“Türk Kültür Takvimi – İftarlar, Gelenekler ve Sanatın İzinde”

Böyle 5 yıldızlı iftara can feda

5 yıldızlı otellerdeki iftarlar hep eleştirilir ya. Bu iftarın eleştirilmeye hakkı yoktu. Çünkü bu Lösemili Çocuklar Sağlık ve Eğitim Vakfı’nın (LÖSEV) lösemili çocuklar ve aileleri için düzenlediği iftardı.*Minik bedenleriyle lösemi ve farklı kanserlere karşı büyük bir mücadele veren çocuklar, aileleri, kanser savaşından başarıyla çıkmış kahramanlar, bağışçılar, gönüllüler ve LÖSEV ailesi, bir arada aynı sofradaydı.*Herkesin masası tek tek belirlenmişti. Öyle paldır küldür kafamıza göre gelip oturmak yoktu. Numaralar vardı ve oturma düzeniyle tam bir dayanışma masaları oluşturulmuştu. Kanserle savaşanlar, kanseri yenenler, kanserle savaşanlar için bağışlayanlar hepsi için karma masalar vardı.*LÖSEV Genel Koordinatörü Hülya Ünver ve tüm LÖSEV çalışanları, yemekte misafirlerinin yanındaydı, tedavi süreçlerinde olduğu gibi… Lösemiyle savaşan miniklerin, masadaki meyve suyunu içip içemeyeceklerine kadar detayları dahi atlamadılar.*Yüzlerce kişi iftarlarını açtı, dualarını etti. En mutlu olanlar yine çocuklardı. Oyun odalarında ablalarıyla, abileriyle, maskotlarla doyasıya eğlendiler.*Lösemiyi yenen şimdi LSV Eğitim Kurumları’nda 11’inci sınıf öğrencisi olan genç bir kız zorlu mücadelesini anlattı. Anneler adına bir anne söz aldı ve o da duygularını paylaştı.*Kimi zaman duygulandık kimi zaman miniklerin enerjisiyle umutlandık ve mutlu olduk.*Kanseri alt eden, yine LÖSEV’in okullarında eğitimine devam eden çocuklar dans gösterileriyle programı renklendirdi. Özel fasıl ekibi de ayrı bir hava kattı.*Bu aileler için 5 yıldızlı bir otelde iftar yapmak ekonomik anlamda zor bir seçenek. İşte LÖSEV, “Siz en iyisine layıksınız” diyerek bu aileleri bir kez daha aynı masada buluşturdu. Gelenekselleşmiş bir organizasyondu…*LÖSEV’in Kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Üstün Ezer de ailelerle yakından ilgilendi, sohbet etti. Kimi, “Kanseri sizin desteğinizle yendim” diyerek teşekkür ediyordu, kimi de “Yeni çıktığım bu mücadele yolunda desteğiniz için sağ olun, iyi ki varsınız” diyordu Üstün Hoca’ya.*Üstün Hoca da konuşmasında herkese, “Hepiniz iyi ki varsınız” dedi. İftar desteği için otelin sahibi iş insanı Nurettin Çarmıklı’ya da teşekkür etti.*Bu ramazan en güzel iftarlardan biriydi, katıldım, mutlu oldum. Ve günün sonunda böyle 5 yıldızlı iftara can feda dedim.GÜZEL TESADÜFLERAltındağ Belediye Başkanı Veysel Tiryaki, iftar programlarında mahalle sakinlerini ağırlıyor. İlçe sakinleriyle sohbet ediyor.*İftarlardan birinde güzel bir sürprizle karşılaşmış.*Yıllar önce küçük bir kız çocuğu iken tanışıp fotoğraf çektirdiği Beyzanur Yazıcı ile yıllar sonra tekrar bir araya gelmiş. Yazıcı’nın kendisine gösterdiği o fotoğrafla yıllar öncesine gitmiş.*Tecrübeli birçok başkan da benzer sürprizlerle karşılaşır ve sosyal medyadan paylaşırdı. Belediye başkanlarının bu tür sürprizlerle karşılaşması muhtemel. Tabi ilçe sakinleriyle fotoğraf çektirip o anları ölümsüzleştirdilerse, ilçe sakinleri de o fotoğrafları saklıyorsa…FİLİZ AKIN…Yeşilçam’ın dört yapraklı yoncasından biriydi Filiz Akın… Türk sinemasına güzelliğiyle, asilliğiyle, zarifliğiyle damga vurmuş herkesin gönlünde taht kurmuştu. Ankara’nın Beypazarı ilçesinde doğmuş, ismi de doğduğu sokağa verilmişti. Doğduğu evin müze olması için de çalışma yapılacakmış. Güzel düşünülmüş, inşallah hayata geçer. Gündemin yoğunluğunda da çok fark edilmedi. Zaten vasiyeti gereği de sessiz sedasız toprağa verildi. Allah rahmet eylesin…

Source: Murat Yılmaz


Orhan Pamuk’un mühürlettiği apartmana hırsız girdi

Ortalığa saçılmış kitapların ve muhtelif eşyanın göründüğü fotoğrafın altında şöyle yazmıştı: “Değerli sahaf, antikacı ve koleksiyoner dostlarım, bir komşunun mülk ihtirasından dolayı mühürlettiği evimize hırsız girdi. Dedem E. Org. İzzettin Paşa’nın özel eşyaları, babannemin gümüş sofra takımları ve Galatasaray Müzesi için topladığım bazı metal parçalarla hiçbir maddi değeri olmayan GS Üstün Hizmet ödülüm çalındı. Elinize geçenler arasında bunlar olabileceğinden şüphelendikleriniz olursa satın almak isterim.”Kendisi de iyi bir koleksiyoner olan ve bu yönüyle de tanınan Çalışlar çalınan eşyanın bulunma ihtimalinden ümidini kesmiş olmalı ki en azından sahaf ve anktikacılara düşecek olanları satın alabilmek ümidiyle yapmıştı bu paylaşımı.Zaten soygunu ihbar ettiğinde kendisine önce evde Lap Top, I Phone gibi ‘değerli’ eşyasının olup olmadığı sorulmuş. İzzeddin Çalışlar’ın ‘mülk ihtirasından dolayı mühürlettiği’ dediği komşusu Nobel ödüllü yazar Orhan Pamuk’tan başkası değil.Pamuk, Cihangir’in ünlü binalarından Taray Apartmanı’nın riskli olduğunun tespit edilmesi sonrasında komşusu olan diğer apartman sakinleriyle mahkemelik olmuştu.Komşuları yapının güçlendirilmesi için dava açarak yıkılmaması için ihtiyati tedbir kararı aldırırken, 18 daireli apartmanda 6 dairesi bulunan ünlü yazar ise ihtiyati tedbirin kaldırılarak binanın kentsel dönüşüme sokularak yıkımına karar verilmesini istemişti.Riskli yapı olması nedeniyle tahliyesi ve yıkımı gerçekleşmeden diğer kat malikleri apartmanın güçlendirilmesi yönünde hazırlanan raporları mahkemeye sunmuş ancak binanın mahkeme süreci devam ederken Taray Apartmanı’nda yapılan keşif sonrası binanın elektrik, doğalgaz ve suyu kesilerek mühürlenmişti.Elektriği kesik olduğu için alarm sistemleri de çalışmayan binaya rahatlıkla giren hırsızlar İzeddin Çalışlar’ın dairesinin ve aynı kattaki bir diğer dairenin kapılarını kırarak soygunu gerçekleştirmişler.Bu arada binada toplam 6 dairesi olan Orhan Pamuk mahkeme sürecinde iki daireyi daha satın alarak daire sayısını 8’e çıkardı. ORHAN PAMUK MÜZESİ YAPMAK İSTİYORDaha önce Hürriyet’e konuşan inşaat yüksek mühendisi Çetin Taray, 1972 yılında babasının yaptırdığı binayla ilgili şunları söylemişti: “Orhan Bey binayı yıktırmak ve yenileme parasını ödeyemeyecek olan maliklerden de dairelerini satın almak istiyor. Amacı binayı Orhan Pamuk müzesine çevirmekmiş, kendisi söyledi. İnşaat yüksek mühendisiyim. Binayı da babam yaptı. Dolayısıyla bu binanın ne durumda olduğunu ben çok iyi biliyorum. Biz İTÜ’den iki ayrı kürsüden rapor aldık ‘Binanın yıkılmasına gerek yok, güçlendirilmesi yeterli’ diye. Binanın yıkılması önümüzdeki Cihangir Cami için de sakıncalı bulundu. Bu raporları belediyeye ibraz ettik. Bunun üzerine güçlendirme projesi çizildi ve belediyeye verildi.”İSTANBUL FİLM FESTİVALİ ‘KÖLN 75’ İLE AÇILACAK İSTANBUL’da yaşanan olaylar nedeniyle basın toplantısı yapılamayan Türkiye’nin en büyük uluslararası sinema etkinliği 44. İstanbul Film Festivali’nin programı açıklandı.İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından düzenlenen festival 11-22 Nisan tarihleri arasında Türkiye’den ve dünyadan nitelikli ve ödüllü filmleri, özel gösterimleri, yıldız oyuncuları ve usta yönetmenleri bir araya getiriyor.Festival biletleri, İKSV Lale Kart üyeleri için bugün başlayacak indirimli ön satış döneminin ardından 27 Mart Perşembe günü genel satışa çıkacak.44. İstanbul Film Festivali’nin kapsamlı seçkisi, 139 uzun metrajlı ve 15 kısa filmden oluşuyor. Dünya sinemasının en nitelikli örnekleri, kült yapıtlar, usta yönetmenler ve genç yeteneklerin son filmlerinden oluşan festival seçkisinde dünya, uluslararası, Balkan ve Türkiye prömiyerlerini yapan filmler de bulunuyor. Festivalde 12 gün boyunca gösterimlerin yanı sıra konuk yönetmen ve oyuncuların katılımıyla yapılacak söyleşiler, özel gösterimler ve etkinlikler de yer alacak.Festival tarafından sinemaya gönül ve emek veren kişilere sunulan Sinema Onur Ödülü, bu yıl sanat yaşamına sayısız tiyatro oyunu, film ve müzik albümü sığdıran usta oyuncu ve şarkıcı Zuhal Olcay’a sunulacak.Festival bu yıl Emek Ödülü’nü 2006’da dahil olduğu Köprüde Buluşmalar’da 2010-2023 yılları arasında yöneticilik görevini üstlenen Gülin Üstün’e verecek.44. İstanbul Film Festivali’nin açılış galasında Berlin Film Festivali’nde bu yıl özel bir galada prömiyeri yapılan, Ido Fluk imzalı Köln 75 gösterilecek. Keith Jarrett’ın 1975 Köln konserinin heyecan dolu gerçekleşme hikâyesini anlatan film, 50. yıldönümünde bu konsere saygı duruşu niteliğinde.Uluslararası niteliğini vurgulayacak yeni bir yapı kazanan İstanbul Film Festivali’nde resmi seçki kapsamında toplam üç yarışmalı bölüm yer alıyor: Altın Lale Yarışması, Kısa Film Yarışması ve Yeni Bakışlar.Yerli ve yabancı filmlerin bir arada, uluslararası bir jüri tarafından değerlendirileceği Altın Lale Yarışması’nda 15 uzun metrajlı film yer alıyor.

Source: İhsan Yılmaz


Aşk kısa sürdü

Yaklaşık 3 hafta önce ortak arkadaşları aracılığıyla tanışan Öncü Sönmez ve Melisa Döngel, kısa süre içinde yakınlaşmış ve birlikte görüntülenmişti.Arkadaş çevrelerinin sosyal medyada paylaştığı el ele fotoğraflarla gündeme gelen çiftin ilişkisi, zamanla yerini sessiz bir vedaya bıraktı. İkilinin, karakter uyuşmazlıkları nedeniyle uyum sağlayamayacaklarını fark ederek, karşılıklı anlayış çerçevesinde yollarını ayırdığı öğrenildi.Her iki taraf da konuyla ilgili herhangi bir açıklama yapmazken, çiftin dostça ayrıldığı ifade ediliyor.Tamer Yılmaz’a poz verdiİş insanı Mehmet Dinçerler, son dönemin en çok konuşulan isimlerinden biri olmaya devam ediyor. Türkiye’ye getirdiği kahve ve tatlı markasıyla adından söz ettiren Dinçerler, bu kez Tamer Yılmaz’ın objektifine poz verdi.“Kahve kadar keyifli” olarak tanımlanan çekimde Dinçerler, farklı stilde kombinleriyle kamera karşısına geçti. Son dönemde şirketiyle ilgili çıkan asılsız haberlere net yanıtlar veren Dinçerler, güçlü duruşunu bu özel çekimle pekiştirdi. Dinçerler’in sosyal medya hesaplarında paylaştığı kareler takipçilerinden de büyük ilgi gördü.Sürpriz doğum günü partisiCemiyet hayatının tanınan simalarından Enci Teker, eşi Frank Roccogrande’nin doğum gününü Londra’daki evlerinde düzenlediği özel bir davetle kutladı. Aile arasında gerçekleşen kutlama, samimi ve şık atmosferiyle dikkat çekti.Geceye Enci Teker’in annesi Cennet Süzer Teker ve kardeşi Esli Teker de katılırken, cemiyet dünyasından yakın dostları Dikran-Yasemin Masis çifti ve Berrin Yoleri de bu özel anlara eşlik etti. Keyifli anların yaşandığı davette, konuklar Frank Roccogrande’nin yeni yaşını alkışlar eşliğinde kutladı. Zarif detaylarla süslenen doğum günü partisi, gecenin sonunda bol bol hatıra fotoğrafı çekilerek son buldu.11. yılı kutladılarCemiyet hayatının gözde çiftlerinden Burak ve Melis Hatipoğlu, evliliklerinde 11’inci yılı geride bıraktı. 22 Mart 2014’te hayatlarını birleştiren çift, bu özel yıldönümünü sosyal medya paylaşımıyla kutladı.Mutlu evliliklerini kızları Derin ve Defne ile taçlandıran Hatipoğlu çifti, yıllardır süren sevgi dolu aile yapılarıyla cemiyet dünyasında örnek gösterilmeye devam ediyor. Ben de Burak ve Melis Hatipoğlu çiftine nice mutlu yıllar diliyorum.Miami’de yazı yaşıyorCemiyet hayatının sevilen çiftlerinden Bahar ve Ozan Şer, kış soğuklarından kaçarak rotalarını Miami’ye çevirdi. İstanbul’da havalar soğurken, çift güneşli Miami’nin keyfini çıkarıyor. Tatil için Amerika’ya giden Şer çifti, Miami’de sürpriz bir buluşmaya da imza attı.Ünlü şarkıcı Berkay ve eşi Özlem Ada Şahin, başarılı televizyoncu Ferruh Taşdemir ve menajer Ufuk Ergin’le bir araya gelen çift, keyifli anlarını sosyal medyadan da takipçileriyle paylaştı.

Source: Mehmet Üstündağ


Boğaz’daki iftarlar

En pahalısı 6 bin TLİlk durağımız Michelin Guide En İyi Servis Ödülü’ne layık görülen, Gault&Millau Chef’s Table kategorisinde de 3 şapkaya sahip olan Çırağan Palace Kempinski İstanbul’daki Tuğra Restoran.Geleneksel Türk yemeklerinden oluşan menüde alışılagelmiş lezzetlerin yanında ekşili kuru dolma, çıtır oruk ve levrekle doldurulmuş kabak çiçeği, badem taratoru ve vişneli yoğurt gibi sıra dışı lezzetler de var.Kişi başı içecekler dahil 6 bin TL’lik bir fiyatı olan set menü, şu an Boğaz hattındaki en pahalı iftar menüsü niteliğinde.Bir diğer durağımız, Four Seasons Hotel Bosphorus. Oteldeki Aqua Restoran’da konumlanan iftar alanı açık büfe olarak tasarlanmış.Türk mutfağından oluşan menüde özellikle mini toprak tavalarda sunulan iskender sunumunu çok beğendim.Keza dökme lokma istasyonu ve döner bir mekanizma üzerinde sunulan künefe teşhiri etkileyici.Canlı ud ve kanun dinletisi, çiniler ve gümüşlerden oluşan lokum sunum alanı özenilmiş inceliklerden.Kişi başı 4 bin 950 TL olan iftar yemeği için, sunulan açık büfe yemek çeşitliliğini düşünecek olursak gayet iyi bir fiyat-performans dengesi diyebilirim.Rahlelere bakarak iftar Bir diğer ziyaret noktamız Mandarin Oriental Bosphorus Otel.Şef Ömür Akkor’un Anadolu yemeklerinden oluşturduğu bir menüyle misafirlerini karşılayan otel, à la carte bir menü hazırlamış.İftariyelikler dışında dört tabak yemek sunan otel, içecekler dahil kişi başı 4 bin 500 TL’lik bir set menü fiyatı belirlemiş.Ramazanda özellikle yaşlılar için açık büfe iftarlarda büfeye gidip gelmek zor olabiliyor. Her ne kadar oteller artık geriye kalan yemekleri sosyal sorumluluk projeleri kapsamında günlük olarak tüketseler de, açık büfenin yemek israfı yarattığını düşünerek ramazan ruhuna uygun olmadığı görüşünde olanlar da var. Bu kesim için ideal bir seçim olabilir.Son durağımız The Peninsula İstanbul. Otel iftar yemeği için eski liman binasının yolcu salonundan izler taşıyan The Lobby isimli alanı tahsis etmiş. İftariyelikler ve soğuk meze çeşitleri büfede sunulurken çorbalar, sıcak başlangıçlar ve ana yemek seçenekleri à la carte olarak servis ediliyor.Otelin kanımca ramazan ruhu ile bütünleşen ve fark yaratan kısmı tarihi yarımada manzarası. Ayasofya ve Sultanahmet Camisi’nin rahlelerini görebilmek ayrı bir huzur.İftardan önce Mısır Çarşısı’nda biraz vakit geçirip Galata köprüsünden yürüyerek varabileceğiniz otelin kişi başı iftar fiyatı ise 4 bin 100 TL.Neden mavi eldiven?Son zamanlarda mekânlardaki şeflerde veya garsonlarda sıkça mavi eldiven görür oldum. Beyaz veya siyah eldivenlere alışıkken mavinin sebebini merak ettim. Meğerse zaten restoranlarda asıl zorunlu olan mavi renkte eldivenmiş.Mavi plastik eldivenin yanlışlıkla kesilmesi durumunda, yemeğe karışan en ufak bir parçanın bile fark edilme ihtimali oldukça yüksek. Çünkü doğada mavi renkte olabilecek başka bir gıda ürünü yok.Bu nedenle yemeğinize yanlışlıkla düşebilecek mavi bir plastiği yadırgayarak fark etmeniz mümkün. Diğer renk eldivenlerde ise bunu fark etme olasılığı çok düşük. Bu durumda etçilerdeki siyah ve çiğköftecilerdeki beyaz eldivenlerin gıdaya yanlışlıkla karışması halinde fark edilmeme durumu sanırım yüksek bir ihtimal barındırıyor.

Source: Arda Sayıner


7 asırlık dokusunu koruyor! Gelenekler bu mahallede yaşatılıyor

Bursa’da Uludağ’ın güney eteklerinde kurulu Keles ilçesine bağlı kırsal Gelemiç Mahallesi, 7 asırlık geleneksel mimari dokusuyla ön plana çıkıyor.

Kültürel miras değeri taşıyor

Osmanlı döneminde inşa edilen, günümüze kadar varlığını sürdürebilmiş çoğunluğu iki katlı, bazılarının altından sokak geçen kerpiç evler, samanlıklar ve geleneksel taş döşemeli sokaklarıyla nadir bir yerleşim dokusuna sahip , bu özellikleriyle kültürel bir miras değeri taşıyor.

Bozulmamış sivil mimari

Kent merkezinden 72 kilometre uzaklıkta, Çandır Deresi’nin oluşturduğu vadinin yamacındaki kırsal mahalle, doğal güzellikleri ve bozulmamış sivil mimarlık örneği yapılarıyla görenlerin ilgisini çekiyor.

Gelenekler bu mahallede yaşatılıyor

Gelenek ve göreneklerini de geçmişten günümüze muhafaza eden kırsal mahallede, fırınlarda ekmek yapan, taş değirmende mısır çeken kadınlar, tarla ve bahçe işinin yanı sıra hayvan bakanlar ile okula giden çocuklar günlük yaşamı oluşturuyor.

“Binalar yazın serin, kışın sıcak”

Gelemiç Muhtarı Abdülkadir Kaya, AA muhabirine, mahallenin 7 asırlık geçmişe sahip olduğunu söyledi.

Mahalle nüfusunun 398 olduğunu, bunun 220’sini gençlerin oluşturduğunu belirten Kaya, “Genç nüfusun köyde kalmasının sebebi, civar köylerdeki işleyişi sağlamaları. Gençler, ormanda çalışıyor, budama yapıyor ve işlerini kendileri üretiyor. Orman ürünleri, kiraz, ceviz bunlarla ilgilenirken zaten yıl bitiyor. Yazın burada, kışın şehir merkezinde çalışanlar var. Nüfus, yaz aylarında 600-700 oluyor.” diye konuştu.

Kaya, özellikle hafta sonları şehir dışından kalabalık grupların Gelemiç’i gezmeye, fotoğraflamaya geldiğini dile getirerek, mahalle sınırları içindeki Gavurini Mağarası ve Kocasu Nehri’nin doğa sporu meraklılarının ve fotoğrafçıların ilgisini çektiğini sözlerine ekledi.

Source: Nergis Demir


Mustafa Çelik yazdı: Osman Sınav’a şahitliğimdir

Kanal 7 Yönetim Kurulu Başkan Vekili Mustafa Çelik, Türk sinemasının ve televizyon tarihinin unutulmaz eserlerine imza atan, hikâyelerinde milli ve manevi değerlerimizi içtenlikle yansıtan, “Deli Yürek”, “Kurtlar Vadisi”, “Ekmek Teknesi” gibi efsaneleşmiş dizileri ile izleyicinin gönlünde taht kuran yönetmen ve senarist Osman Sınav için duygu dolu bir veda yazısı kaleme aldı.İşte Mustafa Çelik”in “Osman Sınav”a Şahitliğimdir” başlıklı o yazısı;Osman Sınav’ı, kimse Osman Sınav’dan daha güzel anlatamaz ve fakat dilim döndüğünce bir de ben anlatmak istedim. O, bu dünyaya hikayelerimizi anlatmak için gelmiş gibiydi. Elinin değdiği her esere rengini verdi. Yapıp yönettiği her sinema filmine, her diziye gönlünün muradından bir nefes, bir soluk üfürmeyi bu dünyada kendi varlık alanı olarak belirledi. Bu ülkenin, bu toprakların, bu aziz milletin değerlerini ve kültürünü, görüntünün diliyle konuşturmak için çalıştı hep. Kamerayı, sinemayı, televizyonları, televizyon dizilerini bu amaç için bir araç saydı. Milletin kültür ve değerlerini küçümseyenler, hor görenler, televizyonlarının kapılarını, onun, saygı duymak zorunda kaldıkları özgün ve yetkin proje tasarımlarına açmak zorunda kaldılar. ‘Kapıları Açmak’ dizisi o dönemin Kanal D ekranlarında kendine yer bulabilmişse bu yüzdendi. Mustafa Kutlu abinin eserinden yola çıkılarak hazırlanan bu dizi çok ses getirmişti. Dönemin Kanal D’si bu dizinin içeriğine, muhtevasının yerli ve milli dozuna ancak altı bölüm dayanabilmişti. Altı bölüm sonra kendi kurdukları reyting düzenine göre izlenmediği gerekçesiyle yayından kaldırmışlardı. Türk dizi tarihine altın harflerle yazılan ‘‘Süper Baba’ ve ‘Deli Yürek’ ile açtığı yolu; Ekmek Teknesi, Kurtlar Vadisi, Sakarya Fırat ve daha birçok sinema filmi ve diziyle sürdürdü. Hepsi onun milli ve manevi kültür kodlarına uygunluk standardının harika eserleridir. Bu projelerin bir kısmını birlikte inşa ettiği Ömer Lütfi Mete’yi de burada rahmetle anıyorum.Geçmiş zaman dostların hatıralarıyla değer kazanır. Hatırlamak bazen bir nimettir. Rahmetli Osman Sınav ve sevgili Hasan Kaçan’ın ‘Ekmek Teknesi’ projesini ilk bana getirdikleri o güne gidiyor zihnim. O zamanlarda Kanal 7 Televizyonun Genel Yayın Yönetmeni bendim. ‘Kanal 7 için çok uygun bir proje, buraya yakışır bu dizi’ demişlerdi. Çok sevmemize ve beğenmemize rağmen, ne yazık ki maddi yetersizlikler yüzünden bu teklifi değerlendirememiştik. Aynı şekilde ‘Sakarya Fırat’ dizisini de sevgili kardeşim Süleyman Çobanoğlu, Kanal 7’nin Program Daire Başkan iken hazırlamıştı. Yine aynı nedenlerle bu projeyi de gerçekleştirmek 0sman Sınav’a nasip oldu.Osman Sınav büyük hayallerin adamıydı. Her görüşmemizde uzun uzun dinlediğim projeleri, üzerinden çok zaman geçmeden birdenbire gerçeğe dönüşmüş olurdu. Bu ülke için daha ne hayaller kurmuştu, ömrü vefa etmedi hepsine. Geriye dönüp bakınca çok nitelikli ve değerli eserler bıraktığını görüyoruz bu dünyaya. Bir kısmını kendisinden dinleme şansına sahip olduğum ‘büyük hayallerini’ düşününce bu ölüm tam bir ‘erken ölüm’ oldu.Nice güzelim projesi yarım kaldı. Öteden beri Osmanlı Padişahlarının hayat hikayelerini içeren bir dizi projesi peşindeydi. Ak Parti iktidara geldikten bir süre sonra Koşuyolu’ndaki ofisinde ziyaret ettiğim bir gün bana en az dört- beş saat hiç yorulmadan bu büyük projesini dosya kağıtlarına yazdığı kısa kısa notlarla anlatmıştı. Büyük hayallerin büyük coşkusu içindeydi. Bana beraber yapalım teklifi yapınca yine o kahrolası ekonomik yetersizlikler önüme çıkmıştı. Osman, kaliteden asla ödün vermezdi. Yapacağı projenin hakkettiği bütçeyi temin edemezse o projeyi bir kenarda beklemeye alırdı. Ben bu heyecan ve coşku karşısında nerelere kimlere bu projeyi teklif ederse sonuca ulaşabileceğine dair düşüncelerimi mahcubiyet içinde aktarabilmiştim. Ne zaman görüşsek milli ve manevi değerlere sahip bazı yetkililerin bu ve benzeri proje önerileri karşısındaki duyarsızlıklarından yakınır, muhafazakâr camianın kültür-sanat’a olan ilgisizliğine çok üzülürdü. Tunca Toskay’ın TRT Genel Müdürü olduğu dönemde ve 2010 yılından sonraki yıllarda özellikle TRT VE ATV ‘Osman Sınav Yapımı’ dizilere ve sinema filmlerine hakkettiği değeri vererek seyirciyle buluşturdular. Ben ancak Kanal7’ de ve Ülke TV’de konuk edebildim. Sinema anlayışını, büyük gayretini, asla vazgeçmeyen azmini anlattı bizim ekranlarımızda. Ne zaman çağırsak koşa koşa geldi yayınlarımıza. Sevgisini de dostluğunu da hiç esirgemedi bizden. Yine hatırlıyorum, “Osmanlı Saray Entrikalarını” çekmeyi önermişti 2000’li yılların başında. Eyüp Sultan’daki yerimize yeni taşınmıştık o günlerde. ‘Sizin için ekonomik bir iş olur, yapalım bunu Mustafa’ demişti bana. Niçin yapamayacağımızı, uygun olmayan şartları anlatmıştım, hiç alınmamıştı. Halden anlayan erdemli bir gülümsemeyle karşılık vermişti.‘Bu ülkeye ne oluyor? sorusunun cevabını arıyordu. Bu ülkeye ne olduğunu anlamak ve anlatmak için hikâyenin ve dramanın imkanlarını seferber etti. Sonuç olarak gönül coğrafyamızdan yeni bir sinema dili inşa etmeyi başardı.Kendi ifadesiyle ‘İnsan tecelligahtır, İnsan Allah’ın tecelligahıdır’ Bu düstur sinema anlayışının ana sütunu olmuştur. Türkiye’de sinema ve TV dizileri üzerinden kurulmak istenen hiç de yerli ve milli olmayan kültürel hiyerarşiyi tersine çevirdi. Hayatını ‘Türkiye bir yalnız kurt’ dediği ülkesinin hikayelerini anlatmaya adadı. Burdur’un bir dağ köyünden çıkıp gelen ‘bir yalnız kurt’ olarak verdiği bu mücadeleden zaferle çıktı.Bu ülkenin tarihinden, kültüründen ve mitolojisinden sinemaya yeni kahramanlar üretme iradesinden hiç taviz vermedi. ‘Kuşçu’, ‘Heradot Cevdet’ ve ‘Ömer Baba’ karakterleri hala insanımızın hafızasında rollerini oynamaya devam eden kahramanlardır.Osman Sınav, ardında yalnızca diziler ve filmler bırakmadı, ruhlarımızı sarıp sarmalayan hikâyeler, adalet ve vicdan, kimlik ve aidiyet, aksiyon ve duygusal derinlik sahibi güçlü karakterler ve unutulmaz sahneler armağan etti dünyamıza. Bilen bilir ‘İsmet Özel okumayan bir insandan oyuncu olmaz’ sözü de ona aittir.Osman Sınav ile ilk yüz yüze tanışmam 1983 yılının sonlarıdır. O tarihte Akabe Yayınları’nı ve Mavera Edebiyat Dergisi’ni yönetiyordum. 1989 yılında, 86’ da benim kurduğum Nehir Yayınları ile 80’lerin başında Mesut Uçakan ve arkadaşlarının kurdukları Atlas Film’i birleştirerek Atlas-Nehir İletişim A.Ş adında bir şirket kurmuştum. Atlas Film’in karar defterlerini karıştırırken gördüm ki Osman Sınav bu sinema şirketinin kurucu ortaklarından biri. Diğer isimler de Mesut Uçakan, Salih Diriklik ve Sami Kılıç. Üçü de bu sektörün önemli öncüleri. Bu vesileyle selam ediyorum üçüne de..Bu şirketin çatısı altında faaliyet gösteren Anajans reklam sektörüne hizmet veriyordu. Osman Sınav ile o tarihlerde çalıştığımız firmalara reklam filmleri yaptık. Kendisi yönetmenliğini yapsın yapmasın mutlaka gelir işin başında durur, vaziyet ederdi. İnanılmaz titizdi. Onunla ve şirketi Sinegraf ile iş yapan kimsenin gözü arkada kalmazdı.En uzun beraberliğimiz yanılmıyorsam 1991 yazında Sivas’da belgesel çekimleri için geçirdiğimiz günlerdi. Hatırladığım kadarıyla bu çekimler için 21 gün kalmıştık Sivas’ta. Kameraman, ışıkçı vs. teknik ekip otobüsle gitmişti. Biz ikimiz İstanbul’dan o’nun arabasıyla çıkmıştık yola. Düz vites bir Renault kullanıyordu. Hızlı şofördü. Ani firen yaptığı anlarda sol eli direksiyonu tutarken sağ eliyle yan koltukta oturan beni korumaya alıyordu. Her ani fren durumunda sağ kolunu göğsümün hizasında görüyordum. Amma da korumacısın diyerek takıldığımı hatırlıyorum. Ama asıl büyük hayretimi ‘Divriği Ulu Cami‘ çekimleri başlamadan bir gün önce birlikte camiyi görmeye gittiğimizde yaşadım. Cami kapı gibi koca koca taşlardan, adeta ruhani bir boşluğa, ilahi bir yalnızlığın orta yerine inşa edilmişti. Sevgili Osman Sınav Camiyi görür görmez bu ruhani boşluğun yapı taşlarıyla bütünleşmek isteyen bir ruh haline bürünmüştü. Taşın bir dantel gibi işlendiği benzersiz Taç Kapılardan başlayarak cami içindeki sütunlara, abanoz ağacından yapılma minbere ve muhteşem mihraba baktıkça ve dokundukça halden hale giriyordu. Avuç içlerinin erişebildiği her bir taşı bir ucundan diğer ucuna kadar okşuyor, sonra taşla temas eden avuç içlerini dudaklarına götürüyor, öpüyordu. Ben sadece yanında, O’nun bu halini sessizce gıptayla izliyordum. Bu hal üzere o önde ben arkasında içten ve dıştan caminin dört bir köşesini dolaştık. Sanki sevgili Osman, her adımında sessizliğin ve ıssızlığın bu derin kuyusuna düştü düşecekti de ben onu son anda tutacaktım. İkimizin hali aynen böyleydi. Caminin çevresini dura yürüye dolaşmamız nerdeyse bir saatimizi almıştı. Arada bir dokunduğu taşlara anlayamadığım bir şeyler söylüyordu. Dudaklarının kımıltısından anlıyordum bunu. Ya kendisiyle bir iç konuşma yapıyordu ya da taşlarla konuşuyordu. Daha sonra uygun bir anında ne konuştuğunu anlattı. Taşlara ‘şahit olun! Şahit olun’ diyormuş.***Sevgili dostum. Aziz kardeşim;Senin o coşkun ırmaklar gibi akan, o büyük Müslüman gönlüne, millet ve memleket sevdana, bu toprakların taşına toprağına aşkla ve imanla bakışına, inanç ve sevgi dolu avuçlarınla dokunuşuna ‘Divriği Ulu Camii’nin taşları da ben de şahidiz. Sivas’ın belgeselini yaptığımız diğer bütün Selçuklu eserleri de şahit.Allah ‘Divriği Ulu Cami’nin şahitliğini, taşın toprağın şahitliğini, minberin mihrabın şahitliğini, benim seni izlerken hüzünle titreyen yüreğimin şahitliğini kabul etsin. Seni cennet-i alasında ağırlasın.Dün (cumartesi) ikindi namazından sonra Marmara İlahiyat Fakültesi Camiinde cenaze namazını kıldık, ardından Karacaahmet mezarlığında ebedi aleme uğurladık seni…Yolun açık olsun.Mekânın cennet olsun,yerin yurdun efendimize komşu olsun, güzel kardeşim.Mustafa Çelik / Kanal 7 Medya Grubu Başkan Vekili

Source: Fuat Öner


Palandöken”e Nevruz bereketi düştü! İranlı turistler tatili fırsat bilip Türkiye”ye akın etti

Kar kalitesi, uzun pistleri, yakıcı güneşi, doğası ve son model tesisleriyle kış turizmin gözde kayak merkezi Palandöken”e, İran”dan tatile gelenlerin sayısı her geçen yıl artıyor. Palandöken”e uçak, otobüs ya da özel araçları ile gruplar halinde gelen İranlıların çoğunluğu Türkçe bildikleri için yabancılık çekmiyor. En uzunu 14 kilometre olmak üzere 20″nin üzerinde pisti bulunan ve aynı anda binlerce kişinin kayak yapabildiği Palandöken”e gelen İranlı kadınlar ise şıklıkta birbirleriyle yarışıyor. Eşi ve çocuğu ile birlikte son 25 yıldır Nevruz Bayramı tatilini Palandöken”de geçirdiklerini söyleyen Ensi Rasi, Burası bizim ikinci vatanımız gibi. Örf ve adetlerimiz birbirine çok yakın. Burada kendimizi hiç yabancı hissetmiyoruz. Türkçe bilmemiz nedeniyle yabancılık çekmiyoruz. Baharın gelişini muhteşem pistleri olan Palandöken”de kayak yaparak kutluyoruz. Muhteşem bir kar var. Sanki kış bitmeyecekmiş gibi diye konuştu. Türkiye”nin yaz ve kış turizm cenneti olduğunu belirten İranlı Fateme Selmanzade, Her yıl olduğu gibi bu yıl da buradayız. 21 Mart, bütün varlıklar için uyanış, diriliş ve yaradılış günü olarak kabul edilir. Nevruz Bayramı tatili nedeniyle ülkemize yakın olan Erzurum”u tercih etmemizin en büyük nedeni burada kendimizi ev sahibi gibi görüyoruz. Çok güzel bir kar var ve yine muhteşem bir tatil yaşıyoruz dedi. Avrupa Spor Başkentleri ve Şehirleri Federasyonu (ACES Europe) tarafından ‘2025 Yılı Avrupa Kış Sporları Başkenti’ ilan edilen Erzurum’un, 2011 Universiad Kış Oyunları, Avrupa Gençlik Olimpik Kış Festivali (EYOF 2017) ve birçok uluslararası organizasyona ev sahipliği yaptığını belirten bir otelin genel müdürü Ali Güney, Sezon, İranlı turistlerin Nevruz Bayramı tatili ile devam ediyor. Kayağa doymayanları Palandöken”e bekliyoruz. Pistlerde 1,5 metreye varan kar nedeniyle nisanın ortalarına kadar rahatlıkla kayak yapılır diye konuştu.

Source: Gazetevatan.com


Eleman.Net’ten çarpıcı araştırma: Çalışanların büyük çoğunluğu bayramda evde kalacak

Cihan ORUÇOĞLU Ramazan Bayramı tatiline kısa bir süre kala, çalışanların tatil planları üzerine yapılan anket dikkat çekici sonuçlar ortaya koydu.
Eleman.net’in gerçekleştirdiği anket çalışmasında “Tatilde harcamayı düşündüğünüz bütçenin aylık gelirinize göre oranı nedir?” sorusuna çalışanların yüzde 52″lik büyük çoğunluğu, aylık gelirlerinin yüzde 10″undan daha az pay ayıracaklarını ifade etti. Katılımcıların yüzde 25’i yüzde 10-25 arası harcama planlarken, yüzde 15’lik bir kesim ise aylık bütçelerinin yüzde 25-50 arasında bir tutarı tatile ayırmayı düşünmediğini belirtti. Kalan yüzde 8’lik çalışan grubu da yüzde 50″nin üzerinde harcama yapmayı planladı. “Tatilde gitmeyi düşündüğünüz yer neresi?” sorusunda ise yüzde 21 oranında “Otel, pansiyon, tatil köyü vb.”, yüzde 79 oranı ise “Aile veya memleket ziyareti” cevaplarını verdi. Yüzde 81 ikramiye almadı Anket çalışmasında yer alan “İş yerinizden bayram ikramiyesi aldınız mı?” sorusunu, çalışanların yüzde 81’i “Hayır” diye cevapladı. Öte yandan, ikramiye alan çalışanların yüzde 49’u aldıkları ikramiyenin maaşlarının üçte birine denk geldiğini belirtti. Yüzde 30’luk kesim dörtte bir ve yüzde 15’lik grup da yarısı oranında ikramiye aldığını ifade etti. Anket katılımcılarının yüzde 6’sı ise işverenlerinin bir maaş ikramiye verdiğini söyledi. En çok gıda harcaması yapıldı
Anketin son bölümünde ise “Bayram alışverişinde en fazla hangi bölümde harcama yapacaksınız?” sorusu soruldu. Bu soruya çalışanların yüzde 59’u “Gıda” cevabını verdi. Aynı soruyu katılımcıların yüzde 30’u “Giyim” diye yanıtlarken, yüzde 11’lik kesim ise “Seyahat” yanıtını tercih etti.

Source: Dünya Gazetesi


Somali”nin Ankara Büyükelçisi Mohamed, Türk yemeklerini sevdiğini söyledi

Mohamed, Ankara”daki Somalili öğrenciler tarafından düzenlenen iftar programı kapsamında, ülkesindeki ve Türkiye”deki ramazan geleneklerine ve Somali”ye özgü yiyeceklere ilişkin AA”ya konuştu.

Ramazanda Türkiye ile Somali arasındaki en büyük farkın yiyecekler olduğuna işaret eden Mohamed, ülkesinde iftarda önce çorba ve aperatif yiyeceklerle oruçlarını açıp namaz kıldıklarını, daha sonra diledikleri takdirde yemeye devam ettiklerini anlattı.

Mohamed, Türkiye”de geçirdiği ilk ramazan olduğuna dikkati çekerek, ülkesinde bu ayda dışarıdaki restoranların ve birçok yerin kapalı olduğunu, Türkiye”de böyle bir ortamın bulunmadığını ifade etti.

Büyükelçi Mohamed, Türkiye”de davul çalarak insanları sahura kaldırma geleneğine benzer şekilde, Somali”de de 2 saat önce gelip “Sahur, Sahur” diyerek insanları uyandırdıklarını söyledi.

Türk mutfağının, dünyanın en iyileri arasında bulunduğunu kaydeden Mohamed, her yemeğin güzel olduğunu, iskender ve köfte sevdiğini dile getirdi.

Mohamed, tatlı olarak da baklava ve künefeyi sevdiğini, balık yemekten de hoşlandığını belirtti.

Somali”de iftar

Ankara Somalili Öğrenciler Başkanı Mustafa Hassan Abdirashid de ülkesinde iftar sırasında orucun hurma ve suyla açıldığını anlatarak, sonrasında Somali”ye özgü, içerisinde kıyma, soğan ve kişniş bulunan üçgen şeklinde bir böreği yedikleri aktardı.

Abdirashid, orucun açılmasının ardından akşam namazını eda ettiklerini ve sofraya geri dönerek çorba içtiklerini kaydetti.

Somalililer için muzun çok önemli olduğuna dikkati çeken Abdirashid, ülkesinde 8 farklı çeşit muz olduğunu ve yemekte muzun kesinlikle bulunduğunu vurguladı.

Mustafa Hassan Abdirashid, farklı şekilde pişirilen ve baharatlar bulunan pirincin de iftar sofrasında yer aldığını aktararak, pirincin yanında Somali”nin zengin olduğu deve eti, o temin edilemezse tavuk veya dana eti kullanılabileceğini ifade etti.

Tatlıyla iftara devam ettiklerini belirten Abdirashid, Somali çayı ve kahvesiyle iftar sofralarının sona erdiğini söyledi.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.

Source:


Danişment Melik Ahmet Gazi Türbesi”ndeki sandukanın puşidesi 2,5 yılda tamamlandı

Tokat Olgunlaşma Enstitüsü 2017 yılından itibaren Cumhurbaşkanlığı himayesinde yürütülen Puşide Projesi”nde yer aldı.

Niksar ilçesinde bulunan Danişmentli Beyliği”nin kurucusu Melik Ahmet Danişmend Gazi”nin türbesindeki sanduka için Farsça “örtü” anlamına gelen, mezar üzerine yerleştirilen, genellikle ahşap, mermer, taş ve çini kaplama sandukaları örtmek için kullanılan puşide yapımına 2,5 yıl önce Tokat Valiliği koordinesi ile başlandı.

Puşide Kadir Gecesi serilecek

Tokat Olgunlaşma Enstitüsü Müdür Yardımcısı Ahmet Turan Teker, AA muhabirine, puşide yapımında 8 kişilik ekiple çalıştıklarını söyledi.

Ekibin büyük özveriyle çalıştığını anlatan Teker, “Puşide üzerindeki desenler Niksar Büyük Hamam”da bulunan hamam kurnanın bordürlerde bulunan desenlerden stilize edildi. Sekiz kişilik ekip, günlük 15 santimetre yapa yapa puşideyi tamamladı. Elde işleniyor. Dival işi (tersi ile yüzü farklı görünümde olan bir nakış türü) tekniğiyle işleniyor. Bu örtü. Tek tek iğne batırılarak yapılıyor. Bu yüzden de çok değerli. Hakikaten yerini bulacak eser.” dedi.

Puşidenin göz nuruyla yaklaşık 2,5 senede tamamlandığını, çalışma arkadaşları ile gurur duyduğunu vurgulayan Teker, “Arkadaşlarımız çok yetenekliler. O da yetmiyor gönül vermek lazım. Sağ olsun gönül verdiler. Gece gündüz demediler, hafta sonu demediler. Evlerindeki işlerini aksattılar. Bu puşideyi tamamlamak için çok çaba sarf ettiler.” diye konuştu.

Teker, puşideyi 26 Mart”ta idrak edilecek Kadir Gecesi”nde sandukaya örteceklerini sözlerine ekledi.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.

Source:


İsfahan Müzik Müzesi’nde dünyanın çeşitli kültürlerine ait eski ve yeni müzik aletleri sergileniyor

Türkiye’nin de aralarında bulunduğu farklı ülkelerin kanun, çeşitli saz türleri, arp, tombak, dombra, santur ve rebap gibi yüzlerce geleneksel ve yöresel farklı enstrümanlarının sergilendiği müze, müzik kültürlerini tanıtmayı ve yaşatmayı amaçlıyor.

Birleşmiş Milletler (BM) Ekonomik ve Sosyal Konseyi”ne bağlı Uluslararası Müzeler Konseyi”nden ödül sahibi bu prestijli müze, ziyaretçilerine dünyanın dört bir yanından geleneksel ezgiler sunarken, aynı zamanda müzik aletlerinin tarihi ve yapım süreçleri hakkında da derinlemesine bilgiler veriyor.

Müzede, bu aletlerin kullanımına yönelik müzik çalışmalarının yanında ziyaretçilere yönelik küçük musiki dinletileri de sunuluyor.

Müze, geleneksel müzik enstrümanlarının yanı sıra, her bir enstrümanın kültürel ve toplumsal bağlamda nasıl bir rol oynadığını da ziyaretçilerine yansıtabilmek için ulusal enstrüman salonu, yerel enstrüman salonu, yabancı enstrüman salonu enstrüman yapım atölyesi gibi çeşitli bölümlerden oluşuyor.

Yabancı enstrüman salonunda Türkiye, Hindistan, Kazakistan, çeşitli Arap ülkeleri dünyanın çeşitli ülkelerine ait müzik aletleri yer alıyor.

Geleneksel İran müzik aletlerinin ve uluslararası müzik aletlerinin çeşitliliği nedeniyle her yıl çok sayıda turistin ilgisini çeken Müzik Müzesi, kentte müziğin evrensel gücünü ve kültürel çeşitliliğini sergileyebilmek için önemli bir platform oluşturuyor.

Ziyaretçiler, dünya müzik mirasının izlerini sürerken, farklı coğrafyalara ait seslerin zenginliğini keşfetme fırsatı buluyor.

“Musikinin uluslararası barış dili olduğunu anlatmak istiyoruz”

İsfahan Müzik Müzesi Müdürü Atusa Purcevheri, 2015 yılında açılan müzenin sadece bir sergi alanı olmanın ötesine geçerek, müzik aracılığıyla kültürel bir diyalog ve anlayış geliştirmeyi hedeflediğini söyledi.

İran”ın geleneksel ve yerel müzik aletleri ile dünyanın birçok ülkesine ait çeşitli kültürlerden de çok sayıda enstrümana ev sahipliğini yaptığını belirten Purcevheri, “Müzede hem kendimizin edindiği farklı türlerde müzik aletleri hem de bunun yanında İsfahan”ın iftiharı büyük musiki üstatlarının da bu müzeye bağışladığı kendi müzik aletleri sergileniyor.” dedi.

Bu sayede burada Hasan Kasai, Celal Tac İsfahani, Celil Şehnaz gibi İran ve İsfahan klasik müziğinin duayen sanatçılarını da müzede tanıtma imkanı bulduklarını ve müzede bu sanatçıların hem biyografilerinin hem de müziklerinin anlatıldığı bölümler olduğunu söyleyen Purcevheri, “Ziyaretçiler, deneyimlerini daha da eksiksiz hale getirmek için çeşitli musiki üstatları tarafından bağışlanan bu enstrümanların her birini ve çalgıcısını anlatan Farsça, İngilizce, Çince gibi çeşitli dillerde hazırlanmış klipleri izleyebiliyor.” ifadelerini kullandı.

Müzede ayrıca, buradaki otantik müzik aletleriyle icra edilen canlı müziklerin sunulduğu ve adına “Barış Salonu” verilen bir bölüm olduğunu dile getiren Purcevheri, “Burada musikinin uluslararası bir dil olduğunu, bir barış dili olduğunu ve milletler arasında iletişimin bir aracı olduğunu anlatmak istiyoruz. Bu yüzden yalnızca tek bir ziyaretçi de olsa kalabalık grup da olsa burada canlı müzik dinletisini herkes için sunuyoruz. Bu sayede geleneksel müziğin hissiyatını tecrübe edebiliyorlar.” diye konuştu.

Müzenin faaliyetleri nedeniyle BM Ekonomik ve Sosyal Konseyi”ne bağlı Uluslararası Müzeler Konseyi tarafından ödül aldığını aktaran Purcevheri, uluslararası turizm sitelerinde de İsfahan”ın ünlü meydanı Nakş-ı Cihan”dan sonra ziyaret edilmesi tavsiye edilen ikinci turistik mekan olarak gösterildiğini anlattı.

Purcevheri, en büyük sorunlarının turistleri müzeye yönlendirebilecek bir tabelanın henüz belediye tarafından konulmaması olduğunu anlattı.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.

Source:


Tarık Akan”ın hayat arkadaşı vefat etti

2016 da vefat eden ünlü oyuncu Tarık Akan ın 26 yıllık hayat arkadaşı emekli balerin Acun Günay, hayatını kaybetti. Acun Günay ın vefat haberini, Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı duyurdu. Yapılan açıklamada; Sevgili arkadaşımız, dostumuz Tarık Akan’ın can yoldaşı, yol arkadaşı, sevgili eşi, Vakıf Danışma Kurulu üyesi Acun Günay, büyük aşkıyla buluştu. Ailesinin, dostlarının başı sağ olsun denildi. Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı, Acun Günay ın cenaze bilgilerinin daha sonra açıklanacağını ifade etti. ÇOK ZOR GEÇİYOR GÜNLER, HER ŞEYİMMİŞ Acun Günay, Tarık Akan ın vefatının ardından, şunları söylemişti: Hayat devam eder diyorlar ama etmiyor işte. Sadece nefes alıyorum… Çok zor geçiyor günler. Her şeyimmiş meğer. Gün geçtikçe acı hiç eksilmiyor hep artıyor. Çok zor…

Source: Habertürk


Ayvalık”ta Kadın Oyunları Festivali

Balıkesir in Ayvalık ilçesinde kadın temalı tiyatro festivali olan Kadın Oyunları Festivali başladı. Ayvalık Belediyesi ne ait Vural Sineması Nejat Uygur Sahnesi nde oynanan Hikayesinde Senden Bahsetti isimli oyunla başlayan festivalin açılışında konuşan Belediye Başkanı Mesut Ergin, 5 yıl önce Kadın Oyunları Festivali nin ilk kıvılcımının Ayvalık tan yakıldığını ve festivalin artık çok sayıda kentte geleneksel olarak düzenlenmeye başlandığını söyledi. Ergin, 5 yılda büyük mesafe aldıklarını belirterek, Artık her yıl yeni oyunlar sahneleniyor. Her yıl yeni sanatçıları izliyoruz. Her yıl seyirci sayısı katlanarak artıyor, artık salonlara sığmıyoruz. 5 yıldır 23 Mart ta başlayan oyunlarımızın ardından bir gelenek olarak kapanış yine 27 Mart Dünya Tiyatro Günü’nde yapılacak ve dünya tiyatro bildirisi kentimizde okunacak dedi. Festivalde 24 Mart Pazartesi günü Othello, 25 Mart Salı günü Gülistan, 26 Mart Çarşamba günü Fok Derisi Kavuşma ve 27 Mart Perşembe günü de Havva isimli oyunlar Nejat Uygur Sahnesi nde sahnelenecek.

Source: Habertürk


İftar sofralarına 20 dakikada hazırlayabileceğiniz enfes lezzet: Pratik Boşnak mantısı tarifi

Boşnak mutfağının en sevilen ve doyurucu yemeklerinden biri olan Boşnak mantısı, geleneksel olarak büyük emek harcanarak yapılır. Ancak, zaman kısıtlaması yaşayanlar için bu pratik tarifi deneyerek lezzetli bir sonuç elde edebilirsiniz. Peki, iftar sofralarına 20 dakikada hazırlayabileceğiniz bu enfes lezzet nasıl yapılır? İşte, leziz pratik Boşnak mantısı tarifi…PRATİK BOŞNAK MANTISI TARİFİMalzemelerMantı için:6 adet milföy yaprağı (dikdörtgen şeklinde)100-150 gram kıyma1/2 adet soğan1/2 çay kaşığı tuz1/2 çay kaşığı kimyon1/2 çay kaşığı karabiber1/2 çay kaşığı pul biber1 yemek kaşığı sıvı yağ (tepsiyi yağlamak için)1 yemek kaşığı (silme) tereyağı (milföyün üzeri için)Üzeri için:1 kase yoğurt (200 g)1 diş sarımsak1 yemek kaşığı (tepeleme) tereyağı1 tatlı kaşığı pul biberPRATİK BOŞNAK MANTISI YAPILIŞIKıymayı bir kaseye alın. Soğanı rendeleyin ve üzerine ekleyin. Ardından tüm baharatları (tuz, kimyon, karabiber, pul biber) da ekleyip iyice yoğurun.Milföy hamurunu oda sıcaklığında bekleterek hafifçe yumuşatın. Yumuşayan milföyü kesme tahtasına yerleştirip 8 eşit kare parçaya kesin.Her bir kare hamurun ortasına yaklaşık 1 çay kaşığı kadar kıymalı harç koyun.Kare hamurun uçlarını birleştirerek kapatın. Ardından, elde ettiğiniz mantıyı hafifçe yuvarlayarak şeklini düzeltin.Sıvı yağ ile yağladığınız yuvarlak bir tepsiye hazırladığınız mantıları dizin. Tüm mantıları hazırlayana kadar bu işlemi tekrarlayın ve toplamda 48 adet mantı elde edin.Fırına vermeden önce bir fırçayla tereyağını mantıların üzerine sürün. 170 derece fansız fırında 40 dakika pişirin, ardından fırın sıcaklığını 180 dereceye çıkarıp fanlı fırında 10 dakika daha pişirin.Fırından çıkardıktan sonra mantıları 5-10 dakika kadar dinlendirin.Servis etmeden önce yoğurdu bir kaseye alın, içine rendelenmiş sarımsağı ekleyip karıştırın. Ayrıca, tereyağını bir tavada eritin, pul biberi ekleyip karıştırarak sosu hazırlayın.Dinlenen mantıları servis tabağına alın ve üzerine sarımsaklı yoğurdu ve tereyağlı sosu gezdirerek servis edin.Afiyet olsun!

Source: Haber Merkezi


AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Zorlu”dan Nevruz Bayramı açıklaması

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Kürşad Zorlu, sosyal medya hesabından Nevruz etkinliklerine ilişkin açıklamalarda bulundu.

Tarihimizin en kadim ortak miraslarından biri olan ve baharı müjdeleyen Nevruz/Yenigün kutlamaları, 21 Mart 2025 günü İstanbul Haliç Kongre Merkezi’nde, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın himayelerinde ve binlerce vatandaşımızın katılımıyla gerçekleşmiştir.… pic.twitter.com/BvdXaRRsJi— Prof.Dr.Kürşad ZORLU (@zorlu77) March 24, 2025

“Tarihimizin en kadim ortak miraslarından biri olan ve baharı müjdeleyen Nevruz/Yenigün kutlamaları, 21 Mart 2025 günü İstanbul Haliç Kongre Merkezi”nde, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan”ın himayelerinde ve binlerce vatandaşımızın katılımıyla gerçekleşmiştir” ifadesini kullanan Zorlu, Türkistan”dan Anadolu”ya, Balkanlar”dan Kafkaslar”a uzanan geniş gönül coğrafyasının tüm renklerinin 21 Mart buluşmasının zenginliği olduğunu belirtti.

Türkiye”de, Türk Dünyası sahasındaki sivil toplum kuruluşlarının yoğun katılımının, birliktelik açısından oldukça önemli olduğunu vurgulayan Zorlu, şunları kaydetti:

“Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından açıklanan Yenigün Bayramı”nın resmi kutlama günü olacağı müjdesi, uzun yıllar beklenen bir hayali gerçeğe dönüştürmüş ve tüm Türk dünyasında büyük heyecan uyandırmıştır. Bundan böyle her yıl ülkemizde 85 milyon vatandaşımızın ortak bayramı haline gelecek olan Yenigün, Türk Devletleri Teşkilatı çatısı altında da bir ve beraber kutlanacaktır. Birleştikçe büyüyen bu kadim coğrafyanın, bizleri tek yürek ve tek bilek olmaya davet ettiği bir mücadelenin de eşiğindeyiz.

İnanıyoruz ki büyük ve güçlü Türkiye, aynı zamanda büyük ve güçlü bir dayanışma coğrafyası demektir. Bu anlamlı organizasyonumuza sundukları kıymetli katkılarından ötürü emeği geçen herkese en içten teşekkürlerimizi sunuyorum. Yenigün kutlu olsun. Birliğimiz daim olsun.”

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.

Source: