“Uluslararası Çatışmalar Gündemi – Suriye, İsrail ve Ortadoğu’daki Gelişmeler”

Araplar Milli Mücadele’nin unsuru yapılmak isteniyor: Yeni bir devlet kurma projesi mi?

ABD Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack yaptığı konuşmalarla gündemi belirlemeye çalışıyor. Önce “Cetvelle çizilen sınırlar” konusunu ileriye sürdü, şimdi de Osmanlı’daki “millet sistemi” üzerinde duruyor. Temel amacı ABD’nin çıkarlarına dayalı yeni Ortadoğu Projesi için çalışma yapmaktadır. “Cetvelle çizilen sınırlar” konusuna, “Cetvelle çizilen sınırlar… Vatandaş kanıyla çizilen sınırlar…” başlığı ile yanıt verildi. (Cumhuriyet-11 Temmuz 2025) Ortadoğu’da cetvelle çizilen sınırların başta İngiltere olmak üzere emperyalist devletlerin çıkarlarına hizmet ettiği örnekler verilerek irdelendi. Bugünkü yazımızda da Büyükelçi Barrack’ın, Osmanlı’daki “millet sistemi” çıkışı ve Erdoğan ’ın da “Arapları Milli Mücadele’nin temel unsuru” yapmak istemesi üzerinde duracağız. Mr. Barrack şöyle diyor: “Osmanlı İmparatorluğu’ndaki ‘millet sistemi’ yüzlerce yıl farklı grupların merkezi sistemde varlıklarını sürdürmelerine imkân verdi. Türkiye tüm bunların merkez noktası olabilir, Suriye’de gördüğünüz üzere…” Mr. Barrack, ABD’nin çıkarlarına hizmet etmek için yine konuyu temel çizgisinden saptırıyor, bu nedenle konuyu tarihsel çizgisi içinde ele almak gerekir. MİLLET SİSTEMİ Öncelikle belirtmeliyiz ki Barrack’ın varsaydığı gibi “millet sistemi farklı grupların merkezi sistemde varlıklarını sürdürmelerine” hiçbir zaman imkân vermemiştir. Böyle bir model yoktur. Tarihi gelişme şöyledir: Fatih Sultan Mehmet , İstanbul’u fethedince gayrimüslimlere ayrı statü vermek istedi. Öncelikle Rum-Ortodoks patriğine imtiyazlar verildi. Bir Ermeni patriğinin kurulmasına izin verildi ve Ermeni milletinin başı olarak kabul edildi. Millet, Arapça “topluluk” demektir. Millet sistemi Osmanlı Devleti’nde 19. yüzyılda önem kazandı. Millet sistemi etnik kökene bağlı olmayan bir sistemdir. Salt dinlere değil, mezheplere de önem veren bir örgütlenme sistemidir. Çok kültürlülük, Osmanlı Devleti’ndeki millet sisteminin temelini oluşturdu. Osmanlı İmparatorluğu’nda azınlıklar sadece dine veya etnik gruplara göre değil, aynı zamanda mezhepsel gruplara göre de ayrı milletler olarak kabul edilirdi. Ermeniler tek millet olmayıp ErmeniKatolik, Ermeni-Protestan milletlerine ayrılırdı. Amaç azınlıkları denetleme olanağı yaratmaktı. Prof. Ortaylı ’nın belirttiği gibi, “Osmanlı’da millet bugünkü anlamını içermiyordu. Dini topluluğu karşılayan bir terimdi”. “Ayrılık ön planda mezhep ve dine dayanırdı. Örneğin, hepsi de Ermenice konuşmalarına rağmen Ermeni, Gregoryan, Katolik ve 19. yüzyılda da Ermeni Protestanların ayrı örgütleri olduğu gibi cemaat üyeleri de aynı semtte veya aynı mahallede oturmazlardı. Birbirlerinin okullarına gitmeleri, aralarında evlenmeleri, ayrı cemaat yönetimi ve hukuki mevzuata tabi olan bireyler için pek söz konusu değildi.” 1 Her millet grubunun yönetimi, Babıâli ile ilişkileri, mali ve idari sorumluluğu ve adli meseleleri bu millet grubunun yöneticileri tarafından yükümlenirdi. Osmanlı İmparatorluğu’nun asli unsuru sayılan Müslüman gruba Türk, Arnavut, Pomak denen Bulgarca ve Rumca konuşan Müslümanlar, Bosnalılar, 16. yüzyıldan sonra Araplar, Doğu Anadolu ve Kafkaslar’daki Müslüman etnik gruplar girerdi. Prof. Halil İnalcık ’ın da belirttiği gibi, bu sistem 19. yüzyılda belli vergi ve harçların ödenmesi, iç güvenlik konusunda merkezi otoritenin kolaylık elde etmesi gibi nedenlerle idari bir yöntem olarak kabul ediliyordu. Bu sistem Osmanlı Devleti’nin merkezi otoritesini sağlamak için uygulanan bir yönetim ve denetleme biçimiydi. Bugünkü koşullarda uygulanması olanaksız bir sistemdir. Büyükelçi Barrack’ın bu örneği temel model ve içeriğinden saptırarak neden verdiği de tam anlaşılmış değildir. ERDOĞAN’IN KONUŞMASI: ‘TÜRK-KÜRT-ARAP’ Geçen hafta PKK’nin sembolik olarak silahı bırakma gösterisinden sonra, Cumhurbaşkanı Erdoğan önemli bir açıklama yaptı. Çanakkale ve Kurtuluş Savaşı’nı Türk, Kürt, Arap ve daha nice Müslüman halkın ortak savaşı olarak niteledi. Böylece Arapları Kurtuluş Savaşı’nın temel ortaklığına yükseltti ve “AKP, MHP, DEM üçlü olarak aynı yolda yürüyeceğiz” dedi. Yorumcular, Erdoğan’ın yeni bir devlet kurma projesinin açıklamasını yaptığını belirttiler. Oysa ne Çanakkale Savaşlarında ne de Milli Mücadele’de Arapların herhangi bir katkısı vardır. Tersine Araplar I. Dünya Savaşı’nda Osmanlı ordularını arkadan vurmuşlardır. ARAP İSYANLARI-YEMEN’İN ÖNEMİ Osmanlı’nın zayıflama döneminde Araplar, Osmanlı Devleti’ne karşı isyanlara başvurdular. Bu isyanların arkasında da İngiliz devleti vardı. Örneğin, Yemen’de Arap isyanları 16. yüzyılda (1567) başlamıştır. Devamında 1911 yılında ise büyük Yemen isyanı ortaya çıktı. Yemen, Arabistan yarımadasının Kızıldeniz kıyılarının güney bölgesini oluşturur ve sahil şeridi boyunca uzanır. Yemen’in sahil şeridinden içlere doğru aşırı sıcak ve çok fakir geniş bir çöl yer alır, daha içerideki dağlık bölgeye Cebel adı verilir. Yemen’in Cebel denen dağlık bölgesinde İmam Yahya ’ya bağlı Araplar (Zeydiler) İngilizlerin destek ve kışkırtmasıyla Osmanlı Devleti’ne karşı ayaklanmışlardı. Çok geçmeden Hicaz ile Yemen arasındaki Asir yöresinde de İmam İdris isyan etmişti. Osmanlı Devleti, Yemen’deki isyanı bastırmak için 1911 yaz aylarında devletin Genelkurmay Başkanı Ahmet İzzet Paşa komutasında Yemen’e birlikler gönderdi. Binlerce Türk, Yemen çöllerinde isyancı Araplarla yapılan savaşta şehit düştüler. Türk kültüründe yer alan ünlü “Yemen Türküsü” unutulmasın: “Ah o Yemen’dir, gülü çemendir/ Giden gelmiyor, acep nedendir?” I. DÜNYA SAVAŞI VE ARAPLAR I. Dünya Savaşı’nda, 1916-1918’de Araplar, Arap Yarımadası’nda ve Suriye’de yine İngilizlerin kışkırtmaları nedeniyle isyan ettiler. I. Dünya Savaşı sürerken İngilizler Yemen, Hicaz ve Filistin’de Arapları isyana kışkırttılar ve bu bölgedeki Türk ordularını güç durumda bıraktılar. Mekke Emiri Şerif Hüseyin, İngilizlerle işbirliği içindeydi. Türk kuvvetleri Arapların saldırıları üzerine bu bölgeleri boşaltıp kuzeye doğru çekildi. Bu isyanlar sonucu Osmanlı, Mekke, Hicaz ve Yemen topraklarını kaybetti. SON FİLİSTİN SAVAŞI Osmanlı’nın I. Dünya Savaşı’ndaki en son savaşı Suriye-Filistin cephesindedir. Osmanlı’nın bu son savaşında İngilizler Osmanlı ordularına karşı saldırı savaşı yaparken Arap şeyhlerinin liderliğinde yerli Araplar da Osmanlı ordusunu arkadan vuruyordu. Bunlar savaş tarihinin belgeleriyle kanıtlanmıştır. İngilizler 19 Eylül 1918’de Osmanlı’nın Yıldırım Orduları adını almış olan ordusuna saldırdılar. Yıldırım Orduları Liman von Sanders ’in komutasında 4, 7 ve 8. ordulardan oluşuyordu. Bu saldırıda 4 ve 8. ordu tahrip oldu. 7. Ordu Komutanı Mustafa Kemal , askerlerini binbir zorlukla geri çekmeyi başardı. Bu saldırıda yerel Araplar İngilizlerle birlikte olmuş ve çekilmek için uğraşı veren Türk ordusunu arkadan vuruyorlardı. Emir Faysal güneyden saldırıyor ve ilerliyordu. 30 Eylül 1918’de İngiliz kuvvetleri yerel Araplarla birlikte Şam’a kadar geldiler. Yıldırım Orduları Komutanı Liman von Sanders Şam’ı terk etmişti. Mustafa Kemal kalan ordu birliklerini düzenleyerek Halep’in güneyinde topladı. Baron otelinde karargâhı kurdu. İngilizlerle birlikte hareket eden Faysal’ın kuvvetleri Halep’e girdiler. Sokak savaşları başladı. Mustafa Kemal hatıralarında bu sokak savaşlarını anlatır. 2 GADDARLIK Arapların Osmanlı ordularına karşı düşmanca hareketleri, Suriye-Filistin’de, Halep’te III. Ordu Komutanlığı yapan Cemal Paşa ’nın “Hatıralar” ında anlatılıyor. Ayrıca Cemal Paşa’nın emir subayı olarak bu savaşlara katılan Falih Rıfkı Atay ’ın Zeytindağı belgesel kitabı bu isyanlara tanıklık ediyor. Ünlü yazar Falih Rıfkı Atay’ın Zeytindağı kitabından bugünlere de ışık tutan kimi pasajlar vereceğiz. Osmanlı’nın Suriye çöllerindeki durumunu Atay şöyle anlatıyor: 3 “Suriye’de Hıristiyanlık, Müslümanlık, Filistin’de Araplık, Yahudilik, Hicaz’da şeriflik, Vehabilik meseleleri, bizzat TürkArap meselesinden daha azılı idi. Nitekim biz çıktık, nifak, bütün Akdeniz, Kızıldeniz ve çöller boyunca yanıp durmaktadır.” (s.41.) “Bir Fransız vesikası der ki: ‘Lübnanlı Hıristiyanlar Fransız dostudurlar. Hıristiyanları sevmedikleri için Lübnanlı Müslümanlar da İngiliz taraflısıdır. Beyrut Araplarının çoğu Fransa’yı sever. Fakat Ortodokslar Ruslara bağlanmışlardır. Niçin? Hiç… Osmanlı bayrağından daha şerefli ve nüfuzlu herhangi bir bayrağa bağlanmış olmak için…’ ” (s.48) Osmanlı’nın politikası şöyle özetleniyor: “Yarın, öbür gün, Arap çeteleri ile sarılacaksınız, peygamberin torunları, Ravza’nın yeşil kubbesine kurşun atacaklar. İstanbul elden gidiyormuş gibi telaşlanarak size Anadolu’nun bağrından Türk yavruları göndereceğiz.” AÇLIK VE ÇARESİZLİK Atay Türk askerinin durumunu şöyle anlatıyor: “Siz peygamber torunları ateş ve açlık çemberi içinde, bir hurma kurusu bulamayıp deriniz iskeletinize yapışmış ölürken, Anadolu çocukları iskorpitten çürüyüp düşen ağızlarının yaraları içinde kavrulmuş çekirge çiğnemeye çalışarak, Fatma’ nın, Ebu Bekir ’in Ömer ’in ve Muhammed ’in sandukalarını savunacaklar.” “Ta, Şam’a kadar üç gün üç gece süren demiryolunun iki tarafını Anadolu Türkleriyle kuşatacağız. Arap kesesine Anadolu altını ve Arap kursağına Anadolu’nun rızkını akıtacağız. Şaka değil, İslam emperyalizmi yapıyoruz.” (s.61.) OSMANLI DEVLETİ’NİN ARAPLARA HARCADIĞI ALTINLAR Falih Rıfkı Atay, Osmanlı Komutanı Cemal Paşa için “Suriye’yi Osmanlılaştırma fikrine saplanan Cemal Paşa” tanımlaması yapıyor. I. Dünya Savaşı’nda Suriye’de Arapların altına olan düşkünlüğü ise şöyle anlatılıyor: “Hele çöl bedevilerinin altın ve kıymetli taştan başka dinleri yoktu… Sınır boylarındaki şeyhlerin göğsünde İngiliz ve Alman nişanları yan yana idi. Şeyh size kim olduğunuzu sorar, İngiliz misiniz? – Yaşa İngiliz! – Türk müsünüz? – Yaşa Türk! Siz vereceğiniz nişan veya altını hesap ettiniz… Büyük bozgundan sonra Şam istasyonunda bırakmaya mecbur olduğumuz en son vagonun bile içi mecidiye dolu idi.” (s.77) HİÇBİR BELGE YOK Erdoğan’ın konuşmasında, Araplar, Milli Mücadele’nin esas unsuru kabul ediliyor. Oysa Araplar Milli Mücadele’de hiç yoktur. Arapların Anadolu’da yerel örgütlerde ya da TBMM’nin kurduğu düzenli ordu içinde yer aldıklarını gösterir herhangi bir belge yoktur. Bu söylemler 1919-1922 yıllarını kapsayan ve 3.5 yıl süren Milli Mücadele tarihi ve gerçekleriyle çelişmektedir. Tersine yukarıda sözü edildiği gibi Milli Mücadele öncesi son Filistin savaşlarında Araplar şeyhlerinin liderliğinde Osmanlı ordusunu, Türk askerlerini arkasından kurşunladılar, kalleşçe hançerlediler. KARMAŞIK BİR PROJE Bugün, Türk halkı karmaşık bir proje ile karşı karşıyadır. Bu projenin bir köşesinde “Cetvelle çizilmiş sınırlar” konusu, diğer köşesinde “Osmanlı millet sistemi” ni öven ve bundan bugünler için model üretmeye çalışan ABD büyükelçisi, öte yandan Milli Mücadele’nin “Türk-Kürt-Arap” ittifakına bağlanması… “Terörsüz Türkiye” adı altında Öcalan önderlik düzeyine terfi ettiriliyor. 30 kişilik bir grup silahlarını yakarken yıllardır kendilerine ABD tarafından verilen binlerce, on binlerce silahların nerelere gittiği açıklanmıyor, bilinmiyor. PKK’nin Suriye kolu PYD/SDG Suriye’de devlet düzeyinde görüşmelere katılıyor, Suriye devletinin bir parçası haline geliyor. Özerklikte ısrar edilince ABD Büyükelçisi Tom Barrack dayanamayıp “Biz size özerk bir devlet olma sözü vermedik” diyor. Ancak bu yetmiyor. ABD yasama organı senato, Suriye’deki SDG’ye bu yıl eğit-donat sisteminden karşılıksız yaklaşık 130 milyon dolar ödeme kararı alıyor. Bu durumda “SDG güçlerine katılan PKK tehdidi nasıl ortadan kalkacak” sorusu güncelliğini koruyor. Tüm bu nedenlerle “Bu nasıl projedir” sorusu önem kazanıyor. Projenin temel ayrıntıları da henüz açıklığa kavuşmuş değildir. Tüm bu gelişmelere dayanarak, terörsüz Türkiye sloganı çerçevesinde hazırlanan yeni anayasa taslağı kamuoyuna sunulma zamanını bekliyor. Bu taslak Türkiye’yi nereye götürecek tam olarak bilinmiyor. Tüm bu karmaşa içinde bir Kuvayı Milliyeci, bir Cumhuriyetçi, bir Atatürkçü bu projeyi nasıl destekleyebilir? İşte temel soru budur. — DİPNOT: 1 İlber Ortaylı, Osmanlı’ya Bakmak, İnkılap Kitabevi, 2016, s.171-172. 2 Atatürk’ün Hatıraları (Yayına Hazırlayan: Alev Coşkun), Cumhuriyet Kitapları, 2023, s.263 vd. 3 Falih Rıfkı Atay, Zeytindağı, Cumhuriyet, 1998. Ayrıca bkz: Mustafa Yıldırım, 58 Gün/ Mustafa Kemal ile Anayurdun Dağlarında, Toplumsal Dönüşüm Yayınları, 2004.

Source: Alev Coşkun


Fırat-Dicle havzasında özerk bölge – Nejat Eslen

“Aptal da bilebilir. Önemli olan anlamaktır.” Albert Einstein Terör örgütü PKK’nın özel bir törenle silah yakmasından önce terör örgütü KCK Yürütme Konseyi Eş Başkanı Bese Hozat, yaptığı konuşmada bundan sonra mücadelenin demokrasi ve hukuk alanlarında devam edeceğini ilan etmiştir. Bu ifade iki açıdan önemlidir. Birincisi, bu ifade ile PKK mücadelesini sona erdirmediğini, erdirmeyeceğini ilan etmiştir. İkincisi ise PKK bu ifade ile mücadelesini silahlı çatışmadan siyasi alana yükselttiğini bildirmektedir. Terörle mücadele teorisi üzerinde çalışanlar bilirler ki her terör örgütünün silahlı çabasının asli hedefi, mücadeleyi siyasi boyuta çekerek siyasi amaca giden yolun önünü açmaktır. Gelişmeler PKK için bu süreci başlatmıştır. PKK’nın siyasi amacı ise demokrasi ve hukuk alanlarındaki mücadele ile Anadolu’nun doğusunda, su zengini Fırat-Dicle havzasında, Abdullah Öcalan’ın KCK Sözleşmesi’nde açıkladığı ütopyasını, “demokratik konfederalizmi”, yani özerk bölge inşa edilmesini gerçekleştirmektir. Özerk bölge PKK’nın ara hedefidir; asli hedef ise bu coğrafyada KCK devletini kurmaktır. THOMAS BARRACK’IN MİSYONU ABD, Asya-Pasifik’te asli hedefi Çin’e karşı gücünü yoğunlaştırırken Ortadoğu coğrafyasının şekillendirilmesinde eksik kalan projeleri hızlandırmak istemektedir. Bu kapsamda, Suriye’deki gelişmeler, demokratik konfederalizmin bu ülkede uygulanmasını kolaylaştırmış, bu konuda Suriye öncelik kazanmış, PKK ise büyük kısmı ile bu ülkeye kaymıştır. Bu nedenle de demokratik konfederalizmin gerçekleştirilmesinde öncelik Suriye’dedir. Ancak, ABD’nin yeni Ankara Büyükelçisi Thomas Barrack’ın aynı zamanda Suriye Özel Temsilcisi olarak da görevlendirilmesi, bu projenin iki ülkede birlikte yürütülebileceğine dair işaretler vermektedir Bu sürecin nasıl gelişebileceğini anlayabilmek için ABD Başkanı Donald Trump ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın hangi konularda mutabakata vardığını; Trump’ın Türkiye’ye büyükelçi olarak gönderdiği Thomas Barrack’ın misyonunun ne olduğunu, Osmanlı’daki millet sistemini neden övdüğünü, Erdoğan’ın TürkKürt-Arap birlikteliğine neden vurgu yaptığını, PKK’nın törenle silah yakması ile birlikte ipuçları olarak düşünmememiz gerekmektedir. İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE FIRAT DİCLE HAVZASI İklim değişikliğinin etkileri giderek artmaktadır. Önümüzdeki süreçte orman yangınları ve seller gibi doğa olaylar daha da şiddetlenecek, Orta ve Batı Anadolu’da kuraklık artacak, su kaynakları hızla kuruyacak, Fırat ve Dicle havzasından batıya borularla su taşımak zaruret haline gelecektir. Fırat ve Dicle nehirleri sadece Türkiye için değil Ortadoğu için de yaşamsal önemdedir; bu su kaynakları aynı zamanda Türkiye’ye güç katan jeostratejik manivela değerindedir. ve bu nedenle de bu havza hedef bölgedir. SU KAYNAKLARINA SAHİP ÇIKMAK Siyasetçiler ne derse desin mesele, Türkiye’nin yaşamsal önemdeki su kaynaklarını ele geçirme meselesidir. Siyasetçiler ne derse desin mesele, Türkiye’nin su kaynaklarına sahip çıkma meselesidir. Bu proje, PKK’nın boyutunu aşan, suyu kontrol ederek Ortadoğu’ya egemen olmak isteyen güçlerin projesidir. Savaş stratejisi teorisinde şöyle bir tespit vardır: “Savaş nadiren planlandığı gibi gelişir.” Siyasette de çok uluslu projelerde de bu tespit geçerlidir. Fırat-Dicle havzasında demokratik konfederalizm projesi de planlandığı gibi gelişemeyecektir. Bilmem anlatabildim mi; anlaşılmasını sağlayabildim mi? NEJAT ESLEN EMEKLİ TUĞGENERAL

Source: Olaylar Ve Görüşler


İsrail ‘federal Suriye’ için vuruyor

İsrail’in Dürzilerle Bedevi aşireti arasındaki çatışmayı bahane ederek Şam’ı bombalaması, Suriye Cumhurbaşkanı Ahmet Şara’yı zor yoluyla iki hedefe mecbur etme amacı taşıyor. Evet, İsrail hükümeti bir yandan Azerbaycan’da Suriye hükümetiyle görüşüyor ama bir yandan da Suriye topraklarındaki işgalini genişletip üstüne doğrudan başkenti bombalıyor. Evet, ABD bir yandan Şara ’yı yaptırımları kaldırarak İsrail’le normalleşmeye zorluyor ve eylül ayında Beyaz Saray’da Netanyahu-Şara anlaşmasına hazırlanıyor ama bir yandan da İsrail’in Suriye politikalarını destekliyor. Bunlar çelişki değil, emperyalist ABD ile siyonist İsrail’in “politika yapma” şekli dir; havuç-sopa taktiğini aşan, döverek zorla masaya oturtmayı ve şartlarını kabul ettirmeyi amaçlayan bir hukuk dışılık da diyebiliriz. Ve elbette ne desek, ABD-İsrail saldırganlığını tarif etmeye yetmez. İSRAİL’İN GÜNEY SURİYE PLANI İsrail hem Şara’nın Şam’da iktidar olmasının yolunu kolaylaştırdı hem de Şara’yı silahla baskı altında tutarak onu Suriye adına taviz vermeye zorluyor aylardır. Şara ’nın, yani Colani ’nin terörist örgütü HTŞ, İdlib’den Şam’a daha kolay ilerleyebilsin diye yol üzerindeki Suriye ordusu mevzilerini bombalayan İsrail, şimdi de Colani “federal Suriye” ye razı olsun diye Şam’ı vuruyor. İsrail, üniter bir Suriye değil, federal bir Suriye istiyor. Güneyde Dürzilerin, kuzeyde Kürtlerin özerkliğini savunuyor. Dürzilerin özerkliğini, Şam’la arasında tampon olması için, Kürtlerin özerkliğini de Türkiye karşıtlığı için istiyor. Dürzilerin özerkliğini silahla, Kürtlerin özerkliğini (şimdilik) siyaseten savunuyor. İSRAİL SURİYE’DE GENİŞLİYOR İsrail yetinmiyor, Beşşar Esad ’ın yıkılmasının sonucu ve Colani’ye “desteğinin” karşılığı olarak, Suriye’yi güneyden işgal ediyor. ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ’ın verdiği sayıyla söylersek, Suriye’nin 400 kilometrekare toprağı, İsrail’in işgali altında. Ve İsrail yönetimi, hem işgali genişletmek hem de Şam yönetimini askeri baskı altında tutmak için, bu 400 kilometrekarelik alanda tam 10 üs kurmuş durumda. Bunlardan biri Şam’a sadece 40 km yakında. Üstelik Netanyahu yönetimi, Suriye’yle Azerbaycan’da yapılan görüşmelerde, ele geçirdikleri bu toprakların pazarlık konusu olmadığını ilan ediyor. ANKARA’NIN STRATEJİK HATASI 8 Aralık, yani Esad ’ın yıkılması ve terör örgütü HTŞ’nin Şam’da iktidar olmasının tarihi, ne acı ki Ankara’nın resmi lügatinde bir tarih olmaktan öte, “8 Aralık devrimi” olarak, AKP hükümetinin dış politika “başarısı” diye kutsanmaktadır! Ankara, 8 Aralık’ı ne yazık ki 15 yıl süren ısrarın başarılı sonucu olarak görüyor ve Suriye’de rejimin değişimini kendi adına kazanç sayıyor. Hâlâ Suriye’deki tabloyu “zafer” olarak okuyorlar. Çünkü Colani ’yle ilişkilerinin, kontrolleri altındaki İdlib’de Colani ’ye kalkan olmalarının ve İdlib’de HTŞ’ye bölge hükümeti olarak staj yaptırmalarının, yeni Suriye’de Ankara’ya yarayacağını hesaplıyorlardı. COLANİ’NİN SIKIŞIKLIĞINI GEVŞETME SALDIRISI Oysa Esad’ın devrilmesinin Ankara’ya değil, Tel Aviv’e yarayacağı ortadaydı. Çünkü mesele Colani ’ye destekse, daha büyük desteği ABD vermişti. ABD büyükelçilerinden James Jeffrey onu Esad ’a ve Suriye ordusuna karşı koruduklarını, Robert Ford onu siyasete hazırladıklarını anlattı daha sonra. Ve İsrail Başbakanı Netanyahu da Şara ’nın işini kolaylaştırdıklarını açıkladı. Mesele hangi desteğin daha çok olduğu noktasında değil, hangisi desteklerse Colani’nin Suriye’yi yönetebileceği düzlemindedir artık. Ankara ile Washington-Tel Aviv arasında kalan Colani, sıkışıklığı idare etmeye çalışıyor. İşte İsrail bombaları, asıl bu sıkışıklığı gevşetmeyi amaçlıyor! Ve emperyalistler, gerekirse kullanıp atarlar!

Source: Mehmet Ali Güller


Katil İsrail”in saldırılarında 85 Filistinli daha hayatını kaybetti

Filistin Sağlık Bakanlığının yanı sıra hastane kaynakları ve görgü tanıklarından alınan bilgilere göre, İsrail ordusu, Gazze”nin farklı kesimlerinde Filistinlilere ait evleri ve zorla yerinden edilenlerin sığındığı çadırları hedef aldı; yardım dağıtım merkezinde toplanan sivillerin üzerine biber gazı atıp, ateş açtı. İsrail ordusunun, Gazze Şeridi”nin güneyindeki Han Yunus kentinde ABD-İsrail güdümündeki yardım merkezi yakınında toplanan kalabalığa saldırısında 15 kişi atılan yoğun gaz nedeniyle boğularak, 6 kişi ise doğrudan vurularak öldürüldü, çok sayıda kişi de yaralandı. İsrail, Han Yunus”un Mevasi bölgesinde bir çadırı vurdu. Hava saldırısında 3″ü çocuk, 8 Filistinli yaşamını yitirdi, çok sayıda kişi yaralandı. İsrail ordusunun, Han Yunus”un Sabra Mahallesi”nde bir eve düzenlediği saldırıda Levh ailesinden 2 kişi, kentte yerinden edilenlerin çadırlarını hedef alması sonucu da 4 kişi hayatını kaybetti. Gazze Şeridi”nin orta kesimindeki Nusayrat Mülteci Kampı”nda yer alan bir daire ve yerinden edilenlerin kaldığı bir çadır ile kahvehane de İsrail bombalarının hedefi oldu. Bombardımanda 11 Filistinli hayatını kaybetti. İsrail ordusunun Gazze Şeridi”nin kuzeyindeki Gazze kentinin güneyinde kalan Sabra Mahallesi”nde bir evi hedef aldığı saldırıda 2 kişi, Gazze kentinin batısındaki Ebu Hasira caddesinde bir grup Filistinliyi hedef alması sonucu da biri çocuk 2 kişi öldü, çok sayıda kişi yaralandı. Gazze Şeridi”nin kuzeyindeki Cibaliya beldesinde de bir evin İsrail güçlerince bombalanması sonucu 4 Filistinli öldü, 12 kişi yaralandı. Gazze şehrinin kuzeydoğusundaki Et-Tuffah Mahallesi”nde Ez-Zerka bölgesi ile Bin Sıltan Camisi çevresinin İsrail tarafından bombalanması sonucu 2 kişi hayatını kaybetti. İsrail ordusunun, Gazze şehrinin batısında bir evi hedef alması sonucu biri çocuk 3 kişi, şehrin doğusundaki Ez-Zeytun Mahallesi”nin Eski Şehir bölgesini bombalaması sonucu da 1 kişi yaşamını yitirdi. İsrail ordusunun Gazze Şeridi”nin kuzeyindeki Gazze kentinin güneyinde kalan Sabra Mahallesi”nde El-Hattab ailesine ait bir evi hedef aldığı saldırıda 5 kişi, Gazze kentinin kuzeybatısındaki El-Kerame bölgesine düzenlediği saldırıda da 1 Filistinli hayatını kaybetti. İsrail ordusunun, Gazze Şeridi”nin orta kesimindeki Bureyc Mülteci Kampı”nda 1. ve 3. blok bölgelerinde toplu halde bulunan Filistinlileri hedef alması sonucu 1″i çocuk 8 kişi yaşamını yitirdi, çok sayıda kişi yaralandı. İsrail savaş uçaklarının Deyr el-Belah kentine düzenlediği iki hava saldırısında 4″ü aynı aileden 7 Filistinli hayatını kaybetti. İsrail ordusunun, Netzarim kavşağı yakınlarındaki yardım dağıtım merkezinin çevresini hedef alan hava saldırısında 4 Filistinli yaşamını yitirdi.

Source:


İsrail”den Suriye”ye gece saldırısı! Askeri üs vuruldu

İsrail”e ait savaş uçakları, Suriye”nin Lazkiye ilindeki 107. Tugay”a hava saldırısı düzenledi. Saldırı, Lazkiye ilinin Ceble ilçesine bağlı Bezamil bölgesinde yer alan 107. Tugay askeri yerleşkesine gerçekleştirildi. İsrail ordusu, Suriye”de düzenlenen bu saldırılara ilişkin herhangi bir açıklama yapmadı.İsrail, Şam”ı bombaladı! Cumhurbaşkanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı vurulduİsrail uçakları dün de ülkenin Dera ve Süveyda illerindeki askeri yerleşkelerin yanı sıra başkent Şam”da bulunan Cumhurbaşkanlığı yerleşkesi, Savunma Bakanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı binalarına hava saldırıları düzenlemişti.SÜVEYDA”DAKİ OLAYLAR⁠Suriye”nin güneyindeki Süveyda ilinde 13 Temmuz”da Bedevi Arap aşiretleri ile Dürzi silahlı gruplar arasında küçük çaplı çatışmalar başladı.Bölgeye sevk edilen Suriye güvenlik güçlerine, Dürzi grupların saldırılarında onlarca asker öldü.Güvenlik güçleri ile yerel silahlı Dürzi gruplar arasındaki çatışmaların büyümesinin ardından taraflar arasında ateşkes sağlandı.Süveyda”da ateşkes sağlandı, ordu geri çekiliyorAteşkes kısa sürede bozulurken İsrail ordusu, Suriye güvenlik güçlerini hedef alan saldırılar düzenledi.Son olarak İsrail hava kuvvetleri, Suriye Cumhurbaşkanlığı yerleşkesi, Genelkurmay Başkanlığı ve Savunma Bakanlığı’nı vurdu.Süveyda”da hükümet ile yerel gruplar arasında ateşkes yeniden sağlanırken İsrail savaş uçakları Şam ve Dera”ya saldırılar düzenledi.Süveyda”daki çatışmalar ve İsrail saldırılarında yüzlerce kişinin hayatını kaybettiği tahmin ediliyor.

Source: Erkan Talu


Arap ülkeleri, İsrail”in Suriye’ye yönelik düzenlediği saldırıları kınadı

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığı”ndan yapılan yazılı açıklamada, İsrail”in Suriye topraklarına yönelik saldırılarını sürdürmesi ve içişlerine müdahalesi kınandı.

İsrail”in uluslararası hukuku ve Suriye ile İsrail arasında 1974″te imzalanan “Kuvvetlerin Ayrıştırılması Anlaşmasını” açıkça ihlal ederek güvenlik ve istikrarı bozmasının da kınandığı açıklamada, Suriye hükümetinin güvenlik ve istikrarı sağlamak için aldığı tedbirlerden memnuniyet duyulduğu belirtildi.

Açıklamada, uluslararası topluma Suriye”nin yanında durmaları, bu aşamada onu desteklemeleri ve İsrail”in Suriye”ye yönelik devam eden saldırı ve ihlallerine karşı koymaları çağrısı yapıldı.

Kuveyt Dışişleri Bakanlığı”ndan yapılan açıklamada, İsrail”in 15 Temmuz”dan bu yana Suriye topraklarına yönelik sürdürdüğü saldırılar kınandı.

Uluslararası toplumun ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi”nin (BMGK) sorumluluklarını üstlenerek bu saldırıyı caydırmak ve faillerini hesap vermeye zorlamak için sıkı önlemler almaları çağrısının yinelendiği açıklamada, Kuveyt”in, Suriye”nin “güvenliğini, istikrarını ve egemenliğini korumak için aldığı tüm tedbirleri” desteklediği vurgulandı.

Mısır Dışişleri Bakanlığı, yaptığı açıklamada, İsrail”in Lübnan ve Suriye topraklarına yönelik tekrarladığı saldırılarını kınadı.

İsrail”in söz konusu saldırılarının, bu ülkelerin egemenliği ile uluslararası hukukun ve ilgili BM kararlarının ihlali anlamına geldiğine dikkati çekilen açıklamada, Suriye ve Lübnan”ın egemenliğine, toprak bütünlüğüne ve birliğine saygı gösterilmesinin ve içişlerine müdahalenin tamamen reddedilmesinin önemine işaret edildi.

Açıklamada, bu tekrarlanan ihlallerin gerginliği derinleştireceği ve iki ülke ile bölge arasında temel bir istikrarsızlık unsuru oluşturacağı uyarısında bulunuldu.

Cezayir Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamada, İsrail”in Suriye”nin başkenti Şam ve Süveyda kentindeki hükümet kurumlarını ve sivil tesisleri hedef aldığı saldırılar kınandı.

İsrail”in Orta Doğu”da gerginliği tırmandırmayı sürdürdüğüne değinilen açıklamada, İsrail”in, bölge ülkeleri ve halkları üzerindeki gücünü yayma ve hegemonyasını pekiştirme çabalarının bir parçası olarak saldırı cepheleri açtığına işaret edildi.

Cezayir”in, Suriye”nin egemenliğine, toprak bütünlüğüne ve halkının birliğine yönelik açık bir ihlal teşkil eden bu saldırıları şiddetle kınadığı ifade edilen açıklamada, Suriye ile tam dayanışma içinde olunduğu vurgulandı.

Irak Dışişleri Bakanlığı”ndan yapılan açıklamada, İsrail”in Suriye”nin başkenti Şam”ı hedef alan ve uluslararası hukuk ile uluslararası meşruiyet kararlarının açık ve tekrarlanan ihlali niteliğindeki hava saldırılarının kınandığı belirtildi.

Suriyeli sivillerin hayatlarının tehlikeye atılması ve insani acılarının daha da kötüleştirilmesinin kesinlikle reddedildiği aktarılan açıklamada, bölgenin güvenliği ve istikrarına doğrudan bir tehdit oluşturan tırmanışın durdurulması gerektiğinin altı çizildi.

Açıklamada, uluslararası topluma, tekrarlanan ihlallere son vermek ve bunların tekrarlanmamasını sağlamak için hukuki ve insani sorumluluklarını üstlenerek bölgesel ve uluslararası güvenlik ve barışın güçlendirilmesine katkıda bulunmaları çağrısı yapıldı.

KİK Genel Sekreteri Casim Muhammed el-Budeyvi, yaptığı açıklamada, İsrail güçlerinin Suriye topraklarına yönelik saldırılarını en sert şekilde kınadığını ve reddettiğini belirtti.

Budeyvi, bu saldırıların Suriye”nin egemenliği ile uluslararası hukuk ve normların ihlali olduğunu ve bölgesel güvenlik ve istikrara yönelik ciddi bir tehdit oluşturduğunu ifade etti.

İsrail güçlerinin bu saldırıları tekrarlamasını, uluslararası toplumun Suriye ve bölgede güvenlik ve istikrarı sağlama çabalarını hafife alma ve sorumsuz bir tırmanış olarak değerlendiren Budeyvi, KİK”in Suriye”nin birliği ve toprak bütünlüğüne yönelik kararlı ve destekleyici duruşunu vurgulayarak, egemenliğini zedeleyecek veya halkının acılarını daha da kötüleştirecek her türlü dış müdahaleyi tamamen reddettiğini bildirdi.

Budeyvi, uluslararası toplumu, bu ciddi ihlalleri durdurmak ve faillerinden hesap sormak için sorumluluklarını üstlenmeye ve BM şartı ve uluslararası hukuk ilkelerine uygun olarak Suriye halkını korumak ve egemenliklerini muhafaza etmek için gayretle çalışmaya çağırdı.

Arap Birliği”nden yapılan açıklamada, İsrail”in Suriye”ye yaptığı saldırılar en güçlü şekilde kınandı.

Açıklamada, İsrail”in saldırılarının, Arap Birliği ve BM üyesi bir devletin egemenliğine açık bir saldırı teşkil ettiği, uluslararası hukukun ihlali ve uluslararası sistemin kurallarının hiçe sayılması anlamına geldiği vurgulandı.

İsrail saldırılarının derhal durdurulması gerektiğinin altı çizilen açıklamada, İsrail”in saldırılarının amacının Suriye”de kaos yaratmak olduğu ifade edildi.

Açıklamada, Arap Birliği”nin, İsrail”in bu saldırıları karşısında Suriye ile tam dayanışma içinde olduğu kaydedildi.

Dünya Müslüman Alimler Birliği”nden yapılan açıklamada da İsrail”in Şam”a yönelik saldırısı kınandı.

Açıklamada, acil zirve yapılması, askeri ve ekonomik koalisyon kurulması, kapsamlı ulusal uzlaşı sağlanması ve alimlerin aktif katılımda bulunması çağrısı yapıldı.

Suriye”nin başkenti Şam”a yönelik “hain” saldırıdan dolayı derin endişe ve üzüntü duyulduğu ifade edilen açıklamada, bunun, milletin onuruna karşı açık bir saldırı, onuruna ve kolektif vicdanına indirilmiş acı bir darbe olduğuna işaret edildi.

Hizbullah”tan yapılan yazılı açıklamada da Suriye”nin ulusal egemenliğini açıkça hedef alan İsrail saldırısı şiddetle kınandı.

Suriye”ye yönelik saldırının, Lübnan, Filistin ve Yemen”e yönelik saldırıların devamı niteliğinde olduğuna dikkati çekilen açıklamada, bu saldırılar, İsrail”in ülkelere saldırma, halk arasına ayrılık ve tefrika sokma planlarının yeni bir safhası olarak nitelendirildi.

Açıklamada, Arap ve İslam halklarına “fırsat buldukça herkesi yutmaya çalışmaktan çekinmeyecek olan” İsrail”in oyunlarına uyanık olmaları çağrısında bulunuldu.

İsrail ordusunun Suriye”ye saldırıları

Suriye”nin güneyinde Ürdün sınırında bulunan Süveyda”da 13 Temmuz”da Dürzi grupların bedevi Arap aşiretlerine ait bazı araçlara el koymasının ardından küçük çaplı silahlı çatışmalar başlamıştı.

İsrail hükümeti, Suriye”de Beşşar Esed rejiminin devrilmesinden sonra Dürzi bölgesinin ülkeyle entegrasyon arayışlarına sekte vurarak Şam yönetimine karşı Dürzi azınlığa askeri ve siyasi destek vadetmişti.

İsrail”de Başbakan Binyamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Yisrael Katz gibi isimler, Suriye”ye yönelik “saldırıların artacağı” tehditlerinde bulunmuştu.

İsrail ordusu, bugün Suriye”nin başkenti Şam”a hava saldırıları düzenlediğini açıklamıştı.

İsrail savaş uçakları, öğle saatlerinde Genelkurmay Başkanlığı karargahının girişine hava saldırısı düzenlemiş, öğleden sonra da binayı iki kez daha hedef almıştı.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.

Source:


Ulusa seslenen Cumhurbaşkanı Şara: Türkiye bölgeyi bilinmez bir sondan kurtardı

Suriye yönetimi ile Süveyda ilindeki yerel silahlı gruplar ve ileri gelenler arasında yapılan anlaşmayla ateşkes sağlanmasının ardından, Suriye ordu birlikleri kentten kademeli olarak çekiliyor.Süveyda”daki askeri kaynaklar, İsrail saldırısı tehlikesinin devam ettiğini belirtiyor.Bölgedeki AA ekibi ateşkesin ardından genel olarak sükunetin hakim olduğunu bildirdi.Gelişmeler sonrası Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara, gece ulusa seslendi. Süveyda”daki çatışmalarda Dürzilere yönelik saldırılardan sorumlu olanların hesap vereceğini vurguladı ve “Dürziler devletin koruması ve sorumluluğu altındadır” dedi.Şara, çoğunluğu Dürzilerden oluşan Süveyda”daki güvenlikten yerel grupların sorumlu olacağını belirtti. Suriye Cumhurbaşkanı, İsrail”i Suriye”yi yeni bir savaşa sürüklemeye çalışmakla suçladı.Şara, Türk, Amerikan ve Arap arabuluculuğunun bölgeyi bilinmez bir sondan kurtardığını belirtirken, “Savaştan korkmuyoruz ama Suriye halkının çıkarlarını daha fazla yıkıma tercih ediyoruz.” dedi.⁠Suriye”nin güneyindeki Süveyda ilinde 13 Temmuz”da Bedevi Arap aşiretleri ile Dürzi silahlı gruplar arasında küçük çaplı çatışmalar başladı.Bölgeye sevk edilen Suriye güvenlik güçlerine, Dürzi grupların saldırılarında onlarca asker öldü.Güvenlik güçleri ile yerel silahlı Dürzi gruplar arasındaki çatışmaların büyümesinin ardından taraflar arasında ateşkes sağlandı.Ateşkes kısa sürede bozulurken İsrail ordusu, Suriye güvenlik güçlerini hedef alan saldırılar düzenledi.Son olarak İsrail hava kuvvetleri, Suriye Cumhurbaşkanlığı yerleşkesi, Genelkurmay Başkanlığı ve Savunma Bakanlığı”nı vurdu.Süveyda”da hükümet ile yerel gruplar arasında ateşkes yeniden sağlanırken İsrail savaş uçakları Şam ve Dera”ya saldırılar düzenledi.Süveyda”daki çatışmalar ve İsrail saldırılarında yüzlerce kişinin hayatını kaybettiği tahmin ediliyor.Türkiye”den İsrail”e net uyarı: Yol yakınken vazgeçinSüveyda”da ateşkes sağlandı

Source: Www.star.com.tr


Bakan Fidan BMGK”da acı gerçekle yüzleştirdi: Dünya 80 yıl sonra bir kez daha tanıklık ediyor

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, BM Güvenlik Konseyi”nde (BMGK) acil oturumla Gazze”deki insani durumun görüşüldüğü toplantıda konuştu.BMGK toplanmaya devam ederken İsrail”in Filistin halkına karşı yürüttüğü soykırımın aralıksız şekilde devam ettiğine dikkati çeken Fidan, Gazze Şeridi”nde 2 milyondan fazla insanın tarif edilemez acılara maruz kaldığını, kitlesel yerinden edilme ve geniş çaplı yıkımın sürdüğünü söyledi.Fidan, insani yardımların ise her gün kasıtlı şekilde engellendiğini belirterek, sivillerin gıda ve suya ulaşmaya çalışırken yardım dağıtım noktalarında ayrım gözetilmeksizin öldürüldüğünü ifade etti.- “80 YIL SONRA DÜNYA BİR KEZ DAHA TOPLAMA KAMPLARINA TANIK OLUYOR”Dışişleri Bakanı Fidan, şöyle devam etti:”Açlık bir savaş silahı olarak kullanılmaktadır. Uluslararası insancıl hukukun tek bir ilkesi bile İsrail tarafından ihlal edilmeden bırakılmamaktadır. Sözü dolandırmaya gerek yok. Gerçek neyse onunla yüzleşelim. 80 yıl sonra, dünya bir kez daha toplama kamplarına tanıklık etmektedir. Tüm bir halka yönelik bir imha kampanyası sürmektedir.”İsrail savaş makinesinin ailesi için su almaya çalışan çocuk ya da çocuklarına yiyecek arayan anneleri hedef almaya devam ettiğine işaret eden Fidan, “Bu, nefretten beslenen bir makinedir. Bu, cezasızlıktan beslenen bir makinedir ve bu bazılarınca koşulsuz verilen destekle beslenen bir makinedir.” diye konuştu.Fidan, bu durumun bazılarının en ağır acılar karşısında bile başka tarafa bakmayı tercih ettiği için mümkün olduğunu belirterek, “Bu şekilde devam edemez.” şeklinde konuştu.- “YARDIM ULAŞTIRMANIN TEK ETKİLİ YOLU BM”Gazze”ye 4 aydan uzun süredir güvenli insani yardım erişimi sağlanamadığına dikkati çeken Fidan, yardım ulaştırmanın tek etkili yolunun BM üzerinden olduğunun altını çizdi.Fidan, alternatif yardım modellerinin, yardımların tarafsızlığını ve onurunu zedelediğini dile getirerek, “Yardım, mevcut tüm geçiş noktalarından, uluslararası insancıl hukuk çerçevesinde ve BM ile tam koordinasyon içinde, zamanında, yeterli ölçüde ve hiçbir engele takılmadan ulaştırılmalıdır. İnsani yardımın temel ilkeleri olan insanlık, tarafsızlık, ayrım gözetmeme ve bağımsızlık ilkeleri korunmalıdır.” ifadelerini kullandı.- “İSRAİL BARIŞ İSTEMİYOR”Türkiye”nin en başından bu yana, uluslararası topluma acil harekete geçme çağrısında bulunduğunu anımsatan Fidan, “İsrail, saldırganlık stratejisini yalnızca Filistin”de değil, aynı zamanda Lübnan, Suriye ve İran”da da hayata geçirmeye çalışmaktadır.” dedi.Fidan, İsrail”in saldırı stratejisi kontrol altına alınmazsa, daha geniş çaplı bir istikrarsızlık riskinin ortaya çıkacağına değinerek, “Suriye”de tam da bu yaşanıyor. İsrail”in saldırganlığı, Suriye halkının büyük bedeller ödeyerek elde ettiği kırılgan barışı tehdit ediyor.” diye konuştu.Saldırıların bölgedeki “etnik fay hatlarını derinleştirdiğini” söyleyen Fidan, “Artık hepimiz için açık olmalı; İsrail barış istemiyor. İsrail istikrar istemiyor.” şeklinde konuştu.Fidan, Suriye”nin şiddet sarmalına girmesini engellemek için hep birlikte çaba gösterilmesi gerektiğini vurgulayarak, “Riskler çok büyük. Ortaya çıkacak istikrarsızlık tüm bölgeyi ve ötesini etkileyecektir.” ifadelerini kullandı.Filistin halkının meşru haklarının tanınması ve bağımsız bir Filistin Devleti”nin kurulmasının, Orta Doğu”da kalıcı barış için hala çok önemli olduğuna değinen Fidan, “Bu yüzden, Filistin Devleti”nin uluslararası alanda tanınması ve Filistin”in BM”ye tam üye olması için çalışmaya devam edeceğiz.” dedi.Fidan, “Bir gerçek çok açık; Güvenlik Konseyi sadece Gazze halkını hayal kırıklığına uğratmadı, insanlık onurunu da hayal kırıklığına uğrattı.” diyerek, Güvenlik Konseyi”nin BM”nin dayandığı değer ve ilkeleri de yüzüstü bıraktığını belirtti.Gazze”deki krizin insani bir acil durum olmaktan çıktığına işaret eden Fidan, şunları kaydetti:”Bu, artık kolektif insanlığımızın derin bir sınavıdır. Bu sınavı ya birlikte geçeriz ya da hep birlikte başarısız oluruz. Yapılması gerekenler çok açık; İsrail”in savaş makinesini durdurmak. Cezasızlığı durdurmak. Derhal ve kalıcı bir ateşkes, şimdi. Engelsiz insani yardım, şimdi. İki devletli çözüme yönelik yenilenmiş ve acil bir taahhüt, şimdi.”Türkiye”den İsrail”e net uyarı: Yol yakınken vazgeçin

Source: Www.star.com.tr


Husilerden, İsrail”e füze ve İHA saldırısı

Yemen”deki İran destekli Husilerin askeri sözcüsü Yahya Sare, İsrail”e yönelik bir dizi misilleme saldırısı gerçekleştirdiklerini duyurdu. Yaptığı açıklamada Tel Aviv yakınlarındaki Ben Gurion Havalimanı”nın Zülfikar balistik füzesiyle hedef alındığını söyleyen Sare, “Başarıyla hedefine ulaşan operasyon, milyonlarca Siyonist işgalcinin sığınaklara kaçmasına ve havalimanı faaliyetlerinin durmasına neden oldu.” ifadelerini kullandı. Husilerin İHA biriminin de İsrail hedeflerine yönelik ayrı saldırılar gerçekleştirdiğini kaydeden Sare, “Bu insansız hava araçlarından ikisi Negev bölgesindeki bir İsrail askeri hedefini, diğer ikisi ise Ben Gurion Havalimanı ile Eilat Limanı”nı hedef aldı.” dedi. Saldırıların İsrail”in Filistin”deki katliamlarına misilleme olarak gerçekleştirildiğini vurgulayan Sare, “Gazze”deki kardeşlerimizi hedef alan soykırıma karşı yürüttüğümüz operasyonları sürdüreceğiz.” ifadelerini kullandı. Ayrıca Kızıldeniz ve Arap Denizi”nde İsrail ve destekçilerine ait gemileri hedef almaya devam edeceklerini ifade eden Sare, “Operasyonlarımız, Gazze”ye yönelik saldırılar duruncaya ve abluka kaldırılıncaya kadar sona ermeyecek.” açıklamasında bulundu.İsrail ordusundan günün erken saatlerinde yapılan açıklamada, Yemen”den fırlatılan bir füze nedeniyle ülkenin farklı kesimlerinde sirenlerin çaldığı ancak füzenin önlendiği bildirilmişti. Açıklamada, herhangi bir İHA saldırısına değinilmemişti.

Source: Erkan Talu


İsrail, Suriye”nin Lazkiye ilinde askeri birliklere hava saldırısı düzenledi

Saldırı, Lazkiye ilinin Ceble ilçesine bağlı Bezamil bölgesinde yer alan 107. Tugay askeri yerleşkesine gerçekleştirildi. İsrail ordusu, Suriye’de düzenlenen bu saldırılara ilişkin herhangi bir açıklama yapmadı. İsrail uçakları dün de ülkenin Dera ve Süveyda illerindeki askeri yerleşkelerin yanı sıra başkent Şam’da bulunan Cumhurbaşkanlığı yerleşkesi, Savunma Bakanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı binalarına hava saldırıları düzenlemişti.

Source: Internet Haber


Katil İsrail”den Hamas”a tehdit: Anlaşma olmazsa…

Soykırımcı İsrail ordusundan yapılan açıklamaya göre, Genelkurmay Başkanı Zamir, Güney Komutanlığı Komutanı Tuğgeneral Yaniv Asor ile Gazze Şeridi”ndeki durumu değerlendirdi.Gazze”deki gelişmeleri değerlendiren Zamir, yakın zamanda kesin bir dönemece ulaşmak üzere olduklarını ve Gazze Şeridi”nde tutulan İsrailli esirlerin serbest bırakılmasına ilişkin bir anlaşmanın yapılmayacağının birkaç gün içinde ortaya çıkacağını kaydetti.Birkaç gün içinde ateşkes olmaması durumunda Hamas”ı tehdit eden Zamir, şunları dile getirdi:”Anlaşma yapmamız durumunda askeri güçler siyasi iradenin belirlediği hatta uygun bir şekilde konuşlanacaktır. Ancak, anlaşmaya ulaşamazsak güneydeki komutanlığa savaşını yoğunluğunu ve alanını olabildiğince genişletme konusunda talimatım olur. Bu durumda yeni bölgelere gireriz ve bugüne dek yaptığımız gibi operasyonlarımızı sürdürürüz.”03.00 Fransa”nın Birleşmiş Milletler (BM) Daimi Temsilcisi Jerome Bonnafont, İsrail”in Gazze”de insani yardıma yönelik uyguladığı ablukaya son vermesi çağrısında bulundu.02.41 Filistin”in Birleşmiş Milletler (BM) Daimi Temsilci Yardımcısı Majed Bamya, bölgede acil bir ateşkesi ve bunun için Mısır, Katar ve ABD”nin arabuluculuk çabalarını desteklediklerini söyledi.02.26 İsrail ordusunun, dün sabah saatlerinden bu yana Gazze Şeridi”nin farklı bölgelerine düzenlediği saldırılarda aralarında çocukların da bulunduğu 85 Filistinli şehit oldu, çok sayıda kişi yaralandı.02.21 İsrail”in Birleşmiş Milletler (BM) Daimi Temsilciliği siyasi koordinatörü Reut Shapir Ben-Naftaly, İsrail”in gıda, bebek maması, ilaç ve kritik malzemelerin” Gazze”ye girişini desteklemeye devam edeceğini söyledi.01.34 İsrail”e Yunanistan üzerinden askeri amaçla kullanılacak demir çelik götürülmesini engellemek amacıyla Pire Limanı”nda eylem yapıldı.00.20 ABD”nin Birleşmiş Milletler (BM) Daimi Temsilciliği Geçici Maslahatgüzarı Dorothy Shea, ABD vatandaşı Filistinli Sayf Musallat”ın öldürülmesini “suç ve terör eylemi” olarak tanımladı.00.15 İsrail Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir, Hamas Hareketi”ne birkaç gün içinde ateşkese ilişkin anlaşma olmaması durumunda saldırıların yoğunlaştırılarak daha geniş bir alana yayılması tehdidinde bulundu.İsrail ordusu, Gazze Şeridi”nde 19 Ocak”ta yürürlüğe giren ateşkesin ardından 18 Mart sabahı şiddetli saldırılarına yeniden başladı.İsrail”in Gazze Şeridi”ne 7 Ekim 2023″ten bu yana düzenlediği saldırılarda en az 58 bin 386 Filistinli hayatını kaybetti, 139 bin 77 kişi de yaralandı.İsrail”in ateşkesi bozduğu 18 Mart”tan itibaren Gazze”ye düzenlediği saldırılarında ise 7 bin 568 kişi yaşamını yitirdi, 27 bin 36 kişi yaralandı.27 Mayıs”tan bu yana İsrail-ABD güdümlü “Gazze İnsani Yardım Vakfı” tarafından insani yardım adı altında kurulan dağıtım bölgelerinde Filistinlilerin hedef alındığı sistematik saldırılar sonucu ölenlerin sayısı 838″e, yaralıların sayısı da 5 bin 575″e çıktı.İsrail ordusu, Gazze Şeridi”nde işgali genişletecek ve kalıcı hale getirecek saldırı planını uygulamaya başladı. Başbakan Binyamin Netanyahu, Gazze Şeridi”nin tamamını işgal edeceklerini duyurdu.

Source: Www.star.com.tr


FETÖ’nün Pensilvanya’daki ihanet yuvası! Sessiz ama hala aktif…

FETÖ”nün ihanet yuvasının önünde Sabah-Ahaber için anons hazırlıkları yapılırken ekip sürekli olarak tacize uğradı. Özellikle aracın konut sınırları içerisinde konumlandırılmaması yönünde dolaylı baskılar hissedildi. Yayın aracı çevresinde şüpheli araçlar dolaştı, plakalar kontrol edildi ve kimlik tespitine yönelik gözlemler yapıldı. FETÖ elebaşı Gülen hayattayken karargah sıkı güvenlik önlemleri altındaydı. Giriş kapısı önünde sürekli devriye gezen polis ve FBI araçları dikkat çekerdi. Ancak şu anki durumda yalnızca özel güvenlik görevlisinin bulunduğu gözlemlendi. Bu, yapının görünürdeki koruma düzeyinde belirgin bir azalmaya işaret ediyor. Canlı yayın sırasında karargahın tam karşısındaki yol kenarında, kapıyı arkamıza alarak anons yapmaya çalıştığımız sırada bir özel güvenlik görevlisi yanımıza gelerek agresif bir dille bölgeyi terk etmemizi istedi. Kimliğimi açıklayıp Beyaz Saray muhabiri olduğumu belirtmem üzerine görevli geri çekildi. Ancak bu durum, yapının çevresine yönelik hâlâ bir tür kontrol mekanizmasının sürdüğünü ortaya koyuyor. GAZETECİLER HEDEFTE OLABİLİR FETÖ mensuplarının geçmişte gazetecilere yönelik saldırıları bilindiği için bu çalışmaya özel güvenlik tedbirleri alındı. Yayın aracının önüne yerleştirilen kamera, hem faaliyetlerimi hem de olası saldırıları kayıt altına almak için hazırdı. Ayrıca ekip arkadaşlarımdan biri aracın içinde kalıp bölgedeki tüm hareketliliği baştan sona kayıt altına aldı. Herhangi bir provokasyon ya da saldırı ihtimaline karşı elimizde delil olması, ABD polisi nezdinde şikayetlerin ciddiyetini artıracaktı. BÖLGE HÂLÂ HAREKETLİ Karargahın bulunduğu bölge, arazi ve mülk değeri açısından milyonlarca dolarlık bir alan. Hala bu dev bölgenin masraflarının nasıl karşılandığı ve kimler tarafından finans edildiği oldukça dikkat çekici. FETÖ lideri Gülen”in ölümünden sonra fiziksel güvenliğin azalmış olması dikkat çekse de, karargaha giriş çıkış yapan Türk vatandaşlarına benzeyen şahıslar, yapının tamamen pasifize olmadığını düşündürüyor. Bu da FETÖ”nün ABD topraklarındaki varlığının şekil değiştirerek sürdüğü izlenimini güçlendiriyor. GÖRÜNÜRDE SESSİZLİK VAR FETÖ”nün Pensilvanya”daki merkezi, liderinin ölümünün ardından kamuoyunun gözünden uzaklaşmış görünse de, izlenen davranışlar ve güvenlik politikaları yapının hâlâ aktif olduğuna dair ipuçları veriyor. Yayın faaliyetleri sırasında yaşanan baskılar ve izlenme çabaları, örgütün medyadan rahatsızlık duyduğunu ve içerideki varlığını görünür kılmaktan kaçındığını ortaya koyuyor.

Source: İrfan Sapmaz


Kabine toplanıyor! Gündem yoğun

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında yapılacak Kabine Toplantısı nın ana gündemini Terörsüz Türkiye süreci, orman yangınları ile İsrail in Suriye ye başlattığı saldırıların oluşturması bekleniyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi nde Kabine Toplantısı na başkanlık edecek. Toplantının saat 15.30 da başlaması bekleniyor. Toplantının ana gündem maddesini Terörsüz Türkiye süreci oluşturacak. Geçtiğimiz hafta terör örgütü PKK üyeleri, Irak ın Süleymaniye kentinde silahlarını yakmıştı. Bu hafta ise DEM Parti heyeti partileri ziyaret ederek, oluşturulacak komisyon için görüş alışverişinde bulunuyor. Kabine Toplantısı nda süreçte gelinen aşama ve atılacak adımlar masaya yatırılacak. İSRAİL İN ŞAM I VURMASI İsrail in dün Suriye nin başkenti Şam da Cumhurbaşkanlığı ve Genelkurmay binasını vurmasının ardından bölgede artan gerginlik Kabine Toplantısı nda görüşülecek. Suriye de merkezi yönetim ile Dürzi gruplar arasında yaşanan çatışmalar, İsrail in hava saldırısı ve bölgedeki son gelişmeler masaya yatırılacak. ORMAN YANGINLARI DEVAM EDİYOR Hava sıcaklıklarının artmasıyla birlikte orman yangını tehlikesi de büyüyor. Son günlerde Tekirdağ, Çanakkale, Konya, Muğla gibi illerde çıkan orman yangınları büyük bir alanı etkilemişti. Orman yangınlarına karşı Tarım ve Orman Bakanlığı nın aldığı önlemler, hava ve kara araçlarının kapasitesi, erken tespit çalışmaları ve alınacak ek tedbirler görüşülecek. Enflasyonla mücadele kapsamında atılacak adımlar, fahiş fiyat artışları gibi başlıklar da Kabine Toplantısı nda değerlendirilecek. Cumhurbaşkanı Erdoğan ın Kabine Toplantısı nın ardından Millete Sesleniş konuşması yapması ve Kabine Toplantısı na ilişkin bilgi vermesi bekleniyor.

Source: Habertürk


İsrail vurdu, Bakan Fidan YPG”yi uyardı: Krizi fırsata çevirmeye kalkışmayın

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, gayriresmi Kıbrıs toplantısı için bulunduğu New York”ta, İsrail”in Suriye”ye yönelik saldırılarını değerlendirdi.Fidan “İsrail yol yakınken istikrarsızlık oluşturan politikalardan vazgeçmeli, bu sadece bölge için değil İsrail için de çok tehlikeli bir durum. Başta ABD, Avrupa Birliği ve bölge ülkeleri olmak üzere herkes İsrail”e dur demeli. Aksi takdirde bölgede istenmeyen sonuçların ortaya çıkacağını söylemek mümkün.” ifadelerini kullandı.İsrail, Şam”ı bombaladı! Cumhurbaşkanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı vurulduTürkiye ve ABD”den Suriye adımı! Bakan Fidan son dakika duyurdu! “İsrail”e mesajımız net”ABD”den, İsrail”e Suriye talimatı! Trump: Saldırıları durdurSuriye”de ateşkes! Ordu geri çekiliyor! Korkunç bilanço: Ölü sayısı açıklandıYPG”YE UYARI: İSTENMEYEN BİR DURUMA GİRİŞMESİNLERBakan Fidan sözlerini şöyle sürdürdü:”Süveyda”daki olayların birçoğu Ürdün sınırına yakın yerlerde oluyor. Ürdün de tabiatıyla endişelenmekte haklı. Orada da görüşlerimiz aynı. Ürdün”le görüşüyoruz, Suudi Arabistan”la görüştük, Amerikalılarla görüşüyoruz. Hem görüşüyoruz hem ciddi değerlendirmelerde bulunuyoruz. Bunun sonuçlarının bölgeye getireceği sıkıntıyı tarafların görmesi lazım. Bu bir. Diğer taraftan özellikle YPG”nin bir takım hareketlilik içerisinde olduğuna ilişkin duyumlar da alınıyor. Onlara da mesajımız aman diyeyim yani buradaki karışıklığı fırsat bilip istenmeyen bir duruma girişmesinler. Var olan kritik ve hassas süreci daha da Suriye”de sıkıntılı hale getirmesinler. İstikralı ve yapıcı bir rol oynasınlar. Aksi takdirde fırsatçılık beraberinde büyük bir riski getirir.”SÜVEYDA”DAKİ OLAYLAR⁠Suriye”nin güneyindeki Süveyda ilinde 13 Temmuz”da Bedevi Arap aşiretleri ile Dürzi silahlı gruplar arasında küçük çaplı çatışmalar başladı.Bölgeye sevk edilen Suriye güvenlik güçlerine, Dürzi grupların saldırılarında onlarca asker öldü.Güvenlik güçleri ile yerel silahlı Dürzi gruplar arasındaki çatışmaların büyümesinin ardından taraflar arasında ateşkes sağlandı.Ateşkes kısa sürede bozulurken İsrail ordusu, Suriye güvenlik güçlerini hedef alan saldırılar düzenledi.Son olarak İsrail hava kuvvetleri, Suriye Cumhurbaşkanlığı yerleşkesi, Genelkurmay Başkanlığı ve Savunma Bakanlığı’nı vurdu.Süveyda”da hükümet ile yerel gruplar arasında ateşkes yeniden sağlanırken İsrail savaş uçakları Şam ve Dera”ya saldırılar düzenledi.Süveyda”daki çatışmalar ve İsrail saldırılarında yüzlerce kişinin hayatını kaybettiği tahmin ediliyor.

Source: Erkan Talu


İsrail Suriye'yi vurdu, Bakan Fidan YPG'yi uyardı: Aldığımız duyumlar var, Krizi fırsata çevirmeyin

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, gayriresmi Kıbrıs görüşmeleri için bulunduğu New York”ta yaptığı açıklamada, İsrail”in Suriye”ye yönelik saldırılarına sert tepki gösterdi. “HERKES İSRAİL”E DUR DEMELİ” Fidan, İsrail”in istikrarı tehdit eden politikalarından vazgeçmesi gerektiğini belirterek, “İsrail yol yakınken istikrarsızlık oluşturan politikalardan vazgeçmeli, bu sadece bölge için değil İsrail için de çok tehlikeli bir durum. Başta ABD, Avrupa Birliği ve bölge ülkeleri olmak üzere herkes İsrail”e dur demeli. Aksi takdirde bölgede istenmeyen sonuçların ortaya çıkacağını söylemek mümkün” ifadelerini kullandı. YPG”YE AÇIK UYARI: FIRSATÇILIK BÜYÜK RİSKİ GETİRİR Bakan Fidan, açıklamasında terör örgütü YPG”nin bölgede artan hareketliliğine dair duyumlar aldıklarını da söyledi. Bu çerçevede YPG”ye yönelik dikkat çekici bir uyarıda bulunan Fidan “Özellikle YPG”nin bir takım hareketlilik içerisinde olduğuna ilişkin duyumlar da alınıyor. Onlara da mesajımız: Aman diyeyim! Buradaki karışıklığı fırsat bilip istenmeyen bir duruma girişmesinler. Var olan kritik ve hassas süreci daha da Suriye”de sıkıntılı hale getirmesinler. İstikrarlı ve yapıcı bir rol oynasınlar. Aksi takdirde fırsatçılık beraberinde büyük bir riski getirir” şeklinde konuştu. SÜVEYDA”DAKİ ÇATIŞMALAR VE İSRAİL”İN SON SALDIRILARI Suriye”nin güneyinde yer alan Süveyda ilinde, 13 Temmuz”da Bedevi Arap aşiretleri ile Dürzi silahlı gruplar arasında çatışmalar başladı. Gerginlik kısa sürede şiddetlenirken, bölgeye sevk edilen Suriye güvenlik güçlerine düzenlenen saldırılarda onlarca asker hayatını kaybetti. Taraflar arasında ateşkes sağlansa da, kısa süre içinde bozuldu. Bu gelişmelerin ardından İsrail ordusu da devreye girdi. İsrail, Suriye güvenlik güçlerini hedef alan saldırılar gerçekleştirdi.Son olarak İsrail hava kuvvetlerinin, Şam”da Cumhurbaşkanlığı yerleşkesi, Genelkurmay Başkanlığı ve Savunma Bakanlığı”nı hedef aldığı bildirildi. Ayrıca Dera bölgesine yönelik hava saldırıları da düzenlendi.Süveyda”da hükümet ile yerel gruplar arasında ateşkes yeniden sağlanırken, İsrail”in saldırılarında ve iç çatışmalarda yüzlerce kişinin hayatını kaybettiği tahmin ediliyor.

Source: Haberler


Son dakika… Irak”ta AVM yangını: 50 kişi can verdi

Son dakika….Irak”ta bir alışveriş merkezinde yangın çıktı. İlk belirlemelere göre çıkan yangında alışveriş merkezindeki en az 50 kişinin hayatını kaybettiği kaydedildi.Bölgeye çok sayıda polis ve sağlık ekibi sevk edildi.Haberin Ayrıntıları Geliyor…Son dakika gelişmelere anında ulaşmak için Haber7 uygulamasını akıllı cihazlarınıza (iOS, Android) kurabilir, Twitter’da @Haber7 hesabını takip edebilirsiniz.App Store Google Play Takip Et

Source: Fatih Yoncalık


Kararmış SÖZCÜ TV ekranında 9. gün… Hasret bitiyor

ABD’NİN DÜŞMANI OLMAK TEHLİKELİDİR AMA DOSTU OLMAK ÖLÜMCÜLDÜR”

Suriye’de yine hareketlilik ve çatışma ortamı var. Süveyda kentinde başlayan Dürzi silahlı güçleri ile Arap Bedevi aşiretleri arasındaki çatışmalar geniş alana yayıldı. Ölümler artıyor, esirlere işkence görüntüleri servis ediliyor. Suriye ordusu, bölgede kontrolü sağlamak amacıyla tank ve ağır silahlarla devreye girmeye başladı.

En dikkat çeken detay ise İsrail savaş uçakları da bölge üzerinde uçuyor. Öte yandan, HTŞ ile SDG arasında da önceki gece çatışma yaşandı. ABD Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack, Suriye’de “Merkezi hükümet ve Kürtler arasında anlaşmazlık var” dedi.

Prof. Dr. Hasan Ünal Gülşah İnce”ye konuştu.

Geçtiğimiz aylarda Amerika Dışişleri Bakanı Rubio yaklaşan bir iç savaşa dikkat çekmişti. Suriye’deki hareketlilik, Terörsüz Türkiye sürecini nasıl etkiler? Ve hepimizin aklındaki o soru, bu çatışmanın ve yeni sürecin zamanlaması manidar mı? Başkent Üniversitesi Başkent Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden Prof. Dr. Hasan Ünal’la konuştuk.

“NEYİN SÖZÜNÜ VERDIK”

-Amerika’nın açıklamaları ve Ortadoğu’daki tablo Türkiye’nin açtığı yeni süreç takvimiyle tezat bir halde. Suriye’deki bu çatışmanın terörsüz dönem hedefine etkisi olur mu?

Suriye’deki bu son olaylar diğerlerinden biraz farklı, öyle anlaşılıyor ki; İsrail ve Amerika Colani’nin Suriye’yi yönetmesini kendi çıkarları açısından uygun görüyorlar şu anda. O yüzden katliamlar yapması da umurlarında değil. Örneğin Dürziler, 2 gün öncesine kadar İsrail’le tam işbirliği içindeydiler, umurlarında değil Amerikalıların…”Neyin sözünü verdik” diyorlar ama Amerika böyledir zaten, Amerika’nın bu coğrafyada ipiyle kuyuya inip de o kuyudan çıkan henüz görülmedi. Amerika’nın ipiyle birisi bir kuyuya iner, sonra Amerika’nın kendisi o ipi keser, çeker gider. PKKPYD ile olan ilişkilerinde de Amerika son zamanlarda aynı şeyi söylemeye başladı. Yani Tom Barrack’ın söylediklerini ciddiye alacak olursak ve Amerika’nın nihai politikasının yansıması olarak değerlendireceksek, diyor ki “Bu PKK-PYD de bizim sözümüzü tutmuyor”. Süveyda’da olanlar PKK-PYD için de şu anlama geliyor olabilir; “Bak eğer dinlemezseniz bizi ve gidip Colani’nin yönetimini kabul etmezseniz sizi de satarız.”

Satarlar mı?

Tam belli değil şu anda. Çünkü bir de Türkiye’nin yaptığı bu açılım var. Aslında Türkiye’nin yaptığı bu açılım, Orta Doğu’daki küresel politikalara ve gelişmelere ne kadar ters olduğunu, ne kadar yanlış şekilde geliştiğini bir kez daha gösteriyor. Normalde Türkiye baskı yaparak, yani “Colani yönetecekse Suriye’yi yönetsin ama Fırat’ın doğusunda PKK-PYD kalmasına izin vermem” diyerek Amerika’yla hem müzakere edip hem de baskı yaparak onların oradan toptan yok edilmesini müzakere edeceği yerde, açılımla yanlış bir yere gidiyor. Türkiye kendisini federalize hale getirmeye çalışıyor, federalleştiriyor. Buna hiç gerek yoktu, yani bir tek Irak’ın kuzeyindeki Barzani bölgesi ayakta kalabilirdi. O da zaten PKK-PYD ile hiçbir zaman iyi ilişkiler içinde olmadı. Normalde orada son zamanlarda bizim yetkililerin tabiriyle SDG denilen grubun tasfiye edilmesi lazım. Fırat’ın doğusundaki Kürt aşiretleri de PKK-PYD’den şiddetle nefret ediyorlar. Onların oraya yerleşmeleri, bizim yanlış Suriye politikamız ve Amerika’nın Obama döneminde oraya getirdiği ve güya IŞİD’e karşı mücadele edeceğiz, dediği silahlı kuvvetleri sayesinde oldu. Hatta o bölgeden Kürt ve Arap aşiretler bizim Gaziantep’e geldiler, geri dönmeyi bekliyorlar, geri dönemiyorlar. Yani demek istediğim şu ki; Türkiye’nin aslında açılım politikası yanlış bir çizgide devam ediyor.

AÇILIM İŞİ ÇUVALLAYACAKTIR

-Türkiye’nin ne yapması lazım?

Şunu yapması lazım: Kardeşim madem Amerika da böyle düşünüyorsa, PKK-PYD üzerinde askeri baskıyı artırmalı. Amerika’yı o bölgeden çekilmeye mecbur etmeli. Şimdi bir yandan Rusya, öbür tarafta Çin, burada İran’la mücadele etmek zorunda olan bir Amerika’nın Orta Doğu’ya ayıracak kaynağı yok zaten. Bu açılım işi de zaten bence çuvallayacaktır. Açılım işinin normal bir şekilde ilerleyebilmesi mümkün değil, hükümetin beklediği, istediği de sadece DEM partinin oylarını alarak bir kere daha seçim kazanmak. Bunun ötesinde bir beklentileri falan yok. Çok masum gerekçelerle bu işe girdiler kendilerince fakat bu iş tabir-i caizse zıvanadan çıktı. Türkiye, pusulayı şaşırmış bir görüntü veriyor. Seçim kazanılması da bence çok zayıf bir ihtimal. Çünkü bu taraftan bir oy almaya çalışan hangi parti olursa olsun, ister hükümet bloğu ister ana muhalefet, öbür taraftan iki oy kaybedecektir.

Peki bu manzarada Suriyeli Kürtlerin durumu ne?

Şu anda tir tir titriyorlar, Amerika bizi sattı mı, satacak mı acaba? Bir sabah Türkiye birlikleri gelecek mi? Barrack ne diyor? Orta Anadolu’da bozlak vardır. Antep Maraş o tarafa doğru da karşılığı baraktır. Barak havası denir. Şimdi bu Barrack, acaba hangi havayı çalıyor, diye bence merak ediyorlar. Amerika her müttefikini satar. Bakın ABD eski Dışişleri Bakanı Henry Kissinger’in sözü önemlidir: “Amerika düşmanı olmak tehlikelidir ama dostu olmak ölümcüldür.”

HER ŞEY DARBE ALDI

-Çarpıcı bir hatırlatma oldu hocam. Peki İsrail… Türkiye’nin terörsüz sürece adım atmasına nasıl bakıyor? Yani İsrail kendi işine bakar. Bakmak zorunda, perişan oldu. Askeri olarak feci bir darbe yedi. Bütün hava savunma sistemleri, bütün füze sistemleri, hava kuvvetleri her şey darbe aldı ve bunların mühimmatının yeniden elde edilmesi, toplanması…Amerika bunları sağlayamıyor, tüketilen stokların yerine konulması falan bayağı bir zaman alıyor. İsrail ekonomisi çok büyük bir darbe almış durumda. İsrail halkı ilk defa İsrail’in güvenli olmadığı düşüncesinde ki, İsrail’den kaçmaya başladı. Bütün bunlar İsrail açısından çok ciddi sorunlar. Kalkıp da bu saatten sonra “Türkiye’yi karıştırayım”, hatta Türkiye’de bazılarının dediği gibi “Bir sonraki hedef Türkiye” falan bunlar bence tarihin gereksiz sayfaları arasında kalan konular.

YATIRIMCI SÜRECİN SAMİMIYETİNİ YAKINDAN TAKİP EDER

Sözcü TV karartıldığı günlerde ekranlarının gündemi takip etmeyi sürdürüyoruz. Bu kez ekonomik bir bakış sunalım. Son dönemde olan biten her şeyin ekonomiye etkilerini ve ihtimalleri Ekonomist / Hesap Uzmanı Dr. Turgay Bozoğlu ile konuştuk. İşte 5 soruda ekonomiye akademik bir bakış…

Belirsizliği artırması ve yatırımcı güvenini zedelemesi üzerinden… Negatif gelişmeler genellikle piyasalarda satış baskısı, dövizde yükseliş ve faizlerde artışa yol açar. Uzun vadede en önemli göstergelerden biri, ülkeye gelen doğrudan yabancı yatırım miktarındaki değişim. Güven azaldıkça tüketiciler harcamalarını kısabilir, bu da iç talebi düşürerek ekonomik büyümeyi olumsuz etkiler.

KRİTİK ÖNEME SAHİP

-Aynı konjonktürde bir de çözüm süreci var. Bu durumu piyasa ve yatırımcılar nasıl izliyor?

Türkiye’de geçmişte de deneyimlenen “çözüm süreci” gibi barış ve normalleşme çabaları, piyasalar ve yatırımcılar tarafından genellikle olumlu karşılanır ama bu tür süreçlerde özellikle kamuoyunun ikna edilmesi kritik öneme sahip. Çünkü yatırımcılar, sürecin samimiyetini, kalıcılığını, somut adımların atılıp atılmadığını ve toplumsal destek olup olmadığını yakından takip eder.

Bu, ülke ekonomisi ve piyasalar açısından büyük bir reform potansiyeli taşıdığı gibi, aynı zamanda belirsizlik kaynakları da barındırıyor. Yeni bir anayasaya olan ihtiyacın kabulü ve toplumun geniş kesimlerinin desteği en önemli faktör. Yeni anayasa metninin, yargının bağımsızlığını, kuvvetler ayrılığını ve temel hak ve özgürlükleri ne kadar güvence altına aldığı, yatırımcılar için en kritik konu.

ANİ BİR ERKEN SEÇİM KARARI BEKLENMEYEBİLİR

Hangi koşullarda seçime gidileceğini düşünüyorsunuz? İktidarın, ekonomik göstergelerde kısa süreli bir iyileşme beklentisi veya önemli bir siyasi gelişmenin ardından, avantajlı olacağını düşündüğü bir zamanda seçime gitme stratejisi izlemesi mümkün. Yine de mevcut durumda, hükümetin ekonomi politikalarında istikrar arayışı ve uzun vadeli planlar yapma eğilimi göz önüne alındığında ise ani bir erken seçim kararı beklenmeyebilir

Enflasyonist baskılar ve cari açık devam ederken, seçim belirsizliği, döviz kurları üzerinde yukarı yönlü bir baskı oluştururdu ve tüketici güvenini olumsuz etkilerdi. Şirketler, seçim sonuçlarına ve yeni ekonomik politikalara dair belirsizlik nedeniyle yeni yatırım kararlarını ertelerdi. Mevcut ekonomik kırılganlıklar göz önüne alındığında, ani bir erken seçim kararı piyasalar açısından böyle riskli gibi görünse de zorlukları yenecek ve ülkeyi kalkındıracak güçlü bir alternatifin varlığı tam tersine olumlu sonuçlar yaratacaktır.

Source: Haber Merkezi


Cumhurbaşkanlığı Kabinesi “Terörsüz Türkiye” gündemiyle toplanıyor

Cumhurbaşkanlığı Kabinesi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında bugün saat 15.30″da Cumhurbaşkanlığı Külliyesi”nde bir araya gelecek.Toplantıda, terör örgütünün silah bırakmasıyla başlayan “Terörsüz Türkiye” hedefi doğrultusunda atılacak adımlar ve yeni dönemin yol haritası değerlendirilecek.Konuya ilişkin Meclis çatısı altında yürütülecek çalışmaların da değerlendirileceği toplantıda, “Terörsüz Türkiye” sürecindeki adımların bölgeye yansımaları da ele alınacak.SURİYE”DE YAŞANAN GELİŞMELER DE ELE ALINACAKToplantıda, bölgedeki sıcak gelişmeler de gündemde olacak. Bu kapsamda Suriye”de yaşanan son gelişmelerin de ele alınması bekleniyor. Dürzi gruplar arasındaki çatışmalar ve İsrail”in Suriye”ye saldırıları başlıklar arasında yer alıyor.

Source: Www.star.com.tr


İsrail’den yardım pususu

Katil İsrail ordusunun 58 bin Filistinliyi katlettiği Gazze Şeridi”nde insani kriz derinleşiyor. İsrail ordusu, ABD”li “Gazze İnsani Yardım Vakfı (GHF)” kanalıyla sözde “yardım” kılıfıyla, aylardır açlığa mahkûm ettiği Filistinlilere karşı yeni bir katliam gerçekleştirdi. İsrail ordusunun, Han Yunus kentinde insani yardım alabilmek umuduyla toplanan kalabalığa saldırısında 15 kişi boğularak, 6 kişi ise doğrudan vurularak öldürüldü. Çok sayıda kişi de yaralandı. TOPLAYIP KATLETTİLER Gazze”deki hükümetin Medya Ofisi”nden yapılan açıklamada, GHF”nin Gazze”nin güneyinde “SDS3” adlı bir merkez aracılığıyla 100 binlerce kişiyi insani yardım almaya çağırdığı, binlerce kişiyi demir bariyerler arasındaki dar koridorlarda toplandıktan sonra kapıları kapattığı belirtildi. İsrail askerleri ve GHF çalışanlarının, yardım almak isteyen Filistinlilerin üzerine biber gazı atıp doğrudan ateş açtığı aktarıldı. Bu eylemin toplu boğulmalara, çok sayıda kişinin olay yerinde ölmesine, neden olduğu aktarıldı. Olay yerinde bulunan 14 görgü tanığının ifadelerinin yaşananlarla örtüştüğü, daha önce de GHF çalışanlarının Filistinlilerin üzerine doğrudan ateş açtığı anlara ilişkin pek çok görüntünün yayınlandığı hatırlatıldı. Gazze”de “ölüm tuzağı” olarak bilinen GHF”nin sözde yardım dağıtım noktalarındaki saldırılarda bugüne kadar 870″i aşkın Filistinli öldürüldü. İSRAİLLİ PROFESÖR: GAZZE”DE YAŞANAN SAVAŞ SUÇU ABD”deki Brown Üniversitesi”nde Holokost ve soykırım konularında çalışmalar yürüten İsrail asıllı Amerikalı Profesör Omer Bartov, İsrail”in Gazze”de “soykırım eylemlerinde” bulunduğunu söyledi. Akademik çalışmaları sırasında Nazi ordusunun “İkinci Dünya Savaşı sırasındaki eylemleri” ile ilgili araştırmalar yaptığını ve yakın dönemde İsrailli askerlerle de görüştüğünü anlatan Bartov, Gazze”deki saldırılara katılan İsrailli askerlerin düşünce tarzıyla İkinci Dünya Savaşı”ndaki Alman askerlerinin sahip oldukları zihniyetin çok benzediğini söyledi.

Source: Sabah


İsrail”in “Salam taktiği…” Tehlikenin sıfır noktası!

İsrail”in “Salam taktiği…” Tehlikenin sıfır noktası! – İnteraktif Haberleri

İnteraktif Haberleri
İsrail”in “Salam taktiği…” Tehlikenin sıfır noktası!

Giriş Tarihi: 17.7.2025 07:00

İsrail”in “Salam taktiği…” Tehlikenin sıfır noktası!

ARKADAŞINA GÖNDER

İsrail”in “Salam taktiği…” Tehlikenin sıfır noktası!

Source: Sabah


Fadime Özkan yazdı: İsrail Dürzi”leri kullanırken CHP kimleri kışkırtıyor?

İsrail”in Filistin”deki işgal ve soykırım politikası nasıl tartışılmaz bir gerçek ise güneydeki Dürzileri kullanarak Suriye”yi içeriden karıştırmak ve istikrarsızlaştırmak istediği de o kadar aşikârdır.Baas rejiminin devrilmesinin ardından önce Suriye”nin hava kuvvetlerini yok etti İsrail. Tampon bölgelere saldırdı. Dera ve Kuneytra şehirlerinde yeni askeri üsler kurdu. Sayıları 10″a ulaşan üslerin hepsi kritik kavşaklarda ya da gözetleme imkanı veren yüksek yerlerde.Yüz yılda Filistin”i lokma lokma yutan terör devleti, 22 aydır da Gazze”yi lime lime etmekte. Kendisini engelleyen olmadığı bilgisiyle ve küstah bir akılla Suriye”ye saldırıyor şimdi. Birkaç gündür Şam”ın kalbine vuruyor.İsrail gibi bir kuduz köpeğin gerekçeye ihtiyacı yoktur ama Suriye içlerine ilerlemesini kolaylaştıran unsur, nüfusun yüzde 3″ünü oluşturan Dürziler. Güya Dürzilerin tehlikede olduğu iddiasıyla –düzmece yahut manipüle edilmiş olayları kaşıyarak yol alıyor işgalci.1967″de de Dürzilerin çoğunlukta olduğu Colan/Golan Tepelerini işgal etmişti İsrail.Manivela olarak kullandığı Dürzi tarlasını epeydir sürüyor yani İsrail. Lübnanlı Dürzi lider Velid Canbolat da bunu aynen böyle söylüyor.Benim dikkatinizi çekmek istediğim nokta ise başka.Malum, PKK kendini feshetti ve 11 Temmuz”da silahları gösteri mahiyetinde de olsa dünyanın gözü önünde yaktı. Irak”ta bu sürecin devamı bekleniyor.Suriye”deki PKK”nın ne yapacağı ise merak konusu… Henüz bir gelişme yok.Tek gelişme/değişim ABD cephesinde oldu. ABD”nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel temsilcisi Tom Barrack şaşırtıcı biçimde Türk diplomat gibi konuşuyor, Türkiye”nin tezlerini tekrarlıyor. “SDG YPG; YPG ise PKK demektir. Suriye”de federasyon değil entegrasyon olacak” diyor.Öte yandan 2026 Pentagon bütçesi içinde PKK-YPG”ye 130 milyon dolar hibe edeceği yasa tasarısı da beklemede.Eş zamanlı olarak YPG/SDG”nin silah bırakmasını ve entegrasyonunu önleme amaçlı DEAŞ kartını masaya/sahaya yeniden sürmek isteyenler olduğu da görülüyor. Dolayısıyla yakın zamanda Hollywood kalitesinde kesilen kafalar, tecavüz edilen kadınlar prodüksiyonları vizyona girebilir.Fay hatlarını, korkuları kaşıma girişimleri bununla sınırlı olsa yine iyi.Burada da bir “ümmet siyaseti” heyulası yükseltilmekte çünkü…Cumhurbaşkanı Erdoğan”ın 12 Temmuz konuşmasında coğrafyanın bin tarihine, ittifak bileşenlerine hitapla yaptığı “Malazgirt ruhu uyanıyor, Kudüs İttifakı doğuyor” vurgusu CHP Genel Başkanını epey rahatsız etmişe benziyor.Özgür Özel bunu “ümmetçilik” olarak yorumladı. Bana kalırsa bilerek yanlış anladı.Sünnilerin üstün tutulduğu, ulus devletten vazgeçildiği, Alevilerin ayrıştırıldığı gibi maksadı aşan ya da zaten maksadı gerçeği aşmak, bozmak, bölmek olan çok tehlikeli, kasıtlı ve çirkin bir yorumda bulunarak (üstelik sürece desteğin yüzde 75″leri bulduğu) bir dönemde Erdoğan”ı sertçe eleştirdi.Bir süredir sinir uçlarını kaşıma siyaseti güdüyor CHP lideri.Cevaplanması gereken çok soru var.Özel”in siyasetinde cahillik, vizyonsuzluk ve gaflet mi var yoksa kasıt mı?Bu söylemin varacağı yerler, riskler anlaşılamıyordu CHP”de?Peki ya eş zamanlı olarak yine muhalefet partilerinden gelen LGS”de İmam Hatipli çocuklara soruların verildiği iddiasına ne demeli?Turan Çömez”in ortaya attığı, CHP başta olmak üzere muhalif çevrelerin ve Sözcü”den Karar”a muhalefet medyasının hayasızca yaydığı manipülasyonun amacı ne olabilir?Çömez”in peşine takılanlar 1 milyon öğrenciyi rahatsız edecek, aileleriyle birlikte milyonlarca insanı şüpheye düşürüp sanki iktidar İmam Hatip öğrencilerini kayırarak diğerlerine haksızlık ediyor intibaı uyandıracak bir yalandan tam olarak ne umuyorlar acaba?

Source: Fadime Özkan


Halime Kökce yazdı: 15 Temmuz”un öncesi ve sonrasıyla Türkiye

Üzerinden 9 yıl geçmişken, 15 Temmuz”u sadece hatırlamakla yetinemeyiz. Şüphesiz hafıza oluşturmak çok önemli. Hafızasız bir toplum olmaz. Toplumun hafızasını siz oluşturmuyorsanız, bilin ki başkaları o işi yapıyordur. En liberal toplumlarda bile bu iş şansa bırakılmaz. Ya aristokrasileriyle övünürler ya da başlarına gelen felaketleri millet hafızasına nakşederler. Yani 15 Temmuz zaferiyle ilgili yaptığımız hiçbir şey fazla değildir. Ömer Halisdemir gibi kahramanların adını olur olmaz her yere vermek gibi yanlış şeyler yaptığımız da bir gerçek.Fakat prensip olarak bardağın dolu tarafına bakmayı tercih ediyorum ve öneriyorum. Devamlı negatif şeyleri görenlerin iyi şeyler yapmaya hevesi dahi olmuyor. Kendini aşağı çekiyor, etrafındakilerin de hevesini kaçırıyor. Sonuçta koca bir değersiz hissetme hâliyle el ele, baş başa kalıyorsunuz. O yüzden bardağın dolu tarafına bakalım ki boşu dolduracak motivasyonumuz olsun.Bu hatırlatma her şey için geçerli. Ne iş yapıyorsak yapalım, bu böyle. Türk”ün Türk”e propagandasından bahsetmiyorum tabii ki. Hamasetten hiç değil. Eleştirel düşüncenin de yaratıcılığın da iyimserlikle mümkün olduğunu düşünüyorum. Özellikle toplum ve siyasetin içinden konuşuyorsak. 15 Temmuz”da bu milletin başardığı şey tüm bardakları dolduracak önemde ve büyüklüktedir. Evvela bunu bilelim.Neden “Sadece hatırlamakla yetinemeyiz” dedim?Çoklukla böyledir; olayları tekil olarak ele aldığınızda “Tam olarak ne oldu şimdi, neden oldu, nasıl oldu, olmasaydı ne olurdu?” gibi yan soruları cevaplayamaz ve fotoğrafın tamamını göremezsiniz. Meseleyi tam olarak kavrayamazsınız. Tıpkı bir metni bağlamıyla okumak gibi, tekil olayları da öncesiyle, sonrasıyla, dış ve iç koşullarla birlikte değerlendirmek gerekir. 15 Temmuz”da Türkiye ne yaşadı, neden yaşadı, o geceyi zaferle buluşturmasaydık neler olurdu sorularını tekrar tekrar kendimize sormalı ve bağlamı iyi anlamalıyız. Ancak böylece olan biteni çerçeveleyebilir, camdaki buğuları siler, gördüklerimizi birbiriyle ilişkilendirebiliriz. İlişkilendiremezsek şayet, sosyal medyadan, sağdan soldan üzerimize boca edilen manipülatif dezenformasyonlara kapılmak bile mümkün olabilir. Bu yüzden özellikle de gençlere fotoğrafın tamamını göstermek çok önemli.Her şey tam olarak ne zaman başladı emin değilim. Ama bence Davos”u milat olarak alabiliriz.Hepimizin hafızasında taze olaylar bunlar; hatırlamaya çalışalım. O günlere geri gidelim. 28 Aralık 2011: Şırnak”ın Uludere ilçesi Roboski köyünden kaçak ticaret için sınır ötesine geçen 34 sivil, PKK”lı sanılarak sınır ötesinde düzenlenen hava harekâtında hayatını kaybetti. 7 Şubat 2012: MİT Müsteşarı Hakan Fidan, İstanbul Özel Yetkili Savcılığı tarafından, MİT”in PKK ile Oslo”da yaptığı görüşmeler ve KCK soruşturması sebebiyle ifadeye çağrıldı. 11 Mayıs 2013: Hatay-Reyhanlı”da Türkiye tarihinin en kanlı terör saldırılarından biri yaşandı. 140 kişi hayatını kaybetti. 2013 Mayıs–Haziran: Gezi kalkışması başladı. Protestocular Gezi Parkı ve çevresinde arabaları, binaları ateşe vererek bölgeyi adeta işgal etmeye kalktılar. Dolmabahçe”deki Başbakanlık Ofisi”ne saldırdılar. Hükümet düşeceği umuduyla Batı medyası 7/24 canlı yayın yaptı. 6–8 Ekim 2014: DEAŞ”ın Kobani”ye saldırmasını bahane eden PKK”nın verdiği talimatla birçok doğu ve güneydoğu ilinde adeta bir kalkışma başlatıldı. Olaylar neticesinde 37 kişi hayatını kaybetti. PKK sempatizanları Yasin Börü ve arkadaşlarını kafalarını ezerek katletti. 2015: Gezi soruşturmasını yürüten Cumhuriyet Savcısı Mehmet Selim Kiraz, Çağlayan Adliyesi”ndeki makamında DHKP-C”li teröristler tarafından şehit edildi. 2015: Peş peşe terör saldırıları yaşandı. Şanlıurfa Suruç”ta 33, Ankara Tandoğan”da 103 kişi DEAŞ”ın saldırılarıyla katledildi. 2014–2016: Bir taraftan PKK”nın İstanbul ve Ankara”da yoğunlaştırdığı kanlı eylemler, diğer taraftan DEAŞ”ın saldırılarıyla Türkiye adeta terörle nefes alamaz hâle getirilmeye çalışıldı. 22 Temmuz 2015: PKK”nın Ceylanpınar”da iki polisi uykusunda öldürmesiyle, 2013″te başlayan çözüm süreci sona ermiş oldu. 2015–2016: Diyarbakır”da Sur, Mardin”de Nusaybin gibi ilçelerde PKK”nın gençlik yapılanmasının yürüttüğü hendek terörü yaşandı. Sivil yerleşim alanları PKK”nın barikatları hâline getirildi. Suriye sınırından açılan tünellerle PKK, ülkeye hem silah hem terörist soktu. 15 Temmuz 2016: FETÖ darbe girişimi, 2009″da başlayan hükümete yönelik tedip hareketinin son evresi olarak devreye sokuldu diyebiliriz. SONUÇ OLARAKBu tarihleri bir bütün içinde değerlendiremezsek, tam olarak Türkiye”ye ne yapılmak istendiğini anlamamız mümkün olmaz. Ve yine bu gelişmeleri birbiriyle ilişkilendirerek okumazsak, 15 Temmuz zaferiyle aslında neyi başardığımızı tam olarak idrak edemeyiz.Yazı çok uzadı, farkındayım.Şu kadarını söyleyeyim o hâlde: Bir devletin tüm güvenlik kurumlarına sızmış ajanlar varsa, o ülkenin menfaatine olan hiçbir şey yapamazsınız. Otur denilince oturur, kalk denilince kalkarsınız.15 Temmuz zaferi olmasa ne Suriye”deki halk devrimi olurdu, ne Türkiye Suriye”de kendi menfaatlerini masaya koyabilirdi, ne de bugün yürütmeye çalıştığı “Terörsüz Türkiye” projesini bu aşamaya getirebilirdi.15 Temmuz zaferi, Türkiye”nin müstakilleşme hamlesidir. Özellikle gençler bunu böyle bilmelidir.

Source: Halime Kökce


M. Yalçın Yılmaz yazdı: İsrail”e karşı cephe mümkün mü?

İsrail, 16 Temmuz sabahı Suriye”nin başkenti Şam”daki Genelkurmay Karargâhı ve Savunma Bakanlığı binalarına hava saldırısı düzenledi. Gerek zamanlaması gerekse gerekçesi açısından dikkat çekici olan bu operasyonun bahanesi ise Suriye”deki Dürziler.Suriye”nin güneyindeki Süveyda vilayeti, Dürzi nüfusun yoğun yaşadığı bir bölge. Geçtiğimiz hafta bölgede Suriye rejimine bağlı milis güçlerle yerel Dürzi gruplar arasında çatışmalar yaşandı. İlk olarak 13 Temmuz”da başlayan çatışmalar, kısa sürede karşılıklı saldırılarla boyut değiştirdi.İsrail”in Suriye”den dört parça devlet çıkarma planında en hassas alan Dürziler. Lübnan ve İsrail”de de yaşayan bu halkın vereceği karar Suriye”nin bütünlüğü için önemli.İsrail, Dürzilerle uzun zamandır ilgileniyor. Hem kendi topraklarında yaşayan Dürziler hem de Suriye ve Lübnan”daki Dürzilerle kurulan sembolik yakınlık, Tel Aviv yönetimini bu meselede açık bir pozisyona itti. Başbakan Netanyahu ve Savunma Bakanı Yisrael Katz, saldırının “Dürzi sivillerin korunması” amacı taşıdığını duyurdu. İsrail”in esas hedefi ise çevresinde istikrarsız ve kaosla meşgul küçük devletler kurdurmak.Güney Suriye”de Süveyda, Kunetra ve Dera yeni bir Lübnan olabilir mi? İsrail”in beklentisi bu yönde. Şam yönetimi karşı karşıya kaldığı durumu fark ederek önlem alabilecek mi göreceğiz.Ancak bu müdahale, İsrail”in Suriye iç savaşındaki tarafsızlık ilkesini fiilen terk ettiği anlamına da geliyor. Daha önce İran”a ait üsleri hedef alan operasyonlarıyla sınırlı kalan İsrail hava saldırıları, bu kez doğrudan Suriye devletinin kalbini hedef aldı. Şam merkezli hedefler üzerinden verilen bu mesaj, sadece Esad rejimine değil; İran ve Hizbullah”a da gönderilmiş bir uyarı niteliğinde.Süveyda”daki Dürziler arasında da bu süreçte görüş birliği yok. Bir kısım yerel lider, Şam yönetimiyle ateşkese sıcak bakarken; bazı etkili kanaat önderleri, Şam yönetimine karşı açıkça savaş çağrısı yaptı. Lübnanlı Dürzi siyasetçi Velid Canbolat ise İsrail”in bazı Dürzi unsurları kendi çıkarları için kullandığını öne sürerek dikkat çekici bir uyarıda bulundu. Suriyeli Dürzilerin genellikle kendilerini Suriye”ye ait hissettiğini biliyoruz ancak İsrail”in çok uzun zamandır bölgedeki halklara devlet kurma vaadi verdiğini de gayet iyi biliyoruz.Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, saldırıların ardından acil oturum kararı aldı. Avrupa Birliği ve ABD temkinli açıklamalarla “gerilimin düşürülmesi” çağrısı yaptı. Türkiye, İran ve Arap Ligi ise İsrail”in saldırılarını kınadı.İsrail”in “Dürzileri koruyoruz” mesajı Batı”da kısmen yankı bulsa da, bölge halkları arasında bunun bir örtülü genişleme stratejisi olabileceği endişesi ağır basıyor.İsrail”in Şam”a doğrudan saldırısı, Suriye içindeki savaş dinamiklerine yeni bir katman ekledi. Şam yönetiminin etnik ya da mezhebi temizlik politikaları yürüttüğü yönündeki iddialar Batı medyasında güç kazanırken İsrail”in insani gerekçelerle müdahale ettiği yönündeki açıklamaları da sorgulanıyor. Dürziler ise bu iki kutbun arasında kalmış, kırılgan bir toplum olarak kaderlerini yeniden tayin etme arayışında.Suriye”de SDG üzerinden kaos çıkaramayan İsrail, yapının YPG kısmıyla temasını kesmedi. Suriye”yi güneyde Dürziler kuzeydoğuda ise YPG ile kaosa sürükleme projesi devam ediyor.Bölgedeki istikrarı isteyen tek adres Türkiye. Olası gelişmeleri hesap eden ve Öcalan formülünü işleten Ankara, İsrail yönetiminin saldırgan tutumunu nereye sıçratacağını da tahmin ediyor. Önümüzdeki saatler kritik gelişmelere gebe.

Source: M. Yalçın Yilmaz


ABD Başkanı Trump: Gazze konusunda bazı iyi haberlerimiz var

Gazze”de ateşkes sağlanması konusunda müzakereler Katar”ın başkenti Doha”da sürerken Trump, dün Beyaz Saray”da düzenlenen bir imza töreninde konuştu. Trump, Orta Doğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff”a teşekkür ettiği sırada, “Gazze konusunda bazı iyi haberlerimiz var ve üzerinde çalıştığımız çok üst düzey birkaç konuda da iyi haberlerimiz var.” ifadesini kullandı.Konuya ilişkin detay vermeyen Trump, imza töreninin ardından Al Sani ile Beyaz Saray”da basına kapalı görüşme yaptı.- GAZZE”DE ATEŞKES MÜZAKERELERİABD Başkanı Donald Trump, İsrail”in Gazze Şeridi”nde 60 günlük ateşkesin sağlanması için gerekli şartları kabul ettiğini açıklamış ve teklif, ateşkes görüşmelerine arabuluculuk yapan Katar ve Mısır tarafından Hamas”a sunulmuştu.Hamas, Gazze”de İsrail ile ateşkes ve esir takası anlaşmasına ilişkin teklife “olumlu yanıtını” arabuluculara ilettiğini, ateşkesin uygulanması için müzakerelere hazır olduğunu duyurmuştu.Tel Aviv yönetimi, Gazze”de ateşkes için Hamas”ın Katar önerisinde yaptığı değişikliğin kabul edilemez olduğunu savunmuş, buna karşın İsrail heyeti, müzakereler için Katar”ın başkenti Doha”ya gitmişti.Doha”da süren müzakerelerde anlaşmazlıkların büyük ölçüde çözüldüğü fakat İsrail”in Gazze Şeridi”nin güneyindeki Refah ve Han Yunus kentlerini ayıran Morag Koridoru”nda ve Refah kentinde işgali sürdürme ısrarının aşılamadığı kaydedilmişti.

Source: Www.star.com.tr


Hakan Fidan: Aldığımız duyumlar var, sakın buna kalkışmayın

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, İsrail’in istikrarı tehdit eden politikalarına son vermesi gerektiğini vurgularken, terör örgütü YPG’yi de bölgedeki karışıklıktan faydalanmaya çalışmaması konusunda uyardı.

Fidan, İsrail’in Suriye’deki son saldırılarının bölgeyi daha da istikrarsızlaştırdığını belirterek, “İsrail yol yakınken bu politikalardan vazgeçmeli. Bu sadece bölge için değil, İsrail için de tehlikeli bir durum. ABD, Avrupa Birliği ve bölge ülkeleri dahil herkes İsrail’e dur demeli. Aksi takdirde istenmeyen sonuçlar kaçınılmaz” dedi.

İsrail’in Şam’da Cumhurbaşkanlığı yerleşkesi, Genelkurmay Başkanlığı ve Savunma Bakanlığı’nı hedef alan hava saldırıları ile Dera bölgesine yönelik bombardımanları, bölgedeki gerilimi tırmandırdı.

Bakan Fidan, terör örgütü YPG’nin bölgedeki kaosu fırsata çevirmeye çalıştığına dair duyumlar aldıklarını açıkladı.

YPG’ye açık bir uyarıda bulunan Fidan, “Buradaki karışıklığı fırsat bilip istenmeyen bir duruma girişmesinler. Var olan kritik süreci daha da sıkıntılı hale getirmesinler. İstikrarlı ve yapıcı bir rol oynasınlar. Aksi takdirde bu tür fırsatçılık büyük risk getirir” şeklinde konuştu.

Suriye’nin güneyindeki Süveyda ilinde, 13 Temmuz’da Bedevi Arap aşiretleri ile Dürzi silahlı gruplar arasında başlayan çatışmalar, kısa sürede şiddetlenerek bölgeye yayılan bir krize dönüştü.

Source: Derleyen: Ümit Karadağ


İsrail, Türkiye’nin bütünleşik Suriye çabasını vurmuşsa…

“Amerika’nın mevcut hükümeti ile müesses nizamı arasındaki ayrılık, İsrail’in Şam’da Emeviye Meydanı’na bakan Savunma Bakanlığı’nı vurmasına neden oldu” desek abartmış olur muyuz?

Yine “topal ördek” durumuna düşen Netanyahu hükümetinin, iktidarını sürdürme amacıyla bu kez Suriye’nin yeni hükümetine musallat olduğunu söylesek…

Dün öğleden sonra bir anda gündemimiz yeniden Suriye oldu. Bu kez İsrail, Şam’da Savunma Bakanlığı’nı ve Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nın müştemilatını bombaladı.

Bombalama anları kameralar tarafından kaydedildi.

İsrail’in gerekçesi; Süveyda’daki Dürziler ile Bedevi aşiretler arasında başlayan çatışmayı önlemek için bölgeye giden Suriye birlikleri.

İsrail, Suriye ordu birliklerinin Dürzilere kötü muamele yaptığını söyleyip, Şam’ı vurdu.

Ama öncesinde, İsrail hükümetinden bazı bakanlar, “cihadist” diye kodladıkları Şara’nın öldürülmesi gerektiğini çoktan ilan etmişti.

İSRAİL DÜRZİLERİ BAHANE EDİP SURİYE’Yİ BÖLMEK İSTİYOR

Bunlar görünen nedenler.

İşin aslı ise İsrail’in Amerika’nın şu anki mevcut yönetimine rağmen Suriye’nin parçalanması yönündeki ısrarı.

4 parçaya fiili olarak ayrılmış, her fırsatta müdahale edilebilir bir Suriye istiyor İsrail.

Buna karşılıksa Trump yönetimi ile birlikte Türkiye ve bölge ülkeleri Suriye’nin bütünleşik bir halde kalması yolunda ince bir işçilikle çalışıyor.

İşte İsrail aslında o ince işçiliği vurdu dün.

Yani, toprak bütünlüğü sağlanmış, siyasi bütünlüğü tesis etmiş, bir Suriye arzusunu ve çabasını vurdu İsrail.

Böylece Türkiye’nin yıllardır savunduğu ve çaba gösterdiği bütünleşik Suriye’yi hedef aldığı için sert bir şekilde uyarıldı.

Akşam geç saatler Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı (TBMM) Numan Kurtulmuş imzası ile bir tezkere kabul edildi.

TBMM Başkanlık tezkeresi ile İsrail’in Şam’a saldırısı kınandı, Şam yönetimine destek ilan edildi.

New York’ta bulunan Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’sa, anlaya anladığı dilden çok sert açıklama yaptı.

Fidan, “İsrail yol yakınken, bölgede istikrarsızlaştırıcı politikalardan bir an önce vaz geçsin” dedi.

“YPG fırsatçılık yapmasın” dedi.

“Bu bölge bizim bölgemiz” dedi.

“Burada tek taraflı bir istikrarsızlaştırma asla kabul edilemez” dedi.

“Suriye”de Cumhurbaşkanımızın büyük emekleriyle diğer devletlerin de katkılarıyla başta ABD, AB, Suudi Arabistan ve bölgedeki diğer ülkelerin hep beraber kurdukları, tarihe örnek olacak bir işbirliğiyle ortaya koydukları yeni yol haritası var” dedi.

“Şam”da yönetime gelen yeni iktidar uluslararası kabul gördü” dedi.

“Yaptırımlar kaldırıldı ve bölgede gerçekten uzun bir zaman sonra umut verici bir başlangıç ortaya çıktı” dedi.

“İsrail’in istikrarsızlaştırma faaliyetleri bölge ülkeleri tarafından çok yakından takip ediliyor” dedi.

“Hep beraber bu konuda büyük bir koordinasyon ve çalışma içerisindeyiz” dedi.

Daha ne desin?

YPG’ye “Otur oturduğun yerde” diyen de Fidan, İsrail’e “Yol yakınken istikrarsızlaştırma faaliyetine son ver” diyen de.

Hakan Fidan’ın Amerika’da İsrail’e ve YPG’ye dönük sert uyarıları Türkiye’nin Suriye konusundaki kırmızı çizgileri olarak kayıtlara bir kez daha geçti.

Şimdi İsrail’in ve ona müzahir terör gruplarının bu uyarıları ne derece gale alıp almadığına bakılır.

Sonrası mı?

Sonrası belki bir ikinci tezkere…

Belki Suriye’de Şam’ın güneyinde bir “dehşet dengesi”nin kurulması.

Ya da İsrail’e “Biz size yol yakınken vaz geçin demedik mi” deme zamanı..!

Hasan Öztürk / Haber7

Source: M Yazilari


ABD Başkanı Trump”tan “Gazze” açıklaması: “Bazı iyi haberlerimiz var”

Gazze”de ateşkes sağlanması konusunda müzakereler Katar”ın başkenti Doha”da devam ediyor. ABD Başkanı Donald Trump, konuyla ilgili dün Beyaz Saray”da düzenlenen bir imza töreninde önemli açıklamalarda bulundu.Trump, Orta Doğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff”a teşekkür ettiği sırada, “Gazze konusunda bazı iyi haberlerimiz var ve üzerinde çalıştığımız çok üst düzey birkaç konuda da iyi haberlerimiz var.” ifadesini kullandı.Ancak Trump, konuya ilişkin detayları paylaşmadı. İmza töreninin ardından Trump, Katar Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman Al Sani ile görüştü. Görüşme, basına kapalı gerçekleşti.Gazze”deki ateşkes müzakerelerinde son durumABD Başkanı Donald Trump, İsrail”in Gazze Şeridi”nde 60 günlük ateşkesin sağlanması için gerekli şartları kabul ettiğini açıklamış ve teklif, ateşkes görüşmelerine arabuluculuk yapan Katar ve Mısır tarafından Hamas”a sunulmuştu.Hamas, Gazze”de İsrail ile ateşkes ve esir takası anlaşmasına ilişkin teklife “olumlu yanıtını” arabuluculara ilettiğini, ateşkesin uygulanması için müzakerelere hazır olduğunu duyurmuştu.Tel Aviv yönetimi, Gazze”de ateşkes için Hamas”ın Katar önerisinde yaptığı değişikliğin kabul edilemez olduğunu savunmuş, buna karşın İsrail heyeti, müzakereler için Katar”ın başkenti Doha”ya gitmişti.Doha”da süren müzakerelerde anlaşmazlıkların büyük ölçüde çözüldüğü fakat İsrail”in Gazze Şeridi”nin güneyindeki Refah ve Han Yunus kentlerini ayıran Morag Koridoru”nda ve Refah kentinde işgali sürdürme ısrarının aşılamadığı kaydedilmişti.

Source: Dünya Gazetesi


Savaşamayan İsrail”den kaos stratejisi

On yıllar boyunca İsrail’e tek mermi bile ateşleyemeyen Esed rejiminin devrilmesiyle hürriyet ve birlik sevinci yaşayan Suriye halkının refahına göz diken İsrail, dozajı artırdı.

Önce Suriye batısındaki Nusayrileri yeni yönetime karşı kışkırtmaya çalıştılar.

Kuzeydeki Kürtleri yeni Şam yönetimine karşı saldırtmaya çalıştılar.

Şimdi de Suriye güneyinde, yani Esed rejiminin en hızlı şekilde yerle bir olduğu topraklarda yerleşik Dürzi azınlığı, Arap aşiretlerine karşı kışkırtıyor..

Asayiş problemine karşı Suriye devletinin güvenlik tedbirlerini devreye sokmasına ise hava saldırılarıyla müdahale ediyor Tel Aviv rejimi..

Süveyda şehrinde kan akmasını, kargaşanın artmasını istiyor İsrail..

Çünkü Siyonizm’in en iyi bildiği iş budur:

– Kargaşa..

– Taşeron örgütler eliyle ülkeleri karıştırmak..

– Terörize ettiği gruplara karşı müdahale edilince ortalığı ayağa kaldırmak..

Yıllarca Türkiye’de PKK maşasıyla yapılanlar da aynen buydu. Irak’ta da, Lübnan’da da, Mısır’da da, diğer coğrafyalarda da aynı tezgahı kurgulayan, tam olarak bu kanlı eldi.

Küçücük Gazze Şeridi’ni ele geçiremeyip, Hamas gibi bir yerel teşkilat tarafından 21 aydır hırpalanan..

İran’dan yediği füze tokatlarıyla 12 gün içinde ilk fırsatta ateşkese razı olan..

Hizbullah gibi yok olma evresine gelmiş bir örgütle 47 gün çatışabilen İsrail;

Savaşmayı bilmediği için bütün enerjisini kargaşa ve kaos üretmeye ayırıyor..

Son olarak Tel Aviv rejimi, Suriye’nin başkenti Şam’da Cumhurbaşkanlığı yerleşkesi ve Genelkurmay Başkanlığı binasını hava saldırılarıyla vurdu.

Suriye yönetimi İsrail’e füze mi attı?

İsrail işgalindeki topraklara mı girdi?

İsrail’e karşı nükleer mi planladı?

Hamas mı var Suriye’de?

Yolsuzluk ve soykırım zanlısı Netanyahu’nun liderlik ettiği İsrail kabinesi, “Suriye’nin güneyinin silahlanmasını istemiyor”muş..

Suriye’nin güneyinde Dürzilerin silahlanıp Arap aşiretlere saldırması “silahlanma” olmuyor mu?

İsrail haydutluğuyla birlikte arabuluculuk mekanizması kirletildiği gibi içi de boşaltılıyor.

Haydutluğu durduramayanlar diplomasiye de kara leke sürüyor.

İsrail’in hiçbir kural kaide tanımaksızın keyfi şekilde Suriye’yi bombalaması sonrası ABD yönetiminin “arabuluculuk” için araya girdiği belirtiliyor.. İsrail devlet televizyonu KAN’ın iddiası bu..

Tek taraflı olarak saldırganlık yapan ve karşılığında hiçbir misilleme görmeyen bir İsrail yönetimi ile Suriye’nin arasında hangi arabuluculuk yapılacak?

Kargaşanın ardındaki gaye açık ve net.

Suriye’nin yeni yönetimini ABD/İsrail güdümüne almak.

Türkiye’yi tehdit için oluşturulan PKK/YPG terörizmini sonlandırma gayretinden Ahmed Şara hükümetini vazgeçirmek.

Daha fazla kaos..

Daha fazla belirsizlik..

Daha fazla kan…

Faruk Arslan / Haber7

Source: Faruk Arslan


Atom bombasını kim icat etti?

16 Temmuz 1945’te New Mexico çölünde patlatılan Trinity denemesi, fizik laboratuvarını jeopolitik denge aracına dönüştürerek tarihte eşi görülmemiş bir güç gösterisine sahne oldu. Projenin görünen yüzünde J. Robert Oppenheimer’ın teorik liderliği, Enrico Fermi’nin zincirleme reaksiyon deneyleri ve Richard Feynman’ın hesaplama grupları vardır; ancak sahnenin arkasında Leo Szilard’ın imza topladığı uyarı mektupları, Niels Bohr’un gizlilik eleştirileri ve Leslie Groves’un askeri komutası gibi onlarca etken aynı anda işlemekteydi. Atom bombası ne zaman icat edildi sorusuna yüzeysel bakışla 1945 cevabı verilir; ancak süreç 1938’de Otto Hahn ile Lise Meitner’in nükleer fisyonu keşfetmesiyle başlar. 1939’da Szilard ve Einstein, Franklin D. Roosevelt’e yazdıkları mektupla Almanya’nın atomik araştırmalarından doğacak tehdidi işaret etti; bu uyarı, Manhattan Projesi’nin tohumlarını attı. 1942’de Chicago Üniversitesi’nde Fermi’nin ilk kontrollü zincirleme reaksiyonu CP-1 yığınıyla başlatması, enerjinin silah gücüne çevrilebileceğini deneysel olarak doğruladı. 1943’ten itibaren Los Alamos Ulusal Laboratuvarı, teorik fizikten malzeme bilimine, patlayıcı lens geometrisinden veri kaydına kadar yüzlerce alt disiplini tek kampüste birleştirerek tarihin en büyük Ar-Ge konsorsiyumunu oluşturdu. ATOM BOMBASINI KİM BULDU? Atom bombasını kim buldu sorusunu yanıtlamak, “fisyondan patlayıcı düzenek tasarımına kadar hangi bilim insanı kritik eşiği geçti” sorusuna odaklanmayı gerektirir. Otto Hahn’ın kimyasal ayrıştırma deneyleri, uranyum çekirdeğinin nötron soğurduğunda daha hafif elementlere bölünebildiğini göstererek enerjinin nasıl ortaya çıktığını tanımladı. Lise Meitner ile Otto Frisch’in teorik açıklamaları, bu enerjinin sayısal büyüklüğünü hesaplayarak zincirleme reaksiyon fikrini bilimsel temele oturttu. Dolayısıyla “bulmak” eylemi, çekirdek bölünmesinin prensibini laboratuvar ölçeğinde açığa çıkaran bu öncü ekibe aittir. ATOM BOMBASINI KİM İCAT ETTİ? Atom bombasını kim icat etti sorusu, bu fisyon prensibini mühendislik nesnesine dönüştüren Manhattan Projesi kadrosunu öne çıkarır. J. Robert Oppenheimer kampusun bilim direktörü olarak kritik kütle, nötron yansıtıcı ve patlayıcı mercek konularını disiplinler arası kurullarda koordine etti. Enrico Fermi, Hanford reaktörlerinde üretilen plütonyumun nötron özelliklerini deneysel verilerle doğruladı; John von Neumann, şok dalgası simülasyonlarını diferansiyel denklemlerle çözdü ve implozif düzenek için patlayıcı simetri parametrelerini belirledi. İcadın kilit noktası, teorik formüllerin gram ölçüsünde uranyum–plütonyum metaline, mikro saniye zamanlamalı patlayıcı kablo tesisatına ve parçacık dedektörlü test düzeneğine dönüştürülmesinde saklıdır. ATOM BOMBASININ MUCİDİ KİM? Atom bombasının mucidi kim denildiğinde popüler kültür Oppenheimer’a odaklanır; çünkü o, bilimsel kararları stratejik önceliklere çeviren entelektüel odak noktasıydı. Ancak “mucit” ifadesini tek kişiye indirmek, Leslie Groves’un askerî lojistiğini, Klaus Fuchs’un teorik katkılarını ya da Norris Bradbury’nin saha test adaptasyonlarını gölgede bırakır. Mucitlik payesi, atomu parçalamanın mühendislik düzenini kuran bu kolektif ekibin tamamına aittir; Oppenheimer yalnızca teorik uyumun sembolik şapkasını taşır. ATOM BOMBASI NE ZAMAN İCAT EDİLDİ? Atom bombası ne zaman icat edildi sorusu, üç tarih dilimini vurgular. 2 Aralık 1942, Chicago yığını CP-1’le kontrollü zincirleme reaksiyonun ilk kez başarıldığı gündür; bombanın laboratuvar doğum anı sayılır. 16 Temmuz 1945, Trinity denemesiyle silah konfigürasyonunun kumsal testini başarıyla geçtiği tarihtir; prototip sahada doğrulanmıştır. 6 ve 9 Ağustos 1945 ise Hiroşima ve Nagasaki üzerinde kullanılan “Little Boy” ile “Fat Man” bombalarının tarihe, jeopolitiğe ve insanlık bilincine mühür vurduğu günlerdir; icadın toplumsal ve politik gerçeklik eşikleri bu saldırılarla tanımlanmıştır. ATOM BOMBASI NEREDE İCAT EDİLDİ? Atom bombası nerede icat edildi sorusuna yanıt tek koordinatla verilmez; proje çok merkezli bir üretim ağına dayanır. Teorik çekirdek Los Alamos’ta, plütonyum üretimi Hanford Reaktör Kompleksi’nde, uranyum zenginleştirme Oak Ridge tesislerinde, patlayıcı lens laboratuvarı ise Dayton Ohio’da konumlandı. Buna rağmen “icat sahası”nı sembolik olarak Los Alamos Ulusal Laboratuvarı temsil eder; çünkü kritik tasarım kararları, nötron reflektör kalınlığından bomba kabuğu alaşımına kadar her teknik detayın son onayı orada verildi. Trinity’den sonra atom bombası, hidrojen bombasının ön habercisi olarak yerini daha yıkıcı çok kademeli füzyon silahına bıraktı; ancak fisyon temelli ateşleme hâlâ ilk katta varlığını sürdürür. Sivil nükleer enerji santralleri, aynı zincirleme reaksiyonu kontrollü şekilde kullanarak elektrik üretimini karbonsuzlaştırmayı hedefledi. 1960’ların nükleer denizaltıları, uranyum yakıt stoklarıyla okyanus diplerinde aylarca enerji ihtiyacını karşılayabildi. Uzay çalışmaları için geliştirilmiş radyoizotop termoelektrik jeneratörler, atom çekirdeğinin enerjisini Voyager sondalarına kadar taşıdı; günümüzde nükleer tahrikli roket konseptleri NASA taslak dosyalarında yer alıyor. Bu geniş yelpaze, atom bombasının fizik kerneliyle başlayan teknolojik zincirin sivil ve askerî alanlarda sürdürdüğü gölgeyi gösterir.

Source: Habertürk


Kabine Toplantısı ne zaman? Hangi konular konuşulacak?

Kabine Toplantısı bugün, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde Cumhurbaşkanlığı Külliyesi”nde gerçekleştirilecek.Gündem maddeleri arasında emekli maaş zammı sonrasında yapılacak ek düzenlemeler, asgari ücret, yangınlar, İsrail”in Suriye”ye saldırıları ve Terörsüz Türkiye sürecinin olması bekleniyor.KABİNE TOPLANTISI BUGÜN MÜ, SAAT KAÇTA?Kabine Toplantısı bugün, 17 Temmuz 2025 Perşembe günü gerçekleştirilecek. Toplantının saat 15:30″da başlaması bekleniyor.KABİNE TOPLANTISI”NIN GÜNDEMİNDE NELER VAR?Temmuz ayında emeklilere yüzde 16,67 oranında zam yapıldı. En düşük emekli maaşı 14 bin 469 liradan, 16 bin 881 liraya yükseldi.Toplantıda emekli maaş zammına yapılacak ek düzenlemelerin konuşulması bekleniyor.Bunlara ek olarak Suriye”de yaşanan gelişmeler, İsrail”in saldırılarının da ele alınacağı düşünülüyor.Cumhurbaşkanı Erdoğan”ın toplantı sonrasında Terörsüz Türkiye sürecine yönelik açıklamalarda bulunması bekleniyor.

Source: Hakan Erdi Uludağ


Şara Ankara”yı işaret etti! “Arabuluculuğu Suriye”yi kurtardı”

Suriye, dün öğle saatlerinde İsrail tarafından yoğun bombardıman altına alındı.Yeni hükümetin, Dürzilerin Süveyda kentinde özerklik talebini reddetmesi üzerine İsrail, Şam”a bir dizi saldırı düzenlendi.Şara”ya bir suikast çağrısı daha: “Ortadan kaldırmamız gerekiyor”Genelkurmay Başkanlığı ve Cumhurbaşkanlığı Sarayı”nın hedef alındığı saldırılarda 6 kişi öldü, 28 kişi yaralandı.Saldırılar, yaklaşık 7 saat sonra Dürziler ve Şam yönetimi arasında gerçekleşen ateşkes ile sonlandı.”İSRAİL SURİYE İÇİNDE FİTNE ÇIKARIYOR”Suriye Geçiş Dönemi Başkanı Ahmed Şara, İsrail’in Süveyda’ya düzenlediği son hava saldırılarının ardından ikinci kez kamuoyuna seslendi.Şara, İsrail’in “Suriye içinde fitne çıkarmakla” söyledi ve saldırıların bölgede tansiyonu yükselttiğini belirtti.Suriye son dakika duyurdu! Ordu geri çekiliyor! Korkunç bilanço: Ölü sayısı açıklandı”Şu an karşımızda iki seçenek var” diye Şara, “Ya İsrail’le yüzleşeceğiz ya da iç cephemizi düzelteceğiz.” dedi.”SAVAŞTAN KORKAN İNSANLAR DEĞİLİZ”Şara, Süveyde’de güvenliğin sağlanması için yerel gruplar ve Dürzi akil adamlarının görevlendirildiğini açıkladı, ayrıca Dürzilere seslenerek, “Suriye kaosun merkezi olmayacak. Ülkemizin parçalanmasına asla izin vermeyeceğiz. Hiçbir dış gücün sizi taraf yapmasına ya da iç bölünmelere yol açmasına izin vermeyeceğiz.” mesajı verdi.İsrail’i, “Yıllardır Suriye’nin istikrarını bozmak ve halkı birbirine düşürmek isteyen bir yapı” olarak tanımlayan Şara, “Suriye halkı tarih boyunca hiçbir zaman bölünmeye veya ayrılığa boyun eğmedi. Biz savaştan korkan insanlar değiliz. Hayatımızı zorluklarla yüzleşerek ve halkımızı savunarak geçirdik, ancak Suriye halkının çıkarlarını kaos ve yıkımdan üstün tuttuk.” dedi.”TÜRKİYE”NİN ARABULUCULUĞU BÖLGEYİ BÜYÜK TEHLİKEDEN KURTARDI” Şara konuşmasında, Esad döneminden itibaren kendisine destek veren Türkiye”nin bu süreçte de yanlarında olduğunda dikkat çekerek, saldırıların ABD, Arap ülkeleri ve büyük çoğunlukla da Türkiye sayesinde önlendiğini söyledi. Şara, “Bu arabuluculuk, ülkeyi bilinmeyen bir geleceğin karanlığından çıkardı” diye konuştu. Son olarak Şara, Türkiye’nin sağladığı desteği öne çıkararak, “Türkiye’nin ve diğer dost ülkelerin desteğiyle, ülkemizin birliği ve istikrarı için el birliğiyle çalışıyoruz.” mesajını verdi.

Source: Fatih Yoncalık


Brent petrolün varili 68,07 dolardan işlem görüyor

Dün 68,47 dolara kadar yükselen Brent petrolün varil fiyatı günü 68,03 dolar seviyesinde tamamladı.Brent petrolün varil fiyatı, bugün saat 09.00 itibarıyla kapanışa göre yüzde 0,05 artışla 68,07 dolar oldu. Aynı saatte Batı Teksas türü (WTI) ham petrolün varili 65,46 dolardan alıcı buldu.Petrol fiyatlarındaki yükselişte, Orta Doğu”da artan jeopolitik riskler ve ABD”deki güçlü talep görünümü etkili oldu.Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’ne bağlı Terörle Mücadele Birimi, dün yaptığı açıklamada, Irak”ın Duhok kentindeki üç ayrı petrol sahasına sabah saatlerinde bomba yüklü insansız hava aracı (İHA) ile saldırı düzenlendiğini bildirdi. İlk saldırıların ardından gün içinde Hunt petrol sahası da hedef alındı. Saldırılarda can kaybı ya da ciddi maddi hasar yaşanmadığı belirtildi.ABD Dışişleri Bakanlığı, saldırıların Irak ekonomisi ve enerji şirketleri için ciddi tehdit oluşturduğunu belirterek kınama mesajı yayımladı.Jeopolitik riskleri artıran bir diğer gelişme ise İsrail”in Suriye”ye yönelik hava saldırıları oldu. İsrail ordusu, Şam”daki Cumhurbaşkanlığı yerleşkesi ve Genelkurmay Başkanlığı karargahını hedef aldı.İsrail Ordu Radyosu, ordunun Suriye”de birkaç gün sürecek çatışmalara hazırlandığını bildirdi. Bugün de İsrail’e ait savaş uçaklarının, Suriye”nin Lazkiye ilindeki 107. Tugay’ı hedef aldığı aktarıldı.Bölgedeki gelişmeler, küresel petrol rezervlerinin önemli bölümünü barındıran Orta Doğu”da arz kesintilerine yönelik endişeleri artırarak fiyat hareketlerini yukarı yönlü destekledi.Öte yandan, dünyanın en büyük petrol tüketicisi olan ABD”de talebin güçlü seyrettiğine ilişkin işaretler de fiyatları yükselten bir diğer unsur oldu. ABD Enerji Enformasyon İdaresi (EIA), geçen hafta ticari ham petrol stoklarının 3,9 milyon varil azalarak 422,2 milyon varile gerilediğini açıkladı. Günlük ham petrol üretimi ise 10 bin varil düşüşle 13,37 milyon varil seviyesine indi.Stoklardaki düşüş, güçlü iç talebe işaret ederken, üretimdeki azalma da arz endişelerini artırdı.Teknik olarak Brent petrolde 72,62 dolar direnç, 64,30 dolar ise destek seviyesi olarak izleniyor.

Source: Emrullah Koçin


“İsrail Suriye”nin istikrarını hedef alıyor”

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara, Süveyda da sağlanan anlaşmanın ardından açıklamalarda bulundu. Dürzi toplumuna seslenen Şara, Dürzilerin Suriye nin ayrılmaz bir parçası olduğunu ifade ederken, Suriye nin ayrılıkçı çatışmaların yeri olmayacağını dile getirdi. Şara, İsrail in Beşar Esad rejiminin devrilmesinden beri Suriye nin istikrarını hedef aldığını ve birliğini parçalamak istediğini ifade etti. Şara Biz savaştan korkan insanlar değiliz. Aksine hayatımızı zorluklarla yüzleşerek ve vatanımızı savunarak geçirdik. Ancak, Suriye halkının çıkarlarını kaos ve yıkıma tercih ediyoruz. şeklinde konuştu. habericireklam#300×250#180#right# Bölgeye sevk edilen Suriye güvenlik güçlerine, Dürzi grupların saldırılarında onlarca asker öldü. Güvenlik güçleri ile yerel silahlı Dürzi gruplar arasındaki çatışmaların büyümesinin ardından taraflar arasında ateşkes sağlandı. Ateşkes kısa sürede bozulurken İsrail ordusu, Suriye güvenlik güçlerini hedef alan saldırılar düzenledi. Son olarak İsrail hava kuvvetleri, Suriye Cumhurbaşkanlığı yerleşkesi, Genelkurmay Başkanlığı ve Savunma Bakanlığı’nı vurdu. Süveyda’da hükümet ile yerel gruplar arasında ateşkes yeniden sağlanırken İsrail savaş uçakları Şam ve Dera’ya saldırılar düzenledi. Süveyda’daki çatışmalar ve İsrail saldırılarında yüzlerce kişinin hayatını kaybettiği tahmin ediliyor. *Haberin fotoğrafı İHA tarafından servis edilmiştir, temsilidir

Source: Habertürk


Dürzi lider el-Hicri ateşkesi reddetti!

Suriye”nin Süveyda ilinde 13 Temmuz”da Bedevi Arap aşiretleri ile Dürzi silahlı gruplar arasında karşılıklı kaçırma olayları üzerine çatışmalar başlamıştı.Şam yönetimi, çatışmaları durdurmak amacıyla Savunma ile İçişleri bakanlıklarına bağlı güvenlik güçlerini bölgeye sevk etmişti.Süveyda”ya 15 Temmuz sabahı giren güvenlik güçleriyle yerel gruplar arasında da şiddetli çatışmalar yaşanmıştı.Savunma Bakanı Murhaf Ebu Kasra, Süveyda”da ateşkes ilan etmiş ancak yasa dışı grupların herhangi bir saldırısı ya da ateş açması durumunda karşılık verileceğini belirtmişti.ÖNCE ONAY SONRA VERDİ SONRA BAŞKALDIRDIDürzilerin ruhani liderlerinden Hikmet el-Hicri, önce hükümet güçlerinin şehre girişine onay vermiş ancak birkaç saat sonra bu tutumundan geri adım atarak Süveydalıları hükümet güçlerine karşı koymaya çağırmıştı.DÜRZİ LİDER EL-HİCRİ ATEŞKESİ REDDETTİYaşanan çatışmalar sonrası terör devleti İsrail”in bugün Şam ve Dera”yı bombalaması sonrası, Suriye hükümeti ile Dürziler arasında Süveyda”da ateşkes anlaşmasına varılmıştı. el-Hicri, ateşkesi reddettiğini açıkladı.Dürzilerin liderlerinden Yusuf Cerbu ise, “Süveyda’daki acı olayların ardından devletle temas kurduk ve bir anlaşmaya vardık.” açıklamasını yapmıştı.

Source: Bahadır Alemdar


İsrail’in Suriye saldırılarının bilançosu ortaya çıktı… Asayiş birimlerinde ağır kayıp

HABER7 Suriye’de askerî ve tıbbi birimlerden edinilen bilgilere göre, Süveyda’daki karışıklığa müdahele etmek için hareket eden yaklaşık 800 Suriye askeri, İsrail hava saldırılarında hayatını kaybetti. Can veren askerlerin 500’ünün, İsrail’in konvoylara yönelik saldırılarında hayatını kaybettiği bildirildi.İsrail’in hava saldırılarında yaralanan Suriye ordusu mensubu askerlerin sayısının yaklaşık 2 bin olduğu kaydedildi.İsrail saldırıları nedeniyle Suriye’deki hastanelerde yoğunluk oluştuğu, bazı hastanelerin tam kapasiteyle hizmet verdiği belirtildi.NE OLMUŞTUSuriye’nin güneyindeki Süveyda şehrinde yerel silahlı gruplar arasında yaşanan çatışmalar 4 gün boyunca sürmüştü, Suriye ordu birlikleri asayişi sağlamak üzere kente girmişti.Bunu bahane eden İsrail ordusu, Süveyda’daki silahlı Dürzi grupları “korumak” amacıyla Suriye ordu birliklerini hedef almıştı. Süveyda’ya yönelen ordu konvoylarını vuran İsrail savaş uçakları dün başken Şam’da bulunan Cumhurbaşkanlığı yerleşkesi, Savunma Bakanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı binalarını bombalamıştı. Bunun yanı sıra Dera ve Süveyda illerindeki askeri yerleşkeleri hedef almıştı. İsrail’e ait savaş uçakları, Lazkiye’deki 107. Tugay’a hava saldırısı düzenlemişti.

Source: Faruk Arslan


Ateşkes sonrası Ahmed Şara'dan Türkiye'ye özel teşekkür: Bizi karanlıktan çıkardı

Suriye, dün öğle saatlerinde İsrail”in düzenlediği yoğun hava saldırılarıyla sarsıldı. Şam yönetiminin, Dürzilerin Süveyda kentinde özerklik talebini reddetmesinin ardından gelen saldırılar, başkent Şam”daki stratejik hedefleri vurdu. BOMBARDIMAN 7 SAAT SÜRDÜ İsrail jetlerinin hedef aldığı noktalar arasında Genelkurmay Başkanlığı binası ve Cumhurbaşkanlığı Sarayı da yer aldı. Saldırılarda 6 kişi hayatını kaybederken, 28 kişi de yaralandı. Yaklaşık 7 saat süren bombardıman, Dürziler ile Suriye yönetimi arasında sağlanan ateşkesle sona erdi. “ŞU AN KARŞIMIZDA 2 SEÇENEK VAR” Suriye Geçiş Dönemi Başkanı Ahmed Şara, saldırıların ardından ikinci kez kameralar karşısına geçti. İsrail”i Suriye içerisinde “fitne çıkarmaya çalışmakla” suçlayan Şara “Şu an karşımızda iki seçenek var: Ya İsrail”le yüzleşeceğiz ya da iç cephemizi düzelteceğiz” dedi. “ÜLKEMİZİN PARÇALANMASINA İZİN VERMEYECEĞİZ” Şara, Süveyda”daki güvenlik sorunlarının çözümü için yerel gruplar ve Dürzi akil insanlardan oluşan komisyonlar görevlendirildiğini açıkladı. Dürzi halkına da çağrıda bulunarak dış güçlerin iç karışıklık yaratmasına izin verilmemesi gerektiğini belirten Şara “Suriye kaosun merkezi olmayacak. Ülkemizin parçalanmasına asla izin vermeyeceğiz. Hiçbir dış gücün sizi taraf yapmasına ya da iç bölünmelere yol açmasına izin vermeyeceğiz” ifadelerini kullandı. TÜRKİYE”YE ÖZEL TEŞEKKÜR Konuşmasında Türkiye”nin rolüne de değinen Ahmed Şara, hem geçmişten gelen desteğe hem de son arabuluculuk sürecine vurgu yaptı. Şara, saldırıların önlenmesinde ABD, bazı Arap ülkeleri ve özellikle Türkiye”nin etkili olduğunu belirtti: “Bu arabuluculuk, ülkeyi bilinmeyen bir geleceğin karanlığından çıkardı.”Son olarak Türkiye”ye özel teşekkürlerini yineleyen Şara, “Türkiye”nin ve diğer dost ülkelerin desteğiyle, ülkemizin birliği ve istikrarı için el birliğiyle çalışıyoruz” ifadelerini kullandı.

Source: Haberler


Trump”ın planı, İsrail”e uymadı: Tüm bölge bıçak sırtında

Suriye”deki ordusu ve Dürzi milisler arasındaki çatışmalar 4. gününe girmeden sonra erdi. Yaklaşık 900 Suriye Güvenlik Gücü ve ordu mensubunun öldüğü çatışmalarda İsrail”in hava saldırıları bölgeyi krizin eşiğine sürükledi.

İsrail”in Suriye Savunma Bakanlığı”nı ve Suriye Başkanlık Sarayı”nı vurması, bölgeyi savaşın eşiğine sürükledi. Türkiye ve ABD arabuluculuk çalışmaları yaptıktan sonra Şaraa hükümeti geri adım attı.

Ahmet El-Şaraa hükümeti, Dürzi şeyhleriyle anlaşma yapıldığını ve Suriye güçlerinin çatışmaların merkezi olan Süveyda”dan çekildiğini duyurdu.

İsrail, Suriye”nin güneyini “silahsız bölge” yapmak istediklerini ifade etti ve bölgeye asker gönderdiğini açıkladı. Durzilerin de koruma altında olduğunu belirtti.

Herkesin aklındaki soru ise şu: ABD”nin yeni Orta Doğu projesi bu saldırılarla askıya mı alındı?

TRUMP”IN PLANI, İSRAİL”E UYMADI

Trump yönetimi, İsrail ve Orta Doğu ülkeleri arasındaki dostluk anlaşması olan İbrahim Anlaşmalarını genişleterek Mısır, Ümman ve Şaraa yönetimindeki Suriye gibi ülkeleri de bu anlaşmaya katmayı planlıyordu.

İsrail ve Orta Doğu ülkelerini ticaret ortağı yaparak “yeni bir Orta Doğu” kurmayı planlayan Trump yönetimi, Türkiye”yle de bu konuda önemli anlaşmalar imzaladı.

Ancak İsrail”in Suriye”ye karşı olan saldırgan tavrı, Trump”ın “yeni Orta Doğu” planını tehdit ediyor.

SAVAŞIN EŞİĞİNDEN DÖNÜLDÜ

Şaraa “savaştan korkmuyoruz, ancak halkımızı düşünmek zorundayız” diye konuştu. İsrail”in “rejim değişiminden beri Suriye”yi bölmek istediğini” söyledi ve hava saldırılarını kınadı.

Şaraa, özellikle “Türkiye, ABD ve Arap ülkelerinin” İsrail ile olası bir savaşın önüne geçtiğini vurguladı.

Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan da İsrail”in saldırını “İsrail”in ihlal etmediği insan hakkı yok” diye konuştu.

ABD dışişleri Bakanı Rubio ise İsrail saldırılarını “bir yanlış anlaşılma sonucu” yapıldığını söyledi. Rubio, “Suriye”deki durumu sona erdirecek adımlar attıklarını” söyledi.

ŞİMDİ NE OLACAK?

Şaraa yönetimi, İsrail ile savaşmak istemediğini açıkça dile getirdi. Şaraa, “Ülkenin güvenliğini korumak için çatışmaların içine çekilmemeyi tercih ettik” dedi.

Ancak İsrail tatmin olmuş değil. Suriye”de bir kara harekatına hazır olduklarını belirten İsrail Savunma Bakanı, Suriye”de işgal ettikleri bölgelere takviye askerler gönderdiklerini ifade etti.

İsrail, Suriye”nin güneyini kendi kontrolü altında tutmak istediği belirtiyor. Buna karşılık Türkiye ve Şaraa hükümeti de Suriye”nin sınırlarını korumak istediği gibi, ülkedeki tek silahlı gücün Suriye Ordusu olmasını istiyor.

İsrail”in Dürzi milisleri desteklemesi bu isteğin önüne geçiyor. Suriye”de silahlı örgüt olarak faaliyet gösteren Dürzi milislerin çatı kuruluşu Süveyda Askeri Konseyi, Suriye”nin doğusundaki Suriye Demokratik Güçleri ve batısındaki Esad yanlısı Sahil Kalkanı Tugayı gibi silahlı örgütlere siyasi destek oluyor.

Dürzilerin silah bırakmaması ve İsrail”in bölgede hakimiyet sağlaması halinde Suriye ve Türkiye için olası bir çatışma kapıda olacak.

Source: Haber Merkezi


Kabine toplantısı bugün mü? Kabine Toplantısı ne zaman, saat kaçta? Konular neler?

Kabine Toplantısı bugün yapılacak. Toplantı sonrası Cumhurbaşkanı Erdoğan halka seslenecek. Masadaki konular merak edilirken toplantı saatine ilişkin aramalar hızlandı. Peki, Kabine toplantısı saat kaçta?Kabine Toplantısı ne zaman, saat kaçta?Kabine Toplantısı bugün yapılacak. Kabine”nin 15.30″da başlaması bekleniyor. Toplantı sonrası Cumhurbaşkanı Erdoğan”ın saat 18.30 gibi açıklama yapması bekleniyor.Cumhurbaşkanlığı Kabinesi”nin gündem başlıklarıPKK’nın silah bırakma süreciSürecin seyri ve atılan adımlar değerlendirilecek.TBMM”de kurulacak komisyonun rolü ele alınacak.DEM Parti ile Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un görüşmesi gündeme gelebilir.Suriye”deki gelişmelerDürzi gruplar ve merkezi yönetim arasındaki çatışmalar.İsrail’in hava saldırıları.SDG’nin entegrasyon süreci.İsrail-İran ateşkesi ve Gazze’ye yönelik saldırılar.Rusya-Ukrayna savaşı ve Türkiye’nin arabuluculuk çabaları.AK Parti Kızılcahamam KampıKampın bakanlıklar düzeyindeki çıktıları değerlendirilecek.Orman yangınlarıTarım ve Orman Bakanlığı’nın aldığı önlemler.Yangın söndürme filosunun durumu.İHA’larla erken tespit ve yeni tedbirler.Ekonomi ve denetimlerEnflasyonla mücadele adımları.Fahiş fiyatlara karşı denetimler.

Source: Dünya Gazetesi


ABD”den yeni bir “Kıbrıs” hamlesi! Yine bir şeyler deniyorlar…

ABD”nin Doğu Akdeniz hamlelerine bir yenisi eklendi. ABD Temsilciler Meclisi’ne sunulan son yasa tasarısında, Kıbrıs’ta Rumlara yönelik silah ambargosunu kaldıran muafiyet kararının beş yıl daha uzatılması istendi.Tasarının altında yine hem Cumhuriyetçilerin hem de Demokratların imzası bulunuyor. Chris Pappas, Gus Bilirakis, Dina Titus ve Nicole Malliotakis’in hazırladığı tasarı, “Kıbrıs Ambargosuna Son Yasası” adını taşıyor.Kongre’deki Helen Grubu”nun eşbaşkanları ve yardımcıları olan milletvekilleri, bu yasal değişikliğin ABD ile Güney Kıbrıs arasındaki güvenlik işbirliğini güçlendireceğini, Doğu Akdeniz”de bölgesel istikrarı artıracağını ve savunma tedariki ve birlikte çalışabilirlik için uzun vadeli planlamalar yapılabilmesini destekleyeceğini vurguluyor.Tasarıyla ilgili bir açıklama yapan Temsilciler Meclisi Üyesi Chris Pappas, “Kıbrıs Cumhuriyeti Doğu Akdeniz”de kararlı bir demokratik müttefik ve bölgesel güvenliğin sağlanmasında önemli bir ortaktır. Bu politika değişikliği, ABD-Kıbrıs ikili ilişkilerini daha da güçlendirecek, güvenlik ve savunma alanında işbirliğine yönelik karşılıklı taahhüdümüzü destekleyecek ve uzun vadeli planlama ve tedarik koordinasyonunu geliştirecektir.” dedi.1974’TEN BERİ UYGULAMADARumlara silah ambargosu, Ada’da olası bir gerginliği önlemek maksadıyla 1974’ten beri uygulanıyordu. İlk kez 2019 yılında Doğu Akdeniz Güvenlik ve Enerji Ortaklığı Yasası kapsamında ABD Başkanı’na yıllık olarak ambargoyu kaldırma izni verildi.Fakat tasarının sahibi milletvekilleri, Güney Kıbrıs”ın her yıl yeniden muafiyet talebinde bulunmasının savunma planlamasını engellediğini, ortak siber güvenlik ve denizcilik girişimlerini sınırladığını ve Ulusal Muhafız Devlet Ortaklığı Programı gibi programları zayıflattığını iddia ediyor.Tasarı, silah ambargosu muafiyetinin yenilenme süresini bir yıldan beş yıla uzatıyor, Başkan”ın muafiyeti yürürlüğe girdikten sonra her beş yılda bir gözden geçirmesine izin veriyor ve Güney Kıbrıs kara para aklamadığı ve Rus askeri gemilerine liman erişimi vermediği sürece sona erdirilmesini yasaklıyor.YUNAN ADALARINDA YENİ ÜS ARAYIŞIABD’li vekiller birkaç gün önce de Temsilciler Meclisi’ne bir başka yasa tasarısı sunarak, ABD’nin Yunanistan’daki askeri varlığının derinleştirilmesini istemiş, Yunan adalarında ve Girit’ten Dedeağaç’a uzanan anakarada yeni üs ve konuşlanma alanları araştırılmasını talep etmişti.

Source: Bahadır Alemdar


NATO”dan Patriot açıklaması: Hazırlıklar sürüyor

Grynkewich, basına yaptığı açıklamada, Almanya”dan Ukrayna”da sevk edilmesi planlanan Patriot hava savunma sistemlerine ilişkin konuştu.”En kısa sürede ulaştırılması için hazırlıklar devam ediyor”Almanya ile yakın işbirliği içerisinde çalıştıklarını aktaran Grynkewich, “Patriot hava savunma sistemlerinin en kısa sürede ve en hızlı şekilde Ukrayna”ya ulaştırılması için hazırlıklar devam ediyor. Bana tavsiye edilen; hava savunma sistemlerinin mümkün olan en hızlı şekilde ulaştırılması.” dedi.Grynkewich, Ukrayna”da barışçıl bir çözüm olsa bile Rusya”nın “tehdit” olmaya devam edeceğini savundu.

Source: Dünya Gazetesi


Kurtulmuş, Güler ile görüştü

Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler ve beraberindeki TSK komuta kademesi, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Numan Kurtulmuş u ziyaret etti. Meclis Başkanlığı ndaki görüşmeye; Güler in yanı sıra Genelkurmay Başkanı Orgeneral Metin Gürak, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Selçuk Bayraktaroğlu, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Ercüment Tatlıoğlu ve Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Ziya Cemal Kadıoğlu katıldı. Basına kapalı gerçekleşen görüşme yaklaşık 1 saat sürdü. Görüşmenin ardından Kurtulmuş, Bakan Güler ve komutanları kapıya kadar uğurladı. Ziyaretin, Kurtulmuş un ikinci dönem TBMM Başkanı seçilmesi nedeniyle nezaket ziyareti kapsamında olduğu öğrenildi. Görüşmede Terörsüz Türkiye sürecinin de ele alındığı tahmin ediliyor. Numan Kurtulmuş, geçtiğimiz hafta da Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başkanı İbrahim Kalın dan brifing almıştı.

Source: Habertürk


Patriotlar Ukrayna yolunda… NATO”dan kritik açıklama geldi

NATO”nun Müttefik Kuvvetler Avrupa Komutanı ABD”li General Alexus G. Grynkewich, Patriot hava savunma sistemlerinin en kısa sürede Ukrayna”ya ulaştırılması için hazırlıkların devam ettiğini söyledi.Grynkewich, basına yaptığı açıklamada, Almanya”dan Ukrayna”da sevk edilmesi planlanan Patriot hava savunma sistemlerine ilişkin konuştu.Almanya ile yakın işbirliği içerisinde çalıştıklarını aktaran Grynkewich, “Patriot hava savunma sistemlerinin en kısa sürede ve en hızlı şekilde Ukrayna”ya ulaştırılması için hazırlıklar devam ediyor. Bana tavsiye edilen; hava savunma sistemlerinin mümkün olan en hızlı şekilde ulaştırılması.” dedi.Grynkewich, Ukrayna”da barışçıl bir çözüm olsa bile Rusya”nın “tehdit” olmaya devam edeceğini savundu.

Source: Www.star.com.tr