“Türkiye Seyahat Rehberi – Fiyatlar, Doğa ve Tarih”

Restoran fiyatları otel odası ücretlerini geçti

FİYATLAR YÜZDE 10 ARTTI

Burada kişi başı harcama oranlarının etkilendiğine işaret eden Elite World Hotel CEO’su Orkun Petekçi, “Seyahat masrafları artıyor. 100 Euro’ya Taksim’de 5 yıldızlı otelde kalabilirsiniz. Ama dışarı çıkıp iki kişi yemek için doğru düzgün bir restorana giderseniz oda parasından fazla ödeyebilirsiniz” diye konuştu. Turizm sektörünün daha fazla harcama yapan turiste ihtiyaç duyduğunu ve özellikle kongre turizmi gibi gelir düzeyi yüksek turisti çekecek alanların öne çıkması gerektiğini kaydeden Petekçi, şöyle devam etti:

“Ziyaretçi sayısında artış var. İlk 5 ziyaretçiye bakarsanız Almanya dışında Gürcistan, Rusya, İran hep kapı komşularımız. Çok para harcayan yabancılara ihtiyacımız var. O gerçekleştiğinde işin şekli daha çok değişecektir. Hâlâ gitmemiz gereken çok yollar olduğunu düşünüyorum. Gelen yabancı turist 900 dolar harcarken kongre turizmi ile gelenler bunun iki katı para harcıyorlar.” Kur seviyesinin kâr marjlarını da olumsuz etkilediğini aktaran Petekçi bu yıl fiyatların ise Euro bazında yüzde 10 arttığını aktardı.

Avrupa’ya Hollanda’dan açılacak

Bolu’da yaşanan yangın felaketinin yerel markalı işletmelerden markalı otellere doğru bir kayış yaratabileceğini kaydeden Orkun Petekçi burada güvenlik önlemlerinin de ön plana çıktığını belirtti. 2030 yılına kadar 50 otele ulaşmayı hedeflediklerini aktaran Petekçi, Elite World ile Avrupa’daki ilk oteli Hollanda’nın başkenti Amsterdam’da açacaklarını kaydetti.

Source: Sayime Başçi


Sessiz ‘istila’

Ah… Ne istila… Hem çaresiz hem de ölümsüz bir vakıa; kuşaktan kuşağa geçen… Meraklandınız, biliyorum… Türlü türlü şeyler geldi aklınıza şimdi… Kiminiz salgın hastalık dedi içinden, kiminiz içimize sızan düşman, bazısı da dedi şeytan. Kimisi iç, kimisi dış güçlerden şüphelendi… Bazıları komünistleri, bir kısım emperyalistleri, kimileri de kapitalistleri suçladı. Birileri uzaydan istila derken, diğerleri üç harfliler ya da Ye’cüc Me’cüc dedi… Oysaki, bildiğiniz gibi değil aslında… Ne dost, ne düşman, ne kardeş, ne amca, dayı oğlu… Ne de karşı komşu… Ne kanlı, canlı… Ne saçlı başlı… Ne de gözü yaşlı… Ne etten, ne de kemikten. Ne tahtadan, ne demirden… Ne yer altından ne üstünden, ne de semadan, fezadan. Öyle bir işgal, istila ki sormayın… Ne gönül yarası, ne ekmek parası… Ne sefanın, ne de cefanın müptelası… Öyle bir istila ki… Ne göz görür, ne kokusu çıkar, ne de kulak duyar… Ne ele gelir, ne de akla… Ne laftan anlar, ne sözden… Ne de kötekten… Bir istila ki; ne suda boğulur, ne ateşte yanar ne de kılıçtan geçirilir… Ne zehir işler, ne kurşun, ne de lazerden ışın… İçten içe sinirlendiniz değil mi? Sadede gel neymiş bu lanet şey söyle artık diye de söylendiniz… Sizsiniz desem… Farkında olmadığınız… Benliğinizi sessizce istila eden tüketme ve tahrip etme hırsınız.PLASTİK GERGİNLİKBu haftaki giriş yazımın hem başlığı hem de içeriğine ilham kaynağı olan Ankara Müzik ve Güzel Sanatlar Üniversitesi, Dr. Öğretim Üyesi, performans sanatçısı ‘Tuğba Çelebi’nin, Mira Koldaş Sanat Galerisi’nde 15 Şubat’ta başlayan ‘İstila’ isimli sergisi oldu. Yakından ilgiyle takip ettiğim sanatçının; içeriğini, insan atıklarından oluşturduğu enstalasyon ve resimleri, günümüz insanının şuursuzca harcadığı doğanın çığlıklarını yansıtıyor. Sergiden öylesine etkilenmişim ki gece gördüğüm rüyalarımı da istila etmiş. Doğanın gerçekten attığı çığlığın sesini duyarak uyandım… Meğerse farkında olmadan bir kâbusa uyumuşum. Uyandığımda insanlığımdan utanmış bir duygu yüklenmişti ruhum. Tüketim çılgınlığına kapılmış, uzuvları çoğunlukla plastikleşmiş insanların; tükettikleri tek kullanımlık eşyalarla birlikte dünyayı işgal edişine tanık olmuştum…YAYLADAN SOFRAYA ‘SARVİZAN’ KAHVALTISITam bir yıl önce açıldığında gidip yiyecekleri tatma fırsatım olmuştu. Hem restoranı açan eltiler; Ferahi ve Sonnur hanımlara hem de mutfaktaki şefleri Celal Usta’yla birlikte geleneksel yöntem ve malzemelerle pişirdikleri yiyeceklerin doğallığına hayran kalmıştım. Bu sefer kahvaltıya gittim, kahvaltıda servis edilen bal hakiki kestane balı ve Hemşin’in ‘Zuğa’ köyünden. Likapa’yı (Yaban mersini) Ferahi Hanım gidip yayladan toplayıp getiriyor ve reçel yapıyor. Tereyağı ve kahvaltı ile muhlama ya da kuymakta kullanılan peynirlerin hepsi İspir’e bağlı ‘Hodaçur Yaylası’ndan geliyor. Bir tek, Ayaş domatesinden hazırladıkları menemen, Ankaralı diyebilirim. Butik ve kısıtlı sayı olunca hafta sonları çok kalabalık oluyor. Ferahi ve Sonnur hanımların eşleri Rüştü ve Ercan beyler desteğe geliyor. Çocukları Dilara, Mustafa, Enes ve Mete de gelip hem geleneksel yemekleri hem de doğal aile dayanışmasını öğreniyorlar. Adını Rize’ye bağlı Hemşin’in eski isminden alan, doğallığın kokusunu fazlasıyla duyumsayacağınız ‘Sarvizan’a gitmenizi öneririm.THE JUNIOR COFFEEZincir kahve dükkânları mantar gibi açıla dursun benim gönlüm her zaman olduğu gibi, butik kahve dükkânlarında. Çoğunlukla aile işletmesi olan bu kahvecilerde pişen kahve ve tatlıların hakikatten hem lezzeti hem de hatırı oluyor. Geçen gün sevdiğim dar sokaklardan birine girince, aslında sokak değil apartman arası geçiş diyebiliriz. Kıtır ve Padam Kafe’nin olduğu ara geçiş dersem hatırlarsınız. İşte oradan geçerken rastladım yeni açılan Junior Coffee dükkânına. Meğerse tanıdıklarmış… Kennedy Caddesi’ndeki Kennedy 41 isimli butik aile dükkânının şubesiymiş. Genç işletmeci çift Ege ve Kemal, anneleri Kıvanç Hanım’la birlikte hem kahve-tatlı pişiriyor hem kendi elleriyle sandviç hazırlayıp salonda çalışıyorlar. Sandviçler şahane… Merhaba demeye gidin derim.

Source: Aziz Devri̇mci̇


Türkiye’ye doyamadı

Dünyaca ünlü Alman oyuncu ve model Caroline Daur, geçtiğimiz aylarda “She Said Yes” adlı filmin çekimi için İstanbul”a geldi. Hailey Bieber”ın yakın arkadaşı olan Daur, İstanbul”da kaldığı süre boyunca hem çalıştı hem de tarihi yerleri gezip şehrin keyfini çıkardı. Tekneyle Boğaz turu yapan ünlü yıldız, Kapalıçarşı”ya gidip bol bol alışveriş yaptı. Yöresel lezzetlerin tadına da bakan Daur, kebap ve lokma yedi. Ekip arkadaşı Cansu Tosun ile çok yakın olan Alman oyuncu, “Cansu”yla çalışırken kardeş gibi olduk” dedi.

Source: Merve Yurtyapan


405 kilometrelik tarihi kervan yolu turizme kazandırılıyor

Konya ile Antalya Valiliği ve Konya Büyükşehir Belediyesinin yürüttüğü Keykubad Göç ve Kervan Yolu Projesi, Anadolu nun binlerce yıllık tarihi, kültürü ve doğal güzelliklerini doğaseverlerle buluşturacak. Nisan ayında tanıtım yürüyüşleri planlanan 405 kilometrelik Keykubad Göç ve Kervan Yolu, Manavgat-Kubadabad Sarayı, Taşatan, Akdağ ve Kuş Yuvası güzergahı ile Gazipaşa, Silifke, Karaman ve Konya arasındaki tarihi yolları kapsıyor. Yeni güzergahların keşif çalışmaları devam ederken, bisiklet, motosiklet ve off-road tutkunları için de özel rotalar hazırlanıyor. YÜRÜYÜŞLER NİSANDA BAŞLAYACAK Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay, yazılı açıklamasında, tarihe sahip çıkmaya ve doğa turizmi projelerine öncülük etmeye devam ettiklerini ifade etti. Tarihi kervan yolunun Anadolu nun kültürel hafızasını koruyan bir köprü olduğunu kaydeden Altay, Selçuklu nun vizyonuyla şekillenen bu rotayı, sürdürülebilir turizmle buluşturarak hem bölgemizin ekonomisine katkı sağlamayı hem de genç nesillere miras bırakmayı hedefliyoruz. Bu güzergah, doğa yürüyüşçüleri, tarih meraklıları ve fotoğrafçılar için eşsiz bir deneyim sunacak. Bölge turizmine de büyük katkı sağlayacak. Yönlendirme levhalarının takılmasına başlanan güzergahta tanıtım yürüyüşleri inşallah nisan ayında başlayacak değerlendirmesinde bulundu. Selçuk Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Bahar da Alaaddin Keykubad ın Konya ve Alanya olmak üzere iki başkenti olduğunu belirterek, Bu yolu insanlara sadece konferans salonlarında anlatmayalım istedik. Rota üzerinde Helenistik dönemden ve Roma’dan kalma tarihi yollar var. Yeni oluşturduğumuz bu rotada insanların yürümelerini tavsiye ediyorum ifadesini kullandı.

Source: Habertürk