Haldun Taner’den seçmeler
Konuşması da aynı etkileyiciliği, aynı ustalığı taşır.İroninin günlük hayattaki dozunu, zekâ ile bezenişini onda bulursunuz.Milliyet’ten buluştuğumuz Markiz Pastanesi’ne geldiğinde yolda bir öykü yazmıştır. Siyasetin kabalığa, hoyratlığa düşmeden de anlatılacağını, yazılacağını hepimiz ondan öğrendik. Yönettiğim dergiye yazısını nereye bırakırdı? Şaşıracaksınız Kadıköy vapurunun karşısındaki işkembeciye. Gerçek tevazu ondadır, böbürlenmenin gülünçlüğünü yazar.Has bir okuru vardır. Yıllar önce İstanbul Devlet Tiyatrosu ‘yazar günleri’ yapardı, ben de danışma kurulunda idim. Taksim’deki sinemada düzenlenen geceye nerdeyse biz konuşmacılar giremeyecektik, kulise gelenler sokağa taşmıştı.Yazdığı kabareler, o türün ne olduğunu ispatladı.Nasıl mı?Metin Akpınar-Zeki Alasya ile birlikte her akşam tiyatroya gelirdi, neden?Seyircinin en çok neye güldüğünü not eder, ona göre değişiklik yapardı. Haldun Taner’in eşi Demet Taner ile Halil Tekiner’in hazırladığı ortak bir kitap, yazarı bir kez daha okumanızı sağlayacaktır:Halil Tekiner -Demet TanerBir Ada ArıyorumHaldun Taner GüldestesiHaldun Taner’in bazı fotoğrafları belleğimde.Kadıköy vapurunda ayakta dergisini okuyor.Genç bir yazar, bu kitaptan birçok bilgi edinecektir.Bu kitap nasıl ortaya çıktı?İçindekiler listesi şöyle:* Önsöz* Düz yazılarından alıntılar* Öykülerinden alıntılar* Tiyatro eserlerinden alıntılarDemet Taner’in Önsöz’ünden kitabın oluşumunu da öğrenebilirsiniz:“Kitabı hazırlarken üzerinde titizlikle durduğum nokta, seçilen cümlelerin Haldun Taner gibi çok yönlü birikime sahip bir yazarın kişiliğini, yaşam görüşünü, entelektüel derinliğini, insanlara, topluma ve doğaya olan yaklaşımını, insan haklarına duyduğu saygıyı, demokrasiye olan inancını, yazarlık ahlakına verdiği önemi ve her türlü sansür ile ayrımcılığa karşı tutumunu doğru yansıtabilmesini sağlamaktı. Ayrıca, seçilen cümlelerin yazarın ele aldığı konuların bağlamından kopmamasına dikkat ettim. Özellikle oyunlarındaki diyalogları dikkate alarak, kavram karışıklığına meydan vermemek için eserleri düz yazılar, öyküler ve oyunlar olmak üzere üç ana başlık altında düzenledik.Dileğim, bu kitabın Haldun Taner’i henüz tanımayan veya az tanıyan okurlarda onunla ilgili bir merak uyandırması ve onları Taner’in eserlerini okumaya, oyunlarını izlemeye özendirmesidir. Haldun Taner’i iyi tanıyanlar için ise bu kitabın ödülü, onların da beğenilerini kazanabilmek olacaktır.Çok Güzelsin Gitme Dur’dan bu bölüm sık sık okumamız gereken bir insanlık dersi:Bir ada arıyorum. Sen ben kavgasından uzak. İnce hesaplardan. Bir ada ki ona gelen unutsa adını, mesleğini, bencil ihtiraslarını. Soyunsa kinlerinden, hasetlerinden bir bir. Yeterince yer olduğundan kelli güneşin altında, denizde ve kıyıda, kimsenin gözü olmasa başkasının yerinde. Uzanıp düşünmemek, sadece yaşamak tadı ile yetinip bıraksa kendini kendine. Ayak oyunlarına sapmadan. Dedikodu yapmadan. Bıraksa kendini hafif rüzgâra, deniz minaresi gibi kozmik bir ezeli şarkıyı ta içinde duyarak.Bir ada arıyorum. Hoyratlıktan uzak. Nankörlükten ve küstahlıklardan. Bir ada ki herkes gülümserdir. Herkes kendisiyle ve âlemle barışık.Bir ada arıyorum. Rakamlardan uzak mı uzak. Para pul, kâr-zarar konuşmak yasak. Bir ada ki bankeri yok, yüksek faizi yok. Tahvil, senet, karşılıksız bono, sertifika, çifte faiz bilinmez. O adada akıllılar yolunu bulup safdilleri sömürmez. Dar gelirli her fırsatta okkanın altına gitmez.”(Haldun Taner, Çok Güzelsin Gitme Dur, 1983)Bu güldeste bir ustayı yeniden okumanızı sağlayacaktır.(Yapı Kredi Yayınları )
Source: Doğan Hizlan
Anadolu Mektebi okumaları kapsamında Kocaeli’de Mehmet Akif İnan rüzgârı esti
Geçtiğimiz günlerde Anadolu Mektebi okumaları kapsamında Kocaeli’de gündem, Kelimeleriyle Medeniyet İnşa Eden Çağın Soylusu, Kudüs Şairi, Yazar, Mütefekkir ve Dava Adamı Mehmet Akif İnan’dı. Kocaeli İl Milli Eğitim Müdürlüğünün kusursuz bir şekilde organize ettiği panelde bir gurup gönüllü öğrenci yaptıkları birbirinden güzel sunumla Kocaeli’de adeta M. Akif İnan rüzgârı estirdiler.
Anadolu Mektebi, Anadolu’yu kutlu bir mektep olarak gören öncü bir girişim.
Bu mektebin faaliyet alanının merkezinde gönüllülük esasına göre öğrenciler var. Bu yavrularımız öncelikle kültür ve medeniyetimizi mayalayıp ona yön veren büyük değerlerimizi okuyup anlamayı ilke ediniyor. Ardından danışman öğretmenler nezaretinde bir konu belirleyip konuşma metni hazırlayarak ilçe ve illerde düzenlenen panellerde bunu sunuyorlar.
Bu mektepte ne mezuniyet var ne de diploma.
Sevgili Peygamberimizin “beşikten mezara kadar ilim öğreniniz” emrini kendisine düstur edinen, milli ve manevi değerlerimizi önceleyen bir okuma faaliyeti bu. Belli program dahilinde ömür boyu süren bir öğrencilik sürecinden bahsediyorum. Bu mektepte öğrenciler düşünce, kültür ve sanat yolculuklarına kendi başlarına devam ederek hem derinlikli bir bilinç elde ediyor hem de yerelden dünyaya açılarak evrensel bir ufuk kazanıyor.
Anadolu Mektebinde öncelikle geçmişten günümüze Türk-İslam kültür ve medeniyetine damga vuran şair, yazar ve düşünürlerin eserleri okunuyor.
Kimler yok ki bu okuma listesinde.
Yunus Emre’den Mevlana’ya kadar geçmişte tutuşturduğu irfan ateşi günümüzü aydınlatmaya devam eden Anadolu erenlerinden; Mehmet Akif Ersoy, Mustafa Kutlu, Tarık Buğra, Sezai Karakoç, Yahya Kemal Beyatlı, Cemil Meriç, Samiha Ayverdi, Necip Fazıl Kısakürek, Nurettin Topçu gibi bu ateşi harlamaya devam eden mütefekkirlere, Cengiz Dağcı ve Cengiz Aytmatov gibi Türk yurtlarını boydan boya öz kültürümüzle bezeyen yıldız isimlere kadar pek çok mütefekkirimiz yer alıyor bu okumalar içinde.
Bu Mektebin binası da yok, sınıfı ve karnesi de…
Anadolu Mektebi’nin limandan henüz demir aldığı yıllarda Kocaeli Ali Fuat Başgil Sosyal Bilimler Lisesi müdürlüğüm esnasında bir gurup öğrencimizle bu etkinliğe katılmıştık.
Bu okumaların öğrencilerimize kendi kültür ve medeniyetimize dair hayati değerleri kazandırmanın yanında aile, millet ve vatan sevgisi de aşıladığını, öğrencilerin sadece mesleki alanda değil kendi hayatlarını inşa etmeleri için çok önemli katkılar sunduğunu da bizzat tecrübe etmiştik. Bu kez Kocaeli İl Milli Eğitim Müdürlüğünden aldığım M. Akif İnan il panelini değerlendirme konuşması yapma davetiyle Anadolu Mektebi okumalarını gözlemleme fırsatı buldum. Büyük bir mutlulukla şahit oldum ki Üstat M. Akif İnan’ın “Her eylem yeniden diriltir beni/ Nehirler düşlerim göl kenarında” mısralarında dile gelen büyük arzusu, Prof. Dr. Sami Güçlü’nün göle attığı bir tutam gülle önce dalgalanmaya başlamış ve günden güne ivme kazanarak bütün vatan sathına yayılmıştır.
Anadolu Mektebi’nin M. Akif İnan okuması kapsamında Mihriban Türkel’in panel başkanlığını, Ecrin Kara’nın sunuculuğunu yaptığı Kocaeli il panelinde dört başarılı öğrenci, danışman öğretmenleri nezaretinde hazırladıkları çalışmaları büyük bir ustalıkla sundular.
İzmit Mehmet Akif Ersoy Kız Anadolu İmam Hatip Lisesinden Ebrar Meliha Ayan, “Akif İnan’ın Fikri Dünyası Ve Şiirinin Altyapısı” konusunu büyük bir vukufiyetle işlerken Şehit Ozan Özen Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi’nden Nurten Erva Erdoğan “Mehmet Akif İnan’ın Fikri Dünyasında Din ve Uygarlık İlişkisi” adlı sunumunu başarıyla gerçekleştirdi. İzmit Mehmet Akif Ersoy Kız Anadolu İmam-Hatip Lisesinden Ebrar Meliha Ayan “Mehmet Akif İnan’ın Gözünde Batı ve Batılılaşma Olgusu” adlı bildiriyi ustalıkla sunarken yine aynı okuldan Zümra Nur Ayaz ise “Mehmet Akif İnan’ın Dava Adamlığı ve Aksiyon Ruhu” adlı sunumunu kusursuz bir şekilde gerçekleştirdi. Öğrencileri, danışman öğretmenlerini ve okul müdürlerini kutlamak gerek.
Panelin girişine, M. Akif İnan’ın tefekkür ocağından yetişmiş Kocaeli İl Milli Eğitim Müdürü Ömer Akmanşen’in İnan’a dair yaptığı güzel konuşma, törenin sonuna ise Kocaeli’de halen M. Akif İnan’ın kutlu ocağını tüttürmeye devam eden Memur-Sen Kocaeli İl Başkanı Şahin Yaşlık’ın programa katılan bütün öğrencilere M. Akif İnan’ın eserlerini hediye edeceğini açıklaması damga vurdu.
Mehmet Akif İnan, Yedi Güzel Adam’ın “güzel” insanlarından birisidir.
Ankara’ya her gelişinde İnan’ın evinde misafir olan Üstad Necip Fazıl’a, Akif Urfalı’mıdır? Diye sorulunca o, “Akif Urfalı değil, Urfa Akif’lidir” diye cevap verirdi. Aslında bütün Türkiye Akif’lidir. Çünkü o, Anadolu’nun bağrından çıkmış halis muhlis bir Anadolu Alperenidir.
Başta Alaeddin Özdenören olmak üzere Mehmet Atilla Maraş, Arif Emre ve Yasin Hatipoğlu gibi isimler M. Akif İnan hakkında şiirler yazmış, yüzlerce isim onun hayatını, sanatını, şiir ve yazılarını konu edinen makaleler kaleme almıştır. Hakkında doktora tezleri yazılmalı, hacimli kitaplar da kaleme alınmalı. Ülkemizin önemli eserlerine ismi kazınmalı, Allah’ın izniyle Filistin, nehirden denize özgür olunca Kudüs’teki önemli mekanlara da bu Kudüs Şairi’nin ismi verilmelidir. Sözgelimi “Türkümüz dünyayı kardeş bilendir/Gökleri insanın ortak tarlası”, “Anamı sorarsan büyük doğudur/Batı ki sırtımda paslı bıçaktır”, “Kim demiş her şeyin bitişi ölüm/Destanlar yayılır mezarımızdan”, “Her eylem yeniden diriltir beni/Nehirler düşlerim göl kenarında”, “Diyorum ki gider oldum giderim/Yağmur beni ağlar şimdiden sonra” gibi büyük fikirleri oldukça güçlü söylemlerle dile getirmeyi başarmış bir şair, dünyanın neresinde olursa olsun her türlü takdiri hak eder.
Mehmet Akif İnan “Yitik Cennet”in şairidir.
O, ömrünü yitik Cenneti aramaya adayan bir seyyahtır. Bu yitik cenneti ararken bazen öfkelenir, mücadele verir, kavga eder, sever, âşık olur, hüzünlenir ama bıkmadan, usanmadan bu arayışa devam eder. Çünkü bu yitik cennet İnan’a göre bizim uygarlığımızdan, bin yılların ötesinden gelen kültür ve medeniyetimizden başkası değildir. İnan, “Büyük Doğu”, “Diriliş”, “Edebiyat” ve “Mavera” gibi koç yiğitlerin harman olduğu edebi ve irfani iklimlerde yetkinleşerek yerli ve milli düşüncenin tohumlarını Anadolu’nun mümbit toprağına ekmiştir. Bu yüzden onun bütün şiirleri baştan sona sevginin, vicdanın, hüznün, ilahi aşkın, hamlenin ve davanın bir terennümü gibidir. Yine bu sebeple onun şiirinde en karanlık günlerin ardında beliren gizli bir ümidin belirgin ayak sesleri vardır.
Uygarlığa aşkla direnen bir şairdir M. Akif İnan.
Onun şiirlerinde dile gelen aşk, bizim medeniyetimizin bir yitiğidir. Sevgiliye duyulan hisler, bu uygarlığın imbiğinden süzülmüştür. İnsan, çile, sabır, anne, umut, özlem ve ölüm gibi kavramların hepsi bu anlayışa göre vücut bulur onun dizelerinde. Edep ve sabır kitabından ezgiler besteler yüreğinde, İslam tefekkürünün zirvelerinde dolaşır, Batı’nın paslı bıçağının sırtımıza saplanmaması için uyarılarını yapar ve bize anamızın ak sütü gibi helal olan yerli düşüncenin ürünlerini muazzam dizelerle sunar.
Akif İnan yiğit bir dava adamıdır.
O bu yola çıkarken ışıktan gözyaşlarıyla bilenir. Çileyi kendisine yoldaş seçer. Zoru göğüslemek için kalemini yontar. İnsanlık onurunu ufalayan modern çağa karşı çelikten bir zırha bürünür. Zulmü, işkenceyi, sömürüyü, yoksulluk ve sefaleti yargılar. İnsan onurunun davacısı olabilme kararlılığını tercih eder. Modern dönemlerin ürünü olan eşya medeniyeti yerine, vahiy medeniyetini savunur. Sarsılmaz bir tavır alışla dava uğruna çekilen çilelerin ve acıların umudu bulduracağına inanır.
Kocaeli’de panelist öğrenciler M. Akif İnan’dan bize emanet kalan tefekkür tohumlarını layıkıyla filizlendirmeyi başardılar.
Onlar yaptıkları anlamlı çalışmayla bize bir bakıma yarınlarda yeni M. Akif’ler yetişeceğinin müjdesini de verdiler. Biz zor zamanlarda büyük kahramanlar, büyük dava ve fikir adamları yetiştirmeyi başarmış bir milletiz. Unutmayalım ki yiğit topraklar Akif İnan gibi yiğit insanları ortaya çıkarırken yiğit insanlar da yiğit sesleri ortaya çıkaracaktır. Öyle görünüyor ki yarınlarımızı büyük medeniyet çınarımızın gölgesinde yetişen gençler kuracaktır.
Mürsel Gündoğdu/Haber7
Source: M Yazilari