Ankara yürüyüşünün ikinci gününde emekçiler sınav yapan bir kurs önünde eylemdeydi: Özel sektörde öğretmene tatil yok
Taban maaş uygulamasının yeniden yasalaşmasını, belirsiz süreli iş sözleşmelerinin zorunlu hale getirilmesini, eğitim emekçileri için ayrı bir işkolunun kurulmasını ve kamudaki meslektaşlarıyla aynı özlük haklara sahip olmayı talep eden özel sektör öğretmenleri Ankara yürüyüşünün ikinci gününde dün Pendik’teydi. Öğretmenler, emek sömürüsünü temsilen o sırada sınav yapan özel bir kurs merkezi önünde toplanarak açıklama yaptı. Açıklamada, “Kamudaki meslektaşlarımız yaz tatili hakkını kullanırken burada arkadaşlarımız hukuksuz şekilde çalıştırılıyor. Burada biz değil, kurumu denetlemek için Milli Eğitim Bakanlığı olmalıydı. Buradaki sınav öğrenciler için değil milli eğitim komisyonu ve Bakanlık içindir” ifadelerine yer verildi. “BİTMEYEN MESAİ, SIFIR GÜVENCE” Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası MYK Üyesi Duygu Ergen, günlerinin nasıl geçtiğini Cumhuriyet’e anlattı: “Gözlerini saat 6.00’da açar, çoğu zaman kahvaltı yapacak vakti bile bulamaz. Okulun servis imkânı yoktur, ulaşım masrafı kendi cebindendir. Gün, ders anlatmakla sınırlı değildir, nöbet görevi, etüt, kulüp çalışması, sınav gözetmenliği, veli görüşmeleri ve kurum içi toplantılarla geçer. Resmiyette 5-6 saatlik ders üzerinden ücret alır ama fiilen 10 saat okulda kalır. Evine döndüğünde saat 20.00’yi bulur. Ancak mesai bitmez. Ertesi günün ders planı hazırlanacak, sınavlar okunacak, öğrenci dosyaları güncellenecektir. Ay sonu geldiğinde eline geçen maaş, çoğu zaman asgari ücret seviyesindedir.” “Sigorta, ya asgariden yatar ya da hiç yatırılmaz” diyen Ergen, “Bazı öğretmenler yıl boyu ‘giriş-çıkış’ yapılarak güvencesiz çalıştırılır. Tatil dönemlerinde dahi işsizlik ve belirsizlik vardır. ‘Sözleşmenizi yenileyeceğiz’ denir ama son anda vazgeçilir. Sendikalı olduğu için işten atılan meslektaşlarını bilir. İtiraz etse, kapı gösterilir. Sessiz kalırsa ezilir” diye konuştu.
Source: Elif Özge Yalçın
Dünyada anadilde öğretim
Değerli dostum Namık Koçak ülkemizin en önemli sorunlarından biri olan “anadilde öğrenim” ya da “anadilde öğretim” sorununun dünyadaki durumunu yansıtan bir yazı gönderdi. Bilindiği gibi, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir kesim vatandaşları anadilleri Kürtçe olduğu için kendi dillerinin de Türkçe gibi okullarda öğretim (öğrenim) dili olmasını inatla istemekte. Kuşkusuz bir üniter ulusdevletin nasıl bir yapı olduğundan habersiz oldukları için. Söz konusu yazının yazarı Gürbüz Evren. “Batılı Ülkelerde Anadilde Eğitim Hakkı ve Türkiye”. 6 Kasım 2024 tarihinde Independent Türkçe ’de yayımlanmış. Evrensel yasalara karşın durmadan kaşınan bu sorunun iyice anlaşılmasına büyük bir katkı yapacağını sandığım bu yazıyı kaleme aldığı için Gürbüz Evren’e hepimiz teşekkür etmeliyiz. Her ülkede değişik kökenli ve dilli vatandaşlar yaşar ama o ülkenin resmi dili tektir. Çok dilli üniter devlet olmaz. Dünyadaki durum nedir, bir bakalım: İtalya: Alman, Fransız, Ladino, Sloven asıllı toplulukların yaşadığı ve kendi dillerini de konuştuğu, öğrendiği İtalya’da, anayasanın 139’uncu maddesine göre resmi dil ve eğitim dili İtalyancadır. Fransa: Breton, Katalan, Bask, Korsika, Alsas (Alman), Kreol (Karayip), Melanezya, Kanak, Guyan, Flaman, Oksitan, İtalyan kökenli toplulukların yaşadığı ve kendi dillerini konuştuğu, öğrendiği Fransa ve denizaşırı topraklarında, anayasanın 2’nci maddesine göre resmi dil ve eğitim dili Fransızcadır. Polonya: Alman, Belarus, Ukrayna, Rus kökenli toplulukların da yaşadığı ve kendi dillerini konuştuğu, öğrendiği Polonya’da, anayasaya göre resmi dil ve eğitim dili Lehçedir. Almanya: Danimarka, Slav kökenli Sorblar, Cermen kökenli Frizler, Roman kökenli Sintilerin de yaşadığı ve kendi dillerini konuştukları, öğrendikleri Almanya’da, resmi dil ve eğitim dili Almancadır. Romanya: Macar, Roman, Alman, Türk, Rus kökenli toplulukların da yaşadığı ve kendi dillerini konuştuğu, öğrendiği Romanya’da, anayasanın 13’üncü maddesine göre resmi dil ve eğitim dili Rumencedir. Macaristan: Bulgar, Yunan, Alman, Hırvat, Sloven, Sırp, Slovak, Ukrayna kökenli toplulukların da yaşadığı ve anadillerini kullandığı, öğrendiği Macaristan’da anayasanın 1’inci maddesine göre resmi dil ve eğitim dili Macarcadır. Brezilya: Alman, Hollanda, İtalyan, İspanyol, Japon, Arap, Portekiz, Fransız asıllı toplulukların yaşadığı ve kendi dillerini de konuşabildiği (ama bu topluluklarda çoğunluk dilini unutmuştur) ayrıca 252 yerli kabile dilinin de konuşulduğu Brezilya’da, anayasaya göre eğitim dili ve resmi dil Portekizcedir. Slovakya: Macar, Roman, Ukraynalı, Alman, Çek, Rutenyalı, Moravyalı, Polonyalı, Rus, Bulgar, Hırvat toplulukların yaşadığı ve kendi dillerini de konuştuğu, öğrendiği Slovakya’da anayasaya göre resmi dil ve eğitim dili Slovakçadır. Meksika: Kızılderili kökenli kabilelerin yaşadığı 80 civarında yerli dilin de konuşulduğu Meksika’da, anayasanın 2’nci maddesine göre ülkenin resmi dili ve eğitim dili İspanyolcadır. İsveç: Finli, Sami (Lapon), Roman, Meankieli, Yidiş kökenli toplulukların da yaşadığı ve kendi dillerini kullandığı, öğrendiği İsveç’te anayasaya göre resmi dil ve eğitim dili İsveççedir. Norveç: Lapon, Finli, Roman toplulukların da yaşadığı ve kendi dillerini kullandığı, öğrendiği Norveç’te, resmi dil Norveççedir. Bazı belediyelerde Fince ve Laponca ikinci hizmet dili olarak kullanılır. Yunanistan: Arnavut, Makedon, Pomak, Türk toplulukların yaşadığı, kendi dillerini konuştuğu Yunanistan’da, anayasaya göre resmi dil ve eğitim dili Yunancadır. Ancak Yunanistan son zamanlarda Türkler başta olmak üzere, diğer toplulukların okullarına engeller çıkarmakta ve bazılarını kapatmaktadır. Avusturya: Macar, Hırvat, Sloven, Çek, Slovak, Roman kökenlilerin yaşadığı, kendi dillerini konuştuğu ve öğrendiği, bazı belediyelerde Macarca, Slovence ve Hırvatça da hizmet verildiği Avusturya’da, anayasanın 8’inci maddesine göre resmi dil ve eğitim dili Almancadır. Hollanda: Cermen kökenli Frizya, Karayip kökenli Papiamento topluluklarının yaşadığı, kendi dillerini konuştuğu ve öğrendiği Hollanda’da, anayasanın 23’üncü maddesine göre resmi dil ve eğitim dili Hollandacadır. Ukrayna: Rus, Romen, Macar, Moldava asıllı toplulukların yaşadığı ve kendi dillerini konuştuğu, öğrendiği ama Rusya ile savaşın dengeleri altüst ettiği Ukrayna’da, anayasaya göre Ukraynaca resmi dil ve eğitim dilidir. Arjantin: Alman, İtalyan, İspanyol, Japon, Fransız, İrlanda, Galler, Arap, Ermeni asıllı toplulukların yaşadığı, 13 Kızılderili kabilesinin kendi yerli dillerini de konuştuğu Arjantin’de, anayasanın 3’üncü maddesine göre resmi dil ve eğitim dili İspanyolcadır. Bulgaristan: Türk, Ulah, Makedon, Roman, Ermeni kökenli toplulukların yaşadığı ve kendi dillerini konuşabildiği, öğrenebildiği Bulgaristan’da, anayasanın 4’üncü maddesine göre resmi dil ve eğitim dili Bulgarcadır. Danimarka: Eskimo, Faroe ve Alman kökenli toplulukların yaşadığı, kendi dilini konuştuğu, öğrendiği Danimarka’da, Faroe adaları ve Grönland’da resmi dil ve eğitim dili Dancadır. Yer kalmadığı için Hindistan ve Filipinler’deki durumu yazıya alamıyorum.
Source: Özdemir İnce
Amasya’ya Strabon’un gözünden bakacaklar
Amasya’da doğup, yaşamını sürdüren ve yine burada ölen Yunan tarihçi, filozof ve dünyanın ilk coğrafyacısı Strabon’un kültür mirası, kırk yedi yıl sonra belediye başkanlığını alan CHP’li Amasya Belediyesi’nce sahiplenildi. Coğrafya konusunda 2000 yıl önce 17 cilt kitap yazmış olan Amasyalı Strabon adına düzenlenecek sempozyum bugün başlayacak ve 29 Haziran’a kadar sürecek. Amasya Belediyesi’nin organize ettiği sempozyuma dokuz ülkeden 33 bilim insanı katılacak. Bu yıl ilk kez düzenlenecek olan Uluslararası Strabon Sempozyumu dört başlık altında yapılacak. Sempozyumda, bilim insanları, araştırmacı ve tarihçiler Strabon’un “Geographika” (Coğrafya) adlı eserinin Anadolu’ya ve o günkü bilinen dünyaya bakışıyla birlikte, Amasya’nın antik ve modern coğrafyası, tarihsel kent kimliği ve doğal miras, coğrafya eğitimi ve yeni kuşaklara aktarımı konularındaki çalışmalarını sunacak. Sempozyuma ev sahipliği yapan Amasya Belediye Başkanı Av. Turgay Sevindi, “Amasyalı Strabon’un bilimsel mirasını ve katkılarını gelecek kuşaklara aktarmak ve kültürel değerlerimizi uluslararası platformda paylaşmak amacıyla bu sempozyumu yapıyoruz. On üç medeniyete ev sahipliği yapmış Amasya’mızın potansiyelini değerlendirecek ve UNESCO geçici listesinden kalıcı listeye geçmesi için çok çalışacağız” dedi.
Source: Mehmet Menekşe/cumhuriyet
Mahkeme hükümete anayasa dersi verdi!
Siyasal iktidar, ‘arka bahçesi’ gördüğü imam hatipleri Atatürk’ün kurduğunu kabullenemedi. Cumhuriyet resmi tarihine, Osmanlı’nın 1913’te vaiz ve imam yetiştirmek için açtığı ‘Medreset’ül İrşat’ yani medreseleri, ‘ilk imam hatipler’ diye iliştirdi. Türkiye sınırlarındaki bütün okulları tek çatıda toplamak için TBMM, 101 yıl önce toplanıp, halen yürürlükteki Tevhidi Tedrisat (Öğretim Birliği) Yasası’nı çıkardı. Bu yasayla Atatürk, toplumu tarikat şeyhlerinin şerrinden korumak ve aydın din adamları yetiştirmek için Edirne’den Harput’a, Türkiye’de ilk kez 29 imam hatip okulunu açtı.
İMAM HATİP RUHU
Atatürk’ün eğitimde ulusal birlik ve beraberlik amacıyla kurduğu imam hatipleri, AKP iktidarı siyasetin kalesi yaptı. 23 yılda eğitimi öyle bir devşirdiler ki; sıradan bir imam hatip mezununun diploması, en başarılı üniversite mezunlarının diplomasının önüne geçti. Cumhurbaşkanı, “İmam hatip davadır. İmam hatip ruhu, bir vatan savunmasıdır. Rabbim huzurunda bana şahitlik edecek bir makamım var, o da imam hatipli olmam” diyerek, Öğretim Birliği Yasası’nı fiilen delen isim oldu. Tek adam sisteminde devlet kadrolarında koltuklar dağıtılırken, üniversiteden önce, “Hangi lise mezunusun hemşehrim?” sorusu sıradanlaştı.
AĞIZLARDAKİ BAKLA
“İmam hatip ruhu” diye tutturan iktidar, sonunda tarihteki ilk “imam hatip ruhu” soruşturmasını bir yıl önce açtı. Olay (!) yeri: Erdoğan’ın memleketi Rize-Fındıklı TOBB Anadolu İHL. Soruşturulan: İHL Müdür Başyardımcısı Bahar Aslan. Suçlama: Kadınları oy kullanmaya çağırmak ve “Çocuğunun beslenmesine ne koyacağını düşüneceğine, ‘zamları durduracağım’ diyene oy ver” yazılı afiş astığı iddiası. Valilik, emniyete emretti. Rize’deki tüm kameralar incelendi. Öğretmen, afiş falan asmamıştı. İki ayrı soruşturma açan Rize ve Fındıklı Milli Eğitim Müdürlüğü sonunda ağızlarındaki baklayı çıkardı. Aslan Öğretmen, “Atatürkçü ve İHL ruhuna aykırı!” diye fişlenmişti.
ÖĞRETMEN ATATÜRKÇÜ
Cumhurbaşkanının hemşehrisi Rizeli Bahar Aslan, KTÜ biyoloji mezunu. 10 yıl önce ilk ataması Kars-Sarıkamış İHL’ydi, istenmedi. Sarıkamış Spor Lisesi’ne sürüldü. Sabahlara kadar çalışıp, müdürlük sınavını kazandı. Rize-Fındıklı TOBB İHL’ye, ‘Müdür Başyardımcısı’ atandı, yine istenmedi. Norm fazlasına çıkarılıp, meslek lisesine gönderildi. Suçu (!) öyle büyüktü ki; Atatürk’ün kurduğu imam hatiplerde, Atatürkçü bir öğretmendi. Şehit Cavit Köroğlu Anadolu Lisesi’ne öğretmen atandı. Müdür yapmamakta kararlıydılar. Öğretmen, Samsun Bölge İdare Mahkemesi’nde dava açıp, kazandı.
YOLLARA SÜRÜLSÜN
Mahkeme; Bahar Aslan’ın, sınavla kazandığı Fındıklı TOBB İHL’de, ‘Müdür Başyardımcısı’ atanmasına hükmetti. Atatürkçü bir öğretmenin İHL’ye atanmasını neredeyse kan davasına dönüştürdüler. Mahkeme kararı karşısında çaresiz kalsalar da durmadılar. Dava sürerken Aslan’ın görev yaptığı Fındıklı Cavit Köroğlu Anadolu Lisesi’nde, görev yapmasına izin verilmedi. Bahar Öğretmeni, Fındıklı TOBB İHL yerine, bu kez her gün git gel merkeze 2 saat uzaklıktaki Çamlıhemşin İHL’ye sürdüler. 6 yaşındaki çocuğunu düşünen öğretmen, Rize İdare Mahkemesi’ne dava açtı. 2025/499 nolu dosyada, karar çıktı.
BAHARLAR GELECEK
Anayasanın, ‘Cumhuriyet’in nitelikleri’ maddesi vurgulanan kararda, “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir. Mahkemeler bağımsız olup, yasama ve yürütme, yargı kararlarına uymak zorunda” denildi. Hukukun üstünlüğü ilkesi gereği; öğretmenin kadrosu olan okula atanmak zorunda olduğuna hükmetti. MEB’in yargıyı hiçe sayıp yaptığı sürgünleri mahkeme, “Hukuk aleminde hiç doğmamış hale geldi” diyerek ‘güdük’ ilan etti. Bahar öğretmenler; İHL ruhu ve iktidar kayırmacılığını mahkemelerde mahkum ettirdikçe, Atatürk’ün kurduğu imam hatipler, siyaset ve tarikat vesayetinden kurtulacak.
Source: Sultan Uçar