“Toplumsal Sorunlar Gündemi – Adalet, Kadın Hakları ve İnsanlık Dramları”

Ayşe Barım’ın savcılık ifadesine ulaşıldı: Kimseye talimat vermedim

GEZİ Parkı eylemlerinin planlayıcılarından olduğu iddiasıyla, ‘Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüse yardım’ suçundan tutuklanan ID Danışmanlık Limited Şirketi’nin kurucusu ve ortağı, menajer Ayşe Barım’ın savcılık ifadesinin detayları ortaya çıktı. Oyuncu menajeri olduğunu ve aylık gelirinin 300 bin TL olduğunu belirten Ayşe Barım, savcılık ifadesinde özetle şunları söyledi:“Gezi Parkı eylemlerinin başlarında, 2013 Mayıs ayı içerisinde beni bu konuyla ilgili kimse aramadı. Kimse benden birliktelik kurma adına finans ya da isimle destek olma adına herhangi bir ricada yahut talepte bulunmadı. Gezi Parkı’nın ilk başladığı ve benim ilk gittiğim dönemde hatırladığım kadarıyla Muhteşem Yüzyıl dizisinde beraber çalıştığımız oyunculardan bazıları bulunmaktaydı. Beni, tam hatırlayamamakla birlikte onlardan birisi arayarak, setten çıkarak Gezi Parkı’na gideceğini, ‘Çocuklar ne yapıyor diye bakmak istiyoruz’ dediler. Hemen ‘Ben de geliyorum’ dedim. Gezi Pastanesi’nin karşı tarafında boş bir alanda toplanılmıştı. Bireysel olarak kendim gittim. Oyunculara eşlik etmek üzere buluştum. Gezi Parkı’na hatırladığım kadarıyla 1 ya da 2 kez gitmişimdir. Başkaca gitmişliğim yoktur. İlk kez gittiğimde sanatçıların şiir okuduğu sürece izleyici olarak katıldım. 2’inci kez gittiğimde çok kısa süreliğine gittim ve birisiyle beraber gidip gitmediğimi hatırlamıyorum. İkinci kez gittiğimde de sanatçılarla beraberim diye hatırlıyorum. Gaz dahi yemedim.‘HAKKIMDA ÇIKAN HABERLER İFTİRADIR’Kimseyi yönlendirmedim. Ortak iş yaptığım sanatçılarla hiçbir zaman meydana çıkıp beyanat vermedim. Onlara da böyle bir açıklama yapmaları hususunda herhangi bir yönlendirme ve telkinim asla olmadı. Bana göstermiş olduğunuz görüntüdeki telefon ile konuşan Halit Ergenç’in yanındaki kişi benim. Kiminle iletişim kurduğumu hatırlamıyorum. Ancak mutlaka nerede olduğumuzu yakın arkadaşlarımdan birine söylüyorumdur diye tahmin ediyorum. 2017’de Belçika’ya gitmedim. Gant şehrini hiç görmedim. Basında çıkan ‘Evimde hepsinin kaseti var. Siz rahat olun. Gezi’de ne yaptıysam şimdi daha iyisini yapacağım. Elleri mahkûm’ şeklinde haberler iftiradır. Bu haber içeriğini yayımlayan kişilerden şikâyetçi olacağım. Böyle bir haberi ilk defa görüyorum. Bu iddiadan başka bir şey değildir. Zaten aleyhime yapılan bütün iddialar hakkında suç duyurusunda bulundum. Psikolojik olarak haberlerden etkilendiğim için benimle ilgili haberleri avukatlarım takip eder ve hukuki anlamda gerek duyulan suç duyurularını kendileri yaparlar.‘BİLDİRİYE KATILMIYORDUM’Ayşe Barım ifadesinin devamında savcının kendisine yönelttiği soruları da cevapladı. Gezi Davası sanıklarından oyuncu Memet Ali Alabora ile yaptığı telefon görüşmeleri sorulan Ayşe Barım, Alabora ile Oyuncular Sendikası Başkanı olması nedeniyle görüştüğünü aktardı.Osman Kavala ile gerçekleştirdiği 39 telefon görüşmesiyle ilgili Barım ifadesinde ise Kesik isimli filmin galasının Osman Kavala’ya ait iş merkezinde yapılacak olmasından dolayı olduğunu söyledi.“Neden size bildiri hakkında soru sorulur, bildirinin içeriği nedir, bu bildiriyi kim nereden ne şekilde yayınlayacaktır?” sorusuna ise Barım, “Tape’de ismi geçen şahıslar Memet Ali Alabora, Çiğdem Mater, Devin Özgün Çınar, Sevilay Demirci, Şebnem Sönmez ve Levent Üzümcü’dür. Benim fikrim böyle bir bildirinin yayımlanmaması yönündedir. İçeriğini hatırlamıyorum, kim tarafından hazırlandığını bilmiyorum. Bildiriye katılmıyordum ve tasvip etmiyordum” diye cevap verdi. ‘HERKESİN KENDİ KARARLARI VAR’- AYŞE Barım ifadesinin devamında şunları söyledi:“Help Turkey’ isimli hashtag Twitter etkileşiminin benimle asla bir ilgisi olamaz. Bu paylaşım Türkiye’de çok kişi tarafından paylaşılmıştır. Bu paylaşım benim bilgim, dahilim dışında milyonlarca kişi tarafından yapılmıştır. Böyle bir yönlendirme yapmadım. Bilgisayarımda çıkan ‘Occupy Gezi’ kadın görselini bana tahminimce birisi göndermiştir. Bu görseli Bergüzar Korel’e benzettiğim için saklamış olabilirim. Başka hiçbir manası yoktur. Bir menajer olarak görevim birlikte çalıştığım oyuncuların iş ve kariyerlerini yönetmek. Oyuncular sanatçıdır. Bu sanatçıların kendi fikirleri, iradeleri ve kendi kararları vardır. Hiçbir şekilde onların fikirlerini yönlendirme yaparak herhangi bir organizasyon işine girmedim.‘PSİKOLOJİM ÇOK KÖTÜ’Üç haftadır süre gelen bu kâbusun içinde psikolojik olarak çok kötü durumdayım. Sosyal medyada hiçbir karşılığı ve kanıtı olmayan büyük bir organize saldırının kurbanıyım. Bu mağduriyetimin devletim tarafından giderilmesini istiyorum. Bütün iş hayatım boyunca herhangi bir tarafın adamı olmadım. Sadece en iyi şekilde işimi yapmaya çalıştım. Sosyal medyadaki yönlendirmelerle böyle bir süreç yaşadığım için son derece üzgünüm ve sağlığım çok kötü bir biçimde etkilendi.”TUTUKLANMA NEDENİ- AYŞE Barım’ın tutuklanma gerekçesinin detayları ortaya çıktı. Barım hakkındaki tutuklama kararında, atılı suçun vasfı, fezleke içeriği, HTS verileri, soruşturmanın geniş çaplı devam ediyor olması ve delillerin toplanma aşamasında olduğuna değinildi. Tüm bunlar değerlendirildiğinde adli kontrol tedbirlerin yetersiz olacağı kanaatine varıldığı belirtildi.‘YÖNLENDİRİLMEDİK’- AYŞE Barım hakkında yürütülen soruşturma kapsamında 12 ünlü oyuncu ifade verdi. Oyuncular arasında Dolunay Soysert, Halit Ergenç, Bergüzar Korel, Rıza Kocaoğlu, Nejat İşler, Nehir Erdoğan, Ceyda Düvenci, Mehmet Günsür gibi isimler vardı. Ancak savcılık, Ergenç ve Kocaoğlu hakkında, tanık olarak verdikleri beyanlarında gerçek dışı ifadeler olduğu gerekçesiyle soruşturma başlattı.Oyuncu Halit Ergenç, Ayşe Barım’la 2000’li yılların başında tanıştığını belirterek, “Bana olaylara katılmam yönünde telkinde bulunduğunu veya beni yönlendirdiğini hatırlamıyorum. Ayşe Barım ile ilişkimiz işle sınırlıdır, özel hayatımızda çok samimi değildik. Memet Ali Alabora’yı da konservatuvardan tanıyorum. Herhangi bir samimiyetim yok, iş ortamında karşılaşmışlığımız var” dedi. ‘YALAN TANIKLIK’ SUÇLAMASIÜnlü oyuncu Rıza Kocaoğlu da ifadesinde, Ayşe Barım’ı 17 yıldır tanıdığını ve menajerlik firmasıyla çalıştığını söyledi. Kendisine Ayşe Barım ile Gezi Parkı olayları döneminde aralarında geçen HTS kayıtları sorulan Kocaoğlu, “Sanatçılar olarak ID İletişim kapsamında anlaşarak Gezi Parkı’na herhangi bir çıkışımız olmamıştır. Menajerlik olarak kimse beni yönlendiremez, kendi kararlarımı kendim alırım. O dönem oyuncular olarak toplu bir hareketin içine girmedik” diye konuştu.Savcılık, Ergenç ve Kocaoğlu’nun, Memet Ali Alabora ile olaylar sürecindeki irtibatları olduğunu, birlikte eylem görüntülerinin olduğunu, ancak buna rağmen ifadelerinde irtibat kurmadıklarını söylemeleri nedeniyle, iki ünlü ismin yalan beyanda bulundukları kanaatine vararak ‘yalan tanıklık’ suçundan ayrıca soruşturma açtı.

Source: Elif Altin


Danimarka’dan Grönland alarmı! Başbakan bir günde üç başkente gitti

Danimarka hükümeti, ABD Başkanı Donald Trump’ın yarı özerk Danimarka toprağı olan Grönland’ı satın alma girişimleri sonrası alarm verdi. Danimarka hükümeti bölgedeki askeri varlığını arttırmak için 2 milyar dolarlık program açıklarken Danimarka Başbakanı Mette Frediksen dün destek toplamak için Berlin ve Paris’in yolunu tuttu.GEMİ VE İHA DESTEĞİDanimarka Savunma Bakanı Troels Lund Poulsen, “Arktik bölgenin güvenliği konusunda ciddi zorluklarla karşı karşıya olduğumuzu bilmeliyiz. Bu nedenle bölgedeki varlığımızı güçlendirmeliyiz” dedi. Buna göre programın büyük kısmı askeri önlemler içeriyor. Danimarka, bölge koşullarına uygun üç gemiyi Grönland’a sevk edecek. Ayrıca geniş alanlarda gözetleme yapabilen iki insansız hava aracı (İHA) konuşlanacak. Askeri eğitimlere yönelik de finansal destek artırılacak.IRKÇILIKLA MÜCADELEBunların dışında hükümet, Grönlandlılara yönelik ırkçılık ve ayrımcılıkla mücadele için 3 yıl süreli genişletilmiş eylem planı açıkladı. “Göz ardı edilen Grönlandlı ayrımcılığını” ele almaya odaklanacak yeni eylem planına ilişkin yaklaşık 4.9 milyon dolar tahsis edildi. Eylem planı çerçevesinde Grönlandlılara, öz kimlik duygusunun pekiştirilmesi amacıyla, pasaportlarında milliyetlerinin “Grönlandlı” olarak yazılmasına izin verilecek.AVRUPA TURUNA ÇIKTIDanimarka Başbakanı Mette Frederiksen de Trump’ın tehditleri karşısında dün Berlin, Paris ve NATO’nun Brüksel’deki merkezine ziyaret düzenledi. Almanya Başbakanı Olaf Scholz, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve NATO Genel Sekreteri Mark Rutte ile görüşen Frederiksen, Danimarka’nın hem ulusal, hem de bölgesel güvenliğini güçlendirme konusundaki kararlılığını vurguladı.BİLGİ NOTU1953’ten bu yana Danimarka egemenliğinde olan Grönland, stratejik konumu ve zengin mineral kaynakları nedeniyle Trump’ın ilgisini çekiyor.

Source: Hurriyet.com.tr


Kreş yoksa kıdem tazminatı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan iki hafta önce Aile Yılı kapsamında alınan tedbirleri açıkladı. Bunlar arasında kreş desteğinin yaygınlaştırılması da bulunuyor. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ise Nüfus Politikaları Kurulu’nun ilk toplantısında yaptığı açıklamada, giderek artan kadın çalışanların ihtiyaçlarını gözeten ücretsiz ve düşük maliyetli kreş ve bakım hizmetlerinin önemli olduğunu, bu hizmetleri yaygınlaştıracaklarını söyledi. SORULARINIZ İÇİN: akivanc@haberturk.com Ülkenin kalkınması için kadın istihdamını artırmak uzun süredir uygulanan devlet politikası. Son yıllarda başlayan doğurganlık hızının azalması ileride Türkiye nüfusunun hızla yaşlanması ve nüfusun azalması riskini beraberinde getiriyor. Hem kadın istihdamını hem de doğurganlığı artırmak için en etkili teşvik çalışanların çocukları için güvenilir, erişilebilir kreş ve bakımevlerinin sağlanması. Bu konuda yürürlükteki mevzuatta da önemli bir düzenleme bulunuyor. İşverenlere kreş yükümlülüğü getiren düzenleme İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununa dayanarak çıkartılan Gebe veya Emziren Kadınların Çalıştırılma Şartlarıyla Emzirme Odaları ve Çocuk Bakım Yurtlarına Dair Yönetmelikte yer alıyor. Yönetmelik uyarınca, yaşları ve medeni halleri ne olursa olsun 150’den çok kadın işçi olan işyerlerinde, 0-6 yaşındaki çocukların bırakılması, bakımı ve emziren çalışanların çocuklarını emzirmeleri için kreş kurulması zorunluluğu vardır. Kreş işyerine 250 metreden uzaksa işveren taşıt sağlamakla yükümlüdür. HİZMET SATIN ALMAK DA MÜMKÜN İşverenin yükümlülüğünü yerine getirmek için mutlaka kreş açması gerekmiyor. Birden fazla işveren, ortaklaşa kreş açabilecekleri gibi, kamu kurumlarınca yetkilendirilmiş kreşlerle yapacakları anlaşmalarla da yükümlülüklerini yerine getirebilirler. KREŞ YÜKÜMLÜLÜĞÜ NASIL TESPİT EDİLİYOR? Kreş açma yükümlülüğünün belirlenmesinde işverenin belediye ve mücavir alan sınırları içinde bulunan tüm işyerlerindeki kadın çalışanların toplam sayısı dikkate alınır. Bir bankanın, mağaza veya market zincirinin kentin farklı semtlerindeki işyerlerinde çalışan toplam kadın sayısı 150’yi aşıyorsa işveren açısından kreş yükümlülüğü doğar. ÇOCUK 6 YAŞINI DOLDURUNCAYA KADAR KREŞ DESTEĞİ Yönetmeliğe göre, kreşlere ilköğretime kayıt yaşını doldurmamış çocuklar alınır. İlkokula kayıt yaşı 66 ayın doldurulduğu tarihtir. Kreşlerde çocuklar 9-24 aylık, 25-48 aylık ve 49 ay üzeri olmak üzere gruplara ayrılır. Çocuklar işbaşı yapılmadan önce bırakılır, işin bitiminde alınır. İşyerinde açılan kreşler amacı dışında kullanılamaz. Anne ve babalar ara dinlenmesi sırasında çocuklarını görüp bakımlarıyla ilgilenebilirler. KREŞ DESTEĞİ VEREN İŞVERENE VERGİ İNDİRİMİ İşverenlerce çalışanlara kreş ve gündüz bakımevi hizmeti verilmek suretiyle sağlanan menfaatler işçi açısından gelir vergisinden muaftır. İşveren doğrudan kendisi kreş açarsa, bu amaçla yaptığı giderlerin tamamı vergi matrahından indirilir. Vergi matrahından indirilecek harcamaya ilişkin herhangi bir sınır bulunmuyor. İşveren doğrudan kendisi kreş açmayıp mevcut kreşlerden hizmet satın alırsa her bir çocuk için aylık olarak, brüt asgari ücretin yarısı oranına kadar harcamalar gelir vergisi matrahından indirilir. İndirim limiti 2025 yılı için aylık 13.002,75 TL’dir. İşveren bütün bunlarla uğraşmayıp işçiye nakit kreş yardımı yaparsa bu ödeme ücret kabul edilir ve işçinin o ay tabi olduğu tarifeye uyan oranda gelir vergisi kesilir. Ödeme işçiye değil doğrudan hizmet satın alınan kreşe yapılırsa vergi kesilmez. ERKEK ÇALIŞANLAR HANGİ HALLERDE KREŞ YARDIMI ALABİLİR? Kreş yardımından erkek işçilerin annesi vefat eden çocukları ile velayeti babaya verilmiş çocukları faydalanabilir. İşveren isterse tüm erkek çalışanlarının çocukları için de kreş hizmeti sağlayabilir. Ancak, bu şekilde gönüllü olarak erkek işçilerin çocukları için sağlanan kreş yardımına vergi muafiyeti uygulanmaz. Buna karşılık, işverenlerin erkek işçileri için sağladığı gönüllü kreş yardımı sosyal sigorta prim kesintisinden muaf tutulur. İŞVEREN KREŞ ZORUNLULUĞUNA UYMAZSA İŞÇİNİN TAZMİNATLI FESİH HAKKI DOĞAR Kadın işçi sayısı 150’den fazla olan işveren kreş açma zorunluluğuna uymazsa, 0-6 yaş arasında çocuğu bulunan kadın işçiler iş akdini haklı fesih yaparak kıdem tazminatı talep edebilirler. Kadın çalışanların bu haklarını kullanırken önce işverene ihtarda bulunması, talepleri kabul edilmezse veya cevap verilmezse iş akdini yazılı olarak feshetmesi gerekir. İstifa dilekçesinde, söz konusu yönetmeliğe atıf yapılarak 150’den fazla kadın işçi bulunan işyerlerinde işverenin kreş zorunluluğu bulunduğu halde yükümlülüğünü yerine getirmediği için iş akdinin 4857 Sayılı İş Kanunu’nun 24. maddesinin II numaralı bendinin (f) alt bendi uyarınca feshedildiğinin belirtilmesi gerekir. Yargıtay’ın, işveren kreş yükümlülüğünü yerine getirmediği için iş akdini fesheden kadın çalışanlara kıdem tazminatı ödenmesine yönelik birçok kararı bulunuyor. Ancak, işverenin kreş açmak zorunda olduğu iddiasında bulunmadan önce işverenin belediye sınırları içindeki kadın işçi sayısının 150’den fazla olduğundan emin olmak gerekir. *Haberde AA nın arşiv fotoğrafı kullanılmıştır.

Source: Habertürk


ABD”de 19 yaş altındakilerin cinsiyet değiştirmesine destek kesildi

Beyaz Saray”dan yapılan yazılı açıklamada, Trump”ın, “Çocukların Kimyasal ve Cerrahi Sakatlanmalardan Korunması”na yönelik başkanlık kararnamesini imzaladığı bildirildi.Kararnamede, “ülke genelinde tıp uzmanlarının, bir dizi geri dönüşü olmayan tıbbi müdahaleyle bir çocuğun cinsiyetini değiştirebileceği gibi radikal ve yanlış bir anlayışla, giderek artan sayıda çocuğu sakatladığı ve kısırlaştırdığı” ifade edildi.Bu eğilimin, Amerikan ulusunun “tarihinde bir leke” olarak kalacağı belirtilen kararnamede, buna bir son verilmesi gerektiği kaydedildi.Kararnamede, “Bu doğrultuda, ABD”nin politikası, bir çocuğun bir cinsiyetten diğerine sözde geçişini finanse etmemek, desteklememek, teşvik etmemek, yardımcı olmamak, bu yıkıcı ve yaşamı değiştiren prosedürleri yasaklayan veya sınırlayan tüm yasaları titizlikle uygulamaktır.” denildi.”Çocuk” teriminin 19 yaş altındakileri tanımlamak için kullanıldığı kararnameyle, bu kişilerin cinsiyet değiştirmelerine katkı sağlayan federal finansman durduruldu.

Source: Www.star.com.tr


Son dakika… Hindistan”da izdiham felaketi: Onlarca can kaybı var! İnanılmaz görüntüler….

Hindistan”da 12 yılda bir düzenlenen ve dünyanın en büyük dini organizasyonlarından biri olarak kabul edilen Kumb Mela Festivali”nde yaşanan izdihamda çok sayıda kişi hayatını kaybetti. CAN KAYBI NET OLARAK BİLİNMİYORHindu festivalinin gerçekleştiği Prayagraj şehrindeki ölü sayısıyla ilgili raporlar çeşitlilik gösteriyor. Hükümet henüz resmi bir sayı vermedi ancak yerel yetkililer 38 kişinin öldüğünü söyledi. AFP”ye konuşan bir doktor ise 15 kişinin hayatını kaybettiğini açıkladı. Uluslararası ajansların geçtiği görüntülerde, kurtarma ekiplerinin, giysi, ayakkabı ve diğer atılmış eşyaların dağıldığı alandan yaralıları uzaklaştırmak için çalıştığı görüldü. BÜYÜK BİR KAOSAltı hafta süren festival kapsamında bugün binlerce Hindunun Ganj ve Yamuna nehirlerinin birleştiği yerde günahlardan arınma ritüelü gerçekleştirmesi bekleniyordu.İzdiham”ın nasıl gerçekleştiği henüz bilinmiyor ancak bölgeden gelen görüntülerde insanların eşya yığınları üzerinde tökezledikleri ve güvenlik güçlerinin büyük kalabalığı yönetmekte zorlandıkları kaos sahneleri görülüyor. Kumb Mela Festivali”ne İki hafta önce başladığından bu yana yaklaşık 148 milyon kişi katıldı. Yetkililer, 144 yıl sonra gök cisimlerinin nadiren aynı hizaya gelmesi nedeniyle en uğurlu gün olarak kabul edilen Çarşamba günü 100 milyon kişinin “kutsal dalış” yapmasını bekliyordu. KUMB MELA FESTİVALİ NEDİR?Kumb Mela Festivali veya kısa adıyla Kumb Mela Hindistan”da 12 yılda bir düzenlenen, Hinduizm geleneklerine göre yaşatılan toplumsal bir festivaldir. Dünyanın en büyük dini organizasyonu olarak kabul edilir. Hintçe Kumb (Kumbh) sürahi, Mela ise adil demektir. Her 12 yılda bir onmilyonlarca Hinduizm dini mensubu toplanarak, kutsal sayılan Ganj Nehri ile Namuna nehirlerinin birleştiği yerde yıkanır.AYRINTILAR GELİYOR…

Source: Hurriyet.com.tr


CHP”li belediyede “ahlaksız teklif” istifası! Başkana yaylım ateşi

CHP”li İzmir Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş. Genel Müdürü Ömer Genç, Belediye Başkanı Cemil Tugay”ın baskıları yüzünden istifa ettiğini duyurdu.Kamu zararının oluşmaması için çabalamasının takdir edilmek yerine cezalandırıldığını belirten Genç, şunları söyledi: Personel sayısının fazla, bir ev kirasını geçmeyen ofis kirasının fahiş olduğu gerekçesiyle küçülmeye gitmek gerektiğine yönelik keyfiyet ısrarla talep edildi. Devlet denetim uzmanlarının takdirini kazanmış, şirketin bir kuruşunu namusuyla koruyan muhasebe müdürümün işten çıkarılması istendi. Ahlaken anlamakta zorlandığı ve hiçbir gerekçeye dayandırılmayan talepleri reddeden her kamu yöneticisi gibi ben de bu isteği kabul etmedim. Kamusal kaynak kullanma ahlakının da hiçe sayıldığı bu ortamın kurumsallaştığını görüyorum.İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil TugayCHP”li başkandan emekçilere tehditEmekçiler iş bıraktıİzmir”de suya zam kararı

Source: Www.star.com.tr


Önce Yücel sonra Meryem öldü! 4 çocuk hem yetim hem öksüz kaldı!

Ankara da olay, Sincan ilçesi Pınarbaşı Mahallesi ndeki bir apartman dairesinde meydana geldi. Psikolojik rahatsızlığı bulunduğu ileri sürülen Yücel Demirkoparan (49) ile kendisini aldattığını öne sürdüğü eşi Meryem Demirkoparan (43) arasında tartışma çıktı. EŞİNİ YARALADI KENDİ BOĞAZINI KESTİ DHA daki habere göre Yücel Demirkoparan, tartışma sırasında mutfaktan aldığı bıçakla eşini yaraladı. Meryem Demirkoparan, kanlar içerisinde yere yığılırken, Yücel Demirkoparan ardından aynı bıçakla kendi boğazını kesti. ÖNCE YÜCEL SONRA MERYEM ÖLDÜ Komşuların ihbarı üzerine adrese polis ve sağlık ekipleri sevk edildi. İlk müdahalenin ardından hastaneye kaldırılan Yücel Demirkoparan önceki gün, Meryem Demirkoparan ise dün sabah saatlerinde hayatını kaybetti. CENAZESİ TOPRAĞA VERİLDİ Yücel Demirkoparan ın cenazesi dün öğle vakti Sincan Çimşit Mezarlığı nda toprağa verilirken, Meryem Demirkoparan ın cenazesi defnedilmek üzere memleketi Sivas a götürüldü. ALDATMA DİYE BİR DURUM YOK İHA daki habere göre de çiftin akrabalarından Mustafa Özyurt, aldatma iddialarının gerçeği yansıtmadığını belirterek, “Aldatma diye bir durum yok. Psikolojik sorunlardan dolayı karı koca arasında geçimsizlik vardı. Ondan dolayı olan bir durum. Koca cinnet getirmiş. Önce karısına saldırmış, sonra da kendi canına kıymış. Çiftin arası son zamanlarda bozukmuş ama kimse böyle bir şey olacağını düşünmüyordu. 4 ÇOCUK ŞİMDİ NE OLACAK Olayın gerçekleştiren kişi kavgacı birisi değildi zaten. Ölen kadının ruhsal sıkıntıları daha fazlaydı ama içeride o an ne oldu bilmiyoruz. Geride 4 çocuk kaldı. Onlar şimdi ne olacak onu düşünüyoruz. Bildiğim kadarıyla yengemiz psikolojik ilaçlar kullanıyordu ama eşinde öyle bir şey yoktu. Olayı duyduğumuzda şoka uğradık, ne olduğunu anlamadık” dedi.

Source: Habertürk


Eşi tarafından darbedilmişti! Ummuhan”dan acı haber

Beyobası Mahallesi”nde Yunus K”nin (34) ihbarı üzerine olay yerine gelen sağlık ekiplerince hastaneye kaldırılan eşi Ummuhan K”nin (25) darp sonucu beyin kanaması geçirdiği belirlendi. Yoğun bakımda tedavi altına alınan Ummuhan K, 7 günlük yaşam mücadelesini kaybetti. Polis ekiplerince gözaltına alınan Yunus K. tutuklandı. Yunus K. (34) 21 Ocak”ta 112 Acil Çağrı Merkezi”ni arayarak eşi Ummuhan K”nin bayıldığı ve ağzından köpük geldiği ihbarında bulunmuştu.

Source: Internet Haber


Kafe ve restoranlarda “Harcama limiti” için harekete geçildi

İstanbul”da sosyal medyada yer alan kafe ve restoranlarda “harcama alt limiti” ve “düzenli sipariş zorunluluğu” iddialarını ihbar kabul eden Ticaret Bakanlığı, İstanbul”da denetim başlattı. İstanbul İl Ticaret Müdürlüğü ekipleri, bugün İstanbul”un 30 ilçesinde kafe ve restoranları denetledi.Ticaret Bakanlığı, sosyal medyada İstanbul”da özellikle üniversitelerin çevrelerindeki bazı kafe ve restoranlarda “harcama alt limiti” ve “düzenli aralıklarla sipariş verme zorunluluğu” gibi uygulamalar yapıldığı yönündeki iddiaları ihbar kabul ederek denetim başlattı. İstanbul İl Ticaret Müdürlüğü tarafından 30 ilçede 48 ekiple denetimler başlatıldı. Fatih”te denetim yapan ekipler, ilgili mevzuatlara aykırı uygulamaları olan işletmelere ceza kesti. Ekipler, kafe ve restoranlarda oturan vatandaşları da bu tür uygulamalarla karşılaşmaları halinde CİMER”e şikayette bulunmalarını söyledi. “ÇOK SIK KARŞILAŞTIĞIM BİR DURUM” Denetim sırasında kafede oturan İstanbul Üniversitesi öğrencisi Dilek Aydın, bazı işletmelerde priz kullanımının dahi ücrete tabi olduğunu belirterek, “İstanbul Üniversitesi öğrencisiyim, günlerimin çoğunu burada geçiriyorum. Birkaç defa böyle bir mekana denk geldim. Öğrenci olarak pek tercih etmem açıkçası çünkü maddi sıkıntılar belli. O yüzden böyle bir mekanda oturmayı tercih etmem. Çok sık karşılaştığım bir durum. Sürekli garsonların biri geliyor, biri gidiyor. Başında sürekli birinin beklediğini hissedebiliyorsun. İstemeden de sipariş vermen gerekiyormuş hissi oluşuyor. Bazı yerlerde de masa ücreti oluyor. Direkt 300 TL”yi geçmeniz bekleniyor. Bazen oturduğunuz gibi de para ödüyorsunuz. Oturmak ya da priz kullanmak da paralı olan yerler var. Otomatik olarak 300 TL”ye yuvarlalar onu büyük ihtimalle” dedi. “KARŞILARINA BİR KURAL KOYMUYORUZ” Çevrede üniversite ve lise bulunduğu için öğrencilerin ekonomik durumlarını gözettiklerini vurgulayan işletmeci Halit Talha Has, “Bizde, oturduğunuz süre boyunca belirli bir harcama limiti yok. Biz öğrenci kafesi olduğumuz için üniversite çevresinde ve lise çevresindeki bir kafe olduğumuz için herhangi bir ücret talep etmeden sadece öğrencilerin rahat edebileceği bir ortam oluşturmaya çalışıyoruz. Önceliğimiz insanların rahat etmesi çünkü öğrencinin çok fazla ekonomik durumu yok. Önceliğimiz onlar rahat etsin, sonrasında harcayabildikleri kadar harcasınlar. Çünkü belirli bir gelirle hayatlarını devam ettiriyorlar. Bu yüzden çok fazla bir kısıtlamaya gitmiyoruz ya da karşılarına bir kural koymuyoruz burada otururken” ifadelerini kullandı.

Source: Ekim Devrim Manduz


Çalışanlar haftada 3 gün izin yapabilecek!

Çalışma hayatındaki milyonlarca kişiyi etkileyecek değişiklikler yakında hayata geçirilecek. Esnek çalışma modeli olarak adlandırılan yeni modele ilişkin detaylar belli olmaya başladı. Kamu ve özel sektörde haftada 3 gün izin yapmasının yolu açılmış olacak. 10 SAAT AYRINTISINA DİKKAT! Yeni modele göre özel sektörde günlük 9 saat üzerinden hesaplanan mesai, hafta içi 5 gün boyunca 10 sat olarak hesaplanacak. Böylece haftada sadece bir gün izin yapan çalışanlar için ikinci gün izin imkanı doğacak. Kamu çalışanları için de günlük 8 saat üzerinden hesaplanan mesaiye 4 gün boyunca bir saat daha eklenecek ve haftanın beşinci günü tatil olmuş olacak. ÜCRETLER DE ETKİLENECEK Mİ? Esnek çalışma modelinde aynı yöntem haftada 5 gün çalışan özel iş yerleri için de geçerli olacak. Günlük bir saat artırılacak çalışma süreleriyle birlikte kamu ve özel sektördeki çalışanlara ilave bir gün izin olarak verilecek. günlük çalışma saatleri bir saat uzatılırken, haftalık ve aylık çalışılan gün sayısı azaltılmış olacak. Bu modelde çalışanların toplam çalışma saatleri aynı kalırken aldıkları ücrette de bir değişiklik olmayacak. EN ÇOK KİMLER İSTİFADE EDECEK? 2025 yılı bahar aylarında uygulamaya geçmesi planlanan esnek çalışma modelinden en çok çocuk sahibi kadınlar, eğitimine devam eden gençler ve dezavantajlı grupların istifade etmesi bekleniyor. Esnek çalışma modelinde bununla beraber haftada bir gün yerine iki gün; iki gün yerine 3 gün izin imkanı doğduğu için tatile gidecek olan kişiler de yıllık izin hakkını daha az kullanmış olacak.

Source: Abdurrahman Yazıcı


Berna Laçin”den dikkat çeken Silivri yorumu: Nuh”un Gemisi gibi

Toplumsal olaylara ses çıkarmasıyla bilinen ünlü oyuncu Berna Laçin, Ayşe Barım”ın tutuklanmasından sonra dikkat çeken bir Silivri yorumunda bulundu. Ayşe Barım”ın tutuklanması sanat ve siyaset dünyasında büyük yankı uyandırdı. Pek çok ünlü isim konuyla ilgili tepkisini dile getirirken, Berna Laçin de sessiz kalamadı.Ayşe Barım”ın tutuklanmasından sonra X hesabından paylaşım yapan Laçin “Silivri, Nuh”un gemisi gibi, doğada yan yana gelmeyecek her türden insan bir arada” ifadelerini kullandı.Berna Laçin”in bu paylaşımına çok sayıda yorum geldi.

Source: Haberler


BM Raportörü Alsalem, Gazze”de sistematik soykırım yapıldığını belirtti

Anadolu Ajansının (AA) “Gazze”de Yaşanan Soykırımın 6 Farklı Yüzü” başlıklı dosyasının ikinci haberinde, AA muhabiri, Uluslararası Adalet Divanında (UAD) soykırımla yargılanan İsrail”in ayrım gözetmeksizin ve sistematik olarak gerçekleştirdiği saldırıların kadın ve çocuklar üzerindeki etkilerini ele aldı.

Gazze Sağlık Bakanlığı verilerine göre, Gazze”de İsrail”in saldırılarında hayatını kaybedenlerin 17 bin 841″i çocuk, 12 bin 298″i kadın oldu.

Bu rakamlar, sistematik imhanın en ağır bedelini ödeyenlerin kadın ve çocuklar olduğunu gözler önüne sererken, hukukçular ve aktivistler, bu vahşeti tanımlamak için “soykırım” kavramının yanı sıra daha spesifik tanımlamalara gidilmesi gerektiğini ifade ediyor.

Uzmanlara göre, Gazze’de kadınlar “sırf Filistinli ve kadın oldukları için öldürülmeleri” nedeniyle bu eylemler için “kadın soykırımı (femi-genocide)” ifadesi kullanılmalı.

“Kadınların öldürülmesi ve üreme sağlığına yönelik şiddet, soykırım aracı olarak kullanılıyor”

BM”nin Kadın ve Kız Çocuklarına Yönelik Şiddet Konularındaki Özel Raportörü Reem Alsalem, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Gazze”deki durumun modern tarihte görülmemiş boyutlara ulaştığını belirtti.

Alsalem, İsrail”in Filistinli kadınlara yönelik saldırılarının sistematik bir soykırım stratejisinin parçası olduğunu vurgulayarak, “Sırf Filistinli ve kadın oldukları için öldürülmeleri, savaş suçu ve insanlığa karşı suç teşkil ediyor. Kadınların öldürülmesi ve üreme sağlığına yönelik şiddet, bir soykırım aracı olarak kullanılıyor.” dedi.

İsrail”in eylemlerine bakıldığında, tüm parçalar bir araya geldiğinde, özellikle de Filistinlilerin üreme kapasitesine yönelik saldırısında bu amaca hizmet ettiğinin açık olduğunun altını çizen Alsalem, BM Soykırım Sözleşmesi”nin soykırım eylemlerinin bir grup içinde doğumları engellemeye hizmet eden eylemleri de yasakladığına işaret etti. Alsalem, “Tüm parçaları bir araya getirdiğinizde, sağlık sektörünün yok edilmesi, yeni doğan bebeklerin terk edilmesi, hamile ve emziren kadınlar için insan eliyle yaratılan korkunç koşullar, Filistinlileri tamamen ya da kısmen yok etmek için neslin devamına yönelik soykırımsal şiddet​​​​​​​in kasıtlı olarak araçsallaştırıldığını görüyorsunuz.” diye konuştu.

Sistematik yıkımın boyutları

Özel Raportör Alsalem, saldırıların kadın ve çocuklar üzerindeki yıkıcı etkisini UNFPA verileri üzerinden de dile getirerek, “800 bin kadın evlerinden zorla yerinden edildi. Yaklaşık 1 milyon kadın ve kız çocuğu ciddi gıda güvensizliği yaşıyor. Üreme çağındaki 700 bin kadın, en temel hijyen ürünlerine dahi erişemiyor. Yetersiz tıbbi bakım, psikolojik travma ve sürekli bombardıman nedeniyle düşük oranlarında yüzde 300 artış kaydedildi.” şeklinde konuştu.

Alsalem, Filistin Sağlık Bakanlığına göre İsrail”in Gazze Şeridi”ndeki saldırılarıyla en az 1410 Filistinli ailenin nüfus kayıtlarından tamamen silinmesine neden olduğuna işaret etti.

Gazze”de bir ailenin 138 üyesinin öldürüldüğünü, bunlardan 35″inin kadın, 62″sinin çocuk olduğunu anlatan Alsalem, “Gazze”nin tek tüp bebek kliniğinin bombalanması, hamile kadınların acil obstetrik hizmetlere erişememesi, sağlık altyapısının tahrip edilmesi, su, yakıt, elektrik ve tıbbi malzemelerin kesilmesi, İsrail”in Filistinli kadınların üreme kapasitesini ve Filistinlilerin yaşam ve devamlılık kaynağı olarak hedef alan sistematik saldırılarının kanıtıdır.” ifadesini kullandı.

“Filistinli kadınlar hem Filistinli hem de kadın oldukları için öldürülüyor”

Alsalem, İsrail”in önce Gazze”de, daha az ölçüde Lübnan”da uyguladığı ve şimdi Batı Şeria”ya taşıdığı saldırganlığın, yakın modern tarihte görülen her türlü şiddeti geride bıraktığını kaydetti.

Akademisyenlerin, “soykırım”, “insanlığa karşı suç” gibi suçların ve mevcut yasal terminolojinin yaşanan bu trajediyi tanımlamak için yeterli olmadığı konusunda hemfikir olduğunu aktaran Alsalem, hukuk profesörü Rob Howse’nin kendisinin de katıldığı şu yorumunu aktardı:

“Bu sadece soykırımla ilgili değil. Bu aynı zamanda hukuk-kırım (legicide) ve savaşta yasal sınırlar kavramını tamamen yok etmek anlamına geliyor.”

Alsalem, İsrail”in Gazze”de aylarca gerçekleştirdiği eylemlerle başta kadınlar, çocuklar ve savaş esirleri olmak üzere “çatışmalarda sivillerin korunması” gibi yükümlülüklerin ve diğer “kırmızı çizgilerinin” anlamını ortadan kaldırdığını kaydetti.

Başka bir örnek olarak kadınlara yönelik şiddeti tanımlamak için kullanılan “femicide” (kadın kırımı) kavramının da Gazze”deki durumu açıklamakta yetersiz kaldığını belirten Alsalem, “Bunu, bir kadın kırımı (femicide) olarak tanımlamak yerine, bazı akademisyenlerin de belirttiği gibi kadın soykırımı (femi-genocide) olarak ifade etmek daha doğru. Çünkü Filistinli kadınlar hem Filistinli oldukları hem de kadın oldukları için öldürülüyor ve bu, Filistinlileri bir grup olarak kısmen veya tamamen yok etme amacı taşıyor.” dedi.

BM Raportörü, “Aynı şey “üremeye yönelik uygulanan şiddet” için de geçerlidir. Bunun, çatışma ve savaş zamanlarında kadınlara karşı ayrımcılık yapmanın bir yolu, bir savaş, şiddet, boyun eğdirme ve kontrol aracı olarak kullanıldığını her zaman biliyorduk. Ancak Gazze”deki sivil nüfusa, özellikle de kadınlara uygulanan sistematik, büyük ölçekli ve kasıtlı şiddetin bir benzeri henüz görülmedi.” diye konuştu.

Alsalem, dolayısıyla bu durumu “neslin devamına yönelik soykırımsal şiddet” (genocidal reproductive violence) olarak tanımlamanın daha uygun olacağına işaret etti.​​​​​​​

Alsalem, İsrail”in işgalci güç olarak uluslararası hukuk ve BM Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW) kapsamında kontrol ettiği topraklarda, Filistinliler dahil hiçbir kadına ayrımcılık yapmamasını zorunlu kıldığını vurguladı.

BM Filistinli Mülteciler Yardım Kuruluşu’nun (UNRWA) dağılma tehlikesiyle karşı karşıya olduğuna dikkati çeken Alsalem, “ABD yönetiminin Gazze”deki Filistin nüfusunu başka yere transfer etme planları, ki bu da bir savaş suçudur, soykırımın devam ettiğini gösteriyor.” ifadelerini kullandı.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.

Source:


“Hayvanlara barınak” sözünü tutun!

Hayvanların Yaşam Hakları Konfederasyonu (HAYKONFED) Başkanı ve DOHAYKO Genel Sekreteri Nesrin Çıtırık, Adana genelinde yerel yönetimlerin büyük çoğunluğunu alan CHP”nin belediye başkanlarının seçim meydanlarında verdikleri sözleri tutmadığını, sokak hayvanları için bakımevi ve kısırlaştırma konularında hiçbir çalışma yapılmadığını söyledi. BAŞI CEYHAN BELEDİYESİ ÇEKİYOR CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Adana Milletvekili Burhanettin Bulut”a çağrıda bulunan Çıtırık, “Bütün ilçe belediyeleri sokak hayvanlarını toplayıp birbirlerinin sınırlarına attıklarının gözlemledik. Başkanların atanmasında söz sahibi olan Burhanettin Bulut ise, genel başkan yardımcısı olduktan sonra yerel sorunlardan uzaklaştı ve ulaşılmaz oldu. Özellikle başta Ceyhan belediyesi olmak üzere bu konuda çalışma yapmalarını bekliyoruz” diye konuştu. SÖZLERİNİ TUTSUNLAR Yerel seçimlerin üzerinden 10 ay geçtiğini, bu süre içerisinde hiçbir ilçe belediyenin bakımevi ve kısırlaştırma konularında çalışma başlatmadığını dile getiren Çıtırık, “Bu yüzden büyükşehir belediyesi barınağının kapasitesi doldu. CHP Genel Başkan Yardımcısı Burhanettin Bulut”a çağrıda bulunuyorum. Özellikle Adana genelinde yerel yönetimlerin büyük çoğunluğunu alan CHP”nin belediye başkanlarının seçim meydanlarında verdikleri sözleri tutmasını istiyoruz” diye konuştu. İŞTE ADANA”DAKİ TABLO Nesrin Çıtırık, büyük çoğunluğu CHP”li belediye başkanları tarafından yönetilen belediyelerdeki sokak hayvanlarıyla ilgili son durum hakkında şu bilgileri verdi: “Çukurova Belediyesi, bir bakımevi olmasına rağmen, bu dönemde koşullar çok daha kötüleşti. Eleman yok, veteriner hekim yok. Başkan Emrah Kozay, verdiği sözleri tutmadı. Yüreğir Belediyesi yer arayışında ama hiç olmazsa kediler için şehirde kedi kısırlaştırma ünitesi kurabilirdi, hala daha yapılmadı. Seyhan Belediyesi Akif Akay zamanında kurulan Kedi Kısırlaştırma Merkezini daha da genişleterek başka yere taşıdı. Ama köpekler için bir çalışma yok. Ceyhan belediyesinin barınağında hayvanlar zulüm altında. Başkan asla hiç bir çalışma yapmıyor.

Source: Murat Karaman