Kritik sorular
BİRBİRİNE zıt tebliğler dolaşıyor. Birincisi, genel bir iyimserlik havası: Memleket kurtuldu. Oysa Suriye hiçbir zaman bir “vatan” olmadı. Bu coğrafyada yaşayan insanlar kendi kabileleri, soyları ve şehirleri içinde kimliklerini korudular. Ortadoğu tarihinin, ta “Ebla” ve “Mari Krallığı” gibi dönemlerden itibaren, parlak yerleri oldu. Ama o zamanlarda bile Suriye demek ya güneyden Firavunlar İmparatorluğu’nun, ya Hititlerin, ya da Asurlular gibi kuvvetlerin egemenliği demekti. Suriye, denizlere Fenikeliler gibi açılamadı; karalarda ticaret yaptı. Fakat her zaman bir imparatorluğun parçası oldu. Kendi fakirleştikçe imparatorlukları zenginleştirdi.İki dönem var ki Suriye, her şeye rağmen barış içinde yaşadı: Klasik Roma dönemi ve Rönesans’tan itibaren Osmanlı İmparatorluğu. Kim ne derse desin, yakın tarihin en barışçıl dönemlerinden biri, bazı bilgisizlerin aksine, en azından bir tüccar ile entelektüel burjuvazinin dönüştüğü bir dönemdi. Son asırda, Osmanlı ricali kadar Fransız döneminde de küçümsenmeyecek kadar devlet adamı, toplumu sürükleyen şahsiyetler yetiştirdi; Bereketzâdelerden Suphi Bey, cumhurbaşkanının kızı Zehra Halefoğlu ve Şükri el-Kuvvetli gibi… Şükri el-Kuvvetli’nin savaş sonrası Fransızlarla kurduğu Harb Okulu’nun askerî darbelerin kaynağı olduğu söylenir.Sınırların içinde yaşayan Suriye Nusayrileri tabii ki Arapça konuşuyor. Liderler Mişel Eflak’ın Baas Arap milliyetçiliğine çok bağlı görünse de aslında sadece kendilerine bağlılar. Ortadoğu’nun en eski kavimlerinden Aramiler ve Nabatiler gibi topluluklara dayanan bir Suriye halkı var. Bu kadar küçük bir coğrafyada, birbirinden bu kadar farklı motiflere sahip medeni üniteler pek görülmez. Bir de Suriye’nin kuzeyi var ki onun klasik medeniyetlerle ilişkisi, Ekrem Akurgal Hoca’nın birçok dile çevrildikten yıllar sonra Türkçeye kazandırılan “Doğu ve Batı – Mezopotamya: Yunan Sanatının Kaynağı” kitabında örnekleriyle anlatılıyor.SINIRLARIMIZIN GÜVENLİĞİNİ KORUMAK ZORUNDAYIZŞimdi Suriye sükûnet içinde mi ve neyi, nasıl bekliyor? Bu soruları önümüze koymalıyız. Nusayriler ile Hafız Esad hanedanının düşmanı kitleler arasında gerçekten sükûnet olacak mı? İkincisi, güney sınırlarımızın güvenliğini korumak zorundayız. Güvenlik dediysek süt ürünleri veren Golan Tepeleri’nden değil, üç neslin Türkiye Güneydoğusu’nda enflasyon teriyle kurduğu barajlar ve sulanan topraklardan bahsediyoruz. Hani şu son arazi rejiminden dolayı her önüne gelene sattığımız, bu arada İsrail şirketlerinin bile aldığı sulanan topraklarımızdan söz ediyoruz. Bu araziler bir şekilde geri alınmalı, topraklarımıza sahip çıkılmalı. Nihayetinde, Ortadoğu bölgesinin su kaynaklarını yönetmek ve sahiplenmek zorundayız.ORDULAR HAYDUTLA İŞ GÖRMEYİ SEVMEZ AMA… Bütün bunlar acaba 30 kilometrelik bir sınırla sağlanacak mı? Ayrıca, 30 kilometrelik bir hatla Akdeniz’e çıkmaya çalışanların o denize çıkma hakkı var mı? Hangi vesileyle? Halep ne olacak? Sınırlar ne olacak? Nereler korunacak? Nerelerin gözetim altında olması gerekiyor? Kolay mütalealardan ve propagandadan korunmalıyız. Haklı olmak, endişesiz olmayı gerektirmiyor. Ayrıca, haklı olanların seslerini de bastırmaya hazır bir dünya var. Amerika Birleşik Devletleri, kuzeydeki YPG gerillalarından vazgeçebilir mi?Aslında hiçbir düzenli ordu, haydut sürüleriyle iş görmekten hoşlanmaz. Ama hakikat şudur ki diplomatların, generallerin, devlet adamlarının ve tüccarların bile telaffuz edemeyeceği gerçekler var. ABD orduları, artık uzun zamandır İkinci Dünya Savaşı’ndaki “savaşçılarına” sahip değil.Emevi Meydanı’nda toplanan Suriye halkı, ülkenin özgürlüğü ve ‘yeni Suriye’ için temenniler içeren sloganlar attı.TEĞMENLERİNTERNET, çağdaş demokraside kaçınılmaz bir kullanım aracıdır. Ancak bunu mutlaka akıllı kişiler kullanacak diye bir şart yok; sabahtan akşama miskinliğine çözüm arayanlar da interneti kullanıyor. Daha kötüsü, organize edilmiş ve desteklenmiş tayfalar da var.Bugünlerde ordudan ihracı gündeme getirilen teğmenlerimiz hakkında, birtakım kendini bilmez kişilerin eleştiriyi aşan hakaretleri internet sayfalarını dolduruyor. Bu meseleyi pek takip etmememe ve sinirlenmek istemememe rağmen, üzücü bir şekilde olaylardan haberdar oluyoruz. Şu sıralar bu işi yapan kişiler yalnızca sefil değil, aynı zamanda büyük ölçüde karanlık kuvvetlerin, hatta dış güçlerin yönlendirdiği kimselerdir. BİZİM İÇİN ÇOK ÖNEMLİTürkiye’nin coğrafyasında, tarihinde ve içtimai yapısında ordunun yerini tartışacak değiliz; ancak bu konu bizim için en önemli meseledir. Türk ordusunu zayıflatmayı ve mensuplarının moralini bozmayı hedefleyen her hareket, ister ahmak ve beyni çürümüş insanlar tarafından yapılsın, isterse başka bir niyetle görünsün, bu işlerin arkasında dış güçlerin olduğuna bu kritik günlerde hepimiz inanıyoruz. Bazı cürümlerin unutulmaz olduğunu herkesin bilmesi gerekir.MERKELANGELA Merkel’in hatıratını aldık. “Hürriyet” kelimesi üzerinde çok durmuş. İlginç bir insan. Fizikçi. Hamburg’da doğmuş, ancak babası Protestan Kilisesi’nin verdiği bir görev nedeniyle Berlin’e taşınmış. Protestan bir pastörün kızına verdiği disiplinle büyümüş. Bence Alman elit sınıfı içinde en mütevazı ve dengeli insan tiplerinden biri (Soyunun yarısı Polonyalı). Ursula von der Leyen gibi boş politikacı tiplerinden değil.YUNANİSTAN’IN HALİKitapta dikkatimi çeken iki bölüm üzerinde duracağım. İlk olarak, Yunanistan’ın iflas sinyalleri… Sevimli Türk dostu Yorgo Papandreu, borç ve faiz ödemelerinin milli gelir içindeki payının artmasından dolayı alarm veriyor. Bunun üzerine Avrupa Birliği’nin ilgili kurulu toplanıyor. Kurul üyeleri Yunanistan’a ihtiyaç duyulan paranın verilmesi gerektiğini savunuyor. Ancak bu paranın miktarı, neden ve nasıl verileceği gibi meseleler henüz tartışılmış değil. Anlaşılan o ki, Alman bürokrasisinin üstünlüğü bir kez daha kendini gösteriyor. Merkel, ilk toplantıya hazırlıklı giden tek lider. Nicolas Sarkozy, başlangıçta eli açık görünse de sonunda zıvanadan çıkıyor ve sokak ihtilali çıkacak diye bağırmaya başlıyor. Herkes paranın verilmesini istiyor, ancak bunun gerekçesi ve sonuçları konusunda kimse hesap yapma derdinde değil. Bu durum, Avrupa Birliği’nin zannedildiği gibi her şeyi güneşin altındaki ilahlar tarafından yürütmediğini gösteriyor. Çok canlı ve dürüstçe tarif edilmiş bir manzara. Bu kısım gerçekten dikkati çekiyor.GÖÇMENLER MESELESİİkinci dikkatimi çeken konu, göçmenler meselesi. Göç sorununun nasıl üzerimize yığıldığı ve vaat edilen paralar kitapta açıkça anlatılıyor. Ancak vaat edilen 3 milyar Euro’nun ne kadarının ödendiği belirtilmemiş. Bu da meselenin üzerinin örtülmesi gibi görünüyor. Bugünlerde AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen teyze tekrar bir miktar önerisiyle kelle pazarlığına geldi. İtalya başbakanı Meloni de faşizm arayanlar, Leyen’deki tavırlara ve pazarlık usulüne dikkat etmeli.Doğrusu, Merkel’in hatıratında Almanya’da Türk azınlıklarla olan ilişkiler, onların kurumları ve siyasi temsilcileri hakkında bazı bilgiler bekliyordum. Ancak bu konulara hiç değinilmemiş. Türk devlet yapısının ve devlet adamlarının uzun uzun değerlendirildiği bir bölüm de bulunmuyor.Bu eksiklikler Merkel’in kendi ihmalkârlığından mı yoksa Almanya’nın Türk azınlığına karşı ilgisizliği ve geleneksel Türkiye’ye bakış çizgisinden mi kaynaklanıyor? Bu, tartışmaya değecek bir konu.TEŞEKKÜRKOÇ Üniversitesi Hastanesi’nde bir ortopedik ameliyat geçirdim. Ameliyat ağır olmadı ama önemliydi. Başta Dr. İlker Eren ve Dr. Lercan Aslan olmak üzere tüm doktorlara, hemşirelere ve sağlık çalışanlarına teşekkür etmek benim için bir borçtur. Hastane her ne kadar hastane olsa da, doğrusu bazen kendimi evimde gibi hissediyorum. Tabii ki bu tür bir “ev ortamını” Allah bizden uzak tutsun.
Source: İlber Ortaylı
Türk-Alman ekonomisi birlikte büyüyecek
Avrupa Birliği”nin motoru olan Almanya hem siyasi hem de ekonomik olarak zorluklarla boğuşuyor. Ülkede artan Çin rekabeti ve Rusya-Ukrayna Savaşı sonrası oluşan yüksek enerji fiyatları nedeniyle daralan Almanya sanayisinde dev şirketler iflas ederken binlerce kişi de işsiz kalıyor. 2024″ün üçüncü çeyreğinde yüzde 0.1″lik minimum büyüme ile resesyona yaklaşan Alman ekonomisi yeni hikâye yazmanın yollarını arıyor. Türkiye ekonomisinde de Kovid sonrası yaşanan sorunlar nedeniyle aranan çıkış yolu Almanya ile Türkiye”yi ortak bir potada buluşturdu. Bu kapsamda iki ülke arasında yeni işbirliklerinin hayata geçirilmesi için Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Türkiye-Almanya İş Konseyi”nin Almanya”daki tarafı olan Alman- Türk İş Konseyi kuruldu. 10. CUMHURBAŞKANI BAŞKAN Almanya”nın 10. Cumhurbaşkanı Christian Wulff”un başkanlığını üstlendiği Alman-Türk İş Konseyi”nin altında 20 Türk-20 alman şirketinden olmak üzere 40 kişilik bir yönetim kurulu oluşturuldu. Koç, Sabancı, Doğuş, Doğan, THY, Kalyon, Limak, Oyak, Ziraat Bankası, İş Bankası, Vakıfbank gibi Türkiye”nin top 20″si şirketlerinden temsilcilerin yönetiminde yer aldığı kurulun ilk toplantısı 14 Ekim”de Türkiye”de gerçekleştirildi. Mart 2025″te Almanya”da ikinci yönetim toplantısını yapacak olan kurul, Türkiye ile Almanya ekonomisini güçlendirecek projeler geliştirecek. KAZAN-KAZAN STRATEJİSİ Enerjiden, üçüncü dünya ülkelerinde yatırıma, savunma sanayi ile teknoloji gibi stratejik sektörlerden, tekstil, gıda, kimyaya kadar tüm alanlarda işbirliğine gidilecek. Projeyle Almanya, Türkiye”nin lojistik konumu, üretim kabiliyeti, genç işgücü gibi avantajlarından faydalanacak. Türkiye ise Almanya”nın finans gücü, know-how”ı gibi imkânlarını kullanacak. İki ülke için de kazan-kazan stratejisi sunmayı hedefleyen kurul, Çin”in ekonomide yayılmacı politikasına karşı da güç birliği oluşturulacak. ÖNCELİKLİ HEDEF KOBİLER 28 bin Alman KOBİ”nin üye olduğu BVMW (Bundesverband Mittelstandiche Wirtschaft-Alman Orta Ölçekli İşletmeler Birliği) Başkanı Christoph Ahlhaus da Alman-Türk İş Konseyi”ne destek veriyor. Projeyle, Alman ve Türk KOBİ”lerinin işbirliğine gitmesi hedefleniyor. BİRBİRİMİZE İHTİYACIMIZ VAR DEİK/TÜRKİYE-Almanya İş Konseyi Başkanı Mehmet Ali Yalçındağ, Türkiye ile Almanya”nın çok köklü bir tarihinin bulunduğunu belirterek, “Almanya ile 55 milyar dolarlık ticaretimiz var. Ülkede 3.5 milyon Türk yaşıyor. Almanya”dan ülkemize 7 milyon kişi tatile geliyor. Yani biz Almanlarla bu kadar entegre iken neden Almanlarla daha fazla çalışmıyoruz? Türkiye ile Almanya birlikte ekonomide yeni bir hikâye yazarlarsa çok güçlü bir ekonomi doğabilir. Buradan hareketle Alman-Türk İş Konseyi kuruldu” dedi. Çinlilerin ekonomik olarak yayılmacı bir politika izlediğini anlatan Yalçındağ, “Afrika”yı işgal ettiler şimdi sıra Avrupa”da… Alman sanayisinin Çinle mücadelesinde en güçlü ortağı Türkiye. Çünkü Türkiye”nin ciddi bir üretim kabiliyeti var. Türk malları Çin”e göre daha çok itibar görüyor. Türkiye Almanya”ya üç saatlik mesafede. Çin”den yaşanan tedarik sorunları burada olmaz. Türkiye”nin Orta Doğu ve Hazar enerji kaynaklarına olan stratejik yakınlığı, Almanya”nın enerji çeşitlendirme hedeflerine katkı sağlayabilir” diye konuştu. Türk altyapı şirketlerinin Türk Cumhuriyetleri, Ortadoğu, Kuzey Afrika”da çok güçlü olduğunu vurgulayan Yalçındağ, şöyle devam etti: “Ancak büyük projelerde finansman ihtiyacı hissediyoruz. Bazen işleri Çinlilere kaptırıyoruz. Bunları Çinlilerden alabilmek için Almanlarla hareket etmemiz gerekiyor. Yüzde 50 Türk yüzde 50 Alman ürünleri kullanabiliriz. Güçlü bir işbirliği kurulursa ticaret hacmi üç yılda 75, altı yılda ise 100 milyar dolara çıkabilir.
Source: Betül Alakent
Pakistan”ın kuzeybatısındaki “terör” saldırısında 16 asker hayatını kaybetti
Pakistan Ordusu Halkla İlişkiler Biriminden (ISPR) yapılan açıklamada, “Güney Veziristan bölgesine bağlı Makeen kentinde güvenlik güçlerine ait bir kontrol noktasına saldırıda bulunulduğu” belirtildi.Açıklamada, “Saldırı püskürtüldü ve 8 terörist öldürüldü ancak 16 asker ise yaşamını yitirdi” ifadesine yer verildi. Terörle mücadelede kararlılık vurgusu yapılan açıklamada, “Pakistan güvenlik güçleri, terörizm tehdidini ortadan kaldırmaya kararlıdır ve cesur adamlarımızın bu tür fedakârlıkları kararlılığımızı daha da güçlendirmektedir.” denildi.Pakistan ordusu, bu ay ülkenin kuzeybatı ve güneybatı eyaletlerinde istihbarata dayalı askeri operasyonlar sırasında en az 43 teröristin öldürüldüğünü açıklamıştı.- PAKİSTAN”IN TERÖR SORUNUPakistan”da saldırılar özellikle Afganistan”a sınırı bulunan Hayber Pahtunhva ve Belucistan eyaletlerinde yoğunlaşıyor. Her iki eyalette de Peştun ve Beluc etnik gruplarının haklarını savunduklarını ileri süren silahlı gruplar, Pakistan güvenlik güçlerine ve sivillere yönelik saldırılarda bulunuyor.İslamabad, ağırlıklı Hayber Pahtunhva eyaletinde saldırılar düzenleyen Pakistan Talibanı”nın Afganistan”da mevzilendiğini ve saldırılarını buradan organize ettiğini savunurken, Afganistan yönetimi bu iddiaları reddediyor.Belucistan”da ise Belucistan Kurtuluş Ordusu”nun (BLA) saldırıları söz konusu. BLA, Belucistan eyaletinin Pakistan”dan ayrılmasını ve bölgeyi Beluc halkının yönetmesini istiyor.
Source: Www.star.com.tr
İsrail, Eurovision 2025″ten çıkarılacak! Slovenya resmen talep etti
İsrail devlet televizyonu KAN”da yer alan haberde, Slovenya”nın, 7 Ekim 2023″ten bu yana Gazze Şeridi”ne yönelik devam eden saldırıları nedeniyle İsrail”in yarışmadan hariç tutulması için “Eurovision 2025″”in sorumlu makamı olan Avrupa Yayın Birliğine resmi talepte bulunduğu ifade edildi.Haberde, Slovenya”nın, talebinin Avrupa Yayın Birliği tarafından kabul edilmemesi halinde yarışmadan çekilmeyi bir protesto adımı olarak değerlendireceği belirtildi.Slovenya Cumhurbaşkanı Natasa Pirc Musar, 19 Aralık”ta yaptığı açıklamada, İsrail ve Rusya”nın Birleşmiş Milletler (BM) Şartı”nı ihlal ettiğini ancak İsrail”in bunu çok daha büyük bir ölçekte yaptığını söylemişti.
Source: Www.star.com.tr
Emevî Camii, “Suriye”nin Ayasofya”sı”dır!
Suriye”nin, Nusayrî diktatörlüğünden kurtulduğu 8 Aralık”tan hemen sonra, MİT Başkanı İbrahim Kalın”ın, Şam Fatihi Ahmed Eş-Şara ile birlikte Emevî Camii”nde kıldığı namaz, bütün dünyanın dikkatini çekmişti.Çünkü burası, herhangi bir cami değildir.Nitekim “Bağımsız Suriye”nin sembolü haline gelen Emevî Camii, her gün binlerce yerli-yabancı Müslüman tarafından ziyaret edilmektedir.Çünkü Şam; Suriye”nin “İstanbul”u, Emevî Camii ise “Ayasofya”sıdır!Çünkü…Peygamber Efendimizin (sallallahü aleyhi vesellem) iki büyük sahabesi Halid bin Velid ve Ebu Ubeyde bin Cerrah (radıyallahü anhüma), 635 yılında Şam”ı fethettiklerinde, şehrin en büyük kilisesi olan “St. John Katedrali”ni; “kılıç hakkı” olarak camiye çevirmişlerdi.Hatta şöyle ilginç ve anlamlı bir ayrıntı da vardı:İki kumandan ve askerleri, şehrin farklı yönlerinden St. John Katedrali”ne yönelmişlerdi. Hazret-i Halid çarpışarak ilerlemiş, Ebu Ubeyde ise hiçbir engelle karşılaşmamıştı!Kiliseye farklı kapılarından giren iki sahabi, ortada buluşmuştu. Halid bin Velid”in, “Kılıç zoruyla alınan yerdeki en büyük kilise; İslâm şehrinin sembolü olarak camiye çevrilir” kuralı gereğince buranın cami yapılmasını istemişti.Ebu Ubeyde Hazretlerinin, “Ya Hâlid, bilmez misin; sulhla alınan şehrin kiliselerine dokunulmaz” uyarısına, Hazret-i Halid “Fakat biz kılıç kullanarak geldik” cevabı vermişti. Bunun üzerine yarısı cami yapılmış; yarısı da kilise olarak bırakılmıştı.[1]Bu kadar da değildi!İlerleyen yıllarda caminin yetersiz kalması üzerine, Emevî Halifesi Velid bin Abdülmelik, büyük bir kilise inşa etme karşılığında, Hristiyanlara ait bölümü de camiye dahil etmişti. O zaman buna rıza gösteren Hristiyanlar, 717 yılında Halife olan Ömer bin Abdülaziz Hazretlerine müracaatta bulunmuş ve “Caminin yarısı tekrar size iade edilecek” tavizini koparmışlardı![1]Ahmet Demirbaş, İnsanlık şimdi bu adaleti arıyor, Türkiye, 14 Aralık 2024.Aynı olayı, İngiliz asıllı araştırmacı Thomas Arnold da, kendi zaviyesinden şöyle aktarmaktadır:”Müslümanlar, Şam”ın fethinden sonra Hristiyanların rızasıyla St. John Katedrali”nin bir tarafında ibadete başlamışlardı. Bu ortak kullanım 80 yıl devam etmişti. Sonrasında, Hristiyanlar ilahi okuma bahanesiyle işi müzik vaveylasına dökünce, Müslümanlar rahatsız olmuştu…”[2]FETÖ”YÜ TASFİYE EDEMESEYDİK; SURİYE”YE GİDEMESEYDİK!İşte bu yüzden, Emevî Camii; tam anlamıyla “Suriye”nin Ayasofya”sı”dır. Yine bu yüzden, henüz kimsenin Şam”da bayrak gösteremediği günlerde sergilenen o görüntü, o günlerde herkesin kafasını kemiren “Baas rejimi nasıl yıkıldı” sorusuna “cevap” vermektedir!Hâlâ anlamak istemeyip “namaz müfettişliği”ne soyunanlar ise, Ankara”nın ve Cumhurbaşkanı Erdoğan”ın ilgi odağı haline gelmesiyle suspus olmuşlardır!Yani Erdoğan, içerideki “vesayet zincirleri”ni kırmakla kalmamış; 2011″de Türkiye”yi yakmak için Suriye”de tutuşturulan ve 13 yıldır; içeriden dışarıdan körüklenen yangını da söndürmüştür!Bir an düşünün… O “ateş”e Türkiye müdahale etmeseydi ve Suriye”deki durum, Haçlı Siyonist plân çerçevesinde ilerleseydi…Yani…Gezi Kalkışmasıyla sersemletilen Türkiye, doğrudan Başbakan Erdoğan”ı hedefleyen 17/25 FETÖ operasyonuyla siyasî istikrarını kaybetseydi ve FETÖ”ye “hoşgörü” besleyen; “Suriye”de ne işimiz var” diyen bir zihniyet Türkiye”yi yönetseydi…Hadi bunu atlattık, 15 Temmuz Haçlı Siyonist işgal teşebbüsü hedefine ulaşsaydı! Türkiye”yi, yıllardır Erdoğan”ı, “Suriye bataklıktır; girersek çıkamayız” diye engelleyenler yönetseydi…Her iki durumda da, “Büyük İsrail”in müteahhidi; Haçlı Siyonist İttifakın lideri; emperyalist ABD”nin, ucuz PKK/YPG amelelerini kullanarak Akdeniz”e kadar uzanan “Kürt Devleti” adı altında bir “Teröristan”ı şimdiye kadar çoktan inşa edeceğinden şüphe duyan var mı?[2] Thomas W. Arnold, The Preaching of Islam, Shirkat-I-Qualam, Lahor-1956, s. 50.Yani Türkiye, terör örgütlerinin “yolgeçen hanı” olacak; Suriye ise, bir daha asla bütünleşmeyecek şekilde bölünecekti!ŞAM”DA MİT BAŞKANI DEĞİL; MOSSAD ELEBAŞI OLACAKTI!Yani Türkiye, FETÖ hipnotizmasından kurtulduktan sonra başlatabildiği harekâtlarla Haçlı Siyonist plânı delik deşik edemeseydi, bugün Suriye Esad”dan kurtulsa bile İsrail”in eline düşecek; Gazze”ye dönecekti! Şam”da ise; MİT Başkanı İbrahim Kalın namaz kılamayacak; MOSSAD elebaşı David Barnea boy gösterecekti. Bekli Emevî Camii de aslına(!) dönecekti!Yani Türkiye önce kendi vesayet zincirlerini kırmış; Ayasofya Camii”ni bu sayede açmıştır. Sonra da, insanî bakımdan bölünmez parçamız olan Suriye”yi; hem parçalanmaktan; hem de Baas zulmünden kurtarmıştır. İşte bunun tescili de “Suriye Ayasofya”sı”nın özgürleşmesidir!Aslında bu kadar söze de gerek yoktur. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye”nin toprak bütünlüğüne yönelik en büyük tehdit olan ABD”nin kullandığı “PKK/YPG maşası”nın mutlaka tasfiye edileceğini söylemiş, sonrası hakkında ise, “Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan Şam”a gidecek. Yeni yapılanmayı birlikte yapacaklar” diyerek, “İstiklâl Mücadelesi”ni başarıyla tamamlayan Suriyelilerin, “vesayetsiz Suriye”yi inşa edeceğini müjdelemiştir.Hem de, bizim gibi bir asır beklemeden!
Source: Nuh Albayrak
“İstemezük”
Avrasya Tüneli”nden 8 yılda 151 milyon araç geçti.Ankara-Niğde Otoyolu”nu 4 yılda 24 milyon 565 bin araç kullandı.İstanbul-Konya YHT Hattı”nda 10 yılda 11,2 milyon yolcu seyahat etti.İstanbul Havalimanı yolcu, uçuş rekorları kırıyor. Avro basıyor…Listeyi uzatmak mümkün ama fazla vaktinizi almayın.Sadece unutmayın, muhalif kafa bu ve benzeri dev projelere ya karşı çıkmış ya da karalamaya çalışmıştı…CHP Genel Başkanı Özgür Özel”in Marmara Cezaevi”ne yaptığı ziyareti biraz da bu açıdan değerlendirelim istedim.Özel”in ziyaret ettiği iki isim bu açıdan da dikkat çekiciydi.Biri Gezi Kışkırtması”ndan hüküm giyen Cumhurbaşkanı Erdoğan”ın “Soros”un Türkiye Şubesi” dediği Osman Kavala”ydı… Diğeri de yine aynı davadan hüküm giyen Tayfun Kahramaner”di…Kahramaner”i Dolmabahçe”deki ültimatom gibi açıklamasından hatırlarsınız.Zira, İstanbul Havalimanı, üçüncü köprü, Kuzey Anadolu Çevre yolu gibi dev projelerin derhal durdurulmasını istiyordu.Aksi durumda hükümetin yıkılacağı şeklinde gözdağı veriyordu. Zaten o dönem de “Mesele üç beş ağaç değil, siz hala anlamadınız mı?” mesajıyla meselenin çevrecilik olmadığını anlamıştık.Neyse sözü çok uzatmaya gerek yok.Erdoğan, 2053 ve 2071 hedeflerinin mücadelesini veriyor.Katar-Suriye-Türkiye üstünden Avrupa”ya doğalgaz boru hattı döşenmesi.Irak ile kalkınma yolu projesiDoğu-Batı aksında enerji koridorları, Zengezur koridoru ile yeni ulaşım ağlarının kurulması bu hedefin bir parçası… Elbette başka hedefler de var.TÜBA-Tübitak Ödülleri töreninde 57 bilim insanını onore edilmesi elbette bir törenden çok daha fazlası…Zira ödül verilen alanlar, uzay, nano teknoloji, tıp, atom saati, kronik myelöid lösemi, elektro kataliz gibi başlıklar içeriyor.Biz yazıyı yine Erdoğan”ın törendeki sözleriyle bitirelim…”KAAN”ı kalorifer peteğine benzettiler. “Türk Astronot ve Bilim Misyonu, turistik gezi” diyerek küçümsediler. İHA ve SİHA”ların her başarısında zaten sinir nöbeti geçirdiler. Başarıyı takdir etmek, desteklemek, milletin sevincini paylaşmak yerine bir kulp takarak engellemeye çalıştılar. Aynı bağnazlığa, geçtiğimiz ay tanıtımı yapılan Türkiye”nin ilk kuantum bilgisayarının açılışında bir kez daha şahitlik ettik”Ve son bir not: Muhalefetin sürekli beşli çete diye diline doladığı Türkiye”nin dev inşaat firmalarının aralarında bulunduğu konsorsiyum yaklaşık 5,6 milyar dolar tutarındaki Dubai Metrosu Mavi Hat ihalesini kazandı. Muhalefet yerden yere vuruyor ama dünya belli ki bu Türk şirketlerine itibar ediyor, güveniyor.Ne diyelim takdir milletin elbette…İMAMOĞLU”NUN HİÇ Mİ SUÇU YOK?İstanbul trafiğindeki yol vermedi, önüne kırdı kavga çıkardı.Tartışma cinayetle bitti haberleri neredeyse her gün 24 Haber Merkezi”nin rutini oldu. Muhalefete göre insanların ekonomik sıkıntılar sebebiyle yaşadığı sorunların bir yansıması tüm bunlar. Eyvallah hadi bunu kabul ettik diyelim. Yollardaki araçların sayısı, markası, modeli vs gibi tartışmalara hiç girmeyeceğim.İyi de İmamoğlu”nun hiç mi suçu yok?İstanbul trafiği artık insanları depresyona sokuyor.Zira kent trafiğini rahatlatacak 6-7 yılda atılan tek bir doğru düzgün adım yok… Millet toplu taşımada perişan oluyor. Daha geçen gün haber merkezinden bir arkadaşımız “Artık bebekli bir aileyiz. İstanbul”da otobüse, toplu ulaşıma binmek neredeyse imkansız oldu. Biz de bütçemize göre bir araba aldık” diye anlatıyordu.Yani demem o ki İmamoğlu ne MEGABÜS”leri yaptı, ne HIZRAY”ı, üstüne kent trafiğine eklenen araçlar için yeni inşa edilen yol da yok.Özellikle İSKİ”nin iki üç sokak büyüklüğündeki aylar süren kazıları, sonrasında asfalt atmadan bırakıp gitmesi kabus gibi.Bir de tabii üstüne 6 yıldır bitmeyen ama buna rağmen metro şantiye alanı sebebiyle kapatılan, daraltılan ara yollar var. Ne diyelim kent lokantası ve kadın pedi dağıtımı ile İmamoğlu şimdilik durumu kurtardığını düşünüyor. Ama yine de biz soralım, Kuzey Marmara Otoyolu, Yavuz Sultan Selim Köprüsü, Avrasya Tüneli gibi eserler olmasaydı. Kentin hali nice olurdu acaba. Yani demem o ki İstanbul”da artık kafalarda “Yol verilmez, alınır” anlayışı var. Şerit değiştirmek için sinyal veriyorsunuz o şeritteki araç gaza basıp arayı kapatıyor. Girmenize izin vermiyor. Taksici, minibüsçü, servis şoförü için kavşakta kaynak yapmak rutin bir hak gibi itiraz için kornaya bassanız dayak yeme, hatta öldürülme ihtimaliniz var. Orman kanunu kafası yaygınlaşıyor. Bu yüzden İstanbulluları bu hale getirenlerin de oturup biraz düşünmesinin zamanı geldi de geçiyor bile…Zira İmamoğlu”nun 565 bin adet yani yaklaşık 43 bin paket kadın pedi dağıttık diye reklam filmi paylaştığı dakikalarda Topkapı-Ulubatlı Metrosu alt geçidinde İstanbullular kanalizasyon suyunun içinde yürüyordu…SİZİ AYKIZ İLE TANIŞTIRAYIMHayat ne garip.Dilek Aykız 24 haber merkezindeki odama geldi.”Ben gidiyorum hakkınızı helal edin” dedi.Nereye diye sorduğumda şoke eden bir cevapla karşılaştım.Çünkü Polonya”ya gidiyordu.Ben şaşkın bakarken, kendisinin körling milli takımı oyuncusu olduğunu ve aynı zamanda antrenörlük yaptığını söyledi.Polonya kapısı da böylece açılmış.Şaşkınlığım daha da arttı.Nasıl yani diye sorduğumda uzun uzun anlattı.Hatırlar mısınız bilmem?2011 yılında Erzurum”da Dünya Üniversiteler arası Kış Olimpiyatları vardı. O dönem Erdoğan, kente modern tesisler kazandırmıştı.Aykız da o dönem bir çocuk ve o tesislerde körling öğrenip başarılı bir kariyer inşa etmiş. Şimdi de o kariyerle Polonya”ya gidip başka öğrenciler yetiştirecek. Nereden nereye…Bu arada adından da anlaşılacağı üzere kendisi memleket sevdalısı gençlerimizden biri ve giderken mutlaka geri geleceğini hiçbir ülkeyi kendi ülkesine değişmeyeceğini söyledi. Allah bahtını güzel etsin. Hayırla gidip, hayırla gelsin.NOEL PAZARI”NDAKİ KATLİAMSözü çok uzatmadan birkaç soru soracağım sadece….Almanya”da Noel Pazarı”na yapılan araçlı terör saldırısında can kayıpları oldu yaralananlar var.Saldırgan yakalandı, biz acaba DEAŞ terörünü yeniden hortlatma çabası mı diye düşünürken, Suudi asıllı Doktor Taleb Al AbdulMohsen adlı teröristin, 2006 yılından beri Almanya”da yaşadığı, aşırı derecede İslam karşıtı ve İsrail yanlısı paylaşımlar yaptığı ortaya çıktı.Berlin yönetiminin, İsrail”in Golan Tepeleri”ndeki işgaline tepki göstermesi; Terör Örgütü PKK/YPG için, “Türkiye”ye kuzeyde bir tehdit olması kabul edilemez, silah bırakmalı, Suriye ordusuna katılmalı” açıklamalarının etkisi var mı bilinmez!Ancak şurası kesin eğer saldırgan Siyonizm hayranı, İslam düşmanı değil de aşırı dinci bir fanatik çıksaydı.Yer yerinden oynardı…Ancak İsrail yanlısı bir fanatik çıkınca Batı yine kulağının üstüne yatıyor gibi…Ne diyelim Cumhurbaşkanı Erdoğan her zaman söylüyor.”İyi terörist kötü terörist olmaz. Terörist teröristtir”Terörist demişken küçük bir not daha, Trump”ın Türkiye”ye yönelik pozitif mesajları belli ki PKK/YPG ve Biden ekibinin canını sıkmış ve giderayak tuzak kurmaya, süreci sabote etmeye çalışıyorlar. Bakalım ne olacak?
Source: İbrahim Güneş
Suriye Türkiye”nin dış değil, iç meselesidir!
Bütün dünya Suriye”deki kanlı rejimi kınarken Türkiye”deki sol/seküler kesimin hâlâ Esed”i savunuyor olması, sol/seküler bilincin ne kadar kör olduğunu göstermesi açısından anlamlıdır.Bu anlayış sahipleri görmediklerini yok sayma hastalığına müptela olmuşlardır.ABD, AB ve tüm dünya, Suriye”nin yeni yönetimiyle diplomatik temas kurma yarışına girmişken, içimizdeki kendini entelektüel sayan bakar körler, bu saate kadar eleştirilecek hiçbir söylem ve eyleme teşebbüs etmemiş yeni yöneticiler için cihatçı dinci gibi kendilerince aşağılayıcı ifadeler kullanmaya devam ediyorlar.Ortada şöyle bir gerçek var, (Ebu Süleyman Colani)Ahmed eş-Şara bugün Suriye”nin fili devlet başkanıdır ve yarın büyük ihtimalle resmi devlet başkanı olacak.ABD bile heyet gönderip hakkındaki on milyon dolar ödülünü iptal ederken ve HTŞ”nin terör listesinden çıkarılması tartışılırken, içimizdeki bakar körlerin dine karşı duydukları nefretlerinin tezahürü olarak hâlâ çağ dışı kalmış kanlı Baas rejimi hakkında antiemperyalist olduğu şeklindeki güzellemeleri bu kesimin neden bir arpa boyu ilerlemediklerini çok güzel anlatıyor.Hadi bu kendini entelektüel zanneden bakar körler çağdışı kalmış ideolojilerine ağıtlar yaka dursunlar, ya milletten oy alarak iktidar olma umudu taşıyan CHP yönetim kadrosuna ne demeli?!31 Mart”ta iktidarın kimi politikalarına karşı oluşan rüzgârın etkisiyle oy artıran CHP yönetimi, ne iç politika ne de dış politikada sadra şifa bir öneri getiremememin ve politika üretememenin dağınıklığıyla savruldukça savruluyor.Avrupalı yetkililerin Başkan Erdoğan”la görüşmesine itiraz eden CHP Genel Başkanının, icranın başı olan “Cumhurbaşkanıyla görüşerek iş tutamayacağını” söylemesi ne kadar komik değil mi?!Bu kafa ile ülkeyi yönetmeye talipler.Millet bunları gördüğü için icrayı onlara teslim etmedi!Bütün dünya Suriye”deki son gelişmelerden sonra Türkiye”yi takdir ederken, Trump bile “Suriye”nin anahtarının Türkiye”de olduğunu” söylerken, İsrail dahi son durumdan Türkiye”nin kazançlı çıktığını ve İsrail”i tehdit eder hale geldiğinden yakınırken, CHP genel başkanının, “Suriye”de kazanan ABD ve İsrail. Erdoğan kazanmadı. Siyasi illüzyon yapılıyor. CHP 13 yıl sonra haklı çıktı” gibi saçma sapan açıklamalar yapması siyaset üretme kabiliyetlerinin ne kadar zayıf olduğunu göstermiyor mu?Bir başka gerçek ise 911 km uzunluğumdaki sınırı ile Suriye Türkiye”nin dış değil iç meselesi olduğudur.Türkiye”nin kol kanat germe mecburiyetinde kaldığı içerdeki ve kuzey Suriye”deki milyonlarca Suriyeli bu gerçeğin en bariz tezahürüdür!O sebeple Suriye ile yakından ilgilenmek Türkiye için bir tercih değil bir mecburiyettir.Tarih ve coğrafya Suriye ile ilgilenmeyi dayatmaktadır, Türkiye bundan kaçamaz kaçsa da kurtulamaz.İktidar bu bilincin farkında olarak başından beri tarihin doğru yerinde durmuş ve bugün de muhalefetin saçmalamalarına rağmen doğru yerde durmaktadır.Başkan Erdoğan”ın Mısır dönüşü yaptığı açıklamalar Suriye”yi emperyalist güçlerin eline bırakmayacağını gösteriyor.Bunun anlamı elbette ki kimi art niyetlilerin iddia ettiği gibi Suriye”yi işgal değil Suriye ile dayanışma içinde olmaktır.Suriye”nin toprak bütünlüğüne olan hassasiyeti, dolayısıyla PKK DAİŞ gibi terör örgütlerine karşı mücadelede kararlılığı Suriye”nin iç meselemiz olduğu bilincinin yansıması olarak fevkalade isabetlidir.Çünkü Suriye”nin istikrarı Türkiye”nin istikrarı sayılır, orada vuku bulan her olay Türkiye”yi doğrudan etkilemektedir.Başkan Erdoğan”ın Suriye”nin yeni anayasal sürecine, imar ve kalkınmasına, enerji ve barınma sorunlarının çözümüne verdiği ehemmiyet de aslında Türkiye”nin çıkarlarını da koruma altına almayı içermektedir.Suriye”ye bu şekilde uzatılan dost elinin diğer bölge ülkelerine de sıcak mesajlar verdiği ayrı bir gerçektir.CHP Genel başkanı “Erdoğan kazanmadı” diyerek söylenedursun; İsrail Jerusalem Post “Zaman Türklerin lehine çalışıyor.” diye yazması; Lübnan Başbakanı Mikati”nin “Önce Allah”a sonra Türkiye”ye güveniyoruz.” cümlesi Türk dış politikasının ne denli müspet enerji yaydığını göstermektedir.Etiyopya ile Somali arasındaki ihtilafları kapı komşuları olan Mısır”ın çözememesi, ABD”nin etkisiz kalması BM”nin devre dışı kalarak Türkiye”nin çözmüş olması, kimin kazandığını gösteren ama güneşten rahatsız olanların göremeyeceği aydınlık bir gerçektir.Ne demiş Ziya Paşa:”Erbâb-ı kemâlî çekemez nâkıs olanlar, rencîde olur dîde-i huffâş ziyâdan!”.
Source: Resul Tosun
Türkiye ve dünya gündemi
1- TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, Uluslararası Balkan Üniversitesini ziyaret edecek, Sabahattin Zaim”i Anma Programı”na katılacak.
(Kuzey Makedonya)
2- CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Sosyalist Enternasyonal Konsey Toplantısı”na iştirak edecek.
YASAMA YÜRÜTME SİYASET
1- MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin genel merkezinde Siyaset ve Liderlik Okulunun 20. Dönem Sertifika Töreni”ne katılacak.
(Ankara/14.00)
DÜNYA DİPLOMASİ
1- Suriye”de Baas rejimi ve Esed ailesi iktidarının devrilmesinin, geçici yönetimin kurulmasının ardından ülkedeki gelişmeler takip ediliyor.
(Şam/Halep)
2- İsrail”in Gazze Şeridi”ne saldırılarına ilişkin gelişmeler izleniyor.
(Gazze/Kudüs)
1- Trendyol Süper Lig”in 17. haftasına Gaziantep FK-Onvo Antalyaspor, Göztepe-Çaykur Rizespor, Bellona Kayserispor-Galatasaray ve Trabzonspor-Sipay Bodrum FK maçlarıyla devam edilecek.
(Gaziantep/13.30/İzmir/Kayseri/16.00/Trabzon/19.00)
2- Trendyol 1. Lig”in 17. haftası, Ankara Keçiörengücü-Solwie Energy Fatih Karagümrük, Boluspor-Kocaelispor, Esenler Erokspor-Teksüt Bandırmaspor ve Ahlatcı Çorum FK-MKE Ankaragücü maçlarıyla sürecek.
(Ankara/13.30/Bolu/İstanbul/16.00/Çorum/19.00)
3- Nesine 2. Lig gruplarında 17. hafta karşılaşmaları oynanacak.
4- Turkcell Kadın Futbol Süper Ligi”nde 13. hafta müsabakaları yapılacak.
5- Türkiye Sigorta Basketbol Süper Ligi”nin 11. haftasına Karşıyaka-Manisa Basket, Onvo Büyükçekmece Basketbol-Bursaspor Yörsan, Bahçeşehir Koleji-Fenerbahçe Beko ve TOFAŞ-Türk Telekom müsabakalarıyla devam edilecek.
(İzmir/13.00/İstanbul/15.30/20.30/Bursa/18.00)
6- ING Kadınlar Basketbol Süper Ligi”nin 13. haftası, Nesibe Aydın-Bodrum Basketbol ve Beşiktaş-Melikgazi Kayseri Basketbol maçlarıyla tamamlanacak.
(Ankara/15.00/İstanbul/16.00)
7- Hentbol Erkekler Süper Lig”in 15. haftası, Mihalıççık Belediyespor-Güneysu ve Beykoz Belediyespor-İzmir Büyükşehir Belediyespor müsabakalarıyla sona erecek.
(Eskişehir/14.00/İstanbul/16.00)
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Source:
Soykırımcı İsrail Gazze”de sivilleri hedef aldı! Çok sayıda Filistinli şehit oldu
İşgalci İsrail güçlerinin Gazze Şeridi”nin çeşitli bölgelerine kara, hava ve denizden yürüttüğü saldırılar, ardında ölü ve yaralıların yanı sıra büyük yıkımlar bırakarak 443. gününde sürüyor.İSRAİL”İN GAZZE”NİN ORTA KESİMİNE SALDIRISINDA 5 FİLİSTİNLİ YAŞAMINI YİTİRDİDeyr el-Belah kentindeki Aksa Şehitleri Hastanesinden AA muhabirine yapılan açıklamaya göre, saldırı düzenlenen bölgede büyük bir yıkım meydana geldi.Saldırıda 5 kişi yaşamını yitirdi, 8 Filistinli yaralandı.İsrail”in 7 Ekim”den bu yana Gazze Şeridi”ne düzenlediği saldırılarda yaklaşık 17 bin 492″si çocuk, 11 bin 979″u kadın olmak üzere 45 bin 227 Filistinli öldü, 107 bin 573 kişi yaralandı.Enkaz altında halen binlerce ölü olduğu bildirilirken, halkın sığındığı hastane ve eğitim kurumları hedef alınarak sivil altyapı da tahrip ediliyor.05:15 İsrail ordusu Batı Şeria”da düzenlediği baskınlarda 1 çocuğu gözaltına aldı02:23 İsrailli yetkililer, Hamas”la takas anlaşması yapmaktan hala çok uzakta olduklarını bildirdi02:18 İsrailliler, Gazze Şeridi”nde ateşkesi ve esir takası anlaşmasını engellemekle suçladıkları Binyamin Netanyahu liderliğindeki hükümetin istifası talebiyle ülke çapında gösteriler yapıldı02:08 İsrail”in Gazze”nin orta kesimine saldırısında 5 Filistinli yaşamını yitirdi00:01 İsrail, Gazze Şeridi”nin kuzeyindeki Kemal Advan Hastanesinin derhal boşaltılması uyarısında bulundu
Source: Www.star.com.tr
MÜSİAD Genel Başkanı Asmalı: CDS primlerinde düşüş 2025″te devam edecek
Asmalı, 2023″te yüzde 5,1 ile G20 ülkeleri içerisinde en çok büyüme kaydeden 3″üncü ülke olan Türkiye”nin 2024″e de bu motivasyonla olumlu bir başlangıç yaptığını anımsatarak, Türkiye ekonomisinin bu yılı başarıyla geride bıraktığını dile getirdi. Enflasyonla mücadele ve geçen yılın haziran ayında başlayan parasal sıkılaşma süreci kapsamında politika faizinin şubatta yüzde 50 seviyesine kadar çekilmesiyle önemli ve zor bir dönemece girildiğini hatırlatan Asmalı, “Nihayet parasal sıkılaşma politikasının etkilerinin yılın ikinci yarısı itibarıyla piyasalarca net bir şekilde hissedilmeye başlanmasıyla mayıs ayında yüzde 75,45″le zirve yapan yıllık enflasyonda haziran ayında başlayan gevşeme 6 ay boyunca kesintisiz devam etti ve kasımda TÜFE yüzde 47,09 seviyesinde gerçekleşti.” ifadesini kullandı. Mahmut Asmalı, parasal sıkılaşmanın doğal bir neticesi olan iç talepteki daralmayla yılın ilk iki çeyreğinde sırasıyla yüzde 5,3 ve yüzde 2,4 büyüyen Türkiye ekonomisinde 3″üncü çeyrek itibarıyla ivme kaybının hızlandığını ve bu dönemde yüzde 2,1″lik bir GSYH büyümesinin kaydedildiğini söyledi. Yılın 9 aylık dönemine ilişkin yıllık büyüme oranı yüzde 3,2 seviyesinde gerçekleşirken, söz konusu büyümeye net ihracatın katkısının 1,9 puan olduğuna işaret eden Asmalı, “Üçüncü çeyrekte ivmesini artırarak büyümeye 2,2 puan katkı veren net ihracat, dış ticaretteki olumlu seyrin devam ettiğini teyit etti. Nitekim ocak-kasım döneminde önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 2,5 oranında artış kaydeden ihracat hacmi 238,5 milyar dolara yükselirken, aynı dönemde ithalatın yüzde 6,4 azalmasıyla dış ticaret açığı yüzde 27 oranında daraldı.” değerlendirmesinde bulundu. “Türkiye ekonomisine yönelik algı hızlı bir şekilde normalleşti” Asmalı, dış ticaretteki gelişmelerin cari dengeye de olumlu yansıdığını ifade ederek, son 4 aydır fazla veren cari dengenin ocak-eylül döneminde önceki yılın aynı dönemine göre 30,9 milyar dolar azalarak yalnızca 5,3 milyar dolar açık verdiğini hatırlattı. Yılın ikinci yarısında talep koşullarında gözlenen bozulmaya karşın, iş gücü piyasalarının 2024 görünümünün de olumlu bir seyir izlediğini anımsatan Asmalı, “Ekim ayına ilişkin işsizlik oranı önceki aya göre ılımlı bir artış kaydederek yüzde 8,8 seviyesine yükselirken, aylık bazlı 156 bin istihdam artışı kaydedildi.” bilgisini paylaştı. İş gücü piyasalarının yıllık değişimine bakıldığında 12 ay öncesine göre 1 milyon 31 bin kişilik istihdam artışı kaydedilmesinin dikkati çektiğini vurgulayan Asmalı, bütün bu gelişmelere mukabil, 2024″te uluslararası kamuoyu nezdinde de Türkiye ekonomisine yönelik algının hızlı bir şekilde normalleştiğini gördüklerini anlattı. Asmalı, 2022 Haziran”da 830 seviyesine kadar yükselen Türkiye”nin CDS risk primlerinin Aralık 2024 itibarıyla 250 puana kadar gerilediğini kaydederek, “Ekonomik gelişmeler ve genel beklenti iklimine paralel olarak, Türkiye”nin CDS primlerinde düşüşün önümüzdeki yıl da devam edeceğini tahmin ediyoruz.” diye konuştu. “Aralık ayında faiz indirimi yapılması hepimizin ortak beklentisi” Bu yılın, dış ticaret, cari denge ve istihdam gelişmeleri bağlamında Orta Vadeli Program (OVP) hedeflerine uygun ve hatta birçok göstergede öngörüden de olumlu seyrettiğini belirten Asmalı, büyüme tarafında daha ılımlı ve enflasyon tarafında ise OVP hedefinin üzerinde bir seyir gördüklerini aktardı. Mevcut göstergelerin, parasal sıkılaşma politikasının, iç talebi arzulanan ölçüde sınırlayamadığını gösterdiğine işaret eden Asmalı, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu çerçevede MÜSİAD olarak yüzde 44-45 bandındaki yıl sonu enflasyon beklentimizi koruduğumuzu yeniden ifade ediyoruz. Burada özellikle dikkat edilmesi gereken, enflasyonla mücadelenin maliyetinin toplumsal olarak daha adil bir şekilde dağıtılmasıdır. Mevcut politikalar ışığında dar ve orta gelirlilerin zorunlu harcamalarına yönelik talepleri baskılanırken, yüksek gelir grubunun talepleri güçlü kalmaya devam etmiştir. Böylece gelir dağılımı daha da bozulurken, bu durum tekrardan enflasyonu artırıcı bir etki oluşturmaktadır. Bu çerçevede Merkez Bankasından, 8 ay gibi uzun bir süre dayandığımız yüksek faize karşı artık aralık ayında faiz indirimi yapmasının, hepimizin ortak beklentisi olduğunu yineliyoruz. Yılın son ayında politika faizinde öngörülecek bir indirimin, firmalarımızın 2025 yılına ilişkin motivasyonunda olumlu bir etkisi olacağına inanıyoruz.” “Aslolan enflasyonla mücadeledeki kararlı tavrımızı sürdürmek ve cebimizdeki paranın değerini korumak” Asgari ücret başta olmak üzere yeni yılda ücretlerde yapılacak artışların da iş gücü maliyetlerinde artışlara neden olacağını aktaran Asmalı, çalışanların onurlu bir şekilde geçimini sağlayacağı bir ücret seviyesi temin etmenin en önemli mesuliyetlerinden biri olduğunu dikkati çekti. Asmalı, son 5 aydır gerileyen yıllık enflasyonu yeniden yukarı yönde tetikleyebilecek bir ücret artışı riskinin de göz önünde bulundurulması gerektiğini belirterek, “yüksek ücret artışı-yüksek enflasyon” sarmalından çıkılması gerektiğine vurgu yaptı. Aslolanın enflasyonla mücadeledeki kararlı tavrı sürdürmek ve cepteki paranın değerini korumak olduğunu ifade eden Asmalı, “Bu noktada temel beklentimiz, işletmelerimizin bu süreçte desteklenmesi adına teşvik programlarının genişletilmesi ve ilave önlemler alınmasıdır.” dedi. “Beklenti ve temennimiz, ABD-Türkiye ilişkilerinin olabildiğince hızlı bir şekilde normalleşmesi” Mahmut Asmalı, ABD”nin seçilmiş başkanı Donald Trump”ın ikinci döneminin arifesinde bulunulduğunu, iş dünyası olarak beklenti ve temennilerinin, ABD-Türkiye ilişkilerinin olabildiğince hızlı şekilde normalleşmesi olduğunu belirtti. Türkiye”nin, İsrail”in Gazze”de Filistin halkına uyguladığı soykırım, Esad rejimi sonrası Suriye”nin demokratikleşme adımları ve terör örgütleriyle mücadele noktasındaki politikalarının gayet açık olduğunu ve haklı bir çizgiyi takip ettiğini aktaran Asmalı, “Bu bağlamda yeni dönemde Türkiye-ABD ilişkilerindeki normalleşme adımlarının seyrinde ABD”nin, dolayısıyla Trump”ın Türkiye”ye yaklaşımı etkili olacaktır.” ifadesini kullandı. Asmalı, Türk iş dünyasının temsilcileri olarak kendilerine düşen görevin mevcut üretim gücünü artırmak ve kendine yeten bir niteliğe kavuşana kadar çalışmaya devam etmek olduğunu dile getirerek, “Son yıllarda bilhassa savunma sanayisinde katedilen mesafede olduğu gibi, hemen her sektörde küresel ticaretin öncülerinden ve en güçlü aktörlerinden biri olmak durumundayız. Bu bağlamda MÜSİAD olarak bizler yerli ve milli teknolojilerin teşvikinin önemini bir kez daha vurgulamak istiyor ve yeni dönemde de “En iyi boykot üretmektir” şiarıyla yolumuza devam edeceğimizi ifade ediyoruz.” görüşünü paylaştı. Suriye”de yıllardır devam eden zulmün sona erdiğini ve bundan sonraki süreçte Suriyelilerin normal hayata geçişini sağlamak ve onlara destek olmanın en önemli vazifeleri olduğunu anlatan Asmalı, şunları kaydetti: “Yıllardır ülkemizde birlikte yaşadığımız kardeşlerimizin ve Suriye”de kalanların yaşam koşullarını iyileştirmek için çalışmalıyız. Bu kapsamda MÜSİAD olarak elimizden geldiğince tüm insani yardımları yapmaya devam edeceğiz. 2022 yılında İdlib”te kurduğumuz ve 4 bin 500 kişiye ev sahipliği yapan MÜSİAD Köyü, bu çabaların en anlamlı projelerinden biridir. İnşallah tüm Müslümanlar olarak el ele vererek Suriye”nin yeniden ayağa kalkmasına ve kardeşlerimizin huzur içinde yaşamlarına dönmesine katkı sağlayacağız.”
Source: Dünya Gazetesi
Sudan ordusu, Kuzey Darfur”da bir askeri üssün kontrolünü sağladığını bildirdi
Sudan ordusundan yapılan açıklamada, ortak güçlerin (ordu ve saflarında savaşan silahlı gruplar) Kuzey Darfur eyaletindeki ez-Zurug askeri üssünü Hızlı Destek Kuvvetlerinin (HDK) elinden aldığı belirtildi.Ordunun “önemli sayıda savaş aracını ele geçirdiği” bilgisi paylaşılan açıklamada, onlarca HDK mensubunun da öldürüldüğü aktarıldı.Sudan, Çad ve Libya arasındaki sınırda bulunan ez-Zurug askeri üssü, stratejik bir öneme sahip.- SUDAN”DAKİ SAVAŞSudan”da 15 Nisan 2023″ten bu yana ordu ve bir zamanlar ona bağlı olan Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) arasında askeri reform ve entegrasyon gibi konulardaki anlaşmazlıklar nedeniyle çatışmalar yaşanıyor.Bu savaşın bitirilmesi için başlatılan tüm çözüm girişimleri sonuçsuz kaldı.Birleşmiş Milletlere göre, dünyanın en büyük yerinden edilme ve açlık krizinin yaşandığı Sudan”daki çatışmalar sonucu 20 binden fazla kişi hayatını kaybetti.Savaşın başladığı Nisan 2023″ten bu yana ülkeden ayrılanların sayısı 3 milyonu geçti, 9 milyona yakın kişi ülke içinde yerinden edildi. 25 milyondan fazla kişi ise insani yardıma muhtaç durumda bulunuyor.
Source: Www.star.com.tr
Bakan Güler”den açıklama
Bakan Güler”in açıklamalarından bazı satırbaşları:Bölgede varlık gösteren terör örgütleriyle mücadele konusundaki tutumumuz, açık ve nettir. PKK/YPG terör örgütünün bir an önce tasfiye edilmesi ve Suriye”nin siyasi ve idari bütünlük temelinde geçiş sürecinin gerçekleştirilmesi önceliğimizdir.”Türkiye; Suriye”de istikrarın tesisi ve sığınmacıların onurlu bir şekilde geri dönüşlerinin sağlanması için, üzerine düşenleri yapmaya devam edecektir.”Suriye”nin geleceğinde PKK/YPG, IŞİD gibi terör örgütlerinin yeri yoktur. Ülkemizin ve Suriye”nin güvenliğine tehdit oluşturan bu grupların, sahada attığı her adım takip edilmekte, bunlara karşı önleyici tedbirler alınmaktadır.Esasen bölgede etkin olan tüm aktörler ve müttefiklerimiz de Türkiye”nin çözümün bir anahtarı olduğu gerçeğini artık kabul etmektedirler. Bu bağlamda; tüm aktörlerin kapsayıcı bir çözüm için, yeni yönetimi desteklemesi ve Türkiye ile iş birliği yapması büyük önem taşımaktadır.Suriye”deki yeni yönetim ve onun ordusunun önemli bir parçası olan Suriye Milli Ordusunun, Suriye halkı ile birlikte terör örgütleri tarafından işgal edilen toprakların tamamını kurtaracağına inanıyoruz.Suriye”nin toprak bütünlüğü, siyasi birliği, güvenlik ve istikrarının sağlanması için yeni yönetimle yakın iş birliği ve koordinasyon içerisinde olacağız
Source: Www.star.com.tr
Türk tekstil ve perakende sektörü Suriye”de istihdam ve üretime katkı vermek istiyor
Suriye”nin, Baas rejiminin çökmesinin ardından yeniden yapılandırılması süreci hızla devam ederken, birçok sektör de gelişmeleri yakından takip ediyor.
Bu kapsamda tekstil ve perakende sektörünün temsilcileri, Suriye”nin yeniden yapılandırılmasında Türkiye”nin en çok katkı sağlayacak ülkelerden biri olduğuna vurgu yapıyor. Ülkenin yapılandırılmasında Türkiye”den katkı verilecek alanlar arasında tekstil ve perakende ön sıralarda yerini alıyor.
İstanbul Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği (İTHİB) Başkanı Ahmet Öksüz, AA muhabirine, Suriye”de Türkiye için büyük fırsatlar olduğunu bildirdi.
Özellikle iş gücü açısından değerlendirildiğinde Türkiye”de ciddi sayıda Suriyeli nüfus oluştuğunu hatırlatan Öksüz, “Birçok alanda çalışıyorlardı. Şimdi ülkelerine dönmeleriyle birlikte aslında orada birtakım üretim tesisleri kurmak bizim çok menfaatimize olacak.” dedi.
Öksüz, yerinde üretimde fiyatların çok daha uygun olduğunu, Suriye”de özellikle Türkiye”ye yakın bölgelerin, ülke için üretim üssü olabileceğine işaret etti.
Son zamanlarda özellikle sektörün Mısır”da üretime yoğunlaştığını dile getiren Öksüz, “Mısır yerine bunun Suriye”de olması büyük bir avantaj olur. Türkiye”de çünkü şu anda hem iş gücü bulmakta hem de maliyette sorun yaşıyoruz. Özellikle sanayi emek yoğun sektörlerden bahsediyorum. Buralarda bence bunu değerlendirebilirsek büyük fırsatlar olabilir düşüncesindeyim.” diye konuştu.
Bölgede istihdam sağlanabileceğini belirten Öksüz, şunları kaydetti:
“Biz Suriyeliye orada iş imkanı niye vermeyelim? Mısır”a gideceğimize niye Suriye”ye gitmiyoruz? Suriye, Türkiye”ye yakınlığıyla lojistik olarak da çok avantajlı. Suriye tarafında, Türkiye”ye yakın olan bölgede emek yoğun sektörlerde bir üretim başlatabilirsek Türkiye bunu avantaja çevirmiş olur. Önümüzdeki süreçte Türkiye”de iş gücü bulmak daha da zorlaşacak. Maliyetler daha da artacak. Bunu en azından böyle tolere edebiliriz. Bu Suriyelilerin istihdamı açısından hem de Türkiye”nin üretimine katkı açısından çok faydalı olur.”
“Türk perakende sektörü bölgede bayilikleriyle yer alabilir”
Birleşmiş Markalar Derneği (BMD) Başkanı Sinan Öncel de Suriye”de normalleşme sürecinin uzun sürebileceğini dile getirdi.
Öncel, “Normalleşme süreci gerçekleştiği takdirde mutlaka güney komşumuzla Türkiye”nin güvenliği çerçevesinde işbirliği çalışmaları da yapılacaktır. Şu anda bazı gelişmelerle beraber her şeyin bir oturma süreci var.” değerlendirmesini yaptı.
Normalleşme başladıktan sonra Türk perakende sektörünün de bölgede bayilikleriyle yer alacağını düşündüğünü aktaran Öncel, bunun da zaman alabileceğini kaydetti.
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Hazır Giyim ve Konfeksiyon Sektör Meclis Başkanı Şeref Fayat da hazır giyim sektörünün maliyetlerinin artması nedeniyle ihracatta, iç piyasada pahalı duruma geldiğini anlattı.
Sektörde işlerin yoğun olduğu dönemde Suriyelilerin önemli bir istihdam oluşturduğunu ifade eden Fayat, “Dolayısıyla bu döneme denk geldiği için çok büyük sıkıntı olmaz. 2021-2022″de sektörde çok yoğun işler varken Suriyeli komşularımız istihdama önemli bir şekilde katkı sağladı.” görüşünü bildirdi.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Source:
Afrin şehidi paramedik Burak Tatar”ın adı ve hatıraları Erzurum”da yaşatılıyor
Erzurum”un Narman ilçesinde 18 yaşında göreve başlayan 1995 doğumlu paramedik Tatar, 2016 yılında Ulusal Medikal Kurtarma Ekibine (UMKE) katıldı.
Gönüllü olarak Nusaybin, Hendek ve Fırat Kalkanı ile Cerablus operasyonlarında bulunan Tatar, son olarak yine gönüllü gittiği Türk Silahlı Kuvvetlerince (TSK) Suriye”nin Afrin bölgesinde yürütülen Zeytin Dalı Harekatı”nda, 1 Nisan 2018″de hasta bakımına giderken el yapımı patlayıcının infilak etmesi sonucu şehit düştü.
Memleketinde çalışkanlığı, güvenlik güçlerine sevgisiyle bilinen ve şehit olmadan önce Afrin”de arkadaşlarına yazdığı veda mesajıyla vasiyetini paylaşan Tatar”ın adı, okuduğu okula ve aile sağlığı merkezine verildi.
Kıyafet ve özel eşyalarının sergilendiği İl Ambulans Servisi Başhekimliğine de ismi verilen Tatar”ı mesai arkadaşları ve babası, Anadolu Ajansı (AA) ekibine anlattı.
“Şehidimizin anılarını yaşatmaya çalışıyoruz”
Şehit Burak Tatar İl Ambulans Servisi Başhekimi Soner Taş, paramediklerin acil sağlık hizmetlerinin yükünü çeken adeta “lokomotif” görevi icra ettiğini söyledi.
Şehit Tatar”ın Afrin”den önce de çeşitli operasyonlara gönüllü gidip milletine ve devletine hizmet ettiğini belirten Taş, “Paramedikler Günü”nü buruk kutluyoruz, Tatar gönüllü olarak görev yaptığı Afrin”de şehit olmuştu. Şehidimizin anılarını yaşatmaya çalışıyoruz. İçinde bulunduğumuz binaya adı verildi, görevde kullandığı eşya, malzeme ve UMKE görevlisi de olduğu için aldığı plaket, vefa örneği olarak bu binada sergileniyor.” dedi.
Şehidin babası Yahya Tatar da oğlunun UMKE”ye katıldıktan sonra gönüllü olarak operasyonlara gittiğini ve gönüllü olarak bu vatana kendini adadığını anlattı.
Oğlunun Afrin”e gitmeden önce okuduğu okuldan çalıştığı kurumdaki tüm arkadaşlarını ziyaret edip helallik aldığını dile getiren Tatar, belindeki sıkıntılar nedeniyle o dönemde ameliyat olduğunu ve oğluna bu durumu söylediğini aktardı.
Baba Tatar, “Oğluma “Gitme, bize kim bakacak, hastayım.” dedim, o da “Sizi önce devlete sonra da Sayın Cumhurbaşkanı”mız Recep Tayyip Erdoğan”a emanet ederek gidiyorum.” demişti. Göreve gitmeden de rüyasında Çanakkale Şehitliği”nde bir şehit görmüştü ve onu daima bize hatırlıyordu.” diye konuştu.
Oğlunun Afrin”e giderken yazdığı vasiyette devletten de bir şey talep etmeyeceğini anlatan Tatar, “Şehit olmadan önce telefonla sabah namazında beni arayıp “Babacığım kalk namaz kıl bize dua at, burada çok mayınlı arazi var.” demişti.” ifadelerini kullandı.
Oğluyla gurur duyduğunu, isminin okuluna ve çeşitli birimlere verilmesinden mutlu olduğunu aktaran Tatar, Erzurum halkı, siyasetçi ve bürokratlarının büyük bir vefa örneği gösterdiğini dile getirdi.
Tatar”ın Erzurum”da beraber çalıştığı yakın arkadaşlarından Ertuğrul Kılıç da şehit arkadaşının isminin kurum ve birimlere verilerek hatırlatılmasından ve yaşatılmasından dolayı mutlu olduklarını söyledi.
“Afrin”de şehit olacağım, vasiyetimi yazacağım”
Tatar ile Afrin”e gitmeden önceki gün istasyonda beraber çalıştıklarını ifade eden Kılıç, şöyle konuştu:
“Gece 02.00″de vakaya gitmiştik, dönüşte bana “Afrin”de şehit olacağım, vasiyetimi yazacağım. Ölürsem arabamı Mehmetçik Vakfına bağışlayın, anneme iyi bak.” demişti ve o şekilde Afrin”de şehadet şerbeti içti. Burak, vatan aşkıyla yanan biriydi. Herkes çok severdi, neşeli ve sürekli bu tür görevlere gitmek isterdi. Vasiyeti de yerine getirildi.”
Kılıç, Tatar”ın sergilenen kıyafet ve bazı özel eşyalarını gördükçe duygulandığını, Tatar ile lise ve üniversiteden de sınıf arkadaşı olduğunu belirtti.
Tatar”ın şehit olmadan önce WhatsApp konuşmalarında da şehit olacağını ve vasiyetini paylaştığını aktaran Kılıç, Tatar”ı hiç unutmayacaklarını sözlerine ekledi.
Mesai arkadaşlarından UMKE personeli Mustafa Urhan da Tatar ile kışları kar üstü paletli araçlarla hasta kurtarmaya gittiklerini anlatarak, “Görev olduğunda hiç itiraz etmeden giderdi. Afrin”e de görev aşkıyla gitmişti, candan bir arkadaştı. Vefatı sağlık camiasını derinden üzdü. Başhekimliğe her giriş çıkışımızda Tatar”ı hatırlıyoruz.” dedi.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Source:
Köyüne 14 yıl sonra döndü evini mayınlarla çevrili buldu
Suriye”de Baas rejiminin 8 Aralık”ta çökmesiyle köyüne dönen Akça, AA muhabirine konuştu. Akça, terk etmek zorunda kaldığı köyünün harabe haline geldiğini belirterek, “Tam 14 sene sonra ilk kez köyümüze dönüyoruz ama köy diye bir şey kalmamış.” dedi. Köylerini eski haline getirmek için ellerinden geleni yapacaklarını ancak maddi sebeplerden bunun kolay olmayacağını dile getiren Akça, “Bizim maaşımız belli, 250 bin Suriye lirası alıyoruz yani 16-17 dolar. Bir kapı yaptıracak olsam fiyatı yaklaşık 400 dolar.” diye konuştu. Akça, ailesinin büyük bir kısmının uzun süre burada yaşadığını ve herkesin geri dönmek istediğini söyledi. Rejim güçlerinin içerisini mühimmatla doldurması sebebiyle evine giremediğini anlatan Akça, çevresine de mayınların döşendiğini belirtti. Akça, köydeki eski evlerin yıkılmış veya terk edilmiş olduğunu, çınar ağacının bile kesildiğini dile getirerek, köyün şu anki halini “Bizim dedelerimiz burada yaşadı. Buraya “avlu” derdik. Bayramlarda, düğünlerde, taziyelerde hep burada toplanırdık. Şimdi harabe olmuş. Ne olduğu belli değil. Ormana dönmüş.” şeklinde nitelendirdi. Evinden uzak kaldığı yılları anlatan Akça, bayram zamanları insanların aileleriyle bir araya gelmelerini üzüntüyle izlediklerini söyledi ve “Köyden uzakta bayramları ağıtla geçirirdik. Evden dışarı çıkmazdık. Bakardık, millet anasıyla, babasıyla toplanıp bayram ederdi. Bizim kimsemiz yoktu.” dedi. Akça, kızının “Baba, senin köyün yok mu? Niye bizi köyüne götürmüyorsun?” diye sorduğunu ve soruya “Kızım, bizim köy varken sen daha doğmamıştın.” cevabını verdiğini aktardı. – “Ormana dönmüş buralar” Köylerinden uzakta geçirdikleri dönemde çok fazla zorlukla karşılaştıklarını ifade eden Akça, “Evden çıkıp işe gideceğimiz zaman başımız eğik giderdik böyle. Kafamızı kaldırıp sağa sola baksaydık yüzde 100 eve dönemezdik, tutuklanırdık.” diye konuştu. Akça, durumun artık böyle olmadığını, rejimin devrilmesiyle hayatlarına korkmadan devam edeceklerini belirterek, “Eskiden sabah 06.00 oldu mu babam ve anam, “Kalk oğlum, bahçeye gideceğiz, işimize gideceğiz.” derdi. Bunu unutamıyorum.” ifadelerini kullandı. Köyünü gezerek çeşitli yerlerde rejim gelmeden önce neler yaptıklarını anlatan Akça, “Burada düğünlerimiz için toplanırdık. Sabaha kadar düğün olurdu ama artık burada bu şartlarda düğün yapılamaz, ormana dönmüş buralar.” dedi. Akça, köyün yakınında akrabalarının olduğu mezarlığa mayın endişesinden dolayı giremediğini belirterek, mayınların en yakın zamanda temizlenmesini umduğunu kaydetti. Kendilerine verdiği destekten ötürü Türkiye”ye ve Türk halkına teşekkür eden Akça, “Allah Türkiye”den bin kere razı olsun. Bugüne kadar bize destek oldular. Bizi bırakmadılar. Yardımcı oldular. Bunun için kendilerine çok teşekkür ederiz.” diye konuştu. Akça, köyün iyileştirilmesi konusunda da Türkiye”den yardım beklediklerini dile getirerek, “İnşallah bizi de burada yalnız bırakmayacaklar.” dedi.
Source: Internet Haber
Türkiye”de eğitim alan Suriyeliler ülkenin yeniden yapılanmasında kritik roller aldı
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar (YTB) Başkanı Abdullah Eren, Türkiye”de eğitim almış Suriyeli mezunların, Suriye”nin yeniden yapılanmasında kritik roller üstlendiğini belirterek, yeni atanan Türkiye Mezunu dışişleri bakanı ile Türkiye Mezunu Halep valisine başarılar diledi.
YTB”den yapılan yazılı açıklamaya göre, Suriye”de Baas rejiminin sona ermesinin ardından yeniden inşa sürecinde Türkiye Mezunları önemli görevler üstleniyor.
Yeni dönemde İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi mezunu Esaad Hasan Şeybani Suriye geçici hükümetinde Dışişleri Bakanı ve Bingöl Üniversitesi İlahiyat Fakültesi mezunu Azzam Garib ise Halep Valisi olarak atandı.
YTB Başkanı Eren de Türkiye”nin sağladığı eğitim desteği ve bölgesel işbirliğine ilişkin sosyal medya hesabından önemli açıklamalarda bulundu.
Eren, Suriye”de 61 yıl süren Baas rejiminin sona ermesinin ardından, ülkenin tarihi bir dönüşüm sürecine girdiğine dikkati çekerek, YTB’nin koordinasyonunda yürütülen Türkiye Bursları ve Türkiye Mezunları programları kapsamında sağlanan eğitim desteğinin bu sürecin önemli yapı taşlarından birini oluşturduğunu vurguladı.
Türkiye”de eğitim almış Suriyeli mezunların, Suriye”nin yeniden yapılanmasında kritik roller üstlendiğini aktaran Eren, şunları kaydetti:
“Türkiye Mezunları hem kardeş Suriye halkı hem de Türkiye-Suriye ilişkileri açısından büyük bir anlam taşımaktadır. Tarihi bir dönüm noktasını teşkil eden bu kritik dönemde İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi mezunu Esaad Hasan Şeybani”nin Suriye (geçici hükümeti) Dışişleri ve Gurbetçiler Bakanı, Bingöl Üniversitesi İlahiyat Fakültesi mezunu Azzam Garib”in Halep Valisi olarak görev alması bizi memnun etti. Her iki ismin de Suriye”nin geleceğine şekil verecek önemli adımlar atacağına inanıyorum.” ifadelerini kullandı.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Source: