“Uluslararası Çatışmalar Gündemi – Savaşlar, Stratejiler ve Krizler”

Eski Tunus Başbakanı”na 34 yıl hapis cezası

Tunus resmi ajansının (TAP) yargı kaynaklarından aktardığı habere göre, Ureyd ile 8 sanığa, “terör örgütü kurulmasına yardım etmek, ülke toprakları içinde terör örgütüne katılmak ve Tunuslu gençlerin yurt dışına gönderilerek terör örgütüne katılmalarını sağlamak” suçlarının yöneltildiği belirtildi.

Ureyd”e bu kapsamda yöneltilen suçlar nedeniyle 34 yıl hapis cezası verildiği kaydedildi.

Yargılanan diğer sanıkların Fethi el-Beldi, Abdulkerim el-Abidi, Nureddin Ganduz, Lutfi el-Hammami, Hişam es-Saadi, Sami eş-Şaar ve Seyfeddin er-Ras olduğu açıklanırken, sanıkların 18 yıldan 36 yıla kadar değişen hapis cezalarına çarptırıldığı duyuruldu.

Kamuoyunda “insan ticareti davası” olarak bilinen yargılamada, sanıklar terör örgütü IŞİD”in aktif olduğu bölgelere yönelik kaçak insan ticareti yapmakla suçlanıyor.

Source:


Asker olmadan bu işin üstesinden gelinemez

17 Ağustos 1999’da Gölcük Depremi olduğunda, Emniyet Asayiş Yardım Planı (EMASYA) protokolü yürürlükteydi. Bu protokol; polisin yetersiz kaldığı durumlarda, toplumsal olaylar ile yangın, deprem, sel gibi doğal afetlerde, valiliğin gerekli görmesi hâlinde askerden yardım alınmasını sağlıyordu. Yani, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) birlikleri, sivil otoritenin emrinde kalarak, üstlerinden emir beklemeksizin müdahaleye mecbur kılınmıştı.

Bu kapsamda TSK’nın “Doğal Afet Yardım Planı” (DAFYAR) da bulunuyordu. Bu plan doğrultusunda, olası bir depremde tüm birliklerin nereye, nasıl, hangi malzemelerle müdahale edeceği; seyyar sahra hastanelerinin nereye kurulacağına kadar her ayrıntı belirlenmişti. Planların her yıl eğitimleri ve tatbikatları yapılırdı.

MÜDAHALE OLANAĞI KALKTI

EMASYA Protokolü, 2010 yılında, sözde “Balyoz Darbe Planı”na zemin hazırladığı gerekçesiyle yürürlükten kaldırıldı. DAFYAR planları da böylece ortadan kalktı. Hâlen yürürlükte bulunan Türkiye Afet Müdahale Planı ise 2022’de yürürlüğe girdi. Bazı bakanlıklar “Ana çözüm ortağı” olarak belirlenirken, Milli Savunma Bakanlığı (Genelkurmay Başkanlığı) ise yalnızca ‘Destek Çözüm Ortağı’ olarak konumlandırıldı. Bunun sonucu olarak TSK organize ve hazır bir şekilde doğal afetlere müdahale etme imkânını büyük ölçüde kaybetti. 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş merkezli depremde de bu durum gün yüzüne çıktı.

Konu hassas. Nitekim DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Evrim Rızvanoğlu, TSK bünyesinde “Doğal Felaketlerle Mücadele Kuvvetler Komutanlığı” kurulması yönünde yasa teklifi verdi. Böyle bir birim kurulması halinde kesin buna da bir kulp takarlar. Konunun önemi ortada. 1997-2002 yılları arasında yaşanan bütün doğal afetlerde afet yönetimi, koordinasyonu görevini yürüten dönemin Devlet Bakanı Hasan Gemici, doğal afetlerde sorumluluk ve koordinasyonunun İçişleri Bakanlığı’na bağlı AFAD’a verildiğini hatırlattı, “Halen yürürlükte olan Türkiye Afet Müdahale Planı’nda (TAMP) Milli Savunma Bakanlığı’nın ana çözüm ortakları arasında yer almaması büyük bir zafiyettir” diyor.

MİLLİ GÜVENLİK VE BEKA SORUNU

Nitekim 6 Şubat 2023’te yaşadığımız Pazarcık Depremi’nin ilk günlerinde bu yüzden arama kurtarma, barınma, iaşe, güvenlik vb konularda son derece yetersiz kalınmıştı. Yeni düzenleme yapılmadı, olabilecek büyük bir depremde aynı sorunların yaşanması kaçınılmazdır. Türkiye için doğal afetler ve depremin milli güvenlik ve beka meselesi olduğunu belirten Hasan Gemici, şunları anlattı:

“Ukrayna-Rusya üç yıldır savaşıyor, ölen insan sayısı 60 bin, İsrail iki yıldır Gazze’yi bombalıyor ölen insan sayısı 40 bin civarında. Oysa biz 6 Şubat 2023 depreminde bir günde 54 bin insanımızı kaybettik, 11 ilde 320 bin bina ve işyerlerimiz yıkıldı. Bu da bir savaş halidir. Olası bir İstanbul büyük depremi sonrasındaki insan kayıplarımız ve ekonomik yıkımın ülkemizi nasıl zayıflatacağı, fakirleştireceği ortada. Bu durumu fırsat bilecek bazı ülkeler pusuda bekliyor. Bundan büyük milli güvenlik sorunu olabilir mi?”

O ANLAYIŞ KALKTI

1959 yılında çıkarılan ve halen yürürlükte olan 7269 sayılı Afet Yasası, sonra çıkarılan mevzuat ve uygulamalar hep doğal afetlerin bir milli güvenlik sorunu konsepti anlayışında geliştirilmişti. Yasanın yedinci maddesi “Doğal afet bölgesindeki garnizon ve birliklerin, üstlerinden talimat beklemeksizin il valisi ya da ilçe kaymakamlığı emrine girmesini” öngörüyordu. Başbakanlık Kriz Kurulu’nun iki üyesi Başbakan ve Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteriydi.

Başbakanlık Kriz Koordinasyon Kurulu, Başbakanlık Müsteşarı başkanlığında bütün bakanlıkların müsteşarlarından oluşuyordu. Bu şekilde yukarıdan aşağıya çok etkin bir şekilde irade ve inisiyatif kullanılıyordu. Şimdi bu irade ve inisiyatifin, İçişleri Bakanlığı’na bağlı AFAD tarafından aşağıdan yukarı doğru kullanılması bekleniyor. Milli Savunma Bakanlığı’nın 211 sayılı iç hizmet yönetmeliğine göre bütün garnizonlar bölgelerinde bir doğal afet olduğunda neler yapacaklarına dair Deprem Afet Yardım (DAFYAR) projesi kapsamında birlikleri eğitir ve afete karşı mücadele eğitimleri verir, tatbikatlar yapılırdı. Bunlar unutuldu.

ASKER OLMADAN, OLMAZ

17 Ağustos depreminin ilk saatlerinden itibaren illerde kurulan kriz masalarının çalışmalarını içeren raporları Başbakanlığa ulaşmıştı. Asker, her aşamasında bulunuyordu. Büyük bir afette asker olmadan olmayacağını yetkililerimiz bilmiyor mu? Hasan Gemici, şunları anlatıyor:

“Pazarcık depreminde yaklaşık 320 bin bina yıkıldı. 70 bine yakın bina enkaz haline geldi. Her binanın önüne bir insan dikilse 420 bin insan gerek. Şu anda AFAD’ın merkez dahil personel sayısı 8 bine yakın. Dünyanın hiç bir ülkesi muhtemel bir afet için 200-300 bin insanı hazır tutamaz. Bu yüzden en örgütlü ve eğitimli güç olan silahlı kuvvetlerin etkin bir şekilde işin içinde olması gerekir.”

Bir felaket halinde silahlı kuvvetler bünyesindeki helikopter filomuz ve uçakları ulaşımda, tank taşıyıcılarımızı iş makineleri nakliyesinde kullanmaktan, sahra çadırları, hastane, seyyar tuvalet, mutfak vb imkanlarını mensuplarının yönetim, sevk ve idare kabiliyetlerini, arama kurtarma, lojistik ve diğer hizmetlerde değerlendirmeyi tekrar düşünmek ve afet müdahale planlarımızı buna göre yapmak için daha fazla gecikmeyelim. Tehlike topraklarımızda.

Her deprem ve sarsıntı sonrası jeolojik ve jeofizik bilimsel tartışmalarla oyalanmayı bırakıp deprem öncesi, deprem sırası ve deprem sonrası yapılacak işlerle ilgili konularda somut adımlar atmalıyız.

Source: Saygı Öztürk


Şam’a abluka Dürziler isyanda

ŞAM BOMBALANDI

İsrail, Şam’daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nın 100 metre doğusunu vurdu. Aynı gün içinde, Suriye lideri Ahmed Şara’ya bağlı HTŞ milisleri Şam’ın kırsalındaki Dürzi bölgeler olan Ceremana, Eşrefiye ve Sahnaya’yı kontrol altına aldı. Üç bölgeye giren HTŞ güçleri, Dürzi yönetiminin merkezi Süveyda’ya tanklar ve ağır silahlarla yürüyüşe geçti.

HAKARET İDDİASI

Çatışmaların fitilini, bir Dürzi’ye ait olduğu iddia edilen ve peygambere hakaret içeren bir ses kaydı ateşledi. İki gün süren çatışmalarda en az 26 kişi hayatını kaybetti. Şam çevresindeki Dürzi mahallelerinde kontrol sağlandıktan sonra, yerel ileri gelenlerle yapılan görüşmeler sonucu silah bırakma konusunda uzlaşmaya varıldığı açıklandı.

MEZHEP ÇATIŞMASISuriye’de 500 bine yakın nüfusa sahip Dürziler, iç savaş boyunca büyük ölçüde tarafsız kalmayı tercih etmişti.

HENDEKLER KAZILDI

Ancak Süveyda’ya yaklaşan ordu güçleri yeni bir krizin kapısını araladı. Binlerce araçlık konvoyla kenti kuşatan Suriye ordusuna karşı, Dürzi toplumu ikiye bölündü. Bir kesim barış çağrısı yaparken, diğer gruplar silahlı direniş hazırlığına girişti. Dağlardaki savunma güçleri kente inmeye başladı, meydanlara hendekler kazıldı, seferberlik ilan edildi.

56 KİŞİ ÖLDÜ İDDİASI

Suriye İnsan Hakları Gözlemevi ise hafta başından beri Sahnaya ve Şam’ın Dürzi banliyösü olan Jaramana’daki çatışmalarda 56 kişinin öldürüldüğünü bildirdi. Dürzilerin manevî lideri Şeyh Hikmet el-Hicri, Suriye hükümetini “kendi halkını öldüren IŞİD benzeri bir yapı” olarak nitelendirdi. Ceremana ve Sahnaya’daki operasyonları “soykırım” diye tanımladı.

NETANYAHU’YA TEPKİ

Bu çağrıya en güçlü tepki İsrail’den geldi. İsrail’deki Dürziler, hükümeti harekete geçmeye çağırarak protestolar düzenledi. Netanyahu’nun evine yürüyen göstericiler, “Müttefiklerimiz katlediliyor, İsrail bakıyor” diyerek ordunun Suriye’ye müdahale etmesini istedi. İsrail ordu sözcülüğü ise “Şam güçleri Süveyda’ya girerse sert karşılık veririz” açıklaması yaptı.

Source: Haber Merkezi


PKK silah bırakmadı gövde gösterisi yaptı

Teröristbaşı Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’ta PKK’ya silah bırakıp kendini feshetme çağrısının üzerinden 2 ay geçmesine rağmen terör örgütünden hâlâ somut bir adım atılmadı. Tam tersine kongre beklenen tarihte saldırı gerçekleşti. 28-29 Nisan’da terör örgütü, Irak Bölgesel Kürt yönetimine bağlı Peşmerge güçlerine ait kontrol noktasına birer gün arayla bomba yüklü bir dron ile iki ayrı saldırı düzenledi. Saldırıda 5 peşmerge yaralandı.

UYARI AMACIYLA YAPILDI

Saldırıya uğrayan peşmerge kontrol noktası, Pençe Kilit harekatının sürdürüldüğü Zap, Avaşin ve Basyan bölgeleri ile Türkiye sınırına 30 kilometre derinlikteki Gara Dağı arasında yer alıyor. Stratejik noktadaki bu kontrol noktası PKK’nın Zap Vadisi ile Gara Dağı arasındaki lojistik ve eleman takviyesi açısından kullanılan ikmal yolunu kesiyor. Bu nedenle de sık sık PKK’lı teröristlerin hedefi oluyor.

Zap ile Gara arasındaki Guherze ve Belave bölgelerinde yer alan peşmerge kontrol noktasına uzaktan kumanda edilen el yapımı patlayıcının havadan dron gönderilerek kontrol noktasında patlatıldı. Terör örgütü PKK bu saldırıyı üstlendi ve bunun peşmergelere uyarı amaçlı yapıldığını belirtti.

Sözde Medya Savunma Alanları diye adlandırdıkları Irak’ın kuzeyindeki barınma alanlarının ‘kurtarılmış bölge’ olduğunu iddia eden PKK, bir de tehditte bulundu. Peşmerge güçlerinin bu bölgede kontrol noktası oluşturmaya devam etmeleri halinde saldırıları sertleştireceklerini söylediler.

Bölgedeki peşmerge üslerinin teröristleri zorladığı, Türkiye’nin ise işini kolaylaştırdığı biliniyor.

Saldırıları 13 askerimizin katili yönetti

PKK’nın peşmergeye yaptığı saldırının talimatını veren Cuma Biliki kod adlı Ramazan Aybi 2013 yılında rehin alınan 13 asker ve polisimizin kurşuna dizilmesinin sorumlusu.Hain, kırmızı katagoride 20 milyon lira para ödülüyle aranıyor.

Source: Özgür Cebe


Türkiye atağa geçiyor! Zaman daralıyor! Kritik Suriye adımı

Suriye konusunda Beyaz Saray’dan istediğini alamayan İsrail yönetimi, Suriye’nin gücünü toparlamaması ve bölünmesi için bir taraftan terör örgütü YPG, diğer taraftan da Dürzilerle iş birliğine giderken, Ankara da yeni stratejiler geliştiriyor. Suriye’de varlığını sürdüren terör yapılanmalarına karşı mücadelesini devam ettiren Ankara, sadece sahada değil, uluslararası diplomaside de temaslarını yoğunlaştıracak.DİPLOMATİK KAMPANYA BAŞLATILACAKAnkara, yaz aylarında ABD’nin Suriye’den çekilme süreciyle bağlantılı olarak, PKK/YPG’ye yönelik kapsamlı bir diplomatik kampanya başlatacak. Söz konusu sürecin hem ikili temaslar hem de çok taraflı platformlar üzerinden ilerlenmesi üzerinde çalışıldığı belirtiliyor.Diplomatik kaynaklar, ABD’nin Suriye’deki varlığı ve terör örgütü PKK/YPG’ye yönelik politikaları konusunda yeni bir pozisyon belirleme sürecinde olduğuna işaret ederken, Türkiye’nin ise bu süreci yönlendirmek adına gerekli adımları attığına vurgu yapıyor. Ankara’nın önceliği, ABD’nin pozisyonunun Türkiye’nin güvenlik beklentileriyle uyumlu hâle getirilmesi.Geçtiğimiz günlerde Ankara’da Türkiye-ABD Yüksek Düzeyli Savunma Grubu toplantısı gerçekleştirilmişti. Toplantıda, iki ülke arasındaki samimi diyaloğu ilerletme arzusuyla savunma ve savunma sanayi iş birliğinin çeşitli yönlerinin derinleştirilmesi imkânları ele alınarak, bölgesel ve uluslararası güvenlik meselelerine dair görüş alışverişinde bulunulmuştu. Güvenlik kaynakları, ABD’nin daha önce de Suriye’den çekilme kararı aldığını, ancak bunun fiiliyatta gerçekleşmediğini, söz konusu kararın sahadaki uygulamalarına bakılması gerektiğinin altını çiziyor. Kaynaklar, Suriye topraklarında küçük üslerde bulunan ABD askerlerinin büyük üslere transfer edildiğine yönelik hareketlilik bulunduğuna da işaret ediyor.Irak, Ürdün ve Lübnan gibi bölge ülkelerinin daha fazla inisiyatif almasının hedeflendiğine dikkat çeken kaynaklar, özellikle Suriye’deki kamplar ve hapishanelerin kontrolüne dair atılacak somut adımların önümüzdeki günlerde netleşeceğine işaret ediliyor.Suriye konusunda bölge ülkeleriyle kurulan çok taraflı temaslarını artıran Türkiye’nin öncülüğünde Suriye, Irak, Ürdün ve Lübnan’la birlikte oluşturulan 5+5 formatındaki iş birliği çerçevesinde, DEAŞ tehdidine karşı ortak mücadele platformu hayata geçirilmişti.

Source: Mehmet Küçükkahveci


İsrail, Suriye”de hava saldırıları düzenledi

Şam”ın Haresta ile Tel Mınin bölgelerini hedef alan İsrail uçakları, Hama, Lazkiye, Dera ve Kuneytra”daki hedeflere saldırdı. Bu kentlere düzenlenen en az 12 saldırıda can kaybına ilişkin, resmi makamlardan henüz bilgi paylaşılmadı. İsrail uçakları dün de Şam”da Cumhurbaşkanlığı Sarayı yakınlarına saldırı düzenlemişti. İsrail ordusu, Suriye”de düzenlenen saldırılara ilişkin açıklama yaptı. Açıklamada, bir askeri alan, uçaksavarlar ve füze altyapısının hedef alındığı iddia edildi. İsrail, saldırılarının “gerekli olduğu takdirde” devam edeceği tehdidinde bulundu.

Source: Internet Haber


Açlıktan ölüyoruz

Katil İsrail bir yandan Gazze Şeridi”nde bombalar yağdırırken diğer taraftan 63 gündür insani yardımların gişirine izin vermiyor. Yokluk altındaki 2.3 milyon Filistinli dünyanın gözü önünde bir de kıtlıkla boğuşuyor. Birleşmiş Milletler”in (BM) acil yardım koordinatörü, insani yardımın durdurulmasının “acımasızca toplu cezalandırma” anlamına geldiğini söyleyerek İsrail”i Gazze”ye yönelik yardım ablukasını kaldırmaya çağırdı. Uluslararası insani yardım kuruluşu Save the Children, İngiltere”ye çağrıda bulunarak, Gazze”ye iki aydır insani yardımı engellemesi nedeniyle İsrail”e silah satışının durdurulmasını, sorumlulardan hesap sorulmasını ve işgali sona erdirmek için somut adımlar atılmasını istedi. BM”ye göre Gazze”de savaş nedeniyle yaklaşık 660 bin çocuk okula gidemiyor. Dünya Sağlık Örgütü, “Gazze”de ilaçlar sınırda beklerken insanlar önlenebilir hastalıklardan ölüyor” mesajını yayınladı. STOKLAR TÜKENDİ Gazze”deki hükümetin Medya Ofisi Müdürü İsmail Sevabite, İsrail”in 2 Mart”tan bu yana insani yardım girişini engellediği Gazze”de “kıtlığın ileri aşamasına” girildiğini söyledi. BM”nin Gazze”deki Sözcüsü Cherevko, “Gıda stokları çoğunlukla tükendi, suya erişim imkânsız hale geliyor” dedi. Birleşmiş Milletler (BM) Yakın Doğu”daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA) Genel Komiseri Philippe Lazzarini, İsrail”in Gazze”ye yardım girişini engellediği ve 2 aydır sürdürdüğü abluka ile “Gazze”de çocukları, kadınları, yaşlıları ve sıradan insanları” toplu cezalandırmaya tabi tuttuğunu belirtti. İsrail”in soykırımına karşı çeşitli etkinlikler gerçekleştiren gönüllülerin oluşturduğu “Dört Arkadaş” ekibinin Han Yunus”ta düzenlediği etkinliğe ise Gazze”de açlık çeken ve hayatta kalma mücadelesi veren çok sayıda çocuk katıldı. Etkinlikte çocuklar, “Yeter, artık ölüm istemiyoruz”, “Sınır kapılarını açın”, “Açız”, “Bizi kurtarın” yazılı pankartlar taşıdı. SOYKIRIMA KARŞI 12 BİN İMZA İSRAIL”DE kamuoyunda artan savaş karşıtlarına ordu içinden de destekler giderek büyüyor. Binlerce yedek ve emekli asker, nisandan bu yana ortak bildiri yayımlayarak İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu”ya savaşı durdurma çağrısı yapıyor. BBC”nin aktardığına göre bu mektuplarda en az 12 bin kişinin imzası var. GAZZE, YAPAY ZEKA TEKNOLOJİSİNİN TEST EDİLDİĞİ ALANA DÖNÜŞTÜ Independent gazetesinde “Gazze, İsrail”in yapay zekâ teknolojilerini test ettiği bir alana dönüştü” başlıklı bir haber yayınlandı. Haberde “İsrail tarafından geliştirilen ve 7 Ekim 2023 tarihinden bu yana Gazze”deki savaş sırasında Hamas liderlerinin yerini tespit etmek için kullanılan yapay zekâ teknolojileri, özellikle de İsrail”e askeri bir avantaj sağlayan bu teknolojilerin kullanılmasının feci sonuçları göz önüne alındığında, giderek artan etik kaygılara yol açıyor” denildi.

Source: Sabah


İsrail’in kirli Dürzi oyunu sürüyor

Suriye”de hükümete bağlı güvenlik güçleri, başkent Şam”da Dürzilerin yoğun olarak yaşadığı ve son günlerde çatışmalara sahne olan Ceramane Mahallesi”nin girişlerindeki kontrol noktalarına konuşlandı. Bölgede önceki gün kontrolün sağladığı bildirilmişti. Dün ise İsrail ordusu Dürzileri bahane ederek Suriye”ye bir saldırı daha gerçekleştirdi. İsrail, Şam”daki Cumhurbaşkanlığı Sarayı yakınlarında bir hedefi vurdu. İsrail devlet televizyonu KAN”ın haberine göre, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile Savunma Bakanı Yisrael Katz”ın açıklamasında “Dürzilere yönelik hiçbir tehdide izin vermeyiz” ifadeleri kullanıldı. Başkent Şam”ın güneyine hiçbir gücün konuşlandırılmasına izin verilmeyeceği vurgulanan açıklamada, “Bu, Suriye rejimine açık bir mesajdır. Dürzi toplumuna yönelik herhangi bir tehdide de izin vermeyeceğiz” ifadelerine yer verildi. AB”DEN ÇAĞRI Avrupa Birliği (AB) Komisyonu sözcülerinden Anouar El Anouni, İsrail”i Suriye”nin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygı göstermeye davet etti. Katar Dışişleri Bakanlığı da İsrail”in saldırısını “Suriye”nin egemenliğine yönelik açık bir saldırı ve uluslararası hukukun ciddi bir ihlali” olarak nitelendirdi. Suriye”nin güneyindeki Süveyda ilinde bir araya gelen Dürzi toplumunun liderleri, ülkenin bölünmesine karşı olduklarını belirterek, illerinde İçişleri Bakanlığı ve adli kolluk güçlerinin yerel kadrolarla etkinleştirilmesi gerektiği çağrısında bulundu.

Source: Sabah


ABD: Önceliğimiz Çin ve İran olacak

ABD Dışişleri Bakanlığı”ndan yapılan açıklamaya göre, ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Fox News kanalına verdiği röportajda, Rusya-Ukrayna Savaşı, İran”ın nükleer programı ve Çin ile yaşanan ticaret gerilimlerine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Rubio, Çin”le yaşanan ticari gerilimlerin ve İran”ın “nükleer hırsının” dünyanın geleceği açısından Rusya-Ukrayna Savaşı”ndan daha önemli meseleler olduğunu ifade etti. Rubio, Rusya- Ukrayna Savaşı”nın “askeri bir çözümü” olmadığını kaydederek, “(Rusya Devlet Başkanı Vladimir) Putin, Ukrayna”nın tamamını alamaz. Ukrayna, Rusları 2014″te bulundukları yere kadar geri itemez” dedi.

Source: Sabah


Trump”tan Netanyahu”ya Gazze baskısı

ABD ve İsrail”in, Gazze”deki Filistin hükümetinin kontrolü dışında Gazze Şeridi”ne insani yardım girişi konusunda anlaşmaya yakın olduğu iddia edildi.Axios haber sayfasında İsrail ve ABD”li kaynaklara dayandırılan haberde, Gazze”de ateşkesi bozan ve bölgeye insani yardım, su ve ilaç girişini durduran İsrail”in yardımların yeniden devam etmesi konusunda anlaşmaya yakın olduğu belirtildi.ABD ve İsrail”in yanı sıra “yeni bir uluslararası kuruluş temsilcilerinin” Gazze”ye insani yardım sağlanması konusunda bir anlaşmaya yakın olduğu ifade edildi.Gazze”deki erzakın BM”ye göre günler içerisinde, İsrail”e yetkililere göre haftalar içerisinde tükenebileceği aktarılan haberde, ABD Başkanı Donald Trump”un İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu”ya Gazze”ye gıda ve ilaç girişi için baskı yaptığını aktarıldı.Müzakere edilen anlaşmayla, İsrail”in Gazze”ye uluslararası yardımı “Hamas”ın kontrolü olmadan Filistinlilere ulaştıracağı” ifadelerine yer verilen haberde, Gazze”deki Filistin hükümetinin insani yardım üzerinde kontrolünün engellenmesinin planlandığı kaydedildi.- GAZZE”DE İNSANİ KRİZ HER GEÇEN GÜN DERİNLEŞİYORİsrail, Hamas ile sağlanan ateşkes ve esir takası anlaşmasının 42 günlük birinci aşamasının sona ermesinin ardından 2 Mart”tan itibaren Gazze Şeridi”ne insani yardımların girişini durdurdu.İsrail ordusunun 7 Ekim 2023″ten bu yana düzenlediği saldırılarda 2,3 milyon nüfusa sahip Gazze Şeridi”nde yaklaşık 2 milyon kişi yerinden edildi. Sivil altyapıyı ve hastaneleri de hedef alan İsrail, Gazze”de insani bir felakete neden oluyor.Bölgeye su ve elektrik tedarikinin kesilmesi ve sınır kapılarının kapalı tutulması Gazze”deki Filistinlilerin yaşadığı zor şartları daha da derinleştiriyor.İsrail”in Gazze Şeridi”ne 7 Ekim 2023″ten bu yana düzenlediği saldırılarda 52 bin 418 kişi öldü, 118 bin 91 kişi yaralandı.06.22 ABD ve İsrail”in, Gazze”ye insani yardım girişi konusunda anlaşmaya yakın olduğu öne sürüldü. ABD Başkanı Donald Trump”un İsrail Başbakanı Netanyahu”ya Gazze”ye gıda ve ilaç girişi için baskı yaptığını aktarıldı.04.51 Gazze”deki Filistin hükümeti, İsrail”in 7 Ekim 2023″ten bu yana soykırım sürdürdüğü Gazze Şeridi”nde gıda kaynaklarını sistematik olarak yok ettiğini açıkladı.02.02 İsrail”in Gazze Şeridi”nin çeşitli bölgelerine düzenlediği saldırılarda 33 Filistinli hayatını kaybetti, çok sayıda kişi yaralandı.00.34 Filistin Gazeteciler Sendikası, Filistin”in tarihin en korkunç “medya soykırımı”na tanıklık ettiğini belirterek, İsrail”in gazetecilere yönelik ihlallerinin durdurulmasını istedi.00.30 Hamas, İsrail”in, Gazze ile ilgili sundukları kapsamlı ateşkes teklifini reddettiğini ve parçalı tekliflerde ısrarcı olduğunu belirtti.İsrail ordusu, Gazze Şeridi”nde 19 Ocak”ta yürürlüğe giren ateşkesin ardından 18 Mart sabahı şiddetli saldırılarına yeniden başladı.İsrail ordusunun saldırıları yeniden başlatmasından itibaren çoğunluğu yaşlı, kadın ve çocuk olmak üzere 2 bin 111 Filistinli hayatını kaybetti, 5 bin 483 kişi yaralandı.İsrail”in Gazze Şeridi”ne 7 Ekim 2023″ten bu yana düzenlediği saldırılarda ise yaşamını yitiren Filistinlilerin sayısı 51 bin 495″e, yaralıların sayısının da 117 bin 524″e yükseldi.Ateşkesi bozan İsrail, yeni ateşkes tekliflerini reddettiği gerekçesiyle Hamas”a karşı “gittikçe artan askeri güçle” hareket edeceğini duyurdu.Hamas ise “İsrail”in verdiği sözlere uymadığını ve ateşkese arabulucu ülkelerin gözü önünde sorumluluklarını yerine getirmeyerek Gazze Şeridi”nde Filistin halkına karşı soykırımı yeniden başlattığını” açıkladı.İsrail”in Gazze”ye saldırıları, Başbakan Binyamin Netanyahu”nun iç istihbarat teşkilatı Şin-Bet Direktörü”nü görevden alması gibi tartışmalı siyasi adımlarının gölgesinde başlatması dikkati çekti.

Source: Www.star.com.tr


Gündemi sarsan Cemil Önal cinayetinde çarpıcı detay

Kuzey Kıbrıs”ta 2022″de öldürülen yasa dışı bahis baronu ve kumarhaneci Halil Falyalı”nın eski muhasebecisi Cemil Önal’ın öldürülebileceğine dair şüphesini daha önce birkaç kez savcılığa bildirdiği belirtildi.

Mali suçlar odaklı Hollanda merkezli bağımsız araştırmacı gazetecilik platformu Follow The Money’den David Davidson, Cemil Önal’ın öldürülmesinin ardından yazdığı haberde, Önal ile geçen pazartesi günü görüştüğünü belirtti.

PAZARTESİ GÜNÜ HOLLANDALI GAZETECİYE KONUŞMUŞ

Görüşmenin Lahey’deki bir restoranda yapıldığının kaydedildiği haberde, Önal’ın “hayatına kastedileceğini düşündüğünü söylediği” aktarılarak Türkiye’den gelebilecek bir tehditten çekindiği ifade edildi.

Cemil Önal’ın rüşvet uygulamalarıyla ilgili elinde bulunduğunu iddia ettiği bilgi ve belgeler hakkında da “Bu beni eninde sonunda öldürecek” dediği aktarıldı.

Haberde, Cemil Önal’ın avukatının da öldürülme tehlikesi hakkında, “Bu ciddi tehdit birkaç kez savcılığa bildirildi” dediği belirtilirken Hollanda savcılığının konuyla ilgili bir açıklamada bulunmadığı kaydedildi.

Önal, kısa süre önce Bugün Kıbrıs gazetesine verdiği son röportajında da, “Ben bir kara kutuyum, beni susturmak isteyecekler” diyerek öldürülme ihtimalinden açıkça söz etmişti.

Source: Haber Merkezi


Levent Ersin Orallı yazdı: Krizin adı Avrupa, çözümün adı Türkiye

Avrupa için gerçeklerle yüzleşme vakti geldi; Türkiye olmadan hiçbir krizden çıkış yok. Enerjide, güvenlikte, göçte, üretimde ve diplomatik dengede Avrupa”nın kaderi büyük ölçüde Türkiye”nin elinde. Bu sadece bir temenni cümlesi değil; sahadaki soğuk ve kabullenilemeyen gerçekliktir.ENERJİ KORİDORLARININ ANAHTARI TÜRKİYE”DEEnerji arz güvenliği Avrupa”nın en büyük sorunlarından biri olarak öne çıkmaktadır. Avrupa”nın enerji ihtiyacının %41″i dışa bağımlı ve Rusya-Ukrayna Savaşı sonrası Rus gazına duyulan güven tamamen çökmüştür. Rusya”ya olan bağımlılıktan sıyrılma arayışında olan Avrupa, enerji çeşitliliğini sağlama çabasına girmiştir.Türkiye, TANAP, TürkAkım gibi projelerle enerji koridorlarının merkezinde yer almakta; Azerbaycan, Orta Asya ve Doğu Akdeniz”den Avrupa”ya enerji akışında stratejik bir köprü rolü oynamaktadır. Türkiye, Azerbaycan gazını Avrupa”ya taşıyan tek rota olarak 2025″in ilk çeyreğinde Avrupa”nın toplam doğal gaz arzının %11″ini sağlamıştır. TürkAkım ve Doğu Akdeniz projeleriyle bu oran hızla artmaktadır ki, Avrupalı devletler Türkiye olmadan evlerinin ışıklarını bile açık tutamayacak noktaya gelmiştir. Bunun en iyi örneği İspanya ve Portekiz”i felç eden büyük elektrik kesintileridir.GÖÇ YOLLARININ VİCDANI TÜRKİYEGöç, terör ve sınır güvenliği gibi konularda Türkiye”nin sağladığı katkılar, 2016 Göç Mutabakatı ile resmi boyuta ulaşmış, Avrupa”nın istikrarı Türkiye”nin dengeleyici rolüne bağlanmıştır.Son 10 yılda Avrupa”ya ulaşan düzensiz göçmen sayısı 8 milyonu aşmış durumdadır. Türkiye onurlu bir duruş sergileyerek 3 milyondan fazla mülteciye ev sahipliği yaptı ve bugün güvenli ve düzenli geri dönüşler için tüm zemini hazırlayarak, Avrupa”yı bir göç tsunamisinden koruyan ülke konumuna yerleşti.Türkiye, 2016 Göç Mutabakatı”nı uygulamasa, bugün Paris banliyöleri, Londra”nın arka sokakları, Berlin”in dış semtleri evsizlerle dolar, büyük çaplı güvenlik sorunları yaşanırdı. Türkiye”nin taşıdığı yük, sadece insanlık değil; Avrupa düzeninin de istikrarıdır. Türkiye bu yükü bırakırsa, Avrupa siyaseti çökme noktasına gelecektir.ÜRETİM VE TEDARİK ZİNCİRİNDE STRATEJİK GEÇİTTürkiye, 2024 itibarıyla Avrupa”nın beşinci büyük ticaret ortağı konumuna yükseldi. Almanya, İtalya, Fransa ve Hollanda gibi ülkelerle olan ikili ticaret hacmi yıllık 200 milyar doları aştı.Avrupa”nın Çin”e bağımlılığını azaltma stratejisi “Yakın Üretim” (nearshoring) politikasıyla şekillenirken; Türkiye, 2024 yılında Avrupa”nın sanayi tedarikinde ilk üç ülke arasına girdi. Türkiye”den Almanya”ya ihracat 25 milyar dolara, İtalya”ya ise 12 milyar dolara ulaştı. Bu da demektir ki, Avrupa raflarında satılan her 10 üründen 2″sinde Türkiye”nin eli var. Türkiye”siz bir üretim zinciri Avrupa”yı ekonomik felce götürür.Avrupa”da üretim maliyetlerinin artması, Türkiye”nin yakın coğrafyada güçlü üretim altyapısına sahip bir tedarik merkezi olarak öne çıkmasına neden oluyor. Lojistik avantajları, genç ve dinamik iş gücü ile Türkiye, Avrupa”nın “yakın üretim” stratejileri içinde önemli bir merkez haline gelmiştir.ASKERÎ GÜÇ VE NATO”DA EŞSİZ ROLTürkiye, NATO”nun en güçlü ikinci ordusuna sahip ve doğu kanadında Rusya”ya karşı caydırıcılığın kilidi pozisyonunda. Avrupa”nın savunma stratejilerinde Türkiye”siz bir plan düşünülemez.Libya”dan Karabağ”a, Ukrayna”dan Suriye”ye kadar sahadaki Türk etkisi Avrupa”nın denge unsuru haline gelmiştir. Savunma Sanayi Başkanlığı verilerine göre, Türkiye 2024″te 7 milyar dolarlık savunma ihracatı gerçekleştirmiştir ki, kötü komşumuzun bizi ev sahibi yapmasıyla birlikte doğrudan NATO üyesi Avrupalı devletler Türkiye”nin müşterisi konumuna gelmiştir.DİPLOMATİK VE KÜLTÜREL ETKİTürkiye”nin Afrika, Orta Doğu, Orta Asya ve Balkanlar”daki etkin diplomatik varlığı, Avrupa için küresel ilişkilerde bir sinerji yaratmaktadır. Türk Hava Yolları, 130″dan fazla ülkeye uçuş sağlayarak Avrupa”nın dış dünyayla bağlantı ağında kritik bir düğüm noktasıdır.TİKA, 65 ülkede 150″den fazla projeyle Türkiye”nin yumuşak gücünü yansıtmakta, Avrupa”nın ulaşamadığı yerlerde varlık göstermektedir. Bu diplomatik ağ, Avrupa”nın küresel etkisini sürdürebilmesi için Türkiye ile işbirliğini mecbur hale getiriyor.Avrupa için Türkiye artık bir seçenek değil, stratejik bir zorunluluktur.YENİ BİR ORTAKLIK VİZYONUAvrupa için Türkiye artık sadece bir komşu değil, krizlerin çözümünde birlikte yol alınacak bir aktördür. Türkiye, üretimden enerjiye, göçten savunmaya kadar birçok alanda Avrupa”nın kader ortaklarından biri olmuştur. Avrupa Türkiye”yi yeniden keşfederken, Türkiye de küresel güç sisteminde bağımsız ve etkili bir pozisyon inşa etmektedir.Türkiye ile işbirliği yapmak sadece ortak kazanım değildir; Avrupa”nın ayakta kalabilmesinin ön koşuludur. Türkiye masadaysa, Avrupa”nın eli güçlenmektedir. Aksi halde Avrupa kendi yalnızlığında kaybolacaktır.

Source: Levent Ersin Orallı


İsrail”in Gazze”ye düzenlediği saldırılarda 33 Filistinli hayatını kaybetti

Gazze”deki sağlık kaynaklarından edinilen bilgilere göre, İsrail ordusu Gazze Şeridi”nde evleri ve altyapıyı hedef alan saldırılarını sürdürdü. İsrail”in saldırılarında Gazze”nin güneyindeki Han Yunus”un Batn Semin bölgesinde 4 Filistinlinin yaşamını yitirdiği, çok sayıda kişinin yaralandığı aktarıldı. Gazze”nin kuzeyindeki Cibaliya”da El-Harsani ailesinin evine düzenlenen bombardımanda 5 kişinin hayatını kaybettiği ve birçok kişinin yaralandığı kaydedildi. İsrail”in gün içinde yaptığı saldırılarda, Bureyc Mülteci Kampı”nda 10, Şeyh Rıdvan Mahallesi”nde 8, Beyt Lahya”da 5 ve Kizan en-Neccar”da 1 Filistinli öldü. İsrail ordusu aşevi ve yerinden edilenlerin çadırlarını hedef aldı Filistin haber ajansı WAFA”ya göre, İsrail ordusuna ait insansız hava aracı Han Yunus”un Mevasi bölgesinde yerinden edilen Filistinlilerin çadırlarını hedef aldı. Saldırıda 3 Filistinli hayatını kaybetti ve yaralananlar oldu. Gazze kentinde de İsrail ordusunun el-Cela Caddesi”ndeki bir aşevini hedef alması sonucu 6 kişi yaşamını yitirdi. Han Yunus”ta İsrail ordusunun Şeyh Nasır Mahallesi”nde bir evi hedef alması nedeniyle bir bebek ve bir yaşlı kadın da dahil olmak üzere 3 kişi yaralandı.

Source: Internet Haber


İran: ABD”nin yaptırım ve tehditleri, müzakerelerdeki ciddiyetine ilişkin güvensizliği artırdı

İran Dışişleri Bakanlığının yazılı açıklamasına göre, Erakçi, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres ile telefonda görüştü.

Görüşmede, ABD ile müzakere sürecine ilişkin Guterres”e bilgi veren Erakçi, İran”ın nükleer enerjiyi barışçıl amaçlarla kullanmakta ısrar ettiğini ve bunun da zenginleştirme gerektirdiğini belirterek, ABD”nin müzakerelerde Tahran”ın uranyum zenginleştirme isteğine karşı tutum sergilediğine işaret etti.

Erakçi, “İran, Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması”nın (NPT) bir üyesi olarak, yükümlülüklerine bağlı kalırken, barışçıl amaçlarla nükleer enerjiden faydalanmayı ve bunun da (uranyum) zenginleştirmeyi gerektirdiğini ısrarla vurgulamaktadır.” ifadelerini kullandı.

Daha önce İran”ın nükleer programını atom bombası edinmeyecek şekilde doğrulamasını istediklerini açıklayan ABD”nin son zamanlarda “çelişkili davranış ve açıklamalarda bulunduğunu” söyleyen Erakçi, “İran halkına yönelik yaptırımların ve tehditlerin devam etmesi, ABD”nin diplomasideki ciddiyetine ilişkin güvensizliği ve şüpheyi yoğunlaştırdı.” değerlendirmesinde bulundu.

Erakçi, nükleer anlaşmanın Avrupalı tarafları İngiltere, Fransa ve Almanya”dan da mevcut anlaşmazlıkların çözümü için yapıcı tutum sergilemelerini beklediklerini belirtti.

BM Genel Sekreteri Guterres ise ABD ile müzakere sürecinin sonuç elde edilinceye kadar sürdürülmesinin önemini vurguladı.

Guterres ayrıca, 26 Nisan”da İran”ın güneyindeki bir limanda meydana gelen ve onlarca kişinin hayatını kaybettiği patlama nedeniyle Erakçi”ye taziyelerini iletti.

İran ile ABD arasındaki müzakere süreci

İran ile nükleer anlaşmadan 2018″de tek taraflı ülkesini çeken ABD Başkanı Donald Trump, İran ile doğrudan nükleer müzakere çağrısında bulunan ve tehditler de içeren bir mektubu martta İran lideri Ayetullah Ali Hamaney”e göndermişti.

Mektuba İran, Umman üzerinden yanıt vermişti.

Tahran ile Washington, mektup trafiğinin ardından önce Umman’da 12 Nisan”da daha sonra birer hafta arayla Roma ve tekrar Umman”da dolaylı görüşmeler yapmıştı. Hem İran hem ABD, müzakerelerde ilerleme kaydedildiğini bildirmişti.

Dördüncü tur müzakerelerin 3 Mayıs”ta Roma”da yapılacağı açıklanmıştı. Ancak görüşmelere aracılık yapan Umman Dışişleri Bakanı Bedr bin Hamed el-Busaidi, dün X hesabından yaptığı açıklamada, müzakerenin “lojistik nedenlerden” dolayı ertelendiğini duyurmuştu.

ABD”nin İran”a saldırı tehditleri ve yeni yaptırımları

Washington yönetimi, dün İran”a “azami baskı” kampanyası kapsamında, İran petrolünün satışında yer alan ve dördü Birleşik Arap Emirlikleri”nde biri de Türkiye”de bulunan toplam 7 şirkete yaptırım uyguladığını duyurmuştu.

ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth de sosyal medya hesabından “İran”a mesaj” başlığıyla paylaştığı mesajında, “Husilere ölümcül desteğinizi görüyoruz. Ne yaptığınızı tam olarak biliyoruz. ABD ordusunun neler yapabileceğini çok iyi biliyorsunuz ve uyarıldınız. Sonucu, bizim seçtiğimiz zaman ve yerde ödeyeceksiniz.” ifadelerini kullanmıştı.

İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü İsmail Bekayi de ABD”yi iki ülke arasında müzakereler sürerken “çelişkili eylemler ve provokatif açıklamalar” yapmakla suçlamıştı.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.

Source:


Türkiye’nin karşılıklı bağımlılık ve ulusal güvenlik stratejileri

Dünya sisteminin günümüzdeki işleyişini doğru kavramak her devlet için hayati öneme sahip. Gidişatı okuyamayan devlet adamları uluslararası ilişkilerde stratejik üstünlüğü yakalayamaz, yakalasa da uzun süre devam ettiremez.

Günümüzde dünya sisteminin çok kutuplu hale geldiği gözlemleniyor. Bu nedenle kutuplaşmanın dinamiklerini tespit gerekli. Uluslararası politika bugün giderek daha fazla merkezi bir ikilemle tanımlanıyor. Bu bağlamda devletlerin karmaşık karşılıklı bağımlılık ve güvenlik rekabeti arasındaki gerginlikleri nasıl yönettiğini ayırt etmek ve tanımlamak gerekiyor.

Uluslararası ilişkilere ilk bakışta yapılacak tespit şu: Hiçbir devlet karşılıklı bağımlılık (ve bununla birlikte gelen refah, yenilik) ve ulusal güvenlik çıkarları arasında seçim yapmak istemiyor.

Ancak ülkeler, özellikle ulusal güvenlik endişeleri önem kazandıkça, bazı seçimlerin yapılması gerektiğini görüyor. Bu, Çin”in yükselişiyle Asya”da başladı ve hemen ardından Rusya”nın Ukrayna”yı işgal etmesinin ardından Avrupa’da da baş gösterdi.

Asya artık bu dinamiklerin gelişim potası. Bu politika seçimlerinin nasıl ve ne şekilde biçimleneceği meselesi, önümüzdeki yıllarda Asya”yı ve dünyayı şekillendirecek.

KARŞILIKLI BAĞIMLILIK VE GÜVENLİK REKABETİ

Bu karşılıklı bağımlılık ve güvenlik rekabeti ikilemin kökenleri soğuk savaş döneminin bitmesine ve küreselleşmenin başlamasına, yani birkaç on yıl öncesine dayanıyor. 1990″lardaki küreselleşme, dünya genelinde ülkeler arasındaki çok daha yüksek ticaret, yatırım ve finansal bağlantı seviyeleriyle tanımlanıyordu.

Küreselleşme demek, kalkınma, teknolojik gelişme, yenilik, dış ticaretin büyümesi, refah ve karşılıklı bağımlılık demekti. Çin bunun merkezindeydi. Ülke, 2010 yılında Japonya”yı geride bırakarak ikinci büyük ekonomi haline geldi.

Çin, ekonomisinin büyümesiyle ABD, Avrupa ve çoğu Asya ekonomisinin en önemli ticaret ortağı oldu. Çin aynı zamanda küresel üretimin merkezi olarak ortaya çıktı ve bu da ulus ötesi tedarik zincirlerinin gelişmesini sağlayarak ülkeleri birbirine daha fazla bağladı ve yeni bir ‘küresel refah dönemi’ni başlattı.

Çoğu Asya ekonomisi için, 1990″larda ve 2000″lerde ABD ve Avrupa hala Asya ihracatına yönelik nihai talebin kritik kaynaklarıydı ve ABD doları küresel olarak birbirine bağlı bir ekonomide hüküm sürüyordu.

YENİ REKABET DÖNEMİ

Asya”da küresel karşılıklı bağımlılık geliştiği gibi, güvenlik rekabeti de gelişti. Rekabet Asya-Pasifik için yeni olmasa da, yoğunlaşıyor ve merkezi ikilemi vurguluyor. Bu yeni rekabet dönemini üç eğilim yönlendiriyor.

1.Birincisi, ABD-Çin stratejik rekabet dönemi: 2012″de Başkan Xi Jinping”in gelişi daha saldırgan ve iddialı bir Çin”e yol açtı. Xi, eski lider Deng Xiaoping”in düşük profilli kalma ve bölgeyi Çin”in yükselişi konusunda rahatlatma yaklaşımını terk etti. Xi, Çin”in ekonomik ve askeri yeteneklerini Çin”in çıkarlarını ilerletmek için kullanmaya çok daha istekli ve bunu yapmak için riske ve sürtüşmeye çok daha hevesli. ABD-Çin stratejik rekabet dönemi, büyük güç çatışması riskinin düşük bir olasılıktan yüksek bir ihtimale dönüşmesiyle ortaya çıktı.

2.İkinci olarak, “iç” ve “dış” güvenlik dengeleme stratejileri: Asyalı liderler kendi askeri modernizasyonlarına yatırım yapmaya başladılar ve ayrıca ABD ve birbirleriyle güvenlik ortaklıkları kurmaya başladılar. Akademisyenlerin “iç” ve “dış” güvenlik dengeleme stratejileri olarak adlandırdıkları bu kombinasyon, nadir olduğu kadar sonuç vericiydi de.
Birçok Asya ülkesi, Çin”in zorlama ve saldırganlığını caydırmak için ABD”ye daha da yakınlaştı. Asyalı liderler, Çin”in Asya”daki ABD gücüne meydan okuduğunu ve bölgesel hegemonya için çabaladığını gören Washington”da istekli bir karşılık buldu. Obama”nın Asya”ya “dönüş”ü bu olaylar bağlamında gerçekleşti.

3.Üçüncüsü, Ukrayna”yı işgal eden Rusyaya Çin desteği: Küresel düzeyde, Rusya”nın 2022″de Ukrayna”yı tam ölçekli işgali ve Çin”in Rusya”ya verdiği destek, ABD ile Çin”in yalnızca çatışan güvenlik çıkarlarına sahip olmadığını, aynı zamanda küresel düzene ilişkin çok farklı görüşlere sahip olduklarını da doğruladı ve hem Washington”ın hem de Pekin”in uzun vadeli stratejik ve ideolojik bir rekabet içinde olduğunu vurguladı.

ASYA’DAKİ KARŞILIKLI BAĞIMLILIK VE GÜVENLİK REKABETİ İKİLEMİ

Asya”da karşılıklı bağımlılık ve rekabet arasındaki ikilem nasıl işliyor? Çoğu Asyalı liderin temel motivasyonu, ABD ve Çin arasında seçim yapmaktan kaçınma ve sözkonusu rekabetten yararlanma yönünde.. Ancak Asyalı lider Çin”in Asya”ya hakim olmasını da istemiyorlar.
Çoğu Asyalı lider, stratejik pastayı hem yemek hem de saklamak istemektedir. Ancak bunun mümkün veya sürdürülebilir olup olmadığı meçhul. Türkiye, stratejik pastayı paylaşma stratejisiyle katılıyor bu devletler oyununa.

Çoğu Asya ülkesi için Çin, ekonomik ve teknolojik olarak önemli hale gelirken, ABD askeri olarak daha önemli hale geliyor. ABD, ekonomik ve teknolojik olarak da önemini koruyor. Bu durum, bölge ülkelerinde çeşitlendirme, dayanıklılık ve opsiyonellik gibi ekonomik ve güvenlik stratejilerini harekete geçirdi. Bu çerçevede Çin etkisini azaltırken mutlak bir seçimden kaçınmaya çalışıyorlar.

ABD”nin Asya”daki güvenlik ortaklıkları bu durum sayesinde büyüdü. Ancak Asya ülkeleri arasındaki güvenlik ilişkileri de büyüdü ve Washington”ın “örgü” olarak adlandırdığı şeyi teşvik etti.

Asya”daki ülkelerin çoğu, Çin”e olan ağır ekonomik ve teknolojik bağımlılıklarını aktif olarak çeşitlendirmeye çalışıyor. Bunun zayıflıklarını ortadan kaldırmayacağını, ancak Çin”in onlar üzerindeki etkisini en aza indireceğini biliyorlar. Bu süreç zaman alacak ve Çin ekonomisinin büyük çekim gücü göz önüne alındığında muhtemelen doğası gereği sınırlıdır.

Türkiye’nin Asada çeyrek asır arayla gerçekleştirdiği D8 ve Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) entegrasyon çalışmaları Asya”daki karşılıklı bağımlılık ve rekabet ikilemi problemine bir çözüm niteliğinde. Türkiye D8 ile bağımlılık problemini TDT’yle de güvenlik rekabeti problemini çözülüyor. Böylece hem İslam birliği, ABD, Çin, Rusya ve Avrupa Birliği yanında, Asya’da bir küresel kutup haline geliyor hem de Türkiye, Avrupa’da büyük aktör konumuna yerleşiyor.

Çin hariç Asya ülkeleri arasındaki ticaret ve güvenlik bağları da tüm zamanların en yüksek seviyesinde. İronik olarak, Çin”in etkisini bir miktar azaltabilen bu tür bir Asya içi ekonomik ve güvenlik entegrasyonu süreci, ABD”yi dışlama olasılığına da sahip. Türkiye, D8 ve TDT entegrasyon çalışmalarıyla Asya’daki karşılıklı bağımlılık ve ulusal güvenlik stratejilerini etkiliyor. Türkiye İslam birliği kutbunu inşa ederken hem Asyayı rahatlatıyor hem de çok kutuplu küresel sisteme kalıcı denge sağlıyor.

Mustafa Yürekli / Haber7

Source: Mustafa Y