Bir yazdan fazlası
Yaz okulları, genç zihinleri eğitmek, ilham vermek ve dönüştürmek amacıyla tasarlanmış, kısa süreli ancak son derece etkili programlardır. Türk aileler için uzun yıllardır İngiltere bu alanda ilk tercih olmayı sürdürüyor. Ancak zaman değişiyor; ABD ve Dubai, yaz okulu deneyimi için öne çıkan yeni alternatifler olarak dikkat çekiyor. Peki İngiltere yaz okullarını bu kadar cazip kılan nedir? Başvuru ne zaman yapılmalı? Öğrencileri ne gibi bir deneyim bekliyor? Ve yeni destinasyonlar olan ABD ve Dubai ile karşılaştırıldığında avantajlar ve dezavantajlar neler?İNGİLTERE YAZ OKULLARI: KLASİK VE GÜVENİLİR BİR SEÇİMİngiltere, yaz eğitimi alanında hâlâ lider konumda. Köklü eğitim geleneği, dünya çapında bilinen yatılı okulları ve Oxford, Cambridge gibi prestijli üniversiteleriyle, İngiltere yaz okulları öğrenciler için hem akademik hem de kültürel bir gelişim fırsatı sunuyor. İngiltere’deki yaz okulları sadece İngilizce eğitimi ile sınırlı değil. 8 ila 18 yaş arası öğrenciler için tıptan mühendisliğe, yapay zekâdan yazarlık, hukuk ve ekonomiye kadar birçok alanda ders alma imkânı var. Bu programlar, alanında uzman akademisyenler, üniversite hocaları ve deneyimli öğretmenler tarafından veriliyor. Derslerin yanı sıra öğrenciler, tarihi yerlere geziler, spor etkinlikleri, drama çalışmaları ve kültürel etkinliklerle dolu bir programa dahil oluyor. Lokasyonlar arasında Londra, Cambridge gibi şehir merkezleriyle birlikte kırsal ve güvenli bölgelerdeki kampüsler de yer alıyor. Güvenli ortam, disiplinli programlar ve kültürel çeşitlilik, aileler için bu seçeneği cazip kılıyor. Türk aileler için İngiltere; yakınlık, kültürel tanıdıklık ve akademik kalite açısından hâlâ vazgeçilmez bir destinasyon olmaya devam ediyor. Ayrıca birçok aile, yaz okullarını çocuklarının gelecekteki yurt dışı eğitim planlarına hazırlık olarak görüyor.ABD: YENİLİKÇİLİK, ÇEŞİTLİLİK VE ÜNİVERSİTE HAYATINA İLK ADIMSon yıllarda Amerika Birleşik Devletleri, yaz eğitimi için güçlü bir alternatif haline geldi. ABD yaz okulları, yenilikçi müfredatları, proje odaklı eğitim anlayışları ve öğrenci merkezli yaklaşımlarıyla öne çıkıyor. Harvard, Yale, Stanford ve Columbia gibi üniversite kampüslerinde düzenlenen yaz programları, biyoteknoloji, girişimcilik, yapay zekâ, film yapımı gibi alanlara odaklanıyor. Bu programlar, öğrencinin bireysel düşünmesini teşvik ederken, araştırma ve uygulamaya büyük önem veriyor. Türk öğrenciler için ABD yaz okulları, farklı bir kültürle tanışmak, özgüven kazanmak ve ileri düzey akademik içeriklere erişmek açısından oldukça değerli. Ayrıca ABD’de üniversite okumayı düşünen öğrenciler için bu programlar, kampüs hayatını yakından tanıma fırsatı sunuyor. Ancak dikkat edilmesi gereken noktalar da var. Uçuş süresi uzun, vize süreçleri karmaşık olabilir ve maliyetler genellikle İngiltere’ye göre daha yüksek. Yine de yenilikçi ve vizyoner bir eğitim deneyimi isteyen öğrenciler için ABD çok cazip bir seçenek.DUBAİ: YÜKSELEN BİR EĞİTİM MERKEZİDubai, kısa sürede uluslararası eğitimin yükselen yıldızı haline geldi. Modern altyapısı, üst düzey yaşam standartları ve güvenli ortamıyla şehir, yaz aylarında öğrenci ve ailelerin dikkatini çekiyor. GEMS Education gibi tanınmış okullar, KHDA onaylı kurumlar ve uluslararası üniversitelerin Dubai kampüsleri, yaz aylarında STEM, tasarım odaklı düşünme, girişimcilik, sürdürülebilirlik ve dijital medya gibi alanlarda çeşitli programlar sunuyor. Birçok program, İngiltere veya ABD merkezli okullarla iş birliği içinde yürütülüyor. Dubai’nin avantajları arasında Türkiye’ye olan yakınlığı, lüks yaşam olanakları, güvenli ortam ve İngilizce eğitimin yaygın olması öne çıkıyor. Daha kısa seyahat süresi ve konforlu ortamı nedeniyle küçük yaştaki öğrenciler için özellikle uygun bir alternatif olabilir. Ancak belirtmek gerekir ki Dubai’deki yaz okulu sektörü hâlâ gelişim aşamasında. Eğitim içerikleri çeşitleniyor olsa da, henüz İngiltere veya ABD’deki programların derinliğine ve prestijine ulaşmış değil.NE ZAMAN VE NASIL BAŞVURMALI?Destinasyon ne olursa olsun, başvuru süreci zamanında başlamalı. Yaz okulları genellikle haziran sonu ile temmuz ortasında başlar ve 2 ila 6 hafta sürer. Prestijli okullar, başvuruları kasım-aralık gibi açar ve şubat-mart aylarında dolmaya başlar. * Başvuruda dikkat edilmesi gereken başlıca konular:Öğrencinin yaşı ve akademik seviyesiİlgi alanları ve uzun vadeli hedefleriLokasyon tercihi (şehir merkezleri mi, kırsal kampüs mü?)Vize ve seyahat süreciBütçe ve varsa burs imkânları * Kaç hafta kalmalı?Bazı yaz programları bir haftalık olabilir fakat gerçek fayda sağlamak için en az 2 ila 4 hafta arası bir süre önerilir. Bu zaman dilimi, öğrencinin hem akademik olarak adapte olmasını hem de sosyal becerilerini geliştirmesini sağlar. Daha kısa süreli programlar, adaptasyon açısından yeterli olmayabilir.HEDEFE GİDEN YOLDA DEĞERLİ BİR ADIMİngiltere yaz okulları, köklü yapıları, kaliteli eğitimi ve küresel tanınırlıklarıyla hâlâ önde gidiyor. Akademik gelişim, kültürel farkındalık ve özgüven kazandırma açısından ideal bir ortam sunuyorlar. Ancak ABD ve Dubai, öğrenci profiline göre farklı avantajlar sunuyor. ABD, yenilikçi programları ve üniversite ortamıyla öne çıkarken; Dubai, yakınlığı ve güvenli ortamıyla ailelerin ilgisini çekiyor. Yaz okulları, artık sadece yaz tatilini değerlendirmekten çok daha fazlası. Gelecekte yurt dışında okumayı düşünen öğrenciler için bu programlar, kritik bir ilk adım niteliğinde. Yaz 2025 hızla yaklaşıyor. En iyi okullarda yer bulmak için en doğru zaman şimdi…Günün Sözü: “Deneyimden daha güçlü bir öğretmen yoktur; ama öğrenme isteği olmadıkça, deneyimden hiçbir şey öğrenilemez.” (George B. Shaw)EĞİTİMDEN, BİLİMDEN, BAŞÖĞRETMENİN İZİNDEN AYRILMADIĞINIZ AYDINLIK GÜNLERİNİZ OLSUN.
Source: Ebru Doğdu
Keşke belgesel de ihraç edebilsek
Belgesellere dizi muamelesi yapıyorum; ormana, çayıra, hayvanlara bakarken terapi gibi kafamı dağıtıp, dinlendiğimi fark ediyorum. O yüzden de sıkı bir belgesel seyircisiyim.Özellikle de vahşi doğa belgeselleri. Tahammül edemediğim tek doğa kanalı, hayvanların avlandığı Yaban TV.Belgesel kanalları arasında dolanırken iki haftadır yerli bir yapıma rastlıyorum: TRT Belgesel’de yayınlanan “Günlük Hayat Bilimi”…Sıkı bir belgesel tüketicisi olarak söyleyebilirim ki dünya standardında bir iş çıkmış ortaya. Cumartesi günleri farklı başlıklar altında çeşitli bilim konularına eğiliyorlar.Geçen hafta kırılan bir yumurtadan yola çıkarak Einstein, izafiyet, zaman gibi konuları ele aldılar.Bu haftanın konusu, iki yanan elementten oluşan yanmaz madde su ve suyun mucizeleriydi. Seçilen görüntüler ve müzikler son derece uyumlu.Şahane sorular eşliğinde konunun uzmanlarından görüşler alıyorlar.Görüş verenlerin hepsi alanında yetkin akademisyen ve bilim insanları.Hepsi siyah giymiş, siyah fonda konuşuyor. Bir intizam var yani.Orta yaşlı, oturaklı fakat son derece karizmatik bir abimiz sunuyor: Nurettin Sönmez.1.8 milyon takipçisi olan bir fenomen oyuncu. Dramaturjiyle bilimsellik arasındaki dozu iyi çok iyi tutturmuş.◊ Temenni: Türkiye, Ortadoğu’dan Latin Amerika’ya kadar çok kuvvetli bir dizi ihracatçısı.Demek ki çekim vs için yeterli altyapı var. “Günlük Hayat Bilimi” gibi gurur duyacağımız işleri görünce “Keşke dizi çekip sattığımız gibi, belgesel de çekip ihraç edebilsek” diye düşünüyor insan.O timsahı bulurum arkadaş!Bir başka meselem de son yıllarda çıkan bir “Ben onun alanındaydım” söylemi. Hayvan saldırısına uğramış insanlara olay anlattırılırken mutlaka bu cümleyi söyletiyorlar.İnsanlarda o hayvan hakkında nefret duygusu uyandırmamak için.Tamam, doğru bir tavır ama sinir bozucu: Denizde yüzmüşüm, köpekbalığı kolumu yemiş! Nehirde timsah bacağımı koparmış! Sonra: “Onun suçu yok, ben onun yaşam alanındaydım…” Yok arkadaş, sonra bulurum ben timsahı…Keşke daha çok gastronomi ailesi turizme girseGastronomi konusunda şanslı bir coğrafyadayız.Ülkemize gelen turistler doğal, tarihi, kültürel güzelliklerin yanında mutfağımıza da âşık olup dönüyorlar.Ama İtalya, İspanya, Yunanistan gibi rakiplerimiz de bu konuda dişli.Hafta içi Antalya’daki Titanic Mardan Palace’a gittim. Bu otelin 2009’daki açılışına da katılmış; Paris Hilton’la bile dans etmiştim.Avrupa’nın ilk 7 yıldızlı oteli başlığıyla sadece Türk basınında değil dünya medyasında da yer almıştı.Dile kolay: Sharon Stone, Richard Gere, Paris Hilton, Mariah Carey, Monica Bellucci gibi dünya ünlüleri aynı gecede, Türkiye’de buluşmuşlardı.Kişisel olarak asla unutmam ama bugün o açılışı kaç kişi hatırlıyor?Titanic Mardan Palace’ı artık Berlin’in imza restoranlarından Hasır’ın sahibi Aygün Ailesi işletiyor.Bütün o şaşaa ve debdebenin yanına gastronomiden getirdikleri know how’ı da koymuşlar.Öyle ki açık büfede bile karşınıza değme restoranda yiyemeyeceğiniz bir lahmacun çıkabiliyor mesela.Benzer bir aile hikâyesini Kuşadası turizminin sembollerinden Club Marvy’de gözlemliyoruz.Marvy, sanat ve gastronomiyi bir araya getirdiği etkinlikleriyle meşhur. Aslen çiftçilik kökenli olan Tonbul Ailesi, topraktan, üründen ve onu en iyi şekilde değerlendirmekten gelen gustosunu turizme tatbik ediyor.Her yılın belli zamanında yaptıkları bollama yemekleri var mesela.Bollama, Toroslar’da oğlaktan yapılan geleneksel bir yemek.100-150 kişilik uzun bir masa kuruluyor, ailenin en yaşlı kadını dev kazanın başına geçip konuklar için bollama pişiriyor.Ailede zaten var olan ve kuşaklardan kuşağa aktarılan bir zenginlik.Gastronomi-turizm arasındaki en kısa mesafeye bir başka örnek Güneydoğu, Mardin’den: Benzer bir ilişkiyi Türkiye’nin en bilinen kadın şeflerinden Ebru Baykara Demir ile bütün bölgenin en ikonik yerlerinden Cercis Konağı arasında kurmak mümkün.Dünyada da bu iş böyle. İstanbul’da da bir şubesi bulunan ünlü otel zinciri Soho House… Aslında Londra’da bir restoran-kulüp olarak doğdu.Hakeza ünlü Mama Shelter zinciri… Fransız şef Alain Senderens ve oğlu tarafından kuruldu.İtalyan Ferragamo Ailesi özünde gıda ve şarap üreticisiydi. Kurdukları otel Il Barro bugün Toscana’nın en lüks agro-turizm oteli.Şef Nobu Matsuhisa’nın ünlü restoranına dayanan Nobu Hospitality de Uzakdoğu, Japonya’dan bir örnek.◊ Temenni: Keşke gastronomi alanında deneyime sahip daha çok aile turizme girse. Anlaşılan o ki şeflerin tayininden ürünlerin seçimine, sunumuna kadar zaten sahip oldukları bir birikimi turizme de yansıtabiliyorlar böylece.
Source: Savaş Özbey