123 bini çocuk 400 bin insan hâlâ konteynerde
Depremin vurduğu kentlerde halen 123 bin 616 çocuk konteynerlerde yaşıyor. Konteyner kentlerde 25 aydır ev yüzü görmeyen toplam 394 bin kişi var. Depremzedeler, yazın sıcaktan kavruluyor, kışın ise soğukla mücadele ediyor, evlerine ne zaman kavuşacaklarını da bilmiyor.
TBMM Çocuklara Yönelik Şiddeti Önleme Araştırma Komisyonu’nda milletvekillerine bilgi veren Tatar, “Deprem sonrası 428 konteyner kentte 152 bin konteyner kuruldu” dedi ve şunları söyledi:
‘İYİ HAL’ SIRASINA
“Konteyner kentlerde okullar, kreşler, oyun alanları kuruldu. Psikososyal destek hizmet alanları, sosyal donatılar ve sağlık ocağı oluşturuldu. 6 Şubat’ın yarattığı bir travma var.”
AFAD’ın Meclis’te verdiği bilgiler, depremzedelerin yazın sıcaktan kavrulduğunu, kışın ise soğuk ile mücadele ettiğini ortaya koydu.
Source: Deniz Ayhan
En iyi savunma hücumdur
Sevgili okurlarım, önümüzdeki haftalarda ya da günlerde hepimizi çok kritik günler bekliyor. Hazır olalım!
Yapılması beklenen cumhurbaşkanlığı seçiminin zamanı henüz belli değil ama adaylar ortaya çıkmaya başladı.
İlk aday doğal olarak Ekrem İmamoğlu idi.
Ancak önümüzde kocaman bir gerçek duruyor.
İktidarın tek adayı olması beklenen Recep Tayyip bu isme karşı. Onun üstlendiği görev zaten belli!..
Karşısına aday olarak kim çıkarsa çıksın onu şu veya bu biçimde yıpratmak, kötülemek ve elindeki kozları yok ettirmek.
Onun şimdiki boy hedefi İmamoğlu…
Elindeki sonsuz yargı gücünü kullanarak çeşitli vesilelerle yıpratmaya çalışıyor ki aday olamasın.
Gerekirse hapis cezası verilsin.
Başka biri aday olursa da aynı yöntemi deneyeceğinden hiç kuşkunuz olmasın.
Önce İmamoğlu’nun üniversite diplomasını her baskıyı kullanarak iptal ettirecekler. Böylece adaylığının önünü en kestirme yoldan kesecekler ki aday olamasın.
Sürpriz olmasın, bu sürecin sonucunu önümüzdeki günlerde almaları bekleniyor…
Zira çözüm çok basit…
Üniversite mezunu olmayan bir kimse cumhurbaşkanı olamaz.
Diplomayı iptal ettirdin mi iş zaten bitecek.
Ondan sonra sıra gelecek sonraki adaya ya da adaylara…
Unutmayalım, karşımızda bir ‘dünya lideri’ var…
O sadece bizi değil, bütün dünyayı yöneten bir devlet ve hükümet adamı!
Vurdu mu oturtur, kafası bozulunca bütün dünyaya posta koyup ses getirir!
Günün birinde cumhurbaşkanlığı koltuğu elinden kayıp giderse başına neler geleceğini hepimizden daha iyi bilir.
Türkiye’de şu olanları izledikçe hep aynı şeyi düşünüyorum.
Ülke gündemini hep Recep Tayyip belirliyor.
Elinde korkunç bir medya gücü var.
Her fırsattan yararlanıp çıkıyor kürsülere, estikçe esiyor, gürledikçe gürlüyor.
Söylediği sözler aslında ona ait değil. Saray’daki danışmanlar ordusu tarafından kaleme alınıyor ve ona sadece okumak düşüyor!
Bu açıdan bakıldığında kendisine “Türkiye’nin en çok okuyan (!)” kişisi desek yanlış olmaz.
Şimdi Ramazan nedeniyle her akşam yine kürsülerde ve iftar toplantılarında siyasi nutuklarını okuyor ve kutsal dinimizi siyasete alet etmekten kaçınmıyor.
Kafalarda oluşan soru şu:
CHP niçin her seferinde Recep Tayyip’in piyasaya sürdüğü gündeme takılıyor ve savunmaya geçiyor?
Oysa CHP’nin elinde bu açıdan bakıldığında nice kozlar ve nice belgeler var…
-Yolsuzluklar.
-İsraf ve savurganlık.
-Yargının iktidar tarafından bir silah olarak kullanılması. Basın özgürlüğünün kısıtlanması.
-Artık baş edilmesi mümkün olmayan gaddarca zamlar.
-Din ticareti ve din sömürüsü.
-Ekonominin ve milletin durumu.
CHP bunlara elbette değiniyor ama yetersiz kalıyor.
Oyunun kurallarını hep Recep Tayyip belirliyor ve CHP hep savunmada kalıyor.
Dikkat ediniz burada iktidar belirliyor demiyorum…
Zira çekin Recep Tayyip’i aradan, AKP diye bir parti kalmaz.
Adına AKP denilen iktidar partisinin Recep Tayyip olmadan hiçbir ağırlığı ve etkisi kalmaz.
O nedenle hepsi ona adeta tapıyor, onun onayı olmadan, kendisinden emir almadan bir adım bile atamıyor.
“En iyi savunma hücumdur.”
Bu söz doğrudur.
Recep Tayyip işte elindeki bu kozu dibine kadar kullanıyor ve sadece CHP’nin değil, gerektiğinde bütün küçük muhalefet partilerinin üzerine bu
yolla gidiyor.
Onları bu yöntemle savunmaya çekilmeye zorluyor.
Ama burada esas önemli olan CHP’dir, CHP’nin savunmaya çekilmiş olmasıdır.
İşin daha da düşündürücü bir boyutu var, CHP’nin içindeki sürtüşmeler… Önüne gelen istediği gibi konuşuyor.
Şimdi tencerede Ekrem-Mansur olayı pişiriliyor.
Kesinlikle inanıyorum bu parti savunmadan artık vazgeçip hücuma geçmelidir. Ellerinde her konuda yeterli bilgi ve belge var.
Bunları her gün sürsünler piyasaya, üzerine gitsinler, geri adım atmasınlar ve sonrasını karşı taraf düşünsün!
Biraz da Recep Tayyip kendisini savunsun bakalım.
Savunması gereken esas kişi odur.
Source: Emin Çölaşan
Bu mu mertlik? Bu mu yiğitlik?
“Yok artık! Bu kadar da olmaz!” dedikçe akıl dışı olaylar artıyor.
Artık hiçbir şeye şaşırmaz hale geldik!
Ekrem İmamoğlu’na yönelik soruşturma ve davaların dozu arttı, işler âdeta şirazesinden çıktı!
Her türlü saldırının devam edeceği anlaşılıyor!
Cumhurbaşkanlığına aday olmasının önü kesilmek istenen Ekrem İmamoğlu hakkında peş peşe soruşturma ve davalar açılırken…
Bazı yakınlarının mal varlıkları ve banka hesapları dondurulurken…
İmamoğlu’na, halkın gözünde büyük prestij sağlayan ucuz Kent Lokantaları’nın yemekleri için birkaç güzel söz söyleyen Vedat Milor hakkında “örtülü reklam yaptığı” iddiasıyla açılan soruşturmanın acayipliğinden bahsederken, saçmalıklar da devam etti…
İmamoğlu’na konuşma yapması için koskoca Kastamonu’da salon vermediler! Ne oldu? Açık alanda yapılan buluşmaya çok daha büyük bir kalabalık geldi.
İmamoğlu’na “Ölüm tehdidi” de var!
Densiz bir herifin, sosyal medya hesabından yaptığı iğrenç tehdit, İmamoğlu’nun önüne daha ne gibi engeller çıkacağını gösterdi.
“Kuyumuratps” adını kullanan utanmaz adam, (X) hesabından İmamoğlu’nu “ölümle” tehdit ederek:
“Biri, sıkar kafasına, memleket kurtulur, merak etme… Fakat reis müsaade etmiyor!” dedi.
Nasıl bir toplum olduk böyle?
Hoşgörüsüz, zalim ve gaddar!
Biz yiğit, kahraman bir millet değil miyiz yaa?
Bu mu mertlik, bu mu yiğitlik?
Her gün yaşanan olayları, siyasetteki tehditleri, kadına şiddeti, işlenen cinayetleri gördükçe, inanın ki, insanlığımdan utanıyorum!
Biz eskiden böyle değildik.
Toplum olarak ne oldu bize?
Neden bu hale geldik? Neden değişti karakterimiz?
Hoşgörü nereye gitti?
Neden birbirimizin gözünü oymak istiyoruz?
Neden bir siyasi mücadeleyi bile uygarca yapamıyoruz.
Sanırım bu bilim adamlarının araştırması gereken sosyolojik ve psikolojik bir savrulmadır!
Yandaşa tehdit serbest mi?
Merak edilen şu:
Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ı, CHP’li belediye başkanlarını ve daha birçok kişiyi tutuklayan yargı, Ekrem İmamoğlu’nu ölümle tehdit eden yandaş kişi hakkında ne yapacak?
Tehditler yandaşaserbest mi?
İmamoğlu’nun avukatı Kemal Polat, sosyal medya üzerinden ölüm tehdidini yapan “Kuyumuratps” adlı (X) kullanıcı hakkında suç duyurusunda bulundu. Hakaret, halkı suç işlemeye tahrik ve tehdit nedeniyle iki kişi hakkında soruşturma başlatılmasını istedi.
CHP İl Başkanı Özgür Çelik “İktidarın şirazesi tamamen kaydı. Artık sosyal medyadan rahatça ölüm tehditleri yapar haldeler. Ne Türkiye bu ucuzluğu hak ediyor, ne de Ekrem Başkan kimsesiz! En ufak bir eleştiride dakikalar içinde soruşturma açan, anında gözaltı yapan adli birimler, her gün yapılan şantaj, iftira ve tehditlerle ilgili hiçbir işlem yapmıyor.” diye yakındı.
Gerçekten, tehdidin yapıldığı günden bu yana 5 gün geçti. Henüz herhangi bir soruşturma haberi duymadık!
İşçi ve patronu…
Enflasyon ve hayat pahalılığı karşısında geçinemeyen işçi patronuna giderek:
“Zam istiyorum efendim” der.
Patronu ona ters ters bakınca işçi şöyle devam eder:
“Peşimde koşturan 3 büyük şirket var, haber vereyim, zam yapmazsanız yakında beni bulamayacaksınız!”
Patron hafifçe gülerek alaylı bir sesle sorar:
“3 büyük şirket ha? Hangi şirketlermiş bunlar?”
İşçi “Tabii efendim, hemen söyleyeyim” der ve sayar:
“En başta Elektrik Şirketi, sonra Doğal Gaz Şirketi ve sonra da Sular İdaresi… Hepsi de ağır zamlar yapınca hiçbirinin faturasını ödeyemedim, şimdi hepsi benim peşimde!”
Source: Rahmi Turan
Yüzde 30’luk kararsızlar kitlesi nelere bakıyor nelere bakmıyor
Diploma goygoyları.- İdeolojik yaklaşımlar.- Otoriterlik kaygıları.- Suriye’de olup bitenler.- Yargıyla ilgili tartışmalar.- CHP içi meseleler.- Sosyal medyanın kısır gündemleri.- Yavaş’ın taktik ve stratejileri.- ABD ile Avrupa kavgası.BAKTIKLARI- Ekonomi.- Enflasyon.- Hayat pahalılığı.- Emekli maaşları.- Kiralar.- Para pul işleri.- Geçim sorunları.SANDALYE DEĞİL KOLTUKEKREM İmamoğlu şöyle dedi:*“Suriye’de masayı kuran devlet olmamız gerekirken… Kurulan masalarda sandalye ayrılmayan duruma gelmiş durumdayız.”* İmamoğlu’nun böyle dediğinin, ertesi günü şöyle bir fotoğraf çıktı ortaya:* Dışişleri Bakanı Fidan, Milli Savunma Bakanı Güler ve MİT Başkanı Kalın, Suriye’de Ahmed Şara’yla birlikte.*Tamam, fotoğrafta masa yok.Ama koltuk var.Yani sandalye ayrılmayan duruma gelmemişiz, koltuk ayrılan duruma gelmişiz.SAHRAP SOSYAL’IN TATLILARI BENİ HER AN ÇILDIRTABİLİRBENİM tatlı doktrinimde şu iki madde önemlidir:- BİR: Güllaç pek matah bir tatlı değildir. Hele bir de güllaca başka unsurlar katılırsa hiç çekilmez.- İKİ: Tatlıda meyve pek kabul edilemez. Hele bir de baklavaya meyve karıştırılırsa hiç çekilmez.*Hürriyet’in büyük bir beğeniyle takip ettiğim yemek yazarı Sahrap Soysal’ın bugünkü köşesinin başlığı:“İftara hangi tatlıyı yapsak.”*Sahrap Soysal’ın anlattığı iki tatlı:- BİR: Salepli, muhallebili güllaç.- İKİ: Elmalı baklava.Bu iki tatlının ikisi de benim tatlı doktrinimi yerle bir etmek için çırpınıyor.* İlahi Sahrap Hanım! Siz beni çıldırtmak mı istiyorsunuz?BU FİLMİ İZLEMEDEN KÖYDE ORGANİK TARIMA BAŞLAMAYIN “İŞİ gücü bırakıp köye yerleşeceğim, organik tarım yapacağım” diyenlerin sayısı hayli arttı.Hatta bazen benim bile aklıma gelmiyor değil.*Fakat gelin görün ki dün akşam bir film izledim.Ve köyden de organik tarımdan da buz gibi soğudum.*“AS BEASTS” adlı bu filmde…İspanya’da bir köye yerleşip organik tarıma başlayan entelektüel ve şehirli bir Fransız çiftin başına gelenler anlatılıyor.Filmde köyün acımasızlığı, sert bir gerçeklikle suratlara çarpılıyor.Filmde köylünün anlayışsız çıkarcılığı, en yalın biçimde ortaya konuluyor.*“İşi gücü bırakıp köye yerleşeceğim, organik tarım yapacağım” diyenler.Harekete geçmeden önce bu filmi mutlaka izleyin.ŞİNASİ YURTSEVER’İN VEFATISİVAS mizahının fedailerindendi.“Düğün Dernek” serisinin en esaslı isimlerindendi.“İşler Güçler” ekibinin en sevilesi karakteriydi.Baklavacıların en tatlısıydı.“Hilmi bunu beğendi” repliğiyle gönüllere taht kurmuştu.En son “İnci Taneleri”nde şöyle bir görünmüştü.* 51 yaşında kaybettik bu koca yürekli sanatçıyı. “Her ölüm erken ölümdür ama bu gerçekten çok erken oldu” klişesine girmek istemiyorum ama bir insan bu kadar erken ölmemeli. Allah rahmet eylesin.ÇOK İLGİNÇ ŞEYLER- Türkiye’de hep şu iki ülkenin ajanları yakalanıyor: İsrail ve İran. En azından ben ilginç buluyorum.*- İşte günün en ilginç gelişmesi: Bu zamana kadar Atatürk’e benzeyen çok adam çıktı ama hiçbiri Serdar Görel kadar benzemiyor. Diğerlerinin aksine Atatürk’e benzemesini paraya çevirmeyen Serdar Bey, tesisatçılık yapıyormuş.* – Yıl olmuş 2025. Davutoğlu’nun Emevi Camii’nde namaz kılıp kılmayacağını merak edenler var. Çok ilginç çok.*- Biz “Trump ile Musk’ın arası mutlaka açılır” diye kehanette bulunurken… İkilinin arası gün geçtikçe daha da kuvvetleniyor. İkisi resmen birbirinde eriyor gibi. Valla ilginç, billa ilginç.EN SEVDİĞİM ON KOKU BİR: Kahve kokusu.İKİ: Kitap kokusu.ÜÇ: Taze pişmiş ekmek kokusu.DÖRT: Portakal çiçeği kokusu.BEŞ: Deniz kokusu.ALTI: Yeni biçilmiş çimen kokusu.YEDİ: Yeni temizlenmiş ev kokusu.SEKİZ: Haşlanmış mısır kokusu.DOKUZ: Yağmurda ıslak toprak kokusu.ON: Sobada yanan odun kokusu.
Source: Ahmet Hakan
Şara’nın onayladığı geçici anayasa Suriye’ye nasıl bir düzen öngörüyor
Suriye’nin yeni lideri Ahmed Şara, bu soru özellikle Batılı gazeteciler tarafından kendisine yöneltildiğinde, her seferinde konunun ileride yeni anayasa ve yasalar hazırlandığında açıklık kazanacağını belirtip, tartışmaya girmekten kaçınıyordu.Örneğin The Economist dergisi “Şeriat hukuku olabilir mi?” diye kendisine doğrudan sorduğunda, Ahmed Şara, “Uzmanlar karar verecek. Onayladıkları takdirde benim rolüm bunları uygulamaktır. Onaylamazlarsa, rolüm onların bu kararını da uygulamak olacaktır” diye konuşmuştu.Tabii, Şara’nın söz konusu dergide 3 Şubat’ta yayımlanan bu yanıtını okurken, Suriye’de geçiş döneminde karar verecek uzmanları doğrudan seçen ya da bu seçimleri yapan kurulları oluşturan şahsın bizzat kendisi olduğunu aklımızda tutmamız gerekir.*Aradan çok zaman geçmeden önceki gün açıklanan “Geçici Anayasa Bildirgesi” ile bir süredir tartışılan sorunun yanıtı alınmıştır. Ahmed Şara, yedi kişilik uzmanlar komitesinin iki haftadan da kısa bir süre içinde hazırlayarak kendisine sunduğu geçiş dönemi anayasa metnini onaylamıştır.Yeni ve kapsamlı bir anayasa hazırlanana kadar geçerli olacak geçiş dönemi anayasa metninin ikinci maddesinde şu ifade yer alıyor:“Cumhurbaşkanının dini İslamdır ve İslam hukuku yasaların temel kaynağıdır.”Aynı maddede bu cümlenin hemen ardından “İnanç özgürlüğü güvence altındadır. Devlet, tüm semavi dinlere saygı gösterir ve ibadet özgürlüğünü güvence altına alır. Ancak bu özgürlük kamu düzenini ihlal etmemelidir” deniliyor.*Böylelikle geçici anayasa bildirgesi, diğer tek tanrılı dinlere saygıyı ve bu dinlerde ibadet özgürlüğünü koruma altına almakla birlikte, kâğıt üstünde İslam hukukunu yasal düzenin merkezine koymaktadır. Keza, Cumhurbaşkanının Müslüman olmasını da anayasa maddesi olarak düzenlenmektedir.Bu noktada önemli bir olgunun altını çizmemiz gerekiyor. “Cumhurbaşkanının dini İslamdır ve İslam hukuku yasaların temel kaynağıdır” ifadesi Suriye’de ilk kez anayasaya giren bir husus değildir.Tespit edilebildiğim kadarıyla, Suriye’de 1949 darbesinden sonra çıkartılan 1950 anayasasında, 1971’deki Hafız Esad darbesinin ardından 1972 yılında yayımlanan anayasada ve 2011 yılında iç savaşın başlamasından sonra 2012 yılında yürürlüğe sokulan en son anayasada da bu hükme hemen hemen aynı ifadelerle yer verilmekteydi.Dolayısıyla Ahmed Şara’nın ve bu metni hazırlayan komitenin, gelmesi muhtemel eleştiriler karşısında, Suriye anayasalarındaki yerleşik bir hükmü korudukları tezine dayanmaları beklenebilir.Baas iktidarı döneminde, İslam’ın Arap kimliğinin vazgeçilmez bir unsuru olduğu görüşünden hareketle bu maddenin anayasada korunduğu anlaşılıyor.*Ancak Suriye’de Esad rejiminin çöküşüyle birlikte yeni bir döneme girilmiştir ve bugün iş başında selefilik soyağacından gelen bir siyasi kadro bulunmaktadır.Burada kritik mesele, yakın bir zamanda oluşturulacak ve geçiş döneminde yasama organı işlevini üstlenecek olan Halk Meclisi’nin bu anayasa hükmüne dayanan yeni yasalar çıkartıp çıkartmayacağı sorusunda karşımıza çıkıyor. Bunu görebilmek için uygulamayı beklemek gerekecektir.Buna karşılık, açıklanan geçici anayasa metninin diğer bölümlerine bakıldığında, kağıt üstünde evrensel hukukla uyumlu birçok ilke ve kuralın getirilmiş olduğunu belirtmeliyiz.*Öncelikle, “insan hakları ve temel özgürlüklerin uluslararası sözleşmelere uygun bir şekilde korunacağı” taahhüdü kuşkusuz önemlidir.“İfade, düşünce, basın, yayın ve medya özgürlüğünün güvence altına alınması” yine vurgulanması gereken bir özgürlük alanıdır.“Devlet, kadının toplumsal konumunu ve aktif rolünü korumayı, onların eğitim ve sağlık hizmetlerine erişimini güvence altına almayı taahhüt eder” maddesi kadınlara koruma sağlamaya dönük bir hüküm olarak beliriyor. Ancak Suriye’de 1973 ve 2012 anayasalarında da kadınların desteklenmesi anlamında bir hayli ileri ifadeler olduğunu kayda geçmeliyiz.“Yargı bağımsızlığı”nın vurgulandığı, “hâkimlerin sadece kanunlara ve vicdanlarına bağlı olacakları”nın belirtildiği bölümler, metnin yine kayda değer anayasal hükümleridir.*Metni hazırlayan anayasa komitesinin başkanı Dr. Abdülhamid el Avak, önceki gün düzenlenen onay töreninde yaptığı konuşmada, metinde “kuvvetler ayrılığı” ilkesinin mutlak surette teyit edildiğini vurgulamıştır.Geçici anayasaya ekonomide “serbest rekabet ve tekellerin önlenmesi” hedefi de konmuştur.Metnin aktardığımız bütün bu yönlerinin özellikle Batı dünyasında olumlu bir şekilde yankılanması şaşırtıcı olmayacaktır.Gelgelelim siyasi parti kurma özgürlüğünün tanınmasına karşılık, bu konudaki yasa çıkartılana kadar parti faaliyetlerinin askıya alınacağının kaydedilmesi, kısa dönemde siyasi faaliyetleri yasaklayacağı için tepki yaratmaya adaydır.*Bu arada, metni hazırlayan komitenin başkanı Dr. El Avak’ın, Suriye’de iç savaş patlak verdikten sonra 2016 yılında Türkiye’ye yerleşip Mardin Artuklu Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nün Arapça programında öğretim üyesi olarak görev yapan bir hukukçu akademisyen olduğunu hatırlatalım.Kendisi, bu ayın başında geçici anayasa komisyonuna seçiline kadar Mardin’de yaşamaktaydı. Dr. El Avak, Şara tarafından görevlendirildikten sonra 4 Mart tarihinde Akşam gazetesinde yayımlanan açıklamasında “Türkiye bizleri 14 yıl boyunca yalnız bırakmadı. Bizler Türkiye’ye mülteci olarak geldik. Şimdi ise modern Suriye’nin yeniden inşa sürecinde rol oynayan isimler olarak geri dönüyoruz” diye konuşmuştu.Ahmed Şara, geçici anayasa metnini hazırlayacak 7 kişilik komitenin kuruluşunu 2 Mart tarihinde duyurmuştur. Komitenin metni önceki gün (13 Mart) kendisine sunduğu dikkate alındığında, çok süratli bir mesai yaptığını teslim etmek gerekir.Komite, çalışmasında geçen şubat ayı sonunda toplanan Ulusal Diyalog Konferansı’nda kabul edilen tavsiyelerden hareket etmiştir.*Geçici anayasa bildirgesinin kurulacak yeni devletin yapısına ilişkin bölümüne baktığımızda da, federalizme kapıyı kapatan, üniter bir devletin kurumlarını ön planda tutan bir anlayışa dayandığını söylemek mümkün.Örneğin, ülke “bölünmez bir coğrafi bütünlük taşıyacak” ve “siyasi birliğe” dayanacaktır. Resmi dili Arapça olacak, adı “Suriye Arap Cumhuriyeti” olarak kalacaktır.Bunun gibi siyasi partilerin “ulusal temellere dayanacağı” yolundaki hüküm siyasette bölgeselliğe mesafeli bir bakışı yansıtıyor.Buna karşılık, “toplumunun kültürel çeşitliliğinin korunacağı”, bu çerçevede “bütün Suriyelilerin kültürel ve dil haklarının korunacağı” belirtiliyor.Suriye’de Fırat’ın doğusunda PKK uzantısı YPG/SDG’nin ağırlık taşıdığı “Özerk Yönetim”in siyasi kanadını temsil eden Suriye Demokratik Konseyi, önceki gün yaptığı bir açıklamayla onaylanan geçici anayasa bildirgesini tümden reddetmiştir. Bu durum Şam’daki hükümet ile SDG arasında varılan mutabakatın ayrıntılarının müzakeresi açısından kritik bir durum yaratmıştır.*Burada altını çizmemiz gereken husus, Ahmed Şara’nın önceki gün onayladığı geçici anayasa bildirgesi ile geçiş dönemi için kuvvetli bir başkanlık sistemini de yerleştirmiş olmasıdır. Yürütme gücü Cumhurbaşkanı’nın (Şara) sorumluluğundadır.Geçiş döneminde yürütme üzerinde denetleme organları var mı? Halk Meclisi, Cumhurbaşkanı’nın yetkilerini kısıtlama, kendisini görevden alma gibi yetkilere sahip olacaktır. Ancak Meclis üyelerinin üçte birinin doğrudan Ahmed Şara, üçte ikisinin ise kendisinin seçeceği bir kurul tarafından belirleneceği hesaba katılırsa, gerçek anlamda bir fren mekanizmasından söz edebilmek zordur.Bütün bu açılardan bakıldığında, önceki gün geçici anayasa bildirgesinin yürürlüğe girmesiyle birlikte, Suriye’de seçimlerin yapılması hedeflenen 2030 yılına kadar Ahmed Şara’nın ipleri elinde tutacağı güçlü bir başkanlık dönemine adım atılmıştır.Kendisinin aynı zamanda Suriye halkına karşı kapsayıcı olacağı hususunda kuvvetli bir taahhüdü de bulunuyor.Yakın bir zamanda açıklanması beklenen yeni kabinenin ve halk meclisinin kompozisyonu, Ahmed Şara’nın elinde bulundurduğu geniş yetkileri, iktidarını farklı kesimlerle paylaşmaya ve uzlaşıya ne ölçüde açık olacağını da gösterecektir.
Source: Sedat Ergi̇n
Cadı Bey
Gündem bir süredir Ece Gürel’in ölümü nedeniyle cadılık, spiritüellik, terapi…Canlı yayına bağlanan beyefendi “Ben bir cadıyım” dedi. Ve kısa süre sonra stüdyoda elektrikler gitti.Herkes birkaç saniyeliğine karanlıkta kaldı.‘Cadı Bey’ sakin, gayet cool bir şekilde uzaktan yaptığı bağlantıya devam etti.“Cadılık bugüne kadar çok yanlış anlatıldı” diyen Cadı Bey, “Bunların hepsi kişisel deneyimlerdir, ben de astral seyahatler yaşadım” tarzında açıklamalar yaptı. Şimdi biz yine ne yaptık ne ettik olayı hiç olmasını istemediğimiz bir yere getirdik. Bir de stüdyoda elektrikler gidince…◊ Eminim Cadı Bey kaşesini ikiye katlayacak…◊ “Uuu cadıya bak taa nereden elektrikleri kesti” diyenler olacak…◊ “Bu adam ciddi ciddi cadıymış” sohbetleri yapılacak…Bazı insanlar çok şanslı gerçekten. Böyle dört ayak üzerine düşüyorlar. Erkek cadı mı olurmuş ayrıca! Neyse size kötü bir haberim var Ufuk Bey. Siz cadı değilsiniz. Bizim de artık cadılık madılık gibi işleri konuşmayı bırakmamız ve daha ciddi işlere yönelmemiz gerekiyor. Ne mi o ciddi iş? Mesela Ece’nin iş yerinde uğradığı mobbing. Ece’ye ne oldu? Ona ne baskılar yapıldı?Nasıl hayattan bezdirildi?Bunları konuşalım asıl!Nefis uygulamaSon adım atıldı. Teknik şartnamelerin belirlenmesinin ardından araçlara alkol kilidi takılmasının önündeki engeller kalktı. Yeni sistemde sürücü direksiyona oturduğu zaman, araçta olması zorunlu alkol cihazına üfleyecek. Eğer belirlenen limitin üzerine çıkarsa kandaki alkol, araba çalışmayacak. Ne yapacaklar, sisteme nasıl entegre edecekler bilmiyorum ama böyle bir uygulama keşke olsa diye çok uzun zamandır düşünüyordum.Hızlı giden atın…Profesörcük, doktorcuk Oytun Erbaş demiş ki “Beni aldatan kadını dışkısından anlarım. Ağız florasından hemen tespit ederim.” Sektörde tarih yazıyorsunuz Oytun Bey. Bence saçmalıklar el kitabı diye bir şey lazım.Hatta bunu siz yazın. Her hafta gündeme getirdiğiniz (ki bunu bilerek yapıyorsunuz) konuları bir kitapta toplayın, millet alsın okusun, bassın kahkahayı.Bir gün bakıyorum elinize sopayı almış İrem Derici’yi eleştiriyorsunuz (ne alakaysa), öbür gün bakıyorum “Mezarlık suyu içmek faydalıdır, gidip oradan su içerim” diyorsunuz…Ben sizi yıllarını bu işe vermiş, televizyoncu, haberci, gazeteci bir kardeşiniz olarak uyarayım: Hızlı gidiyorsunuz. Biraz yavaşlayın. Tamam bizlerin eğlenmeye, bizlerin bir sirke ihtiyacı var, haklısınız ama siz yine de yavaş olun…Adım atacak yer yoktuZordu Beşiktaş Çarşı’da yürümek. Her mekân kafasına göre kaldırımları, sokak aralarını işgal etmiş, masa sandalye atmıştı.Belediye sonunda müdahale etmiş duruma ve bölgedeki tüm sonradan yapılma tahta platformları, tenteleri sökmüş. Masa ve sandalyeleri kaldırmış. Bunların hepsi daha birkaç gün önce oldu.O yüzden yolunuz hafta sonu düşerse Beşiktaş’a, şaşırmayın. Aslında çok haklı bir gerekçesi var belediye ve orada yaşayan halkın. Sokağın ortasına kadar masa-sandalye atan esnaf yüzünden itfaiye ve ambulanslar giremiyordu mesela oralara. Vatandaşlar asla acil işlerini yapamıyordu. O yüzden işletme terörünün önüne geçilme kararı son derece yerindedir.
Source: Orkun Ün
İLHAM VE UMUT VEREN BİR BULUŞMA
Doğrusunu söylemem gerekirse fotoğraflarını daha önce görsem de mimarisinden konseptine böylesi etkileyici bir kütüphaneyle karşılaşacağımı hayal edemezdim.Jaklin Güner’in konuşmasına başlarken altını çizdiği gibi Dünya Kadınlar Günü artık hiçbirimiz için sadece bir kutlama değil.Kadının toplumdaki yerinin nasıl güçlendirileceğinin istatistikler eşliğinde konuşulduğu, tartışıldığı, çözüm önerilerinin yapıldığı bir buluşma. Zaten Güner de Vakko’da kadın istihdamı, oranları, cinsiyet ve fırsat eşitliği hakkında detaylı bilgiler verdi. Ama önce bu muhteşem kütüphaneden söz etmek istiyorum.BABAM BEYOĞLU’NU ÖZLEDİVitali Hakko 2007 yılında aramızdan ayrıldığında bu kütüphane fikri ortaya çıkmış. Önce Vakko Yönetim Kurulu Başkanı Cem Hakko’nun önderliğinde moda, mimariye, fotoğraftan resme, heykelden sinemaya sanatın farklı dallarını içeren bir koleksiyonun kapsamı geliştirilmiş. 2012’de Nakkaştepe’deki merkezlerinin içinde açılışı yapılmış. 10’uncu yılında da ‘Babam Beyoğlu’nu özledi diyen Cem Hakko’nun isteğiyle 29 Ekim 2012’de Atatürk Kültür Merkezi’ne taşınmış.Ve ortaya 15 binin üzerinde kitaplı moda ve tekstil tasarımı, mimari, iç mimari, fotoğraf, resim, grafik, heykel, seramik, mücevher tasarımı, sinema bölümlerinde okuyan üniversite öğrencileri, akademisyenler, sanatçılar ve sanatseverler başta olmak üzere haftada ortalama beş bin kişinin ziyaret ettiği, ülkemizin sanat alanında en kapsamlı ve en güncel kütüphanesi çıkmış.Kitaplar sürekli gelen araştırmacılar düşünülerek ödünç verilmiyormuş. Ama zaten bu estetik harikası mekânın havasını koklayıp, kitaplar arasında oturmanın, sıkılınca katlar arasında dolaşmanın keyfi bambaşka. Kütüphane kompleksinin asma ve alt katında Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın 12 bin kitaplık koleksiyonu da yer alıyor…CİNSİYET VE FIRSAT EŞİTLİĞİKadınların iş hayatına katılımı, eğitim ve siyasette giderek artıyor olsa da eşitlik konusunda yolumuz uzun. Dünya Ekonomik Forumu’nun Küresel Cinsiyet Eşitsizliği 2024 Raporu’na göre eşitliğe ulaşmak için 134 yıl gerekiyor. Bu da beş kuşak demek. Türkiye’de kadınların işgücüne katılım oranı yüzde 35.8 iken, erkeklerin oranı ise yüzde 71.2.Vakko’nun ilk kadın CEO’su Jaklin Güner, kadınların kreatif endüstrilerdeki rolünün giderek arttığını ve yenilikçi bakış açılarıyla sektöre önemli katkılar sunduklarını, azimleri, müzakere ve liderlik yetenekleri sayesinde aradaki farkın kapanması için bu kadar yıl beklenmeyeceğini düşünüyor.Vakko zaten kendi içinde bu eşitliği gerçekleştirmiş durumda. Çalışan kadın oranı yüzde 52, yönetici oranı yüzde 51, kreatif tarafta ise yüzde 70 imiş. Dileğim bu oranların tüm kurumlar ve şirketlere örnek olması, en azından sayısal eşitliğin sağlanması…YASEMİN VE TALAT’IN HİKÂYESİBazen birbirinden ilginç konular mail’le ya da sosyal medya hesapları üzerinden sizi buluyor. Gazeteciler araştırıp bulmayı sever aslında ama üreticilerin, sanatçıların, zanaatkarların kendilerini içtenlikle anlattıkları yöntemi de ben önemsiyorum.Şubatın son haftası gibi ‘Kuksacı’ hesabından ‘Merhaba, Yasemin ben’ diyen ve kısaca yaptıklarını anlatan bir mesaj aldım.İletişim bilgilerimi yazıp biraz daha detaylı bilgi istedim. Ve sonuçta ortaya insanın içini ısıtan ‘iyi ki varlar’ dedirten bir öykü çıktı. “Biz Talat ve Yasemin, Kuksacı’nın kurucusuyuz. Hikâyemiz, aslında çok basit bir karardı. İkimiz de farklı bölümlerden mezun olup ‘öngörülen’ çalışma hayatında kendine yer bulamayan insanlardık.Ben çalışma ekonomisi bitirdim. Sonrasında sosyolojide master sürecim oldu. Talat ise seracılık, veteriner teknikerliği ve sosyoloji gibi bölümlerde okudu. İlk topraksız tarım yapanlardan biridir. Yanlış zamanlarda yanlış işler denince aklınıza biz gelelim! Yollarımız bir noktada kesişti ve köye yerleştik.Talat’ın babasının bir yeri vardı köyde. Orada yaşamaya ve en az tüketim ile döngümüze devam ediyorduk. Ben vegan feminist diye kendimi tanımladığım politik bir geçmişten geliyorum.Talat da vejetaryen. Önce eko-vegan bahçe kurduk. O dönem benim için çok kıymetli, kırsalda yaşamı, tarım yapmayı deneyimledim.Bizim sorumluluğumuzda olmasa da baktığımız köpekler ve kedilerin yavrularıyla kocaman bir aile olduk. Haliyle bizim mikro yaşam alanı genişledi. Her biri, hayatımıza farklı bir anlam kattı.Aylar ayları kovaladı. Çevreci bir arkadaşımız bize ‘ahşaptan bardak yapsanıza’ dedi. 10 yıl önce Türkiye’de Fince’de ahşap bardak anlamına gelen ‘kuksa’ kelimesini bilen bile yoktu. Tarımın yanı sıra kuksa yapma sürecimiz başladı. Bir atölyemiz var şu an, yeri geliyor bir bakım evi, yeri geliyor talaşlı bir yuva. Kapımız herkese her canlıya açık. Her birinin gözlerinde, aslında tekrar tekrar hayatı sorgulasak da mücadele etmeyi bırakamazdık.Biz kendimizi zanaatkar olarak tanımlıyoruz. Sadece kuksalar değil, ahşap tabaklar, motif tahtaları, kaşıklar, mataralar da yapıyor, sürekli kendimizi geliştirip var olmaya çalışıyoruz…”Yasemin Gümüş Balcı – Talat Balcı, Savaştepe/ BalıkesirÇok da iyi ediyorsunuz sevgili Yasemin ve Talat. Siz doğanın sesini dinleyen uyumu yakalamış hem zanaatkar hem de sanatçısınız, yolunuz hep açık ve yaptıklarınızın değerini anlayan bol olsun…
Source: Müge Akgün
Ramazanın ruhuna aykırı sözde etkinlik! Üsküdar Belediyesi”nden büyük skandal
CHP”li Sinem Dedetaş”ın başkanlığını yaptığı Üsküdar Belediyesi, bir skandala imza attı. Ramazan ayının ikinci gününde “Zincir kıran kadınlar çatısı” adlı etkinlikte “twerk” adlı dans eğitimi düzenlendi.Belediyeye ait binadaki etkinliğe Afrikalı Lucille Aires “twerk eğitmeni” olarak katıldı. Konuşma yapan Aires, daha sonra erotik dansını sergiledi. Cinsel çağrışımlar yapılan dans türü olan “twerk”in görüntüleri izleyenlerin tepkisini çekti.Sinem DedetaşTEK ENDİŞELERİ RAMAZAN DEĞİL, KATILIMIN AZ OLMASIAkşam Gazetesi”nin haberine göre, Ramazanın ruhuna aykırı olan etkinliğin organizatörünün paylaşımı da ayrı bir rezalet olarak yorumlandı. Paylaşımda, “Ramazan”dan dolayı katılım az olur diye endişeleniyorum, umuyorum kadınları yalnız bırakmazsınız” ifadelerinin kullandığı görüldü.TÜRKMEN: GERÇEK YÜZLERİ İBRETLİKÜsküdar eski belediye başkanı Hilmi Türkmen, çocukların TEKNOFEST”e hazırlanması ve yeni iş fikirlerinin geliştirilmesi için kurduğu Atölye Üsküdar”da yaşanan rezalete tepki gösterdi: “Yurt dışından “eğitmen!!!” getirip, “erotik dans!!!” eğitimi vermişler! Biz ne kadar yazsak, anlatsak böyle net anlatamazdık CHP”yi, CHP belediyeciliğinin gerçek yüzünü. İbretlik!!!”Zor soru: Hiç vicdanınız sızladı mı?CHP”li isimden kadına şiddetMansur Yavaş”tan adaylık resti
Source: Www.star.com.tr
“Limonları 50 kuruşa satamıyorum” demişti… Yalancının mumunu bakanlık söndürdü
Ticaret Bakanlığı, limon fiyatlarına ilişkin dezenformasyon ve provokatif paylaşımlarda bulunan şahsa yönelik suç duyurusunda bulundu. Ticaret Bakanlığı, sosyal medyada limon fiyatları hakkında yanlış bilgi yayan şahıs hakkında suç duyurusunda bulundu. Ticaret Bakan Yardımcısı Mahmut Gürcan, konuyla ilgili sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, “Yalancının mumu, Ticaret Bakanlığı denetim elemanlarımızla karşılaşınca söner. Geçtiğimiz günlerde sosyal medya üzerinden 32 dönüm limon bahçesi olduğunu ve limonlarını 50 kuruşa satamadığını iddia eden Rüştü Karataş adlı şahıs, Ticaret İl Müdürlüğümüz denetim elemanlarınca tespit edilerek iddiaları incelemeye alınmıştır” dedi. “ŞAHIS HAKKINDA SAVCILIĞA SUÇ DUYURUSUNDA BULUNULMUŞTUR”Gürcan, söz konusu şahsın aslında çiftçi olmadığını belirterek, “Yapılan görüşme tutanakla imza altına alınmış olup, söz konusu şahsın aslında çiftçi olmadığı, Hal Kayıt Sistemi”ne kayıtlı bulunmadığı, sebze ve meyve ticareti yapmadığı, 32 dönüm bahçesinin olmadığı ve 50 kuruşa satılamayan limon iddiasının gerçeği yansıtmadığı kendi beyanlarından anlaşılmıştır. Ayrıca limon fiyatlarının piyasada ve tarlada 15 lira civarında olduğu anlaşılmaktadır. Sosyal medyada halkı kin ve nefret uyandırmaya yönelik yanlış bilgi ve paylaşımlar yaptığı gerekçesiyle ilgili şahıs hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunulmuştur” ifadelerini kullandı. Gürcan, Ticaret Bakanlığı olarak dezenformasyon ve provokatif paylaşımlarla halkı tahrik eden yalan paylaşımlarla mücadelelerinin kararlılıkla devam edeceğini vurguladı.
Source: Www.star.com.tr
Coşkun Başbuğ yazdı: Suriye”de Türkler
Cumhurbaşkanı Ahmet Şara ve terör örgütü SDG”nin sözde lideri Ferhat Abdi Şahin imzaladıkları mutabakatla Suriye”de yeni bir dönemin kapısını araladılar. Anlaşmanın zamanlamasına bakıldığında imzaların inanılmaz kritik bir anda atıldığını görüyorsunuz.İçeriğine bakıldığında ise Türkiye ve Suriye”nin isteklerini kapsadığını anlıyorsunuz.Ortaya çıkan manzara her şey yolunda gibi görünüyor ancak böyle de görünse işin esası süreç ihtiyatla yaklaşılması gereken bir süreç. Zira hayati kırılmaların yaşanacağı bu süreçte sahanın nasıl şekilleneceğini, neyin nasıl yol alacağını kestirmek mevcut koşullarla oldukça zor. Tüm bunlardan dolayı kamuoyunun olası gelişmelerle ilgili birtakım endişeleri var.Üstelik sadece bizler değil bölgede bulunan tüm aktörler ihtiyatın çok daha ağır bastığı bir iyimserlik içinde. Bu son derece haklı bir duygu zira Suriye yaklaşık yarım asırdır sürekli terörize edilen, bütün istihbarat teşkilatlarının at koşturduğu inanılmaz kirli bir coğrafyaya dönüştü. Böylesine kirlenmiş ortamlarda her şeyi kolaylıkla halletme ihtimali oldukça düşüktür.Peki Nasıl Olacak… Endişelerde bunun için ya… Nasıl olacak?Sürecin biraz sıkıntılı olacağını tahmin etmek için uzman olmaya gerek yok çünkü konu hakkında bilinmezlikler çok. Millî Savunma Bakanlığımız konu ile ilgili yaptığı açıklamada bu bilinmezlikler yüzünden şunları söyledi;”Anlaşmanın nasıl uygulanacağına ve sahaya yansımalarına bakacağız.” Evet manzara bu, ortam sisli olduğu için yapılacak tek şey sürekli takip. Böylesi sisli bir ortamda çok net görülen bir şey var ki o da bu kervanın yolda düzüleceğidir.Zurnanın zırt dediği yer tam da burası. Evet uygulamaların nasıl olacağı hususu takip edilmesi gereken ciddi bir risk.Yazı Baki Kalır… Süreci bekleyen olası riskleri, uygulamada yaşanabilecek aksaklıkları testi kırılmadan önce bana ayrılan bu köşede muhtelif zamanlarda yazarak sıralayacağım. Neden yazarak sıralayacağım?Anadolu”nun çok sevdiğim sözlerinden biridir. “Söz uçar, yazı baki kalır.” .Bu kısacık cümle anlayana çok şey anlatır. Ben de ileride sorun yaşanabilecek risk gördüğüm hususları baki kalması maksadıyla burada bahse konu yapacağım.Olası Riskler… Sıralamaya geçmeden bir hususu hatırlatmakta fayda görüyorum. Asla hatırdan çıkarılmamalıdır ki Suriye içinde ve dışında pusuya yatmış çok ciddi bir ihanet şebekesi halen aktif durumdadır.Bunlar fırsatı bulduğu an süreci sabote etmek için ellerinden geleni yapacakladır.Bu hususu asla hatırdan çıkarmamalıyız. Bu gerçeklerle birlikte gelelim risklere… Yeni Kabine Oluşuyor… Medyaya düşen haberlere bakıldığında Şara”nın kabineyi yenileme çalışmaları sona gelmiş vaziyette. Kamuoyuna servis edilen haberlere göre Şara”nın oluşturacağı kabineye çok yeni isimler geliyor.Yine gazetelerde yer alan haberlere göre isimler Suriye”de mevcut etnik ve mezhepsel yapılardan belirlenmiş.Kısa sürede açıklanması beklenen kabine Hristiyan, Dürzi, Nusayri, Arap ve Kürt isimlerden oluşuyor. Aynı zamanda kabinede bir kadının da yer alacağı konuşuluyor.Bu konuyu yazıya konu etmemin nedenine gelince…TÜRKLER Kırgın…Suriye”nin yeni siyasi oluşumunda, yeni oluşan kabinede, yukarıda da görüldüğü gibi Suriye Türklerinin olmaması, adının geçmemesi, Suriye”de bulunan Türk kardeşlerimiz arasında derin bir kırgınlığa yol açmış durumda. Suriye”de görüştüğüm Türk kardeşlerim; rejim yıkıldığında geçiş hükümetinin tüm dünyaya yeni Suriye”de herkesin temsil edileceği bir devlet düzeninin kurulacağını söylediğini hatırlattılar. Bu konuda çok şey söylenmesine rağmen yeni kabinede ve bugüne kadar oluşturulan geçiş hükümetinde bir tek Türk”ün olmamasının onları çok üzdüğünü söylüyorlar. Oysa Suriye”de Türkler etnik dağılımda Arap ve Kürtlerden sonra üçüncü büyük çoğunluk durumunda.Demografik yapıya bakıldığında Suriye nüfusunun %75 i Arap, %8″i Kürt, %7 si Türk nüfusundan oluşmakta. Eğer amaç herkesin temsil edildiği bir Suriye ise, eğer amaç “Suriyelilik” kavramı ise Türk Kardeşlerimizin de muhakkak sistemin içinde yerini alması, temsil kabiliyetini kazanmaları gerekir.Randevu alamadıkları için görüşemeyen Suriyeli Türklerin Şara ile muhakkak görüştürülmesi gerekir ki yara derinleşmesin, yara kangrene dönüşmesin. Benden söylemesi…
Source: Coşkun Başbuğ
Mezarlıkta skandal görüntüler! infial yarattı
Antalya”nın Muratpaşa ilçesindeki Andızlı Mezarlığı”nda geçen hafta meydana gelen olay, sosyal medyada büyük infial yarattı. Yabancı uyruklu iki kadın, akşam saatlerinde mezarlığa giderek mezar taşlarının üzerine oturup iskambil kağıdı oynayarak kola içti.
Kadınlar, bu enteresan hareketlerini fotoğraf ve video çekerek kaydetti. Çektikleri görüntüleri sosyal medya hesaplarında paylaşan kadınlar, izleyenlerin büyük tepkisini çekti.
Durumu fark eden güvenlik görevlileri, kadınları mezarlık dışına çıkardı. Olayın ardından paylaşılan video ve fotoğraflar, sosyal medyada hızla yayıldı ve birçok kişi tarafından eleştirildi. Tepkilerin ardından, olayla ilgili herhangi bir açıklama yapılmadı.
Source:
Bursa”da vahşet anları! Tartıştığı kadını sokak ortasında benzin döküp yakmaya çalıştı!
Olay, dün saat 23.30 sıralarında, Osmangazi ilçesi Nalbantoğlu Mahallesi”nde meydana geldi. Bahattin O. ile dini nikahla birlikte yaşadığı Vildan H. arasında sokakta tartışma çıktı. Bahattin O., yanında bulunan bidondaki benzini Vildan H.”nin üzerine döktü. Elindeki çakmağı ateşlemek üzereyken şüpheliyi gören mahalleli, olaya engel oldu. Bahattin O., kendisini engelleyenlere, “Hep erkekler mi suçlu, kadınların hiç suçu yok mu? Ne olacak şimdi” diye sordu. İhbar üzerine bölgeye itfaiye, polis ve sağlık ekipleri sevk edildi. Şüpheli polis tarafından gözaltına alınırken, Vildan H. ise ifadesi alınmak üzere polis merkezine götürüldü. Bu sırada Vildan H.”nin de çevredekilere, yaşadıklarını ancak 15-20 gün önce ayrıldıklarını söylediği belirtildi. Olay anı, bir iş yerinin güvenlik kamerasıyla görüntülendi. Görüntülerde; şüphelinin eline aldığı bidondaki sıvı maddeyi kadının üzerine döktüğü ve ateşlemek üzereyken çevredekiler tarafından engellendiği anlar yer aldı. Polis ekipleri, olayla ilgili inceleme başlattı.
Source:
İmam nikahlı eşini benzin döküp yakmaya çalıştı: Hep erkekler mi suçlu?
Bursa”da Osmangazi ilçesi Nalbantoğlu Mahallesi”nde gece saatlerinde meydana gelen olayda Bahattin O. ile dini nikahla birlikte yaşadığı Vildan H. arasında sokakta tartışma çıktı. BENZİN DÖKÜP YAKMAYA ÇALIŞTI Bahattin O., yanında bulunan bidondaki benzini Vildan H.”nin üzerine döktü. Elindeki çakmağı ateşlemek üzereyken şüpheliyi gören mahalleli, olaya engel oldu. Bahattin O., kendisini engelleyenlere, “Hep erkekler mi suçlu, kadınların hiç suçu yok mu? Ne olacak şimdi” diye sordu. 15-20 GÜN ÖNCE AYRILMIŞLAR İhbar üzerine bölgeye itfaiye, polis ve sağlık ekipleri sevk edildi. Şüpheli polis tarafından gözaltına alınırken, Vildan H. ise ifadesi alınmak üzere polis merkezine götürüldü. Bu sırada Vildan H.”nin de çevredekilere, dini nikahla birlikte yaşadıklarını ancak 15-20 gün önce ayrıldıklarını söylediği belirtildi. O ANLAR KAMERADA Olay anı, bir iş yerinin güvenlik kamerasıyla görüntülendi. Görüntülerde; şüphelinin eline aldığı bidondaki sıvı maddeyi kadının üzerine döktüğü ve ateşlemek üzereyken çevredekiler tarafından engellendiği anlar yer aldı. Polis ekipleri, olayla ilgili inceleme başlattı.
Source: Haberler
Genç kızların skandal görüntüsüne tepki yağmıştı! Meğer 5 gün önce Türkiye”den ayrılmışlar…
Antalya”nın Muratpaşa ilçesinde geçtiğimiz günlerde yaşanan olayda yabancı uyruklu iki genç kız, şehir merkezindeki bir mezarlıkta bulunan mezar taşlarının üzerinde iskambil oynayarak kola içti. Bu anları fotoğraf ve video çekerek kayda alan 2 genç kız o görüntüleri, “İcat edilmeden 15 yıl önce ölen birisiyle kola içmek güzeldi” yorumu ile sosyal medya hesaplarından paylaştı. Paylaşımın ardından videoyu nasıl çektiklerini anlatan ikinci bir videoyu da paylaşan ve normal kıyafetle girdikleri mezarlıkta üzerlerindeki kıyafetleri değiştiklerini de gösteren görüntülerinin diğer sosyal medya hesaplarından da yayılmasının ardından genç kızların paylaşımı büyük tepki aldı. YURTDIŞINA ÇIKIŞ YAPMIŞLAR Sosyal medya hesaplarında ve haber sitelerinde hızla yayılan ve tepkilere neden olan görüntülerin ardından başlatılan inceleme başlatan Antalya İl Emniyet Müdürlüğü tarafından konuyla ilgili açıklama yapıldı. Yapılan açıklamada bahse konu olayın E.S. ve K.Y. isimli yabancı uyruklu şahıslar tarafından Andızlı Mezarlığı”nda gerçekleştirildiği belirlendiği ve şahısların 10 Mart Pazartesi günü Türkiye”den ayrılarak yurtdışına çıkış yaptıklarının belirlendiği açıklandı. Açıklamada ayrıca şahıslar haklarında Türk Ceza Kanunu”nun 216. Maddesi gereği; “Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik” suçundan adli işlem başlatıldığı belirtildi.
Source:
16 yaş altına sosyal medya düzenlemesinin Meclis”e geleceği tarih belli oldu
Göktaş, Türkiye”yi temsilen katıldığı ve BM Genel Kurulu”ndan sonra en yüksek katılımlı BM etkinliği olan Kadının Statüsü Komisyonu toplantısının ardından değerlendirmelerde bulundu.Toplantıda ülke beyanını sunduklarını, kadını güçlendirmeye yönelik çalışmaları anlattıklarını, Filistin ve Suriye”de mücadele eden kadınların da sesi olmaya gayret ettiklerini ifade eden Göktaş, katıldıkları yan etkinliklerin yanı sıra çok sayıda ikili görüşme de gerçekleştirdiklerini belirtti.Kadınlarla ilgili çalışmaların ön plana çıktığı komisyon toplantısında Türkiye”nin ilan ettiği “Aile Yılı”nda kadına yönelik yapılan çalışmaları dünyaya anlatma imkanı bulduklarını dile getiren Göktaş, “Yaptığımız ikili görüşmelerde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan”ın liderliğinde gerçekleştirdiğimiz kadın, aile ve çocuk konularındaki politikalarımıza yoğun ilgi olduğunu gördük.” diye konuştu.Aile konusunun son dönemde çok gündemde olduğuna, ABD dahil birçok ülkenin gündeminde kadın, aile ve cinsiyetsizleştirme konularının yer aldığına dikkati çeken Göktaş, şunları söyledi:”Dünya genelinde doğurganlığın azaldığı, nüfusun yaşlandığı, demografik olarak farklılıkların yaşandığı bir dönemden geçiyoruz. Bazı ülkelerin yoğun nüfus artışının, bazı ülkelerin ise nüfusunda gerilemenin olduğu bir dönemi yaşıyoruz. Biz 2024-2028 Aile Eylem Planımız ile birlikte sağlıklı ailelerimizi güçlendirmeye yönelik çok önemli adımlar attık. Önümüzdeki dönemde de hem aileyi hem kadını hem de ailenin her bir ferdini güçlendirmeye yönelik çalışmalarımıza devam edeceğiz. Aile ve kadını birbirinin rakibi gibi gösteren anlayışı tamamen reddediyoruz. Bizler “kadın güçlüyse çocuklar, aile, toplum güçlü olur” inancıyla güçlü kadın, güçle aile, güçlü Türkiye anlayışı ile çalışmalarımıza devam ediyoruz.”16 yaş altındaki çocuklara sosyal medyanın sınırlandırılmasına yönelik çalışmalara ilişkin soru üzerine Göktaş, dijital bağımlılıkla mücadele konusunda önemli çalışmalar gerçekleştirdiklerini belirtti.Türkiye”de bu konuda yaşanan kaygıların benzerlerinin dünya genelinde yaşandığını ifade eden Göktaş, “Çocuklarımızı korumak için araştırmalarımızı yaptık, diğer ülkelerdeki uygulamaları inceledik. Çalıştaylar düzenledik akademisyenlerle, çocuklarla, ailelerle, sosyal medya platformlarının temsilcileriyle bir araya geldik. Bu kapsamda 13 yaşa kadar olan çocuklarımız için ayrı, 13-16 yaş grubunda olan çocuklarımız için de ayrı olmak üzere 2 aşamalı bir düzenleme hayata geçirmeyi planlıyoruz.” ifadelerini kullandı.Bu konuda sosyal medya platformları ve ailelere de önemli görevler düştüğünü belirten Göktaş, “Çalışmamızı son aşamaya getirip bu yıl içinde Meclisimize sunmayı planlıyoruz. Sosyal medya platformlarının da belli algoritmaları oluşturmaları, belli yükümlülükleri yerine getirmeleri gerekiyor. Bu düzenlemeler için onlara da belli bir süre vereceğiz. Dolayısıyla bir yıl içinde bu düzenlemeyi hayata geçirmeyi planlıyoruz.” diye konuştu.- AİLE VE GENÇLİK FONU”NDAKİ SON DURUMAile ve Gençlik Fonu”ndaki son duruma ilişkin soru üzerine Bakan Göktaş, Cumhurbaşkanı Erdoğan”ın liderliğinde, Meclis”in desteğiyle hayata geçirdikleri uygulamaya yoğun ilginin olduğunu söyledi.İlk olarak deprem bölgesinde pilot olarak uygulanan ardından yurt geneline yayılan programın güzel sonuçlar vermeye başladığını ifade eden Göktaş, “Bugüne kadar 72 bin 38 başvurumuz var.” dedi.Program kapsamında eğitimler de verdiklerini hatırlatan Göktaş, “Daha fazla gencimizin fondan faydalanabilmesi için bazı kriterlerde esnetmeye yönelik çalışmamız devam ediyor. Önümüzdeki günlerde bunu kamuoyuyla paylaşacağız. Daha fazla gencimizin bu destekten faydalanmasını istiyoruz.” ifadelerini kullandı.- AİLE YILI KAPSAMINDAKİ ÇALIŞMALARAile Yılı kapsamındaki çalışmalara ilişkin soru üzerine Bakan Göktaş, aile kurumunun küresel çapta yoğun saldırı altında olduğuna dikkati çekti.Sağlıklı aileleri güçlendirmek, kriz dönemlerinde daha dirençli olmalarını sağlamak için önemli çalışmalara imza attıklarını dile getiren Göktaş, “Aile Yılı kapsamında küresel zararlı akımlarla mücadelemizi sürdürmek için belli başlı çalışmalarımız var. Ailelerimizi daha güçlü, dirençli kılmak için de bir farkındalık yılı olsun istedik. Bununla ilgili aile içi iletişim atölyeleri, ebeveyn okulu gibi çalışmalarımız var. Bununla birlikte doğurganlıkla ilgili çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Her il kendi dinamiklerine göre çalışmalar düzenliyor. Ailenin her bir ferdini güçlendirerek dirençli sağlıklı ailelere yönelik çalışmalarımıza hız kazandıracağız.” diye konuştu.- TURKEN FOUNDATİON”A ZİYARETÖte yandan Bakan Göktaş, Türkiye”yi temsilen katıldığı ve BM Genel Kurulu”ndan sonra en yüksek katılımlı BM etkinliği olan Kadının Statüsü Komisyonu toplantısının ardından çeşitli temaslarda da bulundu.Bu kapsamda Göktaş, ABD”nin New York şehrinde eğitim faaliyetleri gösteren TURKEN Foundation”ı ziyaret etti.Türkevi”nden çıkarak TURKEN Foundation”a geçen Bakan Göktaş, Vakıf Başkanı Behram Turan”dan çalışmalara ilişkin bilgi aldı.
Source: Www.star.com.tr
Son dakika | Bakan Göktaş detayları açıkladı: Sosyal medya düzenlemesinde son aşama! Uygulama nasıl olacak?
Son dakika haberi: Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, Türkiye”yi temsilen katıldığı ve BM Genel Kurulu”ndan sonra en yüksek katılımlı BM etkinliği olan Kadının Statüsü Komisyonu toplantısının ardından değerlendirmelerde bulundu. Toplantıda ülke beyanını sunduklarını, kadını güçlendirmeye yönelik çalışmaları anlattıklarını, Filistin ve Suriye”de mücadele eden kadınların da sesi olmaya gayret ettiklerini ifade eden Göktaş, katıldıkları yan etkinliklerin yanı sıra çok sayıda ikili görüşme de gerçekleştirdiklerini belirtti. Kadınlarla ilgili çalışmaların ön plana çıktığı komisyon toplantısında Türkiye”nin ilan ettiği “Aile Yılı”nda kadına yönelik yapılan çalışmaları dünyaya anlatma imkanı bulduklarını dile getiren Göktaş, “Yaptığımız ikili görüşmelerde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan”ın liderliğinde gerçekleştirdiğimiz kadın, aile ve çocuk konularındaki politikalarımıza yoğun ilgi olduğunu gördük.” diye konuştu. Aile konusunun son dönemde çok gündemde olduğuna, ABD dahil birçok ülkenin gündeminde kadın, aile ve cinsiyetsizleştirme konularının yer aldığına dikkati çeken Göktaş, şunları söyledi: “Dünya genelinde doğurganlığın azaldığı, nüfusun yaşlandığı, demografik olarak farklılıkların yaşandığı bir dönemden geçiyoruz. Bazı ülkelerin yoğun nüfus artışının, bazı ülkelerin ise nüfusunda gerilemenin olduğu bir dönemi yaşıyoruz. Biz 2024-2028 Aile Eylem Planımız ile birlikte sağlıklı ailelerimizi güçlendirmeye yönelik çok önemli adımlar attık. Önümüzdeki dönemde de hem aileyi hem kadını hem de ailenin her bir ferdini güçlendirmeye yönelik çalışmalarımıza devam edeceğiz. Aile ve kadını birbirinin rakibi gibi gösteren anlayışı tamamen reddediyoruz. Bizler “kadın güçlüyse çocuklar, aile, toplum güçlü olur” inancıyla güçlü kadın, güçle aile, güçlü Türkiye anlayışı ile çalışmalarımıza devam ediyoruz.” SOSYAL MEDYA DÜZENLEMESİNDE SON AŞAMA 16 yaş altındaki çocuklara sosyal medyanın sınırlandırılmasına yönelik çalışmalara ilişkin soru üzerine Göktaş, dijital bağımlılıkla mücadele konusunda önemli çalışmalar gerçekleştirdiklerini belirtti. Türkiye”de bu konuda yaşanan kaygıların benzerlerinin dünya genelinde yaşandığını ifade eden Göktaş, “Çocuklarımızı korumak için araştırmalarımızı yaptık, diğer ülkelerdeki uygulamaları inceledik. Çalıştaylar düzenledik akademisyenlerle, çocuklarla, ailelerle, sosyal medya platformlarının temsilcileriyle bir araya geldik. Bu kapsamda 13 yaşa kadar olan çocuklarımız için ayrı, 13-16 yaş grubunda olan çocuklarımız için de ayrı olmak üzere 2 aşamalı bir düzenleme hayata geçirmeyi planlıyoruz.” ifadelerini kullandı. Bu konuda sosyal medya platformları ve ailelere de önemli görevler düştüğünü belirten Göktaş, “Çalışmamızı son aşamaya getirip bu yıl içinde Meclisimize sunmayı planlıyoruz. Sosyal medya platformlarının da belli algoritmaları oluşturmaları, belli yükümlülükleri yerine getirmeleri gerekiyor. Bu düzenlemeler için onlara da belli bir süre vereceğiz. Dolayısıyla bir yıl içinde bu düzenlemeyi hayata geçirmeyi planlıyoruz.” diye konuştu. AİLE VE GENÇLİK FONU”NDAKİ SON DURUM Aile ve Gençlik Fonu”ndaki son duruma ilişkin soru üzerine Bakan Göktaş, Cumhurbaşkanı Erdoğan”ın liderliğinde, Meclis”in desteğiyle hayata geçirdikleri uygulamaya yoğun ilginin olduğunu söyledi. İlk olarak deprem bölgesinde pilot olarak uygulanan ardından yurt geneline yayılan programın güzel sonuçlar vermeye başladığını ifade eden Göktaş, “Bugüne kadar 72 bin 38 başvurumuz var.” dedi. Program kapsamında eğitimler de verdiklerini hatırlatan Göktaş, “Daha fazla gencimizin fondan faydalanabilmesi için bazı kriterlerde esnetmeye yönelik çalışmamız devam ediyor. Önümüzdeki günlerde bunu kamuoyuyla paylaşacağız. Daha fazla gencimizin bu destekten faydalanmasını istiyoruz.” ifadelerini kullandı. AİLE YILI KAPSAMINDAKİ ÇALIŞMALAR Aile Yılı kapsamındaki çalışmalara ilişkin soru üzerine Bakan Göktaş, aile kurumunun küresel çapta yoğun saldırı altında olduğuna dikkati çekti. Sağlıklı aileleri güçlendirmek, kriz dönemlerinde daha dirençli olmalarını sağlamak için önemli çalışmalara imza attıklarını dile getiren Göktaş, “Aile Yılı kapsamında küresel zararlı akımlarla mücadelemizi sürdürmek için belli başlı çalışmalarımız var. Ailelerimizi daha güçlü, dirençli kılmak için de bir farkındalık yılı olsun istedik. Bununla ilgili aile içi iletişim atölyeleri, ebeveyn okulu gibi çalışmalarımız var. Bununla birlikte doğurganlıkla ilgili çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Her il kendi dinamiklerine göre çalışmalar düzenliyor. Ailenin her bir ferdini güçlendirerek dirençli sağlıklı ailelere yönelik çalışmalarımıza hız kazandıracağız.” diye konuştu. TURKEN FOUNDATİON”A ZİYARET Öte yandan Bakan Göktaş, Türkiye”yi temsilen katıldığı ve BM Genel Kurulu”ndan sonra en yüksek katılımlı BM etkinliği olan Kadının Statüsü Komisyonu toplantısının ardından çeşitli temaslarda da bulundu. Bu kapsamda Göktaş, ABD”nin New York şehrinde eğitim faaliyetleri gösteren TURKEN Foundation”ı ziyaret etti. Türkevi”nden çıkarak TURKEN Foundation”a geçen Bakan Göktaş, Vakıf Başkanı Behram Turan”dan çalışmalara ilişkin bilgi aldı.
Source:
Yaşlı kadınların sayısı erkekleri geçti
AA muhabirinin Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerinden yaptığı derlemeye göre, Türkiye”de 65 ve daha yukarı yaştakileri içeren “yaşlı nüfus”un 2024″te 9 milyon 112 bin 298 kişiye ulaştığı tespit edildi.Böylece yaşlılar, ülke nüfusunun yüzde 10,6″sını oluşturdu.Türkiye”de geçen yıl yaşlı kadın nüfusu 5 milyon 44 bin 927, yaşlı erkek nüfusu da 4 milyon 67 bin 371 olarak belirlendi.Yaşlı kadın nüfus, hem ülke genelinde hem de 81 ilde erkekleri geçti.Ülke genelinde 65 yaş ve üzerindekilere oranla yaşlı kadın nüfusunun en yüksek olduğu il, yüzde 58,1 ile Şırnak oldu. Bu ili, yüzde 58″le Hakkari ve yüzde 57,6″yla Batman izledi.Rize”deki yaşlı kadın nüfusunun, ildeki yaşlılara oranının yüzde 57,1 olduğu görülürken, İstanbul ve Siirt”te bu oran yüzde 56,8 olarak belirlendi.Verilere göre, yaşlı kadın ve erkek nüfusu farkının en fazla olduğu il, 177 bin 149 ile İstanbul olurken, bu kenti 73 bin 217 ile Ankara ve 69 bin 828 ile İzmir takip etti.Söz konusu farkın en az olduğu kent Ardahan olurken, bu ilde yaşlı kadın nüfusu erkekleri 756 kişi geçti.- İSTANBUL”UN YAŞLI NÜFUSU 65 İLDEN FAZLAİller yaşlı nüfus açısından kıyaslandığında İstanbul, 1 milyon 302 bin 793 kişiyle ilk sırada yer aldı. İstanbul”daki yaşlı nüfusun 739 bin 971″ini kadınlar, 562 bin 822″sini erkekler oluşturdu.İstanbul”un yaşlı nüfusu, aralarında Balıkesir, Muğla, Denizli, Sakarya, Eskişehir ve Trabzon”un da bulunduğu 65 ilin nüfusunu geride bıraktı.İstanbul”u, 610 bin 643 kişilik yaşlı nüfusuyla Ankara, 598 bin 4 yaşlıyla İzmir takip etti.Yaşlı nüfusun en az olduğu iller ise 10 bin 616 ile Bayburt, 12 bin 186 ile Hakkari ve 12 bin 735 ile Kilis olarak kayıtlara geçti.Geçen yıl itibarıyla Türkiye”de yaşlı nüfusu en fazla ve en az olan ilk 5 il şöyle:En fazlaİlYaşlı nüfusuErkekKadınİstanbul1.302.793562.822739.971Ankara610.643268.713341.930İzmir598.004264.088333.916Bursa351.288156.486194.802Antalya274.650127.156147.494En azİlYaşlı nüfusuErkekKadınTunceli14.7106.7357.975Ardahan13.5986.4217.177Kilis12.7355.7137.022Hakkari12.1865.1197.067Bayburt10.6164.8835.733
Source: Www.star.com.tr