı Bodrum’daki bu projeye İYİ Parti’den tepki geldi. İYİ Muğla Milletvekili Metin Ergun, “Kesme Dağı rant projeleri uğruna talan ediliyor, Bodrum’un doğal dokusu da geri dönülemez şekilde tahrip ediliyor, Bodrum’daki yerel yönetim de bu rant düzenine alet oluyor” dedi. Ergun, SÖZCÜ’ye yaptığı değerlendirmede şunları söyledi:
MANZARA KORKUNÇ
– Kamu arazileri, ormanlar, sahiller ve tarım toprakları, iktidarın bilinçli tercihleriyle belirli şirketlere devredilerek ranta açılıyor. Bu anlayış nedeniyle doğa katlediliyor, halkın yaşam alanları yok ediliyor.
– Muğla’nın Bodrum ilçesinde Kesme Dağı’nı kapsayan hazine arazisi, rant projeleri uğruna talan edildi. Ortaya çıkan manzara, rant hırsının ulaştığı korkunç boyutu da gözler önüne seriyor.
– Özellikle Bodrum Belediyesi’nin bu projeye inşaat ruhsatı verdiği ve karşılığında şirketten 10 araçlık bir bağış kabul ettiği iddiaları, yerel yönetimlerin de bu rant düzenine alet olduğunu gösteren vahim gelişmeler.
NE OLMUŞTU?
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı bu araziyi Emlak Konut’a, Emlak Konut da Rönesans’a ait MRE İnşaat Şirketi’ne satmıştı. Arazinin planı bakanlık tarafından dört günde değiştirildi. CHP’li Bodrum Belediyesi hemen inşaat ruhsatı çıkardı, şirket de 10 aracı bağış olarak belediyeye verdi. Rönesans, süper lüks 66 villa yapacak.
Cehenneme çevirdiler
Burhan Uzuner “Burada 5-6 ay önce başlayan inşaatta hiçbir güvenlik önlemi yok. Mahalleli olarak korku ile yaşıyoruz. Güzelim araziyi cehenneme çevirdiler. Defalarca şikayet ettik ancak yeterli denetim yok. Denetleme yok” dedi.
Su kuyuları yok ediliyor
Muğla Çevre Platformu (MUÇEP) Bodrum Gönüllüsü Mirbahattin Demir: Korkunç bir gerçeğe tanığız. Prof. Dr. Doğan Kantarcı’yla yaptığımız araştırmada Yalıkavak’ın su ihtiyacını karşılayan kuyuların burada olduğunu saptamıştık, yok ediliyor.
Source: Deniz Ayhan
Ailenin metal para kadar değeri yok
2025 Aile Yılı kapsamında PTT tarafından basılan bronz hatıra madeni paralar 775 TL’ye, gümüş versiyonu ise 2.250 TL’ye satılıyor. Aile Bakanlığı ise yoksul bir aileye gıda yardımı olarak yıllık 2.881 TL veriyor. Bir ailenin bir yıl boyunca aldığı gıda desteği, tek bir madeni paranın biraz üzerinde. CHP Mersin Milletvekili Gülcan Kış, “2025 Aile Yılı ama aileler derin yoksulluk içinde. Aileleri açlığa mahkum edip, hatıra paralarıyla göz mü boyuyorsunuz” diye sordu.
2025 YOKSULLUK YILI OLACAK
İktidarın “www.aileyili.gov.tr” adlı bir internet sitesi açarak sosyal yardımları büyük başarı gibi sunduğunu belirten Kış, “Aile Yılı ilan ettiniz, ama bir ailenin geçinmesi için verdiğiniz yardım en fazla 1.250 TL. Çocuk başına da 350 TL destek var ama çocuğun beslenme masrafından haberiniz yok. Bu paralarla insanlar fatura mı ödesin, kira mı versin, çocuğunun eğitim masrafını mı karşılasın? Aileler hatıra paralara bakıp kendi sefaletlerini hatırlayacak? 2025 de ‘Yoksulluk Yılı’ olacak” dedi.
Source: Deniz Ayhan
İmamoğlu’nun usulsüz yatay geçişinde referansın biri Necmettin Karaduman diğeri organizatör
Tek bir gerçeği net anlatmış; o da özgeçmişinde yer verdiği Doğu Akdeniz Üniversitesi’ne kayıt yaptırdığına dair kendisinin paylaştığı bilginin gerçek dışı olduğuna dair söyledikleri. Ama asıl kendisine sorulan iki isim var ki ona cevap vermek yerine hızla geçiştirmiş, yine gerçeği gizlemiş.Hepsine sırayla geleceğim, ama önce İmamoğlu’nun ifadesindeki “Yavuz hırsız ev sahibini bastırır” sözünü ispatlarcasına ettiği sözleri hatırlatayım: “Bugün burada ifade vermesi gerekenler, o raporu hazırlayanlardır. Avukatlarım bu konuda gerekli suç duyurularında bulunmuştur, bu vesileyle sizden de bu raporda sorumluluğu bulunan kişiler hakkında gerekli yasal sürecin işletilmesini talep ediyorum.”Düşünebiliyor musunuz kendisi yerine usulsüz yatay geçişi ortaya çıkaran YÖK uzmanlarının ifade vermesi gerektiğini, hatta avukatlarının YÖK uzmanları hakkında suç duyusunda bulunduğunu söylüyor.Suç işleyen birisinin kendisini yakalayan polisten şikâyetçi olması gibi bir utanmazlık hali.PUANI YETMEMİŞ KIBRIS’A GİTMİŞ Neyse gelelim asıl konumuza…İfadesinde Trabzon Lisesi’nden mezun olduktan sonraki süreci şöyle anlattı: “Üniversite puanımın yetmediğinden inşaat fakültelerine girememiştim. Dün gibi hatırladığım tercihlerimde de İstanbul’daki inşaat fakültesi ve Karadeniz Teknik Üniversitesi inşaat fakültesi vardı. Daha sonra ailemin yapmış olduğu araştırmayla, futbolda profesyonel imza atmamam için, beni Kıbrıs’ta Doğu Akdeniz Üniversitesi’nde inşaat fakültesinde okumam için Kıbrıs’a gönderdi. Rahmetli amcam ile gitmiş olduğum bu seyahatte Doğu Akdeniz Üniversitesi inşaat bölümü ile ilgili kayıt girişimi yapmış olmama rağmen, orada ziyaret ederek gördüğüm Girne Amerikan Üniversitesi işletme bölümünü çok beğendim. Amcamı ikna ettim ve aşağıda anlatacağım şekilde o bölüme kaydımı yaptırdım. Kıbrıs’taki öğrenim hayatımda öncelikle Doğu Akdeniz Üniversitesi’nde inşaat mühendisliği bölümüne girmek suretiyle kayıt olmaya gittim. Sonrasında Doğu Akdeniz ve Girne Amerikan Üniversitesi seviye sınavlarına girdim, inşaat mühendisliği okumak istememem hasebiyle Girne Amerikan Üniversitesinde işletme yönetimi bölümüne 1998 yılı kayıt yaptırdım.”LİSE DİPLOMASIYLA SINAVSIZ ÜNİVERSİTEUsulsüz yatay geçiş yaptığı tarihte YÖK tarafından tanınmayan Girne Amerikan Üniversitesi’ne sadece lise diploması, askerlik ve adli sicil belgesi ile eğitim ücreti 12 bin sterlin tutarında banka makbuzu ile kaydını yaptıran İmamoğlu, hem bu konu hem de soruşturma konusu usulsüz yatay geçişiyle ilgili neredeyse tek kelime etmemiş. Girne Amerikan Üniversitesi’nden İ.Ü.İşletme Fakültesi İngilizce bölümüne usulsüz yatay geçiş süreci ile ilgili soruya şu iki cümle ile cevap vermekle yetinmiş: “Geçiş sürecimle ilgili alakalı 1989 yılında Girne Amerikan Üniversitesi’nden İstanbul Üniversitesi’ne yatay geçiş yapanları duymuştum. Ben de 1990 yılındaki ilanlarını takip ederek başvurumu yaptım. Başka söylemek istediğim bir husus yoktur.”İMAMOĞLU’NA SORULAN İKİ İSİMElbette YÖK raporuna göre ortada usulsüz bir yatay geçiş var, ama bunun bir tarafı bu yatay geçişi onaylayan dönemin İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi Yatay Geçiş Komisyonu ve fakülte yönetimi, diğer tarafı ise İmamoğlu. “Peki bu usulsüzlük dönemin dekanlık ve rektörlüğüne kadar uzanıyor mu?” sorusunun cevabını halen konuyu inceleyen üniversite yönetimi ve savcılık ortaya çıkaracak. Nitekim bu konuda İmamoğlu’na iki isim sorulmuş; birisi Özalp Tazan, diğeri Necmettin Karaduman. İmamoğlu kestirmeden şu kısa cevabı verip konuyu kapatmış: “Bana sormuş olduğunuz Özalp Tazan o zamanlarda Girne Amerikan Üniversitesi’nde hatırladığım kadarıyla yöneticiydi. Necmettin Karaduman ise çok saygın, aynı zamanda TBMM Başkanlığı yapmış ailece tanıdığımız Trabzon milletvekili olduğu için tanırım.”Bu İmamoğlu tam bir vefasız; sosyal medya paylaşımlarında “Nikâh şahidim, baba dostum” dediği Karaduman’ı “Trabzon milletvekili olduğu için tanırım” diyerek kestirip atmış. İmamoğlu ya unutmuş ya da savcıdan gerçeği gizliyor. Çünkü Karaduman, İmamoğlu’nun usulsüz yatay geçişte İstanbul Üniversitesi’ne resmi referans olarak gösterdiği iki isimden birisi. İstanbul Üniversitesi’ndeki dosyasındaki başvuru formunda “Hakkınızda bilgi alınacak kişiler (öğretim üyesi, yüksek kademe yöneticisi ya da tanınmış kişi” hanesine yazdığı iki isimden birisi olarak “Necmettin Karaduman” adını, adresi olarak da “Türkiye Büyük Millet Meclisi/ANKARA” yazmış. İlginç değil mi?12 Eylül 1980 darbesinin ardından yapılan 6 Kasım 1983 seçiminde Anavatan Partisi’nden (ANAP) Trabzon milletvekili olan Karaduman, 4 Aralık 1983 ve 12 Eylül 1985 tarihlerinde iki kez olmak üzere TBMM Başkanlığı’na seçildi ve 29 Kasım 1987 tarihine kadar bu görevde kaldı. O yıllarda İmamoğlu’nun babası Hasan İmamoğlu da ANAP Trabzon il yönetiminde görev almış. 1980’li yılların güçlü siyasi figürü Karaduman’ın dönemin İ.Ü Rektörü Cemi Demiroğlu ile yakın ilişkileri de sır değil.EKONOMİK DURUMU İYİ DEĞİLMİŞPeki müteahhit Hasan İmamoğlu’nun oğlu Ekrem İmamoğlu neden İstanbul Üniversitesi’ne yatay geçiş yapmak istemiş? El yazısıyla doldurduğu formda buna, “Ekonomik durumum iyi olmadığından” diye yanıt vermiş. KKTC’de paralı kayıt yaptıracak, ev tutacak, hazırlık ve iki yıl okuyacak kadar parası var ama ekonomik durumu iyi değilmiş İmamoğlu’nun. Güler misin ağlar mısın…İKİNCİ REFERANS ORGANİZATÖRİmamoğlu’nun usulsüz yatay geçiş için referans olarak gösterdiği ikinci isim Özalp Tozan. İmamoğlu, forma, YÖK tarafından tanınmayan Girne Amerikan Üniversitesi’ne öğrenci temin eden organizatör Özalp Tazan’ın adını yazdıktan sonra ne bir unvan ne de açık adres yazma ihtiyacı bile hissetmemiş. Özalp Tazan isminin karşısına U.C.N.C PK.888 Girne/KKTC yazmakla yetinmiş. Yani, Girne Amerikan Üniversitesi’nin YÖK tarafından tanınmadığını en iyi bilen organizatör Özalp Tazan’ı referans göstererek usulsüzlüğün de kamu kurumlarını aldatmanın da parçası haline gelmiş.
Source: Nedim Şener
Şara’dan ‘birlik’ çağrısı
Suriye’nin Lazkiye ve Tartus bölgelerinde devrik Esad rejimi unsurlarıyla güvenlik güçleri arasında 6 Mart’ta başlayan çatışmalarda can kaybı artıyor. Suriye Savunma Bakanlığı bölgede büyük ölçüde kontrolün sağlandığını belirtirken Devlet Başkanı Ahmed Şara, “birlik ve beraberlik” çağrısında bulundu.OPERASYONDA İKİNCİ AŞAMASuriye Savunma Bakanlığı, takviye güvenlik güçlerinin konuşlandırıldığı bölgede kontrolün yeniden ele geçirildiğini, ancak Lazkiye kırsalında Batanita köyü çevresinde şiddetli çatışmalar yaşandığını ve Esad rejimine bağlı grupların kaçmaya başladığını bildirdi. Resmi Suriye haber ajansı SANA’ya konuşan Yarbay Hassan Abdulghan “Kıyı kentlerinde güvenliği ve istikrarı sağladıktan sonra, askeri güçlerimiz ve güvenlik teşkilatlarımız askeri operasyonun ikinci aşamasına başladı. Operasyon, kırsal ve dağlık alanlarda eski rejimin kalıntılarını takip etmeyi amaçlıyor” açıklamasında bulundu. SANA’nın haberine göre, Esad rejimi yanlıları, Lazkiye’deki SADCOP petrol şirketinin tesisine saldırı düzenledi. Güvenlik güçleri, yaptıkları açıklamada, İdlib’den Lazkiye’ye giderek saldırganların püskürtüldüğünü belirtti.745 SİVİL ÖLÜMÜ İDDİASIİngiltere merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR) çatışmalarda hayatını kaybedenlerin sayısının 745’i sivil olmak üzere 1018’e ulaştığını bildirdi. Sosyal medyada evlerin dışında yığılmış sivil giyimli onlarca cesedi ve askeri kıyafetli kişilerin yakın mesafeden insanları vurduğunu gösteren videolar paylaşıldı, ancak haber ajansları görüntüleri teyit edemediklerini bildirdi.SANA’ya konuşan Savunma Bakanlığı kaynakları, “bölgede sivil ölümlerine yol açan ihlallerin soruşturulduğunu” kaydetti. Lazkiye kırsalında pek çok bölgeye elektrik ve içme suyu sağlanamadığı; iletişim hatlarının kesildiğini bildirildi. Hizmetlerin kesintiye uğraması ve güvenlik durumunun kötüleşmesiyle fırınlar ekmek üretmeyi bıraktı, pazarlar kapatıldı. Eğitim Bakanı Nazir el-Kadri, “istikrarsız güvenlik koşulları” nedeniyle hem Lazkiye hem de Tartus eyaletlerinde okulların bir süre daha kapalı kalacağını duyurdu.ŞARA: KRİZİ ATLATTIKŞam’daki Mezze Mahallesi’nde bir camide sabah namazının ardından açıklama yapan Suriye Devlet Başkanı Ahmet Şara, “krizin güvenli şekilde atlatıldığını” ifade ederek, “Ülkede yaşananlar, beklenen zorluklardır. Birliği ve Suriye halkı arasında sivil barışı korumalıyız” diye konuştu. Sivilleri hedef alanların sorumlu tutulacağını belirten Şara,“Suriye konusunda içiniz rahat olsun, bu ülke hayatta kalmak için gereken özelliklere sahiptir” dedi. Şara ayrıca, Lazkiye’de yaşanan olaylar için bağımsız bir ulusal soruşturma komitesi kurulduğunu duyurdu.
Source: Hurriyet.com.tr
Yılmaz: Suriye’de provokasyon kaybetmeye mahkûmdur
Cevdet Yılmaz, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada özetle şunları vurguladı: “Son günlerde Suriye’de yaşanan olaylar hepimizi üzmektedir. Tüm unsurları ile kardeşimiz olan Suriye halkını etnik ve mezhebi kimlikler üzerinden çatıştırma ve istikrarını bozma gayreti içinde olanlar başarılı olamayacaktır. Eski rejim kalıntıları da hukuk dışı hareket eden her türlü oluşum da kapsayıcı bir siyasi yapı yönünde Suriye’nin tarihi dönüşüme set çekemeyecektir. Suriye üzerinden ülkemizde mezhepler arası provokasyon yapma çabaları da milletimizin feraseti ve devletimizin gücü karşısında kaybetmeye mahkumdur.HAKLARINI SAVUNACAĞIZTürkiye Cumhuriyeti olarak komşumuz Suriye’nin farklı dinden, mezhepten ve etnik kimlikten tüm vatandaşlarının güvenliğini, birliğini ve haklarını savunmaya devam edeceğiz. Birlik içinde istikrarlı ve müreffeh bir Suriye kardeşane temennimiz olduğu kadar, ülkemizin milli menfaatlerinin de gereğidir. Suriye hükümeti ve kurumları güçlendikçe, komşumuz Suriye’nin istikrarı da güçlenmiş olacaktır. Suriye’de yaşanan hadiselerde dışarıda suçlu arayanlar varsa, kimlerin istikrarsız ve güçsüz bir Suriye istediğine bakmaları yeterli olacaktır.”
Source: Hurriyet.com.tr
Bayram ikramiyesi, sokak köpekleri, ‘terörsüz Türkiye’, Suriye… Kabinede yoğun gündem
Toplantıda iç ve dış gelişmeler, ekonomideki son durum ile ‘terörsüz Türkiye’ ve Suriye’deki gelişmeler ele alınacak. Emeklilere bayram ikramiyesinin de toplantıda değerlendirileceği belirtiliyor. Ayrıca, başıboş sokak köpekleri sorunu da Kabine’nin gündeminde yer alıyor.SOKAK KÖPEKLERİ SORUNUCumhurbaşkanı Erdoğan, Konya’da başıboş sokak köpeklerin saldırısı sonucu 2 yaşındaki Rana el Selci’nin hayatını kaybettiği olayla ilgili önceki gün net mesajlar vermişti. Soruşturma için müfettişler görevlendirilirken, Kabine toplantısında başıboş sokak köpekleri sorunun tüm yönleriyle gündeme alınması bekleniyor.BAYRAM İKRAMİYESİ3 bin liralık bayram ikramiyesinin tutarı da Kabine toplantısında müzakere edilecek başlıklar arasında. Bayram ikramiyelerinde artış yapılması için bir kanuni düzenleme gerekiyor. Kabine toplantısında bu konunun ayrıntıları masada olacak.SURİYE’DEKİ SON DURUMSuriye’de güvenlik güçlerinin, devrik rejim yanlılarına yönelik operasyonu sürüyor. Bölgeden Lazkiye, Tartus ve Humus’ta çatışmaların devam ettiği yönünde bilgiler geliyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Kabine üyeleri de bugün Suriye’deki son durumu ele alacak. Bölgesel ve küresel gelişmeler de toplantıda değerlendirilecek. İsrail’in saldırganlığı, Gazze’deki son durum, Ukrayna-Rusya savaşı ile Avrupa’nın güvenlik mimarisinin yeniden şekillenmesi de ele alınacak konular arasında.‘TERÖRSÜZ TÜRKİYE’ ADIMLARIİmralı’dan terör örgütüne silah bırakma çağrısının ardından bu çağrının yansımaları ile ‘Terörsüz Türkiye’ için atılan ve atılması planlanan adımların da Kabine toplantısında gündeme gelmesi bekleniyor. Bu kapsamda önümüzdeki günlerde terör örgütü nasıl silah bırakacak, PYD/YPG bu süreçte nasıl bir yol izleyecek, süreç nasıl gözlemlenecek? Tüm bu sorular da yine toplantıda konuşulacak. Gözden Kaçmasın Ahmet Hakan yazdı: Anti-Erdoğan kampanyayla nereye kadar Haberi görüntüle
Source: Hurriyet.com.tr
Kaymakamlık inceleme başlattı
Kaymakamlığın sosyal medya platformu X’teki hesabından yapılan açıklamada, şu ifadelere yer verildi:“Yapılan değerlendirmede, camimize kadın cemaatin yoğun ilgi gösterdiği, kendilerine ayrılan bölümün yetersiz kalmasından dolayı cami içerisinde paravanla ilave bölüm oluşturulduğu, erkek – kadın cemaatin birbirlerinden ayrı bir şekilde ibadetlerine imkân verildiği, bu ve benzeri olumsuz görüntülerin yaşanmaması için gerekli tedbirlerin alındığı müşahede edilmiştir.”
Source: Hurriyet.com.tr
Kabine bugün toplanıyor: Emeklilere bayram ikramiyesi masada
Kabine iki haftalık aranın ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan”ın başkanlığında Beştepe”de toplanacak.
Gündemde hükümetin “Terörsüz Türkiye” olarak olarak tanımladığı süreç olacak. İmralı”dan gelen çağrıya terör örgütü PKK”nın ateşkesle karşılık vermesi ve çağrının kamuoyundaki yankıları kabinede ele alınacak. Terör örgütünün silah bırakma süreci, bu sürecin gözlemlenmesi, olası yasal düzenlemeler kabine toplantısında ele alınacak.
Bayram ikramiyesi zammı masaya yatırılacak
Kabinede ekonomideki gelişmeler de değerlendirilecek. Ramazan ayında fahiş fiyatla mücadeleye dair atılan adımlar masada olacak. Enflasyonun seyri ve bu alanda atılacak yeni adımların detaylandırılması bekleniyor. Emeklilere yapılması planlanan bayram ikramiyesi zammı da masaya yatırılacak.
Dış politika da yoğun gündem
Dış politikada en önemli başlık Suriye. Son günlerde devrik lider Esad destekçileri ile yaşanan çatışmalar sürüyor. Özellikle Lazkiye şehrindeki çatışmalar ve Türkiye”nin süreci takibi kabinede değerlendirilecek. Kabinede Gazze”deki ateşkes sürecinin de kapsamlı şekilde değerlendirilmesi bekleniyor.
Sokak köpeklerinin durumu konuşulacak
Öte yandan Konya’da yaşanan köpek saldırısının ardından, sokak köpeklerinin durumunun da konuşulması bekleniyor. Kabine toplantısının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan kameraların karşısına geçecek ve toplantıda alınan kararlara ilişkin bir konuşma yapacak.
Source: Dünya Gazetesi
Bakan Fidan”dan dikkat çeken Suriye açıklaması: Bazı çevrelerin çabalarını gözlemliyoruz
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, X sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, Ürdün, Irak, Suriye ve Lübnan ile Ürdün”ün ev sahipliğinde tarihi nitelikte bir toplantı gerçekleştirdiklerini belirtti.Bölgenin kronik sorunlarına ortak çözümler üretmek ve bölgesel inisiyatif almak amacıyla bir araya geldiklerini kaydeden Fidan, toplantıda, başta terörle mücadele olmak üzere Suriye”nin istikrarını yakından ilgilendiren konuları detaylıca ele aldıklarını aktardı.Hakan Fidan, Suriye”de yeni kurulan hükümete her yönüyle yardımcı olma, istikrar sağlayıcı bütün faaliyetleri destekleme konusunda hemfikir olduklarının altını çizdi.”İsrail”in bölgedeki yayılmacı politikalarına karşı durmak ve Filistin meselesini kalıcı çözüme kavuşturmak için sorumluluk almak zorundayız. Gazze, Filistin toprağıdır ve öyle kalacaktır” ifadesini kullanan Fidan, Filistinlilerin ana yurtlarından zorla göç ettirilmesine yönelik söylem ve adımların başarısızlığa mahkum olduğunu kaydetti.Fidan, toplantıda terör örgütü DEAŞ”a karşı müşterek operasyon ve istihbarat mekanizması kurulmasına yönelik karar aldıklarını anımsatarak, tarafların uzman ekiplerinin süreci detaylandırarak hızla hayata geçireceğini belirtti.”Birlikte hareket ettiğimiz sürece, bölgesel barışa ve güvenliğe daha güçlü katkılar sağlayacağız. Bugünkü Beşli Güvenlik Zirvesi, bu yönde atılmış çok önemli bir adımdır” görüşüne yer veren Fidan, bir sonraki toplantının Türkiye”nin ev sahipliğinde yapılacağını hatırlattı.Son günlerde bazı çevrelerin, Suriye”de istikrarsızlık oluşturmak amacıyla toplumsal fay hatlarını harekete geçirme çabalarının gözlemlendiğine dikkati çeken Fidan, şunları kaydetti:”Hadiseleri, herhangi bir mezhebe ya da dini gruba mal etmeye çalışmak doğru değildir. Yaşanan gerginliklerin mezhep çatışmasına dönüşmesini amaçlayan provokasyonlara karşı, itidal ve sağduyu içinde hareket edilmesi büyük önem taşımaktadır.”
Source: Www.star.com.tr
Ece Gürel”in ölümündeki sır perdesi aralandı: Tuvaletleri sen temizleyeceksin
Türkiye 2 Mart”ta evinden çıkıp gittiği Belgrad ormanında kaybolan ve sağ bulunduktan sonra kaldırıldığı hastanede hayatını kaybeden 36 yaşındaki mimar Ece Güler”i konuşuyor. Güler”in ölümüyle ilgili yeni detaylara Sabah gazetesi ulaştı. Kaybolduktan 3 gece sonra ise saat 01:30 sıralarında eşyalarının bulunduğu alanın tam 6 kilometre uzağında bir alanda yatarken sağ olarak bulundu. Hastaneye kaldırılan Güler”in geçirdiği hipotermi yüzünden iflas eden organları daha fazla dayanamadı ve hayata veda etti. Genç kadının ölümünün ardından sosyal medya da onun hakkında binlerce yorum yapılsa da Ece Güler”in ormana neden gittiği eşyalarını neden bırakıp yürüdüğü sorusu merak konusu oldu. SABAH gazetesi Ece Güler”le olay günü kaybolbadan dakikalar önce mesajlaştığı arkadaşı Özge A.Ö.”nün ifadesine ulaştı. “Haliyle kafası çok bozulmuştu” Kayıp Şahıslar Büro Amirliğince ifadesi alınan Özge A.Ö.; “Ece ile olay günü de öncesinde de çok sohbet ettik. İlk olarak bana işyerinde yaşadığı problemleri anlattı. Kaybolmadan iki gün önce işyerinde bir kağıt imzalatmışlar ona canı çok sıkkındı. Bana iş tanımımda olmayan şeyler yaptırmak istediler. Tuvaletleri sen temizleyeceksin, kahveleri sen getirip götüreceksin dediler. Ayrılmam için kağıt imzaladım diye anlattı. Ben kendisini teselli etmek istedim. Ama ailesinden de bu kağıdı neden imzaladın diye üzerine gelenler olmuş. Haliyle kafası çok bozulmuştu dedi. “Bana kayboldum yazdığında ben anlamadım” Kaybolduğu gün bana ben Atatürk Arboretum”una gidiyorum dedi diyen Özge A.Ö. daha sonra kararını değiştirmiş Belgrad ormanına gitmiş. Bana ormana gitmek nefes almak, hava almak istiyorum dedi. Gidince orada daha önce birlikte gittiğimiz yerlerden bana fotoğraflar attı. Bendin olduğu yere gitmek istiyordu. Bir süre sonra kayboldum, oturdum ruhum geride kaldı yazdı. Bende mecazi anlam yükledim. Gerçekten kaybolduğunu ailesiyle görüşünce anladım dedi. “Nefes almak istiyorum” “Ece Gürel”in Astrolomiye ilgisinin olduğunu çeşitli dersler aldığını biliyorum” diyen Özge A.Ö. “O gün bana sadece nefes almak istiyorum demişti. Ben başka bir şey bilmiyorum. Ece neşe dolu biriydi. İşyerinde yaşadığı problemler aile huzurunu bozmuş ve canı sıkılmıştı, dedi. Cadılık eğitimi cadılık okulu bunlarla ilgili bilgim yok. Ece astrolomi ile ilgilenir o alanda eğitim alırdı.” dedi. Yeni göröntüsü ortaya çıktı Ece Gürel”in Belgrad”a gitmek üzere Mecidiyeköy”de metroya bindiği ve Hacıosman Durağında indiği anların güvenlik kamera görüntüleri de ortaya çıktı. Görüntülerde Güler acele hareketlerle kart basıp metroya geçiş yapıyor.
Source: Internet Haber
SON DAKİKA: Bir sigara grubuna daha zam geldi! Sigara fiyatları ne kadar oldu? (10 Mart 2025 güncel sigara fiyatları)
Tekel Bayileri Yardımlaşma Derneği Başkanı Erol Dündar, sosyal medya hesabından yeni sigara zammını duyurdu.
Dündar, Philip Morris grubuna 8 Mart”tan itibaren zam geldiğini açıkladı. Yeni zamlı fiyat listesinin ardından grubun en ucuz sigarası 80 TL”ye, en pahalı sigarası ise 110 TL”ye yükseldi.
Mart 2025 güncel zamlı sigara fiyatları (En ucuz ve en pahalı sigaralar)
Bu hafta BAT, Esse ve JTİ grubuna da zam gelmişti.
• BAT grubunun en pahalı sigarası 91 TL olurken en ucuz sigarası 75 TL olmuştu.
• JTİ grubunun en pahalı sigarası 91 TL olurken, en ucuzu 75 TL”ye raflarda yerini alıyor. Grubun sigaraları ortalama 75-80 TL”den satılıyor.
• Esse grubunda ise en pahalı sigara 90 TL olurken, en ucuz sigara ise 70 TL olarak açıklandı.
Source: Dünya Gazetesi
Teğmenler davayı takip etmek için ortak ev tuttu
SÖZCÜ Ankara Temsilcisi ve yazarı Saygı Öztürk, kılıçlı yeminin ardından TSK”dan ihraç edilen genç teğmenlerin Ankara”da kaldığını, dönem birincisi Ebru Eroğlu hariç dördünün davayı takip etmek için ortak ev tuttuklarını yazdı.
O TEĞMENLER NE YAPIYOR?
Öztürk yazısında şu ifadelere yer verdi:
-TSK’dan çıkarılan bir teğmenden dinledim, köyde yaşayan annesi, babası TSK’dan çıkarıldığını bilmiyormuş.
-Teğmenler, Yüksek Disiplin Kurulu kararına karşı yürütmenin durdurulması ve daha sonra iptali için dava açtı. Onların göreve dönebilmelerinin tek yolu mahkeme kararıyla mümkün olacak.
-Ankara’da açılan davalarıyla ilgili olarak hemen her gün avukatlarının ofislerine gidiyorlar. Çok da gidecek bir yerleri yok. Moralleri bozuk. Evet, onları tanıyanlar “Mustafa Kemal’in askeriyiz” demelerinden duydukları sevinci dile getiriyorlar getirmesine ama daha Piyade Okulu’na gidip kurslarını alabilmenin heyecanını bile yaşayamadan atıldılar.
KİRA VE AİDATLARINI ÖDEMELERİ ZOR OLUYOR
-Teğmenler, davalarını takip etmek için birlikte ev tuttular. Ancak bir gelirleri olmadığı için 33 bin lira tutan kira ve evin yakıt ve aidatlarını ödemeleri de zor oluyor. Bir iş insanı onların bu durumunu öğrendiğinde yardımcı olmak istedi. Ancak, onlar buna pek yanaşmadı. İş insanı, “Benim babam da eski Harbiyeli” deyince aralarında bir sıcaklık oldu. Utana-sıkıla bu desteği kabul ettiklerini öğrendim.
Source: Haber Merkezi
Tek başına dünyayı gezen kadın “en çok tacize uğradığı” ülkeyi açıkladı
TikTok”ta Claujoor adıyla paylaşımlar yapan gezgin, deneyimlerini sosyal medyada aktardı. Dünyanın birçok ülkesini gezen genç kadın, “en çok tacize uğradığı ve en cinsiyetçi ülkeyi” açıkladı.
Genç kadın, Fas seyahati sırasında sokakta yürürken sürekli sözlü tacize maruz kaldığını belirtti. Paylaştığı videoda, “Tek başına Fas”ta seyahat eden bir kadın olarak birçok erkeğin size baktığını, “seksi” diye seslendiğini fark ediyorsunuz. Ne giydiğinizin hiçbir önemi yok, uzun da olsa kısa da olsa kadın olduğunuz için bir şeyler söyleyecekler” dedi.
“YOLDA GEÇEN HER ARABA KORNAYA BASIYOR”
Başka bir videosunda ise Fas”ta yürürken erkek sürücülerin sürekli korna çaldığını anlattı: “Bir kadın olarak yol kenarında yürüyorsunuz ve geçen her araba bip bip yapıyor. Eğer kadınlar bunu erkeklere yapsa, arabaların peşinden bağırırlardı.”
“BANA NEDEN DOKUNDU!”
En çarpıcı videolarından birinde ise sokakta yürürken bir adamın kendisini aniden omzundan çektiğini ve korkuyla çığlık attığını kaydetti. “Ne oldu? Neden bana dokundu!” diyerek yaşadığı şaşkınlığı paylaştı.
Source: Sonuç Sürmeli
TSK”dan ihraç edilen teğmenler Ankara”da ortak ev tutmuş
Diploma töreninden sonra kılıç çatarak “Mustafa Kemal”in askerleriyiz” diye bağıran teğmenlerden 5″i açıklanan kararla Türk Silahlı Kuvvetleri”nden (TSK) ihraç edilmişti. ORTAK EV TUTTULAR Sözcü Gazetesi yazarı Saygı Öztürk, TSK”dan ihraç edilen genç teğmenlerin Ankara”da kaldığını, dönem birincisi Ebru Eroğlu hariç dördünün davayı takip etmek için ortak ev tuttuklarını yazdı. “ANNESİ, BABASI TSK”DAN ÇIKARILDIĞINI BİLMİYORMUŞ” Öztürk yazısında şu ifadelere yer verdi; “TSK”dan çıkarılan bir teğmenden dinledim, köyde yaşayan annesi, babası TSK”dan çıkarıldığını bilmiyormuş. Teğmenler, Yüksek Disiplin Kurulu kararına karşı yürütmenin durdurulması ve daha sonra iptali için dava açtı. Onların göreve dönebilmelerinin tek yolu mahkeme kararıyla mümkün olacak.Ankara”da açılan davalarıyla ilgili olarak hemen her gün avukatlarının ofislerine gidiyorlar. Çok da gidecek bir yerleri yok. Moralleri bozuk. Evet, onları tanıyanlar “Mustafa Kemal”in askeriyiz” demelerinden duydukları sevinci dile getiriyorlar getirmesine ama daha Piyade Okulu”na gidip kurslarını alabilmenin heyecanını bile yaşayamadan atıldılar. “BİR İŞ İNSANI YARDIM ETMEK İSTEDİ” Teğmenler, davalarını takip etmek için birlikte ev tuttular. Ancak bir gelirleri olmadığı için 33 bin lira tutan kira ve evin yakıt ve aidatlarını ödemeleri de zor oluyor. Bir iş insanı onların bu durumunu öğrendiğinde yardımcı olmak istedi. Ancak, onlar buna pek yanaşmadı. İş insanı, “Benim babam da eski Harbiyeli” deyince aralarında bir sıcaklık oldu. Utana-sıkıla bu desteği kabul ettiklerini öğrendim.
Source: Erdem Aksoy
Kadınlar ayın belirli günü bu yüzden arkadaşlarını görmek istiyormuş! Oldukça şaşırtıcı
Kadınlar, ayın bazı günlerinde arkadaşlarını ailelerini görmek istiyor. Genelde aylık döngünün ikinci yarısında bu yaşanıyor. Araştırmacılar ise yumurtlamadan iki hafta sonra yumurtasının salınmasıyla beraber en yakınlarıyla bağ kurmanın önemli bir duruma geldiğini ifade etti.
KADINLAR ADET DÖNGÜSÜNDE SEVDİKLERİYLE BULUŞMAK İSTİYOR
Özellikle hamile kadınlar, maksimum korumayı sağlamak için bu aşamada kendilerine yakın olan kişilerle bağ kurma yönünde evrimleştiklerini belirtti. Arkansas Üniversitesi”nde görev alan araştırmacı Dr. Anastasia Makhanova bu duruma ilişkin şunları kaydetti:
“Adet döngüsünün diğer zamanlarına kıyasla arkadaşlar ve aileyle vakit geçirme isteği en yüksektir” dedi.
Dr. Anastasia Makhanova araştırma makalelerinde ise, “insan evrim tarihinde kadınlar, yaşamlarının büyük bir bölümünde hamilelik ve bebek bakımı nedeniyle oluşan tehditlere karşı savunmasız bir durumda olurlar. Hamileliğin tekrarlayan zorlukları, kadınların bu tehditlerle mücadele etmesine yardımcı olan kendini koruma stratejilerinin gelişimini şekillendirmiş olabilir” ifadelerini yer alıyor. Fetal gelişim için gerekli bağışıklık değişimlerinden dolayı kadınlar ilk aylarda hastalık riskinin artması ve sonrasında tehlike anında hızlı hareket edememeleri hayatta kalabilmek için etraflarında kendilerine bakacak güvenilebilir insanlara ihtiyaç duyuyorlardı.
DOĞUM SIRASINDA GÜVENDE OLMAK HİSSİYLE AYNI
Araştırma ekibi, yardımsız doğum riskinin de önemli bir detay olduğunu ve kadınların güçlü bir sosyal destek ağına güvenmeleri durumunda hamileliğin getirdiği zorlukların çoğunu hafifletebileceklerini aktardı. Dr. Makhanova, kadınların vücutları, yumurtlamanın ardından rahim gebeliğe kendini hazırlar ve kadınlar bununla başa çıkmak için sosyal hazırlıklara da başladığını ifade ediyor.
Araştırma ekibi düzenli adet gören 21 ila 37 yaşındaki 99 Polonyalı kadını izledi. Araştırmada adet döngülerinde 3 kez bir anketi tamamlamaları istendi. Kadınlar adetlerin başlamasından 7 gün sonra yani yumurtlama zamanı ve rahmin hamileliğe hazırlandığı sırada, kadınların çoğu “arkadaşlarıyla vakit geçirmek istiyorum” ifadesini seçti.
HEDİYE ALMAYI TERCİH EDİYORLAR
Diğer bir araştırmada ise kadınlar rahmin hamileliğe hazırlandığı sırada kendilerine benzeyen kişilerin fotoğraflarına daha fazla ilgi duydukları ve bu dönemde kendilerini akrabalarıyla çevreleme isteğine işaret ettiği ortaya çıkmıştı. Kadınlar adet döngüsü sürecinde hediye almaktansa yakın arkadaşları ya da ailelerine hediye almayı tercih ediyor.
Source: Haber Merkezi
Ece Gürel”in ölümündeki sır perdesi aralandı: Arkadaşının ifadesinde dikkat çeken iddia
Türkiye, 2 Mart”ta Belgrad Ormanı”nda kaybolduktan sonra sağ olarak bulunup hastaneye kaldırılan ancak yaşamını yitiren 36 yaşındaki mimar Ece Güler”i konuşuyor.
Kağıthane Gültepe Mahallesi”ndeki evinden 2 Mart Pazar günü Belgrad Ormanı”na gideceğini söyleyerek çıkan Gürel, Belgrad Ormanı”nda kaybolduktan 4 gün sarp ormanlık alanda bulunmuş ve Maslak Acıbadem Hastanesi”ne kaldırılmıştı.
Yapılan tüm müdahalelere rağmen, geçirdiği hipotermi nedeniyle hayatını kaybeden peyzaj mimarı Gürel”in ölümü, geride birçok bilinmeyen soru işareti bıraktı…
EN SON KONUŞTUĞU ARKADAŞI O ANLARI ANLATTI
Ece Gürel”in ölümünün ardından, ailesi tarafından dile getirilen iş yerinde mobing iddialarına yenisi eklendi.
Sabah Gazetesi”nde Ece Gürel”le kaybolduğu gün mesajlaştığı arkadaşı Özge A.Ö.”nün ifadesine yer verildi.
Özge A.Ö. ifadesinde, Ece Gürel ile öncesinde ve olay günü sık sık sohbet ettiğini anlattı. Yaptıkları son konuşmada Gürel’in kendisine iş yerinde yaşadığı problemleri anlattığını söyleyen Özge A.Ö. “Kaybolmadan iki gün önce iş yerinde bir kağıt imzalatmışlar, canı çok sıkkındı. Bana “İş tanımımda olmayan şeyler yaptırmak istediler. Tuvaletleri sen temizleyeceksin, kahveleri sen getirip götüreceksin dediler. Ayrılmam için kağıt imzaladım” diye anlattı. Ben kendisini teselli etmek istedim. Ama ailesinden de bu kağıdı neden imzaladın diye üzerine gelenler olmuş. Haliyle kafası çok bozulmuştu.” dedi.
“KAYBOLDUM YAZDIĞINDA ANLAMADIM”
Gürel’in kendisine ilk olarak Atatürk Arboretumu’na gideceğini söylediğini ancak sonrasında karar değiştirdiğini ve Belgrad Ormanı”na gittiğini belirten Özge A.Ö. “Bana ‘ormana gitmek nefes almak, hava almak istiyorum’ dedi. orada daha önce birlikte gittiğimiz yerlerden bana fotoğraflar attı. Bendin olduğu yere gitmek istiyordu. Bir süre sonra ‘kayboldum, oturdum ruhum geride kaldı’ yazdı. Bende mecazi anlam yükledim. Gerçekten kaybolduğunu ailesiyle görüşünce anladım.” dedi.
Ece Gürel’in astronomiye ilgisi olduğunu, dersler aldığını söyleyen arkadaşı, cadılık eğitimi ya da okuluyla ilgili bir bilgisi olmadığını belirtti.
MOBBİNG İDDİALARI
Ece Gürel, avukatlık firmasında sekreter olarak çalışıyordu.
Gürel”in kaybolmasının ardından iş yerinde arkadaşları tarafından mobbinge uğradığı, istifa etmek zorunda kaldığı, daha sonra yeniden işe girmek istediği ancak olumsuz yanıt aldığı iddia edildi.
Gürel”in akrabalarından Yusuf Beştepe açıklamalarda, genç kadının iş yerinde istifa ettiğini ancak daha sonra geri dönmek istediğini şöyle iddia etti:
-Haftabaşı Ece”ye “Çalışacak mısın sen?” diyorlar. O da “Ben çalışacağım sinirle söyledim istifa etmeyeceğim” diyor.
-Pazartesi günü de tamam diyorlar. Cuma gününe kadar çalıştırıyorlar; Cuma günü de mesai bitimi Ece”yi odaya çağırıyorlar. “Senin madem ağzından çıktı bu laf imzalayacaksın” diyorlar. Ece”ye baskı yapıyorlar ve imzalıyor.
Yusuf Çeştepe, iddialarını şöyle sürdürdü:
-Cuma günü Ece’yi işten çıkarıyorlar, sözleşme imzalatıyorlar tazminatını almayacaksın tarzında. 4-5 tane avukatla aynı odaya sokuyorlar.
-Orada nasıl bir psikolojik baskı yedi, neler yaşandı, nasıl bir mobbing uygulandı bilmiyoruz. 1 haftalık 10 günlük süreç mi onu da bilmiyoruz. Kar yağdığı zaman başlıyor Ece’nin işyerinde problemi.
İş yerinden verilen bilgilerde ise, Gürel”in istifa etmediği, çalıştığı belirtildi.
Ece Gürel”in 2 Mart günü, Mecidiyeköy”den metroya bindiği, Hacıosman durağında indikten sonra otobüsle Belgrad Ormanı”na gittiği biliniyor.
Daha sonra bazı eşyaları bulundu ancak genç kadınla iletişim kesildi.
Bölgeye sevk edilen olay yeri inceleme ekipleri, cep telefonu, mont ve çantanın da aralarında bulunduğu bazı kişisel eşyayı bulmuştu.
Source: Haber Merkezi
Emekli bayram ikramiyesine kilitlendi: Zam ne kadar olacak, ne zaman yatacak? İşte olası rakamlar!
Ramazan ayının 1 Mart’ta başlamasıyla birlikte milyonlarca emekli, 2025 yılı bayram ikramiyelerinin miktarını merak ediyor. Geçen yıl yüzde 50 artırılarak 3.000 TL’ye yükseltilen ikramiyelerle ilgili olası zam senaryoları gündemdeki yerini koruyor.
Kabine bugün toplanıyor: Açıklama gelecek mi?
Şu ana kadar emekli bayram ikramiyesine ilişkin resmi bir karar duyurulmadı. Bugün Beştepe”de toplanacak olan Cumhurbaşkanlığı Kabinesi”nde masaya yatırılması bekleniyor. Kararın, Ramazan ayının son haftasına kadar netleşmesi bekleniyor. Peki, 2025 Ramazan Bayramı ikramiyesi ne kadar olacak ve ödemeler ne zaman yapılacak? İşte detaylar…
İkramiyeler hangi tarihte hesaplara yatacak?
2025 yılında Ramazan Bayramı 30 Mart’ta, Kurban Bayramı ise 6 Haziran’da başlayacak. Önceki yıllardaki uygulamalara bakıldığında, ikramiyelerin bayramdan yaklaşık bir hafta önce hesaplara yatırıldığı görülüyor. Bu doğrultuda, Ramazan Bayramı için ödemelerin 24-28 Mart tarihleri arasında yapılması öngörülüyor.
İkramiye tutarı ne kadar olabilir?
Bu yıl SSK ve Bağ-Kur emeklilerine yapılan yüzde 15,75’lik zam oranı dikkate alınırsa, bayram ikramiyesinin 3.472 TL’ye yükselmesi mümkün. Yuvarlama ile bu rakamın 3.500 TL olabileceği tahmin ediliyor. Eğer geçen yıl olduğu gibi yüzde 50 oranında bir artış yapılırsa, ikramiye 4.500 TL’ye çıkabilir. Yüzde 100 zam yapılması durumunda ise 6.000 TL seviyesine ulaşması ihtimali bulunuyor.
Kimler bayram ikramiyesi alacak?
Sosyal Güvenlik Kurumu’ndan (SGK) emekli aylığı, yaşlılık aylığı, vazife malullüğü aylığı, malullük aylığı, ölüm aylığı alanlar ile sürekli iş göremezlik geliri ve ölüm geliri alanlar, şehit yakınları, gaziler, güvenlik korucuları, şampiyon sporcular ve terörden zarar gören sivil vatandaşlar ile hak sahipleri bayram ikramiyesinden faydalanabilecek.
Source: Dünya Gazetesi
Hasan Hüseyin Öz yazdı: “Suriye”de aleviler katlediliyor” söyleminin arkasında kim var?
Kanı kanla yumazlar…Hele hele devlet olma iddiasındaysanız, hukuk tesis etme kabiliyetinizi her alanda göstermelisiniz.Ben Suriye Devrimi”nin ilk günlerinden itibaren, “savaş hukukuna riayet eden devrimcilerin” desteklenmesinin gerektiğini hep söyledim.Suriye”ye ilişkin ihtiyatlı iyimserliğimi hep korudum, ancak sahada onlarca belirsiz alanın olduğunu, dolayısıyla örgütten devlete geçişin sancılı olacağının da altını çizdim.Onlarca örgüt vardı ülkede, alışkanlıklar, kesin inançlar ve özellikle çatışmalarla şekillenen ekonomi politiğin kaosun devamını isteyeceğini, sistem içine çekilemeyen örgütlerin büyük güçlerle iş tutma ihtimalini göz ardı etmemek gerektiğini vurguladım.Bütün bunları söylemek kolay!Birkaç gündür Suriye”de iyi haberler gelmiyor.Bir de korkunç bir dezenformasyonla ortalık iyiden iyiye zehirleniyor.Oysa Perşembe”nin gelişi Çarşamba”dan belliydi.Sözgelimi son birkaç zamandır İran yönetiminin iğvalı açıklamalarına bir bakın, etnikçi ve mezhepçi çatışmanın zeminini hazırlayan beyanatlarla dolu.Daha Suriye”de, Nusayri diktatörü Esed artığı yapıların kalkışması başladığı sıralarda Hamaney”in danışmanı Ali Ekber Velayeti, aşağıdaki cümlelerle deyim yerindeyse iç savaş tehdidi yapıyordu:”Suriye”nin geleceğinin şimdiden kestirmek imkânsız ama ortaya çıkan bulgular ve görülenler, Suriye”de parçalanma hazırlıklarının başladığını gösteriyor. Orada her kesimin iddiası var.”Hakeza Siyonist İsrail”in yönetimi de “Dürziler” ve “PYD” üzerinden Suriye”nin toprak bütünlüğüne doğrudan hedef alan terörü destekleyen açıklamalarının dozajını artırdı.İran muhipleri bunu da yine görmezden gelecekler ama, İran ile İsrail arasındaki kirli network bir kere daha deşifre oldu.Yeri geldi söyleyelim… İran ve İsrail, varlıklarını birbirine bağlamış devletimsi örgütler. Meşruiyetlerini terör üreterek sağlarlar. Şimdiye kadar geliştirdikleri terör stratejisi ile birbirlerinin önünü açtılar. Dolayısıyla Batı Asya”da ne hukuk tesis edilmesine izin verirler ne de bir barış yapılmasına.Suriye, toprak bütünlüğünü sağlayarak bir düzen tesis ettiğinde, varlıklarını teröre dayandıran İran ve İsrail”in hareket alanı daralacaktır.Onun için iğva oluşturmak, fitne yaymak için meddahı, daisi, mossad ajanı kol kola çalışmalarını sürdürüyorlar.Nereden mi çıkardım…Şu Hatay”da kalabalığı tahrik etmek için “Suriye”de on bin alevi(!) katledildi bir gecede” sözünü söyleyen Nusayri Şeyhi olduğu söylenen Selim Narlı”nın “İsrail Hükümeti”nden Lazkiye”deki Nusayrilere destek talep edeceğim” sözü ile İsrail”in Dürzi ve PYD stratejisi arasında bir bağ yok mu sizce?Velayeti”nin açıklamalarını da buraya ekleyin.”Alevi katliamı” tezviratını yayanların da izini sürün nereye çıkıyor sözde Nusayri şeyhinin sözlerine bakın göreceksiniz.Dışişleri Bakanı Hakan Fidan”ın dediği gibi “dünyada artık hiçbir şey gizlenemiyor.”Her şey birbirine karıştı ama açık söyleyeyim, Türkiye”deki Alevilikle Nusayrilik arasında bir bağ kurulmak istenmesi tek başına suçüstüdür.”Suriye”de mezhepçi ve etnikçi çatışmalar günün sonunda kimin veya kimlerin işine yarıyor?” sorusunu kendi kendinize sorun, bu kirli çatışma sürecini hazırlayanları suçüstü yakalarsınız.
Source: Hasan Hüseyin Öz
Sendikadan kirli LGBT propagandası… MEB”den skandala tepki gecikmedi: Okutulması mümkün değildir
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), bir eğitim sendikasının “müfredat dışı ders işleneceği” iddialarına ilişkin, “Eğitim öğretim kurumlarımızda, ilgili mevzuatımızla çerçevesi belirlenerek Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığımızca onaylanan müfredat dışında herhangi bir konunun ders içeriği olarak belirlenmesi veya okutulması mümkün değildir.” açıklamasında bulundu.Bakanlık, bir eğitim sendikasının bugün okullarda, “Bakanlığımızca hazırlanan müfredat dışında belirlenen konularda ders işleneceği ve dersliklerdeki tahtaların farklı renklere boyanacağı” yönündeki iddialarına ilişkin yazılı açıklama yaptı.Açıklamada, bütün demokratik hukuk devletlerinde olduğu gibi Türkiye”de de temel hak ve hürriyetlerin kullanılması konusunda anayasal güvenceler getirildiği vurgulandı.Anayasa”nın güvence altına aldığı özgürlüklerden birinin de sendikal faaliyet özgürlüğü olduğu, insan haklarının korunmasına ilişkin bütün uluslararası metinlerde temel hak ve hürriyetler kullanılırken “başkalarının özgürlüklerini ihlal etmemesi gerektiği” ilkesinin ortak kabul gördüğü belirtilen açıklamada, sendikal hakların kullanılmasında Anayasa”nın 12, 41, 42 ve 51. maddelerine işaret edilerek, Milli Eğitim Temel Kanunu ile aile hayatını koruma altına alan bütün yasal düzenlemelerin göz önünde bulundurulması gerektiğinin altı çizildi.Açıklamada, şunlar kaydedildi:”Eğitim öğretim kurumlarımızda, ilgili mevzuatımızla çerçevesi belirlenerek Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığımızca onaylanan müfredat dışında herhangi bir konunun ders içeriği olarak belirlenmesi veya okutulması mümkün değildir. Gerek sendika yetkilileri gerekse okullarımızda görev yapan öğretmenlerimiz, Anayasa”mız başta olmak üzere kanunlarımızla kendilerine verilen yetki ve görevler çerçevesinde hareket etmekle yükümlüdür. Sendikal haklar, örgütlenme özgürlüğü ve toplu pazarlık hakkını içermekte olup kamu hizmetlerinin nasıl yürütüleceğinin çerçevesini ise mevzuat belirlemektedir.Ulusal ve uluslararası normlarda sendikal hakların kullanımı, kamu hizmetlerini keyfi biçimde yürütmek anlamına gelmemektedir. Sendikal hürriyet iddiasıyla yürütülen ötekileştirici, ayrıştırıcı, kamplaştırıcı ve illegal faaliyetlerin “sendikal özgürlük” kavramını dejenere ettiği ve özüne zarar verdiği de açıktır. Tüm bu açıklamalar ışığında, sendikal özgürlüklerin kullanıldığı iddiasıyla Anayasa”ya, yasalara ve toplumsal değerlere aykırı davranışlarda bulunarak sendikal faaliyetlerin özüne zarar veren kişi ve kurumların eylem ve açıklamalarına asla müsamaha gösterilmeyecek, gerekli adli ve idari süreçler yürütülecektir.”MEB örnek soru kitapçıklarını yayımladıMEB soruları “MEBİ” platformunda yayımladıMEB konu ve soru dağılım tablolarını yayımladı
Source: Www.star.com.tr
Milli Eğitim”den “müfredat dışı ders” iddialarıyla ilgili açıklama
Bakanlık, bir eğitim sendikasının bugün okullarda, Bakanlığımızca hazırlanan müfredat dışında belirlenen konularda ders işleneceği ve dersliklerdeki tahtaların farklı renklere boyanacağı yönündeki iddialarına ilişkin yazılı açıklama yaptı.Açıklamada, bütün demokratik hukuk devletlerinde olduğu gibi Türkiye”de de temel hak ve hürriyetlerin kullanılması konusunda anayasal güvenceler getirildiği vurgulandı.Anayasa”nın güvence altına aldığı özgürlüklerden birinin de sendikal faaliyet özgürlüğü olduğu, insan haklarının korunmasına ilişkin bütün uluslararası metinlerde temel hak ve hürriyetler kullanılırken başkalarının özgürlüklerini ihlal etmemesi gerektiği ilkesinin ortak kabul gördüğü belirtilen açıklamada, sendikal hakların kullanılmasında Anayasa”nın 12, 41, 42 ve 51. maddelerine işaret edilerek, Milli Eğitim Temel Kanunu ile aile hayatını koruma altına alan bütün yasal düzenlemelerin göz önünde bulundurulması gerektiğinin altı çizildi. Gözden Kaçmasın Bayram ikramiyesi, sokak köpekleri, ‘terörsüz Türkiye’, Suriye… Kabinede yoğun gündem Haberi görüntüle Açıklamada, şunlar kaydedildi:Eğitim öğretim kurumlarımızda, ilgili mevzuatımızla çerçevesi belirlenerek Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığımızca onaylanan müfredat dışında herhangi bir konunun ders içeriği olarak belirlenmesi veya okutulması mümkün değildir. Gerek sendika yetkilileri gerekse okullarımızda görev yapan öğretmenlerimiz, Anayasa”mız başta olmak üzere kanunlarımızla kendilerine verilen yetki ve görevler çerçevesinde hareket etmekle yükümlüdür. Sendikal haklar, örgütlenme özgürlüğü ve toplu pazarlık hakkını içermekte olup kamu hizmetlerinin nasıl yürütüleceğinin çerçevesini ise mevzuat belirlemektedir.Ulusal ve uluslararası normlarda sendikal hakların kullanımı, kamu hizmetlerini keyfi biçimde yürütmek anlamına gelmemektedir. Sendikal hürriyet iddiasıyla yürütülen ötekileştirici, ayrıştırıcı, kamplaştırıcı ve illegal faaliyetlerin “sendikal özgürlük” kavramını dejenere ettiği ve özüne zarar verdiği de açıktır. Tüm bu açıklamalar ışığında, sendikal özgürlüklerin kullanıldığı iddiasıyla Anayasa”ya, yasalara ve toplumsal değerlere aykırı davranışlarda bulunarak sendikal faaliyetlerin özüne zarar veren kişi ve kurumların eylem ve açıklamalarına asla müsamaha gösterilmeyecek, gerekli adli ve idari süreçler yürütülecektir.
Source: Hurriyet.com.tr
Ece Güler”in son mesajlaştığı arkadaşının ifadesi ortaya çıktı: Ece”ye tuvaletleri temizlettiler
Kağıthane Gültepe Mahallesi”ndeki evinden 2 Mart Pazar günü gezmek için Belgrad Ormanı”na gideceğini söyleyerek çıkan Gürel kaybolmuş, yakınlarının ihbarı üzerine ormanda çok sayıda arama kurtarma ekibinin katılımıyla geniş çaplı arama çalışması başlatılmıştı. Gürel”in cep telefonu ve bazı kişisel eşyalarına, 4 Mart”ta Belgrad Ormanı”nda yürütülen arama çalışmaları sırasında ulaşılmış, ekiplerin 4 gün süren çalışması sonucu dün gece saat 01.15″te sarp ormanlık alanda bulunan Gürel, Maslak Acıbadem Hastanesi”ne kaldırılmıştı. HASTANEDE HAYATINI KAYBETTİ Uzun süre soğukta kaldığı için hipotermi geçirdiği belirlenen Gürel”in tedavisi sırasında bir süre kalbi durmuştu.Doktorların müdahalesinin ardından yeniden hayata döndürülen Gürel, entübe edilerek yoğun bakım servisine alındı. Gürel”in yapılan müdahalelere rağmen hayatını kaybettiği öğrenildi. HİPOTERMİDEN HAYATINI KAYBETTİ Sağlık Bakanı Prof. Dr. Kemal Memişoğlu, Mimar Ece Güler”in hipotermi nedeniyle hayatını kaybettiği belirterek, “Allah rahmet eylesin Mimar Ece hanımı kaybettik gece 03.00″da. Aşırı bir hipotermisi vardı. Bütün çabalarımıza rağmen maalesef kurtulamadı. İnşallah sonuçta çok acı bir olay gerçekten eşine sabırlar diliyorum Allah rahmet eylesin” dedi. CADILIK EĞİTİMİ VEREN HOCASI GÖZALTINA ALINIP SERBEST BIRAKILDI Ece Gürel”in “cadılık ve büyücülük” eğitimi aldığı iddia edilen Hale Nur Özen, Bursa Cumhuriyet Başsavcılığının talimatıyla “sırf halk arasında endişe, korku veya panik oluşturmak saikiyle ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı olmak ve nitelikli dolandırıcılık” suçlamasıyla polis ekipleri tarafından gözaltına alınmıştı. Özen, bugün hastanede alınan sağlık raporunun ardından adliyeye sevk edildi. Nöbetçi Sulh Ceza Mahkemesinde hakim karşısına çıkan Özen, adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. “TUVALETLERİ TEMİZLETMEYE ÇALIŞMIŞLAR” Sabah gazetesi yer alan habere göre; Ece Güler”le olay günü kaybolmadan dakikalar önce mesajlaştığı arkadaşı Özge A.Ö.”nün ifadesine ulaşıldı. Kayıp Şahıslar Büro Amirliğince ifadesi alınan Özge A.Ö. şunları söyledi:”Ece ile olay günü de öncesinde de çok sohbet ettik. İlk olarak bana işyerinde yaşadığı problemleri anlattı. Kaybolmadan iki gün önce işyerinde bir kağıt imzalatmışlar ona canı çok sıkkındı. Bana iş tanımımda olmayan şeyler yaptırmak istediler. Tuvaletleri sen temizleyeceksin, kahveleri sen getirip götüreceksin dediler. Ayrılmam için kağıt imzaladım diye anlattı. Ben kendisini teselli etmek istedim. Ama ailesinden de bu kağıdı neden imzaladın diye üzerine gelenler olmuş. Haliyle kafası çok bozulmuştu.”
Source: Abdullah Karlıdağ
Şeyma Subaşı”dan itiraflar! “Çok ağladım” deyip eski kocasını anlattı: Adam sosyopat
Şeyma Subaşı, Mısırlı milyarder sevgilisi Mohammed Alsaloussi ile Marakeş”te görkemli bir düğünle evlenmişti. Ancak evlilikte psikolojik şiddet iddialarının ardından Subaşı ayrılık kararı almıştı.5 aylık evliliğin ardından bu konuda sessiz kalan Şeyma Subaşı ilk kez konuştu ve olay ifadeler kullandı.”Benim bir dönemim var işte onu söylüyorum zaten herkes biliyor bu arada yani hani bu ikinci kocamla alakalı olan bir şey” diyerek o dönem yaşadıklarına dair şunları söyledi:”Ben hayatımda aynaya baktığımda kendim böyle hani ne yapıyorsun nasıl, nasıl ben kendi değerlerimi bu kadar düşürebilirim nasıl bu adamın bana bunları söylemesine ve bunları yapmasına ben izin veririm nasıl oluyor? Allah”ım ne öğrenmem lazım bundan ne öğrenmem lazım. Şeyma çıkman lazım bundan…”Şeyma Subaşı yaşadıklarını anlatırken “Şu anda Allah”ım şükürler olsun da hani o dönemi ben çok ağır yaşadım o karanlık dönemden o kadar güzel çıktım ki ama çok acıydı çok ağladım. Kendime saygım kalmadı” dedi.Subaşı eski eşi Mohammed Alsaloussi”den bahsederek “Adam mesela deli, sosyopat bir şey ki mesela hani seni her şeyle kandırabiliyor” ifadelerini kullandı.
Source: Internet Haber
MYK mesleki yeterlilik belgeli iş gücü 3 milyona ulaştı
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, sosyal medya hesabından MYK mesleki yeterlilik belgeli iş gücüne ilişkin açıklamalarda bulundu. Işıkhan, MYK mesleki yeterlilik belgeli iş gücünün 3 milyona ulaştığını kaydederek, şu ifadelere yer verdi: “MYK mesleki yeterlilik belgeli iş gücümüz 3 milyona ulaştı. Ulusal İstihdam Stratejimiz ve Orta Vadeli Program hedeflerimiz doğrultusunda ihtiyaç duyulan alanlarda nitelikli iş gücümüzü yetiştirmeye devam edeceğiz.
Source: Www.star.com.tr