“Toplumsal Sorunlar Gündemi – Gazze’den Depremle Mücadeleye”

“Gazze”de çocuklar açlıktan ölüyor”

Birleşmiş Milletler (BM) Yakın Doğu daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA) Genel Komiseri Philippe Lazzarini, X hesabından yaptığı açıklamada, Gazze deki acil insani yardım ve temel malzemelerin ihtiyacına değindi. Gazze de çocuklar açlıktan ölüyor. ifadesini kullanan Lazzarini, Gazze de kadın ve çocukların yemek almaya çalıştığı bir fotoğrafı paylaştı. Lazzarini, İsrail hükümeti, (Gazze ye) gıda ve diğer temel ihtiyaçların girişini engellemeye devam ediyor. ifadesini kullandı. Gazze de yaşanan açlığa dikkati çeken Lazzarini, Bu siyasi sebeplerden insan eliyle oluşturulmuş aç bırakmadır. değerlendirmesinde bulundu. Lazzarini, İsrail in neredeyse 2 aydır Gazze ye insani yardım ve temel ihtiyaçların girişini engelleyen bir kuşatma uyguladığına vurgu yaparak, yardım ulaştırılması çağrılarının dikkate alınmadığını belirtti. BM Dünya Gıda Programı (WFP), Gazze deki gıda stoklarının tamamen tükendiğini, son malzemelerin yemek pişirilen mutfaklara ulaştırıldığını açıklamıştı. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus da Gazze de korkunç ve ümitsiz bir ana ulaşıldığını bildirmişti. Gazze de insani kriz her geçen gün derinleşiyor İsrail, Hamas ile sağlanan ateşkes ve esir takası anlaşmasının 42 günlük birinci aşamasının sona ermesinin ardından 2 Mart tan itibaren Gazze Şeridi ne insani yardımların girişini durdurma kararı aldı. İsrail ordusunun 7 Ekim 2023 ten bu yana düzenlediği saldırılarda 2,3 milyon nüfusa sahip Gazze Şeridi nde yaklaşık 2 milyon kişi yerinden edildi. Sivil altyapıyı ve hastaneleri de hedef alan İsrail, Gazze de insani bir felakete neden oldu. Bölgeye su ve elektrik tedarikinin kesilmesi ve sınır kapılarının kapalı tutulması Gazze deki Filistinlilerin yaşadığı zor şartları daha da derinleştiriyor. İsrail ordusu, Gazze Şeridi nde 19 Ocak ta yürürlüğe giren ateşkesin ardından 18 Mart sabahı şiddetli saldırılarına yeniden başladı. Saldırıların tekrar başlatılmasından itibaren çoğunluğu yaşlı, kadın ve çocuk olmak üzere 2 bin 62 Filistinli hayatını kaybetti, 5 bin 375 kişi yaralandı. İsrail in, Gazze Şeridi ne 7 Ekim 2023 ten bu yana düzenlediği saldırılarda ise yaşamını yitiren Filistinlilerin sayısı 51 bin 439 a, yaralıların sayısı 117 bin 416 ya yükseldi. Fotoğraf, AA tarafından servis edilmiştir.

Source: Habertürk


AFAD’ın Stratejik Planı’nda afet planlarının pratikteki sorunlarına dikkat çekildi: “Teori var, pratik yok”

İstanbul depremi sonrası afetlere ne kadar hazırlıklı olunduğu yeniden tartışılırken, AFAD’ın Stratejik Planı’nda bu konuda yapılan tespitler dikkat çekti. Planda; “afetlere müdahale planlarına göre sorumlu olan kurumların verilen sorumlulukları yerine getirmeye uygun personel ile ekipman kaynağının olmadığı ve afet yönetim planlarının hazırlanma sürecinde kurumların katılımcılığı yetersiz olduğu için teoride belirlenen rollerin pratikte uygulanamadığı” belirtildi. Planda ayrıca afete müdahale sürecini hızlandırmak için oluşturulacak olay yeri yönetim sistemi için kurumlar arası geniş alan telsiz haberleşmesini sağlayacak bir sistem bulunmadığı da kaydedildi.İstanbul depremi sonrası afetlere ne kadar hazırlıklı olunduğu yeniden tartışma konusu oldu. Bu noktada AFAD’ın 2024-2028 Yılı Stratejik Planı’nda yer alan tespitler yeniden gündeme geldi. Planda “Toplumsal farkındalığı artırarak afet ve acil durumlara hazırlıklı olmak” hedefi için “gerçekleşecek büyük bir afet sonrasında eğitimleri gerçekleştirecek yeterli eğitmen bulunamadığı” belirtildi. Afetlere müdahale planlarının uygulanabilirliğini ölçmek için tatbikatlar yapma hedefi konulan planda, “bürokrasi ve karar alma mekanizmalarının yavaşlığından” yakınıldı. Ayrıca “sorumlu kurum ve birimlerin görevlerini yeterince benimsemediği ve sorumluluklarını yerine getirebilmeleri için uygun personel ve ekipman kaynağının olmadığı” kaydedildi. Stratejik planda, afet yönetim planlarının hazırlanma sürecinde kurum ve kuruluşların katılımcılığının yetersiz olduğu da belirtilerek, bunun sonucunda “teoride belirlenen rollerin pratikte uygulanamadığı” aktarıldı. ‘BTK FREKANS TAHSİSİ YAPMIYOR’Afetlere müdahale süreçlerinin hızlı, etkin ve koordineli yürütülmesini sağlamak için ise plana “olay yeri yönetim sistemi” oluşturma hedefi konulduğu görüldü. Ancak bu hedefin “risk” bölümünde Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) tarafından “frekans tahsisi yapılmadığı ve kurumlar arası geniş alan telsiz haberleşmesini sağlayacak bir sistem bulunmadığı” kaydedildi. Öte yandan; planda AFAD personelinin yaşadığı olumsuzluklara da yer verildi. Bu kapsamda afet ve acil durumlarda görevlendirilmelerin adaletli yapılmadığı ve ucu açık görevlendirmeler sonucu personel motivasyonunun olumsuz etkilendiği belirtildi. Özverili çalışanların yanında “âtıl personellerin olmasının iş barışını bozduğu ve afetlerde görevlendirilen personele hak ettiği maddi/manevi desteğin verilmediği” aktarıldı.

Source: Sarp Sağkal


Yaşanan depremler çocuklarda travmaya neden olabilir

Çocuk ve Genç Psikiyatristi Türkiye Psikiyatri Derneği (TPD) Ruhsal Travma ve Afet Çalışma Birimi Üyesi Uzm. Dr. Aybüke Tuğçe Mustan, “Depremin çocuklar üzerindeki etkileri çocuktan çocuğa birçok faktöre bağlı olarak değişir. Erken dönemde donakalma, tepkisizlik görülebileceği gibi kaygı, korku, öfke gibi duygular da uyanabilir. Orta ve uzun vadedeki etkileri sürecin nasıl yönetildiğine, kayıpların şiddetine göre değişir. Arkadaş ve aile ilişkilerinde bozulma, yaşına uygun becerilerin kaybı, çevreye veya kendi bedenine yabancılaşma şeklinde kopma belirtileri, odaklanma ve öğrenmede zorluklar, uyku sorunları da görülebilir” diye konuştu.

Source: Damla Polat


Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu’nun ‘aile tanımına’ sert tepki geldi: Cehaletle açıklanamaz

Kadın dernekleri ve avukatlar,Sağlık Bakanı KemalMemişoğlu’nun aile yapısıylailgili yorumlarına tepki gösterdi. BirTV kanalında önceki günaçıklamalarda bulunanMemişoğlu, “Eğerçocuğunuz yoksa aileolamıyorsunuz, sadecekarı koca oluyorsunuz”dedi. Sezaryen hakkındada konuşan Memişoğlu, tıbbizorunluluk olmadıkça sezaryendoğumun tercih edilmemesigerektiğini söyledi.İŞİN İÇİNE RUH DA GİRDİYalova’da doğurganlık oranlarının düşük olduğunu ve nüfusunun artmadığı söyleyen Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu, “Ailenin ruhunu çocuk yansıtıyor biraz. Kimseyi rencide etmek, zorlamak istemeyiz. Ama aile, eşin, karı kocanın olduğu ama oraya çocuğun da olması durumunda ruhun da güzelleşeceği bir ortam” dedi. SARIHAN: ÖTEKİLEŞTİRME29 Ekim Kadınları DerneğiGenel Başkanı avukat ŞenalSarıhan, bakanın ifadelerinin“ötekileştirme” olduğunuvurguladı. Sarıhan, “Açıklamalarıtamamen siyasi bir girişim olarakgörüyoruz ve desteklemiyoruz.Eğer çocuksuzsanız aile değilsiniz.Böyle bir anlayış olamaz. Aile ikikişiden de oluşur. Aile üç kişidende oluşur” diye tepki gösterdi.Avukat Selin Nakıpoğlu, “Çocuksahibi olup olmayacağımıza, kaççocuk doğuracağımıza AKP’ninsağlık bakanı mı karar veriyor?Hadi oradan. Onun dönemindebebekler sağlık sistemindemafyatik suç örgütleri tarafındanpara için öldürüldü” dedi.Bu yaklaşımın “cehaletle”açıklanamayacağını belirtenCHP’li Gamze Taşcıer ise yaptığıyazılı açıklamada şunları söyledi:“Herhangi bir sebeple çocuğuolmayan milyonlarca kadını insanolarak görmeyen bu hastalıklıyaklaşımı reddediyoruz. Kadınlarsizin ‘kutsal aile’ takıntınızınkölesi değildir! Devletin görevi,yurttaşlarını doğurmaya zorlamakdeğil, yaşam hakkını ve eşitliğikorumaktır.”BAKANIN GÖREV TANIMI DEĞİLKadın Cinayetlerini DurduracağızPlatformu, “Sağlık bakanı kaççocukla aile olunabileceğinden oçocuğun nasıl doğması gerektiğinekendi görevi olmayan birçokkonuda fikirlerini ortaya saçmış.Sağlık bakanı, bu ülkede yenidoğanbebeklerin başına kâr uğruna nelergeldiğini konuş. Aylarca hastanerandevusu alamayan yurttaşlarıkonuş. Kadınların nasıl ve kaççocuk doğuracağı senin hangigörev tanımından haddin oluyor”paylaşımında bulundu.İDEOLOJİK BİR DAYATMADIRTürkiye Kadın DernekleriFederasyonu, sosyal medyaüzerinden bakanın ifadelerinetepki gösterdi. Federasyon,“Her bireyin çocuk sahibi olupolmama hakkı vardır. Kimi sağlıknedenleriyle, kimi tercihiyle çocuksahibi olmaz; bu karara saygıduymak devlet görevlilerininasli sorumluluğudur. Bakanlıkkoltuğunda oturan birininbu gerçeği bilmemesi ise yabilgisizliktir ya da ideolojik birdayatmanın göstergesidir. Kiminaile olup olmadığına karar verecekson kişi sizsiniz çünkü biz ne sizinzihninizdeki aileye sığıyoruz ne desizin dar dünyanıza“ dedi.

Source: Rengin Temoçin


Gazze’de gıda stokları tükendi

Siyonist İsrail”in soykırımı altındaki Gazze Şeridi”nde korkulan oluyor. 2.3 milyon Filistinli şimdi de kıtlıkla karşı karşıya. İsrail”in 2 Mart”tan bu yana hiçbir insani yardımın girişine izin vermediği Gazze”de yiyecekler tükenmeye başladı. Dünya Gıda Programı tarafından dün yapılan açıklamada “Gazze”de gıda stoklarımız tamamen tükendi. Bugün, son malzemeler sıcak yemek pişirilen mutfaklara ulaştırıldı” denildi. Dünyanın gözü önünde Gazze Şeridi”nde 1 milyon çocuk açlıktan ölümle karşı karşıya bırakıldı. AÇLIKTAN HER AN ÖLEBİLİR İsrail”in yoğun saldırı altında tuttuğu Gazze Şeridi”nde sınır kapılarını kapatması nedeniyle ilaç ve insani yardımların girişinin olmaması 5 yaşındaki Usame Rakab”ı ölümün eşiğine getirdi. Kudüs Haber Ağı”nın X hesabından paylaşılan görüntülerde, yardım girişi olmaması nedeniyle yeterli beslenemeyen küçük Usame”nin Han Yunus kentindeki Nasır Hastanesi”nde aşırı zayıflıktan kemiklerinin sayıldığı görülüyor. Oğlunun sağlığının önceden çok iyi durumda ve kilosunun olması gerektiği seviyede olduğuna işaret eden Filistinli anne, “Usame, 14 ila 16 olması gerekirken 9 kiloya düştü” dedi. Şimdiye kadar 60″a yakın Filistinli çocuk açlıktan dolayı yaşamını yitirdi. AİLELERİ AYNI ANDA YOK EDİYORLAR İsrail”in ateşkesi tek taraflı bozduğu 18 Mart”tan bu yana 2 bin Filistinli daha şehit oldu. BM Filistinli Mültecilere Yardım Ajansı”na göre Gazze”de bir ayda yarım milyon kişi bir kez daha yerinden edildi. İsrail”in yerleşim bölgesindeki katliamlarında dün de çoğu kadın ve çocuk olmak üzere en az 60 Filistinli öldürüldü ve onlarcası da yaralandı. İsrail ordusu şafak vakti Gazze”de çadırlarını hedef aldığı 5 kişilik aileyi yok etti. İsrail özelllikle tüm aile üyeleri bir aradayken çadırları hedef alıyor.

Source: Sabah


Her şey ‘like’ için

Evinin önüne koşarak gidip beklemiştik saatlerce.Ne olup bittiğini anlamaya çalışmıştık. Neyse, geçmiş yıllar ve o zaman 1 yaşında olan oğlu da büyümüş Foster’ın.15 yaşındaki Can, babası ve üvey annesinin YouTube kanalına konuk oldu. O videoda üvey annesi tarafından kendisine sorulan sorular bence gereksizdi. “Seni doğuran annenin sevilmediğini öğrenince ne hissettin” diyor üvey anne.Pes artık!Sonra çocuğa “Travma geçirdin mi” diye soruyor. Can konuşmak istemiyor, yutkunuyor hatta bir ara videoyu terk etmeye çalışıyor ama babası “Gel gel, güzel sohbet” diyor. Yani birkaç tık ve like almak, çok izlenmek, gündem olmak için bunları yapmayın.Kalbiniz yok sizin.Acımasızsınız.Bir baba bu olana bitene nasıl sessiz kalabiliyor, çocuğunu böyle bir sohbete nasıl alet ediyor, hiç mi üzülmüyor? Çok ilginç gerçekten.Aklım almıyorDeprem oluyor ve ilk şoku atlatanlar hemen telefonlarına sarılıp sevdiklerini arıyorlar. Ama hatlar düşmüyor.Alternatif yolları deniyor insanlar. İnternet üzerinden arama yapmaya, mesajlar göndermeye çalışıyor.Üstelik bu deprem o beklenen büyük, yıkıcı deprem değilmiş. Üstelik kötü haberler almadık. Hayat ilk şokun ardından normale döndü.Ama nasıl olabilir bu?Olacak iş mi bu devirde telefonların çekmemesi…Ulaştırma Bakanı Abdülkadir Uraloğlu, “İstanbul’da üç operatörün yaklaşık 20 bin baz istasyonu var” dedi.Gördük ki buna hızlıca bir çözüm gerekiyor. Ya baz istasyonları artacak ya da başka şekilde çözüm bulunacak. Bir çözüm şart ve çok acilinden şart onu biliyorum. Çünkü böyle kriz durumlarında iletişim en önemli ihtiyaçlarımızdan biri olacak.Depremi de alet ettiler Deprem oldu ve 1 saat geçmeden telefonuma mesaj geldi. O mesajda “Seni bulamıyorum lütfen bana ulaş” yazıyordu ve altında da tıklamam için bir link vardı. Panikle tıklasan dolandırılacaksın!Peki, kim bunlar da hazır bekliyorlar. Telefonlarımıza nasıl ulaşmışlar. Benim depremden etkilenen yerde olduğumu nereden biliyorlar? Kim bilir kaç kişiye gitti o mesaj! Kim bilir kimler panikle tıkladı da canları yandı. Böyle durumlarda mesajı atan numaraya bakın. Zaten bir garipliği hemen hissediyorsunuz o garip numarayı görünce. Ne olursa olsun linklere asla tıklamayın.ÇözememişizÇarşamba günü yaşanan deprem sonrası gördük ki birçok konuyu daha çözememişiz bizler. İletişim problemini mesela… Fırsatçılığın önüne geçmeyi örneğin, çözememişiz. Toplanma yerleri konusunda bilinçsizmişiz mesela. Deprem çantası diye yıllardır bağırıyor herkes. Allah aşkına kimler dün hazırladı çantasını? Belki milyonlar… Çözememişiz o deprem anı ve sonrasında neler yapmamız gerektiğini.Şehirden kaçmak isteyenler oldu. Amaç günü kurtarmaktı, evet. Ama o bile pek mümkün olmadı. Kilitlendi çıkış yolları, bilet bulunamadı otobüse, uçağa. Bizler maalesef olan olaylardan sonra tedbir alan, ders çıkaran insanlarız. Önce bir ‘vaka’ şart bizlere. İşte bu olayda son olsun ders çıkartmak için artık lütfen! Gereken önlemler alınsın. Vallahi çok geç olacak sonra!Ne gerek vardı?Birileri uğraşıyor Can Yaman’la belli. Bazen de hak ediyor o da net.Bir dijital platformda Can Yaman’ın “El Turco” dizisi yayınlanıyordu. Ama geçtiğimiz günlerde katıldığı bir programda “İtalya mı, Türkiye mi” sorusuna “İtalya” yanıtını verince çok tepki almıştı Yaman. Şimdi o dijital platform “El Turco” dizisini yayından kaldırdığını açıkladı bu yüzden. E iyide olayın üzerinden geçmiş günler, herkes unutmuş olanı biteni.Tepki veren, vermiş. Ben aldıkları karara karışmam ama geç ve gereksiz olduğunu söyleyebilirim. Size ne? Bırakın isteyen izlesin istemeyen izlemesin…

Source: Orkun Ün


Tartışma yaratan gözaltı görüntüsüne Ankara Valiliği’nden açıklama

Ankara”da üniversite öğrencilerinin siyasetçilerin tutuklanmasını protesto için düzenlediği eylemde polis müdahalede bulundu.

Ankara Valiliği”nce, Kızılay Konur Sokak”ta akşam saatlerinde üniversite öğrencileri tarafından düzenlenen eyleme ilişkin açıklama yapıldı.

Açıklamada şunlar kaydedildi:

-25 Nisan 2025 günü saat 21.00 sıralarında Çankaya İlçemiz Konur Sokak üzerinde yasa dışı eylem yapan 300 kişilik grubun, polisin dağılmaları yönündeki uyarılarını dikkate almayarak yürüyüşe geçmeleri ve polise karşı mukavemet etmeleri üzerine, gruba müdahale edilmiştir. Olayla ilgili olarak 9 Kadın, 21 Erkek olmak üzere toplam 30 kişi gözaltına alınmıştır.

-Bazı basın ve sosyal medya organlarında, “Erkek polis memurlarının -sözde- kadın bir şahsı gözaltına aldıkları sırada, vücudunun bir kısmının görüldüğü” görsellerin yer aldığı tespit edilmiştir.

-Konu ile ilgili yapılan görüntü incelemelerinde ve çalışmalarda, gözaltına alınan şahsın 1998 doğumlu M.B. isimli erkek şahıs olduğu, eylem sırasında yüzünü kırmızı kaşkol ile kapattığı, şahsın üzerinde kot pantolon, deri ceket ve tişört olduğu tespit edilmiştir.

-Ancak gözaltı işlemi sırasında ilgili şahsın, polise direnmesi sebebiyle ortaya çıkan görüntülerinde kadın iç giyimi kullandığı anlaşılmıştır.

-Bahsi geçen şahsın daha önce de yasadışı toplumsal eylemlere karıştığı, müstehcen görüntülerin yayınlanmasına aracılık ettiğinden dolayı hakkında devam eden adli davalarının bulunduğu ve 2020 yılında yasa dışı örgüt propagandası yapma suçundan gözaltına alındığı şeklinde kayıtlar bulunduğu tespit edilmiştir.

-Kamuoyunun hassasiyetinin istismar edilerek, kasıtlı olarak yayılan bilgilere itibar edilmemesi önemle rica olunur.

Source: Sonuç Sürmeli


Deprem fırsatçılarına geçit yok! Bakanlık açıkladı

SON DAKİKA HABERİ: Ticaret Bakanlığı, İstanbul”daki depremlerin ardından deprem malzemelerinde fahiş fiyat artışı yapanlara 1,4 milyon liraya kadar idari para cezası uygulanacağını duyurdu. Bakanlık, sosyal medya hesabı üzerinden konuya ilişkin açıklama yaptı. Ticaret Bakanlığı”ndan yapılan açıklama şu şekilde:”İstanbul ilinde meydana gelen depremin ardından ilkyardım çantası, deprem çadırı ve çantası gibi malzemelerde fahiş fiyat artışı yapıldığına dair şikayetler Bakanlığımızın dikkatine sunulmuştur. Bu minvalde, Bakanlığımız derhal harekete geçerek, depremin gerçekleştiği İstanbul İl Müdürlüğümüz başta olmak üzere Ankara ve İzmir il müdürlüklerimizce sahada bahse konu ürünlerin satışını gerçekleştiren işletmeler nezdinde denetimler gerçekleştirilmiştir.Ayrıca, büyük elektronik pazar yerlerinde deprem ihtiyaç malzemelerinin satışını yapan satıcılara ilişkin de geniş çaplı incelemeler başlatılmış olup e-ticaret platformlarından bu ürünlerin satışını yapan işletmelere ilişkin olarak ivedi bilgi ve belge talebinde bulunulmuş ve sürecin takibi başlatılmıştır.Bu kapsamda alınan veriler incelendiğinde, deprem çantası, ilk yardım çantası ve deprem çadırı gibi 1079 adet üründe 236 işletmenin fiyat artışı yaptığı tespit edilmiş olup halihazırda bu işletme ve ürünlerle ilgili analiz ve inceleme çalışmaları devam etmektedir. Nihai inceleme sonucunda, 6585 sayılı Perakende Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanunun Ek 1 inci maddesinin birinci fıkrasına aykırılık tespit edilen İşletmelerin satışa sunduğu her bir ürününde yapmış olduğu fahiş fiyat artışı için Haksız Fiyat Değerlendirme Kurulunca 1.439.300 TL”ye kadar idari para uygulanabilecektir.Ticaret Bakanlığı olarak adil, şeffaf, tüketici dostu, aynı zamanda işini layıkıyla yapan ticari işletmelerimizin hakkının korunduğu bir piyasa düzeninin sağlanması adına mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğimizi vurguluyor; afet durumlarında toplumsal hassasiyeti fırsata çevirerek fahiş fiyat artışı yapan ve vatandaşlarımızı mağdur eden kişi ve kuruluşlara karşı denetimlerimizin devam edileceğini bir kez daha hatırlatıyoruz.Kamuoyuna saygıyla duyurulur.”Ticaret Bakanlığı’ndan Deprem Çantası ve Çadırı Denetimi: Fahiş Fiyata Geçit Yok!(26.04.2025) pic.twitter.com/e5GSzc6aay— T.C. Ticaret Bakanlığı (@ticaret) April 26, 2025

Source: Kadriye Ebrar Etirli


Kazakistan”ın Astana kentinde neler konuşuluyor?

Türk dünyası ile ilişkilerimizin yetersiz olduğunu anlatan önceki yazımız fazlaca geri dönüş aldı.

Okuyanlara teşekkür ederiz.

Halk asamblesinin 30. yıl dönümü nedeniyle Kazakistan”daydım.

Başkent Astana’da bir dizi görüşme gerçekleştirdim.

Sözün başında ifade etmeliyim ki Türk dünyası ile aramızdaki görünmez duvarı bir an önce kaldırmamız gerekiyor.

Burada kardeşlerimiz bizi bekliyor.

Hem soydaşlarımız hem dindaşlarımızın bulunduğu devasa bir Coğrafyadan bahsediyoruz.

Böyle bir coğrafyayı bir nevi unutulmuş terk edilmişliğe mahkum ettik. Tabii ki bunda Sovyet etkisi de var

Onlarda Sovyet baskısı bizde ise Batı sevdası yılları boşa harcamış.

Bunu söyledikten sonra birkaç cümle ile size Astana’yı ve Kazakistan”ı anlatmak isterim.

Astana aslında ülkemizde bilinen bir yer.

Suriye meselesinin en cafcaflı olduğu dönemde Astana masası kuruldu.

Bir çözüm üretildi diyemeyiz ancak diyalog masası kurulması açısından önemliydi.

Türk dünyasının merkezlerinden biri olma özelliğini taşıyan şehir yeni kuruldu.

Türkiye Kazakistan”ı yeni devlet kurulur kurulmaz yarım saat içinde jet hızıyla tanıyan ilk ülke.

Başkentin değiştirilip Astana”ya taşınması sürecinde o dönemin büyük siyasetçisi Turgut Özal”ın payı yadsınamaz.

Dolayısıyla Kazakistan”da yaşayanlar Türkiye”nin bu kadirşinaslığını hiçbir zaman unutmuyorlar.

Tabii ki bazı eksikleri olmakla birlikte modern bir görünüme sahip.

Türkiye”den gidenlere yoğun bir ilgi var.

Tabii yıllarca fetö”nün çalışma alanlarından biri olduğunu da söylemek mümkün.

Azerbaycan – Türkiye ilişkileri son dönemde ileri seviyeye çıkınca dünya siyasetinde nelerin değiştiğini herkes gördü.

Şimdi bunu ileri aşamaya taşımak lazım.

Kazakistan başta olmak üzere Türk dünyasından diğer ülkelerle yoğun bir mesai harcamamız gerekmekte.

Ama bunun olması için öncelikle kültürel yakınlaşmanın sağlanması şart.

Bizler bu kardeşlerimizle deprem, sel gibi afetlerde birlik olmayı başarıyoruz.

Ancak normal zamanlarda kültürel faaliyetlerle bunun desteklenmesi gerekiyor.

Kazakistan müziği gerçekten güzel.

Kazak sineması etik değerleri ve aile yapısına uygunluğu ile göz dolduruyor.

Bu açıdan televizyon kanallarının da bu ülkeden yapımlara bir göz atmasında fayda olabilir.

Bir konunun daha altını çizmek isterim.

Özellikle iş adamları ve eğitim için düşünüldüğünde Azerbaycan, Kazakistan Kırgızistan, Özbekistan, hepsinde de ortak özellik sokakların güvenli olması.

Asayiş olayları yok denecek kadar az.

Batı dünyasıyla karşılaştırma yapmak gerekirse bir kere güler yüz, misafirperverlik bizim geleneklerimiz de olan her şey bu dünyada mevcut.

Ama bir şekilde uzak kalınmış!

Türk devletler teşkilatının kurulmasının önemi bir kez daha ortaya çıkıyor.

Doğal zenginlikleri, yeraltı kaynakları, hareketli nüfusu ve iş olanaklarıyla Türk Devletleri batının gözdesi konumunda.

İçimizden görünen birileri ise sürekli bu dünyadan bizi ayrı tutmaya çalışıyor.
Bu çabalar kesinlikle tesadüfi ya da keyfi değil.

Emin olun ki hepsi yoğun bir algı ve ajanlık çalışmasının ürünü. ( bir başka yazıda detayları ile aktaracağım)

O yüzden akıllı olmamız lazım.

Eleştiri yapmak yerine ilişkilerimizi geliştirmeye çalışmak herkes için daha faydalı olacaktır.

Mustafa Yıldız / Haber7

Source: Mustafa Y


Deprem olduysa günde üç defa “Boş ver hapı” kullan!

Huzur bulmak zor diyenler oluyor!

Kimisi maddi sorunlar yaşadığı için huzuru olmadığını söylüyor.

Kimisinin işi yok, huzursuz; kimisi işinden memnun olmadığı için huzursuz.

Kimisi bekâr olduğundan kimisi de evli olduğu için huzursuz!

Kimisi çocuğu olmadığından kimisi çocuklarından dolayı huzursuz!

Kimisi komşusundan kaynaklı huzursuzluk içinde, kimisini de yalnızlık huzursuz ediyor.
Kimisi falan makama gelememekten huzursuz, kimisi makamın yükünden huzursuz.

Uzadıkça uzuyor; kimisi şu gerekçe ile kimisi bu gerekçe ile huzuru bir türlü bulamıyor!
Hal böyle olunca bunalım girdabına giriyor insan.

Ve soruyor hatta feryat ediyor içten içe “yok mudur huzur için bir ilaç” diye.

Var elbette: Günde 3 defa “boş ver hapı” kullanmak!

Ama öncesinde “hay hay”, “sana ne”, “gel hele” ve “dur bakalım” hallerini bilmeli ve yaşamalı ki insana huzur kapısı açılsın ve her daim açık kalsın.

“Hay hay” hâli, ahlâkça, akılca ve amelce senden güzel olan birini bulduğunda ona yakın durmaktır. Onunla haşır-neşir olmaktır. O kişiden nasiplenmektir. Ve nihayetinde onun lafına, nasihatine “hay hay” demeli ki yol ahsen ola.

Diyelim ki maddi sorun yaşandı; maddi işlerde senden daha akıllı birini bulmalı ve sormalı ne yapılması gerektiğini. Mesela, eğer evlilikte sorunlar varsa, güzel ahlâkla evini idare etmeyi başarmış birine müracaat etmeli.

Ama herkese müracaat etmek ve “hay hay” demek olmaz. Ehline “hay hay” demeli, gerisine “sana ne” demeyi bilmeli ki huzursuzluğun buzulluğu girmesin insanın gönül evine. Yani her konuyu bildiğini düşünen, her konuda “ahmak kesen”den yani cahilden yüz çevirmeli, cahilin lafına kulak asmamalı. “Cahil ile sohbet etme, canına (ruhuna) zahmet olur” kelam-ı kibarını iyi bellemeli ki huzur bozulmasın. Mesela; çocuğunla ilgili sorununu bekâr ve dolayısıyla çocuğu olmayan birine (velev ki psikolog olsun) sorman, cahile sormaktır.

Ama bazen cahilin bazı fiilleri/işleri/destekleri de işe yarayabilir. İlle cahilin değil, başka insanların fiilleri ile de ara ara huzur bulunabilir. Bu nedenle “gel hele” kapısı her daim açık tutulmalı ki o kapıdan huzur esintileri insanın gönül hanesine dolsun. “Bir elin nesi var iki elin sesi var” boşuna denmemiş! Mesela; işinde tatmin olmayan biri, işini seven ve kariyeri temiz olan bir danışman bulmalı.

Ama yine de acele etmemeli. Acele eden ecele gittiği için huzurda değil mezarda bulur kendini çünkü. Durmalı, dura dura yol almalı. “Dur bakalım” haliyle durunca insan, aklı selim düşünür. Düşünür de işlerde yavaş yavaş, sindire sindire ilerlemekle huzur bulur. Hangi çınar tohumu toprağa ekilip, “pat diye” çınar olmuş ki?

Bunları yapabilene “bana ne” (boş ver) hapı kendiliğinden verilir zaten. Yani en önemli huzur vesilesi olan “seninle ilgili olmayan şeylerden uzak durmanın hikmeti” ve böylece huzuru kaplar insanı. Haddini bilene, kimsenin had bildirmesine gerek kalmaz çünkü.

Duymadın mı “kendisini ilgilendirmeyen şeyi terk etmesi, kişinin iyi (kâmil) Müslüman oluşundandır” Hadis-i Şerifi’ni. Bu nedenle; deprem öncesinde ve sırasında kişinin kendisini ilgilendirenleri yapması “sorumluluk”, sonrasında kendisini ilgilendirmeyenlerden uzak durup “bana ne” diyebilmesi “tevekkül” anlamına geliyor. “Bana ne” deyip tevekkül edebilenlerin panik içinde olmadıklarını görürsün. Panik olmadıkları gibi panik halindekilere sığınak olup huzur verirler.

Özetle; iyi Müslüman ol ki huzur bulasın ve huzur veresin! Günde 3 defa boş ver (haddini bilme) hapı kullanırsan, Müslümanlık derecen artar; emin olasın.

Prof. Dr. Faruk TAŞCI / Haber7

Source: Faruk Ta


“Büyük deprem geliyor” diyen Naci Görür”ü hiç böyle görmediniz: Ayağı deniz suyuna değmemiş adam…

İstanbul Silivri açıklarında 23 Nisan saat 12.49″da 6,2 büyüklüğünde bir deprem olmuştu. Sarsıntının ardından megakentte yüzlerce artçı deprem kaydedildi. NACİ GÖRÜR”DEN KORKUTAN DEPREM AÇIKLAMASI Bu depremlerin beklenen Marmara depremiyle ilişkisi olup olmadığı ise merak ediliyor. Uzmanlar konuyla ilgili çeşitli açıklamalarda bulunurken Prof. Naci Görür”den korkutan değerlendirmeler geldi. “BÜYÜK DEPREMİN ZAMANINI ÖNE ÇEKTİ…” Habertürk”e konuşan Görür, “Deprem sonrası ortaya atılan farklı görüşlere inanmıyorum. Benim için tek bir gerçek vardır: Marmara’da büyük bir deprem bekleniyor. Yaşanan 6.2″lik deprem de bu büyük depremin zamanını öne çekmiştir” dedi. “AYAĞINA HİÇ DENİZ SUYU DEĞMEMİŞ” Öte yandan Kafa TV”de yayına katılan Görür, herkesin depremle ilgili fikir beyan etmesine de tepki göstererek şunları söyledi: ” Ayağına hiç deniz suyu değmemiş, hiç Marmara Denizi”ni bilmeyen adam konuşuyorsa ben ne yapayım? Benim içinde olduğum projelerde etkisi yüksek dergilerden yayım yapılmıştır. Bölünen bir bilim dünyası yok. “İstanbul”da deprem riski bitti” diyenler hangi hakemli dergide yayım yapmışlarsa önümüze koysunlar” Görür”ün bu sözleri deprem değerlendirmeleriyle gündeme gelen Şener Üşümezsoy”a söylediği iddia edilirken taraflardan herhangi bir açıklama henüz gelmedi.

Source: Gözde Nur Bayar


Klinik Psikolog Esra Ezmeci anlattı: Yeniden sevebilir insan ama aynı kalple değil!

Boşandıktan sonra yeniden sevmek mümkün mü? Boşanmak kolay bir şey değil. Kimsenin hayali evlenip boşanmak değildir zaten. İnsan birini sever, ona güvenir, hayatını paylaşır, birlikte yaşlanacağını düşünür. Ama bazen işler öyle gitmez. Kavga, kırgınlık, sessizlik… Sonra bir gün, o imza atılır ve yol ayrılır. Peki sonra? Her şey bitti mi? Yeni bir ilişki mümkün mü? Yeniden sevebilir mi insan? Bu sorular boşandıktan sonra hemen akla gelir. Kimi hemen bir ilişkiye atlar, kimi uzun süre kimseyi hayatına almak istemez. Herkesin yolu kendine özgüdür ama bazı şeyleri bilmek, bu yolu daha sağlıklı yürümeye yardımcı olabilir. İYİLEŞMEDEN İLERİ GİTMEYE ÇALIŞMALI Boşanmak bir kayıptır. Ne kadar “karşılıklı anlaştık” desek de, bir şeyin bittiği gerçeği can yakar. İçimizde hayallerimiz, anılarımız, emeklerimiz kalır. Bu yüzden hemen bir ilişkiye atlamak bazen sadece kaçmak olur. Gerçekten biriyle olmak mı istiyorsun, yoksa yalnızlıktan mı korkuyorsun? Bu sorunun cevabını kendine dürüstçe vermelisin. İnsan kendine vakit ayırmalı. Üzülmeli, sinirlenmeli, susmalı, anlatmalı… Ne gerekiyorsa o yapılmalı ki kalpte yer açılsın. Çünkü iyileşmeden kurulan her yeni ilişki, eski yaraların devamı olur. Yeniden sevebilir insan ama aynı kalple değil! GEÇMİŞİ BIRAK, BUGÜNÜ SEÇ Boşanma sonrası kurulan ilişkilerde bir diğer tuzak da “ispat” çabasıdır. Eski eşe bir şey göstermek ister insan: “Bak, ben sensiz de mutluyum.” Belki biraz gurur, belki biraz öfke… Ama aşk, bir kanıt değil. Aşk, bir karar. Eğer yeni biriyle sadece geçmişe cevap vermek için birlikteysen, bu hem sana hem o kişiye haksızlık olur. İyi bir ilişki, geçmişin gölgesinde değil, bugünün ışığında kurulur. “Ben artık hazırım, bu kişiyle yeni bir sayfa açmak istiyorum” diyebiliyorsan, işte o zaman başla. YARALARINIZI BAŞKALARI DEĞİL KENDİNİZ SARIN Yeni başlayan ilişkilerde sık sık şu olur: “Eski eşim şöyleydi, bu ondan farklı.” “O bana değer vermezdi, bu çok ilgili.” Güzel. Ama dikkat edin: Bu kişiyi gerçekten tanıyor musunuz, yoksa bir şeyleri telafi etmesi için mi hayatınıza aldınız? Biriyle birlikte olmak, eskisini silmek için olmamalı. Aksi halde o kişiye kendi yaralarını sarma görevini verirsin. Bu da ilişkiyi yıpratır. İnsan önce kendi acısını sarar, sonra sevgiyi paylaşır. HATALARI TEKRARLAMAMAK İÇİN ÖZELEŞTİRİ ŞART Boşanmanın sebebi sadece karşındaki kişi olmayabilir. Belki sen de bazı şeyleri hep sineye çektin, belki kendini çok feda ettin, belki hiç sınır koymadın. Yeni bir ilişkiye başlarken kendine şunu sor: “Bu defa neyi farklı yapmalıyım?” İnsan kendini tanımadan, aynı hataları başka insanlarda tekrar eder. O yüzden yeni ilişkilere geçmeden önce aynaya bakmak gerek. Hatalarımızla, kırgınlıklarımızla, beklentilerimizle yüzleşmek gerekir. ÇOCUK VARSA DENGE DAHA ÖNEMLİ Eğer bu boşanmadan bir çocuk da etkilendiyse, işler biraz daha karmaşıklaşabilir. Yeni bir ilişkiye başlarken sadece kendi duygularınızı değil, çocuğunuzun ihtiyaçlarını da düşünmek gerekir. Çocuklar her şeyi hisseder. Yeni gelen kişiye karşı kafaları karışabilir, üzgün olabilirler, hatta size kızabilirler. Yeni ilişkiyi çocuğa tanıtmak aceleye gelmemeli. Önce siz emin olmalısınız. Sonra yavaş yavaş, güvenli bir şekilde tanıştırmak en doğrusudur. Çocuğunun duygularını yok saymadan, ama kendi hayatını da askıya almadan bir denge kurmak gerek. “TOPLUM NE DER?” DALGASINA KAPILMA Özellikle kadınlar boşandıktan sonra üzerlerinde büyük bir baskı hissedebilir: “Yalnız kalma”, “Çocuk için biriyle ol”, “Yaşın geçiyor!” gibi cümleler durmadan fısıldanır kulağa. Ama kimse senin hayatını senin kadar bilemez. Bir ilişkiyi, eksik hissedildiği için değil, gerçekten istenildiği için başlatmalısın. Toplumun beklentisiyle değil, kendi kalbinle hareket et. Aksi halde yine başkaları için bir şey yapmış olursun ve bu seni mutlu etmez. YENİ BİR İLİŞKİYE YELKEN AÇMAK İÇİN… Birini sevebilmek için önce kendini toparlaman gerekir. Yaralı kalp, iyileşmeden başlanan aşkları genellikle taşıyamaz. Ama eğer kendine dürüst olursan, geçmişinle barışır, kalbini onarırsan… Evet, yeniden sevebilirsin. Ve bu sefer belki daha derin, daha olgun, daha gerçek bir sevgi olur. Unutma, boşanmak bir son değil. Belki de asıl seni tanıma, ne istediğini anlama, kendine sahip çıkma başlangıcıdır. Ve bu başlangıçta biri yürüyorsa yanında, artık sevgi çok daha başka bir yerden akıyordur. ZAMANLA KALBİN DEĞİŞİR, BU DOĞALDIR Boşanma sonrası yaşanan duygusal dalgalanmalar aslında kalbin yeniden yapılanma sürecidir. Eskiden seni mutlu eden şeyler artık anlamını yitirebilir, daha önce seni korkutan şeyler şimdi özgür hissettirebilir. Bu değişim seni şaşırtmasın. Çünkü kalp, yaşadıkça dönüşür. Sevgiye bakışın değişebilir, ihtiyaçların evrilebilir. Önemli olan bu dönüşümle barışmak, kendine yabancılaşmamaktır. Artık daha iyi tanıdığın bir sen varsın ve bu “yeni sen”in seveceği kişi de eskisinden farklı olabilir. KENDİNİ SUÇLAMAYI BIRAK Boşanma sonrası en büyük yüklerden biri de “Nerede hata yaptım?” sorusudur. Elbette ilişki iki kişiliktir ve herkesin sorumluluğu vardır. Ama kendini yargılayarak değil, anlayarak ilerlemelisin. Affetmek sadece karşındakine değil, kendine de dair bir eylemdir. Kendini affettiğinde, geçmişin seni zincirlemez artık. Ve unutma: Aşk yeniden geldiğinde, onu tanıyacak gözlerin de, tutacak ellerin de değişmiş olacak. Bu yüzden belki de en güzel aşk, kaybettiklerinden sonra gelen, seni sen yaptığını kabul ettiğin aşktır. Bazen yeniden sevmek, sadece birini hayatına almak değil, hayata yeniden güvenmektir. Gülümsemeyi hatırlamak, dokunmaktan korkmamaktır. Bu güven zamanla, sabırla ve kendine verdiğin emekle filizlenir. Çünkü aşk, önce içimizde yeşerir, sonra bir başkasında çoğalır. Ve bazen sevmek, kendine yeniden şefkatle yaklaşmaktır. Kırıldığın yerlerden güçlenip, yeniden hissedebilmeye cesaret etmektir. Kalbini açık tutmak, risk almaya razı gelmektir. Çünkü sevgi, ancak cesaretle bulur gerçek yerini.

Source: Esra Ezmeci̇


Bodrum”da aidatlar cep yakıyor: 120 bin liraya kadar çıkıyor!

Kira fiyatlarındaki artış tartışmaları sürerken, Bodrum’da lüks sitelerdeki aidat bedelleri de dikkat çekici seviyelere ulaştı. Tüm Girişimci Emlak Müşavirleri Derneği (TÜGEM) Bodrum Temsilcisi Sevil Ece Gümüş Kapar, bölgede site aidatlarının 500 liradan başlayıp 120 bin liraya kadar çıktığını belirtti.Gümüş Kapar’ın açıklamasına göre, aidat fiyatlarındaki bu büyük fark, sitelerin bulunduğu lokasyon, konsept ve sunduğu hizmetlere göre değişiyor. Yarımadanın güneyinde aidatlar daha makul seviyelerde seyrederken, kuzeye doğru ilerledikçe fiyatlar adeta katlanıyor. Özellikle Gündoğan, Yalıkavak, Gölköy ve Türkbükü gibi popüler bölgelerde, aylık aidat bedelleri dudak uçuklatan rakamlara ulaşıyor. Vatandaşlar uygun fiyatlı ve güvenli konut bulmakta zorlanırken, bazı lüks sitelerdeki aidatların aylık kira bedellerini dahi geride bırakması, sosyal medyada da büyük tepki topluyor. Uzmanlar ise bu durumun, bölgedeki gayrimenkul piyasasında yaşanan lüksleşme eğiliminin bir sonucu olduğunu ifade ediyor.

Source:


Vatandaşa 4 ekmek sınırı, diğerine torbalarca! DEM Partili başkanın skandalları bitmiyor

Mardin “e bağlı Mazıdağı Belediyesi, fırında ürettikleri ekmekleri vatandaşlara satıyor. Bir kişiye maksimum 3-4 ekmek satışı yapılırken, fırının önüne gelen bir vatandaşın araca torbalarla ekmek doldurup gitmesi tepkilere neden oldu. ADI SÜREKLİ SKANDALLARLA ANILIYOR O anları gören bir vatandaş yaşananları telefonun kamerası ile kaydetti. O görüntüler sosyal medyada paylaşılması üzerine vatandaşlar, DEM Partili belediyeye tepki gösterdi. Göreve başladığı ilk günlerde makam odasını binlerce TL”ye dizayn eden DEM Partili Belediye Başkanı Kudret Uçuk, Dünya Gazeteciler gününde ise bir gazeteciyi tehdit etmekle gündeme gelmişti. Sürekli skandallarla anılan Uçuk, Halk Kütüphanesini kapatma talebinde bulunmuş, durum tepki toplamıştı. Halk ekmek fırınında ürettikleri ekmeğin içinden eldiven çıkmış vatandaşlardan yine tepki almıştı. Geçtiğimiz günlerde ise bozdukları yollara parke taşı döşemek yerine, su dökmeyi tercih etmişti. İlçede sürekli vatandaşlardan tepki toplayan Uçuk, kayyumun yaptığı tekstil fabrikasını da hizmete açmadı.

Source: Batıkan Altaş


Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Işıkhan duyurdu: Bir SMA ilacı daha geri ödeme listesine alındı

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, sosyal medya hesabı üzerinden Sosyal Güvenlik Kurumu aracılığıyla atılan yeni iyileştirici adımlara ilişkin paylaşım yaptı.Bakan Işıkhan, Daha önce müjdesini vermiş olduğumuz; kullanım kolaylığı olan bir SMA ilacı daha geri ödeme listesine alındı. Bilgisayarlı tomografi ve MR görüntülemelerinde kullanılan ilaçların vatandaşlarımızca eczanelerden alınması yerine hastaneler tarafından temin edilmesi sağlandı. Yoğun bakım ünitelerindeki sağlık verilerinin anlık olarak izlenebilmesine yönelik düzenleme hayata geçirildi ifadelerini kullandı.

Source: Anka


Çocuğunuzun deprem korkusunu bu yöntemlerle yenin! 0’dan 18’e: Her yaş grubuna özel depremle baş etme rehberi

23 Nisan”da yaşadığımız deprem bizi sürekli unutmaya çalıştığımız bir gerçekle de yüzleştirdi. Maalesef ki, deprem ülkesiyiz ve depremle yaşamayı öğrenmek zorundayız. Binalarımızın sağlam olması, uygun yerlerde yerleşim yeri inşa etmek gibi fiziki gerçekliklerimizin yanında psikolojimizi de yönetebilmemiz gerekiyor. Özellikle de anne-baba olarak çocuklarımızın depreme yaklaşımını, ruhsal olarak da bu durumu en sağlıklı şekilde nasıl karşılayabileceğini planlamalıyız. Ama bunu nasıl yapacağımızı bilemeyebiliriz tabii! Biz de bu hafta tüm anne-babalar için Psikolog Danışman Aleyna Nazlıcan Yıldız ile görüştük ve çocuklara deprem konusunun nasıl anlatılması gerektiğinden panik anında yapılması gerekenlere kadar tüm detayları kendisiyle konuştuk. İşte yaş gruplarına göre deprem ve çocuk rehberimiz… GÜVEN VERİCİ CÜMLELER ÖNEMLİ Çocuğun yakınında olun. Ona fiziksel olarak dokunun: elini tutun, yanına çökün, göz teması kurun. Çök-kapan-tutun uygulamasını çocukla birlikte yapmak, onun paniğini kontrol altına almasına yardımcı olur. Kısa ve güven verici cümleler kullanın. “Ben yanındayım, güvendesin.” “Ne yapacağımızı biliyoruz.” Bu sözler çocuğun zihinsel yükünü hafifletir. Ses tonunuz da çok önemlidir. Ne söylediğinizden çok nasıl söylediğiniz çocuğun duygusal güvenliğini belirler. Ebeveyninin panik dolu haykırışları, çocuğun zihninde depremin tehlikesinden çok, dünyasının “kontrolsüz” hale geldiği ve yetersizim, güçsüzüm algısını yaratır. Bunun olmaması için ebeveyn deprem anında önce kendisini kontrol altında tutmalıdır. Nefes egzersizleri kendisini dengelemeli sonrasında çocuğunun yanına gidip onun yanında olduğunu hissettirmelidir. TV KALICI KORKU OLUŞTURABİLİR Deprem olduğunda doğal olarak medyada sürekli canlı yayınlar dönüyor. Çocuklar bu haberlerden etkilenebilir mi? Deprem sonrası haber kanalları sürekli açık kalır: yıkılan binalar, enkaz altındaki insanlar, ağlayan yakınlar, kurtarma çalışmaları… Tüm bu görüntüler, çocuk için bir bilgi kaynağı değil, duygusal yük ve korku üreticisi haline gelir. Çocuk, görsel belleğini kullanarak bu haberleri gerçeklikten kopuk biçimde büyütür. Özellikle tekrar tekrar yayımlanan yıkım görüntüleri, onların zihninde kalıcı korkulara yol açabilir. Üstelik bu görüntüler, çocuğun “tehlike hâlâ sürüyor” düşüncesine kapılmasına neden olabilir. Bu nedenle çocukların yanında haberler sınırlandırılmalı, özellikle akşam saatlerinde izlenmemeli. Çocuk bilgi almak isterse, onun anlayacağı düzeyde, doğru kaynaklardan açıklamalar yapılmalı. İZLEDİKÇE UYARAN DEPOLUYOR Tekrar tekrar aynı görüntülere maruz kalmak, çocukta travmatik yaşantının içselleştirilmesine neden olur. Çocuk, bu görüntüleri uyaran olarak depolar. Gece korkuları, alt ıslatma, ayrılma kaygısı gibi belirtiler gelişebilir. Görsel içeriklerin “sürekli sürüyor” algısı yaratması, çocukta tehlikenin hâlâ bitmediği hissini doğurur. KÂBUS GÖREBİLİR, MİDESİ BULANIR Çocuğun deprem haberlerinden etkilendiği nasıl anlaşılır? Geceleri yalnız kalmak istememe, artan ağlama nöbetleri, kabus görme, karın ağrısı, mide bulantısı gibi bedensel şikâyetler, legolarla bina yıkmak gibi oyunda travmatik senaryoları canlandırma durumlarını ebeveyn gözlemliyorsa bu tür belirtiler, çocuğun iç dünyasında haber görüntülerinin iz bıraktığını gösterir. Böyle durumlarda bir uzmandan destek almak gerekebilir. YETİŞKİNİ ROL ALIR Bazı yetişkinler panik oluyor, korkusunu her şekilde hareket ve sözlerinde belli ediyor. Bu durum çocukları nasıl etkiliyor? Deprem gibi travmatik durumlarda çocuğun dünyası, çevresindeki yetişkinin duygusal haliyle şekillenir. Çünkü çocuk bu durumu ilk kez deneyimleyecek ve bilinmez ani bir olaya karşı nasıl tepki verilecek sorusunun cevabını anne babasından alacak ve onu kopyalayacaktır. Eğer anne-baba yüksek sesle bağırıyor, ağlıyor, kontrolsüz hareketler sergiliyorsa, çocuk doğrudan “tehlike geçti mi geçmedi mi” sorusuna değil, “annem-babam neden böyle davranıyor?” sorusuna odaklanacak. Bu, çocuğun yalnızca depremin değil, duygusal olarak da güvende olmadığını hissetmesine neden olacak ve bu anlarda böyle tepki verilmesi doğal olandır, cevabı geliştirmesini sağlayacaktır. Çocuk, duygusal düzenleme becerisini yetişkinden öğrenir. Ebeveynin panik hali çocuğun iç dünyasında da bir düzensizlik yaratır. Panik durumu bulaşıcıdır. Özellikle küçük yaş gruplarında çocuk, kendi duygusundan çok ebeveynin duygu durumuna odaklanır. Ebeveynin ağlaması, kontrolsüz bağırması ya da sürekli tekrarlayan endişe cümleleri çocukta derin bir güvensizlik ve korku oluşturur. “Ben yalnızım”, “dünya güvensiz” gibi temel inançlar oluşabilir. Panikleyen yetişkin, çocuğun fiziksel olarak yanında olsa bile duygusal olarak yanında olamaz. Bu da çocukta “duygusal terk edilme” hissine yol açabilir. Bu durumların yaşanmaması için aynı uçak düşerken yaşanılan durum gibi yetişkin önce oksijen maskesini kendine takmalı daha sonra çocuğa vermelidir. Ebeveynler, kendi duygularını bastırmak zorunda değildir ama düzenlemelidir. “Ben de korktum ama birlikteyiz ve güvenli bir yerdeyiz” gibi dürüst ama düzenlenmiş açıklamalar çocuğa hem gerçekliği hem de güveni sunar. Gerekirse bir uzmandan destek alınması aile için fayda sağlayabilir. Ebeveyn panik anında ne yapabilir? 1. Nefesini düzenlenmelidir: Panik anında vücut otomatik olarak hızlı nefes almaya başlar. Bilinçli olarak nefesi yavaşlatmak, beyne “tehlike geçiyor” mesajı verir. 2. Kısa bir cümle belirlenmelidir: “Sakinim, buradayım, yanındayım” Bu cümleyi hem kendine hem çocuğa tekrar etmek, duygusal kontrolü destekler. 3. Fiziksel hareket edilmelidir: Panik anında yer değiştirmek, çocuğa sarılmak, elini tutmak bedeni düzenlemeye yardımcı olur 4. Kendi duygunu fark etmek önemlidir: “Ben şu an çok korktum ve bu doğal.” Kendi duyguna şefkatle yaklaşmak, onun seni yönetmesini değil, senin onu fark etmeni sağlar. 5. Deprem sonrası güvenli alana geçildiğinde kendine zaman ayırmak önemlidir: Deprem bittiğinde, çocuk uyuduğunda ya da bir güvenli alan oluştuğunda, ebeveynin de kendi bedenine dönmesi gereklidir. Yetişkin olarak yardım istemek, duygusunu yakınlarıyla paylaşmak veya bir uzmandan destek almak da hem kendi ruh sağlığı hem de çocuğun psikolojik iyiliği için gereklidir. 0–3 Yaş (Bebeklik ve erken çocukluk dönemi) Bu yaş grubundaki çocuklar sözel ifadeleri tam olarak anlayamaz; ancak çevrelerindeki gerginliği ve bakım veren kişinin duygularını çok güçlü hissederler. Bu yaş grubundaki çocuklar için açıklamadan çok güven hissini artırmak önemlidir. Rutinleri bozmadan sürdürmek, sakin bir ses tonu kullanmak, sarılmak, yanında yatmak önemlidir ve dokunsal temasla güven vermek faydalı olur. 3–6 Yaş (Okul öncesi dönem) Bu yaş grubundaki çocuklar hayal ile gerçeği ayırmakta zorlanabilirler. Çocuklar için depremin “canavar” ya da “ceza gibi algılanması mümkündür. Kısa, basit ve somut cümlelerle açıklama yapılmalı: Gelişim düzeyine bağlı olarak bildiği bilgilerden yola çıkılabilir. Dünya ve yer kabuğu bilgisi varsa şu şekil bir açıklama yapabilirsiniz: “Yer kabuğu zaman zaman hareket eder. Bu hareketlere deprem denir. Bazen biz bu hareketleri hissederiz. Evlerimiz, öğretmenlerimiz ve büyüklerimiz bizi korumak için hazır olur.” Bu yaş grubunda ki çocuklar için depremi oyunla ve hikâyeyle anlatmak çok etkilidir. Böylelikle çocuk yaşadığı durumun ona özgü bir durum olmadığını öğrenebilir ve kişiselleştirmeden uzakta başa çıkma becerilerini geliştirebilir. Yaşadığı olumsuz duyguları dışarı vurması için resim çizme aktiviteleri de yaptırılabilir. Görsellerle desteklenmiş boyama kitapları ve güvenli alan çizimleri yaptırmak faydalı olur. 7–11 Yaş (İlkokul dönemi) Bu yaşta çocuklar neden-sonuç ilişkisi kurabilir, ama yine de duygusal olarak travmatik içerikleri büyütme eğilimleri vardır. “Deprem yerin altında bulunan fay hatlarının hareket etmesiyle oluşur. Bazen hissederiz, bazen de hissetmeyiz. Biz bu durumlar için önlem almayı biliriz. Hep birlikteyiz ve güvendeyiz.” Sürecin yönetilebilir olduğunu hissettirmek için deprem tatbikatı, deprem çantası konusunda çocuklarıyla iş birliği yapmalıdır. Çocuğa bir kişisel deprem çantasını hazırlama gibi bir görev vermek faydalıdır. Deprem anında aile bireyleri nerede toplanacak, bireysel olarak farklı yerlerde durulacaksa bunun tatbikatı yapılabilir. Bilinmezlik çocuklar için en korkutucu olan durumdur. Var olan durumu olabildiğince bilinir kılmak o an geldiğinde yaşanılan stres ve kaygıyı yönetmek de yardımcı olacaktır. Bilgilendirici kitaplar ve çizgi filmleri izlenebilir üzerine fikir alışverişi yapılabilir. +12 Yaş (Ergenlik ve üstü) Bu yaş grubu daha gerçekçi bilgiler talep eder, haberleri takip eder ve felaket senaryolarına kapılabilir. Daha açık, bilimsel bilgiler verilebilir. Ancak duygular da ihmal edilmemeli. “Biliyorum aklında birçok soru var. Bu süreçte birlikte bilgi alabiliriz. Güvende kalmak için neler yapabileceğimizi birlikte planlayalım. Kaygı yönetimi konusunda birlikte egzersizler yapılabilir: Nefes egzersizi, gevşeme çalışmaları… Ancak haberleri sınırlı izleme konusunda ebeveynler de rol model olmalı ve kontrollü haber takibi yapılmalıdır. Depremlerle ilgili bilimsel içerikler edinebileceği uzman videoları ve eğitici kitapçıklardan faydalanabilirler.

Source: Pinar Yildiz Yüksel


Ahmet Hakan”dan Celal Şengör, Şener Üşümezsoy, Naci Görür, Ahmet Ercan yorumu

Türkiye”de İstanbul başta olmak üzere yaşanan depremlerin ardından gözler yeniden uzman isimlere çevridli. Profesörlerin İstanbul depremi konusundaki zıt görüşleri toplumda kafa karışıklığına neden oldu, bazı kesimin de tepkisini çekti.En çok tepki çeken isimlerin başında ise tüm Türkiye”ye korku pompalayan Celal Şengör oldu.Hürriyet Gazetesi Yazarı Ahmet Hakan, bugünkü köşe yazısında deprem hocalarını tek tek değerlendirdi. Hakan, Celal Şengör”ü yerden yere vurdu.Hakan, “”Celal Şengör konuştukça. Bünyelerde oluşan şeyler şunlar: Panik atak. / Korku dolu uykusuzluk. / Kan ter içinde uyanmak. / Bir santim yaşama sevincinin kalmaması. / Her türlü kaygı bozukluğu. / Hiçbir hapın geçiremediği aşırı depresyon. / Üst üste on sekiz korku filmi izlemiş gibi kâbuslar görmek.Empati yoksunu. / Aşırı bencil. / İnsan sevgisinden kilometrelerce uzak. / Merhametin kıyısına bile uğramamış. / Muazzam gaddar. / Cehennem tasviri anlatmaya meraklı vaiz.”” ifadelerini kullandı.Ahmet Hakan”ın diğer deprem hocaları hakkındaki yorumu şu şekilde;- OSMAN BEKTAŞ: Çok seviyorum bu hocayı. Almanların 2017’de yaptığı bir araştırmaya dayanarak hep gönül ferahlatıcı şeyler söylüyor. Yani hem bilimsel dayanakları var hem de tam benim kafama göre.- ŞENER ÜŞÜMEZSOY: “Biz bu pazıları masada makale yazarak yapmadık. Biz bu pazıları Istranca Dağları’nda kayaları kırarak yaptık” diyerek Celal Şengör’e füzelerin en büyüğünü fırlatmış. Pazıları dert görmesin yiğidin.- TUNCAY TAYMAZ: Sismolojinin, yani sarsıntı-bilimin tam göbeğinden gelen İTÜ hocası. Hem bilimsel hem sempatik. Üstelik “bir iyi bir kötü haberim var” demesini biliyor. Yani iyiyi de söylüyor kötüyü de.- OKAN TÜYSÜZ: Realizm akımının öncülerinden. Recaizade Mahmut Ekrem gibi katı gerçekçi. Duyguya hiç yer vermiyor, bilimin soğuk ve katı yüzüyle çıkıyor kamuoyunun karşısına. Bir soğukkanlılık abidesi.-SÜLEYMAN PAMPAL: Ak saçlı bir bilge. Aksi bir insan değil. Esnemesini biliyor. Mesela 6.2’lik depremden sonra azıcık düşürdü büyüklüğü. “6.5 ile 7 arası bir deprem bekliyorum” diyor. Yaşa hocam yaşa!- NACİ GÖRÜR: İtimat ettiğim hocalarımızdandır kendisi. Konuşunca kulak veririm. Kendisine bakışımı belirleyen dinamik şudur: Politize olduğu anda itimadım sarsılıyor. Politize olmadığı anda itimadım artıyor.- AHMET ERCAN: 1999 depreminin starlarındandı. O zamanlar yürekleri ferahlatan taraftandı. Şimdilerde korkutan tarafa geçti. Biraz çaptan düştü. Papyonuyla, Öztürkçe takıntısıyla bambaşka biri oldu çıktı. Hey gidi hey!

Source: Mehmet Küçükkahveci


Görüntü İstanbul”dan! 6.2″lik deprem sonrası Türkiye”yi terk etmeye başladılar

İstanbul”da yaşanan 6.2 büyüklüğündeki depremin ardından, Esenyurt Talatpaşa Mahallesi”nde yaşayan bazı Afrikalı göçmenler, yaşadıkları binaların depreme dayanıklılığı konusundaki endişelerini dile getirerek, ülkelerine dönme ya da farklı ülkelere göç etme hazırlıklarına başladı. “SAAT PİYASASI GEBERDİ” Sosyal medyada paylaşılan görüntülerin altına “Her işte bir hayır var dedikleri tam olarak bu oluyor”, “Saat piyasası geberdi”, “Her şerde bir hayır vardır”, “Bunların canı tatlı olur” şeklinde yorumlar yapıldı.

Source: Haberler


Metropoll Anketi: Ekonomiye en büyük etki İmamoğlu”nun tutuklanması mı, protestolar mı?

Metropoll Araştırma”nın Nisan 2025 tarihli “Türkiye’nin Nabzı” anketine göre, kamuoyunun büyük bölümü ekonomiye en büyük zararın görevden alınan Türkiye Belediyeler Birliği ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasından kaynaklandığını düşünüyor.

Türkiye genelinde NUTS 2 sistemine göre 26 bölgeyi kapsayan 28 ilde, 18 yaş üstü 2.122 kişiyle yapılan araştırmada, veriler CATI (Bilgisayar Destekli Telefonla Anket) yöntemiyle toplandı. Hata payı ise ±2,14 puan olarak açıklandı.

Ankete katılanların yüzde 52,4’ü İmamoğlu”nun tutuklanmasının, yüzde 28,9’u ise gösteri, protesto ve boykotların ekonomiye daha çok zarar verdiğini belirtti. Katılımcıların yüzde18,7’si ise fikir belirtmedi veya soruya cevap vermedi.

Anket, farklı siyasi eğilimlerdeki seçmenlerin ekonomi algısında ciddi ayrışmalar olduğunu gösterdi. Özellikle muhalefet seçmenleri İmamoğlu’nun tutuklanmasının ekonomi üzerinde büyük bir yıkıma yol açtığına inanırken, iktidar cephesinde gösteri ve boykotların daha zararlı olduğu görüşü ağır basıyor.

Ankette 14 Mayıs 2023 Milletvekili seçiminde oy verilen partiye göre dağılımlar da dikkat çekici:

AKP seçmeninin yüzde 27,8’i İmamoğlu’nun tutuklanmasının daha zararlı olduğunu belirtirken, yüzde 50,1’i protesto ve boykotların etkili olduğunu düşündü.

CHP seçmeninin yüzde 78,7’si İmamoğlu’nun tutuklanmasını daha zararlı buldu. İYİ Parti seçmeninde bu oran yüzde 67,4, DEM Parti seçmeninde ise yüzde 79,5 olarak ölçüldü. MHP seçmeninin yüzde 37,5’i İmamoğlu’nun tutuklanmasının ekonomiyi olumsuz etkilediğini düşünürken, daha büyük bir kesim (%51) protesto ve boykotları sorumlu tuttu.

Source: Deniz Işık Balkan


Hani stada ”Atatürk” ismi verilecekti! AKP’li vekilden “Erdoğan”ın önereceği isim olacak” açıklaması

Eskişehir Atatürk Stadyumu 2018 yılında yıkılarak yerine Recep Tayyip Erdoğan Millet Bahçesi yapıldı. Kente yapılan yeni stada “Atatürk” isminin verileceğinin defalarca açıklanmasına rağmen herhangi bir girişimde bulunulmadı. Son olarak İYİ Parti’den istifa ederek AKP’ye geçen Eskişehir Milletvekili Nebi Hatipoğlu’nun açıklaması kafa karıştırdı. Hatipoğlu, stada Erdoğan’ın önereceği bir ismin verileceğini açıkladı.

ATATÜRK STADI YERİNE YAPILAN MİLLET BAHÇESİNE ERDOĞAN’IN İSMİ VERİLDİ

Eskişehirliler yeni yapılan stadyuma da “Atatürk” isminin verilmesini defalarca talep etti. Birçok siyasi isim tarafından yeni stadın ismine “Atatürk” ismi ekleneceği vaadinde bulunuldu. Eski AKP Eskişehir Milletvekili Nabi Avcı, Eskişehir Millet Bahçesi’nin adının “Recep Tayyip Erdoğan Millet Bahçesi” olarak, yeni stadyumun ise “Yeni Atatürk Stadyumu” olarak tescilleneceğini açıklamıştı.

SÖZ VERİLMESİNE RAĞMEN YENİ STADA HALA ATATÜRK İSMİ VERİLMEDİ

Açıklamasının hemen ardından yıkılan Atatürk Stadyumu yerine yapılan Millet Bahçesi’ne Recep Tayyip Erdoğan’ın ismi verilerek tescillendi. Hatta parktaki tabelalara da Recep Tayyip Erdoğan Millet Bahçesi ismi takıldı, ancak stadyuma üzerinden yıllar geçmesine rağmen “Atatürk” ismi verilmedi.

“STADA ERDOĞAN’IN ÖNERECEĞİ İSİM VERİLECEK”

Eskişehir’de yerel bir televizyon kanalına açıklamalarda bulunan AKP Eskişehir Milletvekili Nebi Hatipoğlu, stada Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın önerdiği bir ismin verileceğini söyledi. Hatipoğlu, “MKYK toplantısı sonrası Cumhurbaşkanımızla konuştuk. Benim Eskişehirspor stadyumu ile ilgili bir sorunum var, tüm vekillerimizin var, Eskişehir’in var. Biz Eskişehir’e yeni bir stat yaptık ama hala ismini koymadık. Bizim Eskişehir’imizin yeni bir stadı, modern ve güzel bir stadı var ama ismini koymadık. Bu konuyu Cumhurbaşkanımızla konuştuk. İnşallah oraya yakın zamanda bir çözüm bulacağız. İnşallah Eskişehirspor’un bu sene şampiyon olmasıyla stadın ismini de tüm Eskişehirlilerin, tüm spor camiasının, 7’den 70’e herkesin benimseyeceği bir isim olacak. Benim önerdiğim bir isim değil, Cumhurbaşkanımızın önerdiği bir isim olacak” ifadelerini kullandı.

ADD’DEN TEPKİ

Eskişehir’de Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Şubesi, İYİ Parti’den istifa ederek AKP’ye geçen Eskişehir Milletvekili Nebi Hatipoğlu’nun, stadyumun ismine dair yaptığı açıklamaya sert tepki gösterdi. Dernek Başkanı Mehmet Avcı, yaptığı yazılı açıklamada Hatipoğlu’nun açıklamalarını “hayal kırıklığı” olarak nitelendirdi.

“STADIN İSMİ ATATÜK’ÜN MİRASIDIR”

Avcı, yaptığı yazılı açıklamada, “Sayın vekil, Eskişehirspor”un geçtiğimiz günlerde Manavgat Belediyespor”la oynadığı maçta yaşanan olayları araştırmak yerine, gündemi Eskişehir Atatürk Stadyumu”nun ismiyle değiştirmeyi tercih etti. Eskişehirspor gibi ulusal bir değere sahip bir kulübü bu tür polemiklere çekmek, kabul edilemez. Eskişehir Atatürk Stadyumu”nun ismi, ulusal bir değer olan Atatürk’ün mirasıdır ve bu ismin, Eskişehir’in geçmişine ve halkına saygı göstermenin bir göstergesi olmalıdır” dedi.

“ATATÜRK İSMİ BU ŞEHİR İÇİN VAZGEÇİLMEZDİR”

Mehmet Avcı, geçmişte eski bakanlardan Nabi Avcı”nın, “Eskişehir Atatürk Stadyumu”nun ismi kalacak” şeklindeki söylemlerine de atıfta bulunarak, “Sayın vekil, kaş yapayım derken göz çıkarmaktadır. Atatürk ismi bu şehir için vazgeçilmezdir ve ulusal bir değer olarak korunmalıdır. Eskişehir halkı, Atatürk isminin stadyumda devam etmesini istemektedir” dedi.

Source: Müslüm Evci̇


Zafer Ergin yıllar sonra açıkladı: “Kurtlar Vadisi”ni neden bıraktı?

Kanal D”de ekranlara gelen Arka Sokaklar dizisinin Rıza Baba”sı Zafer Ergin, geçmişte rol aldığı Kurtlar Vadisi projesinden kötü alışkanlıkları teşvik ettiği gerekçesiyle ayrıldığını açıkladı. YILLAR SONRA GELEN İTİRAF Bloomberg HT”de yayınlanan “Aslı Şafak”la İşin Aslı” programına konuk olan ünlü oyuncu, Necati Şaşmaz”ın “Polat Alemdar” rolüyle başrolünde yer aldığı Kurtlar Vadisi dizisine ilişkin itirafıyla dikkat çekti. #r-1068512# “ÇOCUKLARA ZARARLI OLDUĞU İÇİN AYRILDIM” Ergin, “Arka Sokaklar öncesi bir diziyi yeni bırakmıştım; yararlı değil zararlı olduğu için, çocuklara kötü alışkanlıklara yol açtığı için. Üstelik çok sempatik şartlar vardı” dedi. “ARKADAŞLARIM “DÜNYANIN PARASINI ALIYORSUN” DEDİLER” Meslektaşlarının bu kararına şaşırdığını belirten 82 yaşındaki oyuncu, şu ifadeleri kullandı: “Bazı oyuncu arkadaşlar, “Neden bıraktın Zafer Ağabey, dünyanın parasını alıyorsun?” gibi şeyler söylediler. İlkelerim, prensiplerim ve düşüncelerim var. Olmayanlara da bir şey söylemiyorum. Yapacak bir şey yok. Televizyon çok etkili. Televizyon büyük bir silah. Televizyonların insanları iyiye, doğruya, güzele yönlendirebilme olanağı var.”

Source: Gökhan Karataş