Kadın 7 yıl sonra vahşeti itiraf etti, dinleyenlerin kanı dondu
Ortaca ilçesinin, Ekşiliyurt Mahallesi”nde 10 Temmuz 2018 tarihinde vatandaşlar bir çöp konteynerinde, poşet içerinde bebek buldu. 112 Acil Çağrı Merkezi”ne yapılan ihbar üzerine olay yerine polis ve sağlık ekibi sevk edildi. Sağlık ekipleri, doğumdan hemen sonra göbek bağı bile kesilmeden konteynere atıldığı belirlenen kız bebeğin yaşamını yitirdiğini belirledi.
DOSYA 7 YIL SONRA YENİDEN AÇILDI
Muğla İl Emniyet Müdürlüğü Cinayet Büro Amirliği ekipleri, 7 yıl sonra dosyayı tekrar incelemeye aldı. Cumhuriyet Başsavcılığı koordinesinde yürütülen çalışmalarda ekipler, çöpe atılan içerisinde çikolata ambalajı olan bir mağazanın poşetini inceledi. Marketteki temmuz ayına ait 30 günlük görüntüleri inceleyen polis, kamera kayıtlarından şüphelinin Gülcan Deniz olduğunu belirledi.
KORKUNÇ İTİRAF
Gözaltına alınan anne Deniz, ifadesinde korkunç gerçeği soğukkanlılıkla itiraf etti. Gülcan Deniz, bebeğin kendisine ait olduğunu, kocasının kendisine devamlı eziyet etiğini çocuğunu dünyaya getirmek istemediğini ve evin salon kısmında bebeğini dünyaya getirdikten sonra bez parçasıyla boynuna düğüm attığını söyledi. Ardından cesedini bir poşete koyduğu bebeğini çöp konteynerine attığını itiraf etti.
TUTUKLANDILAR
Polisteki işlemlerin ardından cinayet zanlısı anne Gülcan Deniz ile olayı bildiği değerlendirilen eşi İsmail Deniz, adliyeye sevk edildi. Deniz çifti, çıkarıldıkları nöbetçi sulh ceza hakimliği tarafından tutuklandı.
Source:
Özdağ, Silivri’den SÖZCÜ’ye yazdı: Suçum milleti sevmek
Değerli Türk MilliyetçileriDeğerli Atatürkçüler
Size Silivri 9 Nolu Cezaevinden B-43 nolu hücreden yazıyorum. 70 gündür buradayım. Sağlığım ve moralim Allah’a şükürler olsun ki iyi. Altı kilo verdim ve fazla kilolarımdan kurtulmuş oldum. Bu süreçte 2 kez kan tahlili yaptırdım ve sonuçlar gayet iyi çıktı. Cezaevi personeli büyük çoğunlukla nazik, profesyonel ve eğitimli memurlardan oluşuyor. Her gün ziyaretime ortalama 10 avukat, milletvekili ve bakanlıktan özel izinli ziyaretçi geliyor. Günlerim onlarla görüşmeler, okuma ve yazmakla geçiyor. Türkçe ve İngilizce bilimsel kitaplar dışında roman okuyorum. Bir de değerli dostum Dr. Hayati Bice’nin yayına hazırladığı, Türklerin Piri Hoca Ahmed Yesevi Divan-ı Hikmet’i okuyorum zaman zaman.
Şöyle diyor Hoca Ahmet Yesevi:
“Hoş görmemekte alimler sizin dediğiniz Türkçeyi Ariflerden işitsen açar gönül ülkesini Ayet-hadis anlamı Türkçe olsa uygundur Anlamına yetenler yere koyar börkünü Miskin, zayıf kul Hoca Ahmed yedi ceddine rahmet, Farsça dilini bilse de Türkçeyi güzel söylemekte.”
Evet, Silivri’de hücrede günler böyle geçiyor. Peki, neden Silivri’de bir hücredeyim. Hangi suçu işledim ki beni, bir siyasi parti genel başkanını tutukladılar ve bir hücreye koydular ve her gün en az 30 kere üzerimi arıyorlar.
İDDİANAME EN ÇOK 1 AYDA ÇIKAR
Tutuklu bulunduğum suç isnadı halkı kin ve düşmanlığa teşvik suçunun Türk Ceza Kanunu’nda cezası 1 ile 3 sene arasında. 3 sene ceza alsam dahi bu kadar cezaevinde kalmam. Üstelik bu suçtan tutuklama olmaz ama olur ise açık cezaevinde olur. İddianamem hâlâ mahkemeye iletilmedi. Bayramda beni ziyaret eden Türk ceza hukukun önde gelen isimlerinden Prof. Dr. Adem Sözüer, böyle bir iddianamenin hazırlanması için en çok 2 hafta 4 haftanın yeterli olduğunu ifade etti.
Her 30 günde bir tutukluluğum uzatılıyor. Hakimler tutukluluğumu uzatırken “güçlü suç şüphesi” diyorlar. Suç şüphesi ile değil suçlu bulunsam serbest kalacağım, şüphesi ile tutuklu kalıyorum. Oysa kaçmam söz konusu olamaz, karartacağım delil de yok.
SUÇUM ANAYASAYI SAVUNMAK
Ben Silivri’de bir suç işlediğim için kalmıyorum. 64 yaşındayım ve bugüne dek hiç suç işlemedim. Suçum Türk Milletini sevmek, Türk devletine sadakat ile bağlı olmak. Suçum İmralı Sürecinin Birinci Açılım / terörle müzakere süreci gibi Türkiye’ye ve Türk Milletine zarar vereceği endişelerini taşımak ve bu endişeyi dile getirmek. Suçum Anayasayı savunmak, Türk Milletini ifade eden 66. maddenin melezleştirilmesine karşı çıkmak. Ülkemizde Türk Milletinin ayrılmaz parçası olan farklı grupların anayasaya “kurucu halk” olarak yorumlayacakları şekilde girmesine karşı çıkmak. Suçum 42. madde değişir ise Kürtçe eğitim ile Türkiye’nin orta vadede bölünmeye itilmesi konusunda endişelerini dile getirmek.
PKK’yı SAHADAN DA İYİ TANIYORUM
Yıllarca PKK konusunda araştırmalar yaptım. Sadece kütüphanelerde değil, sahada terör coğrafyasında, Kuzey Irak’ta. Gece operasyonlarını gözlemledim. Karakolları ziyaret ettim. Çatışmalara korkusuzca giderken helikoptere cephane yükleyen polis özel harekatçıları izledim. PKK kaynaklarını, iddianameleri okudum. Terörle mücadelede her aşamada çalışmış rütbeli, rütbesiz yüzlerce kişi ile konuştum, notlar aldım. PKK ile ilgili konunun değişik boyutlarını inceleyen birçok kitap ve makale yazdım. Ve PKK’ya güvenilmeyeceğini biliyorum. Öcalan’ın amacı Suriye’de YPG’nin “kazanımlarının” Türkiye tarafından ortadan kaldırılmasını engellemek ve siyasi anlamda Türkiye’de meşrulaşmak. Aslında ne büyük Kürdistan hedefinden vazgeçmiş ne Türkiye’nin bölünmesi hedefinden. Bu hedeflerini yalnızca erteliyor.
Kandil safları ise o çabamıza açıktan asla karşı çıkmıyorlar. Ancak şimdiden Cemil Bayık “Türkiye ile beraber kaldık”, Murat Karayılan “Gerekir ise Ankara’yı havadan vururuz” derken Bese Hozat “İdari özerklik” vazgeçilmez ön şartımız diyor. Terörsüz Türkiye güzel bir hedef ancak PKK yenilmeden ve yenildiğini kabul etmeden mümkün değil. Zafer Partisi bu konudaki endişeleri dile getirdi ve getirmeye devam ediyor.
REHİN ALINDIM VE HERKES ÜZGÜN
Biliyorum bunlar sizin de endişeleriniz. Sanırım İmralı Sürecine destek veren birçok insanın kafasında da bu şüphe ve sorular var. VE LÜTFEN BİLİN: BEN SİLİVRİ’DE HEPİNİZİ TEMSİLEN BİR HÜCREDE ESİRİM. Hepimizin inandığı, yıllardır, bir ömür boyu uğruna mücadele ettiğimiz Türk milliyetçiliğinin, Atatürk çizgisinde Türk milliyetçiliği anlayışının, Cumhuriyetimizin kurucu değerlerinin savunuculuğunu yaptığım için bu hücredeki tutukluluğum iddianame geciktirilerek uzatılıyor. Eminim benim Silivri’de tutuklu olmamdan dolayı üzülüyorsunuz. Hatta üzüldüğünüzü biliyorum. Benim Silivri’de rehin olmamı içinize sindiremiyorsunuz. Birkaç gün önce ziyaretime gelen 80 yaşlarında bir ağabeyim, bir baba dostum dışarıya çıkınca hüngür hüngür ağlamış. Türk halkı da milletin gösterdiği gibi yüzde 80 bir çoğunluk ile “Ümit Özdağ haksız yere tutuklu kaldı” diyor. Evet, üzülüyorsunuz, içinize sinmiyor ancak adeta çaresiz izliyorsunuz.
AB, ABD SUSAR AMA MİLLET SUSMAMALI
Sevgili Türk milliyetçileri, Atatürkçüler;
Benim tutuklanmama ne Avrupa Birliği tepki gösterir ne ABD ne de başka bir ülke. Benim tutuklanmama karşı çıkacak olan bir tek Türk milleti ve Türk milliyetçileri, Atatürkçülerdir. Değerli dostum Servet Avcı, bana bir not yollamış. Söyle diyor: “Türk milliyetçileri bu adaletsizliğe karşı asla sessiz kalmayacaktır. ‘Dünya küfür ile durur, zulüm ile durmaz’ İlahi düsturuna inatla bizi cezaevinde tutanlara ilahi adaleti hatırlatmak ve adaletin tecellisi adına mücadele vermek bizler için borçtur.”
Benim de sizlerden, Türk milliyetçilerinden, Atatürkçülerden isteğim yasadışı tutukluluğa itiraz etmenizdir. Sizlerden dileğim iddianamemin mahkemeye yollanmasına ve YARGILANMAMIN başlamasına düşünceleriniz, açıklamalarınız ve dualarınız ile destek olmanızdır. Desteğinizi ve duanızı bekliyorum çünkü benim Türk Milleti ve Türk milliyetçilerinden Atatürkçülerden başka destek isteyebileceğim kimsem çok şükür yok.Yaşasın Türk Milleti. Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti!
Source: Haber Merkezi
TRANSFER HABERİ | Galatasaray kafayı Joao Felix”e taktı! Sezon sonu teklif sunulacak
Yeni sezon planlaması için çalışmalarını başlatan Galatasarayda Joao Felix öne çıkıyor. Sarı kırmızılı yönetim Portekizli için Chelsea ile masaya oturulacak. İşte detaylar… | Son dakika spor haberleri GS transfer haberi
Source: Fotomaç
Nüfus, ekonomi, siyaset: İstanbul neden önemli?
Getty Imagesİstanbul ve üzerindeki gökkuşağıİstanbul, Ekrem İmamoğlunun tutuklanması ve takip eden eylemlerle sadece Türkiyenin değil dünyanın da gündemine taşındı.Mega kent, ekonomi başta olmak üzere çeşitli açılardan ülkenin kalbi konumunda.Siyasi olarak ise, özellikle 1990lı yıllardan bu yana, İstanbula hakim olan partinin Türkiyede iktidarın kapısını araladığı yönünde yaygın bir kanı var.Peki yurt içi ve dışında gözlerin çevrildiği İstanbul nasıl bir kent?İstanbulla ilgili merak edilenleri verilere dayanarak inceledik.İstanbulun nüfusu ne kadar?İki kıtaya yayılmış olan İstanbulun Anadolu yakası Kocaeli, Avrupa yakası ise Tekirdağ ile sınır konumunda.Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre İstanbulun nüfusu, 15 milyon 701 bin 602.Bu, Türkiye nüfusunun yüzde 18,33ünün İstanbulda yaşadığı anlamına geliyor.İstanbulda kimler yaşıyor?İstanbul kütüğüne kayıtlı olanların sayısı 2 milyon 152 bin 878 kişi.Kalanların kütükleri ise başka illerde bulunuyor.Yani İstanbulda milyonlarca başka şehirlerden gelen insan yaşıyor.Bu iller arasında en önde gelenler Sivas, Kastamonu, Ordu, Giresun, Tokat.Kentte en yaygın erkek ismi Mehmet, kadın ismi ise Fatma.2024te en çok verilen erkek bebek ismi Alparslan, en çok verilen kız bebek ismi ise Defne oldu.Getty ImagesKentteki Asya ve Avrupa yakalarını birbirine bağlayan 15 Temmuz Şehitler Köprüsüİçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Başkanlığının verilerine göre ikamet izni ile Türkiyede bulunan yabancıların en fazla yaşadığı şehir 536 bin 370 kişi ile İstanbul.İstanbulda ayrı Türkiyede geçici koruma statüsü ile bulunan Suriyelilerin en fazla yaşadığı şehir de burası.Göç İdaresine göre kentte bu statüde 487 bin 831 Suriyeli bulunuyor.Göç ne durumda?İstanbula göçün hızı son yıllarda düşmüş görünüyor.Hatta 2020 ile 2023 arasında göç verileri negatif oldu.İstanbul 2020de yüzde 3,42, 2021de yüzde 1,44, 2022de yüzde 2,06, 2023te ise yüzde 10,71 oranında göç verdi.2024te yüzde 1,66 göç aldı.Eğitim düzeyi nasıl?Getty Imagesİstanbul, Türkiye ekonomisinin başkenti konumundaTÜİK verilerine göre İstanbulda ortalama eğitim süresi 10,1 yıl.Bu, 10,7 oranına sahip Ankaradan sonra ülkedeki en yüksek ikinci rakam.Şehirde yaklaşık 2,8 milyon kişi yüksekokul ya da fakülte mezunu.Yaklaşık 500 bin kişi ise yüksek lisans ve üzeri eğitim görmüş.Kentteki 198 bin 638 kişi okuma yazma bilmiyor.Nasıl bir ekonomik yapı var?TÜİKin Gayrisafi Yurt İçi Hasıla (GSYH) hesaplamalarına göre; 2023 yılında İstanbul 8 trilyon 60 milyar 358 milyon TL ile ülkede en yüksek GSYHye ulaştı.Yani İstanbul GSYHden yüzde 30,4 pay aldı.GSYHyi oluşturan faaliyetler incelendiğinde İstanbul; tarım, ormancılık, balıkçılık ile diğer hizmet faaliyetleri dışındaki faaliyetlerde ilk sırada yer aldı.İstanbulun farklı iş kollarında aldığı pay ise şöyle oldu:Bilgi ve iletişim faaliyetleri: Yüzde 64,8Finans ve sigorta faaliyetleri: Yüzde 62,5Mesleki, idari ve destek hizmet faaliyetleri: Yüzde 45,9Hizmetler sektörü: Yüzde 40,4İnşaat sektörü: Yüzde 28,9Gelir adaletsizliği ne kadar derin?Kişi başına GSYHde 2023 yılında Kocaeli 516 bin 460 TL ile ilk sırada yer aldı.Kocaeliyi, 510 bin 733 TL ile İstanbul izledi.Bununla birlikte gelir adaletsizliğinin en derin yaşandığı kent de İstanbul oldu.Toplumun en yüksek gelir elde eden yüzde 20sinin elde ettiği payın en düşük gelir elde eden yüzde 20sinin elde ettiği paya oranı şeklinde hesaplanan P80/P20 oranında İstanbul yüzde 7,7 ile en yüksek orana sahip.İstanbulda enflasyon ne durumda?Getty Imagesİstanbuldaki tarihi yardımadaİstanbul Planlama Ajansının (İPA) Şubat ayında yayımladığı araştırmasına göre kentte dört kişilik bir ailenin ortalama yaşam maliyeti 85 bin 453 TL.İPAya göre bu bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 54,47lik bir artış anlamına geliyor.İstanbul Ticaret Odasının (İTO) hesapladığı ve son olarak 1 Martta açıkladığı verilere göre kentin yıllık enflasyonu yüzde 45,35.TÜİK verilerine göre Şubat ayında ülke çapındaki yıllık enflasyon ise yüzde 39,05 olarak belirlendi.İstanbullular ne kadar mutlu?İPAnın Mart ayında yayımladığı İstanbul Barometresi araştırma raporunda katılımcıların yüzde 17,9u bazı ödemeleri yapamadığını ve borca girdiğini, yüzde 13,7si aslında pek geçinemediğini, yüzde 47,4ü kıt kanaat geçinebildiğini, yüzde 21i ise geçinebildiğini ve kenara da para koyabildiğini söyledi.Aynı raporda katılımcılara Şubat ayındaki duygu halleri soruldu, 10 üzerinden değerlendirmeleri istendi.Buna göre İstanbulluların ortalama stres seviyesi 6,3 olarak, kaygı seviyesi 5,9 olarak ölçüldü.Mart ayındaki yaşam memnuniyeti 4,8 ve mutluluk seviyesi 5,9 oldu.Büyükşehir bütçesi ne kadar?İBBnin 2024 yılı bütçesi 516 milyar Türk lirasıydı.26 Kasım 2024teki İBB Meclis toplantısında 2025 yılının bütçesi onaylandı.Buna göre İstanbul Elektrik Tramvay ve Tünel İşletmeleri Genel Müdürlüğü (İETT) ve İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi (İSKİ) dahil belediyenin bütçesi 564 milyar TL oldu.İlçe belediyelerinin bütçesi ne kadar?Getty ImagesGalata Köprüsünde balık tutanlarİBB Meclisinde onaylandığı haliyle 2025 yılı ilçe belediye bütçeleri arasında en yüksek pay Esenyurtun oldu.Esenyurtun 2025 bütçesi 10 milyar 454 milyon olarak belirlendi.İlçeye 31 Ekim 2024 tarihinde kayyum atanmıştı.İkinci en büyük bütçeye sahip ilçe ise 10 milyar 300 milyon TL ile Şişli oldu.Bu ilçeye de 23 Mart tarihinde kayyum ataması yapıldı.Şişliyi sırasıyla Üsküdar, Küçükçekmece, Pendik, Sancaktepe ve Kadıköy izledi.En düşük bütçe ise 339 milyon TL ile Adalarınki oldu.Ne kadar seçmen var?İstanbulda en son yapılan seçimler 31 Mart 2024teki yerel seçimlerdi.İstanbul İl Seçim Kurulunun verilerine göre bu seçimlerde İstanbuldaki kayıtlı seçmen sayısı 11 milyon 314 bin 516 kişi oldu.Böylece aynı yıl yapılan cumhurbaşkanlığı ve genel seçimlere göre seçmen sayısı 36 bin 455 azaldı.Kentte en az seçmen 13 bin 682 ile Adalarda, en fazla seçmen ise 642 bin 455 ile Esenyurtta bulunuyor.İstanbul Büyükşehir Belediyesini uzun yıllar boyunca merkez sağ ve merkez sol partiler yönettikten sonra 1994te Refah Partisinin (RP) seçim başarısı ile Milli Görüş ve bu gelenekten gelen partilerin 25 yıllık yönetimi başladı.2019dan bu yana ise İBByi Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) yönetiyor.Getty ImagesCumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 1994te RPden İBB başkanı seçilmişti.1963ten bu yana şehri kim yönetiyor?İstanbuldaki ilk belediye seçimleri 1963te yapıldı. Daha önce belediye başkanları iki dereceli bir sistemle belediye meclisi içinden seçiliyordu.1963te yapılan direkt seçimi Adalet Partisi (AP) adayı Nuri Eroğan, 1968deki seçimi ise yine APden Fahri Atabey kazandı.1973 seçimlerinde ise toplumcu belediyecilik anlayışıyla özdeşleşen CHPli Ahmet İsvan yüzde 63,6 oyla başkan seçildi.Bu rekor başka hiçbir başkan tarafından kırılamadı.1977de yine CHPli bir isim, Aytekin Kotil belediye başkanı seçildi.12 Eylül 1980 darbesi sonrasında 1984te Anavatan Partili (ANAP) Bedrettin Dalan, 1989da ise Sosyal Demokrat Halkçı Partili (SHP) Nurettin Sözen İstanbulun başına geçti.Getty ImagesEkrem İmamoğlu, 2019 ve 2024 seçimlerinde İBB başkanı seçildi.1994 yılında yeni bir dönem başladı.Bu seçimlerde merkez sağ ve merkez solda aday çokluğunun da etkisiyle, sürpriz bir yüksek oy alan Refah Partisi adayı Recep Tayyip Erdoğan aradan sıyrıldı.Erdoğan (RP) yüzde 25,2, İlhan Kesici (ANAP) yüzde 22,1, Zülfü Livaneli (SHP) yüzde 20,3, Bedrettin Dalan (Doğru Yol Partisi – DYP) yüzde 15,5, Necdet Özkan (Demokratik Sol Parti – DSP) yüzde 12,4 oy aldı.1999da da benzer bir durum yaşandı.ANAP adayı Ali Müfit Gürtunanun yüzde 22,4, DSP adayı Zekeriya Temizelin yüzde 20,2, CHP adayı Adnan Polatın yüzde 13,9, Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) adayı Ahmet Vefik Alpin yüzde 7,3, DYP adayı Yalçın Özerin yüzde 3,8 oy aldığı seçimlerden Fazilet Partili (FP) Ali Müfit Gürtuna yüzde 27,5 oyla birincilikle çıktı.2002de AKPnin iktidara gelmesiyle Erdoğanın, İstanbulu alanın Türkiyeyi de alacağı yönündeki bir sözü siyasi analizlerde önemli bir referans noktası oldu.2004 seçimlerinde Adalet ve Kalkınma Partili (AKP) Kadir Topbaş, yüzde 45,3lik bir oy alırken rakibi CHPli Sefa Sirmen yüzde 28,9de kaldı.2009a gelindiğinde Topbaş, CHPli Kemal Kılıçdaroğluna karşı yarıştı. Topbaş yüzde 44,7, Kılıçdaroğlu yüzde 37 oy aldı.Getty ImagesİBB merkezinin bulunduğu Saraçhane, İstanbuldaki İmamoğlu protestolarının adresi oldu.2014 seçimlerinde Topbaşın rakibi bu kez CHPli Mustafa Sarıgül oldu. Topbaş yüzde 47,9, Sarıgül yüzde 40 oya ulaştı.2019 yerel seçimlerinde ise İBB yönetimi, 25 yıldan sonra el değiştirdi.Ekrem İmamoğlunun yüzde 48,8, Binali Yıldırımın yüzde 48,6 oy aldığı 31 Mart İBB seçimleri yenilendi.23 Hazirandaki seçimlerde İmamoğlu oyunu yüzde 54,2ye çıkarırken Yıldırımınki yüzde 45e geriledi.2024 seçimlerinde ise İmamoğlu yüzde 51,1 oy alırken rakibi Murat Kurum yüzde 39,6 oranında kaldı.Bu seçimlerde İBB Meclisindeki çoğunluk da CHPye geçti.İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, hakkındaki yolsuzluk soruşturması kapsamında 23 Martta tutukland.
Source: Bbc Türkçe
Helalleşme, normalleşme, hesaplaşma…
Az gittik, uz gittik, dere tepe düz gittik…Bir de baktık ki bir arpa boyu yol almışız.CHP”nin hançerlenen Genel Başkanı Kılıçdaroğlu son dönemlerde böyle yapardı… Hakimlerden, savcılardan, polislerden hatta Cumhur İttifakı”na oy veren öğretmenlerden söz ederken “İktidara geldiğimizde hesabını vereceksiniz” mesajları paylaşırdı…Oysa o da bir dönem “Helalleşme zamanı” diyordu.Yerine “değişim” diyerek gelen CHP Genel Başkanı Özgür Özel de “Normalleşme” diye koltuğa oturdu. Şimdi “Hesaplaşmadan” söz ediyor…Üstelik “İmamoğlu Suç Örgütü” soruşturması Özel”in kimyasını da epey bozmuş gibi görünüyor. Hadi yargı mensuplarını, polisleri, siyasetçileri tehdit etmelerine alıştık. Peki ama 2 gün önce İngiltere”ye dönüp “Manda ve himaye” talep eder gibi konuşup, 2 gün sonra Batı”ya da ayar vermeye çalışmak biraz komik olmuyor mu?İBB”deki basın toplantısında Avrupa”yı eleştiren Özel şöyle diyor…”Türkiye”ye Tayyip Erdoğan rejimine katkı sağlamak isteyen buranın bir otokrasi olduğunu bilerek katkı sağlasın… Tayyip Erdoğan rejimine siyasi kredi açmak isteyenler geleceği onunla planlamak isteyenler, Türk askerini Avrupa”ya kalkan yaparız diyen arkadaş bu iktidarın seneye değişeceğini bilecek.”Şimdi şunun altını çizelim. Özel, İmamoğlu”nun hapiste olmasını aynı zamanda partideki konumunu güçlendirmek için bir fırsat olarak görüyor. Ancak bu savrulan söylemleri sebebiyle ne kadar güvenilir bir lider olduğu tartışmalı. Bu yüzden de CHP”deki aradığı birlik ve beraberlik ruhunu bir türlü yakalayamıyor. Üstelik 6 Nisan”daki CHP Kurultayı”nı Kılıçdaroğlu”nun bir fırsat olarak gördüğü ortada. Sırtındaki hançeri çıkarıp hesaplaşacak gibi görünüyor. Kılıçdaroğlu: “Ben bugüne kadar hiçbir genel başkanlığa, adaylığa talibim demedim. Kurultay kimi seçerse doğru olan odur” ifadesini kullandı. “Gizli tanıkların kimliği ortaya çıktığında çok şaşıracaksınız” dedi. Yani Kılıçdaroğlu durumun çok net olarak farkında… Yani özetlemek gerekirse Kılıçdaroğlu “Daha önce beni hançerleyenler şimdi de sizi hançerliyor” demeye getiriyor. Ne diyelim CHP”de bir fasit daire var.Helalleşiyor, normalleşiyor, hesaplaşıyor, hançerleşiyor… Günler ayları, aylar yılları kovalıyor. CHP”de değişen bir şey olmuyor…”CHP”NİN DEMOKRASİ AŞKI PLATONİK”CHP Genel Başkanı Özgür Özel”in, Türkiye”yi Batı”ya şikayet etmek için kullandığı argüman ne kadar sağlıklı sorusu halen ortada duruyor. Zira Özel, Türkiye”yi Batı”ya şikayet etmesini eleştirenlere “Ben bunu demokrasiyi savunmak için yaptım. Yapmaya da devam edeceğim” diye cevap veriyor… Peki CHP gerçekten demokrasi havarisi mi? Çünkü geçmiş referanslarına baktığımızda durum pek öyle görünmüyor. Aklıma ilk gelen Meclis”te Cumhurbaşkanı seçimini kilitlemek için ortaya attıkları “367 garabeti” oluyor. Listeyi uzatmak mümkün. Bu yüzden Cumhurbaşkanı Erdoğan”ın 28 Şubat 2012″de yaptığı bir konuşmayı hatırlatmak istiyorum. Erdoğan, AK Parti”ye yönelik kapatma davasını, E-Muhtıra”yı hatırlatıyor ve şöyle diyor…”Demokrasiye bu kadar aşıktınız da 28 Şubat”ta neredeydiniz? Demokrasiye bu kadar tutkundunuz de 27 Nisan”da neden sesiniz soluğunuz çıkmadı? Bunların demokrasi aşkı platoniktir. Bunlar demokrasiyi ancak uzaktan severler.”Yani CHP”nin demokrasi sevgisi ancak kendisine kadar ve millette de bir karşılığı yok. Örneğin hala sivil anayasa direnen, başörtüsü özgürlüğünü anayasal güvence altına almaya yanaşmayan bir CHP var karşımızda. Ayrıca komedyan Gökhan Ünver”e “İmamoğlu”nun tutuklanmasına sessiz kaldı” diye başlatılan linç kampanyasını da sizin takdirinize bırakıyorum. CHP”li belediyelerin salonu iptal etmesi, boykot çağrıları, linç mesajları bırakın ifade özgürlüğünü sessiz kalanların bile CHP”de nasıl linç edildiğini gösterdi. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de CHP”deki bu ikircikli duruma dikkati çekiyor. “Mevlana”nın “Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol” sözü, samimiyet ve dürüstlüğün insan hayatındaki önemini en sade şekilde ifade eden evrensel bir öğüttür” ifadesini kullanıyor. Bu yüzden aynası iştir kişinin lafa bakılmaz.”I AM OKAY” GİTTİ BEN VARIM!”İsrail Gazze”de soykırım yaparken Siyonist markaları boykota yanaşmayan CHP, İmamoğlu”nun tutuklanmasının ardından yerli ve milli markalar için boykot başlattı. Bu durum özellikle Siyonizm”e “Bir selam durma meselesi mi?” üstünde bir düşünmek lazım… Zira İmamoğlu, İngiliz elçiyle balık yedi, ABD elçisinin karşısında iki büklüm “I am okay” pozu verdi. Ama Batı”dan beklediği koruma kalkanını alamadı… Şimdi aynı yoldan Özel yürümeye çalışıyor. “Bakın Siyonist markaları boykot etmedim. Hamas”a terör örgütü dedim” mesajıyla bir anlamda egemen güçlere selam çakıyor. Yani bir başka deyişle “I am okay gitti ama ben buradayım” diyor gibi görünüyor. Ancak bu konuda önce rüştünü ispat etmesi gerekiyor ki henüz başardığı söylenemez. Bakın boykot çağrısı beklenen etkiyi göstermedi. Üstüne tüm ekonomiyi durduralım çağrıları geldi. Zira CHP, Türkiye”yi ancak bir ekonomik krizle erken seçime zorlayabileceğini düşünüyor. İmamoğlu”nun tutuklanmasının piyasalarda sadece 10 saatlik geçici bir dalgalanmaya sebep olduğu düşünülürse CHP”nin aradığı “Kaos, krize ulaşılamıyor” İşin ilginç yanı “Tüm ekonomiyi durduralım” çağrısı istemeden de olsa enflasyonla mücadeleye katkı dahi sağlayabilir.Yani Özel”in “Gelecek yıl bu iktidar değişecek” söylemlerinin bir zemini var gibi görünmüyor… Tabii eğer bizim bilmediğimiz ancak Batı başkentlerinin bildiği “Türkiye”de sokak olayları üstünden bir iç karışıklık ve darbe zemini oluşturma çabası varsa” o çok ayrı bir senaryo… Ve bu tür senaryolara karşı milletin duruşunun ne olduğunu herkes biliyor. Bu yüzden herkesin yasal, anayasal zeminde bir mücadele içinde yol yürümesinde büyük yarar görünüyor. AHLAKSIZ ESNAFEnflasyonla mücadelede en büyük sorunlarımızdan birisi ahlaksız esnaf… Çorum”dan gelen haberi görünce böyle düşündüm. Elindeki domatesi ucuza millete vermek yerine çöpe döken bunu da sosyal medyada şov yaparak yayınlayan pazarcı esnafı, Ticaret Bakanlığı”nın radarına takıldı. Ve şimdi 17 milyon 200 bin lira para cezasıyla karşı karşıya… Ne diyelim milletin gıdasıyla oynarsan devlet de senin ayarlarınla oynar…
Source: İbrahim Güneş
‘Eski kutsal Türkiye’nin sahibi değiller artık
Rahmetli Oktay Sinanoğlu’nun “Gönülün içinden geçmeyen akıl, belâdır” diye enfes bir sözü vardır. Sinanoğlu, gönlün aynı zamanda insanlık olduğunu ifade eder ve tam olarak şöyle der: “Batı dillerinde ‘gönül kelimesinin karşılığı yoktur. Çünkü insanlık yoktur. Her gittiği yerde, sömürgeciliği icat eden de Batı’dır.”
Sözü şuraya getirmek istiyorum:
CHP politbürosu ve eski vesayetçi sözümona elitistlerinin son günlerdeki histeriye dönüşen ‘akıl tutulması’nın sebebi de bu gönül yoksunluğudur. Cumhuriyetle birlikte kendilerine açtıkları elverişli ve gösterişli alan, ülkenin hakiki sahipleri tarafından santim santim geri alınmaya başlandığı için korkunç bir rövanş refleksi ile hareket etmeye başlamaları bu yüzdendir.
Merhum Hüsamettin Arslan’ın, bu tezimi doğrulayan şu tespitine dikkat kesilelim: “Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği” der Cornelius Castoriadis, “dört sözcük, dört yalandır.” Ondan ilhamla “Cumhuriyet Halk Partisi” için de benzer bir denklem kurabiliriz. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP): üç kelime, üç muhteşem yalandır! Totaliter bir rejim, cumhursuz bir “halkçılık” ve başka partilerin olmadığı bir ülkede “parti” olmayan bir parti; “politbüro”nun Türkiye’deki “soft” muadili.
1. CHP’nin zorakî lideri Özgür Özel’in, İmamoğlu protestosu için Saraçhane’ye toplanan kalabalığa “polise saldırın talimatı”…
2. Onbinlerce insanın korkunç bir soykırımla yok edildiği Gazze’ye karşı başlatılan İsrail menşeli ürünlere boykot çağrılarına üç maymunu oynayan ama İmamoğlu’nun tutuklanmasının ardından yerli ve milli ürünler için sloganlaştırdığı akıl almaz boykot çağrıları…
3. İmamoğlu’nun babasının bayram sabahı milletin gözünün içine baka baka, Tevrat diline sarılarak bir Yahudi bedduasıyla iktidara lânetler yağdırması…
4. Tutuklu şahsın eşinin Kent Lokantalarını kast ederek kameralar önünde Marie Antoinette sendromuna girip “sayemizde et yüzü gördünüz” diyerek emeklileri aşağılayan absürd ve kibirli açıklaması…
5. Yolsuzluk, usulsüzlük, irtikap, görevi kötüye kullanma iddialarıyla tutuklanan belediye başkanları ve belediye yöneticilerinin bu cürümlerini yok sayıp (hatta onaylayıp), meseleyi Atatürk’e, Cumhuriyet’e, laikliğe indirgeyip sokaklardaki elitist, lümpen, sığ, uyuşturulmuş, hakikate yabancı, rövanş hastalığı depreşmiş vandallığı kutsamaları…
6. Yine, zorakî lider Özel’in, ülkenin bir iç hukuk meselesini uluslararası mahfillerde şikayet konusu yaparak adeta bir küresel darbe çağrısında bulunması…
7. Hızını alamayıp medyayı, iş dünyasını, konuya karşı tarafsız davrananları çirkin bir üslup ve hadsizce tehdit etmesi…
Bütün bunlar ve daha fazlası kelimenin bütün anlamlarıyla birer akıl tutulmasıdır.
Max Horkheimer’in “Akıl Tutulması” isimli bir kitabı vardır. Horkheimer, kitabında, özet olarak dönemin Hitler Almanyasının yükselişini, Avrupa’yı kasıp kavuran faşist dalgalanmayı ve beraberinde ABD’deki bireyci anlayışı işler. Her ne kadar kitap, Avrupa’daki anti-faşist mücadele sürerken ve Marksizm’in önemli isimleri Nazi hücrelerinde ölüm-kalım savaşı verirken kapağı ABD’ye atmış bir ‘küçük-burjuva’ kalemden çıkmış olsa da kuramsal eleştiri anlamında önemlidir.
Bugün, CHP gibi pragmatizm ipine sıkı sıkı sarılanlara ciddi bir eleştiri getiren “Akıl Tutulması”nı, kendilerini ülkenin sahibi olarak gören bu partinin (köylü) elitinin mutlaka okumaları gerekiyor.
Ekrem İmamoğlu’nun, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına giden süreçteki yolculuğunun kişisel bir başarı veya CHP’nin kurumsal yükselişi olarak görülmesi akıl dışıdır. Partinin aldığı oy oranı, sözü edilen kişinin performansının böyle bir başarı için yetersiz kaldığı ortadadır. Bu süreçte bir başka aklın yörüngesine girilmiş midir, sonuç için bir İttihatçı pazarlığı yapılmış mıdır, tıpkı 6’lı masadaki gibi bir paylaşım söz konusu mudur, bakmak lazım. Fakat sonuç olarak ortada yine de bir başarı vardır. Başarı kadar önemli olan bir şeye daha dikkat çekmek gerekir; o da, bu ekibin bireysel zenginleşmeleri için tercih ettikleri yöntem ve ilişkiler…
Bu mesele elbette adaletin konusudur.
Yineleyelim:
Akıl tutulması, bireyin veya toplumun, normal şartlarda eleştirel ve mantıklı düşünme kabiliyetini kaybetmesi, gerçekleri görmezden gelmesi veya yanlış inançlara körü körüne bağlanmasıdır.
İşte, hukukun devraldığı bir konuda bir liderin veya ideolojinin körü körüne savunulmasının, bilimsel ve siyasal gerçeklikten koparak komplo teorileri zemininde meseleleri ajite/tahrik edilmesi bir akıl tutulmasıdır.
Kendilerini ‘eski kutsal Türkiye’nin sahibi gören CHP elitleri/jüristokratları (entelektüeller, zenginler, bürokratlar, sanatçılar vb.) alışkın oldukları karar alma süreçlerinde artık ayrıcalıklı bir yere sahip olmadıklarının farkında.
O yüzden hâlâ “Benim oyumla dağdaki çobanın oyu eşit değil” histerisinden sıyrılabilmiş değiller. Ayaklarına giydikleri galoşlarla evlerine girebildikleri ‘fakir köylü’leri sadece seçim zamanı hatırlayan ve ikballeri için onlardan oy dilenen bu mirasyedi elitistlerin hırçınlığı -onlar açısından- aslında anlaşılabilir bir şey.
– Çünkü bilgi ve uzmanlık üstünlüğü artık onlarda değil.
– Ekonomik güç ve statüleri yara almış durumda.
– Kültürel ve sanatsal üstünlük ellerinde gibi görünse de yeni eserler üretemiyorlar.
– Siyaset ve bürokraside zayıfladıklarının farkındalar.
– Toplumu ikna edecek argümanları kalmadığı için yeni fikir ve proje üretemediklerini, çoğu zaman halktan kopuk olduklarını ve aslında demokratik değerlerden uzaklaştıklarını da görmekteler…
CHP elitleri ve İmamoğlu özelinde meseleye geniş bir perspektiften bakılırsa karşımıza böyle bir genel manzara çıkacaktır.
(Nasip olursa devam edeceğiz…)
Özcan Ünlü / Haber7
Source: M Yazilari
İstanbul”da kimlik kontrolü yapan bekçilere silahlı saldırı
İstanbulun Bağcılar ilçesine bağlı Yüzyıl Mahallesinde 2177 Sokakta saat 00.10 sıralarında bir silahlı saldırı meydana geldi.Edinilen bilgiye göre; cadde üzerinde rutin kimlik kontrolü için 3 kişiye uyarıda bulunan bekçi ekibine silahla ateş açarak karşılık verildi. Açılan ateşte bekçi Uğur Gölçek, ağır yaralandı.Gölçek, olay yerine gelen sağlık ekiplerinin ilk müdahalesinin ardından ambulansla hastaneye kaldırıldı. İstanbul Valisi Davut Gül ve İstanbul İl Emniyet Müdürü Selami Yıldız, yaralı bekçiyi hastanede ziyaret etti.Öte yandan, olay sonrası kaçan saldırganların yakalanması için başlatılan soruşturma, çok yönlü olarak sürdürülüyor.
Source: