Uluslararası Çatışmalar: Güncel Gelişmeler ve Analizler

Hiçbir şey, göründüğü gibi değildir

Yaşam akıp giderken, siyasi olaylara karşı yorumlar -tahminlerim bazen çok emin görünseler de- altüst olabiliyor. Algıları oluşturulan inançlar beklentilerin tersine giderken, önemsiz görünen her tanımlama tüm bir coğrafyayı yanlış yola sokmaya yetebiliyor. Her şey göründüğü gibi değildir. Hatta, hiçbir şey göründüğü gibi değildir. Bugün size bu konuda çok farklı dönemlerden ve algılardan örnekler vereceğim. 24 Şubat 2022’de Rusya, Ukrayna’ya saldırdı. “Komedyen” Zelenski’nin ülkesini felakete taşıdığı, Rusya’nın Ukrayna’yı bir haftada işgal edeceği ve bunu durdurmanın artık mümkün olmadığı söylendi. İşin komik tarafıysa Rusya’nın bu ağır saldırılarını destekleyen ve neredeyse sosyalizm ve hümanizm üzerinden bunun sağlamasını yapmaya kalkışan çok sayıda insan olmasıydı. Aradan 40 ay geçtikten sonra tabii ki Rusya umduğunu bulamadı. Demokratik ülkelerde Putin’in izlediği politika yalnız insan hakları ihlali olarak değil insanlık dışı eylemler olarak görüldü. O insanların acıdığı, mahvolacaklar diye baktığı Ukraynalılar yalnız direnmekle ve 21. yüzyılda savaş tarihine kalacak izler bırakmakla kalmadılar, geçtiğimiz hafta sonu belki Rusların bile gizlice hayran hayran bakacakları akıl dışı bir drone saldırısı yaptılar ve 3000-4000 km uzaklıktaki hedeflerini, kendilerine saldıran ülkenin milyarlarca dolarlık saldırı uçaklarının üçte birini yerle bir ettiler. Truva atı gibi transport kargo kamyonlarının içine gizlenmiş 117 adet drone Rusya’ya belki de savaş tarihinin en ağır mağlubiyetini yaşattı. Bu olayın tarihte kıyaslanabileceği bir tek Pearl Harbor felaketi var deniyor… 3,5 yıl öncesine dönersek, demek ki hiçbir şey göründüğü gibi değilmiş. İKİNCİ CUMHURİYETÇİLER NASIL YANILDILAR? 12 Eylül sonrası siyasi tartışmalarda, demokrasinin yaşama geçmesi için ordunun üstünün örtülmesi gerektiği vurgulanıyordu. Yaratılan bütün antidemokratik görüntüler yani parti, sendika ve dernek kapatmalar, işkenceler, gençlerin asılması, TSK’nın bir daha ortaya çıkmaması gibi bir inancın yerleşmesini körüklüyordu. 80’lerin ortasından itibaren ortaya çıkan “İkinci Cumhuriyetçi” yazar güruhuna göre Kemalistler ve ordu demokrasi açısından büyük engeller dizisi oluşturuyordu. Medyada dört koldan sürdürülen faaliyetlerle, Atatürkçü yazarlar adeta yok sayıldı. Büyük gazetelerde İkinci Cumhuriyetçi yazarların sazı ele alması bir “medya tarzı” olarak dayatıldı. Daha sonra da FETÖ, Abant’ta yaptığı paralı buluşmalarla “gazetecileri” kafa kola aldı. TSK, siyasi gidişat hakkında ağzını her açtığında kendilerine darbeci dendi ve sonuçta hangi davalarla hangi komplolarla etkisiz hale getirildiler bunu artık ezbere biliyoruz. Bu yıkıcı moda, Ergenekon ve Balyoz davalarıyla Türk siyasi ortamını şekillendirmeye girişti. TSK bağımsız duruşunu kaybetti ve bugün siyasetle ilgisi sıfır olan ve kimsenin sesini duymadığı bir kurum haline geldi. Kritik soruyu soralım: Demokrasinin karşısındaki en büyük engel denilen TSK susunca demokrasi tavan yaptı mı? Yoksa tersine Türkiye’de artık demokrasi, insan hakları, medya ve ifade özgürlüğü yerlerde mi sürünüyor? En şatafatlı ve iddialı lafları yayanlar yine haksız çıktılar. Aynen Yetmez ama Evetçiler gibi… Demek ki, hiçbir şey göründüğü gibi değilmiş. ÖZEL KİMLERLE TARİH KONUŞMALI, KİMLERİN KİTAPLARINI OKUMALI? Özgür Özel, özellikle çok beğendiğim, büyük bir başarı hikayesine imza atmakta olan genç bir lider. Aynen İmamoğlu gibi o da Cumhuriyetimizin kaderinde çok önemli roller üstlenecek. Kendisinin enerjisine, cesaretine hayranım. Özel’in grup konuşmalarına da hayranım. Siyasi tarihimizde bu derece başarılı hatip iki elin parmaklarından azdır. Sevgili Özel, son grup konuşmasında, 27 Mayıs konusunda kendisinden daha tecrübeli olan onca duayen CHP’liyi üzecek bazı sözler sarf etti. Eminim niyeti demokrat bir analiz yapıp herkese özeleştiri konusunda da ne kadar açık olduğunu göstermekti. Konu zaten çok hassas. Bir makalenin son paragrafında kimseye 27 Mayıs konusunda bir eğitmenlik yapacak değilim. “27 Mayıs İlk Aşkımızdı” kitabımın başlığı, Uğur Mumcu’nun bir cümlesi… Özel “27 Mayıs’ı yapanların torunları sokağa çıkıp ‘dedem 1960 darbesini yaptı’ diyemez” derken, aynen Kılıçdaroğlu gibi hataya düşüyor. Genel başkanlığı kazandıktan üç gün sonra Radikal’de “27 Mayıs’ı yapanlar bugün utanıyor” demişti, Kemal Bey. Ben, 27 Mayıs’a giden aylarda büyük sorumluluklar alan ve İsmet İnönü gibi gerilimin düşmesi adına Celâl Bayar’ı ve Adnan Menderes’i istifaya ve seçime gitmeye davet eden Dr. Suphi Baykam’ın o dönemde yaptığı bütün konuşmalardan gurur duyuyorum. Aynen Millî Birlik Komitesi üyesi askerlerden Suphi Karaman’ın oğlu Suay Karaman gibi… Sayın Özel bilmeli ki, o dönemin önde gelen bütün CHP’li siyasetçileri “Keşke 27 Mayıs mecbur edilmeseydi, Bayar ve Menderes çağrılara kulak vermiş olsalardı ve ülkede gerilimi azaltıp demokrasinin inkıtaya uğramasına neden olmasalardı, keşke idamlar olmasaydı” derler. Sayın Özel’e yapacağım hatırlatma, çok ivedi olarak yakın tarihimizin en önemli dönemeci olan bu tarihi ihtilal hakkında birinci elden bilgi edinmesi… Sayın Özel, eski genel başkanlarımız Altan Öymen ve Hikmet Çetin ile ne mutlu ki çok yakınsınız. Lütfen kendileriyle bir akşam yemeği sohbetinde buluşun. Bu yemeğe, Cumhuriyet gazetesinin başyazarı Dr. Alev Coşkun’u, hukuk ve basın dünyasının duayenleri Yekta Güngör Özden’i ve Oktay Ekşi’yi de davet edin. Sizin iyi niyetinizden ve demokrat kişiliğinizden kimsenin şüphesi yok ama “bilgi eksikliğim olabilir” şüphesiyle konuya yaklaşmanızı rica edeceğim. Demokrasi, kesinlikle durdurulmaması gereken en kutsal parlamenter rejimin adıdır. Fakat Sayın Özel, demokrasiyi inkıtaya uğratan hamleyi komutanlar değil, 18 Nisan 1960’ta CHP’yi “Tahkikat Komisyonu” ucubesiyle kapatmaya çalışan Demokrat Parti yapmıştır. Darbe kesinlikle odur, 27 Mayıs değil. Ayrıca lütfen bu konularda Kemalizm’in ve sosyal demokrasinin temel taşları olan ve teröre kurban verdiğimiz çok değerli dostlarım Uğur Mumcu ve Ahmet Taner Kışlalı’nın kitaplarını da okuyun. Orada, neden 27 Mayıs’a diğer “darbeler” gibi yaklaşılmadığını detaylı gerekçeleriyle görürsünüz. Devlet radyosunda uydurma bir şekilde DP’ye katılan isimleri “Vatan Cephesi” adı altında sayarak bölücülük yapan, gazetecileri ve gençleri hapse atan, hukuku hiçe sayan DP’nin yalnız adı “demokrat” idi, tavrının tarifine uygun ismi siz bulun. Bu görüşmelerden sonra yine hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını eminim algılayacaksınız. Çok tarihi bir dönemde görev yapıyorsunuz Sayın Özel, sizi çok seviyoruz ve ağzınızdan çıkan her cümlenin tarihin süzgecinden geçmiş olması gereğini hatırlatıyoruz.

Source: Bedri Baykam


İsrail”in hain planı ortaya çıktı! Gazze”ye yardım için yola çıkmıştı

İsrail devlet televizyonu KAN, Gazze’deki ablukayı kırmak amacıyla İtalya’dan ayrılarak Gazze kıyılarına doğru ilerleyen ve 7 Haziran’da Gazze’ye ulaşması beklenen Özgürlük Filosu Koalisyonu’na ait yardım gemisi Madleen’in engellenmesine karar verildiğini duyurdu.Haberde, İsrail güvenlik birimlerinin geminin kuşatma altındaki Gazze Şeridi’ne ulaşmasına izin vermeyeceği ifade edildi.”İSRAİL, GEMİYE EL KOYABİLİR”İsrail merkezli bir haber sitesi ise İsrail deniz komandolarının Madleen gemisine el koyma olasılığı için hazırlık yaptıklarını yazdı. Adı açıklanmayan askeri kaynaklara dayandırılan haberde, İsrail’in gemiye nasıl müdahale edeceği konusunda henüz kesin bir karar verilmediği de vurgulandı.Haberde, mürettebata “yasaklı deniz bölgesine” girmeme uyarısı yapılacağı ve buna uymamaları halinde güvenlik güçlerinin gemiye el koyabilecekleri belirtildi. Gemide yer alan Avrupa Parlamentosu üyesi Rima Hassan, medya ilgisinin kilit önemde olduğunu açıkladı.”BU GİRİŞİMİN BAŞARILI OLMASI İÇİN OLDUKÇA YOĞUN İLETİŞİM KURMAMIZ GEREKİYOR”Gazze’ye yönelik insani yardım ablukasını kırmak amacıyla pazar günü İtalya’nın güneyinden ayrılan yelkenli teknede yer alan aktivistler arasında yer alan Avrupa Parlamentosu üyesi Rima Hassan, misyonun başarısı için medya desteğinin hayati önemde olduğunu açıkladı.Özgürlük Filosu (Freedom Flotilla) tarafından organize edilen bir önceki yardım gemisi misyonunun Gazze Şeridi’ne yaklaşırken İsrail’e ait insansız hava araçlarının saldırısına maruz kaldığını söyleyen Hassan, “Bu girişimin başarılı olması için oldukça yoğun ve yaygın bir şekilde iletişim kurmamız gerekiyor. Önceki gemi tamamen ters bir strateji izlemişti. Son yardım gemisi, görevini tamamen gizlilik içerisinde gerçekleştirmeye çalıştı fakat İsrail insansız hava araçları tarafından hedef alındı” dedi.GEMİDEKİ TÜRK AKTİVİST “BİZİ UNUTMAYIN” MESAJI PAYLAŞTIYardım gemisinin mürettebatı arasında yer alan Türk vatandaşı Şuayb Ordu ise sosyal medya üzerinden görüntülü bir mesaj paylaşarak izleyenlere “Bizi unutmayın” dedi.Durumlarının iyi olduğunu ve yolculuklarının devam ettiğini ifade eden Ordu, Gazze’ye güvenli geçişlerinin sağlanması için uluslararası baskı oluşturulması çağrısında bulundu.Teknenin bir önceki gece insansız hava araçları tarafından izlendiği bilgisini paylaşan Ordu, “Bizi unutmayın, halen ilerliyoruz” diye konuştu.Özgürlük Filosu adlı aktivist grubunun işlettiği Madleen isimli gemide Avrupa Parlamentosu üyesi Hassan’ın yanı sıra İsveçli iklim aktivisti Greta Thunberg ve “Game of Thrones” dizisi oyuncusu Liam Cunningham gibi ünlü isimler de yer alıyor.

Source: Muhammet Binici


Ukrayna’nın Rusya’ya son hava saldırısı ve S-400’lerin Türkiye’ye ağır maliyeti…

Gazeteci Ertuğrul Özkök, Ukrayna dronlarının 5 bin kilometre uzağa kadar gidip, orada konuşlu Rus nükleer bombardıman uçaklarını teker teker imha edişlerini New York Times’ın yayınladığı videolardan seyretmiş ve doğal olarak çok etkilenmiş.

Özellikle dronları incelemiş. “İnanmayacaksınız ama boyutları bildiğimiz düğün dronları kadar. Hani düğünlerde hatıra görüntülerini çeken küçük 4 pervaneli dronlar bunlar” diyor.

Dronların, sağladıkları yararla mukayese edildiğinde “sudan ucuz” diyebileceğimiz maliyetlerini de yazdıktan sonra kişisel görüşünü açıklamış:

“Türkiye, dünyanın parasını verip Rusya’dan en gelişmiş S-400 hava savunma sistemlerini aldı. Ama ne kadar işe yarıyor, bir türlü öğrenemedik, çünkü depolara kondu bekletiliyor. Ukrayna Savaşı gösterdi ki, Rusya kendi hava sahasını bile koruyamıyor. Acaba anlaşmada iade maddesi var mıydı? Varsa bence hiç durmayalım gönderelim.”

Hemen belirteyim S-400’ler çağın en gelişmiş hava savunma sistemlerinden. Ancak bu sistem, ufacık dronlara karşı değil, füze ve uçak saldırılarında etkin biçimde hava savunması sağlayabiliyor.

Ama yine de alınmaları doğru bir tercih değildi.

Neden doğru olmadığını da tüm öngörüleri doğru çıkan emekli Büyükelçi Şükrü Elekdağ şöyle anlatmıştı:

“S-400’lerin, NATO’ya entegre olmadan kendi radar sistemleri ile münferiden (stand alone) kullanıldıkları takdirde, seyir füzelerini ve balistik füzeleri durdurma kabiliyetleri sınırlıdır!.. Yani S-400’ler, Türkiye’nin karşı koymak istediği tehdidi karşılama yeteneğine sahip değil!..

Türkiye’nin mevcut hava savunma sistemi tamamen NATO ağına entegre bir şekilde çalışıyor. Bu ağ, ittifakın her türlü hava savunma silah, radar ve komuta kontrol merkezlerini kapsıyor. NATO uzun menzilli radarlarından ve ABD istihbarat uydularından yararlanan bu sistem erken ihbar (early warning) yeteneğine sahip. Füze savunmasında yaşamsal önem taşıyan bu yetenek, hedefin erken tespit ve teşhisi ile yörüngesinin erken saptanmasına ve hedefi imha edecek füzenin zamanında ateşlenmesine imkân veriyor. S-400’ler, NATO ağından ve erken ihbar yeteneğinden yararlanmayınca, sadece kendi 400 kilometre menzilli radarıyla kısa, orta ve uzun menzilli füzeleri durdurma kabiliyeti çok aza indirgeniyor. Bu silahı sadece uçaklara karşı etkili bir şekilde kullanmak mümkün…

(…) S-400’ler Türkiye tarafından uçaklara karşı bir savunma sistemi olarak kullanılabilecek ise de Rusya kendisine yakın bir devletten ülkemize böyle bir tehdidin vuku bulması halinde, sistemin yazılımına müdahale ile Türkiye’nin S-400’leri kullanmasını engelleyebilir. Sonuç olarak, S-400’lerin tedarikini akılcı bir karar olarak görmüyorum…”

Evet S-400’lerin Türkiye’ye maliyeti 2,5 milyar dolardı.

Ancak S-400’lerin önemli ekstra maliyetleri de vardı.

Onlar da; Yunanistan’ın almaya başladığı ama bizim programından çıkarıldığımız F-35’ler için ödediğimiz yaklaşık 1,5 milyar dolar ile, 40 adet yeni nesil F-16 (Blok 70/72) uçağı ve 79 adet F-16 modernizasyon kitinin hâlâ verilmemesinin, Türk Hava Kuvvetleri açısından sebep olduğu ağır tabloydu!..

Source: Uğur Dündar


İsrail”den Özgürlük Filosu gemisi ile ilgili flaş karar! Gazze”ye yardım için yola çıkmışlardı…

İsrail devlet televizyonu Kan, İsrail güvenlik birimlerinin Özgürlük Filosu gemisinin Gazze’ye ulaşmasını engelleme kararı aldığını duyurdu. Haberde, İsrail güvenlik birimlerinin geminin kuşatma altındaki Gazze Şeridi’ne ulaşmasına izin vermeyeceği ifade edildi. #r-1121117# “GEMİYE EL KOYMAK İÇİN HAZIRLIK YAPIYORLAR” İsrail merkezli bir haber sitesi ise İsrail deniz komandolarının Madleen gemisine el koyma olasılığı için hazırlık yaptıklarını yazdı. Adı açıklanmayan askeri kaynaklara dayandırılan haberde, İsrail’in gemiye nasıl müdahale edeceği konusunda henüz kesin bir karar verilmediği de vurgulandı. Haberde, mürettebata “yasaklı deniz bölgesine” girmeme uyarısı yapılacağı ve buna uymamaları halinde güvenlik güçlerinin gemiye el koyabilecekleri belirtildi. Gemide yer alan Avrupa Parlamentosu üyesi Rima Hassan, medya ilgisinin kilit önemde olduğunu açıkladı. Gazze’ye yönelik insani yardım ablukasını kırmak amacıyla pazar günü İtalya’nın güneyinden ayrılan yelkenli teknede yer alan aktivistler arasında yer alan Avrupa Parlamentosu üyesi Rima Hassan, misyonun başarısı için medya desteğinin hayati önemde olduğunu açıkladı. “ÖNCEKİ GEMİ TAMAMEN TERS BİR STRATEJİ İZLEMİŞTİ” Özgürlük Filosu (Freedom Flotilla) tarafından organize edilen bir önceki yardım gemisi misyonunun Gazze Şeridi’ne yaklaşırken İsrail’e ait insansız hava araçlarının saldırısına maruz kaldığını söyleyen Hassan, ” Bu girişimin başarılı olması için oldukça yoğun ve yaygın bir şekilde iletişim kurmamız gerekiyor. Önceki gemi tamamen ters bir strateji izlemişti. Son yardım gemisi, görevini tamamen gizlilik içerisinde gerçekleştirmeye çalıştı fakat İsrail insansız hava araçları tarafından hedef alındı ” dedi. Filistin asıllı Fransız siyasetçi, ” Bu girişimi korumak, başarısını garanti altına almak ve gemidekilerin güvenliğini sağlamak için eylemlerimizi olabildiğince görünür kılmamız ve uluslararası kamuoyunu harekete geçirmemiz gerekiyor ” dedi. “BİZİ UNUTMAYIN” MESAJI Yardım gemisinin mürettebatı arasında yer alan Türk vatandaşı Şuayb Ordu ise sosyal medya üzerinden görüntülü bir mesaj paylaşarak izleyenlere “Bizi unutmayın” dedi. Durumlarının iyi olduğunu ve yolculuklarının devam ettiğini ifade eden Ordu, Gazze’ye güvenli geçişlerinin sağlanması için uluslararası baskı oluşturulması çağrısında bulundu. Teknenin bir önceki gece insansız hava araçları tarafından izlendiği bilgisini paylaşan Ordu, “Bizi unutmayın, halen ilerliyoruz” diye konuştu. Özgürlük Filosu adlı aktivist grubunun işlettiği Madleen isimli gemide Avrupa Parlamentosu üyesi Hassan’ın yanı sıra İsveçli iklim aktivisti Greta Thunberg ve “Game of Thrones” dizisi oyuncusu Liam Cunningham gibi ünlü isimler de yer alıyor.

Source: Sevda Altunbaş


Yolundaki kırmızı halıyı kaldırdılar

Geçtiğimiz yıl NATO Savunma Bakanları Toplantısı için Brüksel’e giden Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, kırmızı halı ve üst düzey protokolle karşılanmıştı. Ancak bu yılki görüntü oldukça farklıydı. Aynı havaalanında Yaşar Güler’i karşılarken bu kez ne kırmızı halı serildi ne de üst düzey yetkililer hazır bulundu. Askeri karşılama alt düzeyde kaldı.

NATO’DA SAVUNMA MESAJI

Güler, Brüksel’de gündemi de değerlendirdi. AB’nin 150 milyar Euro’luk SAFE savunma fonuna ilişkin Güler, AB ile “geleceğin güvenliğini birlikte inşa etmek için” iş birliğini kuvvetlendirmeyi istediklerini belirtti. Bakan Yaşar Güler, “Türkiye’nin, Suriye’deki askerlerini geri çekme planı yok” ifadesini kullandı ve İsrail’i ‘barışı baltalamakla suçladı.

Source: Haber Merkezi


Hamas”tan ABD”ye tepki: İsrail soykırımına yeşil ışık

Hamas, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi”ne (BMGK) Gazze”de ateşkes sağlanması için sunulan karar tasarısına karşı veto yetkisini kullanan ABD”ye tepki gösterdi.Hamas”tan yapılan açıklamada, Gazze”de ateşkes için BMGK”ya sunulan karar tasarısının, ABD”nin tek oyuyla veto edilmesinin kınandığı belirtildi.Açıklamada, “ABD”nin vetosu, Washington”un faşist işgal hükümetine karşı körü körüne taraflılığını temsil ediyor ve Gazze Şeridi”nde insanlığa karşı işlediği suçları desteklediğini teyit ediyor.” ifadeleri kullanıldı.Washington”ın uluslararası hukuku hiçe saydığı savunulan açıklamada, bunun Filistin kanının dökülmesini durdurmaya yönelik her türlü uluslararası çabayı tamamen reddettiğini yansıtan küstah bir tutum olduğu vurgulandı.Açıklamada, “ABD”nin tutumu, Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) tarafından aranan savaş suçlusu İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu”nun, Gazze Şeridi”nde çocuklar, kadınlar ve yaşlılar dahil olmak üzere masum sivillere karşı vahşi soykırım savaşını sürdürmesi için yeşil ışık anlamına geliyor ve İsrail”in işlemeyi sürdürdüğü suça tam ortak olduğunu ortaya koyuyor.” değerlendirilmesi yapıldı.

Source: Özgür Bayrak


12 bin askerle savaş provası! Türkiye yine dışarıda bırakıldı

ABD öncülüğünde gerçekleştirilen NATO tatbikatı “Immediate Response 25”, 26 Mayıs’ta başladı. Tatbikata Arnavutluk, Bulgaristan, Hırvatistan, Yunanistan, Kosova, Karadağ ve Kuzey Makedonya katılıyor. Hava indirme, nehir geçişi ve siber savunma senaryoları uygulanan tatbikatta 12 binden fazla asker var. Türkiye ise davetli değil.

HEDEF TÜRKİYE Mİ?

BAZI uzmanlar, NATO’nun doğu sınırını Yunanistan’a kaydırmaya çalıştığını, Ankara’nın sistematik olarak dışlandığını öne sürüyor. Senaryolar arasında sınır ötesi operasyonlar ve işgal bölgelerinden savunma başlıkları da yer alıyor. Medyada; Krivolak’taki tatbikatta düşman ülke tarifinin örtük şekilde Türkiye olduğu haberi çıkıyor.

BU İLK KEZ DEĞİL

Ancak NATO’nun resmi belgelerinde Ankara’ya karşı doğrudan vurgu yer almıyor. nisan ayında Yunanistan’da düzenlenen Iniochos 2025 hava tatbikatında da benzer tablo ortaya çıkmıştı. Fransa, İsrail, Hindistan ve BAE’nin yer aldığı organizasyona Türkiye çağrılmamıştı. Katar’ın da tatbikata katılması ve bunu gizlemesi tepki çekmişti.

ANKARA’NIN POZİSYONU

ANKARA, 12–23 Mayıs’ta Konya’da Anatolian Phoenix 2025 tatbikatı yaptı. Bu, “Türkiye kendi oyununu kuruyor” yorumuna neden oldu. Yunanistan eksenli tatbikatlar, NATO’da Türkiye’ye karşı uzaklaşma olup olmadığı sorusunu gündeme taşıyor. Uzmanlara göre bu diplomatik mesaj da içeriyor. Ankara”nın yeni pozisyonu mercek altında.

Source: Haber Merkezi


ABD Başkanı Donald Trump’tan 12 ülkenin vatandaşlarına ABD’ye giriş yasağı

ABD Başkanı Donald Trump, ulusal güvenlik gerekçesiyle 12 ülkenin vatandaşlarının ülkeye girişini yasakladı.

Bu ülkeler Afganistan, Myanmar, Çad, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Ekvator Ginesi, Eritre, Haiti, İran, Libya, Somali, Sudan ve Yemen.

Trump, Başkanlık Kararnamesi ile 7 ülkenin vatandaşlarının ABD”ye girişlerine de kısmi kısıtlamalar getirdi.

Bu ülkeler Burundi, Küba, Laos, Sierra Leone, Togo, Türkmenistan ve Venezuela.

Trump”ın kararnamesi, geçerli vize sahiplerini ve ABD”de daimi ikamet izni olanları edenleri kapsamıyor.

Alınan karar, 9 Haziran Pazartesi günü yürürlüğe girecek.

Trump kararını nasıl savundu?

Donald Trump, sosyal medya platformu Truth Social”da seyahat yasağını duyuran bir video yayımladı.

Trump, ABD”nin Colorado eyaletinde Pazar günü düzenlenen saldırının, yabancı uyrukluların “uygun şekilde incelenmeden ABD”ye girmesinin tehlikelerini” gösterdiğini söyledi.

ABD”ye geçici olarak gelen ve vize süreleri dolanlardan da bahseden Trump bu kişiler için “Onları istemiyoruz” dedi.

Colorado”da Gazze”deki İsrailli rehinelere destek amaçlı gösteri düzenleyenlere saldırı düzenlenmişti.

Gruba molotof kokteyli ve başka yanıcı bazı maddeler atılmış, 12 kişi yaralanmıştı.

Gözaltına alınan saldırının 45 yaşındaki şüphelisi Mohamed Sabry Soliman, Mısır vatandaşıydı ve ABD vizesinin süresi dolmuştu.

Mısır, Trump”ın vatandaşlarının ABD”ye girişini yasakladığı ülkeler arasında yok.

Truth Social”daki açıklamasında “Tehlikeli yerlerden, ABD vizesi alarak gelen göçmenler arka arkaya terör saldırıları düzenliyor” diyen Trump, ABD”de “milyonlarca kişinin yasa dışı olarak yaşadığını” savundu ve bu durumun eski başkan Joe Biden”ın “açık kapı politikalarından” kaynaklandığını söyledi.

Trump, “ABD, güvenli ve güvenilir bir şekilde ülkeye girmek isteyenleri araştırıp tarayamayacağımız hiçbir ülkeden açık göç alamaz” dedi.

Trump ayrıca kısıtlamaların “tehdidin ciddiyetine” bağlı olduğunu, yasağın uygulandığı ülkelerin listesinin, iyileştirmeler yapılması halinde revize edilebileceğini belirtti.

BBC”nin ABD”deki yayın ortağı CBS”e konuşan Beyaz Saray Sözcüsü Abigail Jackson, “Başkan Trump, Amerikalıları, ülkemize gelip bize zarar vermek isteyen tehlikeli yabancılardan koruma sözünü yerine getiriyor” dedi.

Jackson, “Başkan Trump her zaman Amerikan halkının çıkarları ve güvenliği doğrultusunda hareket edecektir” diye konuştu.

Seyahat yasağından kimler muaf?

ABD Başkanı Donald Trump”ın kararı bazı istisnalar içeriyor.

Dünya Kupası veya Olimpiyatlar gibi büyük spor etkinlikleri için seyahat eden sporcular

“İran”da zulüm gören etnik ve dini azınlıklar için göçmen vizesi” sahipleri

Özel Göçmen Vizesi sahibi Afgan uyruklular

ABD”de “yasal daimi ikametgahı” olanlar

Seyahat yasağına dahil olmayan ülkelerde vatandaşlığı olan çifte vatandaşlar açıklanan son karardan muaf tutulacak.

ABD Dışişleri Bakanı da, “bireyin Amerika Birleşik Devletleri”nin ulusal çıkarına hizmet etmesi” durumunda, söz konusu kişiye “gerekli durumda” muafiyet tanıyabilecek.

Trump 2017″de de benzer bir karar almıştı

Trump birinci başkanlık döneminde de benzer bir karar almış ve 2017″de imzaladığı Başkanlık Kararnamesi ile nüfusunun çoğu Müslüman 7 ülkenin vatandaşlarının ABD”ye seyahat etmelerini yasaklamıştı.

O dönem bu ülkeler İran, Irak, Libya, Suriye, Somali, Sudan ve Yemen”di.

Daha sonra bu ülkelere Kuzey Kore, Venezuela ve Çad da eklenmişti.

Trump”ın kararı ABD”de mahkemelere taşınmış ve yasal bir tartışmayı da beraberinde getirmişti.

Yüksek Mahkeme 2018″de dörde karşı beş oyla yasağın ABD Anayasası”na uygun olduğuna ve sürebileceğine hükmetmişti.

Trump”ın 2020″de başkanlık seçimini kaybetmesi ve Joe Biden”ın Ocak 2021″de göreve başlamasının ardından söz konusu seyahat yasakları da son bulmuştu.

Haberin kaynağına buradan ulaşabilirsiniz

Source: aktifhabercom


Rusya noktayı koydu: İstanbul”a alternatif yok

İstanbul küresel diplomasinin çekim merkezi konumunu pekiştiriyor. Ukrayna ile Rusya arasındaki müzakerelerin ikinci etabına da ev sahipliği yapan İstanbul”un bu rolü oynamaya devam edeceğine yönelik mesajlar paylaşılıyor. Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Alexander Gruşko, Rus devlet ajansı TASS”a yaptığı açıklamada, İstanbul”un Rusya ile Ukrayna arasındaki barış görüşmelerinin mekanı olmaya devam edeceğini belirtti.YİNE İSTANBUL”U İŞARET ETTİ”İstanbul, belirli bir müzakere deneyiminin halihazırda biriktiği bir nokta. Bu nedenle, artık yeni bir mekan seçme konusu pratikte masada değil. Düşünmeye bile değmez” değerlendirmesinde bulunan Gruşko, Kiev ile Moskova arasında yapılması öngörülen üçüncü etap görüşmelerin de Türkiye”nin ev sahipliğinde İstanbul”da yapılacağına işaret etti. ALTERNATİF ÖNERİLER SUNULMUŞTUDaha önce ABD ve Ukrayna tarafından Vatikan gibi alternatif öneriler sunulmuştu. İki taraf arasında ikinci tur görüşmelerde esir takası olmak üzere birkaç konu başlığında ilerleme sağlanmıştı. Tarafların bu ayın sonunda yeniden bir araya gelmesi bekleniyor.YENİ TUR TARİHİ BELİRLENECEKRusya ve Ukrayna arasında yeni tur müzakerelerinin ne zaman düzenleneceğine ilişkin soruyu cevaplayan Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov da iki tarafın hazırladığı memorandum taslaklarını birbirine teslim ettiğine dikkat çekti. Peskov, “Bu taslakların değerlendirilmesi için zamana ihtiyaç olduğu aşikar. Taraflar hazır olduğunda yeni tur müzakerelerin tarihi belirlenecek” diye konuştu.Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov”dan İstanbul mesajı: Sonuçlar bence önemli ve yararlı”Ateşkes ihtimalinden şüpheliyim”Zelenski”den yeni teklif

Source: Www.star.com.tr


Türkiye ve dünya gündemi

YASAMA YÜRÜTME SİYASET

1- Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu, Valilik ile Şehir Hastanesi ve Acil Durum Hastanesi inşaat alanını ziyaret edecek, Türkiye Yüzyılı Sağlık Yöneticileri Toplantısı”na katılacak.

(Denizli/08.30/09.30/10.45) (Fotoğraflı-Görüntülü)

EKONOMİ FİNANS

1- Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, haftalık para ve banka istatistiklerini açıklayacak.

(İstanbul/12.00)

DÜNYA DİPLOMASİ

1- ⁠⁠İsrail”in ateşkesi bozarak kalıcı işgal hedefiyle Gazze Şeridi”ne düzenlediği şiddetli saldırıların yansımaları ve yardımların girişini engellemesi sonucu yaşanan insani krize ilişkin gelişmeler takip ediliyor.

(Gazze/Kudüs) (Fotoğraflı-Görüntülü)

1- Ümit Milli Futbol Takımı, özel maçta Karadağ ile Atatürk Olimpiyat Stadı”nda karşı karşıya gelecek.

(İstanbul/20.00) (Fotoğraflı-Görüntülü)

2- UEFA Uluslar Ligi yarı finalinde İspanya ile Fransa, Stuttgart Arena”da karşılaşacak.

(Stuttgart/21.45) (Fotoğraflı)

3- Türkiye Sigorta Basketbol Süper Ligi play-off yarı final ilk maçında Fenerbahçe Beko, Bahçeşehir Koleji”ni konuk edecek.

(İstanbul/20.30) (Fotoğraflı)

4- Beşiktaş Kulübünde geleneksel bayramlaşma töreni, Tüpraş Stadı Tarihi Kapı Girişi Fuaye Alanı”nda yapılacak.

(İstanbul/11.00) (Fotoğraflı-Görüntülü)

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.

Source:


Faik Tanrıkulu yazdı: Tek merkezli hegemonyanın sonu mu?

Soğuk Savaş”ın sona ermesiyle birlikte uluslararası sistemde “ideale yakın” bir düzen arayışı başlamıştı. Özellikle 1990″lı yılların başında, liberal demokrasilerin yükselişiyle birlikte bazı çevreler artık savaşsız, müreffeh bir küresel düzenin kurulduğunu iddia ediyordu. Ancak bu iyimser tablo kısa sürdü. Körfez Savaşı, Irak”ın işgali, Orta Doğu”daki iç çatışmalar ve Afrika”dan Asya”ya kadar kaynak ve etnik temelli savaşlar, bu iddianın geçerliliğini sorgulanır hale getirdi.Birleşmiş Milletler gibi küresel kuruluşların savaşları önlemedeki başarısızlığı, insan haklarını koruma iddiasının ise sadece söylemde kaldığı görülüyor. Özellikle İsrail”in Filistin”e yönelik saldırıları karşısında uluslararası sistemin sessiz kalması, küresel yapıların meşruiyet krizini derinleştiriyor. Bugün ne BM ne de Batı merkezli güç blokları, küresel adaleti ve barışı tesis edecek kapasiteye sahip görünmüyor.Amerika Birleşik Devletleri”nin Soğuk Savaş sonrası dönem boyunca tek kutuplu düzenin merkezinde yer alması, başlangıçta bir istikrar unsuru olarak görüldü. Ancak zamanla bu hegemonyanın daha çok bir baskı ve çıkar mekanizmasına dönüştüğü açıkça ortaya çıktı. ABD”nin Filistin”de insan haklarını hiçe sayan politikaları, Ukrayna”daki savaşta taraf olması ve küresel çıkarlarını önceleyen müdahaleleri, ona olan güveni zayıflattı. İç siyasetinde yaşadığı krizler, kutuplaşmalar ve uluslararası prestij kaybı da bu güven erozyonunu derinleştiriyor.Ancak tarihte her hegemonik gücün zayıfladığı ve yeni güç odaklarının ortaya çıktığı dönemler olmuştur. Bugün dünyamız da böyle bir eşikte. Artık ABD merkezli tek kutuplu bir dünya düzeni gerçekçi ve sürdürülebilir değil. Bunun yerini, bölgesel güçlerin daha fazla sorumluluk aldığı çok merkezli bir yapının alması kaçınılmaz görünüyor. Çin, Hindistan, Türkiye, Güney Afrika gibi ülkeler, sadece ekonomik büyüklükleriyle değil; diplomatik girişimleri ve kriz çözme kapasiteleriyle de yeni küresel düzenin aktörleri olmaya adaydır.Bu geçiş süreci kolay olmayacak. Uluslararası sistemin yeniden inşası zaman alacaktır. Ancak bölgesel güçlerin iş birliğine dayalı, daha adil ve dengeli bir yapı, hem savaşları önlemede hem de insani değerleri korumada daha etkin olabilir. Türkiye, coğrafi konumu, tarihi birikimi ve diplomatik kapasitesiyle bu süreçte kilit bir rol üstlenebilir.

Source: Faik Tanrıkulu


İran”dan ABD”ye: Diplomasi penceresi açık

İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi, ABD ile müzakerelerde uranyumun zenginleştirilmesi konusunda anlaşmazlıklar olduğunu ancak diplomasi penceresinin açık olduğunu ve müzakereler yoluyla bir çözüm bulunabileceğine inandığını belirtti. Arakçi, Lübnan ın Al Manar televizyonuna yaptığı açıklamada, ABD ile nükleer müzakere sürecini değerlendirdi. İran ın, ABD ile gerçekleştirdiği müzakerelerin karşılıklı saygı ortamında ve anlaşmaya varma yönünde ciddi bir iradeyle yapıldığını söyleyen Arakçi, Tahran ın uranyum zenginleştirme konusunun iki taraf arasındaki en önemli ve temel anlaşmazlık noktalarından biri olduğuna dikkati çekti. Ülkesinin sivil nükleer programını sürdürme konusunda kararlı olduğunu aktaran Arakçi, Zenginleştirme, tıbbi ve endüstriyel ihtiyaçlarımızı karşılamak için elzemdir. Yurt içinde üretilen radyoaktif izotoplar, her yıl 1 milyondan fazla hastanın tedavisine yardımcı oluyor. Bilim insanlarımızdan bazıları bu başarıya ulaşabilmek için canlarını feda etti. Biz bundan asla vazgeçmeyeceğiz. diye konuştu. ABD nin İran a gönderdiği nükleer anlaşma teklifine ilişkin Arakçi, ABD nin son önerisi inceleniyor ve uygun zamanda İran ın ulusal çıkarları doğrultusunda yanıt verilecek. ifadelerini kullandı. Arakçi, Diplomasi penceresinin hala açık olduğuna ve müzakereler yoluyla bir çözüm bulma ihtimalinin gerçek olduğuna inanıyorum. dedi. İran ile ABD nükleer görüşmeleri ve Trump ın teklifi İran ile ABD arasındaki nükleer müzakere süreci devam ederken Tahran ın uranyum zenginleştirme konusu, iki ülke arasında temel anlaşmazlık noktası olmaya devam ediyor. İran, nükleer programını atom bombası üretmesine engel olacak şekilde kısıtlama karşılığında yaptırımların kaldırılmasını istiyor. Daha önceki açıklamalarında Tahran ın düşük düzeyde uranyum zenginleştirmesini kabul edeceklerini söyleyen ABD li yetkililer, son zamanlarda İran ın her düzeyde uranyum zenginleştirme işlemini durdurmasını talep ettiklerini belirtiyor. Taraflar, bugüne kadar Umman aracılığında beş tur görüşme gerçekleştirdi. Bir sonraki görüşmelerin yeri ve zamanı henüz belirlenmedi. ABD, İran a uranyum zenginleştirme faaliyetlerinin tamamen durdurulmasını da içeren bir anlaşma teklifi sunmuştu. İran ise beklentilerini karşılamayan teklifi kabul etmeyeceğini ve kendi teklifini içeren şekilde ABD ye bir yanıt hazırladığını bildirmişti.

Source: Habertürk