“Toplumsal Sorunlar Gündemi – Eğitimden Sosyal Adalete”

‘Eğitimde tasarruf olmaz’ diyen öğrenciler gözaltında

Eğitimde uygulanan tasarruf politikalarını protesto eden öğrenciler ‘Eğitimde tasarruf olmaz’ pankartıyla Hazine ve Maliye Bakanlığı’na yürümek istedi. ‘Diyanete değil eğitime bütçe’ dövizi taşıyan öğrenciler polisin engellemesiyle karşılaştı. Öğrencilerin yolu polis aracıyla kesildi. Ardından da polis müdahalesiyle gözaltına alındı. Öğrencilerin eylemini görüntülemek isteyen basın mensuplarına polis kalkanlarla engel olmaya çalıştı.

Source: Haber Merkezi


Saray’ın dört dörtlük iftarları!

Sevgili okurlarım, Türkiye’de her zaman geçerli olan iki önemli husus vardır…

Din ticareti ve din sömürüsü!

Bu iki kavram özellikle ramazan geldiğinde doruk noktasına ulaşır. Ancak bu işin ağır bir bedeli vardır.

İftar sofraları donatmak.

O sofraları devletin ve milletin parasıyla kuruyorsanız sıkıntı yoktur. Faturasını ilgili kurum öder ve böylece siz de “İftar vermiş” olursunuz…

Ve böylece çeşitli çevrelerde isminiz geçer, bazılarının gözünde saygınlık kazanırsınız!

Ramazan ayının çok önemli bir özelliği daha vardır…

Çeşitli vesilelerle vatandaştan para toplamak!

Önceden dernekler ve vakıflar kurar, camilerde ve tutucu semtlerde örgütlenirsiniz.

Bu üçkağıtçıların parası boldur.

Yandaş medyada birbiri ardına reklamları yayınlanır.

Bazıları, paraları adını bilmediğimiz, haritadaki yerinden bile haberimiz olmayan bir takım ülkelere gönderecekleri iddia eder.

Bizim vatandaşımız bu oyuna nasıl düşer de bunlara para kaptırır, aklın alacağı iş değildir.

Size kısaca söyleyeyim, vatandaşın cebinden çıkan bu sözüm ona yardım paralarının hiçbiri yerine ulaşmaz, bu uyanıkların ve sahtekarların ceplerine hortumlanır.

Buluşları (!) da çok ilginçtir…

Bazıları Afrika’daki açlara para verecektir!

Bazıları Afrika’da su arayıp ahaliye dağıtacaktır!

Yardımların bir bölümü Filistin’e gidecektir.

Paralar bunların cebine böyle bul karayı al parayı yöntemleriyle akıtılır.

Yalan üstüne yalan.

Toplu iftarlar sürecinde şimdi bizim Saray da en ön sıralarda yer alıyor…

Televizyonu açtığımız her akşam bu olanları izlemek zorunda kalıyoruz.

Bizim Saray’da her akşam toplu iftar var. Bunun programı önceden belli.

Önce davetliler salona alınacak, konuklar yerlerine oturtulacak.

Sonra Recep Tayyip çıkacak kürsüye ve danışmanları tarafından hazırlanan parti propagandasını mikrofondan okuyacak.

İftar törenine belki Diyanet’in Ali Erbaş isimli başkanı da ekibiyle birlikte katılacak.

Allah işledikleri günahları affetsin diye bunlar da dua edecekler.

Peki kimler çağrılıyor Saray’daki toplu iftarlara?

Kendilerinden yana olduklarını tahmin ettikleri herkes!..Ya da ikna edeceklerini düşündükleri kalabalık kesimler!

Katılanlar açısından bakıldığında her akşam sürprizler var.

Askerler, polisler, öğretmenler, esnaf, iktidar milletvekilleri, büyükelçiler dahil kamu görevlileri…

Ve iki gün önce de yetim kalmış çocuklara Saray’da iftar verdi!

Bunların tamamına her akşam siyasi nutuk attıyor!

Yiyecek içecek listesine gelince…

Günün listeleri Saray mutfağında özenle hazırlanıyor. Listede yok yok.

İftar saati geldiğinde verilen bir komutla birlikte en az 100 garson ellerinde iftar tabaklarıyla birlikte mutfaktan çıkıp masalara servise başlıyor.

Saray mutfağı ve servis elemanları çok önemli…

Saray’da bunlardan yüzlercesi çalışıyor.

Konuklar karınları doyunca her halde teşekkür ediyor ve sıra Kuran okunmasına geliyor. Sonra Recep Tayyip kürsüye çıkıp propaganda metnini önündeki elektronik aygıttan okumaya başlıyor.

Peki her gece yüzlerce konuk ağırlanırken, siyasete alet edilen bu toplu iftarların parası nereden karşılanıyor?

Kim ödüyor bu paraları?

Paralar elbette Recep Bey’in cebinden çıkmıyor.

Devlet ödüyor devlet!

Koskoca Ramazan ayı boyunca her akşam yüzlerce, bir ay boyunca binlerce kişinin ağırlandığı o görkemli sofralara para mı yetişir?

Dolayısıyla o paralar bizim cebimizden çıkıyor bizim!

Siyasi propagandayı Recep Tayyip yapıyor, faturasını ödemek ise her akşam bize düşüyor!

Source: Emin Çölaşan


Siyasetin üslup sorunu

Boşuna “seçimsiz seçim” dönemindeyiz demiyorum. Sanki seçimlere birkaç hafta varmış gibi baş döndüren bir hızla ve ”sertlikte” geçiyor günler. Daha Cumhurbaşkanlığı adaylığı kesinleşmemiş olsa da İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu hafta sonları 2-3 şehir geziyor, rüzgarı önüne katmış, yüzlerce binlerce kişiyi her gittiği şehirde meydanlara indiriyor. Otobüsü sokaklarda ilerleyemiyor. Diğer yanda ise iktidar salvo üzerine salvo yapıyor. Cumhurbaşkanı’nın ifadesiyle hâlâ en büyüğünü göremesek de heybeden her gün yeni bir turp çıkıyor. Bizlere bir önceki seçim dönemlerini hatırlatan bir benzerlik daha var. Üslup sorunu! Ortada seçim bile yok, ancak şimdiden seviye düşmeye başladı. Hafta sonunu İmamoğlu ve bu ülkede uzun bir süre bakanlık da yapmış bir akademisyen, AKP Bursa Milletvekili Mustafa Varank arasındaki tartışma ile geçirdik. Rahatlıkla “seviyesiz” ifadesini kullanabileceğim bir düzeyde ilerleyen konuşma çok net bir şekilde bu ülkenin genç bir ferdi olarak beni hayal kırıklığına uğrattı. Sizleri biraz uğraştıracağım ama ifadeleri görmeyen ve merak eden varsa rica ediyorum kısa bir Google araması ile baksın. Ben burada tekrar özetlemeye, anlatmaya utanıyorum. Kibirli dil ve çirkin üslup… 23 yıllık iktidar sonunda geldiğimiz nokta, tartıştığımız konu maalesef hâlâ bu. 2023 seçimlerine saatler kala, tansiyonun en yüksek olduğu anlardan birinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sosyal medya hesabından yaptığı ve her birimizi şaşırtan uyarısıyla bitireyim bu bölümü. “Siyasetin özünde var olan tatlı rekabetin siyasi husumete dönüştürülmesine lütfen fırsat vermeyelim”. Cumhurbaşkanı’nın söylediklerine kulak tıkamak olmaz. Diplomalar, gerçek olduğu bile şüpheli ÖSS sonuç belgeleri, fotoğraflar etrafa saçılmışken söyleyelim. Bunları boşverin. Siyasetin asıl acilen bir “Düzey” Belirleme Sınavı’na ihtiyacı var.

Devlet mi millet için, millet mi devletin borçları için?

“Devlet millet içindir, millet devlet için değildir” demişti Eski Cumhurbaşkanı Turgut Özal. Ancak bugünlerde olaylar yine tersine döndü. Hafta sonunu Hazine ve Maliye Bakanlığı cephesinden gelen haberi konuşarak geçirdik. Haber metni şöyle… “Hazine ve Maliye Bakanlığı, özellikle sosyal medya üzerinden yayılan fal, astroloji, spiritüalizm, medyumluk ve yıldız haritası gibi birçok alanda hizmet verenleri mercek altına aldı. Gelir elde edenlerin arttığını fark eden bakanlık denetimleri üzerine vergi kaybını boyutunu görüp harekete geçti.” Sihirli kelimeler en sonda. “Görüp harekete geçti”. Ece Gürel’in Belgrad Ormanlarında kaybolduktan sonra hayatını kaybetmesinin ardından “Cadılık” adı verilen eğitimleri, astrolojiyi, falları konuştuk ya. Oradaki boşluk fark edilmiş ve hemen nereden, nasıl bir gelir elde edebiliriz diye incelemeler başlamış. Elbette kazancı olan herkes vergisini versin, kayıt dışı hiçbir alan kalmasın. Eleştirdiğimiz nokta asla burası değil. Ama “niyet” önemli. Geçen yazı Gelir İdaresi Başkanlığı’nın Hazine ve Maliye Bakanlığı’na yaptığı ve basına sızan bir sunumu konuşarak geçirmiştik. Madde madde bu ülkede hangi alanlarda nasıl boşluklar var, neler vergilendirilebilir diye akıl almaz detaylı bir araştırma yapmıştı Başkanlık. Hatırlarsınız, önerilerden biri olan, restoranlarda garsonlara verilen bahşişlerden bile vergi alınabilir mi diye tartıştık o günlerde. Artık nasıl bir ihtiyaç varsa hangi konu gündeme gelse, Maliye oraya el atıyor. Restoranların kasalarına oturuldu, akşamları Z raporları kontrol edilir oldu. Kesme altın satışları, kırmızı et sektörü, kira gelirini beyan etmeyenler, kuyumcular, marketler… Herkes radarda. Vergilendirilmemiş bir alan ya da hizmet kolu kalmasın diye bütün çaba. Biraz önce de yazdığım gibi. Atılan tüm adımları sonuna kadar destekliyorum. Çünkü biz sıradan vatandaşlar olarak daha maaşımız yatarken neredeyse yarısını gelir vergisi olarak devlete ödüyoruz. Bir cep telefonu ya da otomobil alsak yarısı ÖTV, markete gitsek KDV… Biz fanilerin hayatı dolaylı ve dolaysız vergilerin altında ezilerek geçiyor. Ancak bu ülkede çok “şanslı” olanlar var. Hazine ve Maliye Bakanlığı’na bağlı Vergi Denetim Kurulu’nun 2024 faaliyet raporu yayımlandı geçen hafta. Ne gördük biliyor musunuz? Geçen sene 65 milyon lira üzerinde geliri olan “En Zenginler” diye tanımlanan kesimde bulunan 7 bin 645 vergi mükellefinden sadece bin 494’ü incelenmiş. Yani her 5 zenginden yalnızca biri… Elbette herkesi inceleyecek müfettiş, böyle bir işgücü yok diyebilirsiniz. Ama geçen sene yapılan toplam inceleme sayısı 78 bin 187. Yani aslında istense işgücü çok daha farklı organize edilebilirmiş. Zenginlerle ilgili yapılan incelemelerin oranı yüzde 2 bile etmiyor! Üstelik Evrensel Gazetesi’nin dün yayımlanan bir de özel haber var. 2024’te Türkiye’nin en zengin 10 ismine ait şirketlerin 18 milyar liralık, borsada işlem gören 100 şirketin ise 62 milyar liralık vergi borcu ertelenmiş. Zenginden alınmayan vergi, yine dar gelirlinin sırtına bindiriliyor. Bir fincan kahvenin falından, bir kase çorba satışından damlaya damlaya vergi gölü oluşturmaya çalıştırılırken, denizler okyanuslar yine gör ardı ediliyor. “Azdan az, çoktan çok vergi” diye çıktığımız yok “Azdan çok, çoktan hiç”e dönüşüyor.

Source: Damla Doğan Tuncel


Çanakkale geçilmez!

Tarih sahnesinde öyle anlar vardır ki, yalnızca bir savaşın değil, bir milletin kaderi yeniden yazılır. 18 Mart 1915, işte o günlerden biridir.

Düşman topları boğazı döverken, çelik gemiler karanlık sularda ilerliyordu. Mehmetçik açtı, susuzdu, yorgundu, cephanesi yoktu, kan kaybediyordu ama düşmana verecek bir karış toprağı yoktu ve asla vazgeçmeyecekti! Çünkü karşısında yalnızca silah değil, namusuna, bağımsızlığına ve şerefine göz dikmiş bir ordu vardı. Ve bu ordu her ne pahasına olursa olsun Çanakkale’yi geçemeyecekti.

Mustafa Kemal Atatürk, “Ben size taarruzu değil, ölmeyi emrediyorum!” dediğinde, asker duraksamadı, bir adım bile geri çekilmedi! Mehmetçik, dünyanın en güçlü ordularına “Dur!” dedi ve o gün, düşman zırhlıları boğazı geçmeye yeltendiğinde gözünü kırpmadan ölüme yürüdü. Türk milletinin kaderi yeniden yazılıyordu.

18 Mart 1915’te Türk milleti, tarihe altın harflerle kazınacak bir zafer kazandı! Kanla vatan aşkıyla yoğrulmuş bir destan… Çünkü toprak, üzerinde yaşayanların değil, uğruna can verenlerin vatanıdır! Ve Çanakkale, aziz şehitlerimizin kanlarıyla vatan kılınmış mukaddes bir yerdir!

Bugün hâlâ bu topraklarda özgür yaşıyorsak, bu bayrak dalgalanıyorsa, Mustafa Kemal Atatürk ve kahraman Mehmetçikler sayesindedir! Çanakkale’de yatan 250 bin şehidimizin aziz hatırası önünde saygıyla eğiliyoruz. Onlar, bu vatan için canlarını verdiler. Kimi geride anasını, kimi nişanlısını, kimi daha doğmamış evladını bıraktı. Ama bu vatan için bir an bile tereddüt etmediler!

Ve unutmayın! Çanakkale sadece geçmişte kazanılmış bir zafer değildir, aynı zamanda geleceğe bırakılmış bir vasiyettir. Bugünün gençleri olarak o vasiyete sahip çıkmak bizim en büyük sorumluluğumuzdur! Ey Türk genci! damarlarındaki asil kan, bu toprakları savunarak can verenlerin mirasıdır!

Ne mutlu, tarihini unutmayanlara!

Dünya Mutluluk Günü

Birleşmiş Milletler, 2012 yılında 20 Mart”ı “Dünya Mutluluk Günü” olarak ilan etti. Bahar geldiğinde nasıl ağaçlar yeşeriyorsa, insan ruhu da canlanıyor, tazeleniyor. İşte tam da bu yüzden, Dünya Mutluluk Günü ve Baharın Başlangıcı aynı gün, yani 20 Mart!

Bahar, yeniden doğuşun, umudun ve tazelenmenin simgesidir. Güneş biraz daha fazla ısıtır, çiçekler açar, günler uzar ve doğa uykusundan uyanır. Bahar, sadece doğanın değil, ruhumuzun da yeniden canlandığı bir zamandır.

Mutluluğun formülü kişiden kişiye değişse de bilim insanları, sosyal ilişkilerin güçlenmesi, doğayla iç içe olmak, kişisel gelişime önem vermek ve iyilik yapmak gibi faktörlerin mutluluğu artırdığını söylüyor. Yapılan çeşitli araştırmalar, insanların maddi kazanç elde ettiklerinde değil, bir başkasına yardım ettiklerinde veya bir şey verdiklerinde daha mutlu hissettiklerini gösteriyor.

Harvard Üniversitesi’nin yaptığı bir deneyde, katılımcılara belli bir miktar para veriliyor. Bir kısmından bu parayı kendileri için harcamaları, diğerlerinden ise bir başkasına hediye ya da bağış olarak vermeleri isteniyor. Günün sonunda, parayı başkaları için harcayanların, kendileri için harcayanlara kıyasla daha mutlu oldukları gözlemleniyor.

Oregon Üniversitesi’nin araştırmasına göre, birine iyilik yapmak, beyinde dopamin ve oksitosin salgılanmasını tetikliyor. Yani içten bir iyilik yapmak, birine hediye almak ya da ihtiyacı olan birine destek olmak, aslında insanın ruhuna iyi geliyor.

Bilimsel veriler açıkça gösteriyor ki mutluluk, almakla değil, vermekle çoğalıyor. Başkalarına iyilik yapmak, paylaşmak ve yardım etmek insanın doğasında var. Maddi kazanç kısa süreli bir tatmin sağlarken, vermek ve paylaşmak uzun vadeli huzur ve içsel doyum getiriyor.

Yani mutluluk için büyük anları beklemeye gerek yok, bazen sadece vermek yeterli! Hayatta sahip olduklarımızı paylaşmak, yalnızca karşımızdakini değil, bizi de zenginleştiriyor.

Dünya Mutluluk Günü’nde ve her gün, mutluluğu uzakta aramak yerine baharın coşkusunu ruhumuzda hissedip, paylaşalım ki çoğalsın!

Source: Pınar Turan


Şehit annesine sordun mu, sen kimi affediyorsun?

“Terörsüz Türkiye” kim istemez ki?

Fakat nasıl olacak bu?

Vatandaşlar soruyor:

“40 yıl Türkiye’yi kana bulayan teröristlere af mı getireceksiniz?”

“Çözüm sürecinin sonu af mı?”

“On binlerce kişinin ölümünden sorumlu terörist başına af mı geliyor?”

“Öcalan simdi barış kahramanı mı oldu?”

Bu tür çok soru var. Cevaplarını biz veremeyiz… Fakat cevap vermesi gerekenler de vermiyor!

Abdullah Öcalan’a, bir kaç ay öncesine kadar “Terörist başı” diyen, terörle suçladığı DEM Partisi’nin kapatılmasını, maaşlarına el konulmasını isteyen Devlet Bahçeli şimdi terörist başına “PKK’nin kurucu önderi” diye hitap ediyor.

Bahçeli, Meclis’te “Öcalan gelsin, terörün bittiğini ve örgütün lağvedildiğini haykırsın. Bu dirayet ve kararlılığı gösterirse ‘UMUT HAKKI’nın kullanımıyla ilgili yasal düzenlemenin yapılması ve bundan yararlanmasının önü de ardına kadar açılsın!” dediğine göre, bu sürecin sonunda teröristlere af gelecek demektir.

Ülkemizde on binlerce şehit ailesi ve gazi var. Çözüm sürecine tepki gösteriyor “Dökülen kanlar cezasız mı kalacak?” diye soruyorlar.

Tüm görüşmeler kapalı kapılar ardında yapıldığı için bu konuda açıklanandan fazla bir şey bilmiyoruz.

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, “Heyetler ‘Terörsüz Türkiye’ adı altında daha Cumhurbaşkanıyla bile görüşmeden ve silah bırakılmamışken müzakereler anlamsız kalıyor. Ateşkes çağrısı yetmez. Önce silah bırakılacak. Şehit ailelerinin de görüşünün alınması, onların da masada olması gerekiyor. Onları yok sayamazsınız” diyor.

Ankara Keçiören’de oturan şehit annesi Saadet İspirli ile şehit babası Bekir İspirli’nin sözleri günlerdir aklımdan çıkmıyor.

Evlatları Murat İspirli’yi 28 yıl önce kaybetmişler… Teröristlerle çatışmada şehit olmuş… Aradan geçen bunca yıla rağmen acıları dinmemiş, kalplerindeki yara kapanmamış…

Baba Bekir İspirli şöyle diyor:

“Evladını toprağa vermeyene bu işler basit gelir. Terörist hiç silah bırakır mı? Şehit ailesine sordun mu? Ben bu vatana evlat verdim. O caninin yüzünden bizim evlâtlarımız şehit oldu. Sen çocuğuna rapor alıyorsun. Benim çocuğum sapasağlam askere gidiyor, vatan için şehit oluyor!”

Anne Saadet İspirli’nin sözleri insanın ciğerlerini yakıyor. Diyor ki:

“Ben ölü bir anneyim. Evlat acısını yaşamayan anlamaz. Bebek katili ‘yedi kat yerin dibine batsın!’ Ben 28 yıldır yanıyorum. Şehit annesine sordun mu, sen kimi affediyorsun?”

Sürece en sert çıkan lider Müsavat Dervişoğlu

Yeni “Çözüm süreci” ne en sert çıkan siyasal parti lideri İYİ PARTİ Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu…

Terörist başı Abdullah Öcalan’la yapılan görüşmelere, teröriste “PKK’nın kurucu önderi” denilmesine ve Meclis kürsüsünde bile bazı milletvekillerinin Öcalan’dan “Sayın” diye bahsetmesine kaşı çıkan Müsavat Dervişoğlu sürecin “pazarlık yapılarak” yürütüldüğünü belirterek tepkisini şöyle dile getiriyor:

“Cumhuriyeti yıkma planı adım adım işletiliyor. Yaşadıklarımız bu ihanet sürecinin iletişim kampanyalarıdır. İhanetin iç cephesi, sevinç ve tasada Türk milletiyle değil, teröristlerle birlikteler, kalp kalbeler ve maalesef göz gözeler!”

Dervişoğlu yurtsever çıkışlarıyla milliyetçi cephede güçleniyor.

Diş ağrısına çare!

Arkadaşı, Temel’in haline bakıp sormuş:

“Yanağın davul gibi şişmiş… Dişin mi ağrıyor?”

“Evet” demiş Temel… Arkadaşı anlatmış:

“Benim dişim ağrıdığında, karımın kolları arasına giriyorum, başımı göğsüne yaslıyorum, kısa bir süre sonra bütün ağrılar şıp diye kesiliyor…”

Temel sevinçle sormuş:

“Çok iyi bir usul valla… Karın evde midur?”

Source: Rahmi Turan


Aileye destek pul kadar etmiyor

Bir pul 29 TL, bir zarf 58 TL, bronz hatıra madeni para 775 TL’ye, gümüş versiyonu ise 2.250 TL’ye satılıyor. 2025 yılında bakanlık tarafından bir kişiye verilen günlük ortalama yardım tutarı ise 20.78 TL. Yani vatandaş yardım parasıyla ne pul ne zarf ne de hatıra parası alabiliyor.

“Aileler geçim sıkıntısıyla boğuşuyor”

Duruma tepki gösteren CHP Mersin Milletvekili Gülcan Kış, “Ortada aileleri koruyacak, destekleyecek tek bir somut adım bile yok. Aileler geçim sıkıntısıyla boğuşuyor, milyonlarca insan faturalarını ödeyemiyor, pazara çıkamıyor, çocuklarına beslenme çantası koyamıyor. İktidarın yaptığı tek şey ise Aile Yılı bahanesiyle gösterişli törenler düzenlemek, madeni paralar, pullar ve zarflar satmak. Hükümetin gözünde vatandaşın bir günlük değeri, bir zarfın üçte biri kadar bile etmiyor. Utanın” diye konuştu.

Source: Deniz Ayhan


Vekilim dünya turuna Japonya’dan başladı

İktidar herkese tasarruf çağrısı yaparken, vekiller beş gün boyunca Japonya’da “Sosyal medyaya girme yaşı 13 mü, 16 mı olsun” araştırması yapacak.

Geziye katılan vekillere 95 bin lira da harcırah verildi. Sadece uçak biletleri için 72 bin 276 lira ödendi.

ABD, NORVEÇ VE İNGİLTERE”YE GİDECEKLER

Tokyo gezisine AKP’den Derya Yanık ve Radiye Sezer Katırcıoğlu, CHP’den Mahmut Tanal, İYİ Parti’den Selçuk Türkoğlu ve MHP’den Musa Küçük katıldı. Meclis bürokratları Zeynep Doğru Oruç, Hayrettin Yılmaz, Volkan Durmaz ile Gizem Dik de gezide yer alıyor. Komisyon üyeleri daha sonra ABD, Norveç ve İngiltere’ye giderek çocukların sosyal medya kullanımı hakkında inceleme yapmak istiyor.

SÖZCÜ, 27 Aralık 2024’te “Vekilim bahaneyi buldu dünya turuna çıkacak” manşetiyle çıktı. Meclis Çocuk Hakları Alt Komisyonu’nun bazı ülkelere yapacağı geziyi duyurmuştuk. Komisyon üyeleri “Geziden haberimiz yok, gitmeyiz” diye açıklama yapmıştı.

Source: Veli Toprak


Bankamatikçi gurme

Balıkesir Balya Belediye Başkanı CHP”li Orhan Gaga”nın, oğlu Osman Gaga”yı CHP”li Bandırma Belediyesinde 5 yıl önce işe soktuğu ortaya çıktı. Osman Gaga”nın, belediyeye gitmediği, açtığı sosyal medya hesaplarından fenomenlik yaptığı anlaşıldı. Yaşanan skandal, kamu kaynaklarının CHP tarafından nasıl kişisel çıkarlar için kullanıldığını bir kez daha gözler önüne serdi. CHP”li Balya Belediye Başkanı Orhan Gaga”nın oğlu Osman Gaga, önceki dönem CHP”li Bandırma Belediye Başkanı Tolga Tosun tarafından 5 yıl önce belediyenin Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü bünyesinde torpille işe alındı. Belediyede aktif bir görev üstlenmeyen ve mesai saatlerinde belediyeye gitmeyen Osman Gaga”nın sosyal medyada fenomenlik yaptığı ve Bandırma”daki sokak lezzetlerini tanıtarak “Gurmecilik” yaptığı ortaya çıktı. 5 YILDIR MAAŞ ALIYOR CHP”li başkanın oğlu Osman Gaga, belediyede mesaide olması gerektiği saatlerde kentteki restoranları tek tek geziyor. Yemeklerin tadına bakan ve lezzetler hakkında eleştiriler yapan Gaga çektiği görüntüleri sosyal medyada paylaşıp bir yandan fenomenlik yapmaya çalışırken, diğer yandan ise ara sıra uğradığı belediyeden 5 yıldır maaş alıyor. Bu skandalın ortaya çıkmasının ardından gözler Balya Belediye Başkanı Orhan Gaga ile Bandırma Belediyesi”ne çevrildi. Ancak şu ana kadar belediye yetkililerinden hiçbir açıklama gelmedi. Vatandaşlar, Osman Gaga”nın belediyedeki pozisyonunun neye dayanarak verildiğini ve neden aktif bir şekilde çalıştırılmadığını sorguluyor. Kamuoyu, belediye yönetiminden konuyla ilgili şeffaf bir açıklama bekliyor.

Source: Gökhan Dağli


1 milyon çocuk kıtlıkla boğuşuyor

Siyonist İsrail rejimi Gazze Şeridi”nde insan haklarını ihlal etmeye devam ediyor. İsrail, Hamas ile sağlanan ateşkes ve esir takası anlaşmasının 42 günlük birinci aşamasının sona ermesinin ardından 2 Mart”tan itibaren Gazze Şeridi”ne insani yardımların girişini durdurma kararı almıştı. UNICEF”in verilerine göre 16 gündür insani yardımların girişine izin verilmeyen Gazze Şeridi”nde 1 milyon çocuk açlık ve susuzlukla karşı karşıya kalmış durumda. AMAÇ FİLİSTİNLİLERİ SÜRGÜN ETMEK Birleşmiş Milletler”in (BM) Gıda Hakkı Özel Raportörü Michael Fakhri, İsrail”in Gazze”ye insani yardımların girişini engelleyerek bunu silah ve pazarlık kozu olarak kullandığını söyledi. İşgalci İsrail”in yardım ve mal girişini kapatmasının ardından Gazze Şeridi”nde “geniş çapta bir kıtlığın” yaşandığı, bunun devam etmesi durumunda sağlık sorunlarının artacağı uyarısında bulunuldu. Hastanelerin % 80″i yakıt ve malzeme sıkıntısından hizmet veremiyor. Uzmanlara göre İsrail, Gazze”de 2.1 milyon Filistinliyi sürgün etmek için insani yardımları engelliyor. Filistinliler ise “Ölsek de evlerimizden gitmeyeceğiz” diyor.

Source: Sabah


İngiltere’de sosyal medyaya sert yaptırım

İngiltere”de hükümet, uzun süredir beklenen Çevrimiçi Güvenlik Yasa Tasarısı”nı dün itibarıyla yürürlüğe aldı. Yeni kurallara göre sosyal medya platformlarının, çocuklara yönelik cinsel istismar, terörist materyal, dolandırıcılık veya intiharı teşvik içeren paylaşımların yayılmasını önlemesi ve sınırlandırması gerekecek. Sosyal medya platformları ile internet firmaları çocukların zorbalık veya pornografiye maruz kalmasını önlemek için daha fazla çaba göstermek zorunda kalacak. Yeni kurallara uymak zorunda olan firmalar arasında Facebook, Instagram, TikTok, X, Google, Reddit, Onylfans ve diğer popüler şirketler de var. Gerekli adımları atmayan şirketlere ya 18 milyon sterlin ya da yıllık küresel gelirlerinin yüzde 10″una kadar para cezası verilecek. İngiliz medya gözlem kurumu Ofcom, yasaya uyumlu olmayan platformlara İngiltere”de erişimi de engelleyebilecek.

Source: Diş Haberler


Siyonizmin sesi Meta

Dünyanın gözü önünde Gazze”de gerçekleştirilen soykırım, egemen güçlerin propaganda araçları tarafından ısrarla gizlendi. Facebook, Instagram”ı bünyesinde barındıran Meta şirketi, “antisemitizm” iddiasıyla mazlum Filistin halkının sesini kıstı. Arap Sosyal Medya Geliştirme Merkezi”nin, “Filistinlilerin Meta”nın Sansürüne İlişkin Tanıklıkları” isimli raporunda Meta”nın, “antisemitizm” bahanesiyle nasıl bir sansür uyguladığı gözler önüne seriliyor. İÇERİĞİNE BAKMAKSIZIN SANSÜR Filistin Dijital Hak İhlalleri Gözlemevi tarafından belgelenen ihlallerin yüzde 69″unun Meta”ya ait Facebook ve Instagram”da gerçekleştiği bildirildi. Raporda Meta”nın, “Filistin topraklarındaki kullanıcılar” tarafından gönderilen içeriklerin yüzde 60″ını içeriğine bakmaksızın sansürlediği ortaya çıktı.

Source: Harun Sekmen


Trump, Biden”ın çocuklarına Gizli Servis korumasını kaldırdı

Trump, sosyal medya platformu Truth Social üzerinden, ABD hükümeti tarafından Biden”ın çocuklarına tahsis edilen Gizli Servis korumalarına ilişkin açıklamada bulundu. Biden”ın oğlu Hunter Biden”ın “tüm masrafları ABD vergi mükellefleri tarafından karşılanan” Gizli Servis korumasına sahip olduğunu aktaran Trump, Biden”ın oğluna sunulan koruma servisinin 18 kişiye kadar çıkabildiğini ve bu durumun “saçma” olduğunu ifade etti. Trump, Hunter Biden”ın şu anda Güney Afrika”da tatil yaptığını kaydederek, Hunter”ın “derhal” geçerli olmak üzere artık Gizli Servis koruması almayacağını bildirdi. Joe Biden”ın bir diğer yetişkin çocuğu Ashley Biden”ın da 13 kişilik koruma personeli olduğunu belirten Trump, Biden”ın kızının da listeden çıkarıldığını kaydetti.

Source: Internet Haber


Konda araştırdı: AKP döneminde dindarlık azaldı

Ekim 2024’te gerçekleştirilen ve 6 bin 137 kişinin katıldığı anket kapsamında, katılımcılara “Ramazan ayında lokantalar gündüz açık kalmalı mı, yoksa iftara kadar kapalı mı olmalı?” sorusu yöneltildi.

2007 yılında “Ramazan’da lokantalar tamamen kapalı olmalı” diyenlerin oranı %14 seviyesindeyken, 2024 yılı itibarıyla bu oran %4’e kadar düştü. Benzer şekilde, “Lokantalar iftara kadar kapalı olmalı” görüşünü savunanların oranı da %38’den %24’e geriledi.

Buna karşılık, “Ramazan ayında lokantalar açık olmalı” diyenlerin oranında ciddi bir artış yaşandı. 2007’de %48 olan bu oran, 2024’te %62’ye yükseldi.

Bu veriler, Türkiye’de bireysel dindarlık anlayışının değiştiğine ve kamusal alandaki din algısının farklı bir boyut kazandığına işaret ediyor. Kamuoyunda giderek daha fazla insanın Ramazan ayında bireysel tercihlere saygı duyulması gerektiğini düşündüğü gözlemlenirken, kamusal alanın dini kurallar çerçevesinde şekillendirilmesine yönelik destek ise giderek azalıyor.

Source: Haber Merkezi


Bakın siz zorbalara

En son Melek Mosso maruz kalmış bu hastalığa sahip insanların zulmüne.Makyajsız tatil fotoğrafı paylaşınca DM kutusu onu aşağılayanlarla dolup taşmış. İşin garibi bu sefer erkekler saldırmış. Böyle durumlarda kadınların kadınlara düşmanlığını görürdük. Bu sefer erkekler yapmış, ilginç. E size ne be oğlum? Kadın tatilde makyaj yapmak zorunda mı? Birinin güzelliğini, cildini, ağzını, yüzünü sorgulamak hele ki yadırgamak size mi kaldı?İşte klavye delikanlılığı terimi böyleleri yüzünden çıktı ortaya. İnsanlarla dalga geçmenin de cezası olsa keşke. Hiç aldırmayın siz Melek Hanım. İstediğiniz gibi de yaşayın. Hatta tüm kadınlarımız istedikleri gibi yaşasın. Makyajlı, makyajsız kime ne!Haklarını yemişsin CeylanBazı insanların kafaları çok farklı çalışıyor. Kıskançlıkla, hırsla, öfkeyle dolu o kafaların içi. Ceylan Ertem, isim vermeden “Dans edemediğimizi, ederken şarkı söyleyemediğimizi kabul etsek mi acaba” diye sataşmış.Şimdi tabii ki yurtdışındaki örneklerle kıyaslanamaz.Onlar çok iyiler sahne şovlarında, şarkı performanslarında. O yüzden zaten Jennifer Lopez, Rihanna ve Beyonce’den daha iyi şov yapan sanatçılarımız var demiyoruz. Fakat Ceylan Ertem’in bu saçma, anlamsız çıkışına da katılmak tabii ki mümkün değil. Ya sen ne güzel sakin sakin şarkılarını söylüyordun, niye girersin böyle toplara?Neden savaş oklarını üzerine çekersin? Kaldı ki sahne şovu deyince üç-beş isim gelir. İrem Derici ve Hadise de o isimlerdendir, kusura bakma. Bak sonra İrem Derici’nin lügatında ‘öğürdek’ lakabını alırsın işte böyle.Var mı yiyen?Çorlu’da bir vatandaş “2. Kraliçe Elizabeth’in hediyesi Rolex saat” başlığıyla saatini satılığa çıkarmış. 320 milyon lira istiyor o saat için. Şaka değil ciddi ciddi yazmış bu rakamı. Fakat ben Rolex’in öyle bir modeli olduğunu dahi düşünmüyorum.İlanın altına yapılan yorumlar bile tam kahkaha atmalık. Biri demiş ki, “Kraliçe Elizabeth’e Çorlu’da nerede rastladın da sana Rolex hediye etti?”Üşenmedim baktım yorumların çoğuna. Satıcı her yoruma cevap vermiş. Sanıyor ki saati alacak bir enayi çıkacak.Bence dolandırıcılıktan işlem yapılması lazım o saati satan hakkında. Resmen kandırıyor gözlerimizin içine baka baka.Her şeyin muhalifiBayılıyorum Şahan Gökbakar’a. Her şeyin muhalifi kendisi. İki kelime oyunu yaparak dağları altına aldığını düşünenlerden. En son futbol muhabbetine girince sinirlerimi bozdu…Kendisi Galatasaraylı. Ama fanatik olanlardan. Objektif olamayanlardan bence. “Yabancı hakemle de yenemediniz. Şimdi ne yapalım, ne arzu edersiniz? Ali beyler ne arzu ederler efendim?” demiş.Hatta bir ara tüm Recep İvedik filmlerini TV8’e yasakladığı haberleri de çıkmıştı.Yahu yarın öbür gün sen de girdin diyelim Galatasaray yönetimine. Sana da mı böyle acımasızca yüklensinler istersin? Her şeyin muhalifi olmayacaksın bu hayatta.Arada adil olmak lazım. Kaldı ki ne oldu yabancı hakem geldi de? Kim memnun değil bu işten? İki-üç hatalı karar ile galip gelemediği için mi böyle agresifleşiyor Şahan, anlamıyorum. Neyse bitecek sizlerin dönemi de… Bekliyoruz.O zaman parayla başrol olurumKeşke biri örneklerini çıkarsa da hep beraber tartışsak. Çünkü sürekli ısıtılıp ısıtılıp önümüze koyulan bir mevzu ‘sosyal medyada çok takipçisi olanların başrol olması’.Ece Uslu, “3 milyon takipçisi olanları başrol yapıyorlar. Ben o 3 milyonun gerçek olduğuna inanmıyorum. Bu dipsiz bir kuyu” demişDipsiz kuyu olduğu konusuna eminim. Çünkü 3 milyon değil, 13 milyon bile yaparsın parayla takipçi sayını. Ama liyakatsizliğe paraya çözüm yok. O yüzden kim bu yüksek takipçili ‘oyuncu olmayan’ oyuncular, biri bize söylesin…

Source: Orkun Ün


Zeydan Başkan, toplu taşım fiyatlarını gözden geçirmeli

Adana Büyükşehir Belediyesi Ulaşım Koordinasyon Kurulu (UKOME) toplantısında Adana’da toplu taşım ücretlerinin yeniden zamlandığı haberi geldi.

Edinilen bilgilere göre 16 Mart itibarıyla yürürlüğe girmesi beklenen yeni ücret tarifesi şu şekilde olacak:

Minibüs fiyatları: Öğrenci: 17 TL, tam yolcu: 30 TL araç kart ücreti: 35 TL

Özel halk otobüsleri ücretleri: Öğrenci: 16,50 TL, öğretmenler: 27 TL, tam yolcu: 29 TL, araç kart ücreti: 35 TL

Belediye otobüsleri ve metro ücretleri: Öğrenci: 13 TL, öğretmen: 23 TL, tam yolcu: 27 TL

Şimdi yukarıdaki bu tablo ışığında söylemek istediğim ve sayın Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar’ın dikkatini çekmek istediğim iki konu var birincisi şu ki; akaryakıta yapılan zamlar ve yüksek enflasyon elbette ki her kesim gibi ulaşım sektörünü de zorluyor ve fiyatların yükselmesi kaçınılmaz oluyor.

Ancak, ulaşım zammı yapılırken her şehrin hatta her bölgenin özellikleri dikkate alınarak zamlar ele alınmalı.

Bakın İstanbul’da bir öğrenci 13 TL, bir sivil ise 35 TL verip metrobüse biniyor ama bu parayla 21 durak gidebiliyor. Ki, metrobüsün her bir durağının arası genellikle 2 km’den daha az değil.

Adana’da da 100.Yıl’dan binip Yüreğir Devlet Hastanesi’ne ya da Sarıçam’dan binip Yeşiloba’ya gidecek bir kişi için bu rakam normal sayılabilir. Fakat Turgut Özal’dan binip Duygu Cafe’de, Baraj Yolu’ndan binip Şehir Hastanesi’nde, Cemalpaşa’dan binip İnönü Parkı’nda inecek kişiler de aynı parayı ödüyorlar ki bu saydığım mesafelerin arası 3-5 km ancak.

Bu yüzden Adana’da kesinlikle kademeli bir fiyat sistemi uygulanmalı.

Az km giden az ücret, çok km giden çok ücret ödenmeli.

Gülbahçesi’nden binerek İboosman’a gidecek olan bir kişinin 35 TL ödemesi mantığı olacak şey değil.

Zeydan Başkan’ın dikkatini çekmek istediğim ikinci konu ise, yazdığım fiyat listesinde görüleceği gibi belediye otobüsleri fiyatlarındaki cazibenin vatandaş açısından yitirilmiş olması ve belediye otobüsü fiyatlarıyla özel halk otobüsü fiyatlarının birbirine çok yaklaştırılmış olması.

Bu durum kesinlikle vatandaşın özel halk otobüsünü tercih etmesine neden olacaktır.

Çünkü vatandaş durakta beklese bir saat, yarım saat sonra gelecek otobüsü beklemek yerine iki lira daha fazla verip özel halk otobüsüne binecektir.

Çünkü belediye otobüsünde tam yolcu ücreti 27 Tl iken halk otobüsünde 29 TL’dir.

İki TL’lik fiyat farkı için kim, zaten sayıları çok az olan belediye otobüsü seferlerini beklesin ki.

Bu fiyatlandırmayı kim yaptı bilemem ama sanki özel halk otobüsçüleri kazansın, belediye otobüsleri tercih edilmesin gibi bir yaklaşım olmuş.

Ya da belediye otobüslerine yaşlı ve engelliler çokça bindikleri için fazla kalabalık olmasın diye mi böyle bir şey yaptılar bilemem.

Fakat böyle düşünüldüyse bu da yanlış bir düşüncedir ve doğrusu Adanalı yolcuyu özel halk otobüslerine yönlendirmek değil, belediye otobüslerinin sayısını artırmak olmalıdır.

Özetle, bu fiyatlar Adana için gerçekçi rakamların üstünde, dar gelirli vatandaşı zorlayacak rakamlardır ve kademeli fiyat listesi derhal hayata geçirilmeli, belediye otobüslerinin fiyatları cazip hale getirecek biçimde düşürülmeli, otobüslerin sayısı artırılmalıdır.

Sayın Zeydan Karalar’ın göreve geldiğinden bu yana birçok başarılı hizmetini takdir ederken ne yazık ki en sıkıntılı olduğu konuların başında bence ulaşım konusu ekmektedir ve Adana halkı, ulaşımdaki ne fiyatlardan, ne belediye otobüslerinin sefer sayısından, ne özel halk otobüslerinden gördüğü muameleden hiç de memnun değildir!..

Vatandaş iki kişi belediye otobüsüyle bir yere gidip gelecek olsa, 120 TL.

Eğer iki vasıta ile bir yere gidecek olsa 240 TL.

Böyle bir fiyatlandırma olabilir mi?

Sosyal demokrat belediyecilik dar gelirli, emekçi halkın cebini düşünmeyi, hayatını kolaylaştırmayı da gerektirir.

Evet emekli için yardım yapıyorsunuz, güzel…

Dar gelirli için kent lokantalarında 50 TL’ye yemek veriyorsunuz, çok güzel…

Fakat bu konuda da belediye elini taşın altına koymalı.

Dar gelirlinin sırtına bir büyük yük de belediyeler vasıtasıyla yüklenmemeli.

İşin çözümü, belediye otobüsleri sayısını ve seferlerini artırmak, kademeli fiyat sistemi uygulamak ve mesafe başına alınan ulaşım ücretini düşürmektir.

Yoğun programı nedeniyle belki bu konuya yeterince kafa yatıramamış olan Zeydan Karalar’a biz halkın içinden gelen bu gerçekleri söyleyelim dedik.

“Dost acı söylermiş”

Biz de doğruları söylüyoruz…

Source: Mehmet Serbes


Emekli bayram ikramiyesi ödemeler ne zaman yapılacak?

Milyonlarca emeklinin merakla beklediği zamlı bayram ikramiyesi için süreç hızlandı. TBMM Genel Kurulu”nda görüşülmeye başlanacak torba yasa teklifinde yer alan düzenlemenin, çarşamba günü geç saatlerde yasalaşması bekleniyor. Yasal düzenlemenin Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmesiyle birlikte ikramiye ödemelerinin tarihi de netleşecek.

BAYRAM İKRAMİYESİ NE ZAMAN HESAPLARA YATACAK?

Ramazan Bayramı”nın 30 Mart’ta başlaması nedeniyle ikramiye ödemelerinin bayram öncesinde yapılması planlanıyor. Meclis sürecinin tamamlanmasının ardından, 24-28 Mart tarihleri arasında ödemelerin gerçekleştirilmesi öngörülüyor.

Kurban Bayramı için de aynı uygulama geçerli olacak. 6-9 Haziran tarihlerine denk gelen bayram öncesinde, 2-5 Haziran arasında ikramiyeler hesaplara yatacak.

SSK, Bağ-Kur ve Emekli Sandığı mensuplarının ödemeleri, tahsis numarasına göre farklı günlerde gerçekleştirilecek. Kesin ödeme tarihleri, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) tarafından açıklanacak.

KİMLER BAYRAM İKRAMİYESİ ALACAK?

Bayram ikramiyesi yalnızca emeklilere değil, belirli sosyal desteklerden yararlanan vatandaşlara da ödenecek. İşte ikramiyeden faydalanacak gruplar:

Emekli aylığı alanlar
Yaşlılık aylığı alanlar
Vazife malullüğü ve malullük aylığı alanlar
Ölüm aylığı hak sahipleri
Sürekli iş göremezlik geliri alanlar
Şehit yakınları ve gaziler
Muharip gaziler ve güvenlik korucuları
Şampiyon sporcular ve terör mağdurları

DUL VE YETİM MAAŞI ALANLAR NE KADAR İKRAMİYE ALACAK?

Bayram ikramiyesi, emeklilere 4 bin TL olarak ödenecek. Ancak dul ve yetim maaşı alanlar, hisse oranlarına göre ödeme alacak:

Eşten maaş alanlar: Yüzde 75 oranında (3 bin TL)
Hem emekli olup hem eşten maaş alanlar: Yüzde 50 oranında (2 bin TL)
Yetimler: Yüzde 25 oranında (1.000 TL)

İki ayrı maaş alanlar, en yüksek maaş üzerinden ikramiye alma hakkına sahip olacak.

TOLAM NE KADAR İKRAMİYE ÖDENECEK?

Bu yıl emeklilere ödenecek toplam bayram ikramiyesi 134,5 milyar TL olarak hesaplanıyor. 2024 yılında, Ramazan ve Kurban Bayramlarında toplam 84,2 milyar TL ödeme yapılmıştı.

Geçtiğimiz yıl Ramazan Bayramı’nda 15 milyon 536 bin 593 emekliye 42 milyar 233 milyon TL, Kurban Bayramı’nda ise 15 milyon 453 bin 870 emekliye 41 milyar 998 milyon TL ikramiye ödenmişti.

Bu yıl artırılan ikramiye tutarıyla birlikte, emeklilerin bayram öncesi nefes alması hedefleniyor.

Source: Derleyen: Büşra Kapan


Nerden tutsan elinde kalacak aday

CHP’ye göre Türkiye’nin en önemli sorunları; Ekrem İmamoğlu’nun olmayan seçimin CHP cumhurbaşkanı adayı olabilmesi, diplomasında pürüz çıkmaması, CHP’li belediyelerde usulsüzlük ve yolsuzluk iddialarına ve ihbarlarına karşın savcılıkların işlem yapmaması, Ekrem İmamoğlu’nun karşısına CHP içinden başka bir rakip çıkmaması ve 2023 Kasım ayında yapılan büyük kurultayın şaibe iddiaları ile iptal edilmemesi olarak sıralayabiliriz.

Sizce de çok yorulmadık mı?

Ya da çok sıkılmadık mı?

Açıkçası ben bu konuları konuşmaktan, tartışmaktan dolayı yorgun ve sıkkınım…

Türkiye’nin çevresinde olan biten gelişmeleri, sokaktaki hayat pahalılığına dair somut adımları, emeklilerin yaşam koşullarının daha iyi olmasını, Afrika, Türkistan coğrafyası ve Balkanlar’da atılan devasa adımların Türkiye’nin ekonomisine ve geleceğine olan katkılarını daha sık konuşmayı ve yazmayı tercih ederim.

Küresel bir güç olma yolunda emin adımlarla ilerleyen Türkiye’nin, yürüyüşüne kimlerin hangi nedenlerle engeller koymaya çalıştıklarını konuşmayı daha yararlı bulurum.

Terörsüz Türkiye’nin açacağı yeni ufukların; kime yarar, kime büyük bir darbe olacağı konusunun daha sık gündemde kalmasını isterim.

Ama maalesef CHP, bize bu fırsatı vermiyor.

Küresel koalisyon da istemiyor ya da yeterince araştırma yapmamış….

Küreselcilerin Türkiye’deki iş birlikçileri arasındaki bazı muhalefet partilerinin başında gelen CHP’nin cumhurbaşkanı adayı, yani planlarını sekteye uğratan Recep Tayyip Erdoğan’dan kurtulabilmek için tüm gücüyle destek verecekleri isim oldukça sorunlu biri olarak belirlenmiş gibi gözüküyor…

Küreselciler de kendisini tercih etmeden önce; nereden tutarsanız elinizde kalma ihtimali güçlü olan bu ismi yeterince araştırmadıkları için pişmanlık duyup, halihazırda alternatiflerine bakıyor mudur?

Bence her iki sorunun da cevabı; ‘evet’…

Diploması şaibeli, irtibatlı olduğu kişiler ve yönettiği kurumlarda yolsuzluk ve usulsüzlük ile ilgili birçok dava ve soruşturma devam eden bir isim olması bakımından tutulması zor bir dal İmamoğlu…

Diploma konusu da kendi içinde neresinden bakarsan bak; istediğiniz kadar uğraşın yamuklukları düzeltmek çok mümkün gözükmüyor.

Zaten o kadar hukukçu (İmamoğlu’nun avukatları) toplanıp bir türlü tutarlı bir bakış ortaya koyamadı.

Lakin bir başka pürüz de yeterince araştırmadıkları Ekrem İmamoğlu’nun divan başkanı olduğu CHP Kurultayı’nın da iptal olma ihtimali bu araştırmaların neticelenmesini güçleştiriyor.

Yani Ekrem İmamoğlu aday olamazsa; onun mağduriyetini eline bavul olarak alması planlanan ‘Özgür Özel’in cumhurbaşkanı adayı olması’ tezi de kurultayın iptal olması ile suya düşebilir.

Yazık bu ülkeye nasıl bir muhalefete denk geldik…

Bunlar yüzünden adeta muhalefet uzmanı olduk çıktık.

Zaten bugünlerde bir aday arayışına girmenin çok da mantığı olmadığı gibi; vatandaş nezdinde sokakta böyle bir merak olmadığını gözlemliyorum.

CEVAPLANMASI GEREKEN SORULAR

Türkiye’nin ana muhalefet partisi veya cumhurbaşkanı aday adayı eğer bir yanlış yaptıysa, suç işlediyse gereğinin yapılmasından münezzeh mi?

Sizden ya da benden daha ayrıcalıklı mı?

Toplantılar nasıl finanse ediliyor?

Jet uçağı ile yapılan seyahatler, miting alanlarındaki sahne kurulumları, muhalif televizyon kanallarının yayınını kesip Ekrem İmamoğlu’nun konuşmalarını canlı yayınlaması karşılığında ödenen bedeller, salonların kira maliyetleri, salonda katılımcılara dağıtılan hediyeler bunların ödemeleri kim ya da hangi kurum tarafından gerçekleştiriliyor?

Ya da biraz daha somutlaştıralım.

CHP Genel Merkezi ödüyorsa, ön seçim için ülke turuna çıkmış bir aday adayının parti tarafından finanse edilmesi ne kadar doğru?

İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından ödeniyorsa; İstanbulluların kaynaklarını kendi siyasi kariyer planında kullanmak hukuki ve ahlaki mi?

İBB’nin bu tarz konularda köşeye sıkıştığında ortaya attığı sponsorları var malum…

Sponsorlar karşılıyorsa, ne karşılığında sponsor olunuyor? Sponsorlar, başka işler için İBB’ye fatura kesiyor mu?

Bu soruların cevabının bulunması gerekir?

Source: Ferhat Murat


Mart ayına ait SED ödemeleri hesaplara yatırıldı

Bakan Göktaş, yaptığı yazılı açıklamada çocuklara yönelik hizmetlere özel önem verdiklerini ve çocukların farklı ihtiyaçlarını gözeterek hizmetleri çeşitlendirdiklerini belirtti.Çocukların aile ortamında büyümelerinin, toplumsal değerlerin korunmasında önemli bir rolü olduğunu hatırlatan Bakan Göktaş, ‘Sosyal Ekonomik Destek’ hizmeti ile çocukları, ailelerinin yanında ve sosyal çevreleri içerisinde desteklediklerini ifade etti.1 milyar 224 milyon lira tutarındaki destek ödemesi hesaplara yatırıldı Bankadan altın alım satımına yeni düzenlemeBakanlık olarak, çocukların eğitimli, sağlıklı ve kendine güvenen birer fert olarak yetişmeleri, güvenli ve sevgi dolu bir aile ortamında büyümeleri için gayretle çalıştıklarının altını çizen Bakan Göktaş, bu kapsamda, “Çocukların sosyal açıdan desteklenmesi, eğitimde fırsat eşitliğinin sağlanması, sanatsal, kültürel ve sportif faaliyetlere erişimlerinin kolaylaşması için mart ayına ilişkin 1 milyar 224 milyon lira tutarındaki Sosyal ve Ekonomik Destek (SED) ödemesini hesaplara yatırdık” dedi.Son dakika: İsrail ateşkesi bozdu, piyasalar karıştı! Altında son durum, yeni zirve…Dolar yatay, euro 40 TL”nin üstünde!

Source: Özgür Gündüz


Netanyahu”nun neden saldırı emri verdiği ortaya çıktı! Meğerse Ben-Gvir içinmiş

İsrail merkezli Kanal 12″nin iddiasına göre İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun Gazze’ye yönelik yeniden başlattığı saldırıların asıl sebebinin, aşırı sağcı Itamar Ben-Gvir’i hükümete geri döndürmek olduğu öne sürüldü. Netanyahu’nun saldırı emrinin arkasında, hükümet içindeki dengeleri sağlamak ve Ben-Gvir’in desteğini yeniden kazanmak amacıyla planlandığı belirtildi. NETANYAHU”NUN SALDIRI NİYETİ ORTAYA ÇIKTI İsrail savaş uçakları, Gazze Şeridi’nin güneyindeki Refah ve Nuseyrat mülteci kampına ağır hava saldırıları düzenledi. Saldırılarda 360’dan fazla Filistinli hayatını kaybetti. Kurbanlar arasında çok sayıda kadın ve çocuk bulunuyor. İsrail merkezli Kanal 12″nin haberine göre, Netanyahu’nun saldırı kararının arkasındaki asıl motivasyon, hükümet içindeki desteğini pekiştirmek ve Ben-Gvir’i hükümete geri döndürmek. Hadash-Ta’al Başkanı Ayman Odeh, “Netanyahu, Ben-Gvir’i hükümete geri döndürmek için Gazze’ye savaş açtı. Arap halkı, bu savaşı durdurmak için hükümete karşı protesto başlatmalı” dedi. #r-1087970# “BEN-GVİR”İN DÖNÜŞÜ İÇİN SAVAŞ BAŞLATILDI” Aşırı sağcı Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir, saldırıların “doğru ve haklı” olduğunu savundu. Ben-Gvir, “Gazze’de savaşa dönmek doğru bir adım. Bu operasyon, İsrail’in güvenliğini sağlamak için gerekliydi” diyerek Netanyahu”nun kararına açık destek verdi. ATEŞKES RESMEN BOZULDU Hamas, İsrail’in saldırılarıyla ateşkesi kasıtlı olarak bozduğunu belirtti. Filistin İslami Cihad ise İsrail’in 19 Ocak’tan bu yana yürürlükte olan ateşkesi bilerek sabote ettiğini açıkladı. Hamas, İsrail”in Gazze”de savunmasız sivillere yönelik “haince” bir saldırı gerçekleştirdiğini savundu. GAZZE”DE BOMBARDIMAN: YÜZLERCE ÖLÜ VE YARALI Gazze’deki Hükümet Medya Ofisi, saldırılarda ölenlerin çoğunun kadın, çocuk ve yaşlılardan oluştuğunu ve bazı ailelerin tamamen yok edildiğini açıkladı. Tıbbi kaynaklar ise 360’dan fazla kişinin öldüğünü ve çok sayıda yaralının hastanelere ulaştırılamadığını bildirdi. Medya ofisi, “İsrail’in bu acımasız saldırıları, sadece yıkım ve öldürme dilinden anladığını bir kez daha göstermiştir” açıklamasını yaparak uluslararası toplumu harekete geçmeye çağırdı. İSRAİL, REFAH SINIR KAPISINI KAPATTI İsrail, Gazze”ye yönelik yoğun hava saldırılarının ardından Refah Sınır Kapısı”nı bireylere kapattı. Tıbbi kaynaklar, bu karar nedeniyle ağır yaralıların tahliye edilemediğini ve sağlık hizmetlerinde ciddi aksamalar yaşandığını bildirdi. NETANYAHU”DAN BAKANLARA TALİMAT İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu”nun, bakanlarına Gazze’de yeniden başlayan çatışmalarla ilgili medyaya açıklama yapmaktan kaçınmaları talimatını verdiği bildirildi. SALDIRI ÖNCESİ ABD”YE DANIŞTI Beyaz Saray Sözcüsü Karoline Leavitt, İsrail”in ateşkesi bozarak Gazze Şeridi”ne düzenlediği saldırılara dair açıklamada bulundu. ABD”nin bu saldırılar hakkında önceden bilgisi olduğunu teyit eden Leavitt, İsrail”in saldırılar konusunda Beyaz Saray ve Trump yönetimine danıştığını söyledi. Leavitt, “Kıyamet kopacak” ifadesini kullanarak, Trump”ın İsrail”e destek olmaktan korkmadığını belirtti. ESİR AİLELERİNDEN ATEŞKES ÇAĞRISI İsrailli Mahkum Aileleri Kurumu, İsrail”in yeniden başlayan saldırılarında esirlerin hayatının tehlikeye girdiğini belirterek ateşkese geri dönülmesi çağrısında bulundu. ABD ise saldırıların sorumluluğunu Hamas’a yükledi. Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Sözcüsü Brian Hughes, “Hamas, ateşkesi uzatmak için rehineleri serbest bırakabilirdi ama bunun yerine reddetmeyi ve savaşı seçti” dedi. İSRAİL”DE AŞIRI SAĞCI SİYASETÇİLER SALDIRILARI DESTEKLEDİ İsrail”in aşırı sağcı Maliye Bakanı Bezalel Smotrich, Gazze”ye yönelik yoğun saldırıların yeni Genelkurmay Başkanı tarafından planlanan bir süreç olduğunu açıkladı. Smotrich, “Bu savaş, eskisinden tamamen farklı olacak” dedi. Ben-Gvir ise Netanyahu”nun saldırı kararı için, “Bu savaş kararı tamamen haklıdır. İsrail”in güvenliği için bu adımı atmak zorundaydık” diyerek hükümetin kararını açıkça destekledi. Öte yandan Gazze’deki saldırılar uluslararası toplumda tepkiyle karşılanırken, Birleşmiş Milletler ve insan hakları grupları İsrail’e saldırıları derhal durdurma çağrısında bulundu.

Source: Türkiye Gazetesi


Panda ne yer, ne ile beslenir?

Pandalar, dünya genelinde en çok ilgi çeken ve nesli koruma altında olan hayvanlardan biridir. Özellikle Çin’in dağlık bölgelerinde yaşayan bu sevimli memeliler, beslenme alışkanlıklarıyla oldukça özeldir. Pandaların ana besin kaynağı bambu olsa da beslenmeleri yalnızca bununla sınırlı değildir. Doğada ya da koruma altında yaşayan pandaların beslenme düzenleri farklılık gösterebilir. Peki, pandalar en çok ne yemeyi sever ve hangi gıdalardan uzak durmalıdır? PANDALAR NE YER VE HANGİ BESİNLERİ TÜKETEBİLİR? Pandaların temel besin kaynağı bambudur. Günlerinin büyük bir kısmını yemek yiyerek geçiren bu hayvanlar, oldukça özel bir diyetle beslenir. İşte pandaların tüketebileceği bazı besinler: Bambu: Pandaların diyetinin yaklaşık %99’unu oluşturur. Meyve: Özellikle elma, armut ve muz gibi meyveler ara sıra tüketilebilir. Sebzeler: Havuç ve tatlı patates gibi sebzeler, kontrollü miktarlarda verilebilir. Protein kaynakları: Koruma altındaki pandalara zaman zaman yumurta ve küçük miktarlarda et verilebilir. Özel besin takviyeleri: Pandaların yeterli besin alabilmesi için hayvanat bahçelerinde özel takviyeler kullanılır. Bu besinler, pandaların sağlıklı kalmasını sağlayan en önemli öğelerdir. Ancak, doğal yaşam alanlarında genellikle yalnızca bambu ile beslenirler. PANDALAR NE YEMEZ VE HANGİ GIDALAR ZARARLIDIR? Pandalar, hassas sindirim sistemleri nedeniyle belirli yiyecekleri tüketemezler. İşte onların uzak durması gereken bazı besinler: Süt ve süt ürünleri: Sindirim sistemleri laktozu tolere edemez. Şekerli ve işlenmiş gıdalar: Doğal beslenme alışkanlıklarına aykırıdır ve sağlıksızdır. Baharatlı yiyecekler: Sindirim problemlerine ve mide rahatsızlıklarına yol açabilir. Çiğ et: Doğada tamamen otçul beslendikleri için çiğ et sindirimlerini zorlaştırabilir. Tahıllar ve unlu mamuller: Sindirim sistemleri tahılları verimli bir şekilde işleyemez. Çay ve kahve gibi kafeinli içecekler: Sindirim sistemleri ve sinir sistemleri üzerinde olumsuz etkilere neden olabilir. Bu gıdalar, pandaların metabolizmasına zarar verebileceği için kesinlikle verilmemelidir. PANDALAR EN ÇOK NE YEMEYİ SEVER? Pandalar doğada ve esaret altında en çok bambu yemeyi severler. Ancak, bambunun yanı sıra meyve ve sebzeleri de keyifle tüketebilirler. Bambu: Pandaların en sevdiği ve en çok tükettiği besindir. Tatlı patates: Özellikle koruma altındaki pandalar için sağlıklı bir alternatiftir. Elma ve armut: Doğal şeker içeriği sayesinde zaman zaman tüketmeyi severler. Bal: Kontrollü miktarda verildiğinde pandalar için oldukça çekici bir besindir. Ancak, pandaların bu gıdaları aşırı miktarda tüketmemesi sağlanmalı ve diyetleri doğal beslenme düzenlerine uygun şekilde düzenlenmelidir. PANDALARIN BESLENMESİNDE DİKKAT EDİLMESİ GEREKENLER Pandaların sağlıklı bir yaşam sürebilmeleri için beslenmelerinde bazı noktalara dikkat edilmelidir: Bambu çeşitliliği: Pandalar farklı bambu türleriyle beslenmelidir. Su tüketimi: Yeterli miktarda su içmeleri sağlanmalıdır. Dengeli diyet: Meyve ve sebzeler ölçülü şekilde verilmeli, aşırıya kaçılmamalıdır. Takviyeler: Esaret altında yaşayan pandalar için özel takviyeler uygulanmalıdır. Sindirim hassasiyeti: Pandaların sindirim sistemine zarar verebilecek yiyeceklerden kaçınılmalıdır. Doğal ortamda beslenme: Mümkün olduğunca doğal besinler tüketmeleri sağlanmalıdır. Pandalar, beslenme alışkanlıkları açısından oldukça hassas hayvanlardır. Diyetlerinin büyük bir kısmını bambu oluştururken, meyve ve sebzeler de ara sıra tüketebilecekleri gıdalar arasındadır. Peki, pandalar ne yememelidir? Süt ürünleri, işlenmiş gıdalar ve baharatlı yiyecekler pandalar için uygun değildir. Doğru beslenme alışkanlıkları ile pandaların sağlığı korunabilir ve yaşam süreleri uzatılabilir. Pandaların doğal ortamlarına en uygun şekilde beslenmeleri, onların sağlıklı gelişimi açısından kritik öneme sahiptir.

Source: Habertürk


Mart ayı Sosyal ve Ekonomik Destek ödemeleri yapıldı

Bakan Göktaş, yaptığı yazılı açıklamada, çocuklara yönelik hizmetlere özel önem verdiklerini ve çocukların farklı ihtiyaçlarını gözeterek hizmetleri çeşitlendirdiklerini belirtti.Çocukların aile ortamında büyümelerinin, toplumsal değerlerin korunmasında önemli bir rolü olduğunu vurgulayan Göktaş, destek hizmetiyle çocukları, ailelerinin yanında ve sosyal çevreleri içerisinde desteklediklerini aktardı.Bakanlık olarak, çocukların eğitimli, sağlıklı ve kendine güvenen birer fert olarak yetişmeleri, güvenli ve sevgi dolu aile ortamında büyümeleri için gayretle çalıştıklarını belirten Göktaş, “Çocukların sosyal açıdan desteklenmesi, eğitimde fırsat eşitliğinin sağlanması, sanatsal, kültürel ve sportif faaliyetlere erişimlerinin kolaylaşması için mart ayına ilişkin 1 milyar 224 milyon lira tutarındaki Sosyal ve Ekonomik Destek ödemesini hesaplara yatırdık.” ifadelerini kullandı.

Source: Www.star.com.tr


İstanbul’da kocaya ayakkabı bağcıklı işkence: Kadının ailesi ikiliyi gizli gizli izlemiş!

Pendik”te 18 Ağustos 2023 günü yaşanan olayda iddialara göre, evli olan ancak bir süredir ayrı yaşayan Cesim U.(32) ve Hanife U.(42), buluşmak üzere randevulaştı. Ancak Hanife U., görüşmeye yalnız gitmek yerine kardeşleri Fatma A.(43), Murat A.(40) ve yeğeni Batuhan A.(25) ile birlikte gitti. Hanife”nin yakınları, görüşmeyi uzaktan takip etti. AYAKKABI BAĞCIKLARINI BAĞLAYIP DARP ETTİLER Buluşma sırasında, Cesim U.”ya ait bir telefonun iadesi meselesi nedeniyle taraflar arasında tartışma çıktı. Seslerin yükselmesi üzerine Fatma, Murat ve Batuhan A. da olaya dahil oldu. Kavgaya dönüşen olayda, Cesim U., iddiaya göre karısının akrabaları tarafından ayakkabıları bağcıkla bağlanarak tekme ve yumruklarla darp edildi. KEMİKLERİNİ KIRACAK KADAR Bunun üzerine kanlar içinde yere yığılan Cesim U., savcılığa başvurarak karısı ve akrabalarından şikayetçi oldu. Başlatılan soruşturma kapsamında alınan Adli Tıp raporuna göre Cesim U.”nun, basit bir tıbbi müdahale ile giderilemeyecek şekilde yaralanarak orta derece 2. kemik kırığı tespit edildiği belirtildi. BAĞCIKLI SALDIRIYA KARŞI BIÇAKLI YARALAMA Olay sırasında müşteki şüpheli Murat A.”nın, Cesim U.”ya hakaret ettiği, bunun üzerine Cesim U.”nun da emanete kayıtlı bıçakla Murat A.”yı yaraladığı, Adli Tıp raporunda, Murat A.”nın ise aldığı yaranın basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek düzeyde olduğu kaydedildi. AİLECEK DAVALIK OLDULAR Savcılık hazırladığı iddianamede şüpheliler Fatma A., Hanife A. ve Batuhan A.”nın “kasten yaralama” suçundan 4 yıl 6 aya kadar hapsini isterken müşteki şüpheli Murat A.”nın “kasten yaralama” ve “hakaret” suçlarından 6 yıl 6 aya kadar, müşteki şüpheli Cesim U.”nun ise “basit yaralama” suçundan 1 yıl 6 aya kadar hapisle cezalandırılmasını talep etti. Savcılık ayrıca, olay sırasında kullanılan bıçağın zoralımına (müsaderesine) ve bağcığın iadesine karar verilmesini talep etti.

Source: Seda Nur Günaydin