Reyting sonuçları açıklandı mı?
Dün yayınlanan dizi, film, yarışma ve haber programları günün birincisi olmak için yarıştı. 13 Mart Perşembe akşamı Siyah Kalp, İnci Taneleri, Başka Bir Gün, Hudutsuz Sevda, UEFA Avrupa Ligi Son 16 Turu Rangers-Fenerbahçe maçı ve Survivor yapımları ekranlara geldi. İzledikleri yapımların sıralamasını merak eden seyirciler AB ve Total reyting sonuçları sıralaması için arama motorlarına yöneldi. Peki, Reyting sonuçları açıklandı mı, hangi yapım birinci oldu? İşte 13 Mart 2025 Perşembe reyting birincisi…13 MART 2025 REYTİNG SONUÇLARI AÇIKLANDI MI? Her Perşembe günü televizyon ekranlarında birçok dizi, film, program izleyicilerle buluşuyor. Bu yapımların izlenme oranları medya gündemini yakından takip edenler tarafından merak ediliyor. 13 Mart 2025 reyting sonuçları henüz açıklanmadı. Dünün AB ve Total sıralaması belli olduğunda haberimizde yer verilecektir. 13 MART 2025 PERŞEMBE AB REYTİNG SIRALAMASI13 MART 2025 PERŞEMBE TOTAL REYTİNG SIRALAMASI
Source: Habertürk
Yakup Köse yazdı: Yankı
Atatürkçü/Kemalist güruh Müslüman Anadolu halkını film ve televizyon dizileriyle tahkir ve terbiye ederdi. Hakim unsur onlar olduğundan bizleri kategorize etme hakkını da kendilerinde görürlerdi. AK Parti iktidarında bu durum nispeten azalsa da uzun süredir devam etmiştir. Mevzu yine kültürel iktidar mevzusuna geliyor.TRT”nin dijital platformu Tabii”de yayınlanan bazı diziler, kültürel iktidarı elinde bulundurduğunu sananları oldukça kızdırdı. Bu dizilerden ilki “Gassal” adlı diziydi. Bir köydeki gassalın hayatının anlatıldığı diziye, ölümü hatırlatıyor diye tepki gösterdiler. Yıllar önce de Zincirlikuyu Mezarlığı”nın kapısında “Her nefis ölümü tadacaktır” âyetinin yazılmasına yaygarayı koparmışlardı. Neymiş, Türkiye”nin en işlek caddelerinden birine ölümü hatırlatıcı bir yazı konulamazmış. Hiç ölmeyecekmiş gibi hayvandan daha aşağı bir hayat sürdüklerinden mutlak sonlarının üzerini örtmeye çalışıyorlardı. Lakin kaçınılmaz son, o gün tepki gösterenlerin çoğunu üzerine yıllar içinde toprak örtüldü, diğerleri de sırasını bekliyor, nitekim her fani gibi!Tabii”nin malum güruhu zıplatan bir dizisi de Cihangir Cumhuriyeti oldu. Dizide adeta, İstanbul”un Cihangir semtine sıkışmış, kendilerini dev aynalarında gören “sanat” camiasının kasvetli cüce ruh dünyaları anlatılmış. Dışarıdan renkli ve heyecanlı görülen ama gerçekte binbir ayak oyunun oynandığı, ne yaparlarsa yapsınlar tatmin edilememiş ruhlar. Birkaç dakika mesafedeki Zincirlikuyu”ya, tepki gösterdikleri âyetin altından geçip gömülmek için sıra bekleyenler… Dizide, karşı mahalleye yaranmaya çalışan ama yaltaklandıkları tarafından hep itilip kakılan tip de güzel işlenmiş!Gelelim Atatürkçü/Kemalist güruha ayna tutan Yankı dizisine. Dizi mezkûr güruha muazzam rahatsızlık verdi. Henüz ilk 2 bölümünü seyrettim. Açıkçası 28 Şubat darbe döneminin tüm melanetini yaşamış benim gibi birisi için diziyi bitirmek zor. Diziyi seyrederken, bilfiil içinde olduğum hadiseleri tekrar yaşadım. Atatürkçü/Kemalist güruhun niçin paranın peşinde olduğu da güzel işlenmiş. Bizim kesimde yanlış bir anlayış yayılmıştı. Sanki 28 Şubat darbesini Atatürkçü/Kemalist güruh para için yapmıştı. Oysaki para zaten onların elindeydi. Parayı elinde tutan ülkenin yaşam yönünü de belirleyendi. İktidarın sahibiydi. Nitekim dizideki Teoman karakteri üzerinden bu husus çok güzel anlatılıyor. Sermaye “irticanın” eline geçerse onların istedikleri yaşam tarzı da ülkeden silinecekti. Bunun korkusunu yaşıyorlardı.Başörtülü talebe Elif karakteri de o dönemin gençlerindeki idealizmi göstermesi bakımından güzel olmuş.O melun dönemi yaşamamış ve bugünkü rahat ortama nasıl ulaşıldığının farkında olmayan günümüz gençleri için de Yankı dizisi bir belgesel hüviyetinde olduğundan sürekli gündemde tutulmalı.
Source: Yakup Köse
Mustafa Sabri Beşer yazdı: “Ebu Lulu”nun Cesareti”
Bu Suud”a ve İran”a fena kafayı takmaya başladım. Küresel yarasaların en sevdiği kan grubu bunlarda olsa gerek.Bir TV dizisinin, üstelik de tarihi bir figürü merkeze alarak çekilen bir dizinin, İslam coğrafyasında fırtınalar koparması yeni bir şey değil. Ancak mesele, bu tür projelerin ardındaki asıl motivasyonları ve toplumsal kırılmalara olan etkilerini doğru okumakta yatıyor.Son yıllarda spor, medya ve eğlence sektörüne milyarlarca dolar yatırım yaparak, kendi tebasına laik atak geçirtme çalışmasıyla ülke içindeki toplumsal dönüşümü görmeyene bizim köyde “gece körü” derler. Mesihî, dünyanın kendi ekseni etrafında dönüşü sonucu dünyanın güneşi görmeyen kısmının karanlıkta kalmasını güneşin şebkûr (gece körü) olması benzetmesiyle ifade ederek mezkûr körleri hastalıklı insan olarak görür.Suud yapımı “Muaviye” dizisi, tam da bu bağlamda ele alınmalı. Bir yanda Sünni ve Şii arasındaki ezeli fay hatlarını kaşıyan bir yapı, diğer yanda Suudi sermayesi ve Mısırlı bir yönetmen ile kotarılan bir prodüksiyon…İran çıkıp “Ebu Lulu”nun Cesareti” dizisini duyurdu ya, işte orada mevzu daha da derinleşti.Hz. Ömer”in katilini kahraman gibi sunmak, sanki İslam coğrafyasında zaten az olan huzuru tamamen baltalamak için özel sipariş edilmiş gibi duruyor.Şimdi durup bir bakalım, bu hamle nereden geldi, neden geldi ve daha da önemlisi, kime hizmet ediyor?Bu diziler sadece senaristlerin hayal gücüyle mi yazılıyor sanıyorsunuz? Hayır!Bunlar masa başında hazırlanan, kültürel kodlarımızı tahrip etmeye yönelik titizlikle kurgulanan projeler.Kimisi Osmanlı”yı küçük düşürür, kimisi modern toplumla gelenekçileri birbirine düşürür, kimisi de mezhepsel fay hatlarından çatlatır.Şimdi İran, “Muaviye” dizisine cevap olarak “Ebu Lulu”yu kahramanlaştıran” bir yapımla, yangına körükle gidiyor.Gaye aşikâr: Şii-Sünni ayrımını bir diziyle körükleyerek küresel yarasaların damak zevkini heyecanlandırmak.Tam da Ramazan ayında bu projeyi duyurmaları da ayrıca manidar, çünkü Müslümanların duygusal hassasiyetini sömürmek kadar kolay ne var? Azılı İslam düşmanlarından Emin Çölaşan”da “Ben olsam Türkiye”ye Ramazan”da saldırırdım!” başlıklı bir ifrazatta bulunmuştu hatırlarsanız.”Muaviye” dizisi, Suudi sermayesiyle yapıldı. Yönetmeni Mısırlı. Hedefi belli. İslam coğrafyasında Şam”ın tarihsel çizgideki yeri ortada. Şam”ı başkent yapan emir Muaviye.Bu denklemler şebkûr nazarıyla göz ardı edilmemeli.Öte yandan, İran”ın “Ebu Lulu” hamlesi de bir karşı atak niteliğinde.İkisi de sahnede ama perde arkasında kim var?Bugün Hollywood, Netflix gibi devler Batı”da bilinçaltımıza mesajlar enjekte ederken, bizim coğrafyada da bu işin taşeronları çalışıyor.Bazen Suudi Arabistan, bazen İran, bazen Türkiye.Diziler üzerinden yürütülen bu savaş, sıradan bir izleyicinin fark edebileceğinden çok daha büyük sonuçlar doğuruyor. Bu diziler sayesinde tarih unutuluyor, yeni nesiller sahte anlatılarla büyüyor ve toplum, olması gereken yerden uzaklaşıyor.Bugün Suudi Arabistan ve İran, ekranlar üzerinden Sünni-Şii ayrımını körüklüyor. Bir tarafta “Muaviye”, diğer tarafta “Ebu Lulu”…Ama kaybeden hep İslam coğrafyasıİran ve Suudi Arabistan”ın medya savaşına sahne olan bu diziler, aslında bize çok basit ve klişe bir uyarıda bulunuyor: Kendi hikâyeni anlatmazsan, başkalarının yazdığı senaryoda figüran olursun!Bugün “Ebu Lulu”nun Cesareti” bir provokasyon, “Muaviye” mezhepsel kırılmaları derinleştirme hamlesi, “Muhteşem Yüzyıl” bir kimlik erozyonu, “Kızılcık Şerbeti” ve “Kızıl Goncalar” ise toplumsal mühendislik projeleri…Sizce bunlardan hangisi tesadüf?Mesele artık eğlenmek değil; mesele, kimin hikayesini izleyerek kendi kimliğini kaybettiğin…
Source: Mustafa Sabri̇ Beşer