“Uluslararası İlişkiler Gündemi – Türkiye’nin Rolü ve Küresel Çatışmalar”

Türkiye”nin arabuluculuğu Sisi ile Macron görüşmesine damga vurdu: İlgiyle takip ediyoruz

Mısır Cumhurbaşkanlığından yapılan yazılı açıklamaya göre Sisi, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile telefonda görüştü.İki ülke arasındaki işbirliğini güçlendirme olanaklarını ele alan Sisi ve Macron arasında, Fransız şirketlerin Mısır”daki kalkınma projelerine yatırım yapması konusu da görüşüldü.Sisi ve Macron görüşmesinde, bölgesel konularla ilgili görüş alışverişinde bulunuldu.Bölgesel konulara dikkati çeken Mısır Cumhurbaşkanı Sisi, Afrika Boynuzu”ndaki güven ve istikrar ile Mısır milli güvenliği arasında güçlü bağların olduğunu belirtti.Sisi, hem ikili işbirliği hem de Somali”nin talepleri doğrultusunda Afrika Birliği Destek ve İstikrar Misyonu”na katılımlarıyla bu ülkenin güven ve istikrarını sağlamaya destek verdiklerini dile getirdi.Türkiye”de, Etiyopya ile Somali arasında imzalanan Ankara Bildirisi”ne işaret eden Sisi, şunları kaydetti:”Türkiye”nin arabuluculuğunda Etiyopya ve Somali arasında varılan anlaşmayı (Ankara Bildirisi) ilgiyle takip ediyoruz. Bu anlaşmanın Afrika Boynuzu bölgesinde güven ve istikrarı sağlamasını umut ediyoruz. Bunun ayrıca uluslararası hukuka uygun olmasını umut ediyoruz.”- ANKARA SÜRECİSomali”den 1991″de tek taraflı bağımsızlığını ilan eden Somaliland ile Etiyopya arasında 1 Ocak”ta imzalanan mutabakat zaptı bölgesel tansiyonu artırmıştı.Etiyopya”nın Somaliland”i bağımsız ülke olarak tanıması, Somaliland”in de Etiyopya”ya denize erişim imkanı sağlamaya hazırlanması Somali yönetiminin büyük tepkisine ve krize neden olmuştu.Arap Birliği, Afrika Birliği, Kenya ve Cibuti”nin krizi aşma girişimleri sonuçsuz kalmıştı.Türkiye”nin tarafları Ankara Süreci kapsamında bir araya getirmesiyle tansiyon azalmış, son olarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan”ın ev sahipliğinde 11 Aralık”ta Ankara”da buluşan liderler sorunun çözümü için mutabakata varmıştı.Anlaşmaya göre Somali”nin toprak bütünlüğü teyit edilirken, Etiyopya”nın denize erişim istekleri, her iki tarafın kazançlı çıkacağı bir işbirliği sürecine dönüştürüldü.Taraflar, Türkiye”nin kolaylaştırıcılığında Şubat 2025 sonuna kadar teknik müzakerelere başlamayı ve 4 ay içinde görüşmeleri sonuçlandırmayı hedefliyor.

Source: Www.star.com.tr


Euro-Med: Gazze”nin kuzeyinde korkunç insan hakları ihlalleri yaşanıyor

Cenevre merkezli sivil toplum kuruluşu Avrupa-Akdeniz İnsani Hakları İzleme Örgütü (Euro-Med), İsrail”in soykırım yaptığı Gazze Şeridi”nin kuzeyinde korkunç insan hakları ihlalleri yaşandığını bildirdi.

Euro-Med yaptığı yazılı açıklamada, İsrail ordusunun Gazze Şeridi”nin kuzeyindeki Kemal Advan Hastanesini 27 Aralık”ta tahliye etmesi ve yakması esnasındaki saldırıların Filistinli sivillere yönelik ciddi insan hakları ihlalleri barındırdığını belirtti.

Açıklamada, “İsrail”in suçları arasında kasten öldürme ve infazların yanı sıra sağlık personeli ve yerinden edilmiş kadınlara yönelik cinsel ve fiziksel saldırılar yer alıyor.” ifadelerine yer verildi.

Ayrıca, İsrail ordusunun Kemal Advan Hastanesine yönelik saldırısı sırasında robotlar aracılığıyla bombalı saldırılar düzenlediği, bölgedeki evlere de zarar vererek sivilleri katlettiği ifade edildi.

İsrail ordusunun, “yaralı ve beyaz bayrak taşıyan siviller dahil” katliamlar yaptığı vurgulanan açıklamada, alıkonulan Filistinli kadınların cinsel tacize varan muameleye maruz kaldığı aktarıldı.

Açıklamada, İsrail ordusunun tahliye emrine karşı direnen Kemal Advan Hastanesi Müdürü Hüsam Ebu Safiyye dahil birçok sağlık çalışanının da alıkonularak bilinmeyen bir yere götürüldüğü bilgisine yer verildi.

Filistinli görgü tanıkları yaşanan dehşeti anlattı

Psikolojik sorunları olan bir çocuğun İsrail tankları üzerine koştuğunu anlatan Filistinli görgü tanıkları, İsrail askerlerinin ateş açarak çocuğu katlettiğini ifade etti.

Adı açıklanmayan Filistinli görgü tanığı, “İsrail askerleri aralarında yaralıların olduğu bir gruptan toplanmalarını emretti. Yaralı 5 kişiden tankın önüne geçmelerini istedi. Aniden onları ateş ederek öldürdüler.” şeklinde konuştu.

Olaydaki diğer Filistinlilerin başka bir bölgeye götürüldüğü, kıyafetlerini çıkarmaya zorlanan 300 kişinin açık havada soğuğa terk edildiği kaydedildi.

Gazze”nin kuzeyindeki Kemal Advan Hastanesi hizmet dışı

İsmini 1973″te suikasta uğrayan Fetih Merkezi Komite Üyesi Kemal Advan”dan alan Gazze Şeridi”nin kuzeyindeki en büyük hastane, saldırılardan önce 400 binden fazla kişiye sağlık hizmeti veriyordu.

İsrail ordusu, kuşatma altına alarak sağlık personelini ve yaralıları zorla dışarı çıkararak, baskın düzenlediği Gazze Şeridi”ndeki Kemal Advan Hastanesinin bazı bölümlerini ateşe vermişti.

İsrail”in 7 Ekim”den bu yana Gazze Şeridi”ne düzenlediği saldırılarda yaklaşık 17 bin 492″si çocuk, 11 bin 979″u kadın olmak üzere 45 bin 484 Filistinli öldü, 108 bin 90 kişi yaralandı.

Enkaz altında halen binlerce ölü olduğu bildirilirken, halkın sığındığı hastane ve eğitim kurumları hedef alınarak sivil altyapı da tahrip ediliyor.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.

Source:


Selahaddin E. Çakırgil yazdı: “Büyük Ortadoğu Projesi” (BOP), “Büyük Osmanlı Projesi”ne mi dönüştü?

Bir diğer “Pazar Hasbihali”ne daha, hayır dileklerimiz ve selamlarımızla başlayalım..*Ankara”dan “uluslararası ilişkiler ve strateji” uzmanı olduğunu belirten İbrahim Şengül isimli okuyucu diyor ki: “Yıllarca, “Büyük Orta Doğu Projesi” denilen ve kısaca “BOP” diye anılan bir emperyalizm oyunu etrafında, bilen-bilmeyen niceleri bu “proje” üzerinde konuştu, hatta bizzat Başkan Tayyip Erdoğan da suçlandı.. Çünkü, o da BOP”un başkanlarından birisi olarak devrede bulunacaktı.Bence, Başkan Erdoğan”a yapılan suçlamalar yersizdi.. Çünkü, Erdoğan”ın, mahiyeti tam olarak bilinmeyen o projenin içyüzünde neler olduğunu anlamak için bu işin içinde bulunması gerekiyordu.. Yoksa, o masada olmaksızın, orada alınacak kararlara nasıl etkili olunacaktı?Ve amma, “BOP” denilen o proje, ilerletilemedi; kenara konuldu..Suriye”de olup bitenler ise, ortaya öyle bir tablo çıkardı ki, nice çevreler şimdi, o “BOP” yoksa, baş harfleriyle yine kısaca “BOP” denilen “Büyük Osmanlı Projesi” miydi? Başkan Erdoğan yoksa bu ihtimali mi şekillendiriyordu, kendi zihin dünyasında?” diyorlar.Ama, Osmanlı”nın tarih sahnesinden çekilmesinden sonra bu coğrafyada, 100 yılı aşkın zamandır, hep kan, gözyaşı, katliam ve vahşilikler ve de harabelerden başka bir şey görülmedi-yaşanmadı..Halbuki, Selçuklular ve sonra da Osmanlılar zamanında, , “Moğol İstilâsı” hariç, 700 yıla yakın bir süre bu bölgede, genel olarak bir huzur ve barış dönemi yaşanmıştı.Başkan Erdoğan”ın zihninden neler geçer bilemem, ama, Siyonistler hariç, bu coğrafyanın etnik kökenleri ne olursa olsun, halkların tamamı, Osmanlı yüzyıllarını hayırla ve hayranlıkla anıyor.. Ben bu coğrafyada yıllarca gezdiğim halde, hemen hiç bir ülkede Osmanlı asırlarını hayırla anmayan kimseye rastlamadım, desem, abartı olmaz.. Başkan Erdoğan, bu coğrafyayı iyi okuyor ve açılımı “Büyük Osmanlı Projesi” olan yeni bir (BOP) sahnelemek istiyor.–Evet, bu okuyucumuzun değerlendirmesi böyle..Bu vesileyle 110 yıl öncelerde bir şair, (Mithat Cemal), Osmanlı”nın artık son demlerinin geldiğini söyleyenlere karşı, “Ölmez bu vatan, farz-ı muhâl, ölse de hatta.. Çekmez kürenin sırtı, bu tâbût-u cesîmi..” (bu büyük tabutu..) diyordu.. Evet, o şair, şairane bir sezişle, “Bu vatan ölmez ama, farz-ı muhal ölecek olsa, kürenin sırtı, bu büyük tabutu nasıl taşıyacak?.” diyordu.. Şirin tahmin, tasavvur ve tahayyülü doğru çıkmıştı.. Çünkü, Osmanlı”nın büyük tabutu sadece bu coğrafya tarafından değil, bütün dünya tarafından da kaldırılamıyor..Okuyucumuzun öngördüğü ya da temenni ettiği üzere, bu coğrafya için, yeni bir Osmanlı barış dönemi”nin oluşmasının doğum sancıları mı var?Ki, bu coğrafyada olsa bile, bazı güç odakları, “Yeni Osmanlılık” siyasetinden rahatsızlıklarını alenen yazıyorlar.. Hatta, Halifeliğin ihya edilmek istendiği bile, bir tehlike olarak dile getiriliyor. Ve isteniyor ki, Müslüman dünyasındaki perişanlık sürsün.. Hatırlayalım ki, Osmanlı, Balkan Savaşı ile meşgul iken, 1912″lerde İtalya da, Osmanlı”nın Kuzey Afrika sahillerindeki (bugün Libya diye anılan ülkedeki) Trablusgarb sahillerine çıkarma yaptığı zaman, Sunûsîlik Hareketi”nin lideri Şeyh Büyük Sunûsî ve Ömer Muhtar gibi yardımcılarının liderliğindeki 60 bin kadar mürit, develerine binip sadece kılıç, kalkan, ok vs. ile saldırıya geçtiler ve bu kuvvetlerin yarıdan fazlası, son derece modern silahlara ve diğer makineli tüfeklere sahip İtalyanlar tarafından “şehit” edildiler, ama, İtalyan güçleri de sahillerde çivilendiler. Daha sonra, sonraları Müslüman olan Muhammed Esed (ilk ismi, Lepold Weiss) , Şeyh Sunûsî””ye , “O kadar modern bir orduya karşı o kadar yetersiz silâhlarla karşı koymaya çalışırken, ağır kayıplar vereceğinizi düşünmemiş miydiniz?” diye sorar.. O da, “İstanbul”da Halife, cihad ilân edince, bizim burada kuvvetlerimizin hesabını yapmamız alçaklık olurdu..” der..Evet, Müslümanların birlikte hareket etmesi işte böyle bir şer”î güç odağı olan Hilâfet kurumu bunun için vazgeçilemez bir kurum idi. Yine hatırlayalım ki, Osmanlı ülkeleri, emperyalist-şeytanî güçlerce parçalandığı zaman, Batı dünyasının hegemonyasını tehdit eden bir güç odağı bertaraf edilmiş oluyordu. Batı emperyalizmi, artık, Müslüman dünyalarına, dolaylı olarak egemen olacaktı..Şimdi, İslam Milleti”nin uyanık evlatları 100 yıl öncelerdeki o büyük saldırının sonuçlarını gidermek ve dünya çapındaki birliklerini sağlamak için, neler yapmaları gereğini daha bir derinden düşünüyorlar. Mesele, “Büyük Osmanlı Projesi” lafına tarihte asırlarca yaşanmışlığa işaret etmesi açısından söylenmiş kabul etmek ve amma, “Dünya Müslümanlarının Birliği”ni gerçekleştirmenin hele de mevcut şartlarda son derece acil bir gereklilik olduğu ortadadır. Ve inşaallah bu uyanış o sonucu da getirecektir.*N. Uçkan isimli okuyucu, “Suriye”deki kazanımların zarar görmemesine azamî dikkat sarf edilmeli.. Hâlâ seküler / laik sistemlerde ve bu sistemlere itiraz etmeden yaşayanların da, İslami kimlikle hizmet edecekleri iddiasını bir daha düşünmeleri gerekir..” diyor..· *Ahmet isimli okuyucu da, “Suriye”deki gelişmelere karşı çok uyanık olunması gerektiğini, emperyalist ülkelerin bir tarafta Nusayrî azınlığını, diğer taraftan PKK/PYD”yi kullanmak isteyeceklerini” belirterek, “Türkiye hele de bu saatten sonra Suriye”de kalıcı bir huzuru tesis etmek için ciddi gayret sarf etmeli. Suriye”nin geçmişte yaşadıklarını bilmeyenler meseleye çok safça yaklaşabilirler.” diyor..*Furkan Kılıç isimli okuyucu da aynı konuya değinerek, “Suriye rejimine destek olmak, İran”a da , Lübnan Hizbullahı”na da yakışmıyordu.. Stratejik hesaplar yaşanan realiteyi örttü.. Ezilen, işkence gören, öldürülen yüzbinlerce kadın, erkek, çocuk önemsenmedi, muhalefet edenler de hemen terörist damgasını yiyorlardı..” diyor..*Urfa”dan Nezir Kaya isimli okuyucu da, “15 Aralık günkü Hasbihal”de, “Nizar Kabbani”den aktardığınız “Horoz” isimli şiiri, sahiden de çok güzelmiş; Müslüman halkların tepesine oturtulan diktatörler, emperyalistlerin emrine göre kendi halklarına horozluk yapıyorlar..” diyor..Benzer bir görüşü, Hollanda”dan İbrahim Turgut isimli okuyucu da dile getirmiş..

Source: Selahaddin E. Çakirgi̇l


“İslam Hukuku yasamanın ana kaynağıdır”

Suriye”de kanlı Baas rejiminin yıkılması tüm Suriyelileri sevindirmişti ancak başta İran olmak üzere üzülen çevreler de vardı.Üzülen çevrelerden birinin de ülkemizdeki seküler kesim olduğunu görüyoruz.Güya kanlı rejimin yıkılmasına sevinmişler ama yeni yönetimin dindar kimliği üzerinden yaptıkları sorgulamalar ve sergiledikleri endişeler üzüldüklerini gösteriyor.Yeni yönetimin toplumun tüm kesimlerini kucaklayıcı mesajlarına rağmen onlara inandırıcı gelmiyor.Baas rejiminin 1963″ten bu yana Suriye toplumunun ezici çoğunluğuna uyguladığı baskı, tahrip ve katliamları bir kez olsun kınamamış, Beşşar”ın 2011″den bu yana kendi halkına bombalar yağdırması şehirleri harabeye çevirmesine, 12 milyon insanın yurdundan edilmesine ses çıkarmamış, bir milyon Suriyelinin katline itiraz dahi etmemiş olan bu kesim şimdi Suriye”deki Hristiyanların, Nusayrilerin Dürzilerin geleceğinden endişe eder hale gelmiş!Öldürülen bir milyon, yurdundan edilmiş 12 milyon Suriyeli insan değilmiş hepi topu nüfusun yüzde 15″ine tekabül eden azınlıklar insanmış gibi hareket ediyorlar.Onları bu tutarsızlığa sevk eden sinelerinde gizli tuttukları İslam karşıtlığından başkası değil maalesef.Yeni yönetimin İslami renginden korktuklarını her halleriyle belli ediyorlar.Yeni yönetimin İslami ilkeleri esas alan bir sistem kurmalarından duydukları endişeyi laikliği tavsiye ederek dışa vuruyorlar.Farklı dinler ve inanışların 14 asır boyunca İslam”ın hoşgörü şemsiyesi altında yaşayageldiklerini görmek işlerine gelmiyor.Birkaç sağduyu sahibi dışında seküler kesim maalesef hem İslam dünyasını tanımıyor hem Ortadoğu hakkında yeterli bilgiyi sahip değil hem de Suriye cahili olarak konuşuyor ve yazıyor.Baasla ideolojik akrabalığı bulunan siyasiler de açıkça endişe ettiklerini söylüyorlar.Lafı uzatmadan belirteyim mi Suriye”de kurulacak yeni sistemin İslam ilkelerine aykırı bir sistem olmayacağını düşünüyorum.Yeni yazılacak anayasanın da İslam ilkelerine aykırı olmayacağını öngörüyorum.Çünkü İslam dünyasında Türkiye hariç anayasasında İslam”a bağlılığını zikretmeyen ülke yok gibidir.Arap ülkelerinin anayasaları incelendiğinde de tamamının İslam”ı esas aldığı görülür.Hatta yıkılan Baas rejiminin anayasası bile İslam dinini esas alan anayasadır.Osmanlı Suriye”den çekildiğinde Kral Faysal yönetiminde bir hükümet kurulmuş ve Haşim el Atasi tarafından yazılan ve 13 Temmuz 1918 tarihinde yayınlanan 147 maddelik ilk anayasa da İslam”ı esas almıştı.1930″da işgal altındayken yapılan anayasada da, 1946 da Fransa”dan bağımsızlığını ilan ettikten sonra 1950 yılında yapılan anayasada da hatta 1973 yılında Hafız Esed”in sosyalizmi ilave ettiği ve Baas partisinin otoritesini pekiştirdiği anayasa da devlet reisinin dini İslam olarak yazılıydı.2011 Arap Baharı sürecinde protestoları bastırmak için Beşşar Esed de bir anayasa yapıp referanduma götürdü. 2012 de Beşşar”ın yaptığı anayasanın üçüncü maddesi şöyleydi:”Madde 3-Cumhurreisinin dini İslam”dır.İslam Hukuku yasamanın ana kaynağıdır.Devlet bütün dinlere saygı duyar.Kamu düzenini ihlal etmemek kaydıyla tüm dini törenleri yapma hürriyetini tekeffül eder.Dini grupların ahvali şahsiyyesi koruma altındadır ve mer”idir.”Muhalefet görüşü alınmadığı için bu referandumu boykot etmişti.Şimdi düşünün Esed gibi Hz. Ali”nin uluhiyetini esas alan Nusayri inancına sahip biri bile anayasasında devletin dini İslam ibaresini yazdırıyor ve İslam hukukunu yasama kaynağı olarak alıyorsa, dindar kimliğiyle temayüz etmiş olan yeni yönetim ondan geri kalır mı?Kimsenin kuşkusu olmasın yeni yönetimin anayasası da İslam”a dayalı olacaktır.Ancak önemli olan anayasayı yazmak değil uygulamaktır!Yeni yönetim uygulamalarıyla İslam dünyasına ve insanlığa örneklik teşkil ederse baş tacıdır.Aksini düşünmek bile istemiyorum.İnşallah başarırlar!

Source: Resul Tosun


İsrail Gazze”de soykırımını sürdürüyor! Tankın önüne geçirip katlettiler

İşgalci İsrail güçlerinin Gazze Şeridi”nin çeşitli bölgelerine kara, hava ve denizden yürüttüğü saldırılar, ardında ölü ve yaralıların yanı sıra büyük yıkımlar bırakarak 450. gününde sürüyor.EURO-MED: GAZZE”NİN KUZEYİNDE KORKUNÇ İNSAN HAKLARI İHLALLERİ YAŞANIYOREuro-Med yaptığı yazılı açıklamada, İsrail ordusunun Gazze Şeridi”nin kuzeyindeki Kemal Advan Hastanesini 27 Aralık”ta tahliye etmesi ve yakması esnasındaki saldırıların Filistinli sivillere yönelik ciddi insan hakları ihlalleri barındırdığını belirtti.Açıklamada, “İsrail”in suçları arasında kasten öldürme ve infazların yanı sıra sağlık personeli ve yerinden edilmiş kadınlara yönelik cinsel ve fiziksel saldırılar yer alıyor.” ifadelerine yer verildi.Ayrıca, İsrail ordusunun Kemal Advan Hastanesine yönelik saldırısı sırasında robotlar aracılığıyla bombalı saldırılar düzenlediği, bölgedeki evlere de zarar vererek sivilleri katlettiği ifade edildi.İsrail ordusunun, “yaralı ve beyaz bayrak taşıyan siviller dahil” katliamlar yaptığı vurgulanan açıklamada, alıkonulan Filistinli kadınların cinsel tacize varan muameleye maruz kaldığı aktarıldı.Açıklamada, İsrail ordusunun tahliye emrine karşı direnen Kemal Advan Hastanesi Müdürü Hüsam Ebu Safiyye dahil birçok sağlık çalışanının da alıkonularak bilinmeyen bir yere götürüldüğü bilgisine yer verildi.- FİLİSTİNLİ GÖRGÜ TANIKLARI YAŞANAN DEHŞETİ ANLATTIPsikolojik sorunları olan bir çocuğun İsrail tankları üzerine koştuğunu anlatan Filistinli görgü tanıkları, İsrail askerlerinin ateş açarak çocuğu katlettiğini ifade etti.Adı açıklanmayan Filistinli görgü tanığı, “İsrail askerleri aralarında yaralıların olduğu bir gruptan toplanmalarını emretti. Yaralı 5 kişiden tankın önüne geçmelerini istedi. Aniden onları ateş ederek öldürdüler.” şeklinde konuştu.Olaydaki diğer Filistinlilerin başka bir bölgeye götürüldüğü, kıyafetlerini çıkarmaya zorlanan 300 kişinin açık havada soğuğa terk edildiği kaydedildi.04:29 Cenevre merkezli sivil toplum kuruluşu Avrupa-Akdeniz İnsani Hakları İzleme Örgütü (Euro-Med), İsrail”in soykırım yaptığı Gazze Şeridi”nin kuzeyinde korkunç insan hakları ihlalleri yaşandığını bildirdi03:08 İsrail ordusu, Batı Şeria”daki beldelere saldırırken bir Filistinliyi yaraladı01:41 İsrail askerleri, Gazzelilerin evlerini ateşe verdikleri görüntüleri ırkçı şarkı eşliğinde paylaştı01:11 İsrail”in Gazze Şeridi”ne saldırılarında 5 Filistinli yaşamını yitirdi00:59 ABD”deki en büyük Müslüman çatı kuruluşlarından Müslüman Amerikan Cemiyeti (MAS) ile Kuzey Amerika İslam Camiası (ICNA) tarafından Chicago”da düzenlenen yıllık kongrede, gündemin ana konuları arasında Gazze ve Suriye”deki gelişmeler ön plana çıktı.

Source: Www.star.com.tr


ABD”nin PKK/YPG”si Rus füzesiyle saldırdı! Fırat”ın doğusunda köşeye sıkıştılar

Suriye”de 61 yıllık Baas rejiminin devrilmesiyle, Beşar Esed Rusya”ya kaçtı. Baas rejiminin yıllardır bölgedeki terör örgütlerine verdiği destek bilinirken, terör örgütü PKK/YPG/ PYG”nin işgal ettiği Münbiç ve Tişrin Barajı çevresi 13 Aralık”ta Suriye Milli Ordusu”na (SMO) geçti. BOMBALI ARAÇLA SALDIRIABD”nin DEAŞ bahanesiyle destek verdiği terör örgütü PKK/ YPG”den kurtarılan Münbiç ilçe merkezinde bomba yüklü araç infilak ettirildi. İlçe merkezindeki Büyük Cami bölgesinde düzenlenen saldırıda, 2 kişi hayatını kaybetti. Ayrıca, terör örgütü unsurları, 20 Aralık”tan bu yana ilçenin güneydoğusundaki Tişrin Barajı çevresinde SMO güçlerine saldırılarını artırdı. Rusya yapımı Grad füzeleri gibi ağır silahlar da kullanan teröristler, Münbiç”in altındaki tünellerden çıkarak ani saldırılar düzenlemeye çalışıyor.6 BİN PATLAYICI İSTİFLEMİŞLERTeröristlerin baraj girişindeki tüneller ile barınma alanlarında SMO güçleri detaylı arama tarama faaliyeti gerçekleştirdi. Bölgede birçok tünel ağı deşifre edildi. Arama faaliyetlerinde Tişrin Barajı”na 4 kilometre uzaklıktaki Ebu Galgal Köyü kırsalında, PKK/YPG”li teröristlerce bir dağın tepesine açılan tünelin altında gizlenmiş bir depo ortaya çıkarıldı. PKK/YPG”nin en büyük depolarından biri olduğu değerlendirilen depodan sandıklar dolusu 6 bin patlayıcı çıktı. Patlayıcılar arasında, mayın, TNT kalıpları, uzaktan kumandalı el yapımı patlayıcılar bulunuyor.

Source: Www.star.com.tr


Yeni Suriye ordusu, PKK/YPG”nin işgal ettiği 2 mahalleye takviye birlikler gönderdi

Suriye”de kanlı Beşar Esad rejimi 8 Aralık”ta başkent Şam”ın rejim karşıtı gruplar tarafından kontrol edilmesiyle devrilmiş, Esad ise ülkesini terk ederek Moskova”ya kaçmıştı. 27 Kasım”da başlayan yürüyüşle eş zamanlı olarak hem rejim güçleri hem de ülkede bulunan yabancı güçlerin işgali altında bulunan yerler kurtarılmış, Suriye”nin yönetimi Suriyelilere bırakılmıştı. Ancak yabancı güçlerin desteğiyle işgalci olan bir grup daha var: Terör örgütü SDG/PKK/YPG. ÖZGÜRLÜK ŞAFAĞI OPERASYONU Suriye Milli Ordusu, Halep kırsalında 1 Aralık”ta terör örgütü PKK/YPG”ye karşı başlattığı Özgürlük Şafağı Operasyonu”yla Tel Rıfat ilçe merkezini, daha sonra Münbiç”i ve sonrasında ise Deyrizor”u teröristlerden temizlemişti. OPERASYON ERTELENMİŞTİ 30 Kasım”da kontrol altına alınan Halep”in iki mahallesinde; Şeyh Maksud ve Eşrefiye mahallelerinde ise terörist varlığı devam ediyor. Suriye Milli Ordusu, sivil hassasiyeti nedeniyle bu mahallelerde operasyon yapmayı ertelemiş ve teröristlere mahallelerden çıkmaları için çok defa uyarıda bulunmuştu. ONLARCA SİVİL HAYATINI KAYBETTİ Bu çağrılara kulak asmayan örgüt mensupları ise mahallelerde gizlenerek ve stratejik noktalara konuşlanarak sivilleri ve rejim karşıtı silahlı grupları hedef almaya devam etti. Keskin nişancı teröristlerin saldırılarında onlarca sivil hayatını kaybetti. SURİYE ORDUSU BÖLGEYİ KUŞATTI Üstelik bu iki mahallede süren örgüt tacizleri nedeniyle Halep içi ulaşım mesafeleri de ciddi şekilde uzuyor. Halep halkı, bu tehlikeden kaçınmak için uzun yollar kullanmak zorunda kalıyor. Son noktada yeni Suriye ordusu bu iki mahalleye takviye birlikler gönderdi ve mahalleleri kuşattı. TERÖRİSTLERİN ÖNÜNDE İKİ SEÇENEK VAR Türkiye”nin defalarca uyardığı terör örgütü PKK/YPG”nin önünde iki seçenek var: Ya çıkacaklar ya da yok edilecekler.

Source: Erdem Aksoy


Teröristbaşı Şahin tutuştu: Sınırları Şam”a teslim etmeye hazırız

Suriye”de yönetimin değişmesiyle birlikte terör örgütü PKK/ YPG köşeye sıkıştı. Her fırsatta ABD”nin kapsını çalan terör örgütü PKK/YPG”nin elebaşı Ferhat Abdi Şahin, bu kez Rusya”dan yardım dilenmeye başladı. Şahin, “Rusya”dan Türkiye ile aramızda arabuluculuk yaparak bizi uzlaştırmasını istiyoruz. Türkiye ile temaslar, ABD liderliğindeki Uluslararası Koalisyon”da bulunan ortaklarımız aracılığıyla yürütüldüğü için dolaylıdır. Biz Türkiye”nin endişelerini gidermek için doğrudan müzakereler yapılmasını istiyoruz. Ancak şu ana kadar Türkiye”den cevap gelmedi.” dedi.Şahin, ayrıca sınır güvenliği sorumluluğunu Şam”daki yeni yetkililere devretmeye prensipte hazır olduğunu ifade etti.

Source: Www.star.com.tr


Esad yakınlarına sahte pasaport: Beyrut Büyükelçiliği işlemleri askıya aldı

Suriye”nin Beyrut Büyükelçiliği, Dışişleri Bakanlığının talimatı üzerine büyükelçilikteki konsolosluk çalışmalarının bir sonraki duyuruya kadar askıya alındığını duydu. Konsolosluk işlemlerinin durdurulmasının sebebine ilişkin bilgi verilmedi. Ancak Lübnanlı güvenlik kaynakları, Suriye Büyükelçiliğinin Esad”ın akrabalarına sahte pasaport verilmesi sebebiyle konsolosluk işlemlerini askıya aldığını söyledi. Rüşvetle pasaportta sahtecilik Lübnan basınına yansıyan haberlerde, Esad”ın amcası Rıfat Esad”ın oğlu Dureyd Esad”ın eşi Huzeym ve kızı Şems”in, pasaportlarının süresi dolduğu için Lübnan”a gizlice girdiği ve hızlıca Mısır”a geçmek için yüksek meblağlar ödeyerek elçilikte pasaportların geçerlilik sürelerinin bulunduğu kısımda sahtecilik yaptırdıkları öne sürüldü. Suriye Dışişleri Bakanlığının, Beyrut Büyükelçiliği hakkında Esad ailesinden başka kişilere de pasaport verilip verilmediğini belirlemek için soruşturma başlattığı bildirildi. Esad”ın kuzeninin eşi Huzeym ve kızı Şems”in belgede sahtecilik suçundan gözaltında tutulduğu iddia edildi. 70 kişi Suriye”ye iade edildi Lübnanlı yetkililer, ülkeye yasa dışı yollardan girenlerin Suriye”ye geri gönderileceğini duyurmuş ve dün Lübnan”a yasa dışı yollardan girdiği tespit edilen Esad rejimi güçlerinden aralarında subayların da bulunduğu yaklaşık 70 kişi Suriye”ye iade edilmişti. Huzeym ve Şems Esad, 27 Aralık”ta Beyrut”taki Refik Hariri Uluslararası Havalimanı”nda gözaltına alınmıştı.

Source: Dünya Gazetesi


Esed yakınlarına sahte pasaport dağıttı! Lübnan konsolosluk işlemlerini askıya aldı

Suriye”nin Beyrut Büyükelçiliğinden konuya ilişkin açıklama yapıldı.Açıklamada, “Suriye Arap Cumhuriyeti”nin Beyrut Büyükelçiliği, Dışişleri Bakanlığının talimatı üzerine büyükelçilikteki konsolosluk çalışmalarının bir sonraki duyuruya kadar askıya alındığını duyurur.” ifadesi kullanıldı.Konsolosluk işlemlerinin durdurulmasının sebebine ilişkin bilgi verilmedi.Öte yandan, kimliklerinin açıklanmaması şartıyla Associated Press”e konuşan Lübnanlı güvenlik kaynakları, Suriye Büyükelçiliğinin, devrik lider Beşşar Esed”in bir kuzeninin eşi ve kızına sahte pasaport verilmesi sebebiyle konsolosluk işlemlerini askıya aldığını söyledi.Lübnan basınına yansıyan haberlerde, Esed”in amcası Rıfat Esed”in oğlu Dureyd Esed”in eşi Huzeym ve kızı Şems”in, pasaportlarının süresi dolduğu için Lübnan”a gizlice girdiği ve hızlıca Mısır”a geçmek için yüksek meblağlar ödeyerek elçilikte pasaportların geçerlilik sürelerinin bulunduğu kısımda sahtecilik yaptırdıkları öne sürüldü.Suriye Dışişleri Bakanlığının, Beyrut Büyükelçiliği hakkında Esed ailesinden başka kişilere de pasaport verilip verilmediğini belirlemek için soruşturma başlattığı bildirildi.Esed”in kuzeninin eşi Huzeym ve kızı Şems”in belgede sahtecilik suçundan gözaltında tutulduğu iddia edildi.Lübnanlı yetkililer, ülkeye yasa dışı yollardan girenlerin Suriye”ye geri gönderileceğini duyurmuş ve dün Lübnan”a yasa dışı yollardan girdiği tespit edilen Esed rejimi güçlerinden aralarında subayların da bulunduğu yaklaşık 70 kişi Suriye”ye iade edilmişti.Huzeym ve Şems Esed, 27 Aralık”ta Beyrut”taki Refik Hariri Uluslararası Havalimanı”nda gözaltına alınmıştı.Suriye”nin devrik lideri Beşşar Esed”in amcası ve 1982″deki Hama Katliamı”nı yapan birliklerin komutanı Rıfat Esed”in 24 Aralık”ta beraberindeki 2 kişiyle özel bir jetle Beyrut”tan Dubai”ye gittiği açıklanmıştı.Beşşar Esed”in amcası Rıfat Esed (86), Hafız Esed”in yardımcılığı görevinde bulunmuştu.Rıfat Esed hakkında başta 1982″deki Hama Katliamı olmak üzere işlediği savaş suçları ve insanlığa karşı suçlar sebebiyle uluslararası mahkemelerce suçlamalar bulunuyor.Fransa”da 2021″de yolsuzluk ve Suriye devlet fonlarının yasa dışı kullanımından suçlu bulunan Rıfat Esed, 4 yıl hapis cezasına çarptırılmıştı.Suriye basınında çıkan haberlerde 2021″de Beşşar Esed”in af kararının ardından amcasının Şam”a döndüğü ifade edilmişti.- HAMA KATLİAMIDönemin Suriye lideri Hafız Esed”in kardeşi Rıfat Esed komutanlığındaki özel kuvvetler, 2 Şubat 1982″de ülkenin orta kesimindeki Hama ilindeki Müslüman Kardeşler Teşkilatı”nın rejime karşı başlattığı ayaklanmayı bastırmak için şehri kuşatarak önce havadan bombardıman yapmış, daha sonra topçu atışları ve toplu idamlarla 27 günde on binlerce kişiyi katletmişti.Suriye İnsan Hakları Ağı”nın (SNHR) raporuna göre, Hama il merkezinde 2-28 Şubat 1982 tarihlerinde yapılan katliamda en az 30 bin sivil can verirken alıkonan en az 17 bin sivilden haber alınamadı.Humus”taki Tedmur (Palmira) Hapishanesi”ne götürüldükleri düşünülen ve daha sonra haber alınmayan kişilerin aileleri, yakınlarının katledildiğini düşünüyor.SNHR”nin raporuna göre, rejim güçlerinin havadan ve karadan düzenlediği saldırılar ve bombalamalarda El-Asida, Es Sehhane, El-Kilayniyye, Ez Zenbak, El-Hayriyya ve El Başuriyye gibi semtler yoğun şekilde hedef alınırken kent merkezinin yaklaşık üçte biri yerle bir oldu.Katliamda 88 cami, 3 kilise ve çok sayıda tarihi eser de tahrip edildi.

Source: Www.star.com.tr


AB, Kazakistan”da düşen Azerbaycan uçağı için uluslararası soruşturma çağrısı yaptı

Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas, sosyal medya hesabından Azerbaycan uçağının Kazakistan”da düşmesiyle ilgili açıklama yaptı. Kallas, kazanın Rus saldırısı nedeniyle meydana gelmiş olabileceği yönündeki haberleri hatırlatarak, “Hızlı, bağımsız bir uluslararası soruşturma çağrısında bulunuyorum” ifadesini kullandı.

Source: Www.star.com.tr


Şii din alimi Tufeyli”den destek çağrısı: Türkiye bu olmazsa savaşır

Tufeyli”nin X hesabından paylaşılan videoda, Şii alim Suriye”deki Alevilere bölünmeme çağrısı yaptı.Lübnanlı Tufeyli, “Suriye”deki tüm azınlıklara ve düşmanların hizmetkarlarına söylüyorum. Suriye”de bölünme ve parçalanma olmayacak. Halkı birdir, devleti bir. ” dedi.”TÜRKİYE BU OLMAZSA SAVAŞIR”Tufeyli, “Türkiye”nin desteklediği güçlü, motive bir halk. Geleceğini, güvenliğini, gücünü Suriye”nin geleceğinde, güvenliğinde, gücünde görüyor. Bunu korumak için kararlı ve bu olmazsa savaşır.” ifadelerini kullandı.Esed rejimi yetkililerine işaret eden Tufeyli, “Suriye”nin sahil kesimindeki kardeşlerim dikkat ediniz. Onlarca yıl Suriye”yi yağmalayan ve halkını katledenlerden bazıları bugün hesap vermekten korkuyor.” diye konuştu.Tufeyli, Esed rejiminin Suriye halkını iç savaşın eşiğinde bıraktığına dikkati çekerek, “Eğer bu gerçekleşirse, Allah korusun sahil bölgesi kaosa sürüklenirse, insanların özellikle intikam duyguları taşıyanların ne yapacağını bilemeyiz. Acı çeken ve öfkeli olan çok insan var.” şeklinde konuştu.Lübnanlı Şii alim sözlerine, “Sizin hayrınızı isteyen biri olarak söylüyorum; kaçak Beşşar ve babasının zebanilerini ve hırsızlarını kovun.” diyerek son verdi.

Source: Www.star.com.tr


Yeni Suriye ordusu bölgeyi kuşattı! PKK/YPG”li teröristler çembere alındı

PKK/YPG, dün gece Eşrefiye”deki bir yola pusu kurarak silahlı saldırı düzenledi. Terör örgütünün silahlı saldırısı sonucunda 2 kişi hayatını kaybetti.Yeni Suriye ordusu, Halep”in Şeyh Maksud ve Eşrefiye mahallesindeki terör varlığına son vermek için çalışma başlattı.Terör saldırısı sonrası bu iki mahalleye takviye birlikler gönderen yeni Suriye ordusu mahalleleri kuşatma altına aldı.Suriye”de geçici hükümete bağlı güçler, 30 Kasım”da Halep”in merkezinin büyük bölümünü Beşşar Esed rejimi güçlerinden almış, aynı gün İdlib genelinde de hakimiyet sağlamıştı.Suriye Milli Ordusunun (SMO) Halep kırsalında 1 Aralık”ta terör örgütü PKK/YPG”ye karşı başlattığı Özgürlük Şafağı Operasyonu”nda da Tel Rıfat ilçe merkezi terörden kurtarılmıştı.Münbiç ilçe merkezinde 27 Aralık”ta bomba yüklü araç infilak ettirilmişti. SMO kaynakları, saldırıyı terör örgütü PKK/YPG unsurlarının düzenlediğini bildirmişti.SMO güçleri, ilçenin güneydoğusunda yer alan Tişrin Barajı çevresinde PKK/YPG”li teröristlerle çatışmaya devam ediyor.

Source: Www.star.com.tr


Suriye”deki yaklaşık 14 yıllık yıkım, 5 devletin kontrolündeki BM sisteminin çöktüğünü de gösterdi

AA muhabiri, Suriye iç savaşı sırasında BM”nin attığı adımları, aldığı eleştirileri ve BMGK”deki karar tasarılarını derledi.Suriye”de 15 Mart 2011″de baskı ve yolsuzluklara karşı reform talebiyle başlatılan barışçıl gösteriler, Suriye rejimi güvenlik güçlerinin ve ordu birliklerinin şiddete başvurarak protestoları bastırmaya çalışmasıyla 2012″den itibaren “silahlı çatışmalara” dönüştü.BM, iç savaşın ilk yıllarında etkin bir diplomatik girişimde bulunmamasıyla ve savaşın önlenebilir olduğu dönemde kararlı bir uluslararası müdahale gerçekleştirememesiyle eleştirildi.BMGK üyeleri arasındaki fikir ayrılıkları nedeniyle hızlı ve etkili bir çözüm mekanizmasının devreye sokulamadığı görüldü.BMGK”de Rusya ve Çin”in Suriye rejimine yönelik yaptırımları veya askeri müdahaleyi içeren tasarıları sürekli veto etmesi, BM”nin krizi yönetme kabiliyetini ciddi şekilde sınırladı. Veto mekanizmasının insani krizlerde etkisiz kalması BM”nin meşruiyetini ve yapısını sorgulatır hale getirdi.- BM SURİYE ÖZEL TEMSİLCİLERİ VE SİYASİ ÇÖZÜM GİRİŞİMLERİBM, Suriye krizinde siyasi çözüm yolları aramak üzere birçok özel temsilci atayıp, görüşmeler yürütmesinin yanı sıra krizin çözümüne ilişkin çeşitli arabuluculuk süreçlerine ve diplomatik çabalara müdahil oldu.BM ve Arap Birliği”nin ortak özel temsilcisi olarak 2012″de bu görevi yürüten Kofi Annan, Suriye”de barışçıl bir çözüm bulmak amacıyla 6 maddelik bir barış planı önerdi. Bu plan, ateşkes, insani erişim ve siyasi diyalog çağrısını içeriyordu. Annan, Mart 2012″de Suriye”ye giderek görüşmeler gerçekleştirdi ancak plan hayata geçirilemedi.Özel temsilcilik görevini 2012-2014 döneminde üstlenen Lakhdar Brahimi, krizin diyalog yoluyla çözümü için çalıştı. Cenevre”de 2012 ve 2014″te yapılan görüşmelerde Suriye hükümeti ve muhalefet grupları arasında bir dizi barış görüşmesi düzenlendi. Bu görüşmeler, siyasi bir geçiş planı oluşturmayı ve Suriye”nin geleceği için bir yol haritası belirlemeyi amaçlıyordu. Bu kapsamda “Cenevre Bildirisi” temelinde bir geçiş hükümeti kurulması öngörüldü ancak taraflar arasında anlaşmaya varılamadı.Staffan de Mistura, 2014-2019 döneminde BM Suriye Özel Temsilciliğini yürüttü. De Mistura, “Cenevre III” adı verilen görüşmelerin yanı sıra bireysel taraflarla temaslarda bulundu ve 2016″da çatışmaların durdurulması için girişimlerde bulundu. Ayrıca, “İstişareler” adını verdiği toplantılarda geniş bir yelpazede Suriyeli gruplarla diyalog sürdüren De Mistura, 2018″de Suriye Anayasa Komitesinin kurulmasına yönelik çalışmalara öncülük etti.Öte yandan, BM”nin arabuluculuğunda gerçekleştirilen Cenevre görüşmeleri, Suriye”deki çatışmanın tarafları arasında kalıcı bir çözüm sağlayamadı. BM”nin süreç üzerindeki otoritesi zayıf kaldı ve rejim ile muhalefet arasında anlamlı bir diyalog kurulamadı.Ayrıca BM, Rusya, Türkiye ve İran”ın öncülüğünde başlatılan Astana süreci ve Soçi”deki Suriye Ulusal Diyalog Kongresi”ne de katılarak siyasi süreci destekledi.Temsilcilik görevini 2019″dan bu yana sürdüren Geir Pedersen, Suriye Anayasa Komitesinin oluşturulmasını ve toplanmasını sağladı. Bu komitenin amacı, Suriye”de yeni bir anayasa çalışması yapılmasını sağlamak olarak belirlendi. Pedersen, taraflar arasında güvenin artırılması ve müzakerelerin ilerlemesi için çabalarını sürdürüyor.- BMGK”NİN ETKİSİZLİĞİ VE İSTİKRARSIZLIĞIBMGK”de ilk kez 27 Nisan 2011″de, o dönemde BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun”un Siyasi İşlerden Sorumlu Yardımcısı Lynn Pascoe, Suriye”deki duruma ilişkin toplantıda bilgi verdi. Burada göstericilere karşı kolluk kuvvetlerinin şiddete başvurduğunu anlatan Pascoe, ilgili bölgelerdeki insani ihtiyaçların tespiti için BM”nin giriş talep ettiğini söyledi.BMGK tarafından 3 Ağustos 2011″de yayımlanan resmi açıklamada, Suriye”deki durumdan derin endişe duyulduğu belirtilerek, tüm şiddetin sona erdirilmesi ve Suriyeli makamların insan haklarına ve uluslararası hukuka riayet etmesi gerektiği vurgulandı.Suriye için 4 Ekim 2011″de Fransa, Almanya, Portekiz ve İngiltere tarafından sunulan karar tasarısı, Çin ve Rusya tarafından veto edildi. Aynı şekilde Çin ve Rusya, 4 Şubat 2012″de de bir tasarıyı veto ederek engelledi.BMGK”de, 14 Nisan 2012″de, Suriye”ye bir gözlemci ekibinin gönderilmesine ilişkin karar ilk kez tüm üyeler tarafından kabul edildi. 21 Nisan 2012″de de BMGK, BM Gözetim Misyonu kurulmasını ve Kofi Annan”ın 6 maddelik planının uygulanması sürecinin yönetilmesine dair karar tasarısını onayladı.22 Şubat 2014″e dek BMGK”de Suriye”deki duruma ilişkin herhangi bir karar alınmazken, bilgilendirme toplantıları devam etti. Bu tarihte ise BMGK üyeleri tarafından Suriye”de sivillerin korunması ve insani yardım için erişimin sağlanması adına bir karar tasarısı kabul edildi.Suriye”deki insani duruma ve sivillere karşı işlenen suçlara ilişkin bir karar tasarısı, 22 Mayıs 2014″te yine Rusya ve Çin tarafından veto edilirken, 14 Temmuz 2014″te ise insani durum ve insani yardımlara ilişkin bir karar tasarısı kabul edildi.Suriye”de klor bombası (klor içeren varil bombası) kullanılması hakkında BMGK karar tasarısı 6 Mart 2015″te kabul edildi. 18 Aralık 2015″te ise BM arabuluculuğunda siyasi müzakerelerin Ocak 2016″da başlaması, ateşkes ilan edilmesi ve 2 yıllık süreçte Suriye”de siyasi bir dönüşüm gerçekleşmesine yönelik bir zaman çizelgesi kabul edildi.BMGK tarafından 26 Şubat 2016″da kabul edilen kararda, Suriye”de çatışmaların durması ve insani yardım konvoylarının bir an önce ihtiyaç içindeki halka ulaştırılmasının temin edilmesi yer aldı.- REJİMİN SALDIRILARI ŞİDDETLENİP SİVİL ÖLÜMLER ARTSA DA BMGK SOMUT KARAR ALAMADIHalep kentinde çatışmaların durmasını ve askeri uçakların kent üzerinde uçuşuna son verilmesini içeren BMGK karar tasarısı, 8 Ekim 2016″da Rusya ve Venezuela tarafından veto edildi. Aynı tarihteki bir karar tasarısı da yalnızca Çin, Mısır, Rusya ile Venezuela tarafından onaylandı ve diğer üyeler tarafından reddedildi.BM Gözetim Misyonu”nun süresinin uzatılmasına ilişkin karar, 17 Kasım 2016″da BMGK”de kabul edildi. Halep”teki tüm saldırıların 7 gün süresince sona erdirilmesine ilişkin karar tasarısı, 6 Aralık 2016″da Çin, Rusya ve Venezuela tarafından reddedildi.BMGK, 19 Aralık 2016″da, Halep”teki tahliyeleri uluslararası gözlemcilerin izlemesini ve sivillere derhal insani yardım sağlanmasına ilişkin kararı kabul etti.- KİMYASAL SİLAH KULLANIMINA İLİŞKİN KARAR TASARILARI VETO EDİLDİSuriye”de kimyasal silah kullandığı tespit edilen Esed rejimine yaptırım uygulanmasını isteyen BMGK karar tasarısı, Bolivya, Çin ve Rusya tarafından 28 Şubat 2017″de reddedildi.İdlib”in Han Şeyhun ilçesindeki kimyasal silah saldırısını kınayarak saldırının soruşturulmasını isteyen BMGK karar tasarısı, 12 Nisan 2017″de Rusya tarafından veto edilerek kabul edilmedi. Bolivya”nın da reddettiği karar tasarısı için Çin de çekimser oy kullandı.Suriye”de kimyasal silah kullanımını soruşturan BM misyonunun görev süresinin uzatılmasını talep eden karar tasarısı, 24 Ekim 2017″de Rusya tarafından veto edildi. Bolivya ret oyu, Çin ve Kazakistan çekimser oy kullandı.Suriye”de kimyasal silah kullanımını soruşturan BM misyonunun görev süresinin uzatılmasını öngören tasarı, 16 Kasım 2017″de Rusya tarafından ikinci kez veto edilerek reddedildi. Aynı tarihte benzer konuda bir karar tasarısı da ABD, Fransa ve İngiltere tarafından veto edildi. Tasarıyı yalnızca Rusya, Çin, Bolivya ve Kazakistan kabul etti.Japonya tarafından 17 Kasım 2017″de sunulan Suriye”de kimyasal silah kullanımını soruşturan BM misyonunun görev süresinin uzatılmasını öngören tasarı, yine Rusya ve Bolivya tarafından kabul edilmedi.Bir yıl boyunca bilgilendirme toplantılarının yapıldığı BMGK”de, 13 Aralık 2018″de BM İnsani İşlerden Sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı Mark Lowcock”un ülkedeki insani durum hakkında bilgi verdiği oturumda, insani yardımların ulaştırılması konusundaki kararın yenilenmesi kabul edildi. Çin ve Rusya bu karar kapsamında çekimser oy kullandı.- İDLİB”DE ATEŞKES DE REDDEDİLDİRusya ve Çin, 19 Eylül 2019″da, Suriye”nin İdlib kentinde ateşkes ve uluslararası insani hukuka saygı duyulmasını talep eden BMGK tasarısına olumsuz oy kullandı.20 Aralık 2019″da Rusya ve Çin, Suriye”ye sınır ötesi yardımlar yapılmasına 2014″ten itibaren olanak sağlayan BMGK kararının yenilenmesini veto etti.Rusya ve Çin, 7 Temmuz 2020″de de Suriye”de yaklaşık 3 milyon kişiye uluslararası yardımların gönderilmesine imkan tanıyan mekanizmanın yenilenmesini veto etti. 10 Temmuz 2020″da da Rusya ve Çin, Suriye”ye Türkiye üzerinden uluslararası yardımların gönderildiği mekanizmayı tekrar veto etti.Rusya, 8 Temmuz 2022″de, Suriye”de milyonlarca kişiye Türkiye”deki Cilvegözü Sınır Kapısı”ndan insani yardımların yapılmasına imkan tanıyan mekanizmanın görev süresinin uzatılmasını veto etti. Çin, bu oylamada çekimser kaldı.BMGK, 12 Temmuz 2022″de, Suriye”deki savaş mağduru sivillere Türkiye üzerinden ulaştırılan insani yardımların 6 ay daha devam etmesine karar verdi.Rusya, 11 Temmuz 2023″te, Türkiye üzerinden Suriye”ye insani yardım ulaştırılmasını sağlayan yardım misyonunun görev süresinin 9 ay süreyle uzatılmasını öngören karar tasarısını veto etti. Çin, oylamada çekimser kaldı. Rusya ve Çin”in sunduğu karar tasarısı da halkın ihtiyaçlarını karşılamayacağı gerekçesiyle Fransa, İngiltere ve ABD tarafından veto edildi.- BM MEKANİZMASININ SURİYE”DEKİ BAŞARISIZLIĞISuriye iç savaşı, BM”nin yapısal sorunları ve veto mekanizmasının insani krizlerde yarattığı tıkanıklıkları, kriz yönetimindeki eksikliklerini en net şekilde ortaya koyması açısından tarihe geçti.BM, Suriye rejiminin kimyasal silah kullanımının yeterince güçlü ele almamasıyla eleştirildi. Suriye rejimi, 21 Ağustos 2013″te başkent Şam”ın Doğu Guta bölgesinde kimyasal silaha başvurarak 1400″ün üzerinde sivili öldürdü.Rejimin 4 Nisan 2017″de İdlib”in Han Şeyhun ilçesine yaptığı kimyasal silah saldırısında 100″den fazla sivil öldü ve 500″den fazla sivil yaralandı. Doğu Guta bölgesinin Duma ilçesine 7 Nisan 2018″de yapılan kimyasal silah saldırısında da 78 sivil hayatını kaybetti.Ancak BMGK, daimi üyelerin vetosu nedeniyle kimyasal saldırılarına ilişkin somut sonuçlar elde edebileceği kararlar alamadı. Halep, Humus ve Doğu Guta gibi bölgelerdeki kuşatmalar sırasında BM”nin aktif bir rol oynamaması eleştirildi. BM, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR), Dünya Gıda Programı (WFP) ve Birleşmiş Milletler Uluslararası Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) gibi ajanslar aracılığıyla milyonlarca Suriyeliye yardım ulaştırmaya çalışsa da yetersiz kaldı.BM”nin insani yardım ulaştırma çabaları da Suriye rejiminin ve çatışan tarafların engellemeleri nedeniyle başarısızlıkla sonuçlandı. BMGK”de buna yönelik kararlar da özellikle Rusya tarafından veto edildi. Yardımların koordinasyonu yeterince hızlı ve etkili şekilde sağlanamadı. Özellikle kuşatma altındaki bölgelerde milyonlarca insanın açlık ve hastalıkla karşı karşıya kalması büyük bir insani kriz yarattı.Ayrıca BM, milyonlarca Suriyeli mültecinin durumunu yönetmekte yetersiz kaldı ve Türkiye, Ürdün ve Lübnan gibi komşu ülkelere yeterli destek sağlanmadı. Mültecilere yönelik uluslararası toplumu harekete geçirme konusundaki zayıflıklar, küresel bir dayanışma eksikliğini ortaya koydu.BM kurumlarının sahada yetersiz kalması ve bürokratik engeller nedeniyle yardımların büyük kısmı ihtiyaç sahiplerine ulaşamadı. Özellikle Suriyeli mültecilere yönelik kayıt, barınma ve eğitim hizmetlerinde ciddi eksiklikler yaşandı.BM, Suriye”deki savaş suçlarının ve insan hakları ihlallerinin belgelenmesine rağmen failleri adalet önüne çıkaracak uluslararası bir mekanizma geliştiremedi. Uluslararası Ceza Mahkemesine (UCM) sevk girişimleri, BMGK”de daimi üyelerin vetosu nedeniyle engellendi.- 5 DEVLETİN TAHAKKÜMÜNDEKİ BMGKBM, savaşın askeri yönünü kontrol edemeyip siyasi bir çözüm için gereken baskıyı da uluslararası toplum üzerinde oluşturamadı.Bu başarısızlığın en büyük kanıtı da BMGK”de Suriye”de ateşkes, insani durum, uluslararası hukuk ve insan hakları ihlalleri gibi konularda karar alınamaması oldu.1945″ten bu yana faaliyetlerini sürdüren BMGK, daimi üyeler ve veto hakkı yapısıyla dünya tarihindeki birçok krizde olduğu gibi karar mekanizmasını kullanamadı.Böylece ABD, Rusya, Çin, Fransa ve İngiltere”nin veto haklarını kullanmaktan çekinmediği Suriye krizinin uzaması, çözülememesi, kötüleşmesi ve çetrefilli hale gelmesi kaçınılmaz oldu.

Source: Www.star.com.tr


Türkiye devreye girebilir! Sudan: Başkan Erdoğan”ın teklifini takdirle karşılıyoruz

Doğu Afrika ülkesi Sudan”da ordu ile Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) arasındaki çatışmalar, 15 Nisan 2023″ten beri ülkenin birçok eyaletinde devam ediyor.Sudan halkı, türlü zorluklarla karşı karşıya kalırken, ülkedeki çatışmalar nedeniyle altyapı, ekonomi, eğitim ve sağlık gibi alanlar ciddi bir yıkıma maruz kaldı.Ordu ile bir zamanlar ona bağlı olan HDK arasında askeri reform ve entegrasyon gibi konulardaki anlaşmazlıklar sebebiyle süren çatışmaların sona ermesi için başlatılan tüm çözüm girişimleri sonuçsuz kaldı.Birleşmiş Milletlere (BM) göre, çatışmalar sonucu 20 binden fazla kişi hayatını kaybetti, ülkeden ayrılanların sayısı 3 milyonu geçti, 9 milyona yakın kişi ülke içinde yerinden edildi, 25 milyondan fazla kişi ise insani yardıma muhtaç durumda.Sudan Kültür ve Enformasyon Bakanı ve Hükümet Sözcüsü Halid el-İaysir, AA muhabirine, ülkedeki son gelişmeler, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan”ın arabuluculuk teklifi ve medya kuruluşlarının durumunu değerlendirdi.İsyancı Hızlı Destek milislerinin, “iktidarı ele geçirmeye yönelik yaptığı darbe ve halkı yerinden etme ve ülkenin demografik yapısını değiştirme planları” kapsamında medya kuruluşlarının da hedef alındığını aktaran el-İaysir, “Bölgedeki bazı ülkeler, Sudan”ı arka bahçesi yapmak istiyor.” dedi.Sudanlı Bakan, şöyle devam etti:”HDK, ülkeler ve uluslararası kuruluşlar tarafından Sudan kaynaklarını tekeline almak için kullanılan bir yıkım aracı. Bu açıdan milisler, başarısız darbe operasyonunun (savaşın başladığı 15 Nisan”da) ilk saatinden itibaren Sudan medyasının tüm seslerini susturmaya başladı. Darbenin başarılı olması için Sudan Radyo ve Televizyon Kurumunun yanı sıra Sudan Haber Ajansı (SUNA) ile tüm ulusal ve özel medya kuruluşlarına el koydu. Devlet bu süreçte her şeyi kaybetmişti. Medya alanındaki maddi kayıp yüz milyonlarca dolara ulaşıyor. Bu da medyanın performansını olumsuz etkiledi ancak yeni kurumları inşa etme sürecindeyiz.”- “SUDAN”IN SORUNU, DOĞAL KAYNAKLARI”Sudan”ın sorununun doğal kaynakları açısından zenginliği olduğunu vurgulayan el-İaysir, “Sudan sadece bugün değil, yıllardır hedef alınıyor. Bu bir gerçek. Şu an Sudan”a düşman olan ve insanlığa karşı suç işleyen ülkelerin amaçları Sudan”ın kaynaklarını ele geçirmek.” diye konuştu.El-İaysir, Sudan”daki geçiş döneminde bölgedeki bazı ülkelerle ortaklıkların bitirilmesi için gösteriler düzenlendiğine işaret ederek, “Bu ülkeler resmi kapılardan giremeyince, silah kullanarak arka kapıdan girmeye çalışıyor.” şeklinde konuştu.Hükümetin ve halkın bu konunun farkında olduğunu dile getiren el-İaysir, devam eden savaşı “varoluş savaşı” olarak nitelendirerek, “Halk ve hükümet bu konuda gevşeklik gösterseydi, devlet ve Sudan kimliği kaybolacaktı.” ifadesini kullandı.El-İaysir, “Bütün Sudanlılar savaştan zarar gördü. Savaştan etkilenmeyen hiçbir Sudanlı aile yoktur. En çok acı çekenler ise HDK”nin kontrol ettiği bölgelerdeki insanlar.” dedi.Sudan Enformasyon Bakanı, Batı medyasını eleştirerek şunları kaydetti:”Batı medyası, olayları milisler lehine aktarıyor. Ayrıca savaşı iki general veya iki taraf arasında olarak lanse ediyor. Bununla birlikte Sudan ordusunun vatandaşları bombaladığına dair haksız suçlamalar da bulunuyor. Sudan halkına sorun, ordunun halkı bilerek hedef aldığını mı düşünüyorlar, yoksa yanlış tahminlere ve yanlış istihbarat raporlarına göre mi yanlış hesaplamalar yapıyorlar? Cevap şu olacak: Ordu vatandaşı hedef almıyor. HDK vatandaşlara saldırıyor, kutsalları çiğniyor, tecavüz ediyor, yağmalıyor, vatandaşları evlerinden sürüyor, ordu ise HDK bölgelerinden kaçanları korur. Sudan vatandaşlarını hedef alan biri varsa o da HDK”dir.”- “TÜRKİYE, HER ALANDA YANIMIZDA DURDU”Türkiye ile ilişkilerin canlandırılması ve profesyonel ve dürüst Türk medya kurumlarıyla stratejik ilişkiler kurulmasının gerekliliğine inancını dile getiren Bakan el-İaysir, “Her alanda yanımızda duran Türkiye ve Sudan davasını destekleyen ülkelerle stratejik ortaklıklar ve işbirlikleri yapılmalı.” diye konuştu.El-İaysir, zamanında Batılı ülkelerin HDK”yi düzensiz göçle mücadelede “ilk müdafaa hattı” olarak kullandığını ve bu bağlamda Avrupa ülkelerinin HDK”yi parayla desteklediğini belirtti.Ülkede kıtlık olmadığını vurgulayan el-İaysir, “Ülkede yoksulluk var ancak kıtlık yok. Geçim zayıf çünkü savaş yaklaşık bir yıl sekiz aydan fazla süredir devam ediyor.” ifadelerini kullandı.- “AA, SUDAN”DAKİ OLAYLARI PROFESYONELLİKLE TAKİP EDİYOR”Bir gazeteci olarak AA”nın özellikle Sudan haberlerini profesyonellikle takip ettiğini gördüğünü söyleyen Bakan el-İaysir, Türkiye”nin gizli gündemi olmadığına işaret etti.Türkiye-Sudan ilişkilerinin köklü ve sağlam olduğunun altını çizen el-İaysir, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan”ın 13 Aralık”ta yaptığı Sudan ile Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) arasındaki anlaşmazlıkların giderilmesi için Türkiye”nin devreye girebileceği yönündeki teklifi takdir ve saygıyla karşıladıklarını anlattı.El-İaysir, ülkedeki savaşı durdurmaya yönelik her türlü çabanın belirli kanallardan geçmesi gerektiğini vurgulayarak, hükümetin Sudanlıların öldürülmesini durdurmaya ve “milislere” (HDK) silah desteğine son verilmesine yönelik önerilen tüm girişimleri memnuniyetle karşıladığını kaydetti.Sudan Enformasyon Bakanı, “BAE”nin bu savaş bağlamındaki müdahaleleri de dahil olmak üzere, Sudan”ın işlerine müdahaleye son vermeye yönelik herhangi bir girişim, Sudan hükümetinin uygulamaya çalıştığı bir şey. Bu nedenle Sudan hükümeti, BAE”yi, Sudan”ın işlerine karışmayı durdurmaya zorlayacak hiçbir girişimi reddetmiyor.” diye konuştu.

Source: Www.star.com.tr


Elon Musk”ın Almanya”da aşırı sağcı AfD”yi destekleyen yazısı tartışma yarattı

Almanya Sosyal Demokrat Partisi (SPD) Genel Sekreteri Matthias Miersch, gazetenin bağlı bulunduğu Springer yayınevinin, Musk”a AfD seçim reklamları için bir platform teklif etmesinin bile “utanç verici ve tehlikeli” olduğunu belirtti.

Yabancı milyarderlerin demokratik değerleri baltalayan partileri desteklemesinin kabul edilemez olduğunu ifade eden Miersch, Almanya”nın dışarıdan herhangi bir müdahaleye ve aşırı sağcı pozisyonlara desteğe kesinlikle ihtiyacı olmadığını kaydetti.

Yeşillerin federal milletvekili ve seçim kampanyası yöneticisi Andreas Audretsch de teknoloji milyarderlerinin veya Çin devlet mülkiyetindeki şirketlerin, sahip olduğu platformlar ve büyük paralarla demokrasi söylemlerini baltalamaya çalıştığını söyledi.

Elon Musk”ın bunu AfD”deki aşırı sağcılarla el ele yaptığını belirten Audretsch, “Bu ülkemizdeki demokrasimize ve ifade özgürlüğümüze yönelik bir tehlikedir.” dedi.

Musk”ın yazısının ardından Die Welt gazetesi Fikir Departmanı Başkanı Eva Marie Kogel”in istifa ettiği belirtildi.

Daha önceden planlanan şekilde görevden ayrılacak olan Die Welt Genel Yayın Yönetmeni Ulf Poschardt ile 1 Ocak”ta göreve başlayacak olan halefi Jan Philipp Burgard ise ifade özgürlüğüne atıfta bulunarak söz konusu makaleyi savundu.

Neler oldu?

Musk geçen hafta sahibi olduğu X platformunda “Almanya”yı sadece AfD kurtarabilir.” ifadesini kullanmıştı.

Daha sonra bu görüşünü genişleten Musk, Axel Springer medya grubuna ait Welt am Sonntag gazetesinde misafir köşe yazarı olarak kaleme aldığı Almanca makalede, AfD”yi destekleyerek partiyi “Almanya için son umut kıvılcımı” olarak nitelendirmişti.

Alman İç İstihbarat Teşkilatı, AfD”yi 2021″den beri aşırı sağcı parti olarak değerlendiriyor.

Alman basınında yer alan haberlerde ise Musk”ın, Almanya”daki “önemli yatırımları” nedeniyle Alman siyasetine karışma hakkı olduğunu iddia ettiği öne sürüldü.

Haberlerde ayrıca, AfD”nin göçmen karşıtı politikalarının, ABD”nin seçilmiş başkanı Donald Trump ve ekibinin de ilgisini çektiği iddia edildi.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.

Source: