“Toplumsal Sorunlar Gündemi – Şiddet, Politika ve Dijital Tehditler”

Sistem çökünce

Sevgili okurlarım, 100 yılı aşkın Cumhuriyet tarihinde ilk kez bir olaya tanık oluyoruz…

Sistem çöktü.

Türkiye’de sistem bu uzun yıllar boyunca dört dörtlük değildi ama ilk kez çöküyor.

Bunu yaşantımızın her dakikasında görüyoruz.

Devletin elindeki bütün yetkiler tek adama devredildi. Tek adam ne derse, ne isterse o!

Kanunlar onun bir tek imzasıyla değişiyor.

Meclis onun egemenliğinde. Ne isterse o yapılıyor.

Meclis sadece onun istediği yasaları görüşüyor, onun onayından geçen kanun tekliflerine onay veriyor.

Denetim yetkisi neredeyse sıfırlanmış durumda.

Genelde pazartesi günleri yapılan Bakanlar Kurulu toplantısı sonrasındaki ekran görüntüleri mutlaka dikkatinizi çekmiştir.

Toplantının bitişi akşam saat 19’a denk getiriliyor ki Recep Tayyip çıksın kürsüye, alsın mikrofonu eline ve konuşmaya başlasın.

Bunlar olurken irili ufaklı bütün Bakan Bey’ler salonda, elleri bacaklarının üzerinde kavuşmuş durumda bekleşiyor.

Günün konusu belli ki önceden belirlenmiş.

Beyefendi kağıttan okuyarak konuşuyor, Bakan Bey’ler neredeyse esas duruşta.

Orada sadece özel davetli bazı yandaş basın kuruluşları var. Soru sorulması yasak.

O Bakan Bey’lerin hiçbiri seçimle gelmiş değil.

Tam kadro Recep Tayyip tarafından o makamlara atanmış birtakım partililer.

Kendi bakanlıklarında bir atama yapma yetkileri bile kısıtlı.

Dolayısıyla Meclis’te bile herhangi bir ağırlığa sahip değiller.

Oysa geçmişte beğenmediğimiz o cumhurbaşkanlarına ve başbakanlara gazeteciler özgürce soru sorabilirdi…

Her buluşma adeta bir basın toplantısına dönüşürdü.

Şimdi beyefendiye kısacık bile olsa soru sorma özgürlüğü sadece bir tek yerde var.

Cuma namazı çıkışlarında!

İşine gelmeyen bir soru sorulduğunda zaten yanıt vermiyor, duymuyor ya da önemsemiyor görünüp oradan uzaklaşıyor.

Sistem çökünce çok şeyler oluyor…

Muhalif partilerin belediye başkanları eskiden gözaltına alınmaz, tutuklanmazdı. Yerlerine iktidarın adamı olan kayyumlar atanmazdı.

Şimdi herkesin kafasında bir sürü soru uçuşuyor:

“Ekrem İmamoğlu’nu da acaba görevden alırlar mı, tutuklama kararı çıkarırlar mı?

Neden olmasın, görevden aldıkları gibi tutuklama kararı da çıkarmaları elbette mümkündür.

Her şey beklenir.

Sistemin çökmesinin çok belirtileri var…

Geçmiş yıllarda siyasette bir sürü kavgalar olurdu ama böylesine bir gözaltı ve tutuklama furyası yaşanmazdı.

Şimdi önüne gelen herkesi, söz söyleyen muhalif kesimleri içeri atıyorlar.

TÜSİAD yetkilileri acaba ne yapmıştı ki gözaltına alındılar?

Parti başkanları, belediye başkanları, iş insanları, siyasetçiler, gazeteciler, sanatçılar ve binlerce sıradan vatandaşın suçu ne idi ki ya tutuklandılar ya da polis eşliğinde götürüldüler?

Cumhurbaşkanına hakaret davaları!..

Sistemdeki çöküşün en önde gelen göstergelerinden biri.

Bu nasıl bir suçtur ki binlerce insanımızın tepesinde Demokles’in kılıcı gibi sallandırılır ve milleti korkutup sindirme aracı olarak iktidarın sopası niyetine kullanılır!

Atatürk’ten başlayarak bu ülkede nice cumhurbaşkanları (sevelim veya sevmeyelim) o saygın makamda görev yaptı.

Peki, bu ‘suç’ yasalarda o zaman yok muydu?

Vardı, ama iktidarlar ya da cumhurbaşkanları tarafından siyasi amaçla, bir susturma aracı olarak kullanılmazdı.

Bunu yapmak kimsenin aklına gelmezdi.

Devletin her zaman iyi kötü bir bütçesi vardı…

Kaynaklar çoğu zaman yetmezdi ama hiçbir iktidar bütçe açığını bugün olduğu gibi gaddarca ve sürekli zamlar yaparak kurtarmaya kalkışmaz, yükü vatandaşın sırtına bindirmeye çalışmazdı.

Bir ülkede sistemin çökmesi çok ciddi bir hadisedir.

Bizde sistem çoktan çöktü, tek adam rejimi iflas bayrağını çekti.

Hayırlara vesile olsun!

Source: Emin Çölaşan


Memur-Sen üyesine yandaş indirimi

İktidara yakın olmak, her tür avantajı da beraberinde getiriyor. Muhalif sendikaya üye işçilerin grevleri ertelenip örgütlenme faaliyeti yürüten üyeleri tutuklanırken, iktidar, işçileri yandaş sendikalara yönlendirmek için çalışmaları sürüyor. Türkiye Varlık fonu ve Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın sahibi olduğu Türk Telekom, iktidar yanlısı Memur-Sen Konfederasyonu’na bağlı Büro Memur-Sen üyeleri ve aileleri için kampanya başlattı. Vatandaş interneti fahiş fiyatlarla kullanıp, telefon faturası kabarırken yandaş sendikanın üyeleri ucuza internete girecek, mesaj gönderecek ve telefonla konuşacak. Vatandaş için 30 GB internetli, 1200 dakika ve 250 SMS’i içeren paket aylık 500 lirayken, Büro Memur Sen üyeleri bu pakete aylık 178.6 TL’den sahip olacak. Ancak bunun için memurun bağlı olduğu sendikadan istifa edip, Büro Memur-Sen’e geçmesi gerekiyor.

İSTİFA EDERSE İPTAL

Büro Memur-Sen’in Türk Telekom ile yaptığı iş birliği kampanyası ile sendika üyeleri, 24 ay taahhütlü internet kullanımı ve konuşma süresine göre değişen indirimli tarifelerden yararlanacak. Üyenin Büro Memur-Sen’den istifa etmesi halinde ise faydalanılan Türk Telekom tarifesi iptal edilecek. Büro Memur-Sen ile yapılan anlaşma kapsamında 100 GB internet, 1200 dakika, 250 SMS’in bir aylık kullanım maliyeti 286.9 lira olacak. 50 GB, 1200 dakika 250 SMS bir aylık bedeli 212.8 lira olarak uygulanacak. 30 GB, 1200 dakika, 250 SMS kampanyasında ise bir aylık kullanım ücreti 178.6 lira olacak.10 GB, 1200 dakika ve 250 SMS bedeli de 122.55 TL olarak uygulanacak. Sendikanın kampanyayı duyurduğu paylaşımda, “Güçlü ve kararlı duruşumuzla üyelerimize kazandırmaya devam edeceğiz” ifadelerine yer verildi.

Vatandaşa en ucuz paket 335 lira

Türkiye’nin Avrupa’nın en pahalı ve en yavaş internetine sahip olması eleştirilerin odağındayken Türk Telekom’un bu hizmeti iyileştirmek yerine yandaşları doyurması tepki çekti. Yandaşlara indirimli kampanyalar yapılırken vatandaşların Telekom”a başvurması halinde alacağı indirimli paketler ise sınırlı bulunuyor. 6-15 yaş öğrenciler için 10 GB internet, 500 dakika 500 SMS kampanyası aylık 190 lira. 10 GB internet 1000 dakika konuşma ve 250 SMS için de vatandaş aylık 335 lira ödüyor.

AKP TBMM Grup Başkanı Abdullah Güler (Solda) – Büro Memur-Sen Başkanı Yusuf Yazgan (Sağda)

İKTİDARLA YAKIN İLİŞKİLER

Büro Memur-Sen ve bu sendikanın bağlı olduğu Memur-Sen Konfederasyonu, sık sık iktidara yakınlığıyla gündeme geliyor.

Source: Deniz Ayhan


Sapı kırılmış kanlı ütü bulunmuştu! “Öyle bir şey yok! Tokat attım!”

Tekirdağ da olay, 23 Ağustos 2024 gecesi Süleymanpaşa ilçesi Çınarlı Mahallesi nde meydana geldi. Kentte çiğ köfte dükkanı bulunan Hasan Dim (46) ile fabrikada işçi olarak çalışan 2 çocuğunun annesi Elif Dim (38) arasında, evde çocukların bulunmadığı sırada tartışma çıktı. resim#1225851# DHA daki habere göre tartışma sırasında Hasan Dim, eşini darp ederek öldürdü. Ardından evden çıkan Hasan Dim, mahallede bulunan kahvehanede çalışan oğlunun yanına giderek, Anneni öldürdüm, eve git bak diyerek uzaklaştı. ÖLÜM NEDENİ: ŞİDDETLİ DARP Eve giden oğlu, annesini hareketsiz bulunca durumu polise bildirdi. Gelen polis ve sağlık ekiplerinin yaptığı incelemede Elif Dim in yaşamını yitirdiği belirlendi. Tekirdağ Adli Tıp Kurumu nda yapılan otopside Elif Dim in darp edilerek öldürüldüğü belirlendi. KATİL KOCA 3 GÜN SONRA YAKALANDI Olaydan sonra kaçan ve güvenlik güçleri tarafından her yerde aranan Hasan Dim, 3 gün sonra kırsal Karacakılavuz Mahallesi nde görüldü. Jandarma Suç Araştırma Timi (JASAT), motosikletle kaçmaya çalışan Dim i durdurup, teslim olmasını istedi. Motosikletten inen Dim, yanında taşıdığı bıçağı boğazına dayayıp, Gelmeyin kendimi keserim, kendimi öldürürüm dedi. JASAT ekiplerinin yaklaşık 10 dakika süren ikna çabasıyla Dim, elindeki bıçağı bırakıp teslim oldu. AĞIR MÜEBBET HAPİS İSTENDİ Tekirdağ Cumhuriyet Başsavcılığı, tutuklanan Hasan Dim hakkında hazırladığı iddianamede, Tasarlayarak yakın akrabayı öldürmek suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istedi. İddianamede, Elif Dim in eşinin telefonla başka kadınla mesajını görmesi üzerine tartışma yaşadığı belirtilerek, Dim in karısına tehdit ve küfürlü mesajlar gönderdiği kaydedildi. SAPI KIRILMIŞ KANLI ÜTÜ BULUNDU İddianamede, “Evin içerisinde elleriyle ve ütü ile maktulün baş bölgesine birçok kez vurduğu, maktulü evin banyo kısmına götürerek yine burada maktulü darp etmek suretiyle ölümüne sebebiyet verdiği, şüphelinin savunmasında iki kez tokat attığını öldürme niyetinin olmadığını belirtmiş ise de; otopsi raporuna göre maktulün yüz ve baş bölgesinde yoğun darp izlerinin bulunması, olay yerinde sapı kırık taban kısmında kan izleri bulunan ütü bulunmuş olması ve olay yerinin dağınık olması, şüphelinin ifadesinde maktul uyanmayınca hemen 112 yi aradığını belirtmesine rağmen kamera görüntülerine ve 112 kayıtlarına göre evden ayrılarak oğlu A.E. Dim i alıp saat 20.40 ta ikamete bıraktıktan sonra saat 20.42 de 112 yi aramış olması hususları nazara alınarak öldürme kastıyla hareket ettiğinin değerlendirildiği, yine şüphelinin maktule saat 16:44 sıralarında tehdit mesajı göndermiş olması nazara alınarak eylemini tasarlayarak gerçekleştirdiğinin değerlendirildiği bu şekilde şüphelinin üzerine atılı Tasarlayarak yakın akrabayı öldürmek suçunu işlediği kamera görüntüleri, imaj inceleme raporu, otopsi tutanağı, beyanlar ve tüm dosya kapsamından anlaşılmakta denildi. EŞİME TOKAT ATTIM Hasan Dim in yargılanmasına Tekirdağ 4 üncü Ağır Ceza Mahkemesi nde önceki gün başlandı. Duruşmaya tutuklu sanık Hasan Dim, ölen Elif Dim in babası Mustafa Yörük, annesi Nurgül Yörük, taraf avukatları ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı avukatı katıldı. Duruşmada savunmasını yapan ve zaman zaman ağlayan Hasan Dim, ütü ile karısının başına vurduğunu kabul etmedi. Eşiyle mutlu bir evlilikleri olduğunu söyleyen Dim, Eşim daha önce sanal bir oyunda bir kadınla konuştuğumu görünce bir tartışma yaşadık. Sonra aramız düzelmişti. Olayın olduğu gün de aynı konudan dolayı tartıştık. İşten eve gelince tartışma sonrası eşime tokat attım. İKİNCİ TOKADI ATTIM TEPKİSİZ KALDI Yere düştü, daha sonra oturur pozisyonda bana hakaret etti ve ikinci tokadı attım. Döndüm arkamı oradan çıkarken tepkisiz kaldığını gördüm ve geri döndüm. Baktığımda baygındı, kendisini ayıltmaya çalıştım ama ayıltamadım. Daha sonra kendisini banyoya götürdüm, yüzüne su tuttum ama yine ayılmadı. YAŞANANLARDAN DOLAYI PİŞMANIM Sonra ambulansı aramak için motosiklette olan telefonumu almaya aşağı indikten sonra oğlumu arayıp iş yerinden onu almamı söyleyince onu alıp eve bırakıp motorla evden ayrıldım. Daha sonra ambulansı aradım. Olayın buralara gelmesini istemedim. Yaşananlardan dolayı pişmanım. Bazı haberlerde ütüyle eşimin kafasına vurduğum söyleniyor ama öyle bir şey olmadı. Ben asla tasarlayarak bu olayı gerçekleştirmedim dedi. ELİF İN AİLESİ EN AĞIR CEZAYI İSTEDİ Elif Dim in annesi Nurgül Yörük, duruşmada göz yaşlarına hakim olamadı. Anne Yörük ile baba Mustafa Yörük, sanıkla kızlarının aralarının iyi olmadığını belirterek, zaman zaman tartışma yaşadıklarını anlatarak, sanığın en ağır şekilde cezalandırılmasını istedi. Duruşmada çiftin çocukları A.E.D. nin pedagog eşliğinde adli gözlem odasından yapılan bağlantı ile ifadesine başvuruldu. A.E.D., anne ve babasının zaman zaman tartışma yaşadığını belirterek, babasından şikayetçi olup olmama konusunda kararsız olduğunu söyledi. Tanıkları dinleyen mahkeme heyeti, Tekirdağ Barosu nun duruşmaya katılma talebini reddetti. Sanığın tutukluluk halinin devamına karar verilerek, duruşma ertelendi.

Source: Habertürk


Ergün Yıldırım yazdı: Sekülarizm ve yumuşak sekülerlik

Sekülarizm, sekülerliğin ideoloji, dogma ve inanç olarak varoluşudur. Kilise ve devletin kanlı bıçaklı savaşından esinlenir. Bu kanlı tarihin çocuğudur. Bundan dolayı serttir, dışlayıcıdır, din karşıtıdır. Kilisenin mallarına el konur, kiliselerin kimisi kapatılır, binlerce papaz boğazlanır, kimisi yurtdışına kaçar. Fransa”da daha 70″lerin sonlarında devlete sadakat yemini yapmadı diye binlerce papaz yurtdışına gitmek zorunda kalıyor. Sekülarizm, bilim ve kültürde de dini kovmak ister. Dine karşı, kendisini din olarak ortaya koyar hatta.Sekülarizm, kara Avrupa”sının baskıcı ve skolastik kilise düzenine meydan okuyarak ortaya çıktı. Kilisenin engizisyon düzenine başkaldırının sonucunda doğan bir ideoloji. Papalığın devletlere kral atadıkları otoritesine kızgınlığın ürünü. Halka cennetten arsalar satan Katoliklik değerlerine karşı inancını kaybeden bilincin doğuşu.Sekülarizm, sadece devlet ve kiliseyi ayırmadı, dinin toplum ve kültür hayatındaki etkisini azaltmakla yetinmedi. Aynı zaman da kendisini dogmatik ilkelere anlayışlar olarak sundu. Türkçe”de buna laikçilik deriz. Tek parti CHP rejimi bunu uyguladı. Olmayan kiliseye karşı Don Kişot gibi kavgaya girişti. Yukarıdan emirlerle ve en sert yöntemlerle sekülarizm uygulandı. Din ve gelenek yerine kendisini koymaya yöneldi. Ancak bir ethos ortaya koyamadı. Toplumsal ahlak inşa edemedi.1945″lerden itibaren devlet sekülarizm projesinden vazgeçti. Seküler açılımlara yöneldi. Laikçilik bırakıldı, ama laiklik devam etti. Dinle yakınlaşma, barışma ve temsil imkanları verildi. 12 Eylül sonrası şartlar ve Özal döneminde bu din derslerinin zorunluluğu, medyadaki dini kesimlerin önünün açılması, orta sınıfla gelen dini sosyolojik dalganın yükselişi serbest bırakıldı. 28 Şubat, bunu durdurmaya yönelen ve sekülarizmi yeniden tahkim etmeye çalışan bir girişimdi. Bu nedenle dini faaliyetler, partiler, İslamcılar ve cemaatlere yönelik kuşatmalara gidildi.2002 yılında AK Parti iktidara geldi ve yeniden sekülarizmden çıkışın önemli adımları atıldı. Başörtüsü bütün kamu kurumlarında serbest hale geldi, İHL eski statülerine kavuştu, orta sınıf sermayenin önü açıldı, dini görünüm devlet merkezinde daha fazla seferber oldu. Sert laiklik, yani sekülarizm ciddi güç kaybına uğradı.Şimdi yeni bir süreç başlıyor. Sekülarizm yerine yumuşak sekülerlik adını verdiğim süreç. Türkiye”de yeni bir olgu olarak bu sekülerlik eğilimi de Özal zamanında doğdu. Toplumda sivil düzeyde, gündelik yaşam ilişkilerinde gelişti. Zenginleşme, şehirleşme ve liberal politikalarla tanışma sonucunda güçleniyor. Son yıllarda daha da belirgin hale geliyor.Yumuşak sekülerlik, gündelik yaşam alanında ortaya çıkıyor. Gençler arasında taraf buluyor. Popüler kültür eşliğinde hayatiyet kazanıyor. Düğünler, eğlenceler, giyimler ve modada yansıyor. Tatil alışkanlıkları ve alış veriş ilişkilerinde yaşanıyor. Modern kutlamalarla uzlaşmalarda görülüyor.Mesela 14 Sevgililer Gününde başörtülü kızlar ve kadınlar muhafazakar Üsküdar meydanında ve metroda ellerinde kırmızı renkli ve kalp şeklindeki kocaman balonları taşıdılar. Hem Müslümanlık hem de sekülerlik beraber veya yan yana yürüdü. Doğum günü kutlaması, dinin ve geleneğin kutsallık taşıyan kutlamalarıyla hiçbir ilişkisi yok. Ama hızlı bir şekilde önce çocuklar, sonra gençler ve şimdi de yetişkinler kutluyor.Yumuşak sekülerlik dinle seküler olanı yan yana tutuyor. İnsanlar doğum günü kutluyor diye ya da sevgililer günü kutlayan başörtülü kadınlar namazlarına, oruçlarına, başörtülerini taşımaya devam ediyorlar. Acaba seküler kimi alışkanlıkları kendi dünyalarına eklemleyerek onları yabancılıktan çıkarıyorlar mı? Ya da aşama aşama sekülerleşme ile zamanla dinin etkisi daha da azalacak mı? Fakat net olan bir şey var. Gidişat ne sekülaristlerin, yani laikçilerin beklediği gibi ne de dindarların. Bir süreci ve oluşu yaşıyoruz. Bakalım nereye gidecek!

Source: Ergün Yildirim


Cüneyd Altıparmak yazdı: Polis daveti, siyaset yasağı…

Siyaset yasağı ve “zorla getirme” meselelerinin yoğun bir biçimde ve yanlış anlaşılarak gündeme geldiği, konuşulduğu ve bunun üzerinden siyasi tartışma alanları doğduğu günlerden geçiyoruz. Bugün bu iki konu üzerinde duracağım. Gerçekleri ve hukukun işleyişini bilmek herkesin hakkı neticede…POLİS DAVET EDER…Basit suçlarda, kaçma hazırlığı yapmayan, yapması da muhtemel olmayan kimseler öncelikle ifade için aranarak adli birimlere veya karakola davet edilir. Zaten polisin bu uygulaması çoğu zaman “dolandırıcılık konusu” oluyor. Bunun için Emniyet Genel Müdürlüğünün neredeyse “rutin” hale gelen açıklamaları ve duyuruları oluyor, dikkat edenler hemen hatırlayacaktır.GÖZALTI DEĞİL, ZORLA GETİRME!Ceza Muhakemesi Kanunu (m.145) şöyle diyor: “ifadesi alınacak veya sorgusu yapılacak kişi davetiye ile çağrılır; çağrılma nedeni açıkça belirtilir; gelmezse zorla getirileceği yazılır.” Polis Vazife ve Salahiyet Kanununda ise (m.15) “Polis; yaptığı tahkikat esnasında ifadelerine müracaat lazımgelen kimseleri çağırır ve kendilerine lüzumu olan şeyleri sorar” hükmü bulunur. Buna göre ilkin kolluk kişiye telefonla ulaşır ve gelmesini söyler. Kişi gelirse işlemlere devam edilir. Gelmezse veya gelmeyeceğine beyan ederse “zorla getirme” yoluna gidilir ki artık başka çare yoktur. Buradaki durum gözaltı değil sadece “kişinin bulunduğu yerden alınıp adliyeye veya kolluğa götürülmesi” işlemidir.”ŞAFAK OPERASYONLARI”Pek tabi polis herkesi çağırmaz. Organize suçlar, uyuşturucu ticareti, öldürme ve benzeri ağır suçlarda faillerin yerlerini tespit eder. Bulundukları yerlere operasyon düzenler. Gece yarısı baskını veya sabaha karşı gördüğümüz operasyonlar hep bu tip suçlara dairdir. Geçmişte özellikle 2016 öncesi polisin işi şova çeviren uygulamalarını görmüştük. Ancak son dönemlerde “basit nitelikli” suçlarla ilgili prosedür (fail daha önceden aranan veya başka suçların da faili değilse) arama veya yazılı davet ile ifadeye çağrılma şeklinde tezahür etmektedir.EMNİYET KONUŞMALISon birkaç gündür ve özellikle TÜSİAD konusunda oluşan bilgi kirliliği ilk değil. Başından beri söylediğim gibi kurumların konuşması ve izah etmesi gerekiyor bu çağda. İletişimin “kitle ikna silahı” olarak manipülasyon bombaları attığı toplumu aydınlatmak ilk elden görevini ifa edenlerin işi olmalı. Emniyetin davet edilmesine rağmen gelmediği için polis zoru ile getirilmek zorunda kalınanlar ve bunu şova çevirenlere dair telefon görüşmelerini yayınlaması lazım. Pozisyon tartışmalı ise VAR”a gitmek gibi.”AMAÇ SİYASİ YASAK” BALONUSon günlerdeki bir başka “balon” ise “siyaset yasağı” meselesi. Daha önce de yazmıştım. Suç işleyip ceza alınca yanında “promosyon” olarak verilecek “yan tedbirleri” kabul etmiyorum diyemiyor sanıklar… Bu kural herkes için geçerli. Biz buna “feri cezalar” diyoruz. Bunlar alınan mahkumiyetin ekleri. Kasten işlenen suçlarda hapis cezası mahkumiyetinin kanuni sonucu olarak bazı hakların kullanılması kendiliğinden yasaklanmış olur (TCK m.53). Bu konu mahkemenin takdirine bırakılmış da değildir. Ceza alan kişiye, ► Bir kamu görevinin üstlenilmesinden, ► atamaya veya seçime tabi bütün memuriyet ve hizmetlerde istihdam edilmekten, ► velayet, vesayet veya kayyımlık görevlerini kullanmaktan, ► sivil toplum veya ticari kurum yahut siyasi partilerin yöneticisi veya denetçisi olmaktan yoksun bırakılma tedbiri de uygulanır. Bu durum kimseye özel değildir.HERKES İMTİYAZ PEŞİNDE!Çok ilginç dönemden geçiyoruz. Kimseyi yargılamak veya suçlu ilan etmek için demiyorum bunları ama herkesin bir tür imtiyaz peşinde olduğu açık. Kimi “eleştiri hakkımızı kullandık hakkımızda dava açtılar” diyerek kendine dokunulmazlık atfedilmesini bekliyor… Kimi de “henüz Cumhurbaşkanı” değilken kendisine Cumhurbaşkanı gibi davranılmasını istiyor ve buna dair bir bağışıklık talep ediyor…İKİ SORUM VAR!Şimdi şöyle bir bakalım: TÜSİAD bunca yıldır eleştiriyor ve dava açılmıyordu, şimdi ifadeleri “çizgiyi aşmış olamaz mı? Bir kimse Cumhurbaşkanı adayı olacak diye mevzuatı görmezden mi gelelim?Ve soralım: TÜSİAD “sadece” eleştirilerine devam etse, Cumhurbaşkanı adayı olmak isteyen de konuşmalarına dikkat etse biz bugün bunları konuşur muyduk?

Source: Cüneyd Altıparmak


İnternet oyunlarındaki büyük tehlike

Çocukların ellerine verilen tablet ya da akıllı telefonlarla online olarak oynanan oyunlar nedeniyle büyük mağduriyetler yaşaya bilirisiniz. Geleceğimizim teminatı olan çocuklarımızı büyük bir korku ve para tuzağının içine çekmeye çalışan ve sadece bu amaç için tasarlanan kötü yazılımlardan zarar görmeden önce lütfen çocukların dijital mecralarda oynadığı oyunları takip edin ve çocuğunuza sahip çıkın.

Bizler sokaklarda mahalle kültürü ile büyüdük. Güvene dayanan samimi bir komşuluk anlayışı vardı o zamanlar… En azından kimden size zarar gelebileceğini tahmin ederek aileler çocuklarını koruyabiliyorlardı.

Ancak durum artık hiç de öyle değil. Evden, hatta odasından neredeyse hiç çıkmayan çocuklar belki de sokakta olabileceğinden daha fazla internet ortamında yapmış oldukları paylaşımlar, zararlı yazılımlar ve oyunlar içine gizlenerek tehdit unsuru barındıran eylemlerle daha büyük bir tehlike ile karşı karşıya.

Son olarak bir anne tarafından çocuğunun oynadığı bir oyunda para vermek için tehdit edildiği tespit edildi. Anne diyor ki: “Ben bir ebeveyn olarak çok endişeliyim ve yetkililerin bu konuya acilen el atmasını istiyorum. Bugün oğlumun oynadığı Br**l Stars adlı mobil oyun içinde korkunç bir çetenin varlığına bizzat şahit oldum. Çocukları hedef alarak onları para vermeye zorlayan, tehdit eden ve ailelerine kadar ulaşan bir grup var! Oğlum oyun içinde tehdit edildi. Takip ettiğim için fark ettim ki, bu kişiler onu para vermesi için baskı altına almış. Ben devreye girip yazıştığımda, vermeyeceğimizi söyledim ve “Annem izin vermiyor” diyerek durumu anlatmaya çalıştım. Ancak aldığım yanıt dehşet vericiydi.

“Anneni, babanı bulacağım.

Evinizi biliyorum, geleceğim.”

Bundan sadece 10 dakika sonra WhatsApp üzerinden bir mesaj aldım: “Oğlunuza terbiye verin, beni dolandırdı.”

Yetkililerden önce bizler yani anne ve babalar çocuklarının özellikle online oynadıkları oyunları takip etmeli, tehlike arz eden bir durumun varlığı halinde çok hızlı bir şekilde müdahale edilerek en azından çocuğun daha fazla korkutulmasına müsaade etmeden oyundan uzaklaştırmalı, akabinde hakaret, tehdit ve dolandırıcılık eylemleri nedeniyle derhal Cumhuriyet Savcılıklarına suç duyurusunda bulunulmalıyız.

OYUNU SİLMEK YETMEYEBİLİR!

Bu gibi durumlarla karşılaşılması halinde refleks olarak oyunu silmek sorunu ortadan kaldırmak anlamına gelmeyebilir. Bazen sadece dolandırıcılık amacıyla hazırlanan kötü yazılımlarla oynanılan oyun dahilinde giriş yapılması halinde farkında olmadan tüm verileriniz dolandırıcıların eline geçebilir.

Önceden Paylaşılmış Bilgiler: Çocuğunuz ya da başka bir aile üyesi bir sohbet sırasında, oyun içi bir arkadaşına veya başka bir platformda telefon numarasını paylaşmış olabilir.

Oyun Dışı Platformlara Yönlendirme: Bu tür dolandırıcılar, oyuncuları genellikle WhatsApp, Discord gibi platformlara çekerek kişisel bilgileri toplamaya çalışır.

IP Adresi ve Sosyal Mühendislik: Kimi zaman kötü niyetli kişiler, oyuncuları kandırarak sahte web sitelerine yönlendirir ve buradan IP adresleri üzerinden bazı bilgileri edinebilir.

Önceden Ele Geçirilmiş Veriler: Eğer daha önce bir veri sızıntısı olduysa (örneğin bir sosyal medya veya oyun hesabının bilgileri sızdırıldıysa), dolandırıcılar bu verileri kullanarak kişilere ulaşabilir.

Source: Mustafa Zafer