Yıllardır yangınlar için yeterli filo oluşturamazken kiralar için milyarlar ödeniyor: Bir uçağa 164.6 milyon
Coğrafi konumu itibarıylaAkdeniz iklim kuşağında yeralan Türkiye’de, ormanlarınbüyük bir bölümü yangın tehdidialtında bulunuyor. Toplam ormanlıkalanın yüzde 64’ünübirinci ve ikinci dereceyangına hassas alanlaroluşturuyor. Bunakarşın hâlâ Türkiye’ninkendisine ait, kamutarafından işletilenyeterli miktarda yangın söndürmeuçak-helikopter-İHA filosu yok.Yangınlarla mücadele kapasitesiniartırmak amacıyla yerli olanaklarlaüretilecek yangın söndürmehelikopterlerinin kullanılması hedefolarak duruyor.Orman Genel Müdürlüğü’nün(OGM) verilerine göre, geçen yıl3 bin 797 adet orman yangınınamüdahale edildi. 27 bin 485 hektarorman alanı yangınlarda zarargördü. 2020-2024 döneminde iseyılda ortalama; 2 bin 945 adet ormanyangınına müdahalede bulunuldu.Toplam 43 bin 255 hektar ormanalanı zarar gördü.Raporda, kiralanan havaaraçlarına da yer verildi. Buna göregeçen yıl 75 hava aracı kiralandı.Sekiz İHA ve beş kamera SavunmaSanayi Destekleme Fonu’na (SSDF)aktarılan kaynaktan karşılandı.Raporda “Ayrıca; üretici firmaolan BAYKAR AŞ tarafındanenvanterimize iki adet insansız havaaracı hibe edilmiştir” dendi. Rezervgüç kapsamında Milli SavunmaBakanlığı ve İçişleri Bakanlığı’na ait36 helikopter, iki uçak ve iki İHAolmak üzere toplam 40 hava aracınamalzeme desteği sağlandığı, yine bukapsamda kullanılan 469 bin 279litre yakıtın karşılandığı belirtildi.Raporda envantere kayıtlı, dokuzhelikopter, 10 uçak ve 10 İHA’nınorman yangınlarıyla mücadeledeetkin şekilde kullanıldığı, yangınsezonunda 105 yangın söndürmehelikopteri, 27 uçak, 14 İHA, biryönetim uçağı ve altı yönetimhelikopterinin görev aldığı belirtildi.SEKİZ İHA’YA14 UÇAK PARASIRaporda kiralanan uçak,helikopter ve İHA’lar için ne kadarödeme yapıldığı da yer aldı. Yapılansözleşmelere işaret edilen rapordaşöyle dendi:“Savunma Sanayii Başkanlığı’ncatoplam süresi üç yıl olmak üzere(2022-2023 ve 2024) yedi adet havaaracı kiralama proje sözleşmesi, ortasınıf helikopter kiralama sözleşmesi,Jandarma Genel Komutanlığı veRusya Acil Durumlar Bakanlığı ileprotokol imzalanarak toplam 75 adethava aracı kiralanmış ve 3 milyar784 milyon 77 bin 106 TL (Üç yıllıkkiralama projeleri kapsamında; 50helikopter için 2 milyar 137 milyon386 bin 930 TL-14 uçak için 1milyar 230 milyon 334 bin 594 TLJandarma Genel Komutanlığı’ndankiralanan 10 helikopter için 251milyon 732 bin 517 TL-Rusya AcilDurumlar Başkanlığı’ndan kiralananbir uçak için 164 milyon 623 bin65 TL), sekiz İHA için ise toplam1 milyar 364 milyon TL ödemeyapılmıştır.”
Source: Mustafa Çakır
“Gidemediğin yer senin değildir”
Sondaj ve sismik araştırma gemilerimizin Karadeniz ve Somali’ye gönderilmesi, Rumların ise altı aylık ‘Navtex’ ilan edip ABD ve Katar ile Doğu Akdeniz’de petrol ve doğalgaz araması SÖZCÜ’nün manşetiyle gündeme geldi. ‘Mavi Vatan’ kavramı yeniden tartışmaya açıldı. Mavi Vatan’ın isim babası emekli Tümamiral Cem Gürdeniz, Akdeniz’deki gelişmeleri değerlendirdi.
HER ŞEY 2020’DE BAŞLADI
Deniz Kuvvetleri Plan Prensipler Başkanlığı görevinde bulunan Gürdeniz, Doğu Akdeniz’de hidrokarbon arama faaliyetlerimizin kesintiye uğramasının, 20 Kasım 2020’de Libya’ya giden ‘Rosaline-A’ adlı Türk gemisine yapılan baskın ile başladığını belirtti. Gemimizin, Yunanistan’ın Mora Yarımadası’nın güneybatısında, Alman fırkateyni Hamburg tarafından durdurulduğunu belirten Gürdeniz, şunları söyledi:
‘MAFYAVARİ BASKIN…’
“Alman komandoları gemimizde arama yaptı. İnsani yardım dışında bir şey bulunmadı. Almanya bu faaliyetin, Birleşmiş Milletler’in Libya’ya yönelik silah ambargosunun denetlendiği ‘İrini Harekatı’ kapsamında yapıldığını öne sürdü. Ancak gemimiz uluslararası hukuka aykırı ve Türkiye’den izin alınmaksızın durdurulup arandı. Alman komandoları gemimize helikopterden iniş yaptı. İşte bu mafyavari operasyon bize ‘Daha ileriye gitmeyin’ mesajı ve Doğu Akdeniz’den de çekilmemizin başlangıcı oldu. Mavi Vatan’dan çekildik mi, evet çekildik. Çünkü gidemediğin yer senin değildir.”
GİRİT AÇIKLARINDA SONDAJ
Gürdeniz bir diğer olumsuz gelişmenin de ABD’li enerji şirketi Chevron’un Girit’in güneyindeki iki blok için petrol ve gaz arama talebinin Yunanistan tarafından kabul edilmesi olduğunu belirterek, “Chevron, hidrokarbon sektöründe dünyanın ikinci büyük özel ABD şirketidir. Bu hamle ile Yunanistan, keşif için mevcut aktif açık deniz alanlarını ikiye katladı” dedi.
Akdeniz’de 129 milyar metreküplük rezerv
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY), 129 milyar metreküp doğalgaz rezervi bulunan Doğu Akdeniz’de, ‘Afrodit’ ve ‘5’inci Parsel’ adı verilen ve Türk kıta sahanlığı ile kesişen bölgede petrol ve doğalgaz aramak için ocak ayında altı ay süreyle ‘Navtex’ ilan etmişti. Sondajı, GKRY adına ABD ve Katar enerji firmaları yapıyor. 5. Parsel’in bir bölümü KKTC’ye ait ve münhasır ekonomik bölge sınırlarımız içinde bulunuyor. Milli Savunma Bakanlığı, Rumların Navtex ilan edip sondaj yaptığı bölgenin Türk deniz yetki alanının 11.5 mil uzağında olduğunu, kıta sahanlığımıza karşı yapılacak ihlalin engelleneceğini açıklamıştı. ‘Dostumuz’ Katar, GKRY ile iş birliği içinde sondaj yaparken, diğer yandan da Doğu Akdeniz’de olası tehditlere karşı, Yunanistan, ABD, BAE, Hindistan, Bahreyn ve İngiltere ile ortak tatbikata başlamıştı.
Source: Emin Özgönül
TBMM Başkanı’ndan küresel uyarılar
Türkiye İsrail çatışması olur mu?TBMM Başkanı Kurtulmuş çok net bir cevap veriyor:“İsrail’in şartları ne olursa olsun Türkiye ile çatışmayı göze alacak kadar irrasyonel olmayacağını düşünüyorum.”Ve ekliyor:“Aksi durum çılgınlık olur.”Şimdi detaylar…TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’la Parlamentolar Arası Birlik Toplantısı için Özbekistan’dayız.Dün bu zirve öncesi dünyanın bozulan dengeleri, küresel sistemin çöküşü üzerine sorular sormuştum.Özbekistan yolunda bu sorular üzerine sohbet ediyoruz.Numan Bey’le bu konuları ne zaman konuşsam, geleceğe yönelik tespitlerinin alternatif çözümlere dönüştüğünü biliyorum.İlk soru:-ABD Başkanı Trump’ın gümrük silahı üzerinden ticaret savaşlarını başlattığını görüyoruz. NATO, BM, AB gibi sistemler etkisini kaybediyor. Dünya nereye gidiyor?Numan Bey aslında bir önceki sohbetimizde benzeri tespitleri yapmıştı.O noktadan devam ediyor:“Özellikle son dönemdeki gelişmelerle artık eski dünya sistemine ilişkin ne varsa bunların hiçbirisinin geçerli olmadığını, yepyeni bir dünyanın kurulmakta olduğunun işaretlerini görüyoruz.”-Çok kutuplu sistemden mi söz ediyorsunuz?-Evet ama dahası var. Ne iki kutuplu ne de tek kutuplu bir dünya olacak, çok kutuplu ve çok merkezli bir dünyaya doğru gidiyoruz.-Çok merkezli bir dünya yeni bir kavram. Çok kutuplunun da ötesinde değil mi?-Evet çok merkezlilik derken; dünyada bugün farklı bölgelerin öne çıkacağını görüyoruz. Çin bu merkezlerden bir tanesi… Hindistan, Brezilya, Meksika,Türkiye artık dünyada yükselen yeni merkez adayı olan ülkelerdir. Dolayısıyla tekrar iki kutuplu ya da tek kutuplu bir sisteme dönüş olmayacağını, çok merkezli, çok kutuplu bir dünyanın önümüzdeki dönemi şekillendireceğini düşünüyorum.2- TRUMP NE YAPMAK İSTİYOR Sohbetin bu noktasında konu elbette ABD Başkanı Trump’ın dünyayı sarsmaya başlayan kararlarına geliyor. Yükselen gümrük duvarları. Gazze, Kanada, Grönland talepleri. NATO’ya verdiği desteğin geri çekilmesi gibi…Numan Bey, Trump’ın muhtemel amacını şöyle özetliyor:“Trump, küresel ölçekte yeni güç merkezlerinin ortaya çıkmasını engelleyebilmek için özellikle ilk döneminde başlatmış olduğu ticaret savaşlarını artırarak devam ettireceğini ortaya koyuyor. Hiç şüphesiz bu karşılıklı bir oyun şeklinde gelişecek. Ama nereden bakarsanız bakın, bütün bu gelişmelerin önce vekalet savaşları diye terör örgütleri üzerinde sürdürülen savaşlar, arkasından ticaret savaşlarıyla uzun bir süredir devam eden bu yüksek gerilimlerin dünyayı çok tehlikeli bir noktaya doğru sürüklediği aşikardır.”-Tehlikeli nokta derken…3- ÖLÜMCÜL UYARINuman Kurtulmuş bu çok merkezli ve çok çatışmalı gerilim döneminde nükleer etkiden ölümcül silahlara kadar ciddi bir uyarı yapıyor:“Artık gerilimin tarafı olanların elinde, düne göre çok daha ölümcül silahların olduğu, çok daha güçlü silahlanma yarışının içerisine girildiği bir dünyadayız. Bu kadar çok silahlanma yarışının sonucunda işin nerede ve nasıl duracağı belli olmaz.”Nükleer füze denemelerinin, balistik füzelerin, uzun menzilli füzelerin havai fişek gösterisine dönüştüğü böyle bir dünyada Numan Bey’in yaptığı uyarı açık değil mi?4- İSRAİL TÜRKİYE İLE ÇATIŞMAYI GÖZE ALABİLİR Mİ Aşırı silahlanmanın yarattığı tehlike üzerine konuşurken bir soru:“Biliyorsunuz İsrail Suriye’de ciddi saldırılar gerçekleştiriyor. Şam’a kadar bombalar yağıyor. Türkiye’nin de üsler kurma ihtimali konuşuluyor. Biz adım adım İsrail’le bir çatışma ortamına mı gidiyoruz?”TBMM Başkanı, Washington’dan Tel Aviv’e kadar uzanan uyarı dolu diplomatik bir cevap veriyor:“İsrail’in şartları ne olursa olsun Türkiye ile çatışmayı göze alacak kadar irrasyonel olmayacağını düşünüyorum. İsrail’in amacı çok açıktır. Arz-ı mevudu gerçekleştirmek için Netanyahu yönetimi düğmeye basmıştır. Mesele, Gazze’nin ilhakı değildir sadece… Madem öyleyse niye Lübnan’a saldırdılar? Filistinlileri vatanlarından çıkarmak istiyorlarsa niye Suriye’ye saldırıyorlar, niye Yemen’e saldırıyor, niye İran’a saldırıyorlar? Dolayısıyla İsrail kendisi için tehlikeli gördüğü bütün unsurları ortadan kaldırma eylemine başlamış durumda.”5- ÇILGINLIK OLURNuman Bey bu tespiti yaptıktan sonra çok keskin bir uyarıda bulunuyor:“Türkiye bu konuda uyanıktır, kendi stratejik hedeflerini belirlemiş vaziyettedir. İsrail’in uluslararası sistem tarafından belli bir noktada durdurulması şarttır. Artık bundan sonrası İsrail açısından, bütün Ortadoğu’yu bir türbülansın içerisine sokacak çılgınlık olur.”6- AVRUPA’NIN TARİHİ YANILGISI-Peki böyle bir dünyada Avrupa’nın durumu?Avrupa açısından ders çıkartılabilecek çok çarpıcı bir yorum yapıyor Numan Bey:“Avrupa, eğer 2014 yılında Rusya’nın Kırım’ı ilhakına bir cevap verebilmiş olsaydı bambaşka bir dünya gelişebilirdi. Fakat Avrupa ilhaka karşı ses çıkaramadı. Bugün Avrupa’nın geldiği güvenlik endişeleri aslında Avrupa’yı bekleyen bir sonuçtu. Ayrıca Trump, Avrupa’nın güvenlik meselesini Amerika’nın da NATO’nun da yüklenmeyeceğini açıkça ifade ediyor. Dolayısıyla Avrupa denklemin dışına çıkmış olacak.”Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı’nın bu tespitlerini AB merkezleri umarım değerlendirir.Eğer, “Biz nerede hata yaptık?” diye bir soruları varsa;İlk cevabı budur…7- YAPTIRIM GÜCÜ TÜKENMİŞ BİR DÜNYA SİSTEMİKüresel sistemin yaptırım gücünün tükendiği böylesine kaotik bir yapıdan insanlık nasıl çıkabilir?Numan Bey yine her zamanki sade ve sakin üslubuyla gelişmeleri bir tabloya işler gibi anlatıyor:“Dünyada yaşanan gerilimleri önleme yeteneği olmayan uluslararası bir sistemle karşı karşıyayız. Yani artık sadece kâğıt üzerinde var olan, fiiliyatta olmayan, hiçbir yaptırım gücü olmayan bir sisteme doğru geçiyoruz.”8- TÜRKİYE NE YAPMALI -Peki bu derece küresel bir sorun karşısında Türkiye ne yapabilir?-Yeni bir dünyanın kurulması gerekiyor. Önce hangi ilkeler üzerinde bir dünya sistemi oluşacağına ilişkin hep beraber karar vermek zorundayız. Dünyada farklı ulusların ortak çalışmalarının gündeme getirilmesi, başta Birleşmiş Milletler olmak üzere bütün uluslararası sistemin yani küresel, siyasal ve ekonomik mimarinin yeniden dizayn edilmesi şarttır.Numan Kurtulmuş bu sözleri söylerken, içimden “çok zor” diye mırıldanıyorum.Sanki o düşüncelerim duyulmuş gibi ardından şu sözler geliyor:“Çözüm bulmak için Türkiye’nin başından beri ortaya koyduğu; diplomasi kanallarını sürekli açık tutmak, en zor sorunları bile müzakereyle masada karşılıklı rızayla çözebilmek için öncelikle niyeti ortaya koymak gerekir. Dolayısıyla dünyanın bu kadar büyük gerilimleri yaşadığı bir dönemde Türkiye’nin tezlerinin daha da önemli hale geldiğini görüyoruz.”Evet dünya gerilim ve kaos dolu bir çizgiye doğru gidiyor. Kartlar yeniden dağılıyor.Türkiye; ABD, Avrupa, Rusya ve Çin arasında önemli bir aktör olarak yer alabilir.Ve elbette şimdi Özbekistan’da koskoca bir Türk dünyasının tarihi merkezindeyiz.Taşkent, Semerkant, Buhara…Yeni dünya düzeninde Türk dünyasının yerini de ayrıca konuşacağız.
Source: Fatih Çeki̇rge
TBMM Başkanı Kurtulmuş: Türkiye artık dünyada yükselen yeni merkez adayı olan ülkelerden
Parlamentolar Arası Birlik (PAB) 150″inci Genel Kurulu, Özbekistan”ın başkenti Taşkent”te düzenleniyor. Genel kurula TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş da katılıyor. Kurtulmuş, Özbekistan giderken uçakta gazetecilerin sorularını cevaplandırdı. Kurtulmuş”un sorulara verdiği cevaplar şöyle: Dünya son dönemde bir güç savaşına, ticaret savaşına doğru evriliyor. BM”nin bir geçerliliği kalmadı. İnsanlık suçu işleniyor, katliam yapılıyor ve BM”den hiçses yok. Dünyadaki son gelişmeler çerçevesinde değerlendirmeniz ne olur? Dünyanın yeni bir döneme girdiğini yıllardır söylüyoruz. Özellikle son dönemdeki gelişmelerle, artık eski dünya sistemine ilişkin ne varsa bunların hiçbirisinin geçerli olmadığını, yepyeni bir dünyanın kurulmakta olduğunun işaretlerini görüyoruz. Amerika”nın, Afganistan”dan 2021 yılının yazında apar topar çekilmesinin, Berlin Duvarı”nın yıkılması gibi sembol bir tarih olduğunu düşünüyorum. Bu süreçle birlikte, Amerika”nın yönettiğini zannettiği bir dünya sisteminin artık geçerliliğini korumayacağı ortaya çıkmış oldu. Bundan sonra sistemin nasıl gelişeceğine ilişkin bugünden yarına çok net detaylar söylemek mümkün değil ama söyleyeceğimiz en temel şey şudur. Dünya artık çok kutuplu bir sisteme doğru gidiyor. Ne iki kutuplu ne de tek kutuplu bir dünya olacak, çok kutupluluk dünyada hakim olacak. Bildiğimiz kutuplaşmadan ziyade çok merkezli bir dünyaya doğru gidiyoruz. Sayın Trump”ın bu çıkışlarının; yeni dönemin ne olduğunu, nasıl gelişeceğini anladığını ve bundan dolayı da elini yükseltmek için ortaya koyduğu birtakım fikirler olduğunu düşünüyorum. Muhtemelen bir müddet sonra, Trump”ın bu çok üst perdeden dile getirmiş olduğu yaklaşımların gerçekleşmesinin çok kolay olmadığı anlaşılacaktır. Avrupa, Rusya”nın Kırım”ı ilhakıyla birlikte dünya siyasetinden geriye çekilmek zorunda kaldığı bir dönemi yaşadı. Eğer 2014 yılında Kırım”ın ilhakına Avrupa bir cevap verebilmiş olsaydı, bambaşka bir dünya gelişebilirdi fakat Avrupa kendi iç dengesi ya da dengesizliği dolayısıyla ilhaka karşı ses çıkaramadı. Bugün Avrupa”nın geldiği güvenlik endişeleri, korkularının da işin içerisinde olduğu bu süreç, aslında Avrupa”yı bekleyen bir sonuçtu. Ayrıca Trump”ın, ilk dönemde söylediğini bu dönemde açık bir şekilde uygulayacağı görülüyor. Trump, Avrupa”nın, güvenlik meselesini Amerika”nın da NATO”nun da yüklenmeyeceğini açıkça ifade ediyor. Dolayısıyla Avrupa, denklemin dışına çıkmış olacak. Burada Avrupa, Amerika, Rusya, artık ikili-üçlü bir denklem içerisine girmiştir. Bu ilişkilerin nasıl gelişeceğini belirleyecek olan Ukrayna-Rusya savaşının hangi şartlarda sonlandırılacağıdır. Bu sadece Ukrayna”yı ve Rusya”yı değil aynı zamanda Avrupa”yı da yakından ilgilendiriyor. Trump, küresel ölçekte yeni güç merkezlerinin ortaya çıkmasını engelleyebilmek için özellikle ilk döneminde başlatmış olduğu ticaret savaşlarını artırarak devam ettireceğini ortaya koyuyor. Hiç şüphesiz bu karşılıklı bir oyun şeklinde gelişecek. Ama nereden bakarsanız bakın, bütün bu gelişmelerin önce vekalet savaşları diye terör örgütleri üzerinde sürdürülen savaşlar, arkasından ticaret savaşlarıyla uzun bir süredir devam eden bu yüksek gerilimlerin dünyayı çok tehlikeli bir noktaya doğru sürüklediği aşikardır. Dünyada yaşanan gerilimleri önleme yeteneği olmayan uluslararası bir sistemle karşı karşıyayız. Yani artık sadece kağıt üzerinde var olan, fiiliyatta olmayan, hiçbir yaptırım gücü olmayan metinlerin bir iyi niyet temennisinden öte anlam ifade etmediği bir sisteme doğru geçiyoruz. Onun için de bizim süratle Türkiye olarak yıllardır söylediğimiz sözü, çok daha yüksek perdeden dünyaya anlatmamız lazım. Yeni bir dünyanın kurulması gerekiyor. Önce hangi ilkeler üzerinde bir dünya sistemi oluşacağına ilişkin hep beraber karar vermek zorundayız. Dünyada farklı ulusların ortak çalışmalarının gündeme getirilmesi, başta Birleşmiş Milletler olmak üzere bütün uluslararası sistemin, yani küresel, siyasal ve ekonomik mimarinin yeniden dizayn edilmesi şarttır. Bunu yapabilmek için, yani hem çözüm bulmak hem de bütün gerilimlerle ilgili Türkiye”nin başından beri ortaya koyduğu; diplomasi kanallarını sürekli açık tutmak, en zor sorunları bile müzakereyle masada karşılıklı rızayla çözebilmek için öncelikle niyeti ortaya koymak gerekir. Dolayısıyla dünyanın bu kadar büyük gerilimleri yaşadığı bir dönemde Türkiye”nin tezlerinin daha da önemli hale geldiğini görüyoruz. Bu gerilimler, sadece diplomasi mahfillerinde ya da siyaset merkezlerinde ortaya çıkan gerilimler değildir. Artık gerilimin tarafı olanların elinde, düne göre çok daha ölümcül silahların olduğu, çok daha güçlü silahlanma yarışının içerisine girildiği bir dünyadayız. Bu kadar çok silahlanma yarışının sonucunda işin nerede ve nasıl duracağı belli olmaz. Bunun için silahlanma artık caydırıcı olmanın ötesine geçmiştir. Bunun da önlenmesi için çok güçlü, samimi bir şekilde müzakere mekanizmasının kurulması elzemdir. Dünya çok kutuplu bir yöne evriliyor diyoruz ama tekrar yine Yalta gibi Rusların, Amerikalıların olduğu bir dünyanın kurulma ihtimali var mı? İki kutuplu dünya ihtimaline gitme imkanımız var mı? Yakın dönemde öngörmüyorum. Çok köklü değişikliklerinolması lazım. Çünkü çok merkezlilik derken; dünyada bugün farklı bölgelerin öne çıkacağını görüyoruz. Çin, bu merkezlerden bir tanesi… Hindistan, Brezilya, Meksika, Türkiye artık dünyada yükselen yeni merkez adayı olan ülkelerdir. Dolayısıyla tekrar iki kutuplu ya da tek kutuplu bir sisteme dönüş olmayacağını, çok merkezli, çok kutuplu bir dünyanın önümüzdeki dönemi şekillendireceğini düşünüyorum. ABD, 60 ülkeye ağır gümrük vergileri getirdi. Türkiye”ye ise daha düşük, yüzde 10 vergi getirdi. Bu Türkiye için bir avantaj olabilir mi? Trump”ın yapmak istediği aslında sadece gümrük vergilerini artırmak değil, şu anda dünyada var olan küresel ticaret mekanizmalarını tersyüz etmektir. Yani orada da bu kadar büyük dünya ticaret mekanizmalarına müdahale edilmesi, dünya ticareti bakımından yeni birtakım dengesizlikleri, çatışmaları ortaya çıkaracaktır. Görece olarak Türkiye”ye az vergi konulması, belki diğer ülkelere göre daha iyi bir durumdur ama Türkiye açısından çok önemli ya da bulunmaz bir fırsat olarak görmüyorum. İsrail”in bölgedeki saldırıları artıyor. Son olarak Suriye”de saldırılar düzenleyen İsrail”in, “Düşmanların burada konuşlanmasını istemiyoruz” çıkışı vardı. Türkiye”nin de kesinleşmeyen ama konuşulan üsler kurma konusu söyleniyor. Biz adım adım İsrail”le bir çatışma ortamına gidiyor muyuz? Öncelikle şunu söyleyeyim, İsrail”in şartları ne olursa olsun Türkiye ile çatışmayı göze alacak kadar irrasyonel olmayacağını düşünüyorum. Ama şunu da unutmamak lazım, İsrail”in, arz-ı mevud planlarını bilmeden, bu planların sadece raflarda duran bir proje olmanın ötesinde adım adım uygulamaya konulmuş bir eylem planı olduğunu görmedenOrta Doğu”da siyaset yapılamaz. İsrail”in amacı çok açıktır.Her ne kadar kendi içlerinde politika farklılıkları olsa da en azından Netanyahu ve hükümetinin bu konuda çok kararlı ve ısrarlı olduğu ortadadır. Arz-ı mevudu gerçekleştirmek için düğmeye basmışlardır. Mesele, Gazze”nin ilhakı değildir sadece… Madem öyleyse niye Lübnan”a saldırdılar? Filistinlileri vatanlarından çıkarmak istiyorlarsa niye Suriye”ye saldırıyorlar, niye Yemen”e saldırıyor, niye İran”a saldırıyorlar? Dolayısıyla İsrail, arz-ı mevud önünde kendisi için tehlikeli gördüğü bütün unsurları ortadan kaldırma eylemine başlamış durumda. Türkiye bu konuda uyanıktır, kendi stratejik hedeflerini belirlemiş vaziyettedir. İsrail”in, uluslararası sistem tarafından belli bir noktada durdurulması şarttır. Artık bundan sonrası, İsrail açısından, bütün Orta Doğu”yu bir türbülansın içerisine sokacak çılgınlık olur. İsrail”in Amerika ile bir kenetleme hali mevcut. Amerika”daki Yahudi lobisiyle, Trump”ın da içinde bulunduğu bir şekilde İsrail”i cesaretlendiren bir yapı da söz konusu. Buna ilişkin değerlendirmeniz nedir? Hiç şüphesiz… Gazze”de işlenen insanlık suçları, yapılan katliam ve soykırım üzerinden 1.5 yıl geçti. Sadece Trumpyönetimi değil aynı zamanda Biden yönetimi de İsrail”e sınırsız ve koşulsuz bir destek verdi. Normal şartlarda, kendileri açısından bakıldığında Amerika-İsrail ittifakının Gazze meselesini bir haftada bitirmesi gerekirdi. Ama Orta Doğu, bir labirent gibidir. Orta Doğu üzerindeki hesaplar, masa üzerinde yapıldığı gibi gerçekleşmiyor. Dolayısıyla Filistin halkının mukavemeti, masum ve silahsız insanların o direnişi dünyaya yeni bir şey öğretti. Dünyanın en güçlü ordularına sahip olabilirsiniz ama dünyanın en inançlı halkına karşı bu mücadelede başarılı olacağınız anlamına gelmiyor. Bugün Amerika”da sokakta yaşayan insanların çok büyük bir kısmı, işlenen insanlık suçlarına karşı fevkalade ciddi şekilde tepkiler ortaya koyuyor. Üniversitelerde yapılan gösterileri yasaklamakla ya da Filistin davasına destek veren akademisyenleri işten atmakla bu iş olmuyor. Eğer öyle olmuş olsaydı çoktan bu işi bitirmeleri gerekirdi. Eninde sonunda Filistin davasına destek veren insanlık cephesi kazanacaktır. Suriye”de son yaşanan gelişmeler çerçevesinde Türkiye”nin burada bir pozisyon değişikliği var mı? Suriye”de yeni yönetim iş başına geldiği ilk günden itibaren tekliflerimizi ve tavsiyelerimizi Suriye yönetimine yapıyoruz ve bunlar Türkiye için hayati noktadır. Suriye”nin toprak bütünlüğünü önemsiyoruz. Suriye”nin hiçbir yerinde özerk bölge, ayrı bir etnik yapı ya da mezhebi kimlik üzerinden bir ayrışma yapılmamalı. Silahlı bütün gruplar Suriye”nin resmi ordusunun çatısı altında birleştirilmelidir. Ayrıca Suriye”de kapsayıcı bir yönetimin oluşmasını da arzuluyoruz. Ümit ederiz ki hızlı bir şekilde bu süreci tamamlarlar. Tabi, çok kolay olmadığını biliyoruz. Dil dil, sokak sokak, bölge bölge bölünmüş bir Suriye vardı. Bunların hepsini aynı bayrak altında, aynı millet bilinci etrafında toparlamak kolay bir şey değildir. Ayrıca birçok ülke, bir kurşun atmadan Suriye topraklarından çekildi ama bu ülkelerin Suriye”ye ilişkin hesaplarının, planlarının sona erdiği anlamına gelmiyor. Suriye”deki istikrarı bir şekilde sonlandırmak isteyen gruplar olabilir. Dolayısıyla çok hassas bir süreç. Burada bizim amacımız, Suriye”nin istikrarlı yönetiminin sürdürülmesidir. Özellikle bütün dünya kamuoyunun, Suriye”nin dostlarının bu anlamda Suriye”deki kurumsal kapasitesinin güçlendirilmesine ve uluslararası ambargoların kaldırılmasına destek vermesi gerekiyor. Türkiye bütün bu söylediğimiz konuları birebir en yakın mesafeden takip ediyor. Çünkü bu meseleler, Suriye”nin istikrarlı geleceği için şarttır. NOTLAR Genel Kurula 70 kadar Parlamento Başkanı veya Başkan Vekili katılıyor. Parlamentolar Arası Birlik (PAB) 150″inci Genel Kurulu 5-9 Nisan 2025 tarihleri arasında Özbekistan”ın başkenti Taşkent”te düzenleniyor. PAB, dünya çapında ulusal parlamentoları bir araya getiren tek uluslararası kuruluş. Bir başka deyişle “Parlamentoların Birleşmiş Milletler”i”. 182 üyesi bulunuyor. 1889 yılında kurulan PAB”ın merkezi Cenevre”de. PAB, parlamenter diplomasinin en önemli forumlarından biri. PAB Genel Kurulu yılda iki kez yapılıyor; biri Cenevre”de, diğeri bir üye ülkede. Bu yıl da, ilk kez Özbekistan Parlamentosunun ev sahipliğinde Taşkent”te yapılıyor. Bunu Türk Dünyasının uluslararası ilişkilerdeki yükselişinin bir tezahürü olarak görmek mümkün. PAB”ın, Genel Kurula ilaveten, farklı konuların ele alındığı komiteleri de var. Gençlik, kadın, insan hakları, Orta Doğu ve Ukrayna-Rusya savaşı düzenli olarak ele alınıyor. TBMM PAB heyeti ülkemizi tüm toplantılarda temsil ediyor, görüşlerimizi aktarıyor. TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş da beraberindeki parlamenter heyetle PAB 150″inci Genel Kuruluna iştirak ediyor. Genel Kurula 70 kadar Parlamento Başkanı veya Başkan Vekili katılıyor. Genel Kurula 70 kadar Parlamento Başkanı veya Başkan Vekili katılıyor. Numan Kurtulmuş da, Taşkent”te birçok meclis başkanıyla ikili görüşme yapma fırsatı da bulacak. 1934″de 30. Genel kurul ve 1951 yılında da 40. Genel Kurul İstanbul”da yapılmış. Genel kurul, Özbekistan da ilk kez gerçekleştiriliyor.
Source: Kenan Kiran
Serbest bırakılsalar da esaret sürüyor
Dünyanın gördüğü en vahşi devlet terörüne maruz kalan Gazze halkının dramı bir türlü bitmiyor. Siyonist İsrail, ABD ve Batılı ülkelerden aldığı güçle, uluslararası hukuku hiçe sayıp, mazlum Filistin halkı üzerindeki zulmü her geçen gün artırıyor. Öyle ki, anlaşmalar kapsamında serbest bırakılan nice mahkumun aileleriyle bile görüşmesine müsaade edilmiyor. İsrail zindanlarından yıllar sonra çıkan Filistinli esirler, bu defa da siyonist zorbalığın bir neticesi olarak adeta açık hava hapisanesine mahkum ediliyor. Bu hafta 15 yıl İsrail”deki Nafhat El- Sahravi Hapishanesi”nde tutuklu kaldıktan sonra serbest bırakılan, fakat siyasi mahkum olduğu gerekçesiyle ailesiyle görüştürülmeden Gazze”de abluka altındaki bir bölgede ikamete mecbur edilen Abdurrahman Yusuf Mukaddad”ın eşi Najla El Mukaddad ile görüştük. Najla El Mukaddad, “Biz Filistin”in Beytüllahim kentinde oturuyoruz. Eşimin, anlaşma kapsamında serbest bırakıldığını söylediler. İsrailli yetkililer bir gün önceden eve geldi. Kutlama yapmanın kesinlikle yasak olduğunu söylediler. Eşimin çıkacağı gün, Ramallah kentine gittik. Serbest bırakılan esirler geldi. Fakat eşim yoktu. Sonradan öğrendik ki, eşim siyasi mahkum olduğu için bizle görüştürülmeden Gazze”de başka bir bölgeye gönderilmiş. Ben o an üzüntünden bayılmışım. İsrail zindanlarından çıktı. Şimdi yine İsrail gözetiminde bir açık hava hapishanesinde. İsrail mahkumları sözde serbest bırakıyor. Gerçekte ise esirlik sürüyor” dedi. SEVİNÇLERİ YARIM KALDI Najla El Mukaddad, Filistin”in Beytülhallim kentinde yaşıyor. 15 yıl önce, evlerini basan İsrailli askerler, hiçbir gerekçe göstermeden eşi Abdurrahman Yusuf Mukaddad”ı gözatlına alıyor. Tiyatro bir yargılama sonrası zindana atılan Mukaddad, tam 15 yıl boyunca akıl almaz işkenceler görüyor. Geçtiğimiz aylarda, Hamas ile İsrail arasında varılan anlaşma kapsamında, Yusuf Mukaddad”ın da serbest bırakılacağı ailesine bildiriliyor. Haber sonrası evde bir bayram havası yaşanıyor. Serbest bırakılmadan birkaç gün önce eve gelen siyonist İsrail devletinin askerleri, hiçbir şekilde kutlama yapılmayacağı şartını aileye bildiriyor. Esir takasının gerçekleşeceği gün Ramallah”a giden aile hayatlarının şokunu yaşıyor. ZORUNLU İKAMETE GÖNDERDİLER 15 yıl boyunca eşinden ayrı kalan Najla El Mukaddad”a acı haber veriliyor. Yusuf Mukaddad”ın siyasi mahkum olduğu gerekçesiyle ailesiyle görüştürülmeyeceği tebliğ ediliyor. Acılı eş, aldığı haber karşısında bayılıyor. Kendine geldiğinde ise eşinin, Gazze”de, işgalin en yoğun olduğu bir semtte zorunlu ikamete tabi tutulmak için gönderildiğini öğreniyor. AİLESİYLE GÖRÜŞTÜRMEDİLER Yaşadığı hayal kırıklığını anlatan Najla El Mukaddad, “Biz Filistin”in Beytüllahim kentinde oturuyoruz. Eşimin, anlaşma kapsamında serbest bırakıldığını söylediler. Evde bir bayram havası yaşandı. Bir kaç gün sonra ise İsrailli yetkililer geldi. Hiçbir şekilde kutlama yapamayacağımızı söylediler. Biz de kabul ettik. Önemli olan eşime kavuşmamızdı. Evlatlarımın baba hasretinin bitmesiydi. Büyük bir heyecanla Ramallah kentine gittik, fakat hayatımızın şoku ile orada karşılaştık” ifadelerini kullandı. ESARET DEVAM EDİYOR Siyonistlerin, eşiyle görüşmesine müsaade etmediklerini kaydeden Najla El Mukaddad, “Eşimin siyasi mahkum olması iddiası ortaya atıldı. Ne ben eşimle ne de evlatlarım babasıyla görüşebildi. Siyasi mahkum bahanesiyle eşim Gazze”de bir bölgeye gönderildi. Ben o an acıdan ve üzüntüden bayılmıştım. Kendime geldiğimde ise zaten her şey bitmişti. Eşimi, arkadaşları karşılamış. Kısa bir sevinç anından sonra eşim götürülmüş” şeklinde konuştu. Yaşadıkları zulmün sınırının olmadığını kaydeden Mukaddad, “Eşimin serbest bırakılma ve arkadaşlarıyla buluşma anını televizyonlardan gördük. Gözyaşlarımızı tutamadık. Şimdi sadece haftada bir kez, o da bölgede internet varsa, sesli konuşabiliyoruz. Sesimin sizin aracılığınızla dünyanın her köşesine ulaşmasını istiyorum. Üç ay oldu serbest kalalı ama ben bir defa bile eşimi göremedim” diyerek duygularını ifade etti. HİÇBİR SUÇU OLMAYAN İNSANLAR HÂLÂ HAPİSHANELERDE Siyasi mahkum olduğu gerekçesiyle ailesiyle görüştürülmeyen Filistinli mahkum Abdurrahman Yusuf Mukaddad daha önce de SABAH Gazetesi”ne bir röportaj vermişti. Mukaddad, siyonist zindanlarında yaşadıklarını şu sözlerle anlatmıştı: “15 yıl boyunca sadece hayatta kalacak kadar yemek verdiler. Önemsiz nedenlerle dayak yedik. Hiçbir hukuki hakkımız yoktu. Bazen aylarca gün ışığı görmeden yaşadık. Soğuk suyla duş almaya zorlandık. Resmen ölüme sürükleniyorduk. Bugün dahi suçumun ne olduğunu bilmiyorum. Avukatlarla görüşmemize bile asla müsaade etmediler. Ailelerimizle görüştürmediler. Üstümüzü çıkartıp prangalara vururlardı. Yemek konusu büyük problemdi, kasıtlı olarak vermezlerdi. Ben, İsrail”deki Nafhat El-Sahravi Hapishanesi”nde kaldım. Kâbus gibi bir yerdi. Hiçbir suçu, günahı olmayan Filistinli mazlumlar orada senelerce tutuluyor. Bütün insani haklardan mahrum bir şekilde.
Source: Harun Sekmen
İsrail’in vurduğu T4 üssü görüntülendi
Ülkenin en büyük hava üslerinden T4, geniş bir alanı kaplarken, uzun pistlere ve uçakların konuşlanacağı büyük alanlara sahip bulunuyor. T4 Hava Üssü, Suriye’nin orta kesimlerinde stratejik bir konumda yer alırken, kara yolu ile Humus ve Şam gibi büyük kentlere bağlanırken, lojistik operasyonlara da avantaj sağlıyor.ÖNEMLİ OPERASYON… ÜSLERİNDEN BİRİYDİSoğuk Savaş yıllarında Sovyetler Birliği’nin verdiği destekle modernize edilen hava alanı, devrik rejimin hava kuvvetlerinin en önemli operasyon üslerinden biri olarak işlevini gördü. Üssü, Rus ve İran ordusu da kullandı. AA ekibinin yoğun uğraşların ardından girdiği üste, ana pistin orta kısımlarının ve radar sistemlerinin vurulduğu, uçak hangarlarının saldırılarda hedef alındığı ve üste hizmet dışı kalmış bazı savaş uçakları bulunduğu görüldü. Saldırıdan hemen önce Arap medyasında çıkan haberlerde Türkiye’nin Şam’daki yeni yönetimle bazı askeri üsler kurmak için anlaştığı, söz konusu üslerden birinin de T4 olduğu iddia edilmişti.İSRAİLLİ ÜST DÜZEY YETKİLİ: TÜRKİYE İLE ÇATIŞMA İSTEMİYORUZReuters’da yer alan habere göre, isminin açıklanmasını istemeyen İsrailli bir yetkili gazetecilere yaptığı açıklamada, “Türkiye ile bir çatışma istemiyoruz ve Türkiye’nin de bizimle çatışmayı istemediğini umuyoruz” diye konuştu. Yetkili, açıklamasının devamında Türkiye’nin Suriye’de İsrail’e yakın bir konuma yerleşmesini de arzu etmediklerini belirtti. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan da önceki gün Reuters’a verdiği röportajda Ankara ile Tel Aviv arasında Suriye başlığı altında gerilen ilişkileri değerlendirmiş ve Türkiye’nin İsrail ile çatışmak istemediğini dile getirmişti.
Source: Hurriyet.com.tr
Putin’den ateşkes ısrarına füzeli yanıt… Rusya, Zelenski’nin memleketini vurdu
ABD Başkanı Donald Trump’ın barış girişimlerine rağmen Ukrayna savaşını sürdürmeye devam eden Rusya, Ukrayna lideri Volodimir Zelenski’nin memleketi Krivoy Rog’u vurarak sivil katliam yaşanmasına yol açtı. Rus tarafı ise saldırıda sivillerin değil, Ukrayna’ya yardıma gelen Batılı askeri danışmanların imha edildiğini savundu.ÇOCUKLAR DA ÖLDÜUkrayna yönetimi açıklamasına göre önceki gece Rus tarafı ilk önce iki adet “İskender-M” füzesiyle ardından da bomba yüklü onlarca kamikaze dronla Ukrayna’nın Krivoy Rog şehrine saldırı düzenledi. Bir oyun parkı ve restoranın yakınlarına düzenlenen saldırılarda aralarında 9 çocuğun da bulunduğu 19 sivil hayatını kaybetti. Saldırı sonrasında Ukrayna halkıyla dünyaya seslenen Zelenski, “Krivoy Rog saldırısının ardından artık kimse ‘Rusya’nın barış istediğini’ söyleme hakkına sahip değil. Ruslar balistik füzelerle Ukrayna’da doğrudan sivilleri hedef aldı. Hayatını kaybeden sivillerimiz için üç günlük yas ilan ediyoruz” açıklamasını yaptı. Saldırı yılın en ölümcül saldırısı olarak kayda geçerken Zelenski, ABD Büyükelçiliği’nden gelen ‘zayıf’ tepkiyi de eleştirdi.ABD’NİN SABRI TAŞIYORRusya Savunma Bakanlığı, Ukrayna’ya yönelik cuma günü düzenlenen hava saldırısını farklı izah ederek, “Krivoy Rog operasyonunda keskin nişan alabilen füzeler kullandık. Burada çok sayıda askeri komutanla batılı askeri danışmanın toplandığını tespit ettiğimiz için yaptık. Operasyonda aralarında çok sayıda yabancı uzmanların da bulunduğu 85 kişi imha edildi. Ayrıca 20 askeri araç da kullanılamaz duruma getirilmiştir” dendi. Ukrayna’da katliam sürerken Brüksel’de NATO Dışişleri Bakanları toplantısına katılan ABD’li bakan Marco Rubio, “Rusya bizimle Ukrayna savaşı konusunda sonsuz görüşmeler yapamaz. Barıştan yana olduklarını kanıtlamaları için aylar değil, haftalarla ölçülen süreleri var” demişti. VOLODİMİR ZELENSKİ: TÜRKİYE GARANTÖR OLABİLİR Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenski olası ateşkes sağlanması sonrasında Türkiye’nin ülkesi için güvenlik garantörü olabileceğini söyledi. Kiev’deki basın toplantısında Türkiye’nin barış sürecinde oynayacağı role değinen Zelenski, “Gelecekte, olası kalıcı ateşkesin sağlanması ve barış müzakerelerinin başlaması durumunda Türkiye bizim için önemli rol üslenebilir. Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan ile bu konuyu defalarca görüştüm. Ukrayna’nın dünya topluluğundan aradığı güvenlik garantileri konusunda Türkiye gereken desteği vermeye hazır. Karadeniz bölgesinin en güçlü aktörlerinden Türkiye’nin üstleneceği rol paha biçilmez olacaktır” ifadelerini kullandı.
Source: Nerdun Hacioğlu
PKK/YPG Halep’te iki mahalleden çekildi
Halep’teki Şeyh Maksud ve Eşrefiyye mahallelerini 2012’de işgal eden teröristler, bu mahallelere dair 1 Nisan’da imzalanan yeni anlaşma gereği Fırat’ın doğusuna çekiliyor. Ellerinde PKK/YPG’ye ait paçavraları taşıyan teröristler, Savunma Ba-kanlığına bağlı güçlerin himayesinde Halep’ten çıktı.Halep’in Kürtlerin yoğunluklu yaşadığı iki mahallede kurulan yerel konseyin kıdemli üyesi Nuri Şeyho, Fransız AFP’ye yaptığı açıklamada 500’den fazla YPG’linin kenti terkettiğini söyledi. Şeyho’ya göre Şam hükümeti 146 sivil ve teröristi serbest bırakırken Kürtler de 97 kişiyi salıverdi. YPG, sözkonusu iki mahallede güvenlik sorumluluğunun sözde özerk yönetime bağlı iç güvenlik güçlerine devredildiğini belirtti. Ayrıca, kısmi bir çekilme gerçekleştirildiği ve geri kalan güçlerin kademeli olarak yeniden konumlanacağı kaydedildi.
Source: Hurriyet.com.tr
Gazze”yi parçalayan soykırımcı İsrail sivilleri hedef aldı! Çok sayıda Filistinli şehit oldu
İsrail ordusu, Gazze Şeridi”nde 19 Ocak”ta yürürlüğe giren ateşkesin ardından 18 Mart sabahı şiddetli saldırılarına yeniden başladı.İSRAİL”İN GAZZE”NİN GÜNEYİNİ PARÇALAMAK İÇİN OLUŞTURDUĞU “MORAG KORİDORU”NDAN REFAH”A SALDIRILAR SÜRÜYORİsrail Ordu Sözcüsü Avihay Adraee, X hesabından yaptığı paylaşımda, “Morag Koridoru” olarak isimlendirdikleri, Refah ile Han Yunus kentlerini birbirinden ayıran hatta 36″ncı Tümenin yerleştiğini duyurdu. Adraee, İsrail ordusunun en büyük tümeni olarak kabul edilen, zırhlı araçlar ve tanklardan oluşan 36″ncı Tümen”in çarşambadan bu yana “Morag Koridoru”ndan güney bölgelerine saldırılarını devam ettirdiğini belirtti. Adraee, 36″ncı Tümen tanklarının Refah kentine düzenlediği saldırılara ilişkin görüntüleri de hesabında paylaştı. İSRAİL”İN GAZZE”NİN HAN YUNUS KENTİNE SALDIRISINDA 5 FİLİSTİNLİ ÖLDÜSağlık kaynaklarından AA”ya yapılan açıklamaya göre, İsrail, Han Yunus kentindeki bir evi ve Filistinlilerin sığındığı bir çadırı hedef aldı. Saldırıda 5 kişi hayatını kaybetti, 21 kişi yaralandı. Filistinlilerin naaşları ve yaralılar Nasır Hastanesine nakledildi.06:37 ABD”nin başkenti Washington”da bir araya gelen binlerce kişi, Filistin”e destek gösterisi düzenledi03:52 İsrail”in Gazze”nin Han Yunus kentine saldırısında 5 Filistinli öldü03:44 İsrail”de on binlerce kişi, Gazze”de ateşkes ve esir takası anlaşmasını bozarak saldırıları yeniden başlatan Başbakan Binyamin Netanyahu liderliğindeki Tel Aviv yönetiminden saldırıları derhal durdurmasını istedi03:31 Yemen”deki Husiler, Kızıldeniz”de ABD”ye ait uçak gemisi Truman”a bağlı bir ikmal gemisini balistik füze ile hedef aldığını açıkladı03:29 İsrail basını, ordunun Gazze Şeridi”nin güneyindeki Refah kentinde Filistinli sağlık görevlileri ve sivil savunma ekiplerinin ölümüne neden olan saldırıyla ilgili yürüttüğü soruşturmanın sonuçlarını “garip ve mantıksız” şeklinde değerlendirdi02:31 İngiltere Dışişleri Bakanı David Lammy, İsrail”in iki İngiliz milletvekilini havalimanında alıkoyup ülkeye sokmamasının kabul edilemez olduğunu belirtti02:17 İsrail ordusu, Gazze Şeridi”nin güneyindeki kentleri birbirinden ayırmak ve parçalara bölmek için oluşturduğu “Morag Koridoru”ndan Refah kentine saldırılarını sürdürdüğünü duyurdu02:08 İsrail ordusunda görev yapan Haham Avraham Zerbib, Gazze Şeridi”nin güneyindeki Refah kentine düzenledikleri saldırılarla yarattıkları yıkımla övünerek, “Artık Refah olmayacak!” ifadesini kullandı01:39 İsrail ordusunun Gazze Şeridi”nin Han Yunus kentine saldırısında 4 Filistinli yaşamını yitirdi00:01 Gazze Şeridi”nde yetersiz beslenme tedavisi gören çocukların, İsrail”in uyguladığı abluka nedeniyle ciddi risk altında olduğu belirtildi
Source: Www.star.com.tr
Husiler, bir ABD ikmal gemisini balistik füze ile hedef aldığını açıkladı
Husilerin Askeri Sözcüsü Yahya Seri, konuya ilişkin açıklamada bulundu.Seri, Husilerin Kızıldeniz”de ABD”nin uçak gemisi Truman”a bağlı bir ikmal gemisini balistik füze ile hedef aldığını belirtti.Husilerin ikmal gemisine düzenlediği saldırının saatlerce sürdüğüne değinen Seri, ABD”nin Yemen”e yönelik saldırı gerçekleştirmesinin engellendiğini ifade etti.- YEMEN”E HAVA SALDIRILARIHusiler, 7 Mart”ta yaptıkları açıklamada, İsrail”e Gazze”ye yardımların girişine izin vermesi için 4 gün süre tanıdıklarını, aksi takdirde İsrail”e karşı deniz operasyonlarını yeniden başlatacaklarını duyurmuştu.ABD Başkanı Donald Trump ise Truth Social platformundan 15 Mart”ta yaptığı açıklamada, orduya Yemen”deki Husilere karşı “büyük bir saldırı” başlatma talimatı verdiğini açıklamıştı.Husilerin lideri Abdulmelik el-Husi de ABD”ye ait uçak ve savaş gemilerinin Husilerin hedefi olacağını belirterek saldırılarını sürdürdüğü sürece deniz seferlerindeki engellemelerin Washington”ı da kapsayacağını söylemişti.
Source: Www.star.com.tr
Kurtulmuş: Çok kutuplu dünyada Türkiye’nin tezleri daha da önemli hale geldi
Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş ile birkaç gündür Özbekistan’dayız. Özbekistan’ın Türk ve İslam dünyası için çok önemli merkezlerinde önemli etkinliklere katıldık.
Ama bugün sizinle, Özbekistan’a yola çıktığımızda Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş ile “dış politika” üzerine yaptığımız söyleşiyi paylaşmak istiyorum.
“Dünya nereye gidiyor? Türkiye ve İslam dünyasını bekleyen fırsatlar ve riskler neler? Türk dünyası ile ilişkilerimiz nasıl?” genel başlıkları altında biz sorduk Sayın Kurtulmuş cevaplandırdı.
İşte o söyleşi:
SORU: Dünya son dönemde bir güç savaşına, ticaret savaşına doğru evriliyor. BM’nin bir geçerliliği kalmadı. İnsanlık suçu işleniyor, katliam yapılıyor ve BM’den hiç ses yok. Dünyadaki son gelişmeler çerçevesinde değerlendirmeniz ne olur?
Dünyanın yeni bir döneme girdiğini yıllardır söylüyoruz. Özellikle son dönemdeki gelişmelerle, artık eski dünya sistemine ilişkin ne varsa bunların hiçbirisinin geçerli olmadığını, yepyeni bir dünyanın kurulmakta olduğunun işaretlerini görüyoruz.
Amerika”nın, Afganistan”dan 2021 yılının yazında apar topar çekilmesinin, Berlin Duvarı’nın yıkılması gibi sembol bir tarih olduğunu düşünüyorum. Bu süreçle birlikte, Amerika’nın yönettiğini zannettiği bir dünya sisteminin artık geçerliliğini korumayacağı ortaya çıkmış oldu. Bundan sonra sistemin nasıl gelişeceğine ilişkin bugünden yarına çok net detaylar söylemek mümkün değil ama söyleyeceğimiz en temel şey şudur. Dünya artık çok kutuplu bir sisteme doğru gidiyor. Ne iki kutuplu ne de tek kutuplu bir dünya olacak, çok kutupluluk dünyada hakim olacak. Bildiğimiz kutuplaşmadan ziyade çok merkezli bir dünyaya doğru gidiyoruz. Sayın Trump”ın bu çıkışlarının; yeni dönemin ne olduğunu, nasıl gelişeceğini anladığını ve bundan dolayı da elini yükseltmek için ortaya koyduğu birtakım fikirler olduğunu düşünüyorum. Muhtemelen bir müddet sonra, Trump”ın bu çok üst perdeden dile getirmiş olduğu yaklaşımların gerçekleşmesinin çok kolay olmadığı anlaşılacaktır.
Avrupa, Rusya’nın Kırım”ı ilhakıyla birlikte dünya siyasetinden geriye çekilmek zorunda kaldığı bir dönemi yaşadı. Eğer 2014 yılında Kırım’ın ilhakına Avrupa bir cevap verebilmiş olsaydı, bambaşka bir dünya gelişebilirdi fakat Avrupa kendi iç dengesi ya da dengesizliği dolayısıyla ilhaka karşı ses çıkaramadı. Bugün Avrupa”nın geldiği güvenlik endişeleri, korkularının da işin içerisinde olduğu bu süreç, aslında Avrupa”yı bekleyen bir sonuçtu.
Ayrıca Trump’ın, ilk dönemde söylediğini bu dönemde açık bir şekilde uygulayacağı görülüyor. Trump, Avrupa’nın, güvenlik meselesini Amerika”nın da NATO”nun da yüklenmeyeceğini açıkça ifade ediyor. Dolayısıyla Avrupa, denklemin dışına çıkmış olacak. Burada Avrupa, Amerika, Rusya, artık ikili-üçlü bir denklem içerisine girmiştir. Bu ilişkilerin nasıl gelişeceğini belirleyecek olan Ukrayna-Rusya savaşının hangi şartlarda sonlandırılacağıdır. Bu sadece Ukrayna”yı ve Rusya”yı değil aynı zamanda Avrupa”yı da yakından ilgilendiriyor.
Trump, küresel ölçekte yeni güç merkezlerinin ortaya çıkmasını engelleyebilmek için özellikle ilk döneminde başlatmış olduğu ticaret savaşlarını artırarak devam ettireceğini ortaya koyuyor. Hiç şüphesiz bu karşılıklı bir oyun şeklinde gelişecek. Ama nereden bakarsanız bakın, bütün bu gelişmelerin önce vekalet savaşları diye terör örgütleri üzerinde sürdürülen savaşlar, arkasından ticaret savaşlarıyla uzun bir süredir devam eden bu yüksek gerilimlerin dünyayı çok tehlikeli bir noktaya doğru sürüklediği aşikardır.
Dünyada yaşanan gerilimleri önleme yeteneği olmayan uluslararası bir sistemle karşı karşıyayız. Yani artık sadece kağıt üzerinde var olan, fiiliyatta olmayan, hiçbir yaptırım gücü olmayan metinlerin bir iyi niyet temennisinden öte anlam ifade etmediği bir sisteme doğru geçiyoruz. Onun için de bizim süratle Türkiye olarak yıllardır söylediğimiz sözü, çok daha yüksek perdeden dünyaya anlatmamız lazım. Yeni bir dünyanın kurulması gerekiyor. Önce hangi ilkeler üzerinde bir dünya sistemi oluşacağına ilişkin hep beraber karar vermek zorundayız. Dünyada farklı ulusların ortak çalışmalarının gündeme getirilmesi, başta Birleşmiş Milletler olmak üzere bütün uluslararası sistemin, yani küresel, siyasal ve ekonomik mimarinin yeniden dizayn edilmesi şarttır. Bunu yapabilmek için, yani hem çözüm bulmak hem de bütün gerilimlerle ilgili Türkiye”nin başından beri ortaya koyduğu; diplomasi kanallarını sürekli açık tutmak, en zor sorunları bile müzakereyle masada karşılıklı rızayla çözebilmek için öncelikle niyeti ortaya koymak gerekir. Dolayısıyla dünyanın bu kadar büyük gerilimleri yaşadığı bir dönemde Türkiye”nin tezlerinin daha da önemli hale geldiğini görüyoruz.
Bu gerilimler, sadece diplomasi mahfillerinde ya da siyaset merkezlerinde ortaya çıkan gerilimler değildir. Artık gerilimin tarafı olanların elinde, düne göre çok daha ölümcül silahların olduğu, çok daha güçlü silahlanma yarışının içerisine girildiği bir dünyadayız. Bu kadar çok silahlanma yarışının sonucunda işin nerede ve nasıl duracağı belli olmaz. Bunun için silahlanma artık caydırıcı olmanın ötesine geçmiştir. Bunun da önlenmesi için çok güçlü, samimi bir şekilde müzakere mekanizmasının kurulması elzemdir.
SORU: Dünya çok kutuplu bir yöne evriliyor diyoruz ama tekrar yine Yalta gibi Rusların, Amerikalıların olduğu bir dünyanın kurulma ihtimali var mı? İki kutuplu dünya ihtimaline gitme imkanımız var mı?
Yakın dönemde öngörmüyorum. Çok köklü değişikliklerin olması lazım. Çünkü çok merkezlilik derken; dünyada bugün farklı bölgelerin öne çıkacağını görüyoruz. Çin, bu merkezlerden bir tanesi… Hindistan, Brezilya, Meksika, Türkiye artık dünyada yükselen yeni merkez adayı olan ülkelerdir. Dolayısıyla tekrar iki kutuplu ya da tek kutuplu bir sisteme dönüş olmayacağını, çok merkezli, çok kutuplu bir dünyanın önümüzdeki dönemi şekillendireceğini düşünüyorum.
SORU: ABD, 60 ülkeye ağır gümrük vergileri getirdi. Türkiye’ye ise daha düşük, yüzde 10 vergi getirdi. Bu Türkiye için bir avantaj olabilir mi?
Trump”ın yapmak istediği aslında sadece gümrük vergilerini artırmak değil, şu anda dünyada var olan küresel ticaret mekanizmalarını tersyüz etmektir. Yani orada da bu kadar büyük dünya ticaret mekanizmalarına müdahale edilmesi, dünya ticareti bakımından yeni birtakım
dengesizlikleri, çatışmaları ortaya çıkaracaktır. Görece olarak Türkiye”ye az vergi konulması, belki diğer ülkelere göre daha iyi bir durumdur ama Türkiye açısından çok önemli ya da bulunmaz bir fırsat olarak görmüyorum.
SORU: İsrail’in bölgedeki saldırıları artıyor. Son olarak Suriye’de saldırılar düzenleyen İsrail’in, “Düşmanların burada konuşlanmasını istemiyoruz” çıkışı vardı. Türkiye’nin de kesinleşmeyen ama konuşulan üsler kurma konusu söyleniyor. Biz adım adım İsrail’le bir çatışma ortamına gidiyor muyuz?
Öncelikle şunu söyleyeyim, İsrail’in şartları ne olursa olsun Türkiye ile çatışmayı göze alacak kadar irrasyonel olmayacağını düşünüyorum. Ama şunu da unutmamak lazım, İsrail’in, arz-ı mevud planlarını bilmeden, bu planların sadece raflarda duran bir proje olmanın ötesinde adım adım uygulamaya konulmuş bir eylem planı olduğunu görmeden Orta Doğu”da siyaset yapılamaz. İsrail”in amacı çok açıktır. Her ne kadar kendi içlerinde politika farklılıkları olsa da en azından Netanyahu ve hükümetinin bu konuda çok kararlı ve ısrarlı olduğu ortadadır. Arz-ı mevudu gerçekleştirmek için düğmeye basmışlardır.
Mesele, Gazze’nin ilhakı değildir sadece… Madem öyleyse niye Lübnan’a saldırdılar? Filistinlileri vatanlarından çıkarmak istiyorlarsa niye Suriye”ye saldırıyorlar, niye Yemen’e saldırıyor, niye İran”a saldırıyorlar? Dolayısıyla İsrail, arz-ı mevud önünde kendisi için tehlikeli gördüğü bütün unsurları ortadan kaldırma eylemine başlamış durumda. Türkiye bu konuda uyanıktır, kendi stratejik hedeflerini belirlemiş vaziyettedir. İsrail”in, uluslararası sistem tarafından belli bir noktada durdurulması şarttır. Artık bundan sonrası, İsrail açısından, bütün Orta Doğu”yu bir türbülansın içerisine sokacak çılgınlık olur.
SORU: İsrail’in Amerika ile bir kenetleme hali mevcut. Amerika’daki Yahudi lobisiyle, Trump’ın da içinde bulunduğu bir şekilde İsrail’i cesaretlendiren bir yapı da söz konusu. Buna ilişkin değerlendirmeniz nedir?
Hiç şüphesiz… Gazze’de işlenen insanlık suçları, yapılan katliam ve soykırım üzerinden 1.5 yıl geçti. Sadece Trump yönetimi değil aynı zamanda Biden yönetimi de İsrail’e sınırsız ve koşulsuz bir destek verdi. Normal şartlarda, kendileri açısından bakıldığında Amerika-İsrail ittifakının Gazze meselesini bir haftada bitirmesi gerekirdi. Ama Orta Doğu, bir labirent gibidir. Orta Doğu üzerindeki hesaplar, masa üzerinde yapıldığı gibi gerçekleşmiyor. Dolayısıyla Filistin halkının mukavemeti, masum ve silahsız insanların o direnişi dünyaya yeni bir şey öğretti. Dünyanın en güçlü ordularına sahip olabilirsiniz ama dünyanın en inançlı halkına karşı bu mücadelede başarılı olacağınız anlamına gelmiyor.
Bugün Amerika”da sokakta yaşayan insanların çok büyük bir kısmı, işlenen insanlık suçlarına karşı fevkalade ciddi şekilde tepkiler ortaya koyuyor. Üniversitelerde yapılan gösterileri yasaklamakla ya da Filistin davasına destek veren akademisyenleri işten atmakla bu iş olmuyor. Eğer öyle olmuş olsaydı çoktan bu işi bitirmeleri gerekirdi. Eninde sonunda Filistin davasına destek veren insanlık cephesi kazanacaktır.
SORU: Suriye’de son yaşanan gelişmeler çerçevesinde Türkiye’nin burada bir pozisyon değişikliği var mı?
Suriye”de yeni yönetim iş başına geldiği ilk günden itibaren tekliflerimizi ve tavsiyelerimizi Suriye yönetimine yapıyoruz ve bunlar Türkiye için hayati noktadır.
Suriye’nin toprak bütünlüğünü önemsiyoruz. Suriye’nin hiçbir yerinde özerk bölge, ayrı bir etnik yapı ya da mezhebi kimlik üzerinden bir ayrışma yapılmamalı. Silahlı bütün gruplar Suriye”nin resmi ordusunun çatısı altında birleştirilmelidir. Ayrıca Suriye”de kapsayıcı bir yönetimin oluşmasını da arzuluyoruz. Ümit ederiz ki hızlı bir şekilde bu süreci tamamlarlar. Tabi, çok kolay olmadığını biliyoruz. Dil dil, sokak sokak, bölge bölge bölünmüş bir Suriye vardı. Bunların hepsini aynı bayrak altında, aynı millet bilinci etrafında toparlamak kolay bir şey değildir.
Ayrıca birçok ülke, bir kurşun atmadan Suriye topraklarından çekildi ama bu ülkelerin Suriye”ye ilişkin hesaplarının, planlarının sona erdiği anlamına gelmiyor. Suriye”deki istikrarı bir şekilde sonlandırmak isteyen gruplar olabilir. Dolayısıyla çok hassas bir süreç. Burada bizim amacımız, Suriye”nin istikrarlı yönetiminin sürdürülmesidir. Özellikle bütün dünya kamuoyunun, Suriye”nin dostlarının bu anlamda Suriye”deki kurumsal kapasitesinin güçlendirilmesine ve uluslararası ambargoların kaldırılmasına destek vermesi gerekiyor. Türkiye bütün bu söylediğimiz konuları birebir en yakın mesafeden takip ediyor. Çünkü bu meseleler, Suriye”nin istikrarlı geleceği için şarttır.
Source: M Yazilari
İsrail ordusunda görev yapan Haham, Refah kentinde sebep oldukları yıkımla övündü
Haham Zerbib, İsrail”in ateşkesi bozarak yeniden başlattığı saldırılarda Refah kentini işgal eden Givati Tugayı”nın saldırılarıyla yerle bir olan evlerin önünde çektiği videoda “Çok iyi, Givati Tugayı çok iyi. Evet dedikleri gibi “Refah bitti”.” dedi.Yaratılan yıkımı öven Haham Zerbib, “Refah”ın son savaşı olacak. Başka bir savaş olmayacak. Nedenini biliyor musun? Çünkü artık Refah olmayacak!” diye konuştu.Haham Zerbib, “Süleyman Mabedi”ni” tekrar inşa edeceklerini de öne sürdü.İsrail, içinde Kıble Mescidi ile Kubbetu”s Sahra Camisi”nin yanı sıra müze, medreseler ve büyük avlunun yer aldığı Mescid-i Aksa Külliyesi altında, “Süleyman Mabedi kalıntılarının bulunduğu” iddiasıyla kazı çalışmaları yapıyor.- “REFAH”TA DÖNECEKLERİ BİR YER YOK”Haham Zerbib, 22 Ocak”ta İsrail”in Kanal 14 televizyonuna yaptığı konuşmada, orduda görev yaptığı süre boyunca Gazze”de haftada ortalama 50 ev yıktığını, bunların çok katlı binalar olduğunu, iki katlı evin bile kendisini tatmin etmediğini belirtmişti.”Refah”ta dönecekleri bir yer yok. Cibaliya diye bir yer yok, hepsi yok oldu.” diyen İsrailli Haham, “Beyt Lahiya ve Beyt Hanun için fırsatı kaçırdık, sadece yarısı yıkıldı. Biz neredeyse oraya girecekken anlaşma geldi.” ifadelerini kullanmıştı.İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, 2 Nisan”da Gazze Şeridi”nde ateşkesi bozarak tekrar başlattıkları saldırıları güneyde genişlettiklerini duyurmuştu.
Source: Www.star.com.tr
Suriye Lideri Şara”ya suikast planı! İsrail”in kuyruk acısı arttı
Suriye’de yaşanan 8 Aralık devrimi ve sonrasında yaşanan gelişmeler İsrail’i tedirgin etti. Türkiye’nin askerî ve güvenlik iş birliği anlaşmasına hazırlandığı Suriye’de süreci sabote etmek isteyen siyonist rejimin, Ahmed Şara yönetimini tehdit ettiği ortaya çıktı. Aracılar üzerinden Türkiye’yi Suriye’de askerî güç ve stratejik ortak olarak tayin etmesi durumunda Cumhuriyet Sarayı’nı vurmak, Şara’yı ortadan kaldırmak dâhil ülkeyi Nusayri, Dürzi ve PKK yapılanmaları üzerinden bölmekle tehdit eden İsrail’in öncelikli talebi “Türkiye’ye tahsis edilen üslerden vazgeçilmesi” ve “hava sahasının kontrolünün Türkiye’ye verilmemesi” oldu.BOYUN EĞMEYECEĞİZBir dönem Şara-İdlib yönetiminde bakan olarak görev yapan Yaser Neccar, Şam yönetiminin İsrail konusunda Arap dünyası ile müşterek noktada durduğunu söyledi. Filistin-Gazze işgal ve katliamlarının sürdüğü bir vasatta ve iki devletli çözümün sabote edildiği bir dönemde Şam’la Tel Aviv arasında herhangi bir anlaşma ya da mutabakatın olmayacağını kaydeden Neccar “İsrail şu an topraklarımızı gasbetti. Bu durumdayken de bize bir şeyler dayatıyor. Devlet gibi davranmak yerine haydut bir tavır içerisinde. Bir anlamda siyasi meşruiyet ve Suriye’nin bütünlüğü için ‘Benim şartlarımı kabul edeceksiniz’ zorlaması var. Ancak bu durumun öyle oldubitti ile çözülmesi mümkün değil. Suriye harici şantaja boyun eğmeden kendi egemenliği ve bütünlüğünü sağlama iradesine sahip” dedi.AÇIKÇA ‘TESLİM OL’ DİYORSuriyeli Türkmen araştırmacı Samir Hafız’ın konu ile ilgili görüşleri ise şöyle: İsrail, Suriye’deki 8 Aralık sonrası gelişmeleri geleceğe dönük en büyük tehdit olarak görüyor. Bu sebeple de güçlü garantiler almak istiyor. Bir diğer korkusu da Türkiye’nin askerî anlamda Suriye ile stratejik ortak hâline gelmesi. Bu sebeple de ‘bölünmek istemiyorsan bizimle anlaşmak ve Türkiye’yi Suriye’den uzak tutmak zorundasın’ diyor. Ve tıpkı Ürdün, Mısır, BAE, Suudi Arabistan gibi detaylı bir anlaşma dayatıyor. Bunun devamında Suriye yeni yönetimini İbrahim, anlaşma kapsamına alacak. ‘Aksi durumda sizi de Gazze’ye çeviririz’ diyorlar. Şu ana dek yaptıkları saldırılarla Esad’dan geriye kalan bütün askerî kalıntıları vurdu. Uzun süre de Suriye’nin böyle kalmasını istiyor. Ancak muhtemel bir Türkiye- Suriye askerî ittifakı çok değil; 5-6 ay gibi kısa sürede her şeyi değiştirir. T4, Hama, Şam ve daha birçok askerî noktayı özel hedef olarak vurdular. Stratejik konumlanma savaşını kaybettiği an Golan, Lübnan ve hatta Filistin’deki pozisyonu bu durumdan etkilenecek. Bunu görerek saldırıyor. Türkiye’nin olmadığı her senaryo Suriye’yi böler ve daha büyük kaosa sebep olur. Suriye yönetimi İsrail’in şantajına aldanmayacak. Türkiye ile planlanan DEAŞ operasyonu bu işbirliğinin ilk adımı olacak. İsrail-ABD blokunun DEAŞ’ı Humus-Deyrizor arasına niçin taşıdığına iyi bakmak lazım. Çünkü İsrail’in Golan’dan Kuneytra-Tenef-Haseke koridoru için DEAŞ orada olmalı. Bu terör aparatını bahane ederek Fırat Nehri’ne yürüyecekler. Ayrıca DEAŞ’ın varlığını bitirmek, PKK-YPG ile birlikte Koalisyon ve emperyal güçlerin de oradaki varlık gerekçesini ortadan kaldırıyor. Bir diğer hayati nokta da Kıbrıs ve Akdeniz boyutu.ŞANTAJ VE TEHDİTSahadan gelen bilgilere göre, İsrail’in Şara’ya aracı ülkeler üzerinden yönelttiği şantaj ve tehdit çerçevesinde Cumhuriyet Sarayı’nın vurulması ve suikast girişimi dâhil birçok seçeneğe başvuracağı yönünde. Şam güvenlik unsurlarının da böyle bir senaryoya karşı gerekli tedbirleri aldığı gelen bilgiler arasında.SİYONİSTLERİN HEDEFİ T4 ÜSSÜNÜ YOK ETMEKİsrail’in, Esad rejiminin devralmasının ardından Suriye’ye yaptığı saldırılar devam ediyor. Ülkenin orta kesimlerinde yer alan ve İsrail’in hava saldırılarıyla tahrip etmeye çalıştığı T4 Hava Üssü görüntülendi. Son olarak üç gün önce İsrail’in düzenlediği saldırılarda, S200 ve S400 hava savunma sistemleri hedef alındı. Ana pistin orta kısımları ve radar sistemleri vurulan, uçak hangarları hedef alınan T4’te, hizmet dışı kalmış bazı savaş uçakları da bulunuyor. Humus’a bağlı Palmira (Tedmur) bölgesinin batısında yer alan T4, devrik rejim tarafından uzun yıllar hava üssü olarak kullanıldı. Uzun pistlere ve uçakların konuşlanacağı büyük alanlara sahip olan T4 Hava Üssü, kara yolu ile Humus ve Şam gibi büyük kentlere bağlanıyor; lojistik operasyonlara da avantaj sağlıyor. Soğuk Savaş yıllarında Sovyetler Birliği’nin verdiği destekle modernize edilen hava alanı, devrik rejimin hava kuvvetlerinin en önemli operasyon üslerinden biri işlevini gördü. Üssü, Esad rejimi zamanında Rus ve İran ordusu da kullandı.
Source: Özgürbayrak
İngiliz milletvekilleri İsrail’de gözaltına alındı! Netanyahu’nun ekibi gerekçe bile sunamadı
İsrail ile İngiltere arasında tansiyon yükseliyor. İngiltere Dışişleri Bakanı David Lammy, NATO Dışişleri Bakanları toplantısı sırasında yaptığı açıklamada, İsrail’in iki İngiliz milletvekilini gözaltına aldığını duyurdu. Parlamenterlerin ülkeye girişine izin verilmediği de ortaya çıktı. İSRAİL, İNGİLİZ VEKİLLERİN NİYETLERİNDEN ŞÜPHELENDİ Sky News”in aktardığına göre İsrail Göçmenlik Bakanlığı, gözaltına alınan isimlerin İşçi Partisi milletvekilleri Yuan Yang ve Abtisam Mohamed olduğunu açıkladı. Yetkililer, bu kişilerin “İsrail karşıtı nefreti yaymak” ve “güvenlik güçlerinin faaliyetlerini belgelemek” gibi niyetleri olduğundan şüphelenildiğini belirtti. İngiliz vekillerin İsrail”e karşı propaganda faaliyetleri yürütme amacıyla geldiği öne sürüldü. PARLAMENTERLER LUTON”DAN İSRAİL”E UÇTU, HAVALİMANINDA GÖZALTI Yang’ın Earley ve Woodley bölgelerini, Mohamed’in ise Sheffield Central”ı temsil ediyor. Her iki milletvekilinin de Cumartesi günü Luton’dan İsrail’e uçtukları, varışta ise gözaltına alındıkları duyuruldu. DAVİD LAMMY: MİLLETVEKİLERİNE BU ŞEKİLDE DAVRANILAMAZ! Brüksel’deki NATO karargahında gazetecilerin sorularını cevaplayan İngiltere Dışişleri Bakanı David Lammy, İsrail”e net bir mesaj verdi: “İsrail hükümetindeki mevkidaşlarıma, İngiliz Parlamenterlere bu şekilde davranılamayacağını açıkça ifade ettim. Bu gece her iki milletvekiliyle de temas halindeydik, kendilerine desteğimizi sunuyoruz.” Gözler Şimdi İsrail Hükümeti’nde: Açıklama Gelecek mi? Olayın ardından dikkatler yeniden Gazze’deki çatışmalara çevrildi. Bakan Lammy, “Birleşik Krallık hükümetinin odak noktası; akan kanın durdurulması, rehinelerin serbest bırakılması ve Gazze”deki çatışmaların sona erdirilmesi için ateşkese ve müzakerelere geri dönülmesini sağlamaktır.” ifadelerini kullandı. Netanyahu kabinesi ise sessiz kaldı.
Source: Muzeyyen Bıyık
Antalyalı Pikachu diyar diyar geziyor! ABD ve İsrail”de ortaya çıktı
Antalya”daki Ekrem İmamoğlu protestolarında koşuşuyla dikkat çeken Pikachu, tüm dünyada çok konuşulmuştu.
Pek çok televizyon kanalında Pikachu hakkında ilginç analizler de yapılmıştı.
ABD”de Başkent Washington ve New York şehirleri başta olmak üzere ülke genelinde “Ellerinizi çekin” adıyla düzenlenen gösterilere on binlerce kişi katıldı.
Washington Monument parkında toplanan binlerce kişi, ellerinde ABD bayrağının yanı sıra pankart ve dövizler taşıyarak Trump yönetiminin politikalarına tepki gösterdi.
Göstericiler, “Demokrasiden elinizi çekin”, “Trump”ı azledin”, “Elon Musk sen hainsin”, “Nefreti sınır dışı edin” şeklinde Trump yönetimine ve milyarder iş insanı Elon Musk”ın başında olduğu Hükümet Verimlilik Departmanı (DOGE) uygulamalarına tepkilerini dile getirdi.
TRUMP VE MUSK”A KARŞI PİKACHU
Ekrem İmamoğlu”nun tutuklanması sonrasında Türkiye”de başlayan protestolarda Pikachu kostümü giyen göstericinin polisten kaçarken çekilen görüntüleri gündem olmuştu. Bu kez Pikachu ABD protestolarında meydana indi. ABD eyaletlerinde Donald Trump yönetimine karşı düzenlenen eylemlerde Pikachu da yer aldı.
TEL AVİV”DE TÜRK BAYRAĞI VE PİKACHU DETAYI
Başkent Tel Aviv”de bulunan Begin Caddesi ile Habima Meydanı”nda toplanan on binlerce kişi, Netanyahu hükümetini protesto etti.
Göstericiler, hem Gazze’de süren bombardımana hem de esir takası anlaşmasının akamete uğratılmasına sert tepki gösterdi.
“Pikachu” kostümlü bir protestocu Tel Aviv’de de görüldü. Söz konusu kişinin yanında Türk bayrağı taşıyan başka bir protestocu da yer aldı.
Source: Derleyen: Ümit Karadağ
ABD”de Ukraynalılara “ülkeyi terk edin” mesajı
ABD de Trump yönetimi, yanlışlıkla Rusya-Ukrayna Savaşı nedeniyle ülkeye iltica eden bazı Ukraynalı göçmenlere ülkeyi acilen terk etmelerini isteyen bir bildirim gönderdi. ABD medyasında yer alan haberlere göre, ABD İç Güvenlik Bakanlığı dün ve önceki gün ülkede yaşayan bazı Ukraynalılara acil koduyla mesaj attı. Mesajda Ukraynalılara ülkelerindeki savaş nedeniyle sağlanan geçici yasal statülerinin iptal edildiği belirtilerek, 7 gün içinde ABD yi derhal terk etmeleri çağrısı yapıldı. Söz konusu mesaj Ukraynalı göçmenler arasında korku ve paniğe neden olurken, İç Güvenlik Bakanlığı daha sonra mesajın yanlışlıkla gönderildiğini açıkladı. İç Güvenlik Bakanlığı Sözcüsü Tricia MacLaughlin, yaptığı yazılı açıklamada, Bazı Ukraynalılara gönderilen mesaj yanlışlıkla gönderilmiştir. Söz konusu şartlı ikamet statüleri iptal edilmemiştir. Şu an için her hangi bir işlem yapmalarına gerek yoktur. ifadelerini paylaştı. Eski Başkan Joe Biden yönetimi sırasında, Rusya-Ukrayna Savaşı nedeniyle şubat 2022 den sonra Ukrayna için birlik program kapsamında başlayan ve ABD ye kabul edilen Ukraynalı göçmenlere sağlanan geçici yasal statü Ekim 2026 da sona eriyor.
Source: Habertürk
Trump yönetiminden yine bir “yanlışlık!” Ukraynalılara “acil” koduyla gönderildi
ABD”de yeniden başkan olan Donald Trump göreve gelir gelmez eski Başkan Joe Biden”ın politikalarını ortadan kaldırdı. Son hamleleriyle sıklıkla tepki alan ve eleştirilen Donald Trump, göçmen politikalarında yaptığı değişiklikle de konuşulurken ABD”deki Ukraynalılara skandal bir mesaj “acil” koduyla gönderildi. ABD medyasında yer alan haberlere göre, Rusya”nın saldırılarından kaçarak ABD”ye sığınan Ukraynalılara dün ve önceki günlerde ABD İç Güvenlik Bakanlığı tarafından “geçici yasal statülerinin” iptal edildiği, 7 gün içinde ülkeyi “derhal” terk etmeleri gereken bir mesaj atıldı. “YANLIŞLIK OLDU” Bakanlık tarafından gönderilen mesaj, Ukraynalı göçmenlerde büyük bir korku ve paniğe neden olurken yeni bir açıklama geldi. İç Güvenlik Bakanlığı mesajın “yanlışlıkla” atıldığını belirtti. İç Güvenlik Bakanlığı Sözcüsü Tricia MacLaughlin, yaptığı yazılı açıklamada şu ifadeler yer aldı: “Bazı Ukraynalılara gönderilen mesaj yanlışlıkla gönderilmiştir. Söz konusu şartlı ikamet statüleri iptal edilmemiştir. Şu an için her hangi bir işlem yapmalarına gerek yoktur. 2026 SON TARİH Öte yandan eski Başkan Joe Biden yönetimi sırasında, Rusya-Ukrayna Savaşı nedeniyle şubat 2022″den sonra “Ukrayna için birlik program” kapsamında başlayan ve ABD”ye kabul edilen Ukraynalı göçmenlere sağlanan geçici yasal statü Ekim 2026″da sona eriyor.
Source: Internet Haber