“Travel Insights – Istanbul’s Challenges, Airport Behavior, and Winter Escapades”

İstanbul bu yükü tek başına kaldıramaz

Ve ne yazık ki kentsel dönüşüm konusunda zamanı çoktan kaybettik.İzmir’in yapı stokunun yarısından fazlası depreme dayanıklı değil. Üstelik bu sadece bir deprem meselesi değil; aynı zamanda bir şehirleşme ve gelecek vizyonu meselesi.Yıllardır, “Güzel İzmir” diyoruz ama gerçekten güzel mi? Plansız kentleşmenin, çarpık yapılaşmanın, trafik ve altyapı sorunlarının gölgesinde kaldı bu güzel şehir.Ama elimizde büyük bir fırsat var. İzmir’i 21’inci yüzyılın örnek şehirlerinden biri haline getirebiliriz.Kentsel dönüşüm denince akla hep aynı şey geliyor. Eskiyi yık, yenisini yap. Ama bu model hem maliyetli, hem de sürdürülebilir değil.Daha büyük bir vizyon gerekiyor. İzmir, Türkiye’nin ilk akıllı şehir modeli olabilir.Depreme dayanıklı, enerji verimli ve çevreci binalarla yeni bir kent düzeni oluşturulmalı.Şehir merkezini betondan kurtarıp yeşili yeniden İzmir’e kazandırmalıyız.İzmir’i yayalar, bisikletler ve toplu taşıma dostu bir şehir hâline getirmeliyiz.İzmir’in modernleşirken kimliğini kaybetmesine izin vermemeliyiz.İstanbul bu yükü tek başına kaldıramaz. Türkiye’nin bir B planına ihtiyacı var ve İzmir, geleceğin şehir modeliyle bu rolü üstlenebilir.Eğer bu dönüşümü başarabilirsek, İzmir sadece şarkılarda değil, gerçeğinde de güzel İzmir olacak. Yarının Türkiye’siniinşa ediyorsunuz GEÇMİŞTE kadın girişimcilik hikayeleri dendiğinde, çoğumuzun aklına tek tük örnekler gelirdi. Ama şimdi, İzmir’de başka bir şey oluyor. Kadınlar iş dünyasında sadece var olmakla yetinmiyor, yeni kurallar yazıyor.EGEKOBİDER ve TOBB İzmir Kadın Girişimciler Kurulu, 26-27 Şubat’ta çok önemli bir zirveye ev sahipliği yapacak. Zirve, KOBİ’leri ve kadın girişimcileri buluşturacak. Burada, iş dünyasında kadınların ne kadar büyük bir dönüşüm yarattığını bir kez daha göreceğiz.EGEKOBİDER Yönetim Kurulu Başkanı Yüksel Bilek, zirvenin önemini şöyle anlatıyor:“Kadın girişimciler ve Ege bölgesindeki KOBİ’leri buluşturacağımız bu zirvede iş köprüleri kuracak ve birlikte ticaret yapmanın yollarını arayacağız.”Bu cümlede sadece bir iş forumunun duyurusu yok. Bu, kadınların artık ekonomide aktif rol almasının, ülkenin üretim gücünü artırmasının kaçınılmaz olduğunu gösteren bir çağrı.TOBB İzmir Kadın Girişimciler Kurulu Başkanı Deniz Celep ise şöyle diyor:“Bu zirve, kadın girişimcilerin kendilerini tanıtabileceği ve yeni işbirliklerine imza atabileceği harika bir fırsat.”Evet, gerçekten de “kadın girişimciliği” bir ekonomik terim olmaktan çıkıp toplumsal değişimin motoruna dönüşüyor.Kadınlar iş kurduğunda sadece para kazanmıyor. Yanlarında çalışan insanlara yeni fırsatlar sunuyor, ailelerini güçlendiriyor, çevrelerindeki ekosistemi değiştiriyorlar. Ve en önemlisi, yeni nesil genç kadınlara, “Ben de yapabilirim” mesajı veriyorlar.İzmir’de atılan bu adım, sadece bir iş zirvesi değil. Bu, kadınların iş hayatında ve ekonomide daha fazla yer almasının Türkiye’yi nasıl dönüştüreceğinin en net göstergesi.Bu zirvede yer alacak kadın girişimcilerden yepyeni başarı hikâyeleri çıkacak. Bu hikâyeler, gelecekte bir genç kızın hayalini kurduğu işi kurmasına ilham olacak.Ve işte tam da bu yüzden, kadın girişimciliği desteklemek sadece bir ekonomik zorunluluk değil, bir toplumsal dönüşüm projesidir.O yüzden bu zirveye katılacaklara diyorum ki:Yolunuz açık olsun. Çünkü sadece iş kurmuyorsunuz, yarının Türkiye’sini inşa ediyorsunuz. Bazı şeyler vardır yaşlanmaz İŞTE Tom ve Jerry de onlardan biri.85 yıl… Dile kolay!Ama hala, o ilk günkü gibi kahkaha attırıyor, bizi çocukluğumuza ışınlıyor.O eski ahşap televizyonun karşısına geçip Tom’un zavallı haline üzülür müydünüz, yoksa her seferinde kazanan Jerry’ye mi alkış tutardınız?Ben hala karar veremedim.Bazen Tom’a yazık oldu diye üzülür, bazen Jerry’nin zekâsına hayran kalırdım.Ama bir şey kesindi. Bu kovalamaca hiç sıkıcı olmazdı.Şimdi her şey çok hızlı, her şey çok dijital.Çocuklar bir sahneyi üç saniyeden fazla izlemeye tahammül edemiyor.Ama biz öyle miydik?Bir çizgi filmden önce televizyonun başına geçip bekleyen bir nesildik biz.“Tom ve Jerry başlıyor!” sesi evin içinde çınladığında her şey dururdu.Ama Tom ve Jerry, sadece bir kovalamaca değildi.Bazen zekânın, bazen dostluğun, bazen de talihin dönebildiğini gösteren bir hikayeydi.Ve en önemlisi… Söz olmadan da komik olunabileceğini kanıtlayan eşsiz bir sanattı.Cartoon Network, 85’inci yaşına özel bir maratonla Tom ve Jerry’yi ekranlara taşıyacakmış.Bir nesil için nostalji, yeni nesil için keşif fırsatı.Ama benim içimden geçen şu:Keşke hepimiz, o eski öğleden sonralara dönüp, bir kase mısır patlağı eşliğinde Tom’un bir kez daha duvara çarpmasını izleyebilsek.Belki de Tom ve Jerry’nin asıl büyüsü budur.Her yaşta bizi gülümsetebilmesi.85 yıl daha kovalasınlar…Biz de izlemeye devam edelim. Kışları Ege’ninkıyılarında üşürsünüz İZMİR’e yolu düşenler yazdan kalma bir gün bekler, ama kışın gelenler bir efsaneyi boşa çıkararak geri dönerler. “İzmir’in soğuğu yoktur” derler ama hasta olup giderler.Ege’nin kıyıları, yazın esen o tatlı meltemle hatırlanır. Ama kışın? O rüzgar, insanın iliklerine işler. Hele nemle birleşince, doğunun ayazını bile aratır. Birçok kişi “İzmir’de üşümem” diyerek gelir ama birkaç saat içinde ya bir atkı ya da kalın bir mont almak zorunda kalır.Geçtiğimiz hafta sonu bir toplantı için Kıbrıs’taydım. Aynı yanılgı burada da yaşanıyor. Gidenlerin çoğu, adanın kışını bilmeyenler… Uçaktan inerken ince bir ceketle gelenler, iki gün içinde grip olup dönüyor. “Kıbrıs bu kadar soğuk olur muydu?” diye soruyorlar. Olur! Hatta çok daha soğuk olur.

Source: Deniz Si̇pahi̇


Havalimanlarında insanlar neden garip davranıyor? Psikologlar nedenini açıkladı

Birleşik Krallık”taki Leeds Beckett Üniversitesi”nde psikoloji dersleri veren Steve Taylor, bu konuyu Conversation adlı platformda kaleme aldığı bir yazıda detaylı bir şekilde ele alıyor. Taylor”a göre, bazı insanlar uçuş korkusu nedeniyle gerginlik yaşayabiliyor ve bu durum agresif davranışlara yol açabiliyor. Bazı yolcular ise rahatlamak amacıyla alkol tüketiyor, ancak bu durum onların daha kontrolsüz davranmasına neden olabiliyor.

GÜRÜLTÜ, KALABALIK VE BULANIKLAŞAN ALGILAR

Havalimanlarının gürültülü ve kalabalık ortamı da bu durumu tetikleyen faktörler arasında yer alıyor. Psikolog Taylor, havalimanlarında zaman ve mekan algısının bulanıklaşmasının da önemli bir rol oynadığını düşünüyor.

“Havalimanları, şimdiki zamanın pek de hoş karşılanmadığı bir tür belirsizlik alanıdır” diyen Taylor, herkesin dikkatini geleceğe, uçuşlarına ve varış noktalarına odakladığını belirtiyor. Bu durum, özellikle uçuşlar geciktiğinde büyük bir hayal kırıklığına yol açabiliyor.

SOSYAL SINIRLARIN ESNEMESİ VE KİMLİK BELİRSİZLİĞİ

Havalimanlarında sadece zaman ve mekan algısı değil, sosyal sınırlar da bulanıklaşıyor. Tanımadığınız insanlarla sohbet etme olasılığınızın arttığı bu ortamlarda, toplumun normal kuralları geçerliliğini yitirebiliyor. Taylor”a göre, bu durum insanların daha rahat ve kontrolsüz davranmasına neden olabiliyor.

Başka bir ülkeye seyahat etmek, ulusal sınırların arasında kalmak da davranışları etkileyebiliyor. Özellikle farklı bir zaman dilimine gidiyorsanız, hem mekan hem de zaman algınız daha da bozulabiliyor.

“Kendimizi zaman ve mekan üzerinden tanımlarız” diyen Taylor, bu tür işaretler olmadan insanların kendilerini boşlukta hissedebileceğini vurguluyor. Araştırmalar, bu türden oryantasyon bozukluklarının geçici olsa bile ruh sağlığını olumsuz etkileyebileceğini gösteriyor.

ÖZGÜRLEŞTİRİCİ ETKİ

Ancak Taylor”a göre, kimliği belirleyen unsurlardan veya zamandan “azade olunan” havalimanları aynı zamanda özgürleştirici bir etki de yaratabiliyor.

“Bir dizide her hafta aynı karakteri canlandırmak zorunda kalan oyuncular gibi, rollerimizin güvenliğinden hoşlanıyoruz ancak kendimizi yeni zorluklarla test etmeyi ve esnetmeyi arzuluyoruz” diyen Taylor, normal rutinlerin ve ortamların dışına çıkmanın canlandırıcı bir his verdiğini belirtiyor.

İdeal olan, havalimanında başlayan bu özgürlüğün yurt dışı maceraları boyunca devam etmesi. Sonuç olarak, havalimanlarında insanların tuhaf davranışlar sergilemesinin altında birçok farklı faktör yatıyor.

Uçuş korkusu, alkol tüketimi, gürültülü ve kalabalık ortam, zaman ve mekan algısının bulanıklaşması, sosyal sınırların esnemesi ve kimlik belirsizliği gibi etkenler bu davranışları tetikleyebiliyor.

Ancak aynı zamanda bu ortamlarda hissedilen özgürlük duygusu da insanların daha rahat ve spontane davranmasına olanak sağlayabiliyor.

Source: Haber Merkezi


Tüm mahalle tek bir cadde boyunca sıralanmış: Yaprak gibi görünüyor

Polonya”da, 6.000 kişinin aynı sokakta yaşadığı bir kasaba bulunuyor; bu da teknik olarak tüm kasabanın birbiriyle komşu olduğu anlamına geliyor.

Polonya”nın tarihi şehirlerinden biri olan Krakow”un birkaç kilometre dışında yer alan Sułoszowa köyü, oldukça ilginç bir yapıya sahip. Mahalle kavramını zirveye taşıyan sokakta yaklaşık 6.000 kişi yaşıyor ve tüm evler, tek bir merkezi cadde boyunca sıralanıyor.

Tali yol ve kavşak yok

Havadan bakıldığında, mahalle muazzam ve benzersiz bir manzara sunuyor: Evlerle çevrili, geniş yeşil alanlarla donatılmış, mükemmel düz bir yol. Polonya medyasına göre, kasabanın ana yolunu oluşturan dokuz kilometre uzunluğundaki yerleşim caddesinde, hiçbir tali yol veya kavşak bulunmuyor.

Daily Express”e göre, benzersiz yapısıyla kasaba dünya çapında ilgi görmüş ve “Küçük Toskana” olarak anılmaya başlanmıştır.

Gmina Sułoszowa yerel meclisi üyesi Katarzyna Bieda, köyün bu şekilde kurulmasının nedenini şu şekilde açıklıyor:

“Sułoszowa, geniş ormanlar ve tarlalarla çevrili bir doğaya sahiptir. Ana caddenin etrafında yer alan tarlalarımız, drone ile çekilen görüntüler sayesinde adeta bir yaprak gibi görünerek, bizi tüm dünyaya tanıttı.”

Bieda, köyün doğrusal yapısının kökeninin geçmişte, özellikle yol ulaşımının daha kolay olduğu dönemlere dayandığını ve bu sayede insanların tek bir sokakta yaşamalarının daha pratik hale geldiğini belirtti.

Görüntüsü turist çekiyor

Bir diğer yerel dükkan sahibi ise köyde “güçlü bir topluluk duygusu” olduğunu vurguladı. Sakinler, “Patates Günü” ve “Çilek Günü” gibi etkinlikler düzenleyerek geleneksel yemekleri tatmak ve müzik dinlemek için bir araya geliyorlar. “Ama insanlar dedikoduyu sever. Ve burada herkes birbirini tanıyor,” diye ekledi.

Bieda, “Her yıl, özellikle ilkbahar ve yaz aylarında, yerel manzaralar ve Pieskowa Skała Kalesi ya da ünlü Maczuga Herkulesa kayası gibi turistik noktalar nedeniyle çok sayıda turist bizi ziyarete geliyor,” diyor.

Köylerinin kazandığı şöhret, halkın tümüne fayda sağlıyor. Örneğin, yakın zamanda iki ev, 400 bin doların üzerinde bir fiyatla satışa çıkarıldı.

Source: Haber Merkezi


Ece Seçkin”den kar tatilinde yorganla cesur pozlar

Kış mevsiminin tadını çıkarmak isteyen ünlü şarkıcı Ece Seçkin, tatil için Finlandiya”yı tercih etti. Seçkin, 1.9 milyon takipçiye sahip sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımlarla takipçilerini de bu anlara ortak etti. “RÜYADA GİBİYİM” Tatilde kuzey ışıklarını izleyen şarkıcı o anları, “Biliyordum kuzey ışıklarının beni böyle karşılayacağını biliyordum. Biliyordum, rüyada gibiyim” ifadelerini kullandığı hikayesiyle paylaştı. KARDA YORGANLA CESUR POZLAR Ünlü şarkıcı, bembeyaz karlar içinde verdiği cesur pozlarla sosyal medyayı kasıp kavurdu. Ece Seçkin, karda yorganına sarılmış vaziyette çektirdiği fotoğrafları hesabından takipçileriyle paylaştı. “DEĞİŞİK BİR TARZ OLMUŞ” Şarkıcının paylaşımına kısa sürede beğeni ve yorum yağdı. Seçkin”in paylaşımına hayranları, “Değişik bir tarz olmuş”, “Bu güzellik şaka mı?”, “İnsan yorganla bile güzel çıkabilir mi?” gibi yorumlar yaptı.

Source: Çağla Taşçı