“Uluslararası Çatışmalar Gündemi – Gazze’den İtalya’ya, Stratejik Ortaklıklara”

İsrailli Bakan: Gazze”ye saldırılar 12 ay daha sürecek

İsrail devlet televizyonu KAN”ın haberine göre, Dermer, zafere ulaşmaları gerektiğini ileri sürerken söz konusu zaferin ne olduğu konusunda açıklama yapmadı. Dermer, “Bundan 12 ay sonra 7 Ekim savaşı bitmiş olacak. Daha fazla ülke İsrail ile barış isteyecek, ama bunun anahtarı zaferdir.” iddiasında bulundu. ABD ile İran arasındaki müzakere sürecine ilişkin de konuşan Dermer, ABD Başkanı Donald Trump”ın İsrail için “kötü” olacak bir anlaşmaya imza atmayacağına inandığını dile getirdi. Öte yandan İsrailli esir yakınları, konferansın düzenlendiği otelin önünde, saldırıların durdurulması ve Gazze Şeridi”ndeki İsrailli esirlerin geri getirilmesi talebiyle gösteri düzenledi. Gazze”deki İsrailli esirlerden Nimrod Cohen”in babası Yehuda Cohen gösteride, “Strateji Bakanı, oğlumu serbest bırakmak için stratejiniz nedir?” diye sordu. Öte yandan, İsrail Stratejik İşler Bakanı Dermer başkanlığındaki müzakere heyetinin Gazze”de ateşkes ve esir takası anlaşmasının yenilenmesi kapsamında Mısır”ın başkenti Kahire”de, Mısır istihbarat başkanıyla bu akşam bir araya geleceği öne sürüldü. Israel Hayom gazetesinin, ismini vermediği İsrailli bir emniyet yetkilisine dayandırdığı haberde ise İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu”nun ekim ayında savaşı bitirmeyi planladığı ileri sürülmüştü.

Source: Internet Haber


Cumhurbaşkanı Erdoğan, İtalya’ya gidiyor: Gündemde ekonomi ve ikili ilişkiler var

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ertelenen Roma ziyaretini bugün gerçekleştiriyor. İtalya Başbakanı Meloni ile yapılacak görüşmelerde ticaret ve stratejik iş birlikleri masada olacak.Ziyaret kapsamında, hükümetler arası zirveyle eş zamanlı olarak İtalya-Türkiye İş Forumu toplantıları da düzenlenecek. Forumda iki ülke arasında ticaret, yatırım ve enerji başta olmak üzere çeşitli alanlarda iş birliği fırsatlarının ele alınması bekleniyor.Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başbakan Meloni’nin baş başa yapacakları görüşmelerde, Türkiye-İtalya ilişkilerinin stratejik düzeye taşınması, savunma sanayii, göç yönetimi ve Avrupa Birliği ile ilişkiler gibi başlıkların gündemde olması öngörülüyor.

Source: Dünya Gazetesi


Dünya kamuoyunu manipüle girişimi! İsrail”den “Hakan Fidan” iftirası

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Dezenformasyonla Mücadele Merkezi (DMM) İsrail basınında yer alan, “Dışişleri Bakanı Hakan Fidan”ın, Hamas”ı ateşkes konusunda taviz vermeye zorladığı” iddiasının doğru olmadığını açıkladı.DMM”nin açıklaması şöyle: İsrail basınında yer alan, “Dışişleri Bakanı Hakan Fidan”ın, Hamas”ı ateşkes konusunda taviz vermeye zorladığı” iddiası doğru değildir.Dışişleri Bakanı Hakan Fidan”ın, Hamas”ı Gazze”deki ateşkes için taviz vermesi konusunda zorlaması söz konusu değildir.Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Katar”ın Başkenti Doha”da Hamas Şura Meclisi Başkanı Muhammed İsmail Derviş ve beraberindeki heyetle bir araya gelmiş, Gazze”de barışın tesisi için Türkiye”nin uluslararası platformlardaki çalışmalarının ve ikili düzeydeki çabalarının devam ettiğini söylemiştir.Hamas heyeti de kalıcı ateşkes için çaba göstermeyi sürdürdüklerini belirterek, son dönemde yapılan görüşmelerle ilgili bilgi aktarmıştır.Görüşmede, İsrail”in insani yardımların bölgeye girişini yaklaşık iki aydır engellemesi sebebiyle ortaya çıkan insani felaket ele alınmış ve bu soruna acil bir çözüm bulunması gerektiği vurgulanmıştır.İsrail”in dünya kamuoyunu manipüle etmeye yönelik asılsız iddialarına itibar etmeyiniz.İsrail basınında yer alan, “Dışişleri Bakanı Hakan Fidan”ın, Hamas”ı ateşkes konusunda taviz vermeye zorladığı” iddiası doğru değildir.Dışişleri Bakanı Hakan Fidan”ın, Hamas”ı Gazze”deki ateşkes için taviz vermesi konusunda zorlaması söz konusu değildir.Dışişleri Bakanı Hakan… pic.twitter.com/xSyGe4vRQv— Dezenformasyonla Mücadele Merkezi (@dmmiletisim) April 28, 2025

Source: Www.star.com.tr


ABD Donanması’na ait 60 milyon dolarlık savaş uçağı Kızıldeniz’e düştü

ABD Donanması’na ait bir F/A-18E Super Hornet savaş uçağı, Kızıldeniz’de USS Harry S. Truman uçak gemisinde yaşanan kazada denize düştü.Açıklamada, uçağı çeken traktörün de denize sürüklendiği ve olayda bir personelin hafif şekilde yaralandığı kaydedildi. “Uçağı çeken denizciler, kazadan önce uçaktan uzaklaşmak için hızlıca harekete geçti” denilirken, kazaya ilişkin soruşturmanın sürdüğü bilgisi verildi. ABD Donanması, yaşanan olayın USS Harry S. Truman uçak gemisinin operasyonel kabiliyetlerini etkilemediğini vurguladı.Kazaya Husi saldırısı mı neden oldu?ABD basınında yer alan bazı haberlere göre, kazanın arka planında Yemen”deki İran destekli Husi güçlerinin saldırıları bulunuyor. İddiaya göre, USS Harry S. Truman, Husilerin füze ve insansız hava aracı (İHA) saldırısından kaçmak için sert bir manevra yapmak zorunda kaldı ve bu sırada uçak gemisindeki savaş uçağı denize düştü.Husilerin askeri sözcüsü Yahya Sare, kısa süre önce yaptığı açıklamada Kızıldeniz’de bulunan USS Harry S. Truman uçak gemisine ve ona bağlı savaş gemilerine yönelik geniş çaplı bir saldırı gerçekleştirdiklerini duyurmuştu. Sare, saldırılarda füze ve İHA kullanıldığını belirtmişti.Kazanın ardından ABD Donanması, bölgedeki operasyonlarına devam ettiğini açıkladı.

Source: Dünya Gazetesi


BM”den terör mağdurları için girişim

BM Terörle Mücadele Ofisi (UNOCT), “Terör Mağdurları Dernekleri Ağı” girişimini başlattığını duyurdu.Girişim, terör mağdurları ve hayatta kalanların birbirlerine destek olabilecekleri, dayanıklılıklarını artırabilecekleri ve savunucular, eğitmenler ile barış inşa ediciler olarak faaliyet gösterebilecekleri güvenli bir alan sağlamayı hedefliyor.BM Terörle Mücadele Ofisi Genel Sekreter Yardımcısı Vladimir Voronkov, girişim hakkında, “Akıl almaz kişisel trajediler karşısında birçok kişi sesini yükseltmeyi seçerek dayanışma ve hoşgörünün güçlü savunucuları haline geldi.” değerlendirmesinde bulundu.Üye ülkelere destek çağrısında bulunan Voronkov, “Pek çok durumda, mağdurların ve hayatta kalanların ihtiyaçları acil olmasına rağmen yeterince desteklenmemektedir. Uluslararası ve ulusal yardımlar hayati önem taşımaya devam ediyor.” ifadelerini kullandı.

Source: Www.star.com.tr


ABD”ye ait savaş uçağı denize düştü

Yemen’deki İran destekli Husilere yönelik saldırılarını sürdüren ABD ordusu, bu kez bir kaza haberi ile gündeme geldi.ABD Donanmasından yapılan açıklamada, Kızıldeniz”de seyreden USS Harry S. Truman uçak gemisinde bulunan bir F/A-18E Super Hornet savaş uçağının geminin hangar bölümüne çekildiği sırada kontrolden çıkarak denize düştüğü bildirildi.Uçağın çekme traktörünün de denize düştüğü ve 1 personelin hafif şekilde yaralandığı aktarılan açıklamada, Uçağı çeken denizciler, kazadan önce uçaktan uzaklaşmak için hemen harekete geçti. Konuyla ilgili soruşturma sürüyor ifadeleri kullanıldı. Yaşanan kazanın Harry S. Truman uçak gemisinin operasyonel kabiliyetlerini etkilemediği vurgulandı. KAZAYA HUSİ SALDIRISININ NEDEN OLDUĞU İDDİA EDİLDİ ABD basınının askeri kaynaklara dayandırdığı haberlere göre ise, USS Harry S. Truman uçak gemisinin Husilerin yaptığı bir saldırıdan kaçmak için sert bir manevra yaptığı ve bunun savaş uçağının denize düşmesine neden olduğu iddia edildi.Husilerin askeri sözcüsü Yahya Sare yaptığı son açıklamada Kızıldeniz”de bulunan USS Harry S. Truman uçak gemisi ve ona bağlı olan savaş gemilerine geniş çaplı bir saldırı gerçekleştirdiklerini duyurmuştu.Sare, saldırıda füze ve insansız hava araçlarının (İHA) kullanıldığını ifade etmişti.

Source: Hurriyet.com.tr


UAD”de tarihi duruşma! insani yardım engellemeleri incelenecek!

Soykırımcı İsrail, 2 Mart’tan bu yana Gazze’ye insani yardım geçişine izin vermiyor. Bu kararın gerekçesi olarak Hamas’ın elindeki rehineleri serbest bırakması yönünde baskı oluşturmak gösteriliyor. Ancak Birleşmiş Milletler ve yardım kuruluşları, Gazze’de temel ihtiyaçların tükenmek üzere olduğunu bildiriyor. İsrail ise bu iddiaları reddediyor.GÖRÜŞMELER HAFTA SÜRECEKHollanda’nın Lahey kentindeki Barış Sarayı’nda başlayan görüşmeler hafta boyunca sürecek.Lahey’deki Uluslararası Adalet Divanı, Türkiye dahil 40 kadar ülkenin desteğiyle İsrail’in Filistinli sivillere acil insani yardım sağlanmasına yönelik hukuki yükümlülüklerini gündemine taşıdı. Filistin’in BM Temsilcisi Riyad Mansur, mahkemeye duygusal bir konuşma yaptı. “Bugün Filistinli olmak hiç bu kadar acı verici olmamıştı” diyen Mansur, İsrail’in Gazze halkını hayatta kalamayacak hale getirdiğini, insanların ölüm ile göç arasında sıkışıp kaldığını söyledi.Filistin’in bir diğer temsilcisi Ammar Hijazi ise İsrail’i “soykırım kampanyası” yürütmekle suçladı.İSRAİL: BU BİR SİRKİsrail, duruşmalara katılmama kararı aldı. Dışişleri Bakanı Gideon Saar, süreci “politik bir sirk” olarak tanımladı. Ancak İsrail, mahkemeye 37 sayfalık yazılı bir savunma sundu. Belgede, BM’ye bağlı yardım kuruluşu UNRWA’nın Hamas’la bağlantılı olduğu iddia ediliyor. İsrail, bu gerekçeyle UNRWA ile tüm ilişkileri kesmişti.YARDIM KRİZİ DERİNLEŞİYORGazze’deki açlık tehlikesi giderek büyüyor. BM’ye göre, un ve yakıt tükendiği için Dünya Gıda Programı’nın desteklediği tüm fırınlar kapanmak zorunda kaldı. Hastanelerde ilaç ve tıbbi malzeme kalmadı. Su üretimi ve dağıtımı da durma noktasına geldi.Dünya Gıda Programı, gıda fiyatlarının ateşkes dönemine göre yüzde 1400’e kadar arttığını, özellikle çocuklar ve yaşlılar için ciddi beslenme sorunları yaşandığını bildirdi.İSRAİL YARDIMI NEDEN DURDURDUĞUNU AÇIKLIYORKatil İsrail, yardımların Hamas’ın eline geçmesini engellemek için bu adımları attığını söylüyor. Ancak BM, tüm yardım sürecinin sıkı denetim altında olduğunu vurguluyor. Sınırda bekleyen 116 bin ton gıda yardımı, İsrail geçişleri yeniden açar açmaz dağıtıma hazır.Fransa, Almanya ve İngiltere, İsrail’in uyguladığı ablukayı “kabul edilemez” olarak tanımladı. İnsan hakları örgütleri ise İsrail’in yardımı keserek sivilleri “toplu cezalandırma” yoluna gittiğini savunuyor.KARAR NE ZAMAN ÇIKACAK?Bu davada Uluslararası Adalet Divanı bağlayıcı değil, danışma niteliğinde bir karar verecek. Ancak bu karar, dünyada İsrail’e yönelik hukuki ve siyasi baskıyı artırabilir. Mahkemenin görüşünü açıklaması birkaç ay sürebilir.

Source: Fatih Yoncalık


“Üç Deniz Girişimi” genişliyor: Türkiye stratejik ortak oldu

Türkiye, Orta ve Doğu Avrupa”da enerji, ulaştırma ve dijitalleşme altyapılarını geliştirmeyi amaçlayan Üç Deniz Girişimi’ne stratejik ortak olarak katılıyor. Polonya’nın başkenti Varşova’da düzenlenen 10. Üç Deniz Girişimi Zirvesi”nin açılışında konuşan Polonya Cumhurbaşkanı Andrzej Duda, Karadağ ve Arnavutluk’un girişime ortak üye, Türkiye ve İspanya’nın ise stratejik ortak olarak dahil olacağını açıkladı.Duda, mevcut jeopolitik konjonktür ve Ukrayna-Rusya Savaşı gibi faktörlerin ışığında bu katılımların işbirliğini daha verimli hale getireceğini vurguladı. Üç Deniz Girişimi, 2015 yılında Polonya ve Hırvatistan”ın öncülüğünde, Avrupa Birliği”nin desteğiyle başlatılmıştı. Girişim; Baltık, Adriyatik ve Karadeniz’i çevreleyen 12 Avrupa ülkesini kapsıyor ve kuzey-güney ekseninde enerji, ulaştırma ve telekomünikasyon altyapılarını birbirine bağlamayı hedefliyor.Bu yılki zirvede devlet ve hükümet başkanları dahil 23 heyet yer alırken, Türkiye”yi Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu temsil edecek. ABD, Japonya ve bazı Arap ülkeleri gibi Avrupa dışından temsilcilerin de zirveye katılım göstermesi bekleniyor.Üç Deniz Girişimi’nin öncelikli projeler listesinde toplam 143 proje bulunuyor. Türkiye, girişimin önemli altyapı projelerinden biri olan Via Carpatia otoyol ağında da yer alıyor. Bu otoyol, Litvanya’nın Klaipeda Limanı’ndan başlayıp Polonya, Slovakya, Macaristan ve Romanya üzerinden Bulgaristan’a, ardından Yunanistan’ın Selanik Limanı”na ve oradan İstanbul’a kadar uzanıyor.Türkiye’nin girişimde daha fazla yer alması, özellikle Karadeniz bölgesinin güvenliğine, savunmasına ve bölgesel ekonomik dinamizme doğrudan katkı sağlayacak.Öte yandan, Orta ve Doğu Avrupa ülkelerinde ulaştırma, enerji ve dijital altyapılarının Batı Avrupa’ya kıyasla daha eski ve yetersiz olduğu belirtiliyor. Bölgenin 2030 yılına kadar altyapı ihtiyaçlarının toplamda 550 milyar Euroyu bulacağı tahmin ediliyor. Bunun, ulaştırmada 290 milyar Euro, enerjide 88 milyar Euro ve telekomünikasyonda ise 160 milyar Euroluk bir yatırım ihtiyacı anlamına geldiği ifade ediliyor.

Source: Dünya Gazetesi


Türkiye, Üç Deniz Girişimi’nin stratejik ortağı olacak

Polonya’nın başkenti Varşova”da Üç Deniz Girişimi”nin 10. zirvesinin açılışında konuşan Polonya Cumhurbaşkanı Andrzej Duda, ülkesinin öncülük ettiği ekonomik ortaklık olan girişime Karadağ ve Arnavutluk”un resmi pozisyonda ortak üye şeklinde katılacağını, Türkiye ve İspanya’nın ise stratejik ortak olacağını duyurdu.

Duda, bu yılki zirvenin, mevcut jeopolitik durum ve Polonya”nın doğu sınırında devam eden Ukrayna-Rusya Savaşı nedeniyle önemli olduğunu belirterek, “Bu yeni katılımcılar sayesinde bu formattaki işbirliğinin daha verimli hale geleceğine inanıyorum.” ifadelerini kullandı.

Enerji, ulaştırma ve telekomünikasyon sektörlerindeki altyapıyı birbirine bağlamayı hedefleyen girişim, kuzey-güney eksenindeki ülkeleri entegre etmek amacıyla Avrupa Birliği (AB) desteğiyle 2015’te Polonya ve Hırvatistan”ın öncülüğünde başlatıldı.

Bakan Uraloğlu, Polonya’daki zirvede Türkiye’yi temsil edecek

Dün başlayan Üç Deniz Girişimi”nin 10. Zirvesi”nin devlet ve hükümet başkanlarının katılacağı ana genel oturumu bugün Varşova”daki Kraliyet Kalesi”nde yapılacak.

Zirveye 12″si cumhurbaşkanı düzeyinde olmak üzere 23 heyet katılıyor.

ABD, Japonya ve Arap devletleri de dahil Avrupa dışı ülkelerden temsilcilerin de zirvede yer alması bekleniyor. Zirvede, Türkiye’yi Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu temsil edecek.

Girişim, Orta ve Doğu Avrupa’da enerji, ulaştırma ve dijitalleşme alanlarındaki altyapı eksikliklerinin giderilmesini hedefliyor.

Girişimin öncelikli projeler listesinde 143 proje yer alıyor. Üç Deniz Girişimi, başlangıçta Avusturya, Bulgaristan, Hırvatistan, Çekya, Estonya, Macaristan, Letonya, Litvanya, Polonya, Romanya, Slovakya ve Slovenya olmak üzere 12 AB üye ülkesini bir araya getirmişti.

Söz konusu işbirliğinin Üç Deniz Girişimi olarak adlandırılmasında, 12 ülkenin coğrafi olarak Baltık, Adriyatik ve Karadeniz arasında konumlanması ve bu üç deniz üzerinden dünya pazarlarına erişmeyi hedeflemesi rol oynuyor.

Girişim, 2023’te Yunanistan”ı da kapsayacak şekilde genişledi.

ABD, Japonya, Avrupa Komisyonu ve Almanya”da girişimin stratejik ortakları arasında yer alıyor.

550 milyar avroluk altyapı ihtiyacı

Türkiye de Üç Deniz Girişimi’nin önemli projelerinden biri olan Via Carpatia”da da yer alıyor. Otoyol, Litvanya’nın Klaipeda Limanı’ndan (Polonya, Slovakya, Macaristan, Romanya, Bulgaristan’dan sonra) Selanik Limanı’na ve buradan İstanbul’a uzanıyor.

Türkiye’nin söz konusu girişimde daha fazla yer alması, bölge güvenliğine özellikle Karadeniz havzasına, savunmasına ve ekonomik canlılığına artı ve somut değerler katması bekleniyor.

Öte yandan, Orta ve Doğu Avrupa ülkelerindeki, başta ulaşım olmak üzere, altyapı Batı Avrupa ülkelerine kıyasla daha eski ve yetersiz durumda bulunduğu, 2030’a kadar ulaştırma alanında 290 milyar avro, enerjide 88 milyar avro ve telekomünikasyonda 160 milyar avro altyapı yatırımı ihtiyacı olduğu tahmin ediliyor.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.

Source:


ABD”nin 2 bölgede etkisi azaldı! Türkiye”nin inisiyatif alması kolaylaştı

Milli İstihbarat Akademisi Bölge Araştırmaları Merkezinden Dr. Muhammet Koçak, Rusya”nın son yıllarda izlediği dış politika stratejilerini ve yansımalarını AA Analiz için kaleme aldı.***2010″ların ortasından itibaren uluslararası sistemde biriken yapısal sorunlar, Arap ayaklanmaları ve Rusya-Ukrayna Savaşı sonucunda büyük güç rekabetini hızlandıran kırılmalara dönüştü. Bu süreçte, ABD”nin transatlantik liderlik iddialarından geri adım atması, Avrupa içinde stratejik yönelim farklarının derinleşmesi ve farklı aktörlerin sistem içindeki konumlarına dair artan iddiaları, istikrar üretme kapasitesi sınırlı bir küresel düzlem ortaya çıkardı. Bu ortamda Rusya”nın dış politika saiklerinin anlaşılması, özellikle Trump yönetimi döneminde ABD”nin liberal düzeni sahiplenme iradesindeki gerilemeyle birlikte, küresel sistemde etkili aktörlerin konum ve kapasitelerinin analiz edilmesi açısından daha da önem kazandı.Bu çerçevede, Rusya”nın dış politikasını statü arayışı ekseninde değerlendirmek hem Moskova”nın hedef ve eylemlerini hem de sistemdeki konumunu anlamak açısından açıklayıcı bir çerçeve sunuyor. Soğuk savaş sonrasında süper güç statüsünü yitiren Rusya”nın amacı, yalnızca güvenlik tehditlerini bertaraf etmek değil, çok kutuplu bir düzende kalıcı, tanınan ve meşru bir güç konumuna ulaşmaktır. Bu doğrultuda izlenen dış politika, konvansiyonel askeri kapasiteden hibrit araçlara, enerji stratejisinden medya ve enformasyon ağlarına kadar uzanan çok yönlü bir faaliyet alanına sahiptir.- RUSYA”NIN DIŞ POLİTİKASINDA STATÜ ARAYIŞI: ARAÇLAR, YÖNELİMLER, SINIRLILIKLAR2022″de başlayan Rusya-Ukrayna Savaşı, Rus dış politikasının uzun süredir biriktirdiği stratejik yönelimleri sahaya taşıdığı bir kırılma noktası oldu. Ancak bu yönelim, yalnızca güvenlik temelli bir tepki değil, daha derinlikli ve çok boyutlu bir statü arayışının ürünüdür. Moskova, yalnızca askeri güvenlik çerçevesinde değil, uluslararası düzende tanınan, başta ABD olmak üzere sistemin kilit aktörleri tarafından eşit düzeyde muhatap alınan bir aktör olma hedefiyle hareket etmektedir. Bu hedef, Rus dış politikasının temel belirleyeni haline gelmiştir.Rusya”nın bu statü arayışı 3 temel düzlemde yürütülmektedir. İlk olarak, askeri kapasite klasik güç projeksiyonunun ötesinde yeniden işlevsel hale getirilmiştir. Konvansiyonel askeri gücüyle Ukrayna sahasında belirli kazanımlar elde eden Rusya, aynı zamanda vekil aktör kullanımı, siber kapasite, özel askeri şirketler ve bilgi operasyonları gibi hibrit savaş tekniklerini Afrika”dan Orta Doğu”ya kadar uzanan geniş bir coğrafyada dış politika araç setine dahil etmiştir. Rusya”nın Ukrayna odaklı bu atılımının sahada getirdiği de facto sonuçlara rağmen Rusya”nın kazanımlarını kabul ettirme ve bu kazanımları bölgesel ve küresel sistemik dinamikler çerçevesinde değerlendirme noktasında nakıs kaldığı gözlenmektedir.İkinci olarak, enerji ve ticaret üzerinden şekillenen politik-ekonomik stratejiler ön plana çıkmaktadır. Rusya-Ukrayna Savaşı sonrasında Avrupa ile ilişkilerinin gerilmesiyle Rusya, enerji ihracatını Batı”dan uzaklaştırarak küresel ekonomik ağırlığın kaydığı Asya”ya yönlendirmiştir. Bu yönelim, yaptırımlar altındaki Rusya”ya alternatif bir alan açmakta, çok kutuplu sistem oluşturma çabalarıyla da örtüşmektedir. Ancak kısa vadeli rahatlama sağlayan bu strateji, orta vadede Çin”e bağımlılığı artırmakta ve Rusya”nın stratejik özerkliğini sınırlamaktadır. Alternatif ödeme sistemleri, yerel para birimiyle ticaret ve bölgesel ekonomik işbirlikleri henüz küresel ölçekte etkili bir dönüşüm sağlayamamıştır.Üçüncü düzlem ise normatif anlatı üretimi ve kültürel araçlara dayanmaktadır. Rusya, Batı merkezli liberal uluslararası düzenin değer temelli iddialarına karşı çok kutupluluğu merkeze alan alternatif bir söylem inşa etmeye çalışmaktadır. Bu söylem, özellikle Küresel Güney”de antiemperyal duyarlılıkları hedef alarak Rusya”yı Batı karşısında yalnızca bir rakip değil, düzen içi dengeleyici bir aktör olarak konumlandırmaktadır. Ancak bu söylem, henüz küresel ölçekte kurumsallaşmış, meşruiyeti yüksek bir alternatif oluşturmaktan uzaktır.Dolayısıyla Rusya”nın stratejik yönelimi Trump Yönetimi”nin iş başına gelmesiyle bir fırsat penceresi yakalasa da birçok açıdan kısıtlanmaktadır. Askeri kapasitenin sürdürülebilirliği, ekonomik kırılganlıklar, siyasi elitin aşırı merkeziyetçiliği ve toplumsal meşruiyet sorunları, Rusya”nın küresel statü iddiasını yapısal olarak sınırlandırmaktadır. Bu nedenle Rus dış politikasının genişleyen ama derinleşmekte zorlanan, fırsatları değerlendiren ama istikrarlı sonuç üretmekte zorlanan bir çizgide seyrettiği söylenebilir.- İKİNCİ TRUMP DÖNEMİ: ÇÖZÜLEN İTTİFAKLAR, AÇILAN ALANLARYeniden 2025″te ABD Başkanı seçilen Donald Trump, çok taraflılığa ve normatif dış politika ilkelerine karşı eleştirel yaklaşımını daha sistematik ve açık bir çizgiye taşımıştır. ABD”nin uluslararası kurumlara ilgisizliği, transatlantik güvenlik mimarisinden uzaklaşması ve Avrupa”daki müttefikleriyle yaşadığı uyumsuzluklar, yalnızca Washington”un küresel pozisyonunu değil, Batı ittifakının bütünlüğünü de zayıflatmıştır. Bu yeni ortam, uluslararası sistemin merkezindeki aktörlerin daha parçalı ve bölgesel düzeyde hareket ettiği bir dönemin kapılarını aralamıştır.Bu süreç, Batılı kurumlar tarafından güçleri ve etkileri nispetinde kabul görmeyen Çin, İran, Hindistan, Rusya ve Türkiye gibi aktörlerin uluslararası sistemde etkilerini artırabilecekleri bir zemin oluşturmuştur. Özellikle Trump yönetiminin “bitmeyen savaşları bitirme” söylemi doğrultusunda Ukrayna”ya yönelik askeri ve istihbari desteği kesmesi, Moskova ile doğrudan müzakere süreçlerini başlatması ve Kiev”i bu sürecin dışında tutması, ABD”nin pozisyonunda normatif bir kırılma anlamına gelmiştir. NATO genişlemesine karşı çıkılması ve Birleşmiş Milletlerde (BM) Rusya”yı eleştiren karar tasarısına karşı oy kullanılması bu değişimin çarpıcı örnekleridir.Bu gelişmeler Rusya için yalnızca askeri avantaj değil, aynı zamanda siyasi ve diplomatik meşruiyet kazanımı anlamına gelmiş, Moskova”yı krizin muhatabı ve çözüm ortağı olarak konumlandırmıştır. Rusya bu dönemde yalnızca güç boşluklarından değil, Batı”daki yön kaybından da istifade ederek sistemde daha görünür ve merkezi bir pozisyon elde etmeye yönelmiştir.- TÜRKİYE”YE YÖNELİK YANSIMALAR: STRATEJİK AVANTAJLAR VE ÇOK YÖNLÜ ETKİNLİKUluslararası sistemde yaşanan kırılmalar Türkiye açısından hem yeni fırsatlar hem de dikkatli yönetilmesi gereken riskler üretmektedir. Batı ittifak sisteminin istikrar üretme kapasitesinin zayıflaması ve Rusya”nın bölgesel hamlelerini artırdığı bir dönemde Türkiye, dış politikasında esnekliği ve dengeyi esas alan çok yönlü yaklaşımıyla bu süreçten avantajlı çıkma potansiyeline sahiptir.Geride bıraktığımız süreçte yakın çevresinde devam eden savaşlar ve istikrarsızlık, yakın göç ve terör tehdidi nedeniyle güvenlik stratejilerini yeniden yapılandıran Türkiye, bu süreçte yerli savunma sanayisine yaptığı yatırımlarla daha otonom bir pozisyona geçmiştir. Terörle mücadele, enerji arz güvenliği, tahıl koridoru diplomasisi ve esir takası gibi birçok alanda aktif rol üstlenen Ankara, yalnızca arabulucu değil, aynı zamanda gündem kurucu bir aktör olarak öne çıkmıştır.Türkiye”nin NATO üyeliğinden kaynaklanan caydırıcılık kapasitesi ile Rusya ve diğer bölgesel aktörlerle kurduğu esnek diplomatik diyalog arasında kurduğu denge, onu uluslararası sistemde ayrıcalıklı bir konuma taşımaktadır. Trump yönetiminin Karadeniz ve Orta Doğu”ya ilgisinin azalması, Türkiye”nin bu bölgelerde inisiyatif almasını kolaylaştırmış ve stratejik ağırlığını artırmıştır.Ankara, zaman zaman jeopolitik gerilimler yaşasa da Rusya ile doğrudan ve çok boyutlu temas kurabilen nadir ülkelerden biri olarak dikkati çekmektedir. Azerbaycan ve Suriye gibi iki ülkenin koordine halinde olduğu sahalarda elde edilen somut kazanımlar, Türkiye”nin bu esnek dış politika çizgisini başarıyla yönettiğini göstermektedir. ABD”nin etkisinin azaldığı ve Rusya”nın etkisinin arttığı yeni düzlemde, Türkiye”nin stratejik özerkliği, diplomatik çevikliği ve kriz yönetme kapasitesi, onu sistemin geleceğinde belirleyici aktörlerden biri haline getirmektedir.Uluslararası sistemin normatif ve yapısal temellerinin sorgulandığı bu geçiş döneminde, Rusya statü arayışı etrafında şekillenen çok boyutlu bir dış politika yürütmektedir. Trump yönetiminin ikinci dönemiyle birlikte Batı”nın iç tutarlılığının zayıflaması, Moskova”nın bu stratejik yönelimine hem meşruiyet hem de manevra alanı sağlamıştır. Ancak bu arayış, Rusya açısından yapısal kırılganlıklar ve uzun vadeli sınamalarla karşı karşıyadır.Türkiye ise bu çalkantılı dönemi yalnızca krizleri yöneten değil, değişim dinamiklerini şekillendiren aktif bir aktör olarak karşılamaktadır. Sahada kapasite inşa eden, diplomatik alanda çok yönlü açılımlar gerçekleştiren ve sistemsel dönüşümü doğru okuyarak strateji üreten Türkiye, ulusal çıkarlarını korumakla kalmayıp bölgesel ve küresel etki üretme kapasitesini de artırmaktadır. Bu pozisyonun sürdürülebilirliği, Ankara”nın çok boyutlu dış politikasını kararlılıkla devam ettirmesine ve değişen dengeleri doğru okuma kabiliyetine bağlıdır.[Dr. Muhammet Koçak, Milli İstihbarat Akademisi Bölge Araştırmaları Merkezi Araştırmacısıdır.]* Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Source: Www.star.com.tr