Busenaz Sürmeneli finale yükseldi!
Niş kentindeki Cair Spor Merkezi”nde düzenlenen şampiyonanın 66 kilo yarı final maçında Busenaz, ev sahibi Sırbistan”dan Anastasija Lukajic”le karşı karşıya geldi. Rakibi karşısında oldukça üstün bir performans ortaya koyan Busenaz, müsabakayı 5-0 kazanarak adını finale yazdırdı. Milli sporcunun finaldeki rakibi akşam seansında belli olacak. Final maçları, 16 Mart Pazar günü yapılacak. ÜÇÜNCÜ KEZ ŞAMPİYONLUK MAÇINA ÇIKACAK Busenaz Sürmeneli, üçüncü kez dünya şampiyonu olmak için ringe çıkacak. Milli boksör, katıldığı son iki dünya şampiyonasında (2019, 2022) altın madalya kazanmıştı. Üçüncü kez altın madalya alarak tarihi bir başarıya imza atmaya çalışacak Busenaz”ın kariyerinde Tokyo 2020 Olimpiyat Oyunları”nda altın madalyanın yanı sıra birer Avrupa, Avrupa Oyunları ve Akdeniz Oyunları şampiyonluğu da bulunuyor.
Source: Fotomaç
Resmi Gazete”de yayımlanarak yürürlüğe girdi! Subaylara ve astsubaylara ilişkin yönetmelikte değişiklik
Buna göre, 2021″de ve 31432 sayılı Resmi Gazete”de yayımlanan yönetmeliğin 15. maddesinin ikinci fıkrası, 20. maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesi değiştirilirken, aynı yönetmeliğin 30. maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi yürürlükten kaldırıldı.Değişiklikte, “Fakülte veya yüksekokullarda öğrenim gören askeri öğrenciler, öğrenim gördükleri bölümleri/programları veya okumakta oldukları yükseköğretim kurumlarını değiştiremezler veya yatay geçiş yapamazlar. Askeri öğrenciler, öğrenimlerini Bakanlık nam ve hesabına tamamlar.” kuralı getirildi.Yönetmeliğe göre, Bakanlık nam ve hesabına fakülte veya yüksekokullarda okuyan askeri öğrencilerin teğmenliğe nasıp tarihleri ise mezuniyet tarihi olacak.
Source: Www.star.com.tr
AB, Suriye, Öcalan süreci… Bakan Fidan”dan gündeme ilişkin kritik değerlendirmeler!
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, TV100 canlı yayınında gündeme dair soruları yanıtladı. Fidan, Suriye”deki gelişmelerden Ukrayna savaşına, PKK”nın silah bırakma çağrısından Avrupa”da değişen güvenlik dinamiklerine kadar birçok konuda önemli mesajlar verdi. “Suriye’de terör unsurlarının denklem dışına çıkması şart” Fidan, Suriye’de 8 Aralık itibarıyla yeni bir dönemin başladığını belirterek, “Bu dönem, Suriye halkı için tarihi bir fırsat sunduğu gibi aynı zamanda birçok problemin de başlangıcı oldu. Bölgede terör faaliyetlerine bulaşan bütün silahlı unsurların denklem dışına çıkması, nüfusların normal bir hayata dönmesi elzem” dedi.
Türkiye”nin başından beri Suriye’de terör örgütü PKK/YPG”nin silahlı varlığının sona ermesi gerektiğini vurguladığını belirten Fidan, “Biz hiçbir zaman orada bir otonomi veya özerklik arayışına ilişkin bir taviz olduğunu düşünmüyoruz. Yeni yönetime telkinimiz, Suriye Kürtlerinin haklarının verilmesi ve zulmün sona erdirilmesi yönünde” ifadelerini kullandı. “Türkiye’nin söylediklerini artık ABD de dile getiriyor” Rusya-Ukrayna Savaşı”nın bölgedeki dengeleri değiştirdiğini belirten Fidan, “Savaşın başlaması tarafları böldü, bitmesi de bölüyor. Başından beri Türkiye”nin dillendirdiği cümleleri bugün ABD de kullanıyor” dedi. Türkiye’nin barışın sağlanması için başından beri diplomatik girişimlerde bulunduğunu hatırlatan Fidan, “Şu an savaşın tarafları, çözüm konusunda bölünmüş durumda. Ancak barışın sağlanması, bölgesel istikrar açısından kritik” diye konuştu. “PKK kendini feshetmeli, bu tarihi bir fırsat” Fidan, İmralı”dan gelen PKK’nın silah bırakma çağrısını da değerlendirdi. “Yapılan çağrıya kulak verilmeli, bu tarihi bir fırsat olarak görülmeli” diyen Fidan, örgütün bu zemini kullanarak kendini feshetme sürecini başlatması gerektiğini ifade etti.
DEM Parti’nin uzun yıllardır terör örgütünün vesayeti altında olduğunu vurgulayan Fidan, “Örgütün vesayeti altında siyaset yapmaya çalışan bir unsur var. Burada hiçbir zaman için gerçek bir siyasi dilin ortaya konulduğunu söylemek mümkün değil. Eğer bu fırsat değerlendirilirse, Türkiye ve bölge için yeni bir açılım olur” dedi. “Avrupa, ABD olmadan yeni güvenlik mimarisini kurguluyor” Avrupa’daki güvenlik dengelerinin değiştiğine işaret eden Fidan, “Avrupa, Amerika’nın olmadığı yeni bir güvenlik mimarisi geliştiriyor. Bu süreçte, Avrupa’daki bazı güçlerin, Türkiye de dahil, rollerinin parametreleri değişiyor” dedi. Türkiye’nin Avrupa’daki güçlü ordulardan birine sahip olduğunu vurgulayan Fidan, “Avrupa”da Türk ordusu kadar güçlü, araçları muharebe sahasında test edilmiş çok az ordu var” ifadesini kullandı.
Türkiye”nin Avrupa ülkeleriyle ticaret hacminin 200 milyar doların üzerinde olduğunu hatırlatan Fidan, “AB üyeliği bizim için hâlâ stratejik bir öncelik ancak AB”nin konuyu aynı şekilde ele almadığını görüyoruz” değerlendirmesinde bulundu. Fidan, Türkiye”nin çıkarlarını gözeten ve bölgesel istikrarı önceleyen bir dış politika yürütmeye devam edeceğini belirterek, Türkiye”nin her türlü senaryoya hazır olduğunu sözlerine ekledi.
Source: Dünya Gazetesi
Savaş hazırlığı gibi! Otomotiv devi Almanya için silah üretecek
Alman otomotiv devi Volkswagen, savunma sanayisine yönelik önemli bir adım atmaya hazırlanıyor. Şirket, Almanya hükümetiyle yaptığı yeni anlaşma kapsamında askeri ekipman üretimine başlamaya hazırlanıyor.Volkswagen”in bu hamlesi, Avrupa”nın güvenlik politikalarındaki değişim ve Almanya”nın artan savunma harcamalarıyla paralel olarak değerlendiriliyor. Anlaşma kapsamında, firmanın askeri araçlar ve lojistik destek sistemleri üretmesi bekleniyor.Daha önce otomobil sektöründe faaliyet gösteren Volkswagen, Traton Group ve MAN gibi iştirakleri aracılığıyla dolaylı olarak savunma sektöründe yer alıyordu. Yeni stratejiyle birlikte, şirketin askeri alanda daha aktif bir rol üstlenmesi planlanıyor.Almanya”nın savunma sanayisini güçlendirme hedefleri doğrultusunda atılan bu adım, Volkswagen”in üretim kapasitesini genişleterek sektörde yeni bir sayfa açmasını sağlayabilir. Şirketin bu yeni girişimiyle ilgili resmi detayların önümüzdeki günlerde açıklanması bekleniyor. “ALMANYA”NIN GÜVENLİĞİ İÇİN DE KRİTİK BİR ROL OYNAYACAK” Volkswagen”in CEO”su, “Bu adım, şirketimizin geniş üretim kapasitesini çeşitlendirme ve topluma hizmet etme anlamında önemli bir fırsat. Savunma alanındaki katkımız, sadece iş gücü ve teknoloji anlamında değil, aynı zamanda Almanya”nın güvenliği için de kritik bir rol oynayacak.” ifadelerini kullandı.Bu yeni girişim, otomotiv devinin ulusal güvenlik alanındaki sorumluluğunu artırırken, şirketin sürdürülebilir büyüme hedeflerine de önemli bir ivme kazandıracak. AVRUPA”DA YANKI UYANDIRACAK Almanya hükümetinin bu yeni anlaşma ile savunma sanayisini desteklemek adına stratejik adımlar attığı ve yerli üretimi teşvik etmeyi hedeflediği ifade ediliyor. Volkswagen”in askeri üretim faaliyetlerine yönelik bu yeni adımı, sadece Almanya”da değil, Avrupa”da da büyük yankı uyandırması bekleniyor. OTOMOBİL SEKTÖRÜNDEKİ DÜŞÜŞ VE ASKERİ ÜRETİME GEÇİŞ Askeri uzmanların analizlerine göre, Almanya”da otomobil ihracatının Kovid-19 salgını öncesindeki zirve seviyesinden yarı yarıya düştüğü göz önüne alındığında, otomobil fabrikaları kapasiteyi kullanabilir. Avrupa Otomobil Üreticileri Birliği”ne göre , 2019″dan bu yana Avrupa Birliği genelinde satılan yeni otomobil sayısı 15,1 milyondan 10,6 milyona düştü .Almanya”nın yıllık otomobil ihracatı da büyük ölçüde Çin”in rekabeti nedeniyle yarı yarıya azalarak 1,2 milyona geriledi. Çin artık dünyanın en büyük otomobil ihracatçısı konumunda.Artan talebe yanıt olarak Rheinmetall ve KNDS Group gibi birçok büyük üretici, otomobil parçası fabrikalarını askeri ekipman üretim tesislerine dönüştürmeye başladı.
Source: Haberler
Cumhurbaşkanı Dış Politika ve Güvenlik Başdanışmanı Kılıç: Terör unsurlarına karşı en net duruşu olan ülke Türkiye
NTV”de katıldığı programda soruları yanıtlayan Kılıç, Suriye yönetiminin ülkenin kuzeydoğusunu entegre etmesini öngören anlaşmayı değerlendirdi.
Kılıç, Suriye”deki farklı unsurların toplanıp belli bir anlaşmaya varmasından sonra bir grubun dışarıda kaldığını dile getirerek, “Bununla ilgili olarak bir fırsat penceresi doğdu diyelim ve onu oradaki yönetim hızlı bir şekilde değerlendirmek konusunda bir hareket yaptı. Bu anlaşmanın sonucunu görmemiz lazım. Şu anda başlatılmaya çalışılan adımın nereye varacağını, nasıl gelişeceğini iyi takip etmemiz gerekir.” ifadelerini kullandı.
Bölgede farklı unsurların ortaya koymaya çalıştığı provokatif eylemlerin de olduğuna işaret eden Kılıç, bunlara karşı duyarlı olarak en hızlı şekilde yol almak gerektiğini kaydetti.
Anlaşmayla YPG”nin ABD tarafından siyasi koruma altına alındığına ilişkin söylentilerle ilgili soruyu yanıtlayan Kılıç, “YPG/PYD, bu terör unsurlarına karşı en net duruşu koyan ve rahatsızlığını dile getiren ülke Türkiye. Biz de bu konudaki yaklaşımımızı çok net bir şekilde Amerikalı müttefiklerimize, dostlarımıza da Avrupalılara da diğer unsurlara da söyledik. Türkiye açısından kendi güvenliğimiz ve Suriye”nin geleceğiyle ilgili tezlerimizden vazgeçmiş, geri adım atmış, farklı bir noktaya gelmiş durumda değiliz. Ama bir ilerleme var. Olumlu anlamda gelişeceğini ümit ettiğimiz, gördüğümüz, takip ettiğimiz ilerlemenin de gerçekleşmesi konusunda elimizden gelen desteği koyacağız.” diye konuştu.
“Türkiye”nin bundan önceki yaptığı çalışmalarda nasıl bir güven verdiği ortada”
Kılıç, Suriye”de yaşanan gelişmelerin “”Terörsüz Türkiye”” süreciyle ilgili bağlantısına ilişkin, “Türkiye”deki gelişmeler bölgedeki farklı unsurların içerisinde kiminde karşılık buldu, kimisinde bir çekince oldu. Terörsüz Türkiye”yle alakalı atılan adımların, bu noktada Cumhurbaşkanı”mızın ve Cumhur İttifakı”nın koyduğu iradenin oraya da bir yansıması olduğu bariz. Bunun ne yönde gelişeceğini hep beraber yakından takip edeceğiz.” şeklinde konuştu.
Lazkiye”de yaşanan olaylarla ilgili Ahmed Şara yönetiminin nasıl sınav verdiğinin sorulması üzerine Kılıç, “Can kaybı hepimiz açısından üzücü bir durum ama güvenliği ve istikrarı muhafaza etmesi açısından, devlet otoritesinin artık oluşmaya başladığının ortaya konması açısından bakarak olumlu yönde, bir üniter yapının orada varlığının muhafazası ve güvenliği sağlama konusunda bir irade koyduğunu söyleyebiliriz.” değerlendirmesini yaptı.
Kılıç, DEAŞ”ın Suriye”deki varlığına değinerek, “Böyle bir varlığın hayata geçememesi konusunda özellikle Türkiye”nin ve bölge ülkelerinin ortaya koyduğu yaklaşım, DEAŞ”ın dünyada geleceği yok. Böyle bir örgütü biz kabul etmiyoruz. Bu örgüt bir terör örgütüdür, yok olması lazım.” dedi.
Ukrayna ile Rusya arasındaki gelişmeler ve ateşkesle ilgili soru üzerine ise Kılıç, güven bunalımının içinde bir yol bulunmaya çalışıldığını belirterek, şöyle devam etti:
“Net olan bir şey var ki artık savaşın bitmesi gerektiği, bu fikir etrafında bir birleşme var. Ateşkes ve ateşkes sonrası bir barış anlaşması, ateşkesten sonra yürünecek yol, bunun teknik detayları konusunda müzakere süreci hala devam ediyor. Herkes kendi açısından daha fazlasını, daha uzun soluklu ve sürdürülebilir bir sonuç elde etme peşinde ama bu noktada mümkün olduğu kadar müzakereye açık tutacak bir yol bulmak lazım. Bu noktada da Türkiye”nin bundan önceki yaptığı çalışmalarda nasıl bir güven verdiği ortada.”
“Türkiye her zaman AB üyelik hedefini bir stratejik hedef olarak koydu”
Kılıç, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan”ın “Avrupa Birliği güç ve irtifa kaybının önüne geçmek hatta tersine çevirmek istiyorsa bunu Türkiye”nin tam üyeliğiyle ancak yapabilir.” sözü hatırlatılarak, Türkiye”nin destek için AB”ye tam üyelik şartını mı koşacağı sorusuna, şu yanıtı verdi:
“Biz Türkiye olarak neyi yapabileceğimizi çok net bir şekilde ortaya koyduk. Zannedersem özellikle son 10-15 yıl içerisinde AB”yle yaşadığımız süreçteki aksaklıklar, iyi zamanlar, gerilimler, gerilimsiz zamanların hepsi hem AB hem de bizim açımızdan bir tecrübeyi ortaya koydu. Burada temel unsur olarak duran ana konu şu: Türkiye her zaman AB üyelik hedefini bir stratejik hedef olarak koydu. Cumhurbaşkanı”mız yakın zamanda hatta yanlış hatırlamıyorsam dün tekrar dile getirdi. Çalışmalarımız da bu yönde fakat şunu söylüyoruz: AB”nin özellikle 2009″dan sonraki Türkiye”ye karşı, ortaklık konseyinin aldığı bazı kararlarla da alakalı konudan artık yeni bir döneme girmesi lazım. Türkiye yönetilecek bir ülke değil. Türkiye bir yere geldiğinde, bir topluluğun içerisine, bir kurumun içerisine girdiği zaman katkı veren, o katkıyı da en üst seviyeye taşıyabilen bir ülke.”
Ukrayna Savaşı, Gazze”deki durum, Suriye ve Kafkasya”daki gelişmelerle ilgili Avrupa Birliği veya kıtasından Cumhurbaşkanı Erdoğan”ın fikrinin sorulduğunu kaydeden Kılıç, “Türkiye olarak ortaya koyduğumuz siyasette, duruşta, sanayimizin gelişmesinde, Kovid sonrasındaki dönemde hızlı toparlanmayla ilgili süreçler içerisinde Avrupa”ya da belli noktalarda örnek olmuş bir ülkeyiz.” ifadelerini kullandı.
Kılıç, “AB”nin, ABD”den tamamen bağımsız şekilde kendini silahlandıracak yeterli parası ve teknolojisi var mı?” sorusunu, “Olduğunu zannetmiyorum. NATO çerçevesindeki çalışmalarda, yoğun bir şekilde işbirliği içerisinde birbirine bağlılık olarak gelişmiş bir savunma sanayi var. Avrupa şirketleri veya Avrupa sanayisi belli unsurlarda daha öne çıkmış olabilir ama temel yapıya baktığınız zaman tabii ki Amerikan savunma sanayisinin gerçekten ağır bir üstünlüğü söz konusu. Ama şu da bir gerçek, o yüksek üstünlükten konuşurken ABD, Ukrayna Savaşı esnasındaki bazı konularla alakalı desteği ABD sınırlarının dışında aradı. Kendisi bazı kabiliyetler konusunda müttefiklerine döndü.” şeklinde yanıtladı.
Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü Nacho Sanchez Amor”un, Türkiye”nin AB müzakerelerine ilişkin yorumlarını ve “Türkiye, S-400″lerden vazgeçmeli.” sözlerini yorumlayan Kılıç, şunları söyledi:
“Mutlaka yapılması, çalışılması gereken teknik konular vardır. Biraz acele verilmiş yanıtlar diye düşünürüm. Çok klişe olarak, alışılmış, 3-4 sene öncesinin yaklaşımlarının içerisinde, hala onları ortaya koymakla ilgili bir yaklaşım olabilir. O, birtakım şeyleri kendi açısından, penceresinden söylemeye çalışıyor ama dünya çok hızlı gelişiyor. Tabii ki bizim de Avrupa Birliği süreciyle alakalı yapmamız gereken, atmamız gereken bazı adımlar olabilir. Onların da atması gereken adımlar var: Gümrük Birliğinin yenilenmesi, vize konularındaki yaşanan gelişmeler, bununla beraber savunma sanayindeki gelişmeler, tarım alanındaki gelişmeler.”
Kılıç, Gazze”de bir yılı aşkın süredir yaşanan katliamı gözleri yaşlı bir şekilde takip ettiklerini belirterek, “Avrupa Birliği, Avrupa kurumları ve bazı dünya ülkeleri oradaki insanlık dramına karşı çok yetersiz bir sınav verdiler.” diye konuştu.
“Tüm dünyanın hedefi, herhangi bir şekilde silahların ateşlenmemesi”
Hamas ile İsrail arasındaki ateşkes süreciyle ilgili değerlendirmelerde bulunan Kılıç, “İsrail”le Hamas arasında, Gazze arasında ve Filistinlilerle genel anlamda süreç bir hızlanıyor, bir yavaşlıyor. Tabii buradaki hedef, ümit ediyorum ki tüm dünyanın hedefi, herhangi bir şekilde silahların ateşlenmemesi. Yani ateşkesin sürmesi. Geleceğe yönelik olarak da burada oluşacak sürecin sonunda iki devletli çözüme gidecek olan yolun açılması. Şu an için çok zor bir hedef ama birinci elde etmemiz gereken, ateşkes var olduğu sürece bunu muhafaza etmek, sürdürmek. Burada herkesin üzerine bir görev düşüyor ama en büyük görev de yani açık söylemek lazım, Amerika Birleşik Devletleri”nin üzerinde.” şeklinde konuştu.
Kılıç, ABD Başkanı Donald Trump”ın “Gazzelilerin zorla yerinden edilmesi” planıyla ilgili soru üzerine, bütün dünyanın bir ses olduğunu ve Gazzelilerin Gazze”den başka bir yere gitmesinin kabul edilemeyeceğine dair fikir birliği bulunduğunu söyledi.
Kendilerinin de muhataplarına bunun olmaması gerektiğini söylediklerini dile getiren Kılıç, “Gazze onların memleketidir, vatanıdır, yuvalarıdır. Onların oradan hiçbir şekilde başka bir yere gitmeyeceğinin de artık tüm dünya tarafından kabul edildiğini düşünüyorum. Zaten yapılan açıklamalar da bunu gösteriyor.” ifadelerini kullandı.
Kılıç, Azerbaycan ve Ermenistan barış anlaşması metninin tamamında uzlaşı sağlanmasıyla ilgili görüşlerinin sorulması üzerine, söz konusu uzlaşının olumlu bir adım olduğunu ama sonuç itibarıyla sürecin devam ettiğini kaydetti.
Azerbaycan topraklarının 30 yılı aşkın bir süredir işgal altında olduğunu anımsatan Kılıç, bir daha bunun olmaması için gerekli adımların atılması gerektiğini, en kısa süre içerisinde sürdürülebilir, kapsamlı bir barışın inşasını ümit ettiklerini belirtti.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Source:
Hüseyin Gülerce yazdı: Türkiye, temkinli iyimserlik ile Şam”da…
Şam yönetimi ile Suriye Demokratik Güçleri (SDG) arasında varılan 8 maddelik anlaşma/sözleşme, Türkiye açısından yeni bir dönemi işaret ediyor.Suriye”nin kuzeyinde sınırımızda “teröristan devleti” kurdurmama kararlılığımız, şimdi başka bir zemine kaydı. Bütün idarî kadroları PKK tarafından oluşturulmuş SDG, ABD”nin himayesinde yeni Suriye yönetiminin içine girme hevesinde.Anlaşmanın 4. Maddesine göre Suriye”deki tüm askeri kurumlar, Suriye devletinin idaresine entegre edilecek.Bu nasıl olacak?ABD askerleri tarafından eğitilmiş, silahlandırılmış, organize olmuş bölücü terör örgütü PKK, isim değiştirmiş bile olsa Türkiye düşmanlığından, “Kürdistan” emelinden vazgeçmiş mi olacak?Başında bin türlü gaile olan, içte derdi çok, dışta problemi çok Şara yönetimi, bu ihanet yapısını nasıl zapturapt altına alacak?Üstelik ABD, kendi eliyle büyüttüğü, bölgeye yerleştirdiği SDG”yi (PKK”yı) şimdi bir anlaşma ile yeni Suriye yönetiminin içine koyuyor.Artık Suriye”nin idari yapısı içinde ABD yapımı yeni organizasyon mu olacak?Şara yönetiminin ABD, İran, İsrail ve Rusya tarafından baskı altına alındığı bir sırada sulh yolunu seçmesi tabii ki anlaşılır.Esad rejimine yakın olan Nusayrilerin yaşadığı Lazkiye ve Tartus”ta askerlere kurulan pusu bir provokasyondu ve ardından kanlı olaylar yaşandı. Şara yönetimi, kalkışmayı kısa sürede bastırdı.CHP ne yaptı? Sorumsuzca ve ihanete denk bir tutumla, “Alevi yurttaşlarımız katlediliyor” diye tahrik ve kışkırtmalarda bulundu.Şara yönetimimin güvenlik, istikrar ve huzuru sağlamada işi hiç kolay değil.Düşününüz başkent Şam”a günde 1 saat elektrik verilebiliyor.Ekonomik sıkıntılar, alt yapı zarureti, iç barışı getirecek bir Anayasa ve kucaklayıcı bir Bakanlar Kurulu teşkil edilmesi gibi öncelik bekleyen meseleler varken bir de Kuzey”de ABD”nin kontrolündeki SDG”ye yönelik askerî tedbirler almak kolay değil…Türkiye, Suriye”nin kuzeyindeki potansiyel PKK tehdidinin ve tehlikesinin yeni şartlarda azalmadığının elbette farkında. Bu yüzden temkinli bir iyimserlik içinde.Zor durumdaki Şara yönetimine de en baştan beri verdiği desteği asla azaltmayacak.Türkiye”nin nasıl da zor duruma düşürüldüğü yaygarasını yapan şom ağızlara inat, dün Şam”a çok önemli bir ziyaret gerçekleştirdik.Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler ve MİT Başkanı İbrahim Kalın, Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara tarafından başkent Şam”da kabul edildi.Görüşme, yaklaşık 3 saat sürdü.Bilinen ve ortaya yeni çıkan bütün problemlerin ele alındığı muhakkak.Şara yönetimi şu hakikati iliklerine kadar yaşıyor: Suriye ile ilişkilere; kardeşlik hukuku, komşuluk hukuku, samimiyet ve güvenilir olma açısından sadece Türkiye bakıyor.Türkiye, Suriye”nin gerçek dostu olarak gönlünü açıyor, varını yoğunu ortaya koyuyor.Yeni Suriye meselesi, tam da içeride terörsüz Türkiye çabalarına denk geldi.Cumhurbaşkanı Erdoğan, dün Meclis”te, TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş”un ev sahipliğinde düzenlenen iftar programında milletvekilleriyle bir araya geldi.Bu konuyu yeniden gündeme getirdi.Terörsüz Türkiye hedefiyle yürüttükleri çalışmalarda Meclis”teki siyasi partilerin de katkılarıyla kısa sürede kayda değer mesafe alındığını söyledi. İmralı”dan gelen 27 Şubat tarihli çağrı ile terörsüz Türkiye girişiminde kritik bir eşiğin daha suhuletle aşıldığını vurgulayan Erdoğan, şöyle konuştu:”Çok fazla uzamadan, fitneye, gerilime, provokasyona, hiçbir aşırılığa mahal vermeden, işi yokuşa sürme gibi cambazlıklara tevessül etmeden inşallah beklenen neticenin süratle alınacağı kanaatindeyim. Bizim gayemiz ilk günden beri son derece açıktır. Türkiye”nin 40 yıldır ayağına bağ olan, askeri, polisi, jandarması, kamu görevlisi ve siviliyle on binlerce insanımızın hayatını kaybetmesine yol açan bir musibetten kalıcı ve kati olarak kurtulmayı hedefliyoruz. Bununla birlikte böyle bir ihtimalin her geçen gün güçlenmesinden endişe duyanlar olduğunu, 40 yıllık terör belasının kökünün kurutulmasını, sivil siyasetin zemin kazanmasını istemeyenler olduğunu da çok iyi biliyoruz.”Aziz milletimiz; CHP”nin, Suriye üzerinden Alevi-Sünni ayrımı fitnesinin kazanına odun taşıdığını çok iyi biliyor…
Source: Hüseyin Gülerce
Coşkun Başbuğ yazdı: Suriye”de Türkler
Cumhurbaşkanı Ahmet Şara ve terör örgütü SDG”nin sözde lideri Ferhat Abdi Şahin imzaladıkları mutabakatla Suriye”de yeni bir dönemin kapısını araladılar. Anlaşmanın zamanlamasına bakıldığında imzaların inanılmaz kritik bir anda atıldığını görüyorsunuz.İçeriğine bakıldığında ise Türkiye ve Suriye”nin isteklerini kapsadığını anlıyorsunuz.Ortaya çıkan manzara her şey yolunda gibi görünüyor ancak böyle de görünse işin esası süreç ihtiyatla yaklaşılması gereken bir süreç. Zira hayati kırılmaların yaşanacağı bu süreçte sahanın nasıl şekilleneceğini, neyin nasıl yol alacağını kestirmek mevcut koşullarla oldukça zor. Tüm bunlardan dolayı kamuoyunun olası gelişmelerle ilgili birtakım endişeleri var.Üstelik sadece bizler değil bölgede bulunan tüm aktörler ihtiyatın çok daha ağır bastığı bir iyimserlik içinde. Bu son derece haklı bir duygu zira Suriye yaklaşık yarım asırdır sürekli terörize edilen, bütün istihbarat teşkilatlarının at koşturduğu inanılmaz kirli bir coğrafyaya dönüştü. Böylesine kirlenmiş ortamlarda her şeyi kolaylıkla halletme ihtimali oldukça düşüktür.Peki Nasıl Olacak… Endişelerde bunun için ya… Nasıl olacak?Sürecin biraz sıkıntılı olacağını tahmin etmek için uzman olmaya gerek yok çünkü konu hakkında bilinmezlikler çok. Millî Savunma Bakanlığımız konu ile ilgili yaptığı açıklamada bu bilinmezlikler yüzünden şunları söyledi;”Anlaşmanın nasıl uygulanacağına ve sahaya yansımalarına bakacağız.” Evet manzara bu, ortam sisli olduğu için yapılacak tek şey sürekli takip. Böylesi sisli bir ortamda çok net görülen bir şey var ki o da bu kervanın yolda düzüleceğidir.Zurnanın zırt dediği yer tam da burası. Evet uygulamaların nasıl olacağı hususu takip edilmesi gereken ciddi bir risk.Yazı Baki Kalır… Süreci bekleyen olası riskleri, uygulamada yaşanabilecek aksaklıkları testi kırılmadan önce bana ayrılan bu köşede muhtelif zamanlarda yazarak sıralayacağım. Neden yazarak sıralayacağım?Anadolu”nun çok sevdiğim sözlerinden biridir. “Söz uçar, yazı baki kalır.” .Bu kısacık cümle anlayana çok şey anlatır. Ben de ileride sorun yaşanabilecek risk gördüğüm hususları baki kalması maksadıyla burada bahse konu yapacağım.Olası Riskler… Sıralamaya geçmeden bir hususu hatırlatmakta fayda görüyorum. Asla hatırdan çıkarılmamalıdır ki Suriye içinde ve dışında pusuya yatmış çok ciddi bir ihanet şebekesi halen aktif durumdadır.Bunlar fırsatı bulduğu an süreci sabote etmek için ellerinden geleni yapacakladır.Bu hususu asla hatırdan çıkarmamalıyız. Bu gerçeklerle birlikte gelelim risklere… Yeni Kabine Oluşuyor… Medyaya düşen haberlere bakıldığında Şara”nın kabineyi yenileme çalışmaları sona gelmiş vaziyette. Kamuoyuna servis edilen haberlere göre Şara”nın oluşturacağı kabineye çok yeni isimler geliyor.Yine gazetelerde yer alan haberlere göre isimler Suriye”de mevcut etnik ve mezhepsel yapılardan belirlenmiş.Kısa sürede açıklanması beklenen kabine Hristiyan, Dürzi, Nusayri, Arap ve Kürt isimlerden oluşuyor. Aynı zamanda kabinede bir kadının da yer alacağı konuşuluyor.Bu konuyu yazıya konu etmemin nedenine gelince…TÜRKLER Kırgın…Suriye”nin yeni siyasi oluşumunda, yeni oluşan kabinede, yukarıda da görüldüğü gibi Suriye Türklerinin olmaması, adının geçmemesi, Suriye”de bulunan Türk kardeşlerimiz arasında derin bir kırgınlığa yol açmış durumda. Suriye”de görüştüğüm Türk kardeşlerim; rejim yıkıldığında geçiş hükümetinin tüm dünyaya yeni Suriye”de herkesin temsil edileceği bir devlet düzeninin kurulacağını söylediğini hatırlattılar. Bu konuda çok şey söylenmesine rağmen yeni kabinede ve bugüne kadar oluşturulan geçiş hükümetinde bir tek Türk”ün olmamasının onları çok üzdüğünü söylüyorlar. Oysa Suriye”de Türkler etnik dağılımda Arap ve Kürtlerden sonra üçüncü büyük çoğunluk durumunda.Demografik yapıya bakıldığında Suriye nüfusunun %75 i Arap, %8″i Kürt, %7 si Türk nüfusundan oluşmakta. Eğer amaç herkesin temsil edildiği bir Suriye ise, eğer amaç “Suriyelilik” kavramı ise Türk Kardeşlerimizin de muhakkak sistemin içinde yerini alması, temsil kabiliyetini kazanmaları gerekir.Randevu alamadıkları için görüşemeyen Suriyeli Türklerin Şara ile muhakkak görüştürülmesi gerekir ki yara derinleşmesin, yara kangrene dönüşmesin. Benden söylemesi…
Source: Coşkun Başbuğ
Türkiye ve dünya gündemi
1- Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Milli Savunma Üniversitesi”nde Çevrimiçi Liderler Toplantısı”na ve Haliç Kongre Merkezi”nde düzenlenecek Devlet Himayesindeki Çocuklarımızla İftar Programı”na katılacak.
(İstanbul/13.00/19.17) (Fotoğraflı-Görüntülü)
2- TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, ÖNDER İmam Hatipliler Derneği Geleneksel İftarı”na iştirak edecek.
(İstanbul/19.17) (Fotoğraflı-Görüntülü)
YASAMA YÜRÜTME SİYASET
1- Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, Valiliği ziyaret edecek, İş İnsanları ile İstişare Toplantısı”na ve vefa iftarına katılacak.
(Aydın/15.30/17.00/19.24) (Fotoğraflı-Görüntülü)
2- AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Geleneksel AK Parti Yalova Vefa İftarı”na iştirak edecek.
(Yalova/19.00) (Fotoğraflı-Görüntülü)
3- MHP Genel Başkan Yardımcısı İzzet Ulvi Yönter, partisinin İstanbul İl Teşkilatının iftarına katılacak.
(İstanbul/19.00) (Fotoğraflı-Görüntülü)
4- AK Parti Genel Sekreteri Eyyüp Kadir İnan, Pınarhisar Belediyesini, partisinin Pınarhisar İlçe Başkanlığını, Kırklareli İl Başkanlığını ziyaret edecek, vefa iftarında yer alacak.
(Kırklareli/17.00-18.30) (Fotoğraflı-Görüntülü)
EKONOMİ FİNANS
1- Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, İstanbul Teknik Üniversitesi Mühendisliğe Hazırlık Kulübü 20. Yıl Özel Oturumuna ve Halkalı-İstanbul Havalimanı Metro Hattı şantiyesi işçileri ile iftara iştirak edecek.
(İstanbul/11.45/19.17) (Fotoğraflı-Görüntülü)
DÜNYA DİPLOMASİ
1- İsrail ile Hamas arasında Gazze”de yürürlüğe giren ateşkes ile esir takası süreci kapsamındaki gelişmeler izleniyor.
(Gazze/Kudüs) (Fotoğraflı-Görüntülü)
1- Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak, Karaağaç Stadı ile Peykler Medresesi Genç Ofis”in açılış törenlerine katılacak.
(Edirne/17.00/17.30) (Fotoğraflı-Görüntülü)
2- Trendyol Süper Lig”in 28. haftasına Gaziantep FK-Bellona Kayserispor, Kasımpaşa-Corendon Alanyaspor, RAMS Başakşehir-Trabzonspor ve TÜMOSAN Konyaspor-Beşiktaş maçlarıyla devam edilecek.
(Gaziantep/13.30/İstanbul/16.00/20.30/Konya/20.30) (Fotoğraflı-Görüntülü)
3- Trendyol 1. Lig”in 30. haftası, Manisa FK-Siltaş Yapı Pendikspor, Central Hospital Ümraniyespor-Geosis Boluspor, MKE Ankaragücü-Alagöz Holding Iğdır FK ve Sakaryaspor-Fitmens Gömlek Yeni Malatyaspor karşılaşmalarıyla sürecek.
(Manisa/13.30/İstanbul/16.00/Ankara/Sakarya/20.30) (Fotoğraflı)
4- Nesine 2. Lig”in 27. haftası, gruplarda oynanacak 4 maçla başlayacak.
5- Nesine 3. Lig”in 24. haftası, gruplarda yapılacak 4 müsabakayla başlayacak.
6- Türkiye Sigorta Basketbol Süper Ligi”nin 21. haftası, Karşıyaka-Onvo Büyükçekmece Basketbol, Beşiktaş Fibabanka-Galatasaray ve Fenerbahçe Beko-Manisa Basket maçlarıyla başlayacak.
(İzmir/15.30/İstanbul/18.00/20.30) (Fotoğraflı)
7- ING Kadınlar Basketbol Süper Ligi”nde normal sezonun 26. ve son haftasına, Galatasaray Çağdaş Faktoring-Emlak Konut müsabakasıyla devam edilecek.
(İstanbul/15.00) (Fotoğraflı)
8- SMS Grup Efeler Ligi”nde 26. hafta karşılaşmaları oynanacak; RAMS Global Cizre Belediyespor-İstanbul Gençlikspor, Spor Toto-ON Hotels Alanya Belediyespor, Ziraat Bankkart-Halkbank, Bursa Büyükşehir Belediyespor-Halkbank, Galatasaray HDI Sigorta-Altekma ve Arkas Spor-Fenerbahçe Medicana maçları yapılacak.
(Şırnak/12.00/Ankara/13.00/16.00/Bursa/İstanbul/İzmir/16.00) (Fotoğraflı)
9- Hentbol Kadınlar Süper Lig”de normal sezonun 18. ve son haftası, Üsküdar Belediyespor-Yenimahalle Belediyespor ve Anadolu Üniversitesi-Bursa Büyükşehir Belediyespor maçlarıyla başlayacak.
(İstanbul/14.30/Eskişehir/15.00) (Fotoğraflı)
10- Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi Olağan Genel Kurulu, Ataköy Olimpiyatevi”nde düzenlenecek.
(İstanbul/10.00) (Fotoğraflı-Görüntülü)
11- Formula 1 Dünya Şampiyonası”nın 2025 sezonu ilk ayağı Avustralya Grand Prix”sinde sıralama turları yapılacak.
(Melbourne/08.00) (Fotoğraflı)
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Source:
Hakan Fidan”ı tebessüm ettiren soru: “Sahada ana aktör müyüz?”
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, tv100 canlı yayınında genel yayın yönetmeni Deniz Gürel ve moderatör Başak Şengül”ün sorularını yanıtladı. Gündeme dair açıklamalarda bulunan Bakan Fidan, Türkiye”nin sahada ne kadar etkin olduğuna dair soruya gülümseyerek yanıt verdi: “Bazı tanımlamaları gözden geçirmemiz gerikiyor. Bir konuda menfaatinizi tanımlarsınız ve bu menfaatin hayata geçmesi sizin için önemlidir. Günün sonunda bizim için önemli olan ortaya koyduğumuz hedeflerin hayata geçmesi. Bu hayata geçerken ortaya çıkan sembolizm ve bunun üzerinden tartışma üretilmesi biraz fakir bir anlayış. Daha engin bir görüşe sahibiz. Bir de bunu yerel siyasetin gündemi haline getirdiğinizde buradan çıkış olmaz. Bizim bir yerde bir coğrafyada sonuç görmek istiyoruz bunun ortaya çıkması önemli. Türkiye”nin kendi bölgesinde politik vizyonu var. Politik vizyonumuz bölgedeki çatışmaların bittiği ve artık ekonominin kalkındığı bir vizyon. Bunlar olurken Türkiye”nin Suriye”de, Ukrayna”da, Kafkasya”da, Gazze”de görmek istediği neticeler çok önemli. Bunların hepsinde Türkiye”nin değişen ölçülerde rol aldığını söyleyebiliriz. Türkiye”de iç politikada sıkışmış olan unsurlar dış politikaya ilişkin birtakım dar cümleler söylüyorlar.” Bakan Fidan”ın diğer açıklamaları ise şöyle: Suriye ziyaretimiz önemli bir ziyaretti. Geçtiğimiz yılın 8 Aralığında Suriye”de yeni bir dönem başladı. Çok büyük bir tarihi fırsat getirirken Suriye halkı ve bölge için aynı zamanda birçok problemin de başlangıç noktası oldu. Yeni yönetim ve Suriye halkı arkasında ülkeyi yokluğa, imkansızlığa, açlığa bırakmış bir liderin kalıntısıyla baş başa kaldılar ve şu anda sistem kendini yeniden ayağa kaldırmaya çalışıyor. Hem uluslar arası toplumun hem de komşular olarak bizlerin her türlü desteğine ihtiyacı var. Bu bizlerin tarihi mesuliyetimiz. Modern bir devlet imkanını kullanarak onlara her türlü desteği götürmek önemli. Diğer taraftan Türkiye olarak bizim yaşamsal çıkarlarımız var, başta güvenliğimiz olmak üzere. Suriye”nin içinde bulunduğu şartları suistimal eden terör örgütleri vardı. O konuları görüşmek, mevcut gelişmeleri gözden geçirmek ve 2 ülke arasında gündeme gelmesi gereken diğer konular da var. Enerji ve yardım gibi… Bunların hepsini ele aldık. İyi ve verimli bir ziyaret oldu. Beraberinde Savunma Bakanımız ve MİT Başkanımız vardı. Bu konularda da detaylı görüşmeler yaptık. Ürdün ziyaretinin detayları Geçtiğimiz hafta Ürdün”deydik. Orada Türkiye”nin çerçevesini önceden oluşturduğu DEAŞ”a karşı mücadele platformunun temelleri atıldı. Suriye bunun önemli bir ayağı. Bununla ilgili görüşmeler yaptık. Yeni mekanizmanın teknik özellikleri ve birtakım parametrelere baktık. Ardından Şam yönetimi ile YPG arasında varılan anlaşmanın üzerinden geçtik. Bununla beraber bölgesel güvenlik konularına da yakından baktık. Suriye”de yaşanan çatışmaların kaynağı ne? Daha önce de bu konuya ilişkin provokasyon uyarısı yapmıştık. Bu ilk veya son da olmayacak. Bu türden provokasyonlara karşı idari ve siyasi tedbirler önemli. Bu provokasyon Nusayri kesimin provoke edilmesine yönelik bir proje olduğunu görüyoruz. Eski rejim unsurlarının bir tuzakla hükümet birliklerine saldırması belirli miktarda askeri öldürmeleri ve akabinde ortaya çıkan sivil unsurların da iki taraftan karıştığı bir konu. Özellikle Nusayri ve Sünni hassasiyetinin bulunduğu bir yerde yakın tarihinde bazı acıları yaşamış bir toplumun yaraları bu kadar tazeyken provokasyona bu kadar açık bir yaranın olduğu ortada. Yeni yönetim bu türden rövanşist bir tavra girmeyince, aklı selim, makul bir yaklaşım sergileyince bu sefer umduğunu bulamayan bazı çevreler provokasyonu kendileri örgütlediler. Bu provokasyonunun arkasında Şara yönetiminin bunların sorumlularının bulunacağı ve bu saldırıların hiçbir şekilde kabul edilmeyeceğine ilişkin yaklaşımı da oldukça önemliydi. Türkiye olarak da bizim baştan beri çağrımız bu. Anayasal çerçeve neticesinde bütün toplumsal kesimlerin birbirlerini kucaklaması gereken bir anlayıştan bahsediyoruz. Bizim bölgemizde çeşitli mezhep grupları var. Sünniler olduğu kadar Aleviliğin, Şiiliğin farklı mezhep grupları da var. Irak”taki 12 İmam Şiiliğinin, Suriye”deki Nusayriliğin veya Türkiye”deki klasik Bektaşi-Alevi geleneği… Bunlar birbirinden farklı özellikler ama günün sonunda diğer Sünni kesimden ayrıldıkları için buradan toptancı bir yaklaşımla bir mezhepçi ayrıma gidilmesi gündeme gelebiliyor. Bütün bunların üstüne çıkacak bir anlayış geliştirerek modern devletin toplumun bütün kesimlerini kucaklaması burada en öncelikli olan. Türkiye”de bazı çevrelerin ucuz bir siyaset dili kullanarak yakın çevremizde olan birtakım gelişmelerin aynasını Türkiye”ye tutması ve başka bir yerdeki gerilimi Türkiye”de bir taban bulmaya yönelik bir operasyona dönüştürmesi talihsiz bir yaklaşım. SDG”nin Suriye hükümetine katılması Bizim en baştan beri söylediğimiz şuydu: Yeni Suriye yönetiminin YPG işgaline ve korsanlığına son verecek inisiyatifi ele alması gerekiyor. Her zaman için yeni yönetime telkinimiz Suriye Kürtlerinin haklarının verilmesi. Esad döneminde bu malesef sağlanmamıştı. Şimdi böyle bir tarihi fırsat var. Buna mukabil bölgede gayriresmi olan terör faaliyetlerine bulaşan bütün denklem dışına çıkması hayatın normale dönmesi, bütün nüfuzların normal bir hayata dönmesi elzem. Artık 21″inci yüzyılda herkesin mutluluğu ve refahı yaşadığı bir dünyada hala sınırımızda silahların kan kusması kabul edilebilir bir şey değil. Bizim için hassas olan güvenliğe ilişkin konular var. Özellikle YPG ile ilgili olan konularda ileriye yönelik tezgahlar başta olmak üzere her şey gündemde olabilir. İyi niyetle imzalanmış olan bir anlaşma varsa gereği yapılsın. Fakat orada ileriye yönelik döşenmiş mayınlar olabilir. Türkiye olarak bunu yakından gözetliyoruz. İnşallah çok fazla kan dökülmeden sulh içinde normal hayata geçiş olur ve terör biter. Suriye”de Kürtlete otonomluk iddiaları Otonomi veya özerklik arayışına ilişkin bir taviz olduğunu düşünmüyoruz. Bu, çağdaş ve iyi bir şey de değil. Bizim coğrafyamızda hiç iyi değil. Birini otonom yaptığınızda ona zaten farklı muamele ediyorsunuz. Ben yıllardır bu dilin kime ne menfaat getirmeye çalıştığını hiç anlayamadım. Bu bir iyilik değil. Hiç kimsenin kendisini azınlık hissetmeden, eşit imkânlarla daha büyük bir refahın özel bir parçası olduğunu hissetmesi gerekir. Bizim coğrafyamızda bir grubu otonom yaparsanız, o geri kalan refahtan istifade edemez. Suriye’de yönetimin de böyle bir anlayışı yok. Oradaki Kürtlerin talebinin de ben bu yönde olduğunu düşünmüyorum. PKK tamamen tasfiye olacak mı? İmralı”dan yapılan çağrıyla örgütün kurucu liderinin örgütün kendisini feshetmesi zamanının geldiğini ve geçtiğini söyledi. Bu mevcut gerçeklerle de örtüşen bir konu. Umarız bu çağrıya örgüt kulak verir. Biz devlet olarak bunu zaten yıllardır söylüyoruz. Son 15 yıldır Türkiye”deki demokratik ortamın meyvelerini verdiği ortamı görmeyip hala eski metotlarla soğuk savaş dönemine devam eden bir yapının kendisini çoktan sorgulaması ve feshetmiş olması gerekirdi. Aslında 2013’te bu sürece girilmişti. Ama Suriye’deki birtakım fırsatları varmış gibi göstererek örgütü kandırdılar. O zaman aklını çelen bölgesel aktörlerin kimler olduğunu örgüt biliyor. Bu olayın mücadeleye bakan kısmında Türkiye 10 sene öncesine nazaran katbekat ileride. Bu süreçte geliştirdiğimiz yeni anlayışlar, teknolojiler var. Sadece terörle mücadeleye değil aynı anda birden fazla savaşın içinde olduk. Bugüne gelecek olursak yapılan çağrıya kulak verilmeli ve bunun tarihi bir fırsat olarak görülmesi ve örgütün kendisini feshetme sürecini başlatması gerekiyor. “Her türlü senaryoya hazırız” Biz yıllardır ne yapıyorsak onu yapacağız. Demokrasimizi sağlamlaştırmaya ilerletmeye devam edeceğiz ve en yıkıcı güçle düşmanlarımızla savaşacağız. Artık örgüt yöneticilerinin de İmralı’dan gelen çağrıya yanıt verip bundan kurtulması gerekiyor ki siyasi ayak da bir vesayetten kurtulsun. DEM uzun süredir bir vesayet altında siyaset yapmaya çalışıyor. Örgütün silahlı terör unsurlarının vesayeti altında siyaset yapmaya çalışan bir unsur var. Hiçbir zaman gerçek bir siyasi problemin ortada olduğunu söylemek mümkün olmuyor. Ben inanıyorum ki bu fırsat penceresini değerlendirirlerse Türkiye ve bölge için büyük bir açılım olur. Bunu değerlendirmeme yolunda bir adım atarlarsa, başkaları bunların aklını çelerse 2013’te çeldiği gibi kendi bilecekleri iş. Biz her türlü senaryoya hazırız. “Trump”ın adımları Avrupalıları panik hale getirdi” Financial Times’a verdiğim “Cin şişeden çıktı” söylemiyle kastettiğim şuydu: ABD’nin Avrupa ile ilişkilerde Ukrayna üzerinden gündeme getirdiği bazı argümanlar, söylemler ve hareketlerine bakınca Avrupalı aktörler için geri dönülemez bir noktaya girildiğini görüyoruz. Bu bizim özellikle bir senaryo olarak son birkaç yıldır belirli çevrelerde dillendirdiğimiz bir konuydu ama son 3 ayda bu ihtimalin çok hızlı şekilde hayata geçtiğini görüyoruz. Avrupalılar şunu görüyorlar: Uzun zamandır kendi güvenliklerini ABD’ye bağlamışlar. Bu ABD’nin koruyucu çemberini kaldırın her şeyin bozulacağı görülüyor zaten. Avrupalılar ama bunu uzun yıllar kendilerinin yaptığını düşündüler. ABD şimdi bu koruyucu şemsiyeyi çekebileceğini söyleyince Trump’ın attığı bu adımlar Avrupalıları daha da panik hale getirdi. Rasyonel çıkarımı yaparak kendi güvenliklerini yüzde 100 ABD’ye bağlayamayacakları yönünde karar verdiler. Orta ve uzun vadede ABD’nin sağladığı kabiliyetleri kendilerinin geliştirip artık ABD’den güvenlik konusunda bir bağımlılığı azaltmaya yönelik durum başladı. Cin şişeden çıktı, derken bunu kastettim.
Source: Internet Haber
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Uraloğlu balıkçılarla sahurda bir araya geldi
Bakan Uraloğlu ve İstanbul Valisi Davut Gül, Rumeli Feneri Su Ürünleri Kooperatifi Balık Satış Yeri ve Balık Lokali”nde balıkçılarla sahur yaptı.
Buluşmada balıkçıların görüş ve taleplerini dinleyen Uraloğlu, kendisine iletilen sorun ve isteklere ilişkin not aldığını ve gerekenin yapılması için çalışacağını söyledi.
Uraloğlu, balıkçılarla buluşmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirerek, denizlerin tuzlu sularında, rüzgarın ve dalgaların amansız mücadelesine göğüs gererek, ekmeğini kazanan balıkçıların, sadece bir mesleği icra etmekle kalmayıp aynı zamanda bir kültürü de yaşattığını belirtti.
Bakan Uraloğlu, balıkçılığın sadece bir geçim kaynağı değil, bir tutku ve sevda olduğuna işaret ederek, şunları kaydetti:
“Ülkemizin üç tarafının denizlerle çevrili oluşu, doğal göllerimiz, sayıları her geçen gün artan baraj ve göletlerimiz balıkçılık ve su ürünleri sektörümüz için önemli bir potansiyel oluşturuyor. Bu potansiyelin verimli şekilde kullanılması ancak modern balık avlama gemileri ve bu gemilerin emniyetle bağlandığı barınaklar ile buralarda görev yapan kalifiye personelin yetişmesiyle mümkündür. Bugün ülkemiz gemi siciline kayıtlı 46 bin 358 adet ticari gemi ve su aracı bulunmaktadır.
Bunlardan 21 bin 917 adeti yani yaklaşık yüzde 47″si balıkçılık faaliyeti göstermektedir. 150 groston ve üzeri balıkçılık faaliyetleri gösteren gemi ve su aracı sayımız 2017 yılında 279 iken bu sayı 2024 yılında 445″e çıkarak yüzde 59 artmıştır. Bu tekneler uluslararası sularda çalışabilecek kapasitededir. Ülkemizde, 361 açık deniz balıkçı gemisi kaptanı, 910 balıkçı gemisi kaptanı ve 12 bin 382 balıkçı gemisi güverte tayfası bulunmaktadır. Güçlü bir balıkçı gemisi personeli altyapısına sahibiz.”
“Tayfa ve kaptanların uzmanlık belgelerini 5 yılda bir yenileme zorunluluğunu kaldırdık”
Bakan Uraloğlu, mevzuatta yaptıkları değişiklikle balıkçı gemilerinde çalışacak tayfa ve kaptanların uzmanlık belgelerini 5 yılda bir yenileme zorunluluğunu kaldırdıklarını ve gemi güvenlik uzmanlık belgelerinden muaf tuttuklarını belirtti.
Yapılan çalışmalar hakkında bilgi veren Uraloğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Tüm güverte sınıfı gemi insanlarına talepleri halinde yeterliliklerine geri dönme hakları saklı kalmak üzere balıkçı sınıfı güverte tayfası yeterliliği ve süresiz denizde emniyet belgeleri düzenledik. Aynı zamanda sağlık raporu almalarına da kolaylık getirerek “sürücü olur” raporu düzenlemeye yetkili sağlık kuruluşlarından sağlık raporu alabilmelerine imkan tanıdık. Bu belgelerin diğer gemi insanlarında olduğu gibi iki yıl değil beş yıl süresince geçerli olmasını sağladık.”
Uraloğlu, yaptıkları düzenlemeler ile balıkçılar için çok önemli kolaylıklar sağladıklarına işaret ederek, bazı yeni düzenlemeler hakkında da balıkçılara bilgi verdi.
“Gemiadamları ve Kılavuz Kaptanlar Eğitim Ve Sınav Yönergesi”nde bu ay içinde bazı düzenlemelere gittiklerini dile getiren Uraloğlu, şu ifadelere yer verdi:
“Bildiğiniz üzere uluslararası denizde emniyet sertifikalarının beş yılda bir yenilenmesi için deniz hizmet şartı aramaktayız. Ancak bugüne kadar sertifikaların yenilenmesi için gerekli deniz hizmetinin Emniyet Yönetimi Sistemi bulunan gemilerde gerçekleşmesi zorunluydu. Kabotaj seferi yapan gemilerin çoğunda ise bu sistem bulunmamaktadır. Bu da kabotaj sefer sahasında hizmet veren tüm balıkçı gemilerinde, yük gemilerinde ve ticari yatlarda yapılan deniz hizmetlerini sertifika yenileme için kapsam dışında bırakmaktaydı. Her ne kadar balıkçı gemilerinde çalışan gemi insanları için balıkçı sınıfı yeterlilik belirlesek ve bu yeterlilikler için sertifika yenileme zorunluluğunu kaldırmış olsak da, mevcut gemici, usta gemici, güverte lostromosu hatta sınırlı vardiya zabitleri dahi yeterliliklerini balıkçı sınıfı yeterliliklere çevirmeden bu haktan faydalanamıyordu.”
“Yapacağımız düzenleme ile kabotaj sefer bölgesinde sınırlandırılmak kaydıyla tüm yeterliliklerde bulunan gemi insanlarımız ticari gemilerdeki hizmetleriyle denizde emniyet sertifikalarını kursa gitmeden veya sınava girmeden yenileyebilecekler.” diyen, Uraloğlu şöyle devam etti:
“Mevcut yeterliliklerini değişmek zorunda kalmadan balıkçı gemilerinde de çalışmaya devam edebilecekler. Örneğin kabotaj ve liman seferinde bulunan acente botlarında, ticari yatlarda, yük gemilerinde çalışan gemi insanları yeterlilik değişimine gerek kalmadan balıkçı gemilerinde de çalışabilecekler. Bu sayede balıkçı gemilerinde istihdam edilecek gemi insanı kaynağının da artacağını öngörüyoruz.”
“Balıkçı gemilerinin de Marmara Denizi”nde avlanma yapılabilecek alanları bu yıl içinde artırmış olduk”
Uraloğlu, “Denizcilik Genel Müdürlüğümüzce yapılan çalışma ile Marmara Denizi”nde bekleyen gemilerin, Ambarlı 2, 3 ve 4 nolu demirleme sahalarına, ihtiyaç halinde ise Yalova 1 ve 2 nolu demirleme sahalarına yönlendirilmesi ve bu sahalarda uygun alan varken, gemilerin Marmara Denizi”nde drifte yönlendirilmemesini talimatlandırdık. Böylece balıkçı gemilerinin de Marmara Denizi”nde avlanma yapılabilecek alanları bu yıl içinde arttırmış olduk.” bilgisini verdi.
Bakan Uraloğlu, verilen desteklere de dikkati çekerek, “ÖTV”siz yakıt işlemlerinin başladığı 1 Ocak 2004 tarihinden bugüne kadar tüm gemilere verilen 7 milyon 82 bin 905 ton yakıt desteğinin yaklaşık dörtte biri olan 1 milyon 756 bin tonunu balıkçı gemilerine verdik. Yine ÖTV”siz yakıt işlemlerinin başladığı tarihten bugüne kadar tüm gemilere verilen 15 milyar 453 milyon lira desteğin ise 4 milyar 134 milyon lirası balıkçı gemilerine yapıldı.” dedi.
“Balıkçı barınakları sayısını 400″e yükselttik”
Uraloğlu, “2002 yılında 302 tane balıkçı barınağı vardı, hepsini onardık ve çağa uygun hale getirdik. Deniz dibi taramalarını yaptık. Bunların yanında ülkemizin dört bir yanında yeni balıkçı barınağı inşa ettik. Balıkçı gemilerimizin hem av sezonu boyunca hem de diğer zamanlarda emniyetle sığındıkları ve gemilerini bağladıkları balıkçı barınakları sayısını 400″e yükselttik.” bilgisini paylaştı.
Tarlaağzı Balıkçı Barınağı, Çakıl Balıkçı Barınağı, Çayeli Balıkçı Barınağı, Faroz Balıkçı Barınağı ve Giresun Balıkçı Barınağı gibi 9 balıkçı barınağının yapım ve onarımına devam ettiklerini söyleyen Uraloğlu, “Bu yıl içerisinde de Sürmene Yeniay Barınma Yeri ve Alanya Balıkçı Barınağı Batı Rıhtımı İnşaatlarıyla, Dörtyol, Işıklı Konacık, Samandağ Çevlik ve Abana balıkçı barınaklarının onarım ihalelerini gerçekleştirmeyi ve yapımlarına başlamayı planlıyoruz. Rumeli Feneri ile ilgili Strateji ve Bütçe Başkanlığımızla görüşüp, yatırım alarak hedefimiz bu yıl içinde tamiratına ve onarımına başlamak.” şeklinde konuştu.
“2003”ten itibaren izlediğimiz akılcı politikalarla, 37 olan tersane sayımız 85″e yükselttik”
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, “2003”ten itibaren izlediğimiz akılcı politikalarla, 37 olan tersane sayımız 85″e yükselttik. Ülkemiz balık avlama gemilerinin inşasında ve bakım onarımlarında teknolojik alt yapısı ve sahip olduğu tecrübe ile küresel çapta önemli bir konumdadır. Bugün kendi ihtiyacı ölçüsünde inşa ettiği gemilerin yanı sıra bu gemilerin ihracatında da adından bahsettirmektedir.” değerlendirmesinde bulundu.
“Bugün Türkiye, dünya balıkçılığında en önde yer alan Norveç, İzlanda, İrlanda ve İngiltere gibi ülkelere balık avlama ve canlı balık taşıma gemileri ihraç etmektedir. Tersanelerimizde her geçen gün bir yenisini denize indiriyoruz. Bu bizim için gurur verici.” diyen Uraloğlu, konuşmasına şöyle devam etti:
“Son 4 yıllık zaman zarfında, tam boyu 12 metre ve üzerinde olan 186 balık avlama gemisinin inşası tamamlanmış olup 43″ünün ise inşasına devam edilmektedir. Bunun yanında, ülkemiz tesislerinde geçtiğimiz yıl 2 bin 352 balık avlama gemisine de bakım onarım işlemi uygulanmıştır. Ülkemiz tersaneleri sahip olduğu tecrübe, kapasite ve teknoloji sayesinde dünyanın ilk hibrit balıkçı gemisi ile 83,72 metre boyunda olan dünyanın en büyük canlı balık taşıma gemisini inşa etmişlerdir.
Ayrıca bugün ülkemizde tam boyu 108 metre olan balık işleme fabrika gemisi, 90 metrenin üzerinde balıkçı yardımcı gemileri ve 80 metre üzerinde balık avlama gemilerinin inşaları da yapılmaktadır. Bu gemiler, Kuzey Atlantik dahil olmak üzere kutup bölgelerinde balıkçılık operasyonları yürütebilecek, zorlu hava şartlarına uyum gösterebilecek şekilde inşa edilmektedir. Bunun yanında ülkemiz tersanelerinde, açık denizlerde faaliyet gösterebilecek yenilikçi dizayn kriterlerine uygun 78 metre boyunda açık deniz balık çiftliği dubası inşası da ihracat kalemlerimize eklenmek üzere devam etmektedir.”
Uraloğlu, “Özetle yeter ki siz dünyaya açılmak isteyin, biz sonuna kadar yanınızdayız. Sizlerin yolunu açmak, işlerinizi kolaylaştırmak için ne gerekiyorsa yapıyoruz, yapmaya da devam edeceğiz.” dedi.
Bakan Uraloğlu”na etkinlik kapsamında balıkçılar tarafından kemençe hediye edildi.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Source:
Sahil Güvenlik Komutanlığı Karargah Veri Merkezi hizmete alındı
HAVELSAN”dan yapılan açıklamaya göre, Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanlığı (SSB) koordinasyonunda, 15 Eylül 2021 tarihinde IDEF”te Sahil Güvenlik Komutanlığı ile HAVELSAN arasında sözleşmesi imzalanan SahilNET Projesi”nin önemli aşamalarından biri tamamlandı.
HAVELSAN tarafından Sahil Güvenlik Komutanlığı”nda milli imkanlarla tasarlanan Sahil Güvenlik Komutanlığı Karargah Veri Merkezi”nin açılış töreni gerçekleştirildi.
SahilNET Projesi kapsamında, Sahil Güvenlik Komutanlığı”nın karargah dışındaki taşra birliklerinde de mevcut projeden elde edilen tecrübelerle benzer veri merkezi/sunucu odası altyapılarının kurulması hedefleniyor.
Açıklamada veri merkezi açılışı törenindeki değerlendirmelerine yer verilen Sahil Güvenlik Komutanı Koramiral Ahmet Kendir, komutanlığın son yıllarda birçok bakımdan büyüdüğünü, bu büyümenin yeni teknolojik ihtiyaçları doğurduğunu ve bu ihtiyaçlar kapsamında devreye alınan Karargah Veri Merkezi”nin son derece önemli olduğunu vurguladı.
Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkan Yardımcısı Mustafa Murat Şeker de Sahil Güvenlik Komutanlığı”nın teknolojik ihtiyaçları için Başkanlık olarak her zaman hazır olduklarını belirterek, SahilNET projesinin bu ilk fazının başarıyla tamamlanması nedeniyle mutlu olduklarını dile getirdi.
HAVELSAN Genel Müdürü Mehmet Akif Nacar, Sahil Güvenlik Komutanlığı”nın yeni nesil teknolojilerle donatılması amacıyla farklı alanlarda hizmet verdiklerini, SahilNET projesiyle sistemler arasında tam ve bütüncül bir veri yönetim modeli oluşturmayı hedeflediklerini ifade etti.
Açıklamaya göre, SahilNET projesinde veri merkezleri dışında birçok yazılım yerli olarak kullanılacak.
HAVELSAN”ın evrak ve doküman yönetim sistemi EVRAKA, yeni nesil kurumsal kaynak yönetim sistemi KOVAN, hesap yönetim sistemi LİMAN, coğrafi bilgi sistemi KAŞİF, iş zekası yazılımı DATA PLATO, veri diyotu ürünü DATAFLOWX ile KAREL VOIP santrali proje kapsamında kullanacak yerli ürünler olacak.
2,5 milyon satır kod yazılması öngörülen SahilNET projesi kapsamında, 35 modüllük bir yazılım geliştirilecek, müstakil bir ağ kurulumu olacak, donanımlardan, yazılımlardan ve veri merkezlerinden müteşekkil büyük bir yapı oluşturulacak.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Source:
Güney Kore”nin nükleer hedefleri, ABD”nin “hassas” listesine girdi
ABD Enerji Bakanlığı, Güney Kore”yi “hassas” ülkeler listesine eklediğini açıkladı. Bu karar, Güney Kore Devlet Başkanı”nın kısa süreliğine sıkıyönetim ilan etmesinden sonra Güney Kore”nin nükleer silah geliştirme ihtimalinin artmasından sonra alındı.
Bakanlık, kararın Ocak ayında Biden yönetimi tarafından verildiğini ve yeni Başkan Donald Trump”ın bu karardan dönmeyeceğini belirtti. Yetkililer, bu adımın Güney Kore ile bilim ve teknoloji alanındaki iş birliğine yeni kısıtlamalar getirmediğini vurguladı.
Hassas ülkeler listesi kapsamında yapılan değişikliklerin 15 Nisan”da yürürlüğe girmesi bekleniyor. Güney Kore Dışişleri Bakanlığı, konuyu ciddiyetle ele aldıklarını ve Washington ile yakın temas halinde olduklarını açıkladı.
Bakanlık tarafından yapılan açıklamada, “Güney Kore ile ABD arasındaki enerji, bilim ve teknoloji iş birliğinin olumsuz etkilenmemesi için aktif müzakereler yürüteceğiz” denildi.
Enerji Bakanlığı’nın nükleer silah kapasitesine sahip olabilecek hassas ülkeler listesinde Çin, Tayvan, İsrail, Rusya, İran ve Kuzey Kore gibi ülkeler yer alıyor. 2017 tarihli bir belgeye göre, İran ve Kuzey Kore “terörist” olarak sınıflandırılıyor.
KUZEY”DEKİ TEHDİT, GÜNEY DE BOMBA TALEBİ OLDU
Güney Kore Devlet Başkanı Yoon Suk Yeol ve dönemin Savunma Bakanı Kim Yong-hyun, Pyongyang”ın silah programı nedeniyle ülkenin kendi nükleer silahlarını geliştirmesi gerekebileceğini dile getirmişti.
Yoon, geçen yıl Aralık ayında altı saat boyunca sıkıyönetim ilan etmiş ve vatana ihanet suçlamasıyla hakkında dava açılmıştı. Yoon, görevden alınması yönünde nihai kararı verecek olan mahkeme sürecinde yetkilerini kaybetti.
Ancak Yoon, 2023 yılında dönemin ABD Başkanı Joe Biden ile yaptığı bir anlaşmanın ardından nükleer silah geliştirme yönündeki söylemlerini yumuşatmıştı.
Anlaşmaya göre Washington, Seul’e bölgedeki olası bir nükleer kriz karşısında daha fazla güvenlik garantisi sundu. Seul ise Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Antlaşması”na bağlı kalacağını taahhüt etti.
Ancak bu taahhüt, ABD’nin savunma taahhütlerine yönelik şüpheleri tamamen ortadan kaldırmadı. Güney Kore’de nükleer silahlanma yanlısı söylemler devam etti.
Dışişleri Bakanı Ço Tae-yul, geçen ay yaptığı açıklamada nükleer silah seçeneğinin tamamıyla gözden çıkarılmadığının altını çizdi.
Ço, “Uluslararası ilişkilerin tahminlerden öte bir hale geldiğini göz önünde bulundurarak, tüm olasılıklara hazırlıklı olmamız gerektiği ilkesel bir yaklaşımdır” dedi.
Source: Haber Merkezi
Türkiye dahil 3 ülkeden Suriye hazırlığı! Bölgede kilit aktör olarak konumlanabiliriz
AA Akademi Müdür Yardımcısı Dr. Bilgay Duman, geçtiğimiz günlerde Amman”da gerçekleşen Suriye ve Komşu Ülkeler Toplantısı”nın önemini ve Türkiye”nin Orta Doğu”da istikrarın sağlanması için attığı adımları konu alan bir analiz kaleme aldı. Suriye”de yaşanan iç savaşın on yılı aşkın süre devam eden yıkıcı etkileri yalnızca Suriye”nin iç yapısını değil, komşu ülkelerin güvenlik mimarisini, ekonomik dengelerini ve jeopolitik hesaplarını da değiştirmişti. Ancak son dönemde bölgesel aktörlerin Suriye”ye yönelik yaklaşımlarında yeni bir sayfa açılmaya başlandı. Geçtiğimiz günlerde Amman”da gerçekleştirilen Suriye ve Komşu Ülkeler Toplantısı bu dönüşümün bir göstergesi olarak okunabilir. Yeni dönemde bölgedeki güçlerin ve uluslararası aktörlerin uzun süredir benimsediği izolasyon ve kriz yönetimi anlayışı yerine, pragmatik işbirliği ve entegrasyon eksenli yeni bir jeopolitik hat inşa ediliyor.Suriye”nin yeniden inşası ve güvenlik eksenli düzenlemeler artık sadece bir iç mesele değil. Türkiye, Ürdün, Irak, Lübnan ve Suriye”nin ortak bir bildiriyle terör örgütü DEAŞ”a karşı operasyon mekanizması kurma kararı alması, bölgenin güvenlik perspektifinin değiştiğini gösteriyor. Uzun yıllar boyunca farklı pozisyonlarda bulunan aktörler, artık ortak tehdit algısı üzerinden bir araya gelme noktasına ulaşıyor. Bu durumun birkaç temel nedeni var:1- Bölge ülkeleri için terör tehdidi artık yalnızca sınır bölgelerinde yaşanan bir mesele olmaktan çıkmış durumda. DEAŞ”ın yeniden yapılanma çabaları, bölgedeki radikal unsurların hareketliliği ve devlet otoritelerinin güç boşlukları nedeniyle yaşanan güvenlik zafiyetleri koordineli bir yanıtı zorunlu kılıyor. Türkiye, Irak ve Ürdün gibi ülkeler için sınır güvenliği ve düzensiz göçle mücadele birincil öncelik haline gelirken bu mesele Lübnan için istikrarsız ekonomik yapıdan daha büyük bir tehdide dönüşüyor.2- Amman toplantısının bir diğer önemli çıktısı, Suriye”nin devlet kurumlarının yeniden işlevsel hale getirilmesi üzerineydi. Zira, Suriye”de müesses nizamın, anayasal düzenin en ivedi şekilde inşa edilmesi gerekiyor. Bu nedenle, ülkenin bütününde herhangi bir idari ve güvenlik boşluğu bırakılmamalı. Nitekim “SDG” ile Şam yönetimi arasında imzalanan anlaşma, bunun en somut göstergelerinden biri. “SDG”nin devlet kurumlarına entegre edilmesi, merkezi otoritenin güçlendirilmesine yönelik önemli bir adım olarak okunabilir. Eğer bu süreç başarıyla tamamlanırsa, Suriye”nin federal bir yapıdan ziyade merkezi devlet modelini güçlendirdiği görülebilir. Bu noktada, bölge ülkelerinin Amman toplantısıyla mevcut yönetime destek vermesi de önemli.3- Ayrıca, Suriye yönetiminin savaş sonrası yıkımı onarmak için ekonomik kalkınmayı gerçekleştirmesi gerekiyor. Ancak Suriye ekonomisinin tek başına bu süreci finanse etmesi mümkün değil. Bu sebeple, Suriye”nin öncelikli olarak bölgesel aktörlerle daha fazla işbirliği yapması gerekiyor. Türkiye, Ürdün ve Irak, Suriye”nin ticaret yollarını yeniden işler hale getirmek için ekonomik ilişkileri güçlendirme arayışında. Bu noktada, Amman toplantısında verilen işbirliği mesajı oldukça önemli. DEAŞ konusunda kurulacak ortak mekanizmanın, güvenlik alanı dışında diğer konularda da işbirliği üreteceği açık.Bölgesel entegrasyon sürecinde dikkat çeken bir diğer gelişme ise Suriye”nin İslam İşbirliği Teşkilatına (İİT) dönüşü oldu. Suriye”nin 13 yıl önce askıya alınan üyeliği, 7 Mart”ta Cidde”de gerçekleştirilen 57 üyeli İİT toplantısında iade edildi. 2012″de iç savaş nedeniyle örgütten dışlanan Suriye”nin yeniden İİT”ye kabul edilmesi, Arap dünyasının Şam yönetimiyle normalleşme sürecini hızlandırdığının önemli bir işareti. Körfez ülkelerinin liderlik ettiği bu hamle Suriye”yi bölgesel diplomasiye geri kazandırma ve uluslararası meşruiyetini güçlendirme çabasının bir parçası olarak değerlendirilmeli.Suriye”nin bölgesel ve uluslararası arenaya entegrasyonu konusunda Avrupa Birliği”nden (AB) gelen son hamle de dikkate değer. AB Komisyonu, Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara”yı 17 Mart”ta Brüksel”de düzenlenecek bağış konferansına davet etti. Bu, AB”nin Suriye konusunda benimsediği politikada kademeli bir değişime işaret ediyor. Yıllardır Suriye”ye karşı siyasi izolasyonu destekleyen Batı”nın, yeni Şam yönetimiyle en azından insani ve ekonomik yardımlar çerçevesinde temas kurmayı değerlendirdiği görülüyor. Eğer bu süreç devam ederse, Suriye”nin uluslararası sahnede tekrar meşruiyet kazanması ve ekonomik toparlanmasına yönelik Batı”nın da dahil olduğu bir sürecin başlaması mümkün olabilir.- YENİ JEOPOLİTİK DENGE: İŞBİRLİĞİ Mİ, REKABET Mİ?Peki, bu entegrasyon çabaları ne kadar sürdürülebilir? Bölgesel aktörler arasında halen ciddi bir güven bunalımı olduğu açık. Özellikle İsrail”in bölgedeki saldırgan tutumunun devam etmesi, Suriye”deki farklı gruplara yönelik istikrar bozmaya yönelik hamleleri yeni Orta Doğu”da oluşan olumlu havayı bozucu bir etki yapıyor. Öte yandan, bölge denkleminde önemli bir etken olan İran”ın Suriye”ye yönelik mesafeli yaklaşımı ve vekil güçlerinin etkisi zayıflasa da hala bölgede var olma çabası endişe veriyor. Ancak son dönemdeki gelişmeler Suriye meselesinde artık yalnızca askeri çözümlere dayalı politikaların devrinin kapandığının göstergesi. Bu nedenle, mevcut saldırgan politikalarından vazgeçmesi en azından kısa vadede mümkün görünmeyen İsrail”e karşı, halihazırda bölgesel uyumun dışında kalan İran”ın bölgesel entegrasyon süreçlerine dahil olması çıkarına olabilecek.Nitekim Amman toplantısı, bölgesel entegrasyonun giderek daha fazla aktör tarafından bir zorunluluk olarak görüldüğünü ortaya koyuyor. Prensipte bu yeni sürecin başarısı, bölgesel aktörlerin işbirliğini ne kadar kurumsallaştırabileceğine bağlı olacak. Suriye”nin geleceği artık sadece Şam”ın değil, bölgesel ittifakların da meselesi. Yeni dönem, bölgesel entegrasyonun sınandığı bir süreç olacak.- BÖLGESEL ENTEGRASYONUN MİMARI: TÜRKİYEBölgedeki bu yeni entegrasyon sürecinde Türkiye”nin oynadığı rolü göz ardı etmek mümkün değil. Türkiye, yıllardır Suriye kriziyle en doğrudan yüzleşen ülkelerden biri oldu. Gerek milyonlarca Suriyeli mülteciye ev sahipliği yapması, gerek sınır güvenliği ve terörle mücadelede gösterdiği çaba Ankara”yı bölgesel dinamiklerin merkezine yerleştirdi.Ancak son yıllarda Türkiye”nin Suriye politikası, kriz yönetimi anlayışından çıkıp uzun vadeli bölgesel entegrasyona odaklanmaya başladı. Amman toplantısında Türkiye”nin aktif rol alması, DEAŞ ile mücadelede işbirliği mekanizmasına öncülük etmesi ve Suriye”nin yeniden inşa sürecine destek vermesi, bu liderliğin somut göstergeleri arasında yer alıyor. Türkiye, bölgede sadece güvenlik kaygılarıyla hareket eden bir aktör değil; aynı zamanda bölgedeki istikrarı sağlayacak diplomatik adımları atan, ekonomik entegrasyonu teşvik eden bir güç olarak öne çıkıyor. Türkiye, nisanda ikincisi yapılması planlanan Suriye ve Komşu Ülkeler Toplantısı”na da ev sahipliği yapacak.Önümüzdeki dönemde Türkiye”nin Suriye ile doğrudan temaslarını artırması, güvenlik işbirliğini daha da kurumsallaştırması ve bölgesel aktörlerle ekonomik entegrasyonu derinleştirmesi bekleniyor. Ankara”nın bu sürece liderlik etmesi, yalnızca kendi ulusal güvenliği açısından değil, Orta Doğu”daki yeni dengelerin inşası bakımından da kritik bir öneme sahip olacak. Eğer bu entegrasyon çabaları başarıya ulaşırsa, Türkiye yalnızca bölgesel güvenlik sağlayıcısı olarak değil, aynı zamanda Orta Doğu”da yeni bir düzenin inşasında kilit bir aktör olarak konumlanabilir.Suriye Cumhurbaşkanı Şara mesajı İdlib”den verdi: Sadece biraz sabredinAskeri ve politik gücümüzün farkına vardılar: Türkiye boşluğu dolduruyorDev projede kritik hamle! Bakan Uraloğlu: Suriye”yi de bağlayabiliriz
Source: Www.star.com.tr
Trump Putin”in yalancısı oldu: Kuşatılma iddialarına Ukrayna”dan jet yanıt
ABD Başkanı Donald Trump, Rus ordusunun Kursk bölgesinde binlerce Ukraynalı askeri kuşattığını ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’den onların hayatlarını bağışlamasını istediğini söyledi.
Ancak Ukrayna ordusu ve bölgede savaşan askerler bu iddiayı reddetti. Ukrayna, geçen yaz düzenlediği ani saldırı sırasında ele geçirdiği topraklardan çekildiğini kabul etti, ancak birliklerinin kuşatma altında olmadığını vurguladı.
Ukrayna ordusu, geri çekilmeyi güvence altına almak için takviye birlikler gönderdi. Bu sürecin birkaç gündür devam ettiğini belirten yetkililer, operasyonun planlandığı şekilde ilerlediğini söyledi.
Ancak Beyaz Saray, Trump’ın özel elçisi Steve Witkoff’un Moskova’da Putin ile görüşmesinin ardından farklı bir iddia sundu.
Trump, Truth Social platformunda yaptığı paylaşımda, “Dün Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile mükemmel ve verimli görüşmeler yaptık. Bu korkunç ve kanlı savaşın sonunda biteceğine dair güçlü bir ihtimal var. Ancak şu an, tam da bu anda, binlerce Ukraynalı asker Rus ordusu tarafından tamamen kuşatılmış durumda ve çok kötü bir pozisyondalar” dedi.
Ancak Trump, bu iddiasının arkasını herhangi bir kanıtla doldurmadı. Diğer yandan Ukrayna askerleri, Kursk bölgesinden nizami bir şekilde çekildikleri görüntüleri paylaştı.
PUTİN”İN İDDİASININ AYNISI
Putin, önceki gün Belarus Devlet Başkanı Aleksandr Lukaşenko ile düzenlediği ortak basın toplantısında benzer bir iddiada bulunmuştu.
Rus lider, Ukraynalı askerlerin Kursk bölgesinde “tüm teçhizatlarını bıraktıklarını” ve bölgenin fiziksel olarak kuşatılacağını söyleyerek, “Ya ölürler ya da teslim olurlar” ifadelerini kullandı.
Trump, Putin’in açıklamalarını tekrarlayarak, “Başkan Putin’den askerlerin hayatlarını bağışlamasını ısrarla talep ettim. Bu, İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana görülmemiş bir katliam olur. Tanrı onları korusun” dedi.
Ukrayna Genelkurmay Başkanlığı, Trump’ın açıklamalarını yalanladı ve Rusya’nın bu tür iddiaları siyasi baskı amacıyla yaydığını belirtti.
Genelkurmay sözcüsü, “Ukrayna birliklerinin Kursk bölgesinde düşman tarafından kuşatıldığına dair iddialar gerçeği yansıtmamaktadır. Bu iddialar Rusya tarafından siyasi amaçlarla ve Ukrayna ile müttefiklerine baskı oluşturmak için üretilmektedir” denildi.
Açıklamada, Ukrayna güçlerinin daha avantajlı savunma hatlarına çekildiği, operasyonel görevlerini sürdürdüğü ve herhangi bir kuşatma tehdidi olmadığı ifade edildi.
SAVAŞAN ASKERLER İDDİAYI REDDETTİ
Bölgede savaşan Ukraynalı askerler de Trump’ın açıklamalarının gerçeği yansıtmadığını belirtti. Kursk bölgesinde görev yapan Artem Kariakin, “Ruslar, bizi tam anlamıyla kuşatmaya alabilmiş değil. Bunun için hamle yapıyorlar, ancak direniş gösteriyoruz. Çoğu birlik, durumun kötüleşmesi ihtimaline karşı güvenli şekilde geri çekildi” dedi.
Ukraynalı bir başka asker, Trump’ın iddialarına ilişkin kısa bir yanıt verdi: “Bay Trump o kadar fazla yanlış bilgi yayıyor ki kendisi hakkında yorum yapmayacağız.” Çekilen Ukraynalı askerlerden biri olan Vitalii ise bölgede hiçbir zaman binlerce askerin bulunmadığını belirtti ve “Üç ila beş kişilik küçük grupların kuşatıldığı oldu, ancak büyük çaplı bir kuşatma yaşanmadı” dedi.
Source: Haber Merkezi
Otomotiv devi Volkswagen, silah üretimi yapacak!
Alman otomobil üreticisi Volkswagen, Almanya hükümetiyle yaptığı yeni anlaşma çerçevesinde savunma sanayisine giriş yapmak için kolları sıvadı. Şirket, üretim kapasitesini askeri teçhizat üretiminde kullanarak, askeri araçlar ve lojistik destek sistemleri gibi savunma ekipmanları üretmeye başlayacak.
Bu adım, Almanya”nın artan savunma harcamaları ve Avrupa”nın güvenlik ihtiyaçları doğrultusunda stratejik bir hamle olarak görülüyor. Şirket, özellikle askeri araçlar ve lojistik destek sistemleri gibi çeşitli askeri ekipmanları üretmek amacıyla savunma sanayiyle iş birliği yapmayı planlıyor.
“ALMANYA”NIN GÜVENLİĞİ İÇİN DE KRİTİK BİR ROL OYNAYACAK”
Volkswagen”in CEO”su, “Bu adım, şirketimizin geniş üretim kapasitesini çeşitlendirme ve topluma hizmet etme anlamında önemli bir fırsat. Savunma alanındaki katkımız, sadece iş gücü ve teknoloji anlamında değil, aynı zamanda Almanya”nın güvenliği için de kritik bir rol oynayacak.” şeklinde konuştu.
Öte yanda Volkswagen”in askeri üretime adım atması, Almanya”nın savunma stratejisinin bir parçası olarak, ülkenin savunma sanayisindeki yerli üretimi güçlendirme çabalarına katkı sağlayacak.
Source: Haber Merkezi
Kremlin ateşkes konusunda “iyimser”
Kremlin Sözcüsü Dmitry Peskov, Moskova’da ABD’li temsilci ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin arasında yapılan görüşmelerin ardından Ukrayna ile olası bir ateşkes konusunda “temkinli bir iyimserlik” içinde olduklarını ifade etti.
Putin, ABD’nin 30 günlük ateşkes teklifine ihtiyatlı bir destek verdi ancak bazı soruların yanıtlanması gerektiğini belirtti. Peskov, Putin’in ABD Başkanı Donald Trump’ın görüşlerini paylaştığını ve toplantı sırasında Trump’a iletilmek üzere ek bilgiler verdiğini söyledi.
Peskov, Putin ve Trump’ın konuşma konusunda mutabık kaldığını, ancak bu görüşmenin zamanlamasının ABD’li temsilci Steve Witkoff’un Trump’a Moskova’da yapılan görüşmelerin içeriğini iletmesinin ardından belirleneceğini ifade etti.
“PUTİN SADECE ÖLDÜRMEK İSTİYOR”
Putin, Moskova’daki Ulusal Güvenlik Konseyi toplantısında, Ukraynalı askerlerin silahlarını bırakıp teslim olmaları halinde öldürülmeyeceklerini söyledi. Ancak Ukrayna ordusu, Rusya’nın bu tür açıklamalarla siyasi manipülasyon yaptığını öne sürdü.
Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski, gece yaptığı ulusa sesleniş konuşmasında, Putin’in açıklamalarını “çok manipülatif” olarak tanımladı ve Putin’in ABD’nin sunduğu planı reddetmeye hazırlandığını söyledi.
Zelenski, “Şu anda aslında reddetmeye hazırlanıyor çünkü Putin, Trump’a bu savaşı sürdürmek istediğini, Ukraynalıları öldürmek istediğini açıkça söylemekten korkuyor” dedi.
Ukrayna’nın ABD’nin önerisini kabul ettiğini ve sürecin denetlenmesi için gerekli mekanizmaları kurmaya hazır olduklarını belirtti. “Biz süreci zorlaştıracak koşullar koymuyoruz. Bunu yapan taraf Rusya” dedi.
Beyaz Saray Sözcüsü Karoline Leavitt, şu an için Trump ve Putin arasında bir görüşmenin planlanmadığını ancak bu durumun değişebileceğini söyledi.
Source: Haber Merkezi
SON DAKİKA! Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler: Terör örgütü koşulsuz silahlarını teslim etmelidir
Son dakika haberi… Milli Savunma Bakanlığı tarafından, “18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Deniz Zaferi”nin 110″uncu yıl dönümü nedeniyle bakanlık karargahındaki Atatürk Kültür Sitesi”nde, şehitleri anma programı düzenledi. Programa, Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler”in yanı sıra Genelkurmay Başkanı Orgeneral Metin Gürak, kuvvet komutanları, bakan yardımcıları ile şehit yakınları ve askeri personel katıldı. Bakan Güler, 110 yıl önce Çanakkale”de milletin kaderinin yazıldığı zaferin gururunu bir kez daha yaşadıklarını belirterek, “Zira 18 Mart 1915″te, vatan toprağını savunmak için canını ortaya koyan yiğitler, sadece bir savaş kazanmadı; bir ulusun onurunu, direncini ve ruhunu tüm dünyaya gösterdi. O gün, Çanakkale”nin sularında dalga dalga yükselen cesaret, toprağa düşen her damla mukaddes şehit ve gazi kanıyla birleşti ve bir milletin esarete direnişinin sembolünü oluşturdu. Büyük bir adanmışlık duygusuyla cepheye koşan, iman dolu göğsünü kurşunlara siper ederek “Çanakkale geçilmez” diyen Mehmetçiğin bu sözü, yalnızca bir slogan değil, vatan, millet, bayrak için bir yemin, bir ant oldu” dedi. “TSK, GÜVENLİK VE İSTİKRAR İÇİN VAZGEÇİLMEZ AKTÖR” Bakan Güler, Türkiye”yi daha güçlü ve aydınlık yarınlara ulaştırmak için çalışmaların aralıksız sürdüğüne vurgu yaparak, “Tüm dünyada jeopolitik gerginliklerin tırmandığı ve çatışmaların arttığı bir süreçte, Sayın Cumhurbaşkanı”mızın liderliğinde yürütülen etkin diplomasiyle de ülkemiz, müzakere masalarının ve dünya güvenlik mimarisinin vazgeçilmez bir üyesi haline gelmiştir. Türkiye olarak bölgemiz başta olmak üzere geniş bir coğrafyada barış ve istikrarın hakim olması için yoğun gayret sarf ediyoruz. Ülkemiz, bölgesel krizleri çözmede büyük bir deneyime sahiptir. Öyle ki Ukrayna”daki savaştan Kafkasya”daki istikrasızlığa, Afrika”daki anlaşmazlıklardan, Libya iç savaşının çözümüne kadar üstlendiğimiz yapıcı inisiyatif ve çatışmaları önlenme çabası, Türkiye”nin dünya barış ve istikrarına katkıda bulunma kabiliyetini açıkça ortaya koymuştur. Ülkemizin etki ve ilgi alanının böylesine genişlemesinde ve çok önemli misyonlar üstlenmesinde elbette Türk Silahlı Kuvvetleri”mizin büyük payı vardır. Kahraman ordumuz; hudutlarımızda ve terör örgütleriyle mücadelede, denizlerimizde ve semalarımızda, uluslararası güvenlik, barış ve istikrarın sağlanmasında, ayrıca geniş çaplı tatbikatların icrasında tüm vazifeleri layıkıyla yerine getirmekte, büyük başarılar elde etmektedir. Gazi ve muzaffer Türk ordusunun bu şekilde güçlü, etkin ve caydırıcı varlığı milletçe vatan topraklarımızda huzur ve güvenlik içerisinde yaşamamızı sağlamaktadır. Şu hususu özellikle vurgulamak isterim; ordumuzun sahip olduğu yüksek operasyonel tecrübe, muharebe kabiliyeti ve modern teçhizat kapasitesi pek çok ülke tarafından gıptayla takip ediliyor. Bu da şanlı Türk Silahlı Kuvvetleri”mizi pek çok coğrafyada güvenlik ve istikrar için vazgeçilmez bir aktör haline getirmektedir” diye konuştu. “SÜRECİN SUİSTİMAL EDİLMESİNE MÜSAADE EDİLMEYECEKTİR” Bakan Güler, uzun yıllardır gündemlerinin ilk sırasında terörle mücadelenin yer aldığını söyleyerek, “Türk Silahlı Kuvvetlerimiz; tarih boyunca olduğu gibi, ülkemizin birlik ve bütünlüğüne yönelen her türlü tehdide karşı büyük bir kararlılıkla mücadele etmiş, kendisine verilen görevleri başarıyla yerine getirmiştir. Güvenlik güçlerimizin topyekun ortaya koyduğu bu mücadele ve operasyonlar sayesinde terör örgütlerinin hareket kabiliyeti büyük ölçüde sınırlandırılarak, kritik bir aşamaya gelinmiştir. Bugün geldiğimiz noktada, Cumhuriyet tarihinin en uzun ve kapsamlı isyan ve şiddet hareketi olduğunu itiraf eden örgütün, terörle bir yere varılamayacağını, ömrünü tamamladığını ve kendisini feshetmekten başka çaresinin olmadığını geç de olsa anlaması kayda değerdir. Ancak, terör örgütü PKK ve farklı coğrafyalarda ve farklı isimler altında faaliyet gösteren tüm uzantıları, nerede olduklarından bağımsız olarak, bir an önce fesih kararını almalı, derhal ve koşulsuz olarak silahlarını teslim etmelidir. Aksi yöndeki hiçbir açıklama ve eylemin bir karşılığı yoktur ve olmayacaktır. Bu kapsamda ateşkes gibi metinde yer almayan hususlar gündeme getirilmemelidir. Zira böyle bir şey asla ve asla söz konusu değildir. Nihai hedefimiz; 85 milyon vatandaşımızın ortak temennisi olan terörün sona ermesi, terör örgütlerinin tamamen tasfiye edilmesi ve ülkemize yönelik her türlü tehdidin ortadan kaldırılmasıdır. Bu yüzden sürecin sabote ve suistimal edilmesine veya uzatılmasına müsaade edilmeyecek; temkinli ve rasyonel bir yaklaşım esas alınacaktır. Devletimizin engin tecrübesi ve basiretine hepiniz güvenin ve müsterih olun” ifadelerini kullandı. “MİLLETİMİZİN BAŞ TACI OLDUNUZ” Bakan Güler, Türkiye”nin enerjisini ve kaynaklarını tüketen terörün herkese büyük acılar yaşattığını belirterek, “Bu süreçte hiçbir zaman yılmadık, asla pes etmedik. Çanakkale”de yedi düvele karşı nasıl kahramanca mücadele verdiysek, arkasında birçok karanlık odağın olduğu terör örgütlerine karşı da aynı kararlılıkla mücadele verdik. Bu mücadelenin kahramanı olan her bir şehidimiz, milletimizin kalbinde sonsuza dek yaşayacak birer destan, her bir gazimiz ise cesaret ve fedakarlığın timsalidir. Nitekim bugün önemli bir süreç yaşanıyorsa ve tarihi bir adım atılacaksa, anlaşmazlıkların çözümü, aldatılmış olanların kazanılması, terörü türlü bahanelerle kendi amaçları doğrultusunda kullananların emellerine bir son verilmesi durumuna gelinmişse, bu ağır bir bedel karşılığında olmuştur. Bu ağır bedelin yükünü üstlenen şehit ve gazilerimiz ile yaşananların en yakın tanığı olan siz şehit ve gazi ailelerimiz de fedakarlığınız, sabrınız ve vakur duruşunuzla milletimizin baş tacı oldunuz. Acılarınızı yüreğinizde taşırken bile dimdik ayakta duran sizler, hepimize metanetin ne demek olduğunu bir kez daha gösterdiniz. Devlet ve millet olarak her zaman yanınızda olmak boynumuzun borcudur. Sizlerin ve kahraman gazilerimizin hayatını kolaylaştırmak, yaşam standartlarınızı yükseltmek için Sayın Cumhurbaşkanı”mızın ortaya koyduğu vizyon çerçevesinde devletimiz, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı”mızın koordinatörlüğünde yoğun bir gayret sarf etmektedir. Bundan sonra da devletimizin tüm kurumlarıyla yakın bir iş birliği içerisinde sizlerin yanında olmaya devam edeceğiz” dedi. ŞEHİDİN EŞİ KONUŞTU; GÖNLÜMÜZDE YAŞAYACAKLAR Programda şehit aileleri adına 16 Şubat 2018″de İzmir”in Çiğli ilçesindeki 2″nci Ana Jet Üs Komutanlığı”ndan kalktıktan bir süre sonra düşen eğitim uçağında şehit olan pilot yüzbaşı Yunus Bal”ın (37) eşi Tuğba Bal konuştu. Bal, “Tarih boyunca vatan ve millet sevgisinin en güzel örneklerini göstermiş olan büyük Türk milleti, tarihin altın sayfalarına sayısız destanlar ve eşsiz zaferler kazandırmıştır. Milletimizin canından aziz bildiği vatanını ve bayrağını korumak uğruna gösterdiği fedakarlık ve kahramanlığı bütün dünya dün olduğu gibi bugün de çok iyi bilmekte ve şahit olmaktadır. Çanakkale Savaşı”nda “Ben size taarruzu değil ölmeyi emrediyorum” diyen Gazi Mustafa Kemal Atatürk”ün emrini tereddüt etmeden yerine getiren bir nesle de yakışan budur. Eşim şehit hava pilot yüzbaşı Yunus Bal, 16 Şubat 2018 tarihinde eğitim uçağının düşmesi sonucu şehit olmuştur. Şehitlerimizin yokluğuna hiçbir zaman alışamasak da tüm sevenlerinin kalbi onların özlemi ve hasretiyle tutuşsa da şehitlerimizin Allah katında ulaştıkları makamlarını düşündükçe içimizi kaplayan huzur ve taşıdığımız gurur bizleri ayakta ve güçlü tutmaktadır. Milletimiz şehitlerinin özverilerini hiçbir zaman unutmayacaktır. Birlik ve bütünlüğümüzün, vatan sevgimizin, bağımsızlık ve özgürlüğümüzün ölümsüzleşen simgeleri olan şehitlerimiz her zaman gönlümüzde yaşayacaktır” ifadelerini kullandı. Programda daha sonra bakanlık tarafından hazırlanan video klip izlendi. Ardından, Milli Savunma Bakanlığı Armoni Mızıkası Komutanlığı ile Mehteran Birlik Komutanlığı tarafından hazırlanan konser, TRT sanatçıları İlker Gökkaya ve Gökçe Nur Semerci ile Hava Bando Astsubay Kıdemli Çavuş Alp Eren Demir tarafından seslendirildi. Bakan Güler, programın ardından hatıra fotoğrafı çektirdiği şehit aileleriyle iftarda da bir araya geldi.
Source:
SON DAKİKA: Bakan Güler”den PKK açıklaması: Bir an önce fesih kararı alıp silahlarını teslim etmeli
SON DAKİKA: Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler”den terör örgütü PKK”ya ilişkin olarak, “Terör örgütü PKK ve farklı coğrafyalarda faaliyet gösteren tüm uzantıları bir an önce fesih kararını almalı, derhal ve koşulsuz olarak silahlarını teslim etmelidir.” açıklaması geldi.
Bakan Güler, “Ateşkes gibi metinde yer almayan hususlar gündeme getirilmemeli. Böyle bir şey asla ve asla söz konusu değil. Nihai hedefimiz, terör örgütlerinin tamamen tasfiyesi. Sürecin sabote ve suistimal edilmesine veya uzatılmasına müsaade edilmeyecek, temkinli ve rasyonel bir yaklaşım esas alınacaktır” ifadesini kullandı.
Source:
Ermenistan, Azerbaycan”a 58,8 milyar doları aşan zarar verdi
Karabağ”daki sözde Ermeni yönetiminin eski siyasi ve askeri yöneticilerinin yargılandığı davanın iddianamesi, Ermenistan”ın 1988-2024 yıllarında Azerbaycan”a karşı yürüttüğü saldırıların sonucu meydana gelen can kayıplarını ve maddi hasarı ortaya koydu.AA muhabirinin iddianameden derlediği bilgilere göre 1988-2024 yıllarında Ermenistan”ın saldırıları sonucu 3 bin 493″ü sivil, 15 bin 357″si asker, toplam 18 bin 850 Azerbaycan vatandaşı yaşamını yitirdi.İddianameye göre belirtilen tarih aralığında 4 bin 435″i sivil, 51 bin 803″ü asker toplam 56 bin 238 Azerbaycan vatandaşı da Ermenistan”ın saldırıları sonucu yaralandı.Azerbaycan topraklarının Ermenistan tarafından işgali sonucu, Azerbaycan”ın sivil altyapısı, ekonomisi, ekolojisi ve askeri ekipmanları büyük zarar gördü. İddianameye göre Ermenistan”ın saldırgan politikaları nedeniyle Azerbaycan”da toplamda 100 milyar manattan fazla zarar meydana geldi.- 3 BİN 983 AZERBAYCANLININ AKIBETİ HALA BİLİNMİYORErmenistan”ın 1. Karabağ Savaşı”nda Azerbaycan”a yönelik saldırıları sonucu 4 binden fazla Azerbaycan vatandaşı kayboldu.Azerbaycan Esir, Kayıp ve Rehin Alınmış Vatandaşlardan Sorumlu Devlet Komisyonunun verilerine göre Azerbaycan”ın kayıp listesinde 3 bin 983 şahsın ismi bulunuyor.Ermenistan, 3 bin 209″u asker, 774″ü sivil olan bu kayıpların akıbeti ve toplu mezarlarının yeri hakkında bilgi vermekten kaçınıyor.2. Karabağ Savaşı sonrasında bölgede bulunan toplu mezarlarda kayıp kişilere ait olduğu düşünülen 187 ceset kalıntısı tespit edildi. Ayrıca, Karabağ”daki yol ve diğer inşaat çalışmaları sırasında yine kayıp kişilere ait olduğu düşünülen 309 ceset kalıntısı bulundu. Bulunan ceset kalıntılarından 165″inin kimliği tespit edildi.
Source: Www.star.com.tr
AB kritik zirveye hazırlanıyor
AB”ye üye 27 ülke, devlet veya hükümet başkanlarını 20 Mart”ta Brüksel”de bir araya getirecek olağan zirve toplantısı için hazırlıklarını sürdürüyor.AB Konseyi kaynaklarından alınan bilgiye göre, Konsey Başkanı Antonio Costa”nın liderlik edeceği oturumların bir bölümüne Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres de katılacak.AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas ve Avrupa Parlamentosu Başkanı Roberta Metsola da zirvede hazır bulunacak.Brüksel”de 6 Mart tarihinde düzenlenen Avrupa”nın savunması ve Ukrayna”ya verilen desteğin sürdürülmesi konulu olağanüstü zirvenin sonuçlarının da görüşüleceği toplantının ana gündem maddesi, rekabetçilik olacak.Rekabetçilik, ABD”de Donald Trump”ın ikinci kez başkan seçilmesi öncesinde AB”nin gündeminde üst sırada yer tutuyordu.AB, güvenliğinin ekonomik büyümeye, rekabetçi kalmaya, yenilik yapmaya ve üretim yeteneğini artırmaya bağlı olduğu görüşünü taşıyor ve bu alana odaklanmayı planlıyordu.Ancak Trump”ın AB”yi savunma yatırımlarını artırmaya zorlaması ve Ukrayna”daki savaşı bitirdikten sonra güvenlik garantilerinin Avrupa tarafından verilmesi gerektiği ısrarı, AB”nin önceliklerini değiştirmesine neden oldu.Güvenlik ve savunmayı odağına alan AB, Paris, Londra ve Brüksel gibi başkentlerde son haftalarda yapılan, bir kısmı Türkiye de dahil “fikirdaş” ülkeleri de içeren görüşmelerin parçası oldu.Bu zirvede de özellikle Ukrayna ile ilgili son gelişmeler görüşülecek. Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy de AB liderlerine hitap edecek.Zelenskiy”nin zirveye fiziksel katılım sağlayıp sağlamayacağı ise henüz planlama aşamasında.24 Şubat 2022″de başlayan savaşın ardından Zelenskiy, AB”nin hemen her zirvesine şahsi olarak ya da video konferans yöntemiyle katılım göstermişti.- AB SAVUNMADA YÖN ARAYIŞINDAAvrupa”nın savunmasıyla ilgili yapılacak oturumda AB Komisyonunun sunacağı, savunmada yol haritası teşkil etmesi planlanan “Beyaz Bülten” görüşülecek.Bu belgenin ana unsurunu, AB”nin Trump”ın baskısı karşısında doğan savunma yatırımlarını artırma ihtiyacını finanse etmek için yaratmayı planladığı 800 milyar avro paket oluşturuyor.Beyaz Bülten”in zirvede liderlerin masasında olması hedefiyle gelecek hafta başında AB Konseyine sunulması bekleniyor.- REKABETÇİLİK YENİDEN GÜNDEMDEAB hem olağan gündemine geri dönerek rekabetçiliğini artırma konusunu masaya yatıracak hem de ABD”nin çelik ve alüminyum ithalatına ek tarife getirmesi üzerine yapacağı misilleme planlarını görüşecek.Ekonomi ve rekabetçilik gibi konuların tartışılacağı oturuma, Avrupa Merkez Bankası (ECB) Başkanı Christine Lagarde ve Avro Grubu Başkanı Paschal Donohoe de katılacak.AB”nin ekonomik açıdan daha rekabetçi olması için atılacak adımların görüşüleceği zirvede, özellikle bürokratik işlemlerin ve mevzuatın basitleştirilmesi, enerji konuları ve AB içinde tasarruf ve yatırım birliği kurulması başlıkları tartışılacak.Zirvede, rekabet gücünü artırmak için iç pazarın geliştirilmesi ve sanayi politikaları da ele alınacak. Bu kapsamda, son dönemde ciddi sıkıntılar yaşayan otomobil, çelik ve metal sektörlerinin durumları üzerine odaklanılacak.AB”nin gelecekteki bütçesini içeren Çok Yıllık Mali Çerçevesinde yer alması beklenen yeni öz kaynaklar hakkında ilk görüş alışverişinin de yapılacağı zirvede, son dönemde belirlenen hedeflere ulaşılması ve ortak harcamalardaki artışın karşılanabilmesi için gelirler konusunda kapsamlı bir yaklaşım belirlenmeye çalışılacak.
Source: Www.star.com.tr