Uluslararası İlişkilerde Son Gelişmeler – 24 Aralık 2024

Husiler”den İsrail”i vurdukları saldırıyla ilgili açıklama: Asla durmayacağız

Yemen”deki İran destekli Husiler İsrail”e yönelik son füze saldırısını doğruladı. Husilerin Siyasi Büro Üyesi Hezam Al-Asad, sosyal medya platformu X üzerinden yaptığı açıklamada saldırının başarıya ulaştığını iddia ederek, “Hedef vurulduktan sonra sirenlerin çalması anlamsızdır” ifadelerini kullandı. NETANYAHU”YA REST İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve politikalarını eleştiren Al-Asad, “Netanyahu, yeni bir Orta Doğu hayalinin kendisine ve temsil ettiği yapıya yük olmaktan başka bir işe yaramadığını öğrenecek” dedi. İsrail”i hedef almayı sürdüreceklerini vurgulayan Al-Asad, “Gazze halkına yönelik saldırılar son bulana dek durmayacağız” ifadelerini kullandı. YEMEN”DEN İSRAİL”E FÜZE FIRLATILMIŞTI İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF), Yemen”deki İran destekli Husiler tarafından fırlatılan bir füze nedeniyle ülkenin orta ve güney kesimlerinde sirenlerin çaldığını açıklamıştı. Füzenin başarılı bir şekilde etkisiz hale getirildiği bildirilirken, can ve mal kaybı yaşanmadığı ifade edilmişti.

Source: Haberler


PKK/YPG/SDG açısından Suriye’de oyunun son perdesine girildi

Türkiye bu etkiyi kazanırken, Suriye’de yeni dönemin muhtemel bir önemli sonucu da şimdiden şekillenmeye başlamıştır. Bu sonuç, Fırat’ın doğusunda özellikle 2015 sonrası dönemde ABD’nin himayesi altında sahayı tutan, PKK uzantısı YPG/PYD’nin ana omurgasında yer aldığı Suriye Demokratik Güçleri (SDG) açısından oyunun son sahnesine girilmiş olduğudur.Beşar Esad’ın Şam’da iktidara zayıf bir şekilde tutunabilmesinin ülke genelinde yol açtığı kilitlenme ve bölünmüşlüğün sonucu olarak SDG’nin koruması altında bu coğrafyada kurumsallaşmakta olan “Özerk Yönetim”in dayandığı denklem de son gelişmelerle birlikte tersyüz olmuştur.SDG’ye dönük uç veren sıkıntılı tablo aynen “Özerk Yönetim” açısından da geçerlidir.Bir başka anlatımla, uluslararası literatürde sıkça “Devletçik” olarak nitelenen, Şam’dan bağımsız bir şekilde kendi başına hareket etmekte olan bu yapının kalıcılığı da artık belirsizliğe girmiştir.EL COLANİ YPG’NİN KENDİSİNİ FESH ETMESİNİ İSTİYORŞam’da ipleri eline alan yeni liderlikten gelen bütün açıklamalar, önümüzdeki döneme hakim olacak bakışın ülkenin siyasi birliğinin korunmasının yanı sıra, merkezi otoritenin denetimine tabi olmayan bütün silahlı unsurların lağvedilerek bunların tek bir milli orduya bağlanmasına odaklandığına işaret ediyor.Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın önceki gün Şam’da Suriye’nin geçiş dönemindeki fiili lideri Ebu Muhammed El Colani, kendisinin açıkladığı gerçek adıyla da Ahmet eş Şara ile yürüttüğü görüşmelerden sonra yapılan beyanlar bu açıdan yeteri kadar fikir vericidir.El Colani, Fidan’ın yanında yaptığı açıklamada, “Gelecekte hükümetin güçlü olmasını konuştuk. Özellikle de savunma bakanlığının önemi ve silahların sadece devletin kontrolünde kalmasını ele aldık. Devlet dışında herhangi bir grubun elinde silah olmaması gerekir” demiştir.Ardından bu ilkeyi spesifik olarak Fırat’ın doğusuna dönük bir çerçevede kayda geçirmek ihtiyacını duyan el Colani şöyle eklemiştir: “Gerek bizim kontrolümüzdeki gerek PKK/YPG’nin kontrolündeki bölgelerde hiçbir grubun elinde silah bulunmasını kabul etmemiz mümkün değildir.”Kendisinin bu çizgisini tamamlayan bir diğer beyanı, önümüzdeki günlerde Savunma Bakanlığı’nın ilan edilmesinden sonra Suriye’nin gelecekteki ordusunu kurmak üzere üst düzey yetkililerden oluşan bir komitenin oluşturulacak olmasıdır. Bir sonraki aşamada silahlı gruplar kendilerini fesh edeceklerdir.El Colani’nin ifadelerini hep birlikte değerlendirirsek, kendisini fesh etmesi gereken silahlı yapılardan biri de PKK/PYD/YPG uzantısı SDG, yani Suriye Demokratik Güçleri’dir.FİDAN: ‘İRADEMİZ ORTAK’Fidan’a gelince, basın toplantısında El Colani ile mutabakata vardıkları ortak pozisyon olarak açıkladığı şu hususlara dikkat çekebiliriz:“Suriye’nin toprak bütünlüğü ve birliği konusunda hiçbir tereddüt yoktur, asla da olamaz. Bugünkü görüşmemizde bu husustaki ortak irademizi teyit ettik. Bu vesileyle PKK/YPG’ye Suriye’de kesinlikle yer olmadığını bir kez daha vurgulamak istiyorum. Bu terör örgütü, Suriye halkının topraklarını işgal etmekte ve doğal kaynaklarını çalmaktadır. Bugünkü toplantımızda, Suriye halkının PKK/YPG’yle mücadele konusunda ne denli kararlı olduğunu bir kez daha gördüm. PKK/YPG, bir an önce kendisini feshetmelidir.”Dışişleri Bakanı’nın vurguladığı bir diğer önemli husus, “PKK/YPG’nin Suriye topraklarının üçte birini işgal ederek enerji kaynaklarının başında oturmakta” oluşudur.Suriye’deki petrol kuyularının büyük bir bölümü Fırat’ın doğusunda YPG kontrolündeki bölgede kaldığından, normalde bütün Suriye halkına ait olması gereken buradaki petrol geliri de “Özerk Yönetim”in kasasına girmektedir.Şam’daki yeni merkezi otoritenin yalnızca “Milli Ordu” ihtiyacı değil, doğal kaynaklarının geliri meselesine de el atacağı hususunda şüphe yoktur. Üstelik bu bölgede yalnızca petrol değil, Fırat boyunca ülkenin tahıl üretimi açısından önem taşıyan verimli topraklar da bulunmaktadır.EL COLANİ, DEAŞ’LILARIN ALIKONDUĞU CEZAEVLERİNİ DEVRALMAYA HAZIRYPG/SDG bağlamında yeni dönemin en kritik başlığı DEAŞ ile mücadele meselesi olarak beliriyor. Bunun nedeni, ABD’nin PKK bağlantılı YPG/SDG’ye verdiği desteği, bu çerçevede Suriye’de asker bulundurmasını bu ülkedeki DEAŞ unsurlarıyla mücadele gerekçesi üzerinden inşa etmesidir.Suriye’de YPG bölgesinde ABD kaynaklarınca sayıları 10 bin dolayında gösterilen DEAŞ militanlarının alıkonduğu çok sayıda cezaevi ve ayrıca sayıları 40 binin üstüne çıkan bu militanların aile yakınlarının konduğu iki büyük kamp bulunmaktadır.Bu cezaevleri ve kampların güvenliği SDG güçleri tarafından sağlanmaktadır.Yeni dönemin kritik sorularından birini, bu cezaevi ve kampların akıbeti ve özellikle YPG devre dışı kaldığı takdirde bunların güvenliğinin nasıl sağlanacağı başlığı oluşturuyor.Fidan, Şara’nın (El Colani) kendisine “Suriye yönetiminin yeni iradesi adına bu konuda inisiyatif almaya hazır olduklarını söylediğini” aktarmıştır. Buna göre, muhatabı “tutukluları devralma konusunda gerekli girişimde bulunabileceklerini” ifade etmiştir.Bu durumda cezaevleri ve kampların devrinin nasıl yönetileceği, yine kritik bir konu olarak gündeme gelecektir.Her halükârda, Şam’da kurulacak yeni hükümet ülkenin meşru otoritesi kimliğiyle cezaevlerinin sorumluluğunu üstlendiği takdirde, ABD’nin Suriye’de kalabilmesi açısından en temel gerekçesi elinden alınmış olacaktır.BIDEN’IN SAĞ KOLU: “KÜRTLERİN YANINDA DURACAĞIZ”Buna karşılık, ABD yönetimi ısrarla YPG’nin üstüne gidildiği takdirde Suriye’de DEAŞ’la mücadelenin sekteye uğrayacağı görüşünü işliyor. Örneğin ABD Başkanı Joe Biden’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan’ın geçen çarşamba günü New York’ta yaptığı bir açıklama bu açıdan kayda değerdir.Sullivan, Suriye’deki son gelişmeleri değerlendirirken Esad’ın gidişiyle birlikte DEAŞ’ın hemen bu durumdan yararlanmak için toparlanıp sahaya yayılma imkânlarını aradığını belirterek, “örgüte karşı bir askeri yeteneğin korunması gerektiğini” vurguluyor. Ayrıca, bu tavsiyeyi yakında iş başı yapacak olan Trump yönetimine de ilettiklerini söylüyor.Biden’ın sağ kolu durumundaki Sullivan’ın altını çizdiği ikinci husus, ABD’nin DEAŞ’la mücadelede “En iyi ve en yakın ortaklarının yanında durması gereğidir”.Sullivan, “Kürtlerin liderleğinde olan ancak çok sayıda Arabın da onlarla birlikte savaştığı Suriye Demokratik Güçleri’ni kastediyorum. Onların yanında durmalı ve bulundukları pozisyonlarda yeteri ölçüde emniyette olmalarını sağlamalıyız ki, iyi ortaklar olarak DEAŞ militanlarının alıkondukları cezaevleri ile eşleri ve çocuklarının yaşadıkları kampların yönetimindeki görevlerini yapmaya devam edebilsinler. (Militanlar) Buralardan çıktıkları takdirde gerçekten bölgeye ve sonunda ABD’ye hatırı sayılır bir tehdit oluşturacaklardır” diye konuşuyor.Bu sözlerinin sonunda “Dolayısıyla Kürtlerin yanında durmalıyız. Başkan Biden de bunu yapmayı amaçlıyor” diye ekliyor ulusal güvenlik danışmanı.SDG, ARTIK ABD İLE ŞAM ARASINDA BİR MESELEWashington’da Trump yönetiminin görevi 20 Ocak’ta devralmasına bir aydan da kısa bir zaman kalmışken ABD’nin önünde şimdiden asılı durmakta olan bir konu var. Bu, Suriye’deki yeni liderliğin talebi karşısında Washington’un PKK uzantısı YPG/SDG’ye desteği ve DEAŞ’lıların bulunduğu cezaevleri, kamplar konusunda nasıl bir tutum alacağı meselesidir.Denklemdeki yeni durum şudur. Geçmişte bu talep doğrudan Türkiye tarafından ABD’nin gündemine getirilmekteydi. Oysa artık bu dosyayı masaya koyan taraf doğrudan Şam’daki yeni meşru otorite olacaktır. ABD’nin Suriye’den çekilmesi yolundaki talepler güçleniyor.

Source: Sedat Ergi̇n


Hakan Fidan’la Şam’da verilen mesaj

Yeni Suriye yönetiminin tanınması açısından dünyaya önemli bir mesaj oldu. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ise Şam’ı ziyaret eden ilk Dışişleri Bakanı oldu. Hem Türkiye’nin yeni yönetimi tanıması hem de desteğini göstermesi açısından bu ziyaretin anlamı büyüktü.COLANİ’NİN DEĞİŞİMİBu tür geçiş anlarında her simge bir mesaj içerir. Örneğin Suriye’nin yeni lideri Ahmet eş Şara’nın değişimi.Hakan Fidan’ın ziyareti sırasında Suriye’nin yeni lideri Ahmet eş Şara yeni bir profille ortaya çıktı.Colani’yi 8 Aralık devriminden sonra hâkî renk bir elbisesiyle tanıdık. Ahmet eş Şara, Hakan Fidan’ın ziyareti sırasında ise takım elbise ve kravatı ile modern bir yönetici profili çizdi.Ahmet eş Şara’nın kıyafetindeki değişimden ziyade ben kafa yapısındaki değişimi daha çok önemsiyorum. Kendisi de insanın 20 yaşında farklı;, ilerleyen yaşlarda farklı düşünebileceğini ifade etti. Bunun adı değişim değil, gelişim.İNTİKAMCI DEĞİL KUCAKLAYICIİç savaştan çok önemli dersler çıkardığı anlaşılıyor. Devrimcilikten devlet yöneticiliğine geçişi görüyoruz. Bunda Türkiye’nin katkısı çok büyük. İntikamcı, dışlayıcı, reaksiyoner değil, tam tersine kucaklayıcı, kapsayıcı, farklı din ve mezheplere, etkin kökenlere karşı saygılı bir profil çiziyor. Suriye’nin ihtiyacı olan da bu.KASİYUN DAĞI’NDAN VERİLEN MESAJDışişleri Bakanı Hakan Fidan ile Kasiyun Dağı’ndan Şam’ı seyrederken ne düşündüklerini ve ne konuştuklarını elbette merak ediyorum. Kasiyun Dağı’ndan verilen fotoğraf bir mesajdı. Tüm dünyaya yeni Suriye adına bir özgüven ve Türkiye’nin desteği mesajıydı. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Türkiye’nin her konuda Suriye’nin yanında olacağı mesajını verdi.ERDOĞAN ŞAM’I ZİYARET EDECEKSuriye’de geçici hükümet hızla kurulacak. Cumhurbaşkanı Erdoğan yatırımcı bakanların da yer aldığı kalabalık bir heyetle Şam’ı ziyaret edecek.KIRMIZI ÇİZGİSuriye’nin yeniden inşası konusunda Türkiye, elini taşın altına koyacak. Birinci önceliğimiz ise PKK-YPG’nin silahı bırakarak tasfiye olması.Ahmet eş Şara “PKK-YPG’nin olduğu bölgelerde olsun, hiçbir grubun elinde silah bulunmasını kabul etmemiz mümkün değil” dedi.SİLAH BIRAKMAZSA OPERASYONBunun yol haritası belirlenmiş durumda. Geçici hükümetin kurulması beklenecek. Geçici hükümet kurulduktan sonra PKK ve DEAŞ başta olmak üzere terör örgütlerine silahlarını bırakmaları ve Suriye ordusuna katılmaları yönünde çağrı yapılacak. Çağrıya uygun hareket eden terör örgütlerinin düzenli orduya katılması sağlanacak. Ancak PKK-YPG bu çağrıya olumsuz yanıt verdiği taktirde Suriye ordusu ve Türk Silahlı Kuvvetleri ortak harekat yaparak PKK-YPG’yi kontrol ettiği topraklardan çıkaracak.SURİYE’NİN GEÇİŞ SÜRECİNDE ÖNCELİKLER1- Suriye’de geçiş döneminin düzenli bir şekilde tamamlanması önem taşıyor.2- Suriye’de istikrarın temini en öncelikli konudur. Bunun için ülkede güvenliğin sağlanması, hukukun üstünlüğünün ve azınlıkların korunması icap ediyor.3- Suriyelilerin öncülüğünde, hiçbir dini veya etnik grubun dışlanmadığı kapsayıcı bir yönetimin tesis edilmesi gerekiyor.ANAYASAL VATANDAŞLIK4- Geçmiş dönemde Baas rejimi ülkedeki gruplar üzerindeki baskı kurmuştu. Yeni dönemde Anayasal vatandaşlığa uygun bir yöntem olarak, bütün vatandaşların etnisitelerinden, kimliklerinden, mezheplerinden bağımsız olarak her açıdan eşit olması gerekiyor. Yeni yönetimde bu vizyon var.YAPTIRIMLAR KALDIRILMALI5- Suriye’ye yönelik yaptırımların kaldırılması, Suriye’nin normalleşmesi, ülkede güvenliğin sağlanması ve ülkenin yeniden inşası bakımından son derece önemlidir.6- Bütün yaptırımların bir an önce kaldırılması gerekiyor ki yatırım, finansman, altyapı hizmetleri, sağlık hizmetleri, eğitim hizmetleri bir an önce hayata geçsin.TÜRKİYE DESTEĞE HAZIR7- Türkiye, yeni dönemde Suriye’nin yeniden yapılanmasında yardım elini uzatmak istemekte ve kurumların ayağa kaldırılmasında yeni yönetimle beraber çalışmaya hazır.8- Türkiye, Suriye’de devlet kurumlarının yeniden yapılandırılmasına ve kapasite inşasına destek vermeye hazırdır.SURİYE’YE GERİ DÖNÜŞLER9- Suriyelilerin ülkelerine güvenli ve gönüllü geri dönüşleri için gereken koşulların oluşturulması mühimdir.10- Bölge ülkeleri ve Avrupa üzerinde yük oluşturan Suriyeli göçmenlerin dönebilmesi için yeniden yapıma bir an önce başlanması gerekiyor, altyapının ayağa kaldırılması gerekiyorTERÖRİZMLE MÜCADELE11- DEAŞ ve PKK/YPG terör örgütleriyle mücadele kararlılıkla sürdürülecektir.12- PKK/YPG Suriye topraklarının üçte birini işgal etmekte, kanunsuz bir şekilde enerji kaynaklarının başında oturarak Suriye halkının malını çalmaktadır.13- PKK/YPG’ye Suriye’de kesinlikle yer yoktur. Suriye; PKK/YPG ve DEAŞ’ı da topraklarında yaşamasına izin vermeyecektir.DEAŞLILARIN DURUMI14- Uluslararası sistemin terör örgütünü kullanmak için gerekçe gösterdiği DEAŞ tutukluları meselesinde Suriye’nin yeni yönetiminin inisiyatif alma ve gerekirse bu tutukluları devralma konusunda gerekli girişimi yapabilecek olmasından memnuniyet duyuyoruz.ESMA ESED NEDEN BOŞANIYOR?Beşşar Esed ile Esma Esed’in evliliği konusunda birçok söylenti mevcut. Kimine göre İngiliz istihbaratı Esma Esed’i, Şam sarayına sokmak için Beşşar Esed’le evlenmesini istemiş. Kimine göre istenmeyen evlilikten Beşşar Esed de memnun değildir. Çünkü onun gönlünde başka bir kadın vardır.Artık bunların Şam dedikodusu olmaktan başka bir anlamı kalmadı. Suriye’den kaçan Esed ailesi şimdi Moskova’da kendilerine tahsis edilen istihbarata ait bir konutta yaşamak durumunda. Şehir dışına çıkışları yasak. Yurtdışına kaçırdıkları paralarını kullanmalarına ise izin verilmiyor.BOŞANMA DAVASIBu arada Esma Esed’in boşanma davası açtığı söyleniyor. Kimine göre koltuk gitti aşk bitti. Kimine göre zaten bu zoraki yürüyen bir evlilikti. Bana göre ise Esma Esed yeni bir oyun oynuyor. Çünkü edindiğim bilgiler ilginç. Esma Esed aynı zamanda İngiliz vatandaşı. Moskova’daki kısıtlı hayattan kurtulup, çocuklarını da alıp Londra’nın özgür ortamında yaşamak istemiş.“BOŞAN DA GEL”Bunun için Rusya’daki İngiliz büyükelçiliği ile irtibata geçmiş. Ancak İngilizler, “Esed’den boşan da gel” demişler. Esed soyadını Londra’ya taşımak istememişler.Esed ailesi Rusya’dan sığınma istediği için Esma Esed istediği anda boşanamıyormuş. Bunun için Rus mahkemelerinde boşanma davası açması gerekiyormuş. Esma Esed de boşanmak için hazırlıklarını yapmış. Rus mahkemeleri boşanmalarına izin verirse Londra’ya gidecekmiş.İNGİLİZ BANKALARINDAKİ PARALARTabii Esma Esed’in İngiltere’ye gitmek istemesinde sadece Beşsar Esed’e olan aşkının sona ermesi ya da Londra’nın özgür ortamı etkili olmamış.Esma Esed’in üzerine İngiliz bankalarına yatırılan yüklü miktarda paralar olduğu söyleniyor. Esma Esed, Moskova’da bir sığınmacı olarak kısıtlı imkanlarla yaşamak yerine Londra’da refah içinde yaşamak istiyormuş.PESKOV’UN AÇIKLAMASIKremlin sözcüsü Peskov, Esma Esed’in boşanacağı yönündeki iddiaları reddetti. Rusya’da yaşayacaklarını söyledi. Bu açıklama Rusya’nın boşanmaya izin vermeyeceği ve Rusya’dan ayrılmasını istemediğini gösteriyor.

Source: Abdulkadir Selvi̇


Ağzımızın tadı kaçmasın diplomasisi

Söyledikleri aşağı yukarı özetle şöyle şeyler:*- Suriye’de işler her an karışabilir. Aman Colani’yle görüntü vermeyelim.- Suriye’nin geleceği süper belirsiz. Aman bekleyip görelim.- Suriye’den olgun bir demokrasi çıkmaz. Aman uzak duralım.- Trump, her an YPG’ye destek olabilir. Aman kenara çekilelim.- İran’ın elinde imkânlar var. Aman İran’ı kızdırmayalım.- Rusya her şeyi not alıyor. Aman fazla ileri gitmeyelim.- Türkiye’nin bir şey kazandığı yok. Aman havaya girmeyelim.*Temkinli olma çağrısı… Tabii ki yapılır. Riskleri hesaba katma gerekliliği… Tabii ki dile getirilir. Çıkabilecek pürüzler konusu… Tabii ki vurgulanır. Olası tehlikelere hazır olma uyarısı… Tabii ki yapılır.Fakat Mehmet Fatih Ceylan isimli emekli büyükelçinin yaptığı bu değil ki!*Bu emekli büyükelçi, Türkiye’ye…- Korkup pısmayı…- Etliye sütlüye hiç karışmamayı…- Olan bitene seyirci kalmayı…- Suriye’deki her şeyden uzak durmayı…- Bekleyip görmeyi…- Asla aksiyon almamayı…- Herkesten fena halde tırsmayı…Öneriyor.*Yani emekli büyükelçimizin kafa yapısında sadece ve sadece…“Aman Ali Rıza Bey ağzımızın tadı kaçmasın diplomasisi” var.*İyi ki şu anda Türkiye’yi bu emekli büyükelçinin kafa yapısındakiler yönetmiyor.CAMİDE NASIL BİR YILBAŞI HUTBESİ İSTENİYOR Diyanet, camide verdiği hutbelerde yılbaşı kutlamalarına itiraz edince…Bazıları bunu hemen çok büyük bir mesele haline getiriyor.*Bunlar nasıl bir yılbaşı hutbesi istiyorlar acaba?Mesela şöyle bir hutbe mi:*- Ey cemaati müslimin.- Yılbaşı kutlayın. Sabaha kadar eğlenin. O gece her şey serbest.- Noel Baba figürleriyle her yeri donatın.- Bahtınızın açılması için saat tam 24.00’de kırmızı giyin.- Hindi yemeyi aman ihmal etmeyin.*Adı üstünde Diyanet bu.Yaşam koçu değil ki.Camiye gelmiş inançlı insanlara dini perspektiften bir şeyler söyleniyor. İsteyen uyar, istemeyen uymaz. Burada mesele edilecek ne var ki?İŞTE BUDUR ÖZGÜR ÖZELCHP Lideri Özgür Özel, Fas’ta düzenlenen Sosyalist Enternasyonel toplantısında şöyle demiş:*“Suriye’nin parçalanmasından ne Suriye’ye ne bölgeye ne de Türkiye’ye bir fayda gelir. Herkesin kendine ait hissettiği bir Suriye demokrasisi inşa edilmelidir. Türkiye’nin de böyle yapması lazım. Bugün Erdoğan’ın da aynı çizgide ifadeler kullanıyor olması, Türkiye’nin iktidarıyla muhalefetiyle Suriye’nin toprak bütünlüğüne vurgu yapması önemlidir.”*İşte budur!Muhalefet liderinin böyle konuşması, muhalefetin iktidara teslim olduğu anlamına gelmez.*Nitekim Özgür Özel, daha sonra gazetecilerin sorularını yanıtlarken kendilerini yoğun biçimde eleştiren Erdoğan’a da en sert biçimde cevap vermekten de kaçınmamış.Yani hem iktidarla aynı doğruları savunmamın hem de iktidarı sert biçimde eleştirmenin mümkün olduğunu göstermiş. DAVUTOĞLU HABERLERİNDEN ALDIĞIM KEYİF Ne zaman Davutoğlu ile ilgili bir haber görsem…Hemen dalıyorum o habere.*Neden?Sadece gülmek, eğlenmek, keyif almak için.ABDULLAH ÖZDEMİR AK Parti’nin yeni İstanbul İl Başkanı Abdullah Özdemir olacakmış.*Bağcılar Belediye Başkanı olarak tanıyorum Özdemir’i.41 yaşında. Yani genç bir siyasetçi. İnşaat mühendisi. Deprem ve yapılar konusunda yüksek lisans yapmış.*Bağcılar’da “Burası benim partimin kalesidir, nasıl olsa yine kazanırım” demedi, olağanüstü güzel işler yaptı.Bir özelliği de yenilikçiliği. Hep yeni projeler peşinde koştu. Çalıştı, çabaladı. Toplumla bağını güçlü tutmaya çalıştı.*Abdullah Özdemir, AK Parti açısından…Gençleşme, yenileşme, toplumla yeniden umut dolu bağlar kurma emelini sembolize ediyor.ESMA ESAD YALANI Üç beş gündür Türkiye’den bir palavra dolaşıma sokuldu.Esma Esad, eşi Beşar’a boşanma davası açmış. Londra’ya taşınmak istiyormuş. “Eşi bile Esad’ı terk ediyor” falan diye yayıldı bu hiçbir kanıta, belgeye dayanmayan palavra.*Kremlin Sözcüsü, bu konuyla ilgili “Bu haberler gerçeği yansıtmıyor” diye açıklama yaparak palavraya son noktayı koydu.*Bu tür palavralar, Beşar Esad’la ilgili mıh gibi hakikatleri gölgelemekten başka bir işe yaramaz.

Source: Ahmet Hakan


Suriye”de TSK”nın desteğiyle 300 bin kişilik yeni bir ordu kurulacak

Suriye”de Beşar Esad rejimini deviren muhalif güçler resmen nizami ordu yapılanmasına geçiyor. 61 yıllık Baas rejiminin devrilmesinde büyük pay sahibi olan tüm muhalif gruplar Başkent Şam”a çağrılırken milli ordu yapılanması İdlib”de bulunan gruplarla başlayacak ve aşamalı olarak Suriye Milli Ordusu (SMO), Dera-Kuneytra hattındaki güney grupları tek çatı altında toplayacak. ORDU ŞEMASI KOMUTANLARLA PAYLAŞILDI Terör örgütü PKK-YPG yapılanmasının tabela uzantısı SDG”ye ilişkin gelişmeler ise örgütün sergileyeceği tavra göre şekillenecek. Şam”da yeni yönetimin savunma bakanı Murhaf Ebu Kasra başkanlığında başlayan toplantıda bölge, grup ayrımı olmaksızın tüm Suriye”nin korumasını üstlenecek ordu şeması muhalif komutanlarla paylaşıldı. Kurumların ihdası ve askerî hiyerarşiye dair detaylar paylaşıldı. TÜRKİYE DANIŞMAN VE UZMAN DESTEĞİ VERECEK Suriye”nin, deniz, hava, kara güçlerinin yeniden yapılandırma sürecine Türkiye”nin de aktif biçimde danışman-uzman desteği vereceği öğrenildi. Ayrıca mutabık kalınan anlaşmaların fiiliyata dökülmesi ile Suriye”nin beş farklı noktasında Türk askerî varlığı da yer alacak. İLK ETAPTA ACİL OLARAK 80 BİN KİŞİLİK ORDU KURULACAK Suriyeli General Ahmed Osman yaptığı değerlendirmede acil olarak 70-80 bin kişilik ordu iskeletinin oluşturulacağını söyledi. Suriye ile ilgili uluslararası müzakere süreçlerinde askerî temsilci olarak görev yapan Humus asıllı General Osman, geçtiğimiz günlerde ülkenin yeni lideri Ahmet eş-Şara ile özel bir görüşme gerçekleştirdiklerini kaydetti. “HEDEF 300 BİN KİŞİLİK ORDU KURMAK” General Ahmed Osman “Şam”ın hedefi önümüzdeki bir-bir buçuk yıl içerisinde 300 bin kişilik bir ordu yapılanması oluşturmak. Hem içerideki hassas durum ve İsrail tehdidi bunu zorunlu kılıyor. Esad rejimi düştüğü gün 470 bin kişilik polis, ordu, istihbarat gücüne sahipti. Ancak o yapı İsrail ya da başka bir tehdit için değil; kendi halkına karşı konumlanmıştı. Artık bu durum değişti. Şu an İdlib”ten gelen 40-0 bin kişilik eski HTŞ gücü, SMO”dan katılacak 50 bin tecrübeli asker ve rejimde suça karışmamış subaylar, istihbarat görevlileri ve erlerle yeni ordu kısa sürede 150-200 bine ulaşır. Esad”ın verdiği koordinatlarla mahvedilen askerî altyapımızı da çok kısa sürede yeniden toparlarız. Bu noktada Türkiye”nin askerî desteği de olağanüstü önem taşıyor” dedi. “PKK VE DEAŞ BİTİRİLECEK” Devrim sonrası kurulan hükûmet ülkenin hiçbir noktasında farklı askerî, siyasi yapıya izin verilmeyeceğini deklare etti. PKK-YPG yönetimi 8 Aralık”tan bugüne Şam”a sayısız görüşme başvurusunda bulundu. İlk talepleri PKK/YPG”nin mevcut hâli ile Suriye ordusuna katılımı olan terör cephesi daha sonra silahsızlandırılmayı ve salt siyasi entegrasyon talebini iletti. Yapılan diyalog çağrılarına ek Şam”dan bürokrasi, milletvekilliği ve bakanlık kontenjanı istendiği bilgisine ulaştı. Şam yönetimi ise tüm işgal alanlarının şartsız teslim edilmesi gerektiğini aksi hâlde ilk operasyonun PKK terör koridoruna gerçekleşeceğini ifade etti. Türkiye gazetesinde yer alan habere göre Esad rejimi döneminde PKK yandaşlarına alınan vatandaşlıkların iptali, Suriye dışından gelen teröristlerin ülkeyi terk etmesi, tapu kayıtlarının yeniden düzenlenmesi, değiştirilen demografinin asli şekline dönmesi ve Suriye vatandaşı PKK mensuplarının da yargılanması Şam”ın terör kanadına ilettiği maddeler arasında. Ahmet eş-Şara idaresi her şeye rağmen bu ilkeler ışığında değişimin diyalog yolu ile hallolmasından yana. Şam”dan yapılan kararlı açıklamalara paralel terör işgalindeki Haseke-Kamışlı-Rakka hattı da hareketlendi. Ruslar; Kamışlı-Ayn İsa-Haseke gibi PKK lokasyonlarındaki güçlerini tahliye etmeye başladı. ABD ise Suriye”nin en büyük petrol kuyularından Hak el-Omar”dan tahliyelere başladı.

Source: Erdem Aksoy


Rusya”ya gönderilen birlikte ağır kayıp! Sayı 3 bini aştı

Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenski, sosyal medya platformu X üzerinden gündeme dair açıklamalarda bulundu. Ukrayna Genelkurmay Başkanı Oleksandr Syrskyi”den Rusya savaşına dair son bilgileri aldığını belirten Zelenski, “Kuzey Kore”nin Rus ordusuna ek birlikler ve askeri teçhizat gönderme riski var. Bu konuda somut adımlar atacağız” dedi. Kuzey Kore birliklerinin Ukrayna karşısında verdiği kayıplara dair son verileri de paylaşan Zelenski, “Kursk bölgesinde öldürülen ve yaralanan Kuzey Koreli asker sayısı 3 bini aştı” ifadelerini kullandı.”DENEYİM VE TEKNOLOJİ TRANSFERİ KÜRESEL BİR TEHDİT”Kore Yarımadası ve komşu bölgelerde istikrarsızlık riskinin, Moskova ile Pyongyang arasındaki işbirliğiyle orantılı olarak arttığını ifade eden Zelenski, “Modern savaş deneyiminin transferi ve askeri teknolojilerin Rusya”dan yayılması küresel bir tehdittir” uyarısında bulundu. Kuzey Kore ve Rusya üzerinde baskı kurmanın önemine vurgu yapan Zelenski, “Dünya için istikrarı sağlamanın maliyeti, durumu istikrarsızlaştıran ve hayatları mahvedenlere etkili bir şekilde baskı yapmanın maliyetinden her zaman çok daha yüksektir” dedi. “SURİYE”DE RUS VARLIĞININ SONA ERMESİ HAYATİ ÖNEM TAŞIYOR”Esad rejiminin sona ermesinin ardından Suriye”de yaşananları da kurmayları ile birlikte ele aldığını aktaran Zelenski, “Ukrayna, Suriye”deki ve tüm bölgedeki durumu istikrara kavuşturmakla ilgileniyor ve paydaşların çabalarını destekleyecek” ifadelerini kullandı. Suriye halkının ve bölgenin güvenliği için Suriye”deki Rus varlığının sona ermesinin “hayati önem taşıdığını” vurgulayan Zelenski, “Suriye toplumunun normal yaşamına dönmesine ve etkili devlet kurumları inşa etmesine yardımcı olmaya hazır her devlete ve her lidere minnettarız” dedi. Suriye”de gıda güvenliğinin sağlanmasına yardımcı olmaya hazır olduklarını ifade eden Zelenski, “Suriye halkının temsilcileriyle birlikte, Esad rejiminin özellikle Ukrayna ve tüm Avrupa konusundaki hatalarını düzeltmek için çalışmaya hazırız” açıklamasında bulundu. F-16 savaş uçakları teslim edildiBeklenen patriot siparişi kabul edildi: 103,8 milyar dolarlık rekor onayPutin”den Türkiye”nin hassasiyetlerini gözeten adım! Stratejik öncelik olarak görüyor

Source: Www.star.com.tr


Mete Yarar”dan dikkat çeken çıkış: Türk bayrağı olmayan bir ev yok

Suriye”de 61 yıllık Baas rejimi, Suriyeli Milli Güçlerin devrimiyle sona erdi.Suriyeli muhaliflere 12 yıl önce gösterdiği desteği bir an olsa bile kesmeyen Türkiye, ülkenin geçmişinden kanlı diktatör rejimin izlerini silmek için hemen harekete geçen yeni yönetime de bu desteği sürdürdü.ÇOBANBEY DÖNÜŞÜMÜN MERKEZİ OLDUGüvenlik Politikaları Uzmanı Mete Yarar, TVNET yayınında Türkiye”nin desteğiyle Suriye”de ayağa kalkan ilçeleri anlattı.El-Bab operasyonuyla ilk girilen yer olan Çobanbey”in ayağa kaldırıldığını ifade eden Yarar, Türkmen kasabasının dönüşümün merkezi haline geldiğini söyledi.11 bin kişinin çalıştığı bir organize sanayi sitesinin kurulduğunu da belirten Yarar, “Hedefleri bu sene 50 bin kişinin çalışacağı bir siteye dönüştürmek. İçinde yüzlerce fabrika var. Çimento fabrikası var, metal işleme fabrikası var.” dedi.KURULAN TIP FAKÜLTESİNDE 500 DOKTOR YETİŞTİRİLİYORTürkiye”nin desteğiyle kalkınma için bölgede yeni bir modelin denenmeye çalışıldığına sözlerine ekleyen Yarar, “Bunu al Hama”ya, Humus”a istediğin yere uygula. Şimdi mesela burada bir akademi var. Subay yetiştiren bir akademi var. Türkiye”den bir üniversite adını vermeyeyim. Yani devlet üniversitesi de oraya gidiyor. Onlarla iş birliği yaparak tıp fakültesi kuruyorlar ve şu anda 500 tane doktor yetiştiriliyor.” dedi.”AYRILIKÇI BİR BAKIŞ AÇISI YOK”Suriyelilerin yeni sistemle kavga ederek bir yere gelmek istemediklerini ifade eden Mete Yarar şu ifadeleri kullandı: Mesela o gün konuşurken de ilginç bir tabir kullandı. Evet bizim için Türkiye çok önemli. Ama bizim vatanımız Suriye diyor adam yani bir ayrılıkçı bir bakış açısı yok. Bak şimdi mesela üniversite bu. Sağlık Bilimleri Üniversitesi burası. Arkada Türkiye”nin de desteğiyle yapılan Çobanbey Hastanesi var. Orada eğitim de yapıyorlar.”TÜRK BAYRAĞININ OLMADIĞI EV YOK”Bölgenin her yerinde Türk bayrağı olduğuna da dikkati çeken Yarar, “Türk bayrağını görmediğin bir ev yok. İnsanlar biliyorlar Türkiye sayesinde ayakta kaldıklarını, Türkiye sayesinde bu zamana geldiklerini. Buradaki insanların tamamı, çocukları buradaki okullarda okuyabiliyor.” dedi.500 MİLYON DOLARLIK İHRACAT HEDEFİÖte yandan Yarar, Çobanbey”in bu seneki ihracat hedefinin 500 milyon dolar olduğuna da belirtti.Tarihi Şam ziyareti ses getirdiİletişim Başkanı Altun: Türkiye, Suriye”de siyasi bir mühendisliğe müsamaha göstermeyecek”ABD askerleri Suriye”de olmamalı

Source: Www.star.com.tr


Cumhurbaşkanı Erdoğan Şam Emevi Camisi”nde namaz kılacak mı? Fatih Portakal gün verdi

Suriye”de 61 yıllık Baas iktidarı devrilmesinin ardından MİT Başkanı Kalın ve ardından Dışişleri Bakanı Fidan, Şam”a gitti. Kalın, Emevi Camisi”nde namaz kılıp HTŞ lideri Muhammed Colani ile Şam”ı gezmiş, Fidan da Colani ile ortak basın toplantısı düzenlemişti. Kalın ve Fidan”ın temaslarının ardından Erdoğan”ın Şam”a ne zaman gideceği merak konusu oldu. Kulislerde Erdoğan”ın Şam”a gideceği ve Emevi Camii’ne giderek cuma namazı kılacağı, ardından da Suriye’nin yeni yönetimiyle buluşacağı konuşulurken, Portakal, Erdoğan”ın Şam ziyareti için cuma gününü işaret etti. “Cumaya dikkat edin. Cuma günü Erdoğan büyük bir ihtimalle Türkiye’de olmayacak” diyen Portakal, “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın cuma günü büyük bir ihtimalle Şam’a bir ziyaret gerçekleştireceği konuşuluyor. Emevi Camii’nde cuma namazı kılacağı ve bu ziyarette Suriye’nin yeni yönetimiyle bir araya geleceği belirtiliyor. Erdoğan bir aksilik olmaz ise tüm o güvenlik önlemleri alındıktan sonra Emevi Camii’nde o dediği namazı kılacak” dedi. Süleyman Şah Türbesi hakkında Portakal, “Süleyman Şah’ın belki gerçekten taşınması söz konusu olabilir. Oraya da Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bayrağı dikilebilir” dedi.

Source: Internet Haber


Tarihi ziyareti böyle duyurdular: Esed”in “Yasaklı Dağı”nda diplomasi kahvesi

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan”ın tarihi Şam ziyareti, dünya basınında geniş yer buldu. Bakan Fidan ve Suriye”deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera”nın (Colani) birlikte içtiği kahveye dikkat çekildi. Rus haber ajansı 1News, “Hakan Fidan, Şam”ın kuşbakışı güzel manzarasını sunan ve Esed rejimi tarafından 14 yıldır ziyaret edilmesi yasak olan Kasyun Dağı”nı ziyaret etti, Ahmed Şera ile kahve içti. Fidan, Ankara”nın yeni dönemde Suriye”ye destek vermeye kararlı olduğunu belirtti” ifadelerine yer verdi. Fidan”ın terörle mücadele vurgusunu ekranlara taşıyan Katar merkezli El Cezire kanalı, Fidan”ın “Bir sonraki aşamada Suriye”nin terör örgütlerinden arındırılmasını umuyoruz” sözlerine yer verdi. Fidan”ın Şam temasları Avrupa basınının da gündemindeydi. France 24 kanalı, “Dışişleri Bakanı Fidan Şam”da” sözleriyle görüşmeyi duyururken Alman Zeit gazetesi de Fidan”ın “Terör örgütü PKK/YPG”ye Suriye”de kesinlikle yer yok” sözlerini manşete taşıdı. Yunan TV”si ERT, Fidan”ın terörle mücadele mesajını aktardı.Bakan Fidan”ın Şam ziyareti değerlendirmesi: Umut dolu bir dönemin ilk adımıAhmed eş-Şera”dan İsrail”e uyarıHTŞ liderinden PKK”ya rest

Source: Www.star.com.tr


Küresel piyasalar Noel tatili öncesinde karışık seyrediyor

ABD”de geçen hafta açıklanan verilerden alınan sinyaller ülkede enflasyon ve resesyon ikileminin yeniden fiyatlamalara yansımasına neden oldu.

Analistler, Fed”in gevşeme döngüsünün geniş bir zamana yayılacak olmasına yönelik beklentilerin etkisiyle azalan risk iştahının, kişisel tüketim harcamaları ve büyüme verisi sonrası canlandığını kaydetti.

Ülkede dün açıklana verilere göre, Conference Board Tüketici Güven Endeksi, aralıkta aylık 8,1 puan azalışla 104,7″ye düşerek piyasa beklentilerinin altında gerçekleşti.

ABD”de dayanıklı mal siparişleri de kasımda yüzde 1,1 ile beklenenden fazla azaldı.

Noel tatili dolayısıyla Amerikan borsalarının salı günü erken kapanış yapacağını ve çarşamba günü kapalı olacağını belirten analistler, piyasalarda bu hafta işlem hacminin zayıf olmasının beklendiğini kaydetti.

Tatil öncesi, altının ons fiyatı dün, günü yüzde 0,5 düşüşle 2 bin 611 dolardan tamamladı. Altının ons fiyatı şu sıralarda yüzde 0,3 artışla 2 bin 620 dolardan işlem görüyor

Fed”in gevşeme sürecinin uzayacağına yönelik sinyalleri sonrasında yükseliş eğilimini sürdüren ABD”nin 10 yıl vadeli hazine tahvili faizi yüzde 4,59 seviyesine çıkarken, dolar endeksi önceki kapanışa göre yüzde 0,1 artışla 108,1 seviyesinde dengelendi.

Brent petrolün varil fiyatı kapanışta yüzde 0,1 düşerken, yeni işlem gününde yüzde 0,1 değer kazancıyla 72,6 dolar seviyesinden işlem görüyor.

New York Borsası”nda dün S&P 500 endeksi yüzde 0,73, Nasdaq endeksi yüzde 0,98, Dow Jones endeksi yüzde 0,16 yükseldi. ABD”de endeks vadeli kontratlar yeni güne ise negatif seyirle başladı.

Avrupa borsalarında dün İngiltere hariç negatif bir seyir izlenirken, bugün yarım gün, yarın ise tam gün piyasalar kapalı olacak.

Yılın son günlerine girilirken Avrupa genelinde 20 Ocak”ta göreve başlayacak yeni ABD yönetiminin ticari politikalarına yönelik soru işaretleri risk iştahını sınırlıyor.

Halihazırda resesyon endişeleri bölge genelinde varlığını korurken, Avrupa imalat sanayisinin ve bölge ülkelerinin ihracat rakamlarının söz konusu tarifelerden nasıl etkileneceğine yönelik belirsizlikler devam ediyor.

Analistler, Avrupa Merkez Bankasının (ECB) ABD”deki yeni yönetimin alacağı kararlara göre para politikasında ayarlamalara gidebileceği belirterek, veriler uygun olduğu sürece güvercin duruşun devam edebileceğini söyledi.

Bu gelişmelerle dün İngiltere”de FTSE 100 endeksi yüzde 0,22 artarken, İtalya”da FTSE MIB 30 endeksi yüzde 0,08, Fransa”da CAC 40 endeksi yüzde 0,03 ve Almanya”da DAX 40 endeksi yüzde 0,18 geriledi. Avrupa”da endeks vadeli kontratlar yeni güne de negatif bir seyirle başladı.

Asya tarafında yeni günde karışık bir seyir izleniyor.

ABD”de yeniden başkan seçilen Donald Trump”ın göreve başladıktan sonra atacağını söylediği ek gümrük tarifesi adımlarının etkilerine yönelik belirsizlikler varlığını korurken, ABD yönetiminin stratejik ürünlerde de temkinli tavrı devam ediyor.

ABD yönetimi dün otomobiller, ev eşyaları ve savunma sistemleri gibi çeşitli alanlarda kullanılan eski tip Çin yarı iletkenlerine yönelik soruşturma başlattığını bildirdi.

ABD Ticaret Temsilciliğinden (USTR) yapılan açıklamada, Çin”in yarı iletken endüstrisini hakimiyet altına almaya yönelik eylem, politika ve uygulamalarına ilişkin soruşturma başlatıldığı duyuruldu.

Çin”in yarı iletken endüstrisinde yerel ve küresel pazarlara hakim olmaya çalıştığı belirtilen açıklamada, ülkenin yerlileştirme ve kendi kendine yeterliliği sağlamak için kapsamlı rekabete aykırı ve piyasa dışı yöntemler kullandığı öne sürüldü.

Çin tarafı ise soruşturmaya tepki göstererek, haklarını ve çıkarlarını korumak için gereken her türlü tedbiri alacağını bildirdi.

Öte yandan, Çin”de yasama işlevini yerine getiren Çin Ulusal Halk Kongresi (ÇUHK) Daimi Komitesinin, özel sektörü geliştirmeye yönelik bir yasa tasarısını görüşeceği bildirildi.

Analistler Çin ekonomisinde halihazırda bulunan zayıf iç talep ve gayrimenkul sorunlarının hükümetin ekonomik ajandasının önemli bir parçası olduğu kaydederek, potansiyel ticaret savaşları öncesinde söz konusu sorunlara yönelik çalışmaların olduğunu ifade etti.

ABD”de yeni yönetimin atacağı tarife adımlarının endişesiyle dolar/yuan paritesi şu sıralarda 7,2990 ile Kasım 2023″ten bu yana en yüksek seviyesinde bulunuyor.

Kurumsal tarafta ise Japon otomobil üreticileri Honda ve Nissan, elektrikli araç sektöründeki zorlu küresel rekabet karşısında dünyanın en büyük üçüncü otomobil üreticisini oluşturmak için birleşme görüşmelerine başladıklarını bildirdi.

Şirketlerden yapılan ortak açıklamada, Japon otomobil üreticilerinin ortak bir holding şirketi altında birleşme görüşmeleri için mutabakat zaptı imzaladıkları belirtildi.

Hong Kong piyasaları bugün erken kapanırken, ülkede yarın ve perşembe günü ise işlemler gerçekleştirilmeyecek. Güney Kore”de de yarın piyasalar kapalı olacak.

Bu gelişmelerle kapanışa yakın Nikkei 225 endeksi yüzde 0,3, Güney Kore”de Kospi endeksi yüzde 0,1 değer kaybederken, Çin”de Şanghay bileşik endeksi yüzde 0,7 ve Hong Kong”da Hang Seng endeksi de yüzde 1,08 yükseldi.

Yurt içinde dün düşüş eğiliminde hareket eden Borsa İstanbul”da BIST 100 endeksi, günü yüzde 1,01 değer kaybederek 9.626,56 puandan tamamladı.

Dolar/TL, dün yatay seyirle 35,1920″den kapanırken, bugün bankalararası piyasanın açılışında yüzde 0,2 yükselişle 35,2520 seviyesinden işlem görüyor.

Analistler, bugün yurt içinde finansal hizmetler güven endeksi, yurt dışında ise ABD”de Richmond Fed imalat sanayi endeksi verilerinin takip edileceğini belirterek, teknik açıdan BIST 100 endeksinde 9.600 ve 9.500 seviyelerinin destek, 9.750 ve 9.900 puanın direnç konumunda olduğunu ifade etti.

Piyasalarda bugün takip edilecek veriler şöyle:

10.00 Türkiye, aralık ayı finansal hizmetler güven endeksi

18.00 ABD, aralık ayı Richmond Fed imalat sanayi endeksi

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.

Source:


Türkiye”nin kararlılığını bu sözlerle anlattı: Burada durmayacağımızı herkes biliyor

Cumhurbaşkanı Dış Politika ve Güvenlik Başdanışmanı ve Büyükelçi Akif Çağatay Kılıç, 24 TV Arafta Sorular programında Star Gazetesi Yazarı Esra Elönü”nün sorularını cevapladı.BAŞKANIMIZ ÖDÜN VERMEDİSuriye”nin özgürleşmesi sürecinde Türkiye”ne dikkat çeken Kılıç, “2011”de iç savaş patlak verdiğinde, Esad rejiminin zalimliğinden, ölüm korkusuyla kaçan insanlara Türkiye kucak açtı. Cumhurbaşkanımızın aleyhine en çok kullanılan argümanlardan bir tanesi Türkiye”de bulunan Suriyeli göçmenlerdi. Siyasi anlamda da zorluklar çıktı ama Cumhurbaşkanımız hiçbir şekilde duruşundan bir santim ödün vermedi” diye konuştu.Suriye topraklarını işgal eden terör örgütü PKK/YPG”nin başta ABD olmak üzere batılı ülkelerin verdiği desteğe tepki gösteren Kılıç “Artık bu noktada ilerleyişimizin durdurulamayacağını herkes biliyor. Amerika”da, Avrupa”nın çeşitli ülkelerinde ortaya konulan cılız seslerle yanlış tabirler kullanılıyor. Ve deniyor ki “Kürtler bizim orada ortağımız” hayır! Sizin ortağınız PKK terör örgütü ve onun uzantıları. Kürtlerin en çok çektiği terör örgütü PKK”dır” dedi.ÇOCUKKEN FİZİKİ IRKÇILIK YAŞADIMKendisinin de gurbette doğduğunu belirten Kılıç, şunları söyledi: “Almanya”da büyüdüm. Irkçılığı 6 yaşında fiziki olarak yaşadım. Dolayısıyla, ırkçılığın ne alçak bir şey olduğunu iyi bilirim. Beni en çok üzen ülkemizdeki ırkçı yaklaşımların bir araya geldiği yerler oldu. Bunlardan bir tanesi, bir siyasi parti.”Başkan Erdoğan: Suriye”de yeni dönem başladı! Şera ile yakın diyalogTarihi ziyareti böyle duyurdular”Türk bayrağı olmayan bir ev yok

Source: Www.star.com.tr


Panama”da Donald Trump öfkesi! Posterini yaktılar

ABD”nin seçilmiş başkanı Donald Trump”ın Panama Kanalı çıkışının etkileri Panama”da yankı buldu.
Panama”nın en güçlü sendikalarından biri olan İnşaat ve Benzeri Sektörlerde Çalışan İşçilerin Ulusal Sendikası (Suntracs) önderliğinde meydanlara inen halk, Panama Parlamentosu önünde Trump”ı protesto etti.
Bir süre önce Trump, Panama”yı, Panama Kanalı”nın kullanımı için aşırı yüksek ücret istemekle suçlayarak, kanalın düzgün şekilde yönetilmemesi durumunda ABD”ye geri verilmesini talep edeceklerini söylemişti.
ABD”in seçilmiş başkanı dün de Truth Social sosyal medya hesabından yapay zekayla hazırlanmış Panama Kanalı”nda ABD bayrağının dalgalandığı fotoğrafı “ABD Kanalı”na hoş geldiniz.” cümlesiyle yayınlamıştı.
Trump”ın posterini yaktılar
ABD bayrağı ve Trump posterlerini yakan göstericiler, Panama Devlet Başkanı Jose Raul Mulino”ya desteklerini dile getirdi.
Sendikadan yapılan açıklamada, “Donald Trump”ın tehditlerini kesin bir şekilde reddediyoruz. Bu bölge Panamalılara aittir. Egemenliğimizi ve kanalımızı korumakta kararlıyız.” ifadesine yer verildi.

Mulino”ya destek mesajları
Kolombiya Cumhurbaşkanı Gustavo Petro, Meksika Devlet Başkanı Claudia Sheinbaum ve Venezuela hükümeti, Panama”nın kanal üzerindeki egemenlik haklarına saygı duyulması gerektiğini vurguladı ve Mulino”ya destek mesajları gönderdi.
Mulino ise sosyal medya hesabından uluslararası topluma teşekkür ederek, “Tüm Panamalılar adına, farklı devlet başkanları, eski devlet başkanları, uluslararası örgüt liderleri ve yurttaşlardan gelen dayanışma mesajlarına minnettarız. Panama Kanalı bugün ve her zaman dünya ticaretine hizmet etmeye devam edecek.” paylaşımında bulundu.
Trump ne demişti?
Trump, Panama”yı, Panama Kanalı”nın kullanımı için aşırı yüksek ücret istemekle suçlayarak, kanalın düzgün şekilde yönetilmemesi durumunda ABD”ye geri verilmesini talep edeceklerini kaydetmişti.
Trump, eski ABD Başkanı Jimmy Carter”ın, kanalın yönetimini Panama”ya devretmesini “hata” olarak tanımlamıştı. Donald Trump, Panama”nın, kanalın kullanımı için fahiş ücret talep ettiğini savunarak, “Ülkemize yönelik tam anlamıyla soygun, derhal sona ermelidir.” ifadesini kullandı.
Mulino”dan yanıt gecikmemişti
Panama Devlet Başkanı Jose Raul Mulino da Trump”ın sözlerine karşılık olarak, “Panama Kanalı, Panama”ya ait ve öyle kalacak.” demişti. Trump da buna “Göreceğiz” yanıtını vermişti.Mulino, “Tarifeler keyfi bir şekilde belirlenmez. Bu ücretler, piyasa koşulları, uluslararası rekabet, işletme maliyetleri ve kanalın bakım ve modernizasyon ihtiyaçları göz önünde bulundurularak kamuya açık bir şekilde belirlenmektedir” diye konuşmuştu.
Trump”ın Panama ısrarı… ABD bayraklı fotoğrafını paylaştı!Dünya

Source: Dünya Gazetesi


İsrail, Haniye suikastını üstlendi

İsrail Savunma Bakanı Israel Katz, İsrail”e aralıklarla balistik füzelerle saldırılar düzenleyen Yemenli Husiler hakkında konuştu. Katz, “Hamas”ı yendik, Hizbullah”ı yendik, İran”daki savunma sistemlerini kör ettik, Esad rejimini devirdik, şer eksenine ağır darbe vurduk. İsrail”e saldıran Yemen”deki terörist Husi organizasyonunu da sert şekilde vuracağız. Liderlerini başsız bırakacağız. Tıpkı Haniye, Sinvar ve Nasrallah”a yaptığımız gibi” ifadelerini kullandı. Böylelikle İsrail ilk kez Haniye suikastinin üstlenmiş oldu. Haniye, İran cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan”ın göreve başlama törenine katıldıktan sonra Tahran”da kaldığı konuta yapılan saldırı sonucu hayatını kaybetmişti.

Source: Internet Haber


Cem Küçük Türkiye”nin PKK”ya yönelik operasyonu için tarih verdi!

Türkiye​ Gazetesi yazarı Cem Küçük, Türkiye”nin PKK​”ya yönelik yeni bir operasyon düzenleyeceğine dair çarpıcı açıklamalarda bulundu. Küçük, diplomatik girişimlerin sonuç vermemesi durumunda Türkiye”nin Suriye Milli Ordusu​ (SMO) ile birlikte PKK”yı hedef alacağını belirtti. TGRT Haber canlı yayınında konuşan Küçük, Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler​”in açıklamalarına dikkat çeken Küçük, “Bakan Güler, önümüzdeki günlerde SMO”nun gerekeni yapacağını söyledi. Bu hazırlıkların tamamlandığını gösteriyor. Yeni yılın gelmesiyle birlikte operasyonun başlayacağını düşünüyorum” dedi. Cem Küçük: Operasyona ABD karışamaz ABD”nin mevcut yönetiminin karar alma yetisinden yoksun olduğunu savunan Cem Küçük​, yeni bir yönetimin göreve geleceğini ve bu durumun Türkiye”nin operasyon planlarını hızlandırabileceğini belirtti. Cem Küçük”ün açıklaması şu şekilde: “Türkiye”nin PKK”ya operasyon yapacağını düşünüyorum. Eğer diplomatik ilişki bir işe yaramazsa Türkiye PKK”yı süpürecektir. Dün Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, “Önümüzdeki günlerde SMO gerekeni yapacaktır” dedi. Belli ki hazırlıklar bitmiş. Yeni yılın gelmesi beklenecek ve operasyon gelişecek. ABD hükümetinin karar alma durumu yok orada da yeni yönetim gelecek. Trump, “Bizim orada bir çıkarımız yok” diyor. PKK”ya SMO ile beraber Türkiye”nin gerekeni yapacağını düşünüyorum. KK elebaşlarının da bugünlerde yarın öbürsü gün kaçtığını, gittiğini, ülke değiştirdiklerini görürüz. Ya ABD”ye ya da Avrupa”ya kaçacaklar. Hakan Fidan”ın verdiği fotoğraf çay içerken fotoğraf vermesi önemliydi.”

Source: Internet Haber


Fransa’da yeni hükümet belli oldu

Elysee Sarayı”ndan yapılan yazılı açıklamada, merkez sağcı Demokrat Hareket (MoDem) Partisi’nden başbakanlık görevine atanan 73 yaşındaki François Bayrou’nun yeni hükümeti kurduğu duyuruldu. Fransız kamu kuruluşu Caisse des Depots’un başkanı 66 yaşındaki Eric Lombard, Maliye Bakanlığı”nın başına getirildi. Muhafazakar Partili Bruno Retailleau İçişleri Bakanı olarak kalırken, Dışişleri Bakanı Jean-Noel Barrot ve Savunma Bakanı Sebastien Lecornu da koltuğunu korudu. Ocak ayında başbakanlıktan istifa eden Elisabeth Borne Eğitim Bakanı, eski İçişleri Bakanı Gerard Darmanin ise Adalet Bakanı oldu. Deniz Aşırı Topraklardan Sorumlu Bakan Manuel Valls, Çalışma Bakanı Catherine Vautrin, Tarım Bakanı Annie Genevard, Gençlik ve Spor Bakanı Marie Barsacq oldu. Bayrou, aşırı sağ ve soldan gelebilecek güven oylamasını engellemek için 10 gündür hükümet kurma mücadelesi veriyordu. Yeni hükümetin gündemi Bayrou hükümetinin 2025 bütçe tasarısının geçirilmesi için derhal çalışmalara başlaması gerekiyor. Yeni hükümet, yıl sonunda gayri safi yurtiçi hasılanın (GSYİH) yüzde 6’sının üzerinde gerçekleşmesi beklenen açığı kapatmak için baskı altında olacak. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Bayrou’nun en azından Temmuz ayına kadar muhtemel bir güven oylamasını engellemesini bekliyor. Önceki hükümetin düşüşü nasıl gerçekleşmişti? Öte yandan Fransa’da önceki Başbakan Michel Barnier’nin bütçe açığını azaltmak için 60 milyar euroluk tasarruf sağlamayı amaçlayan ve halk tarafından tepkilere neden olan bütçe planının bir kısmını nihai oylama yapılmadan meclisten geçirmek için özel anayasal yetkileri kullanmayı seçmesiyle güven oylamasına gidilmişti. Ulusal Meclis’te yapılan oylamada güvenoyu alamayan Başbakan Michel Barnier hükümeti düşmüş, ülkede 1962’den bu yana ilk kez bir hükümet güvenoyu alamamıştı. Macron, 13 Aralık’ta seçim ittifakı ortaklarından merkez sağcı Demokrat Hareket Partisi lideri François Bayrou’yu yeni Başbakan olarak görevlendirmişti.

Source: Dünya Gazetesi


Panama”da halk meydanlara indi: Trump posteri yaktı

ABD”nin seçilmiş başkanı Donald Trump”ın Panama Kanalı”nın ABD”ye geri verilmesini talep edebileceğine yönelik açıklamalarına tepki gösteren Panama halkı, Trump”ın posterlerini ateşe verdi.Panama”nın en güçlü sendikalarından biri olan İnşaat ve Benzeri Sektörlerde Çalışan İşçilerin Ulusal Sendikası (Suntracs) önderliğinde meydanlara inen halk, Panama Parlamentosu önünde Trump”ı protesto etti.ABD bayrağı ve Trump posterlerini yakan göstericiler, Panama Devlet Başkanı Jose Raul Mulino”ya desteklerini dile getirdi.Suntracs”tan yapılan açıklamada, Donald Trump”ın tehditlerini kesin bir şekilde reddediyoruz. Bu bölge Panamalılara aittir. Egemenliğimizi ve kanalımızı korumakta kararlıyız. ifadesine yer verildi.Kolombiya Cumhurbaşkanı Gustavo Petro, Meksika Devlet Başkanı Claudia Sheinbaum ve Venezuela hükümeti, Panama”nın kanal üzerindeki egemenlik haklarına saygı duyulması gerektiğini vurguladı ve Murillo”ya destek mesajları gönderdi.Murillo ise sosyal medya hesabından uluslararası topluma teşekkür ederek, Tüm Panamalılar adına, farklı devlet başkanları, eski devlet başkanları, uluslararası örgüt liderleri ve yurttaşlardan gelen dayanışma mesajlarına minnettarız. Panama Kanalı bugün ve her zaman dünya ticaretine hizmet etmeye devam edecek. paylaşımında bulundu. NE OLMUŞTU? Trump, 22 Aralık”ta Panama”yı, Panama Kanalı”nın kullanımı için aşırı yüksek ücret istemekle suçlamış, kanalın düzgün şekilde yönetilmemesi durumunda ABD”ye geri verilmesini talep edeceklerini söylemişti.Eski ABD Başkanı Jimmy Carter”ın, kanalın yönetimini Panama”ya devretmesini hata olarak tanımlayan Trump, kanalın başkalarının yararına değil iki ülke arasındaki işbirliğinin simgesi olarak Panama”ya verildiğini kaydetmişti.Panama Devlet Başkanı Mulino ise Trump”a yanıt olarak, Vatandaşlarım, başkan olarak şunu kesin bir dille ifade etmek isterim ki, Panama Kanalı ve ona bağlı tüm alanlar, her metrekaresiyle Panama”ya aittir. Ülkemizin egemenliği ve bağımsızlığı pazarlık konusu değildir. Panama Kanalı Panama”ya ait ve öyle kalacak. ifadelerini kullanmıştı.

Source: Hurriyet.com.tr


İtalya”dan Suriye açıklaması: Aktif parçası olmak istiyoruz

İtalyan ANSA ajansının haberine göre Tajani, Kosova”ya ziyareti sırasında 61 yıllık Baas rejiminin devrilmesiyle Suriye”deki gelişmelere ilişkin açıklama yaptı.İtalya”dan bir heyetin Suriye”deki yeni yönetimle Şam”da görüştüğünü aktaran Tajani, “Suriye”deki yeniden birleşme, barış ve istikrar sürecinin aktif bir parçası olmak istiyoruz.” diye konuştu.Tajani, Suriye”ye yönelik yaptırımların kaldırılmasına ilişkin çalışmalar için bu süreçleri takip etmelerinin önemli olduğunu vurguladı.İtalya Başbakanı Giorgia Meloni de 18 Aralık”ta, Suriye”ye yönelik yaptırımların kaldırılmasının yakınlaşma sağlamak için kullanılabilecek bir başka araç olabileceğini ancak şu an durumun çok da net olmadığını belirtmişti.

Source: Www.star.com.tr


Self determinasyon hangi durumlarda meşrudur?

Self determinasyon hukuki olarak iki temel ��e �zerine in�a edilmi�tir. Birincisi bir toplumun demokratik hak aray���d�r. �kincisi ise bu hak aray���n�n sonucunda ortaya ��kan yap�n�n insan haklar�na ba�l�l��� noktas�ndad�r. Bu iki amac� da ta��mayan bir talep hukuki olarak tan�nmaz. �rne�in ter�r yap�s� olarak bilenen grubun �self determinasyon� hakk�n� kullanmas�, bunu bir �rk veya kitle temeline dayand�rsa bile yap�s� itibar�yla kabul edilebilir de�ildir.

C�neyd Alt�parmak/ Hukuk�u

Suriye meselesinden �nce de �ok�a g�ndeme gelen bir kavramd�. Ancak son d�nemlerde bilen bilmeyen herkesin diline pelesenk olan bir “lafa” d�n��t� “self determinasyon”. Bu yaz�da kavram�n ihtiva etti�i unsurlar� ve uluslararas� hukuktaki �rneklerine de�inerek bir �er�eve �izmek istiyorum.

Self determinasyon, yani “kendi kaderini tayin hakk�” ya da -TDK”n�n tavsiyesi ile- “�z belirtim”. Bu kavram en basit ifadesi ile uluslar�n kendi geleceklerini kendilerinin alaca�� kararlar ile belirlemesidir. Buna g�re milletlerin geleceklerini belirlemesi bir hak olarak d�zenlenmi�tir. Bu hakka herkes sayg� duymak zorundad�r. Hi�bir devlet veya yap� bir milletin temel haklar�na zarar verebilecek davran��larda bulunamaz, kurumlar�n� yok edemez, gelenek ve g�reneklerine sald�ramaz, dilini ortadan kald�ramaz k�saca �zg�rl�klerini k�s�tlama alt�na alamaz. Self determinasyon bu �er�eveyi �izer.

Nereden nereye

Uluslararas� hukukta bu hakk�n geli�imi ad�m ad�m seyretmi�tir. Yani bir anda ortaya ��km�� de�ildir. Bu sebeple g�r�nen ve bilenen �artlar�n�n yan�nda daha a��rl�kl� siyasi bir karara ve ba�lama ihtiya� duyar. Tek ba��na siyasi ve hukuki bir durum da de�ildir. Co�rafik, tarihsel ve toplumsal dinamikleri de vard�r self determinasyonun. �lk olarak 1. D�nya Sava�� sonras� g�ndeme gelen bu hak, Milletler Cemiyeti d�neminde ve BM”nin ilk a�amas�nda “politik” bir kavram olarak ele al�nmakta iken sonras�nda hukuki ve �imdilerde ise normatif bir boyut kazanm��, bu a�amaya evrilmi�tir.

Self determinasyon asl�nda iki temel ��e �zerine in�a edilmi�tir hukuki olarak. Birincisi bir toplumun demokratik hak aray���d�r. �kincisi ise bu hak aray���n�n sonucunda ortaya ��kan yap�n�n insan haklar�na ba�l�l��� noktas�ndad�r. Bu iki amac� da ta��mayan bir talep hukuki olarak tan�nmaz. Misal ter�r yap�s� olarak bilenen grubun “self determinasyon” hakk�n� kullanmas�, bunu bir �rk veya kitle temeline dayand�rsa bile yap�s� itibar�yla kabul edilebilir veya makul olarak kar��lanmaz. Self determinasyonu anlamak i�in prati�ine bakmak ve ge�mi� �rnekleri hat�rlamak da fayda vard�r.

Y�k�lan imparatorluklar

�lk dalga imparatorluklar�n ��k��� ve ulus devletlerin y�kseli�idir bu konuda. Avrupa”da ba�lam�� ve sonras�nda Osmanl� co�rafyas�nda devletlerin olu�mas�na neden olmu�tu. Bunlar askeri ve siyasi zemindeki kader tayini durumuydu. Ba��ms�zla�mak isteyen topluluklar ve uluslar vard� ve o d�nemin ko�ullar�nda zay�flayan, gerileyen ve yenilen imparatorluklar egemenlik sahnesinden �ekildi. Bu y�k�m�n ve d�n���m�n son ad�m� SSCB”de oldu.

So�uk Sava� sona erdi�inde, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birli�i da��ld���nda, Do�u Avrupa”daki i� sava�lar bitip ve ayr��malar ya�and���nda, 100″den fazla yeni “ulus devlet” daha eklendi �lkeler envanterine… ��phesiz bunlar�n da temelinde kaderlerini tayin etme hakk�na dayanan uluslar vard�. Birle�mi� Milletler kay�tlar�na g�re ise d�nya �zerinde toplam 208 �lke bulunmaktad�r. Bu �lkelerin 117 tanesi Asya ve Avrupa k�talar�nda bulunmaktad�r. So�uk Sava� sonras� kurulan devletler olmasayd�, nas�l bir say� ve Avrupa-Asya d�zeni ile kar��la��rd�k, bunu d���nmek gerekiyor…

Quebec denedi ama olmad�…

Qu�bec iki kez Kanada”dan ayr�lma referandumuna gitti. �lki y�zde 85 kat�l�mla ger�ekle�en referandum, 1980″de yap�ld� ve y�zde 59 hay�r oyu ��kt�. Kanada”dan bir kopu� olmad�. 1995 y�l�nda ise ikinci kez “Quebec referandumu” yap�ld�. �o�unlu�un Frans�zca konu�tu�u bu Kanada eyaletinde se�menlere, Quebec”in egemenli�ini ilan edip ba��ms�z bir �lke olup olamayaca�� soruldu. Se�ime kat�l�m y�zde 93 civar�ndayd�. Oylar neredeyse e�itti. “Hay�r” oylar� (y�zde 50.58) sadece 54 bin civar�nda fazlayd�. Konu birtak�m manip�lasyon tart��malar� ile birlikte Kanada “Suprime Court” g�ndemine kadar gitti. Y�ksek Mahkeme referandumda �ng�r�len tek tarafl� ayr�l���n yasad��� oldu�una karar verdi. Bug�n halen “�zel bir durumu” vard�r bu eyaletin.

Benzeri olaylar son d�nemlerde de oldu. Baz� topluluklar, ba�l� olduklar� devletlerden ayr�larak “ba��ms�z devletler” olarak var olmak istediklerini a��klad�. 2014″te �sko�ya”n�n Birle�ik Krall�k”tan, 2017″de Katalonya”n�n �spanya”dan ve 2017″de Irak K�rdistan B�lgesel Y�netimi”nin Irak”tan ayr�lma y�n�ndeki referandumlar� ya�and�. �sko�ya”n�n ba��ms�z bir devlet olabilmesi i�in yap�lan referanduma y�zde 85 civar� kat�l�m oldu. Ve y�zde 55 hay�r oy verildi. Katalonya”daki oylamada ise kat�l�m y�zde 40 civar�ndayd�. Ezici �o�unluk “ayr�lma” y�n�nde oy kullansa da mahiyeti itibar�yla kabul g�rmedi. Irak”ta ise referanduma kat�l�m oran� y�zde 73 civar�ndayd� sonu� evet ��kmas�na ra�men b�lge �lkelerinin buna muvafakat etmemesi sonucu “ayr�lma s�ylemi”; “merkezi h�k�metle kalma” y�n�ne �evrildi. Bu �� �rnek asl�nda �� durma i�aret etmektedir.

BM Antla�mas�n�n 1., 55. ve 76. maddesi self determinasyon ilkesini i�erir. Buna g�re her ulusun “kendi geleceklerini kendilerinin belirlemesi ilkesine sayg� �zerine kurulmu� dost�a ili�kiler geli�tirmek ve d�nya bar���n� geli�tirmek i�in di�er uygun �nlemleri almak” gibi bir y�k�ml�l��� oldu�u tan�mlanm��t�r. BM bu noktada iki hususa dair ad�m atmakla kay�tlam��t�r kendisini. Bunlardan ilki “halklar�n hak e�itli�i ve kendi yazg�lar�n� kendilerinin belirlemesi ilkesine sayg� �zerine kurulmu� bar���� ve dost�a ili�kiler sa�lanmas� i�in gerekli istikrar ve refah ko�ullar�n� olu�turma” ikincisi ise “vesayet alt�ndaki b�lgelerde ya�ayan insanlar�n siyasal, ekonomik ve sosyal bak�mdan ilerlemelerini ve e�itim alan�nda geli�melerini kolayla�t�rmak, her b�lge ve halk�na �zg� ko�ullar� ilgili halklar�n �zg�rce dile getirdi�i �zlemleri ve her vesayet anla�mas�nda �ng�r�lebilecek h�k�mleri de g�z �n�nde tutarak, bu b�lge halklar�n�n kendi kendilerini y�netmelerini ya da ba��ms�zl��a do�ru giderek geli�melerini kolayla�t�rmak”

Hakk�n kullan�m�…

Birle�mi� Milletler, Vatikan d���nda s�n�rl� tan�nan veya ba��ms�zl���n� ilan etmi� �lkeleri �ye olarak kabul etmektedir. Ocak 2011″de ba��ms�zl���n� ilan eden G�ney Sudan, Temmuz 2011″ de Birle�mi� Milletlerin son �yesi olup BM, �ye say�s�n� 193 �lkeye ta��m��t�r… Ba��ms�zl�k ilan� belirli bir toprak �zerinde yap�l�r. Bu alanda ba��ms�z bir devlet olu�turdu�unun ileri s�r�lmesinden ibaret bir iddiad�r. 2010″da Uluslararas� Adalet Divan� Kosova hakk�ndaki tavsiye raporunu a��klarken uluslararas� hukukun ba��ms�zl�k ilan�na ili�kin herhangi bir k�s�tlamas� olmad���n� belirtmi�tir. Ancak buradaki dilemma, “ba��ms�zl�k” istemekle “isyanc�” olmak aras�ndaki farkt�r. ��te bu fark ister istemez konuyu hukuki zeminden ��kar�p askeri ve siyasi zemine her zaman itmektedir. Bir �lkenin toprak b�t�nl���n�n i�inde yer alma konusunda “demokratik ve insan haklar�na ayk�r�” bir tutum ile kar��la�mayan topluluklar�n bu hakk� kullanmak istemesi ile par�alanm�� veya ��kmeye do�ru ilerleyen hak ihlallerinin oldu�u bir �lke i�in bu hakk�n kullan�lmak istenmesi “farkl� referans noktalar�na ve parametrelere” i�aret eder. Meselelere, hele de g�ncel duruma bu bilgiler �����nda bakmakta fayda vard�r…

Source:


Ekonomik krizde kılıçlar yeniden çekildi

Çin, ABD yönetiminin, yerli çip endüstrisindeki sanayi politikaları ve pratiklerine yönelik soruşturma başlatmasına tepki göstererek, haklarını ve çıkarlarını korumak için gereken her türlü tedbiri alacağını bildirdi. Çin Ticaret Bakanlığından yapılan açıklamada, soruşturmanın küresel sanayi ve tedarik zincirlerinin işleyişini bozarak ABD işletmeleri ve tüketicilerinin çıkarlarına da zarar vereceği belirtildi. YERLİ ÜRETİME DESTEK TARTIŞMA KONUSU OLDU ABD”nin, Çin”in yerli endüstrisini devlet desteğiyle güçlendirerek küresel pazarda hakimiyet sağlamaya çalıştığı iddiasına karşı çıkılan açıklamada, Washington yönetiminin de Çip ve Bilim Yasası gibi düzenlemelerle kendi yerli çip endüstrisine ciddi miktarda sübvansiyon sağladığına dikkat çekildi. Açıklamada, ABD”li çip üreticilerinin küresel pazarın yaklaşık yüzde 50″sini elinde bulundurduğu, Çin”in ABD”ye çip ihracatının, ABD”nin Çin”e ihracatından çok daha az olduğu hatırlatıldı. ABD”ye olgulara ve çok taraflı ticaret kurallarına saygı gösterme ve yanlış uygulamalarına derhal son verme çağrısı yapılan açıklamada, Çin”in soruşturmayı yakından izleyeceği, haklarını ve çıkarlarını korumak için gereken her türlü tedbiri kararlılıkla alacağı kaydedildi. ABD SORUŞTURMA BAŞLATILACAĞINI DUYURMUŞTU ABD Ticaret Temsilciliğinden (USTR) yapılan açıklamada, Çin”in yarı iletken endüstrisini hakimiyet altına almaya yönelik eylem, politika ve uygulamalarına ilişkin soruşturma başlatıldığı duyurulmuştu. Çin”in yarı iletken endüstrisinde yerel ve küresel pazarlara hakim olmaya çalıştığı belirtilen açıklamada, ülkenin yerlileştirme ve kendi kendine yeterliliği sağlamak için kapsamlı rekabete aykırı ve piyasa dışı yöntemler kullandığı öne sürülmüştü. Açıklamada, Çin”in eylemleri, politikaları ve uygulamalarının ABD ve diğer ekonomiler üzerinde zararlı etkileri olduğuna işaret edilerek, bunların ABD”nin rekabet gücünü, tedarik zincirlerini ve ekonomik güvenliğini zayıflattığı kaydedilmişti. “ABD EKONOMİSİ ÇİN EKONOMİSİ İLE CİDDİ REKABET İÇİNDE” İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi İşletme Fakültesi Dekanı Prof.Dr. İbrahim Güran Yumuşak Haberler.com Stüdyosunda sunucu Abdurrahman Yazıcı”nın konuğu oldu. Küresel çapta otomotiv sektöründe yaşanan krizin ABD ve Avrupa ile Çin arasındaki ekonomik rekabetin bir ürünü olduğunu belirtti. Bu rekabetin Trump”ın görevi devralmasıyla daha da kızışacağının altını çizdi. Çin”in yerli üretimi devlet eliyle yoğun bir şekilde desteklediğini vurgulayan Prof.Dr. İbrahim Güran Yumuşak konuşmasına şöyle devam etti: ABD ekonomisi Çin ekonomisi ile ciddi rekabet içinde. Çin”in önemli sektörlerde dünya piyasalarına hızlı ve etkili bir biçimde girdiğini görüyoruz. Çin üretim gücünü, tedarik zincirini güçlendirerek ve çeşitlendirerek güçlendiriyor.”

Source: Abdurrahman Yazıcı


Resul Tosun yazdı: Fesat peşindeler!

Suriye”de denklem değişti. Oyuncular da değişti.Kanlı rejim düşünce, onu destekleyenler de sahada gibi görünseler de düştüler denklem dışında kaldılar.Yeni Suriye”nin inşasında artık kanlı rejime destek veren Rusya olmayacak, İran olmayacak, ABD olmayacak, İsrail olmayacak.Çünkü İran ve Rusya kanlı rejime doğrudan destek verip silahlarını Suriye halkına çevirerek rejimin tüm günahlarına ortak oldular.Kazandıkları tek şey de Suriye halkının nefreti oldu. Yeni yönetimin şekillenmesinde denklem dışında kaldılar.Esed”e dolaylı destek veren ABD ve İsrail de denklem dışında kaldılar. ABD hem Suriye”yi fiilen bölüp Esed”le uyum içinde çalışan PKK”ya hem de İsrail”e destek vererek denklem dışında kaldı.Kanlı rejime dolaylı destek veren PKK”yı besleyen ve destekleyen İsrail de daha ilk fırsatta Suriye topraklarını işgal ederek denklem dışında kalmıştır.Bu ülkeler isteseler de -ki çok istiyorlar- Suriye”nin yeni yönetimi üzerinde etkili olmaları mümkün değildir.Suriye”nin yeni yönetiminde en çok güvendiği ülkenin Türkiye olduğunu söylemeye gerek yok. Suriye halkı sevincini kendi bayrağının yanı sıra Türk bayrağını sallayarak, sık sık Başkan Erdoğan”ı minnetle anarak ve her münasebette Türkiye”ye teşekkür ederek gösteriyor.Yeni yönetime en üst düzeyde desteğin Türkiye”den geldiğini söylemeye de gerek yok. MİT Başkanı”ndan sonra Dışişleri Bakanı”nın ziyareti ve coşkuyla karşılanması da yeni yönetimin kime nasıl güvendiğini göstermesi açısından önemlidir.Suriye halkı ve yeni yönetimi Türkiye”ye güveniyor.Çünkü en zor zamanlarında onlara kucak açan tek ülke Türkiye oldu. Kanlı rejime karşı halkın yanında durarak en sert tepkiyi Türkiye verdi. Uluslararası arenada Suriye halkının ve muhalefetin en güçlü destekçisi Türkiye oldu.Siyasi ekonomik askeri siyasi her türlü desteği Türkiye verdi. Astana ve Cenevre sürecinde halkı temsil eden muhalefetin garantörlüğünü Türkiye üstlendi.Ve Türkiye bu siyasetiyle Suriye halkının gönlünü kazandı.Dolayısıyla da Türkiye kardeşçe el uzatan ülke olarak Suriye”nin yeniden inşasında yeni yönetimin de talebiyle en güçlü rol üstlenecek tek ülkedir.Yeni yönetimin fiili devlet başkanı olan Ebu Muhammed Colani, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan beyle yaptığı basın toplantısında stratejik ilişkiden bahsedip Suriye”nin her alanda Türkiye”nin desteğini beklediklerini söyleyerek dünyaya Türkiye gerçeğini ilan etti.Başkan Erdoğan”ın “Suriye Suriyelilerindir, kararı da onlar verecektir.” söylemini Hakan Fidan bey de basın toplantısında aynı cümleyi kurarak Suriye halkının karar verici olduğunu tekrarlaması Türkiye”nin milli iradeye olan saygısının tezahürüdür.Suriye”nin toprak bütünlüğünü savunması da Türkiye”nin komşu ülkenin topraklarında gözünün olmadığını gösteren önemli bir tavırdır.Basın toplantısında Bakan Fidan hem terör örgütlerine Suriye”de yer yok derken, hem de İsrail işgalini kınarken Suriye”nin toprak bütünlüğüne ve istikrarına vurgu yapmıştır.Kaybedecek zaman olmadığını hemen destek verilmesi gerektiğini söyleyen Fidan ziyaretinin diğer mevkidaşlarına örnek olması gerektiğine vurgu yapması da çok anlamlıdır. Bu çağrı, “ben geldim siz de gelin yeni yönetime destek” verin mesajıdır ki bu mesajı ilk alan Ürdün oldu, dün dışişleri bakanını Şam”a gönderdi.Başkan Erdoğan”ın tüm kurumlara Suriye”ye destek talimatı verdiğini hatırlatan Fidan Türkiye”nin yeni yönetime desteği konusunda kimi ülkeleri kıskandıracağı açıktır.Varsın kıskansınlar yeter ki Yeni Suriye”ye yardım etsinler!Kanlı rejimin doğrudan destekçisi Rusya ve İran, dolaylı destekçisi ABD ve İsrail”in tüm kaygısı Suriye halkının refahı değil kimi farklı grupların himayesi olduğu açıktır.İsrail Dürzileri, ABD PKK/PYD”yi, İran da Şii grupları himaye gerekçesiyle tahrik ediyorlar. Fesat peşindeler! Türkiye gibi “kararı Suriye halkı versin” diyemiyorlar.En açık tehdit de kanlı rejime destek vererek suç ortağı İran”dan geldi.Dini lider Hamaney kanlı rejime verdiği destekten ötürü özür dilemesi gerekirken ve halkın sevincine ortak olması gerekirken, “Suriye”de güçlü ve onurlu bir hareketin ortaya çıkacağını öngörüyoruz. Çünkü bugün Suriyeli gençlerin kaybedecek bir şeyleri kalmadı. Okulları, üniversiteleri, evleri ve sokakları güvende değil. Bu yüzden kararlılıkla harekete geçip güvensizliğin mimarlarına karşı durarak onlara galip gelmeliler.” diyerek açıkça iç savaş tetikçiliği yapıyor alenen tehdit ediyor!Suriye”de denklem dışında kalmasının telaşıyla yapılan bu bozguncu açıklamaların İran”a hiçbir şey kazandırmadığını aksine Suriye halkının nefretini körüklediğini göremeyen dini lider İran”ın şanssızlığı olsa gerek!Devletin adı İran İslam Cumhuriyeti ama ne İran sosyolojisine İslam rengini verebildiler ne de dünyaya örnek bir İslam devleti gösterebildiler!Şu hale bakar mısınız bir milyon insanı katletmiş şehirleri harabeye çevirmiş kanlı rejime destek vermekten utanmadılar şimdi de iç savaş bezirgânlığı yapıyorlar!Yazıklar olsun!

Source: Resul Tosun


Küresel büyümenin geleceği tehlikede: En büyük aktörleri ABD ve Çin! Bakan Şimşek”ten kritik uyarı

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Sabancı Üniversitesi İstanbul Uluslararası Enerji ve İklim Merkezi (IICEC) tarafından düzenlenen geleneksel IICEC Konferansı”nda, önemli açıklamalarda bulundu.
Küresel ekonomik büyümenin uzun vadede karşı karşıya olduğu büyük yapısal engelleri gündeme getiren Şimşek, dünya ekonomisinin büyüme tahminlerinin tarihin en düşük seviyelerine gerilediğini belirtti.
Bakan Şimşek, küresel büyümeyi kısıtlayan faktörlerin başında artan ticaret korumacılığı, yüksek borçluluk seviyeleri, yaşlanan nüfus ve iklim krizinin geldiğini vurguladı. Bu sorunların, ekonomik istikrarı tehdit ettiğini belirten Şimşek, özellikle ABD ve Çin arasındaki ticaret geriliminin çok taraflı sistemden uzaklaşmaya yol açtığını ifade etti.
ABD’nin 1000’in üzerinde, Çin’in ise 800’ün üzerinde ticaret kısıtlaması getirdiğini belirten Şimşek, bunun dünya ticaretinin geleceği için ciddi bir tehdit oluşturduğunu söyledi. Ayrıca, korumacılığın sadece mal ticaretiyle sınırlı kalmadığını, hizmetler, yatırım ve hatta finans sektörlerine kadar yayıldığını belirten Şimşek, bu durumun serbest ticaret üzerindeki etkilerini de ele aldı.
Şimşek, IMF”nin değerlendirmelerine göre, bu durumun devam etmesi halinde, Almanya gibi büyük ekonomiler üzerinde daha da büyük bir baskı oluşabileceğini ifade etti. Tüm bu zorluklarla birlikte uluslararası işbirliklerinin güçlendirilmesinin önemine değinen Şimşek, çok taraflı ticaret sisteminin korunmasının ekonomik büyüme için kritik bir öneme sahip olduğunu belirtti.

Source: Dünya Gazetesi


Grönland”ı ABD topraklarına katmak isteyen Trump”a “Satılık değiliz” cevabı

Dünyanın en büyük adası Grönland, iklim krizinin etkisiyle buzların erimesi ve yeni ticaret yollarının açılması nedeniyle giderek daha önemli hale gelen Arktik bölgesinde merkezi bir konuma sahip bulunuyor.

Zengin yer altı rezervlerine de sahip Grönland”ın hem ABD”ye yakınlığı hem de kilit deniz yolları üzerindeki konumu, Washington için özellikle Rusya ve Çin ile artan rekabet bağlamında “stratejik avantaj” olarak görülüyor.

Trump, 23 Aralık”ta Truth Social hesabından yaptığı paylaşımda, Grönland”ın ABD kontrolünde olması gerektiğine ilişkin söylemini yineleyerek, Ada”nın mülkiyeti ve kontrolüne sahip olmanın “mutlak zorunluluk” olduğunu savundu.

ABD”de görevi devralmaya hazırlanan Trump, “Ulusal güvenlik ve dünya genelinde özgürlük için ABD, Grönland”ın mülkiyeti ve kontrolünün mutlak bir zorunluluk olduğunu düşünüyor.” mesajını paylaştı.

Trump”ın bu sözleri, Grönland yetkilileri başta olmak üzere tepki çekti.

Grönland Başbakanı Egede, AA muhabirine yaptığı yazılı açıklamada, Grönland”ın “satılık olmadığını” vurgulayarak, “Grönland, Grönland halkına aittir. Biz satılık değiliz ve asla satılık olmayacağız. Uzun süredir devam eden özgürlük mücadelemizi kaybetmeyeceğiz.” ifadelerini kullandı.

Öte yandan başta komşu ülkeler olmak üzere tüm dünyayla işbirliği ve ticarete açık olmaya devam ettiklerini belirten Egede, “Zira tüm işbirliği ve ticaret Danimarka üzerinden yapılamaz. Bizimle yapılacak tüm işbirlikleri bizim değerlerimize dayanmalıdır.” değerlendirmesinde bulundu.

Grönland, ABD için neden önemli?

Grönland”a ilgisini gizlemeyen ABD, özellikle soğuk savaş döneminde buraya önemli yatırımlar yaparak ve askeri üs kurarak bölgedeki varlığını güçlendirdi.

ABD uzun zamandır Grönland”da yer alan ve füze saldırılarına karşı erken uyarı sistemleri için kritik öneme sahip Thule Hava Üssü aracılığıyla bu bölgede askeri varlığını sürdürüyor.

Üssün stratejik konumu ABD”nin Kuzey Kutbu”ndaki ve Atlantik”teki faaliyetleri izlemesine olanak tanıyarak ulusal güvenliğini sağlamasına yardımcı oluyor.

Askeri kaygıların ötesinde, Grönland”ın mineraller, nadir toprak metalleri ve petrol rezervleri de dahil olmak üzere doğal kaynaklar açısından zengin olması da Ada”yı ABD için “çekici” kılıyor.

Ada”nın sahip olduğu kaynakların elektronik, yenilenebilir enerji ve elektrikli araçlarda kullanılanlar başta olmak üzere ileri teknolojiler için gerekli mineraller olması dikkati çekiyor.

Grönland, önemli uranyum, altın, çinko ve diğer kritik malzeme rezervlerine sahipken ABD ise nadir toprak mineralleri konusunda Çin”e olan bağımlılığını azaltmak istiyor.

ABD”nin Grönland”ın başkenti Nuuk”ta 1953’te kapattığı konsolosluğunu 2020″de yeniden açma kararı da “yenilenebilir enerji ve maden kaynaklarıyla ilgili projelerde doğrudan iletişim ve işbirliğini kolaylaştırma” amacı olarak değerlendirildi.

Trump, 2019″da da “satın almayı” teklif etti

Grönland”ın merkezinde yer aldığı Arktik bölgesi, yıllar içerisinde Rusya, Çin ve ABD”nin nüfuz mücadelesi verdiği bir bölge haline geldi.

Trump da Rusya”nın askeri genişlemesine ve Çin”in bölgedeki artan varlığına karşı ABD”nin Kuzey Kutbu”ndaki etkisini güçlendirmek istiyor.

Aynı zamanda ABD”nin Arktik bölgesindeki ekonomik etkisini artırmak ve Grönland’ın zengin kaynaklarından da faydalanmak isteyen Trump, göreve geldiği ilk dönemde de Danimarka”dan Ada’yı satın alma isteğini dile getirdi.

Trump”ın 2019″da yaptığı bu teklifi Danimarka Başbakanı Mette Frederiksen, “saçma” olarak nitelendirerek reddetti.

Daha önce de gündeme gelmişti

Danimarka”ya bağlı özerk bölge olan Grönland, hem ABD hem de Danimarka ile jeopolitik çıkarlar, askeri strateji ve ekonomik kaygılarla şekillenen tarihi ilişkilere sahip.

2 milyon kilometrekareden fazla bir alanı kaplayan Ada, Danimarka-Norveç Krallığının 1721″de kontrolü ele geçirmesinin ardından koloni haline geldi.

Grönland, 2. Dünya Savaşı sırasında Almanya”nın Danimarka”yı işgali sırasında ABD”nin koruması altına girdi ve 1945″te Danimarka”ya iade edildi.

Danimarka 1979″da Grönland”a kendi kendini yönetme hakkı verdi, 2009″da ise özerklik genişletilerek Ada, iç işleri üzerinde daha fazla kontrol sahibi oldu.

Böylece Grönland, eğitim, sağlık, doğal kaynaklar ve kolluk kuvvetleri de dahil olmak üzere çoğu iç meselede yetkiye sahip bir iç yönetim hükümetine sahip oldu.

Öte yandan Danimarka, Grönland’ın dış politika ve savunma konularını denetlemeye devam etti.

Grönland, özellikle 2. Dünya Savaşı sırasında önemli bir stratejik konum haline geldi. Almanya”nın işgali sırasında ABD de Kuzey Atlantik”teki çıkarlarını korumak için 1943″te askeri üs kurdu.

Dönemin ABD Başkanı Harry Truman, 1946″da Grönland”ın Danimarka”dan 100 milyon dolar altın karşılığında satın alınmasını önerdi. Truman”ın teklifi üç seçenek içeriyordu: Grönland”daki ABD askeri üslerinin uzun vadeli olarak güçlendirilmesi, Danimarka”nın ABD askeri korumasını kabul etmesi ve bölgenin tamamen satın alınması.

Danimarka, bu teklifi reddetse de ABD”nin buradaki askeri varlığını devam ettirmesine izin verdi.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.

Source:


Belçika Kalkınma Ajansı”ndan Suriye hazırlığı

Van Wetter, Avrupa Birliği (AB) Komisyonuyla birlikte faaliyet gösteren Enabel”in mevcut deneyimiyle Suriye”nin yeniden imar çalışmalarına muhtemel katkılarına ilişkin AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.Yeniden imar, altyapı, kalkınma ve yönetim konularında tecrübe aktarımı yapmaya hazır olduklarını belirten Van Wetter, “(Ürdün”ün başkenti) Amman”da bir ofisimiz var, duruma ve nasıl müdahale edebileceğimize bakıyoruz.” dedi.Van Wetter, “Yeniden imar çabalarına destek vererek katma değer sağlayabiliriz. Bunu yapmalıyız. Bence bu kadar yıllık çatışmadan sonra yeniden imara büyük ihtiyaç var.” değerlendirmesini yaptı.Ancak net bir planlama yapmak için henüz erken olduğunu vurgulayan Van Wetter, “Önce AB”den ve Belçika”dan Suriye ile ne yapacağımıza dair bir tür siyasi karara ihtiyacımız var.” tespitinde bulundu.Van Wetter, birçok alanda destek verebileceklerini, bunun duruma göre şekilleneceğini belirterek, şöyle devam etti:”Örneğin Ukrayna”ya bakarsanız, sağlık, eğitim ve enerji tesislerinin yenilenmesiyle ilgileniyoruz. Yani savunmasız insanların temel ihtiyaçlara erişebilmesine destek veriyoruz. Gazze”de de aynısını yapmıştık. Suriye”de de bunları yapabiliriz. Sonrasında yönetişime, kamu hizmetlerinin kurulmasını desteklemeye, sivil toplumla diyaloğa yöneliriz. Planlama kapasitelerini geliştirmeleri için yeni oluşturulan bakanlıklara teknik uzmanlar gönderebiliriz. Ayrıca bağışçı koordinasyonunda da destek sağlayabiliriz.”Van Wetter, “Bizim için ilk adım, Suriye”nin yeni yetkilileriyle görüşmek ve neler yapılabileceğini tartışmak için bir ekip göndermek olacak. Ekiplerime olasılıkları değerlendirmeleri talimatını verdim. Planlama yapılması için henüz erken ama hazırlıklarımıza başladık.” ifadelerini kullandı.AB Komisyonunun üyesi bir ülkenin kalkınma ajansı ve AB Komisyonu için çalışan bir kurum olarak Enabel”in katkılarına değinen Van Wetter, “Enabel gibi bir kurumun katma değeri, hem kendi uzmanlığımızı hem de Avrupa çapında uzmanlığı taşımamızdır. Belirli bir ortağı desteklediğimizde, sadece ekibimizden değil, aynı zamanda eşdeğer Belçikalı ve Avrupalı paydaşlardan da uzmanlar getiriyoruz.” diye konuştu.- “GAZZE”YE GERİ DÖNMEK İSTİYORUZ”Van Wetter, Gazze”deki ofislerinin 1 Şubat”ta İsrail tarafından hedef alınarak yıkılmasından sonraki süreçle ilgili de bilgi verdi.Ekiplerini Gazze dışına taşıyarak güvence altına aldıklarını belirten Van Wetter, şunları kaydetti:”Şimdi farklı paydaşlarla potansiyel imar planı üzerinde çalışıyoruz. Bu yüzden mümkün olan en kısa sürede Gazze”ye geri dönmek istiyoruz. Elbette ateşkes umuyoruz ancak ateşkesi beklerken bile uzun vadeli yeniden yapılanma çabalarını nasıl destekleyebileceğimize bakıyoruz. Hala Kudüs”te bir ofisimiz var. Şu anda Brüksel”deki ofisimizde Gazze”den bir ekibimiz var. Mümkün olan en kısa sürede oraya nasıl geri dönebileceğimize bakıyoruz.”

Source: Www.star.com.tr


Esed sonrası Suriye: Katar-Türkiye Doğal Gaz Hattı için yeni bir fırsat mı?

Karadeniz Teknik Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Hamdullah Baycar, Türkiye ile Katar arasında askıya alınan boru hattı projesinin, Esed rejiminin devrilmesinden sonra yeniden canlanma olasılığını ve bu projenin neden önemli olduğunu AA Analiz için kaleme aldı.

Suriye”de Beşşar Esed”ın 8 Aralık”ta devrilmesiyle Suriye”de ortaya çıkan yeni siyasi gerçeklik, yalnızca ülke içinde değil, bölgesel ve küresel düzeyde de birçok gündemi beraberinde getirdi. Bu gündemlerin arasında, 2009 yılında Esed tarafından engellenen ve jeopolitik nedenlerle rafa kaldırılan Katar-Türkiye Doğal Gaz Boru Hattı Projesi de yer alıyor.

Katar-Türkiye Doğal Gaz Boru Hattı neden önemli?

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, 10 Aralık’ta yaptığı basın toplantısında projeyle ilgili bir soruya, “Bütünlüğünü sağlamış, istikrarına kavuşmuş bir Suriye için niye olmasın? Olursa o hattın güvenli olması lazım. Dolayısıyla inşallah öyle olur, temennimiz o. Öyle olursa üretecek çok proje var.” yanıtını verdi. Bu açıklama, Katar-Türkiye Doğal Gaz Boru Hattı’nın önemini yeniden gündeme getirdi.

Bu proje ilk gündeme geldiğinde, 10 milyar dolarlık bir yatırım gerektirdiği ve Katar gazının Suudi Arabistan, Ürdün, Suriye ve Türkiye üzerinden Avrupa’ya ulaştırılmasını hedeflediği belirtildi. Boru hattının gerçekleşmesi durumunda Katar gazı Avrupa piyasalarına daha fazla entegre olacak, Avrupa’nın Rus gazına bağlılığı azalacak ve kömür kullanımını sıfıra indirme hedeflerine katkı sağlanacaktı. Ancak Rusya’nın bölge üzerindeki etkisini korumak istemesi ve müttefiki olduğu Esed üzerindeki gücü, projenin reddedilmesinde önemli bir faktör oldu.

1500 kilometreden uzun planlanan boru hattı, birçok ülkeden geçmesi sebebiyle hem ekonomik hem de siyasi açıdan oldukça önem taşıyor. Ancak bu büyük projeyi hayata geçirmek için sadece bölgesel istikrar değil, aynı zamanda ülkeler arasında işbirliği arzusu da gerekli. Bu bağlamda, Suriye”nin yeni yönetiminin hem Türkiye ile hem de başta Katar olmak üzere bölgedeki diğer ülkelerle olumlu ilişkiler kurma niyetinde olduklarını ifade etmeleri, projenin başarıyla hayata geçmesi için önemli bir fırsat sunuyor.

Bugün Katar, doğal gazını daha çok sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) sistemleriyle taşımayı tercih ediyor. LNG”nin rota olarak esneklik tanıması göz önüne alındığında bile doğal gazı boru hattı ile taşımanın avantajları mevcut. Uzun vadede bu boru hattının, LNG’ye kıyasla daha ucuz olma potansiyeline ek olarak Avrupa’yı Rus gazından kurtaracağı Katar’ı ise Avrupa enerji piyasalarında daha önemli hale getireceği söylenebilir.

Nitekim Katar, Rusya-Ukrayna savaşından dolayı Avrupa’da baş gösteren gaz krizine çözüm arayışında olan Avrupa ülkelerine LNG ile olacak uzun süreli anlaşmalar imzaladı. Almanya ve Hollanda gibi ülkelerle yeni anlaşmalar yapıldı. Bu bağlamda, yeni konjonktürde uzun vadeli anlaşma gerektiren boru hatlarına bakışın olumlu olma potansiyeli de mevcuttur.

Bakan Bayraktar’ın projeyi yeniden değerlendirmek için Suriye’deki istikrarı bir ön koşul olarak vurgulaması, boru hattının büyük bir yatırım olmasıyla doğrudan ilişkilidir. Ayrıca, bu projenin sadece bir örnek olduğunu ve Suriye’nin uzun süren iç savaşın ardından enerji ilişkilerinde önemli bir aktör olabileceğini gösteriyor. Bu ilişkiler, yenilenebilir enerji, enerji ihracatı-ithalatı veya Suriye ile Türkiye’yi transit ülke yapabilecek diğer projeler aracılığıyla da gelişebilir.

Olası zorluklar neler?

Katar gazını Suriye’den geçirerek Türkiye’den Avrupa’ya bağlayacak olan boru hattı Suriye yönetiminin değişmesi ile umutları artırsa da projenin bazı zorlukları da mevcut. Bölgesel işbirliğini gerektiren bu projede, Suudi Arabistan’ın komşusu Katar’a güç kazandıracak böyle bir projeye nasıl bakacağıyla ilgili endişeler var. Katar ile Suudi Arabistan arasında 2017-2021 yılları arasında yaşanan siyasi kriz, normalleşme ile bitmiş gibi gözükse de Suudi Arabistan’ın bu projeye yeşil ışık yakıp yakmayacağı belirsizliğini koruyor. Ancak Suriye’nin yeniden inşası ve bölgesel istikrar için büyük rol oynamak isteyen Suudi Arabistan ve Veliaht Prensi Muhammed bin Selman aslında gerek Türkiye ile gerekse de Katar ve Suriye ile olumlu ilişkilere girebileceğini ve bu projenin aslında Suudi Arabistan’ın 2030 vizyonuna uygun olduğunu görebilir.

Diğer bir husus ise Avrupa’nın gaz talebinin devam edip etmeyeceği ve Katar’ın LNG’ye alternatif yöntem isteyip istemeyeceğidir. Her ne kadar Avrupa yenilenebilir enerjiye yatırım yaparak gaz ve petrole bağımlılığı indirmeyi hedeflese de bu proje, önümüzdeki 30-40 yıl boyunca gaz ihtiyacının devam edeceğini ve Katar gazının Rusya’ya alternatif oluşturmasıyla beraber gaz ve petrolden vazgeçme fikrinin de aciliyetini yitirebileceğini gösterebilir.

Katar-Türkiye Doğal Gaz Boru Hattı Projesi, Esed sonrası dönemde Suriye’nin yeniden inşa sürecine ve bölgesel işbirliğine bağlı olarak yeniden gündeme gelebilir. Proje, ekonomik ve stratejik açıdan büyük bir potansiyel taşıyor. Ancak Suudi Arabistan’ın tutumu, Avrupa’nın enerji talebi ve Katar’ın LNG önceliği gibi faktörler, bu hattın gerçekleşmesini belirsiz kılıyor. Yine de Esed rejiminin çöküşüyle oluşan yeni jeopolitik dinamikler bu tür büyük projelerin yeniden değerlendirilmesi için umut verici bir zemin hazırlıyor.

[Dr. Hamdullah Baycar Karadeniz Teknik Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümünde Öğretim Üyesidir.]

* Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editoryal politikasını yansıtmayabilir.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.

Source:


BM Raportörü Edward: Esed”in adaletle yüzleşmesinin zamanı geldi

Edward, Suriye”de Esed rejiminin devrilmesiyle ortaya çıkan suç ve işkence kanıtları ile bu konudaki hesap verilebilirliğin sağlanması konularında AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.Esed rejiminin işkenceyi yaygın olarak uygulayan ülkeler listesinin en başında olduğunu söyleyen Edward, rejimin, uzun yıllar nüfusu kontrol etmek, korku aşılamak ve herhangi bir muhalefeti veya meşru muhalefeti durdurmak için işkenceyi kullandığını ve birçok insanın buna maruz kaldığını dile getirdi.Edward, “(Bu sürecin) Suriyeliler için bir dönüm noktası olduğunu düşünüyorum. Bence iyimser olmalıyız ancak elbette dikkatli de olmalıyız. Demokratik ilkelere ve insan haklarına geçişin güvenli şekilde yürütüldüğünden ve Suriye halkının bu noktaya gelmesini desteklediğimizden emin olmalıyız.” dedi.Suriye”de son birkaç haftada ortaya çıkanların, BM”nin İşkence Özel Raportörlüğü Ofisinin 2011″den bu yana derledikleriyle uyumlu olduğunu kaydeden Edward, “(Suriye”de) Şu anda bu vahşetlerin bazılarının son 11 yılda gerçekleştiği yönündeki bir kaydın olması beni çok mutlu ediyor. Umarım gerçeği söyleme, uzlaşma ve adalet süreci ortaya çıkar.” diye konuştu.Edward, tüm uluslararası suçların, özellikle işkence ve zorla kaybetmeler, keyfi tutuklamalar, infazlar ve hukuka aykırı öldürmelerin bağımsız ve tarafsız bir şekilde soruşturulması ve kovuşturulması gerektiğini vurguladı.”Şimdi eski Esed hükümeti (rejimi) bunların büyük çoğunluğundan sorumlu olacak ve olabilir ancak insanlar diğer aktörler tarafından da zarar gördü. Bu nedenle tüm suçların ortaya çıkarılması önemli olacak.” diyen Edward, yeni Suriye yönetimine UCM”nin tüzüğünü onaylama çağrısında bulundu.Edward, diğer ülkeleri de UCM”ye (Suriye”deki işkencelerle ile ilgili) başvurmaya davet ederek, “Esed”in adaletle yüzleşmesinin zamanı geldi ve onun yargılanacağı en uygun yer UCM”dir. Rusya”nın, Esed”e yeni bir kalacak yer sağladığına dair bazı teyitler var, bu da Esed”in uluslararası bir mahkemeye çıkmasının önünde bazı zorluklar oluşturuyor. Rusya”nın uluslararası mekanizmalarla işbirliği yapma isteği şu aşamada oldukça zayıf. Her şey mümkün olabilir ve biz bu yolda ilerlemeye devam etmeliyiz.” şeklinde konuştu.- “GELECEK İÇİN HARİKA BİR YENİ SURİYE”NİN OLUŞMASI İÇİN ÇALIŞMAMIZ GEREKİYOR”Diğer ülkelerin ve BM gibi uluslararası kuruluşların Suriye”deki işkencelerle ilgili dava sürecine müdahil olmasının önemine işaret eden Edward, bağımsız ve tarafsız bir organın soruşturmaları yürütmesi gerektiğini bildirdi.Edward, şunları söyledi:”Suriye örneğinde tercihim, en kıdemli aktörler için UCM”ye herhangi bir aktarım yapılmasının yanı sıra karma veya uluslararası bir mahkemenin kurulması olurdu. Sierra Leone veya Kamboçya”da ulusal ve uluslararası aktörlerin bir karışımı olan benzer bir mahkeme kurulabilir. Bu modeli tercih etmemin nedeni, bunun ulusal düzeyde kapasite oluşturmaya başlayan tek model olmasıdır. Genellikle yeni mevzuat gerektirir. Böylece sonunda elde ettiğiniz şey, uluslararası desteğe ihtiyacın ötesinde ve Suriye”nin adaleti sağlamasına yardımcı olmaya devam edebilecek, ayrıca gelecekte işlenecek herhangi bir suç için adaleti sağlayabilecek bir mahkemedir.”Suriye”deki yeni yönetimin nasıl olacağını görmek için zamana ihtiyaç olduğuna dikkati çeken Edward, süreci yakından izlemeleri gerektiğini ve uluslararası toplumun demokrasinin işlevsel olmasının yanı sıra toplumun tüm kesimlerini kapsayan bir yapının oluşması için katkı sağlaması gerektiğini vurguladı.Edward, “(Suriye”de yaşananlar) bunu çok dikkatli bir şekilde ele almamız ve gelecekte harika bir yeni Suriye”nin oluşması için çalışmamız gerekiyor.” ifadelerini kullandı.

Source: Www.star.com.tr


Rus gazının Ukrayna üzerinden Avrupa’ya sevkiyatının kesilmesine az zaman kaldı

AA muhabirinin derlediği bilgilere göre, Ukrayna savaşı öncesinde Avrupa Birliği’nin (AB) en büyük doğal gaz tedarikçisi konumunda bulunan Rusya, yaklaşık 50 yıl süren boru hattı yatırımlarıyla 2022″ye kadar AB”deki pazar payını yüzde 40’a kadar çıkarmıştı.

Savaş kaynaklı yaptırımlar nedeniyle müşterilerini ABD, Katar gibi sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) tedarikçilerine ve üretimini artıran Norveç’e kaptıran Rusya, geçen yıl AB’ye yaklaşık 15 milyar metreküp doğal gaz sevk ederken, söz konusu hacim 2021″de 201,7 milyar metreküp seviyesindeydi.

Rusya”da boru hatlarıyla doğal gaz tedarikinde tekel konumunda bulunan Gazprom’un AB’deki ana müşterilerinden geriye Macaristan ve Slovakya kalırken, iki ülke de sevkiyatın devam etmesi için girişimlerde bulunmaya devam ediyor.

Son olarak Slovakya Başbakanı Robert Fico 22 Aralık akşamı Moskova’ya gelerek doğal gaz sevkiyatı konusunu görüşmek üzere Kremlin’de Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’le bir araya geldi.

Macaristan Dışişleri ve Ticaret Bakanı Peter Szijjarto da Rus gazının Macar ekonomisinin istikrarı için kritik öneme sahip olduğunu kaydetti.

Ukrayna Devlet Başkanı Volodomir Zelenskiy ise Rus gazının sevkiyatını devam ettirmeyeceklerine dair net açıklamalar yaparken, Putin de 19 Aralık’ta yaptığı açıklamada, “Bu sözleşme artık olmayacak, her şey açık, hayatta kalacağız, Gazprom hayatta kalacak.” ifadesini kullandı.

Bölgenin enerji denklemindeki önemli rolünü kaybetmek istemeyen Ukrayna, Azerbaycan üzerinden sevkiyat sağlamak için görüşmelerde bulunurken, bu konuda somut bir ilerleme sağlanamadı.

Öte yandan, Ukrayna geçen yıl AB ve Moldova’dan yaklaşık 5 milyar metreküp doğal gaz ithal ederken, söz konusu gazın önemli kısmını tersine akış yöntemiyle Rusya”dan alınarak ülkeye geri sevk edilen Rus gazının oluşturması da dikkati çekiyor.

Rusya’nın Ukrayna üzerinden gaz sevkiyatı

Sovyetler Birliği döneminde inşa edilen Urengoy-Pomari-Ujgorod Boru Hattı, Sibirya”nın batısında çıkartılan doğal gazı Avrupa”ya Ukrayna üzerinden sevk etmek üzere Rusya’nın Suca şehrine taşıyor.

Ukrayna üzerinden Slovakya”ya uzanan hat, Macaristan’a da buradan sevkiyat sağlıyor.

Avrupa”ya giden Rus doğal gazının üçte birinin geçtiği Sohranivka dağıtım noktasında sevkiyat, Ukrayna tarafından Mayıs 2022″de durdurulurken, gaz sevkiyatı sadece Suca noktasından devam ediyor.

Ukrayna yönetiminin 2023 sonu için yayımladığı verilere göre, boru hatları ile ülke üzerinden Avrupa”ya taşınan Rus gazı miktarı geçen yıl 2022″ye kıyasla yaklaşık yüzde 28 azalarak 15 milyar metreküpe geriledi.

Ukrayna”nın söz konusu sözleşme sayesinde yılda 1 milyar dolar, Gazprom”un ise yılda 3 milyar dolardan fazla gelir elde ettiği tahmin ediliyor.

– Türkiye güzergahının önemi artıyor

Rus gazını Avrupa”ya taşıyan ana boru hatları Kuzey Akım 1, Kuzey Akım 2 ve Yamal-Avrupa atıl duruma düşerken, Ukrayna”dan sevkiyatın durması halinde tek güzergah olarak Türkiye ön plana çıkıyor.

Türkiye ve Rusya arasında imzalanan anlaşma kapsamında, Ocak 2020’de faaliyete geçen TürkAkım projesi de söz konusu enerji denkleminde yüksek kapasitesiyle dikkati çekiyor.

Her biri yıllık 15,75 milyar metreküp kapasiteye sahip iki hattan oluşan TürkAkım, bugüne kadar Türkiye’ye 40, Avrupa’ya ise 53 milyar metreküpten fazla doğal gaz arzı sağladı.

Rusya Başbakan Yardımcısı Aleksandr Novak, daha önce AA muhabirine yaptığı açıklamada, Türkiye üzerinden Avrupa”ya toplam 63 milyar metreküp gaz ihraç edilebileceğini söylemişti.

Türkiye’de bulunan bir diğer önemli boru hattı TANAP ile de bugüne kadar Türkiye”ye 29 milyar metreküp, Avrupa”ya 38 milyar metreküp gaz ulaştı.

Öte yandan, Türkiye’de bir doğal gaz merkezinin kurulmasına yönelik istişareler de Rus ve Türk yetkililer arasında devam ediyor.

Halihazırda Batı Hattı ve Mavi Akım üzerinden de Rus gazı sevkiyatı devam ederken, Türkiye, İran doğal gazının da müşterisi konumunda. Türkiye’nin girişimleriyle, Türkmenistan gazının Azerbaycan üzerinden, Katar gazının da Suriye üzerinden sevkiyatı da geleceğe yönelik projeler arasında yer alıyor.

Gazprom’un zararı artabilir

Rusya”nın en büyük doğal gaz şirketi Gazprom, 1999″dan bu yana ilk defa geçen yılı zararla kapatırken, şirket Avrupa”da yaşadığı pazar kaybını karşılamak için ihracat pazarlarını çeşitlendirmeye çalışıyor.

Ukrayna üzerinden sevkiyatı da durursa alternatifleri daha da azalacak olan Gazprom, ihracat önceliğini dünyanın en büyük ikinci ekonomisi Çin olarak belirledi.

Gazprom, geçen yıl yaklaşık 430 milyar metreküp doğal gaz tüketen Çin”e Sibirya”nın Gücü boru hattı üzerinden 22,7 milyar metreküp doğal gaz ihraç etti.

Türkiye güzergahının geliştirilmesi için de çalışmalar yapan Gazprom, Türk yetkililerle Marmara Bölgesi’nde bir doğal gaz merkezinin kuruluş sürecinde de yer almak istiyor.

Rus lider Putin, Rusya’nın doğal gazda LNG kapasitesini artırarak daha fazla söz sahibi olmasını isterken, ABD’nin yaptırımları yüksek teknoloji yatırımları gerektiren bu alanda ülkenin ilerlemesini zorlaştıran bir başka unsur olarak ön plana çıkıyor.

Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.

Source:


“İsrail, Müslüman ve Hristiyan varlığını hedef alıyor”

Beytüllahim Papazı Isaac, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Gazze”deki soykırım nedeniyle Beytüllahim”de iki yıldır “öfke ve hüznün” hakim olduğunu ifade etti.İşgal altındaki Batı Şeria”nın tarihi Beytüllahim şehri, her yıl Noel ağaçlarının ışıklandırılmasına, izci yürüyüşlerine ve kutlamalara sahne olurken, İsrail”in Gazze”ye yönelik saldırıları sebebiyle iki yıldır kutlamalar yapılmıyor.Beytüllahim Belediyesi, bu yıl da Noel Bayramı süslemelerinin yapılmadığı, Doğuş Kilisesi önündeki Noel ağacının aydınlatılmadığı kentte kutlamaların iptal edildiğini ve yalnızca dini ritüellerle sınırlı tutulacağını açıkladı.İsrail”in 7 Ekim 2023″te Gazze”ye başlattığı saldırıların ardından ikinci Noel bayramının da geldiğine işaret eden Isaac, Gazze”deki soykırıma tepki olarak kutlamaların iptal edildiğini hatırlattı.- BEYTÜLLAHİM”DE HÜZÜN VE ÖFKE HAKİMPapaz Isaac, Beytüllahim”de geçmiş yılların aksine Noel heyecanının yaşanmadığına dikkati çekerek, şunları söyledi:”Gazze”de 14 ayı aşkın süredir soykırım sürerken Noel kutlamayı hayal etmedik. Gazze bu durumdayken bizim normal bir şekilde kutlamalar yapmamız mümkün değil. Beytüllahim”de öfke ve hüzün hakim. Bu nedenle kentteki cadde ve sokaklarda herhangi bir Noel süslemesi yapılmadı.”Isaac, dini ritüellerin ise devam edeceğini, bunun Filistin halkını tüm oluşumlarıyla eritmek isteyen İsrail”le mücadelenin bir şekli olduğunu söyledi.İşgal altındaki Batı Şeria ve Doğu Kudüs”te izlenen siyasete değinen Isaac, İsrail”in Filistinlileri tüm oluşumlarıyla ortadan kaldırmayı amaçladığını belirterek, “İsrail, Batı Şeria ve Doğu Kudüs”te hem Müslüman hem de Hristiyan varlığını hedef alıyor.” diye konuştu.- HRİSTİYANLAR DA DAHİL HERKES SOYKIRIM ALTINDA GÖÇ TEHDİDİYLE KARŞI KARŞIYAIsaac, Hristiyanların Filistin halkının bölünmez bir parçası olduğunu, İsrail”in açtığı bu savaşın istisnasız her kesimi hedef aldığını belirterek, şunları kaydetti:”Gazze”de Hristiyanlar hedef alındı. Nitekim kiliseler, okullar ve üniversiteler bombalandı. Çok sayıda kişiyi kaybettik. Hristiyanlar hedef alınmaya devam ediyor. Geriye kalanların kurtarılması için savaşın sona ermesini umuyoruz. Hristiyanların durumu diğer Filistinlilerden farklı değil. Hepsi soykırım altında göç tehdidiyle karşı karşıya.” dedi.Filistin topraklarını gasbeden İsraillilerin saldırılarının ayrım gözetmeksizin herkesi hedef aldığının altınız çizen Isaac, Hristiyan varlığının korunması için bu saldırıların bir an önce son bulması gerektiğini kaydetti.Isaac, yaşanan İsrail soykırımı nedeniyle Beytüllahim”in hayalet bir kente döndüğünü ve şehirde ekonomik olarak büyük bir durgunluk yaşandığını sözlerine ekledi.- KUDÜS”ÜN FİLİSTİNLİ MÜSLÜMAN VE HRİSTİYANLARDAN BOŞALTILMASI TEHLİKESİ”Beytüllahim ve Kudüs ilk defa tamamen izole edildi. Kontrol noktaları hala kapalı. Kent, kuşatma altındaki Gazze Şeridi”ne benzemeye başladı.” diyen Isaac, Filistin topraklarının, sakinlerinden boşaltılması için kentlerin izole edilerek gençlerin göçe zorlandığı sistematik bir plan uygulandığını dile getirdi.Isaac, Filistin topraklarını gasbeden İsraillilerin Hristiyan din adamlarına tükürmesi ve kutsalları hedef alan saldırılarına işaret ederek, “Kudüs, Filistinli Müslüman ve Hristiyanlardan boşaltılması tehlikesiyle karşı karşıya. Sorun sadece radikal gruplarla sınırlı değil. Aynı zamanda kiliselere ve camilere saldırı düzenlenmesi noktasında siyasi bir kılıf sağlayan İsrail hükümeti ve bu grupları koruyan sistemle alakalı.” uyarısında bulundu.- GAZZE”DEKİ HRİSTİYANLARPapaz Isaac, Gazze”deki Hristiyanların çoğunun, “Ortodoks” ve “Katolik” kiliselerinde kaldığını ve en temel ihtiyaçlarından yoksun bir şekilde abluka altında yaşam mücadelesi verdiğini aktardı.Gazze”ye yönelik saldırılar başladığında Ortodoks Kilisesinin hedef alındığını anımsatan Isaac, aralarında kadın ve çocukların da olduğu 14 kişinin öldüğünü, çok sayıda kişinin de sağlık hizmeti alamadığı ve hastanelere gidemediği için hayatını kaybettiğini hatırlattı.Isaac, Gazze”de halihazırda bulunan Hristiyanların sayısının 600 civarında olduğunu belirterek, bazılarının daha önce Refah Sınır Kapısından daha önce çıkarak bölgeden ayrıldığını ancak çoğunluğun abluka altındaki bölgede kaldığını anlattı.Isaaca “Gazze”deki soykırım nedeniyle buradaki Hristiyan varlığının sona erebileceği konusunda endişeliyiz.” ifadesini kullandı.- YENİ YIL MESAJIFilistinli papaz, Gazze”de soykırım devam ederken bu yılki yılbaşı mesajı olarak, “aynı halkın fertleri arasında ortak dayanışma ve direniş” temennisinde bulundu.Isaac, Gazze”de yaşananlarla ilgili dünya ülkelerinin suç ortaklığı ve savaşın sona erdirilmesi konusunda bir irade ortaya konulmaması karşısında Allah”a bağlılıktan ve dayanışma içinde olmaktan başka seçeneklerinin kalmadığını vurguladı.Beytullahim kentinde Hıristiyanlarca dini öneme sahip yerlerde kutlamaların dini ritüellerle sınırlı tutulacağı ve Gazze saldırıları sebebiyle Noel kutlamalarının iptal edildiği açıklanmıştı.Filistin”deki Kiliseler Yüksek Başkanlığı Konseyi de 23 Kasım”da yaptığı açıklamada, Gazze Şeridi”ne yönelik devam eden İsrail saldırıları sebebiyle bu yıl da “Noel Bayramı” kutlamalarının yalnızca dini içerikle sınırlı tutulacağını duyurmuştu.Beytullahim Belediye Başkanı Anton Selman da Noel kutlamalarına ilişkin düzenlediği basın toplantısında “Belediye, İsrail”in Gazze”ye ve tüm Filistin”e karşı zulmünü reddettiğimizi teyit etmek amacıyla bu yıl Noel kutlamalarını dualar ve dini ritüellerle sınırlamaya karar vermiştir.” ifadesini kullanmıştı.

Source: Www.star.com.tr


Kuzeyde işler karıştı! Süre dolmak üzere: Türkiye anahtar rol oynayabilir

Rus gazının Ukrayna üzerinden sevkiyatına ilişkin anlaşmanın 31 Aralık”ta sona erme ihtimali güçlenirken, Türkiye, belirsizliklerin arttığı Avrupa”nın enerji pazarında anahtar bir rol oynayabilir.KUZEYDE İŞLER KARIŞTI! SÜRE DOLMAK ÜZERE: TÜRKİYE ANAHTAR ROL OYNAYABİLİRAA muhabirinin derlediği bilgilere göre, Ukrayna savaşı öncesinde Avrupa Birliği”nin (AB) en büyük doğal gaz tedarikçisi konumunda bulunan Rusya, yaklaşık 50 yıl süren boru hattı yatırımlarıyla 2022″ye kadar AB”deki pazar payını yüzde 40″a kadar çıkarmıştı.Savaş kaynaklı yaptırımlar nedeniyle müşterilerini ABD, Katar gibi sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) tedarikçilerine ve üretimini artıran Norveç”e kaptıran Rusya, geçen yıl AB”ye yaklaşık 15 milyar metreküp doğal gaz sevk ederken, söz konusu hacim 2021″de 201,7 milyar metreküp seviyesindeydi.Rusya”da boru hatlarıyla doğal gaz tedarikinde tekel konumunda bulunan Gazprom”un AB”deki ana müşterilerinden geriye Macaristan ve Slovakya kalırken, iki ülke de sevkiyatın devam etmesi için girişimlerde bulunmaya devam ediyor.Son olarak Slovakya Başbakanı Robert Fico 22 Aralık akşamı Moskova”ya gelerek doğal gaz sevkiyatı konusunu görüşmek üzere Kremlin”de Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin”le bir araya geldi.Bölgede dengeleri değiştirecek projeMacaristan Dışişleri ve Ticaret Bakanı Peter Szijjarto da Rus gazının Macar ekonomisinin istikrarı için kritik öneme sahip olduğunu kaydetti.Ukrayna Devlet Başkanı Volodomir Zelenskiy ise Rus gazının sevkiyatını devam ettirmeyeceklerine dair net açıklamalar yaparken, Putin de 19 Aralık”ta yaptığı açıklamada, “Bu sözleşme artık olmayacak, her şey açık, hayatta kalacağız, Gazprom hayatta kalacak.” ifadesini kullandı.Bölgenin enerji denklemindeki önemli rolünü kaybetmek istemeyen Ukrayna, Azerbaycan üzerinden sevkiyat sağlamak için görüşmelerde bulunurken, bu konuda somut bir ilerleme sağlanamadı.Öte yandan, Ukrayna geçen yıl AB ve Moldova”dan yaklaşık 5 milyar metreküp doğal gaz ithal ederken, söz konusu gazın önemli kısmını tersine akış yöntemiyle Rusya”dan alınarak ülkeye geri sevk edilen Rus gazının oluşturması da dikkati çekiyor.İran”ın Suriye”de kestiği petrol için Türkiye formülü! Batı”nın bunu yapması şart- RUSYA”NIN UKRAYNA ÜZERİNDEN GAZ SEVKİYATISovyetler Birliği döneminde inşa edilen Urengoy-Pomari-Ujgorod Boru Hattı, Sibirya”nın batısında çıkartılan doğal gazı Avrupa”ya Ukrayna üzerinden sevk etmek üzere Rusya”nın Suca şehrine taşıyor.Ukrayna üzerinden Slovakya”ya uzanan hat, Macaristan”a da buradan sevkiyat sağlıyor.Avrupa”ya giden Rus doğal gazının üçte birinin geçtiği Sohranivka dağıtım noktasında sevkiyat, Ukrayna tarafından Mayıs 2022″de durdurulurken, gaz sevkiyatı sadece Suca noktasından devam ediyor.Ukrayna yönetiminin 2023 sonu için yayımladığı verilere göre, boru hatları ile ülke üzerinden Avrupa”ya taşınan Rus gazı miktarı geçen yıl 2022″ye kıyasla yaklaşık yüzde 28 azalarak 15 milyar metreküpe geriledi.Ukrayna”nın söz konusu sözleşme sayesinde yılda 1 milyar dolar, Gazprom”un ise yılda 3 milyar dolardan fazla gelir elde ettiği tahmin ediliyor.- TÜRKİYE GÜZERGAHININ ÖNEMİ ARTIYORRus gazını Avrupa”ya taşıyan ana boru hatları Kuzey Akım 1, Kuzey Akım 2 ve Yamal-Avrupa atıl duruma düşerken, Ukrayna”dan sevkiyatın durması halinde tek güzergah olarak Türkiye ön plana çıkıyor.Türkiye ve Rusya arasında imzalanan anlaşma kapsamında, Ocak 2020″de faaliyete geçen TürkAkım projesi de söz konusu enerji denkleminde yüksek kapasitesiyle dikkati çekiyor.Her biri yıllık 15,75 milyar metreküp kapasiteye sahip iki hattan oluşan TürkAkım, bugüne kadar Türkiye”ye 40, Avrupa”ya ise 53 milyar metreküpten fazla doğal gaz arzı sağladı.Rusya Başbakan Yardımcısı Aleksandr Novak, daha önce AA muhabirine yaptığı açıklamada, Türkiye üzerinden Avrupa”ya toplam 63 milyar metreküp gaz ihraç edilebileceğini söylemişti.Türkiye”de bulunan bir diğer önemli boru hattı TANAP ile de bugüne kadar Türkiye”ye 29 milyar metreküp, Avrupa”ya 38 milyar metreküp gaz ulaştı.Öte yandan, Türkiye”de bir doğal gaz merkezinin kurulmasına yönelik istişareler de Rus ve Türk yetkililer arasında devam ediyor.Halihazırda Batı Hattı ve Mavi Akım üzerinden de Rus gazı sevkiyatı devam ederken, Türkiye, İran doğal gazının da müşterisi konumunda. Türkiye”nin girişimleriyle, Türkmenistan gazının Azerbaycan üzerinden, Katar gazının da Suriye üzerinden sevkiyatı da geleceğe yönelik projeler arasında yer alıyor.- GAZPROM”UN ZARARI ARTABİLİRRusya”nın en büyük doğal gaz şirketi Gazprom, 1999″dan bu yana ilk defa geçen yılı zararla kapatırken, şirket Avrupa”da yaşadığı pazar kaybını karşılamak için ihracat pazarlarını çeşitlendirmeye çalışıyor.Ukrayna üzerinden sevkiyatı da durursa alternatifleri daha da azalacak olan Gazprom, ihracat önceliğini dünyanın en büyük ikinci ekonomisi Çin olarak belirledi.Gazprom, geçen yıl yaklaşık 430 milyar metreküp doğal gaz tüketen Çin”e Sibirya”nın Gücü boru hattı üzerinden 22,7 milyar metreküp doğal gaz ihraç etti.Türkiye güzergahının geliştirilmesi için de çalışmalar yapan Gazprom, Türk yetkililerle Marmara Bölgesi”nde bir doğal gaz merkezinin kuruluş sürecinde de yer almak istiyor.Rus lider Putin, Rusya”nın doğal gazda LNG kapasitesini artırarak daha fazla söz sahibi olmasını isterken, ABD”nin yaptırımları yüksek teknoloji yatırımları gerektiren bu alanda ülkenin ilerlemesini zorlaştıran bir başka unsur olarak ön plana çıkıyor.

Source: Www.star.com.tr


İran, Suriye”ye uçuşları durdurdu

Suriye”de Beşar Esad rejiminin devrilmesinin ardından ülkeye yapılan uçuşlarla ilgili İran”dan açıklama geldi. İran Sivil Havacılık Teşkilat Başkanı Hüseyin Purferzane, “Bir ülkeye uçmak için, varış ülkesinin giriş izni vermesi gerekiyor. Şu anda Suriye”ye uçuşlar 22 Ocak”a ve yılbaşı tatili sonrasına kadar gerçekleşmeyecek ancak Lübnan”a yönelik herhangi bir uçuş yasağı bulunmuyor” ifadesini kullandı. Benzer bir durumun yaşandığı Mısır konusunda ise iki ülke yetkililerinin ortak bir karara varması gerektiğini belirten Purferzane, böylece İran”dan Mısır”a ve Mısır”dan İran”a uçuşların yapılabileceğini söyledi. “YENİ YÖNETİMLE DOĞRUDAN BAĞLANTIMIZ YOK”İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü İsmail Bekayi dün yaptığı açıklamada, İran”ın Suriye”de varlığının amacının “terörle mücadele” olduğunu belirterek, “Geçmiş dönemde Suriye”de farklı muhalif gruplar ile irtibattaydık. Ancak şu an Suriye”deki yeni yönetim ile doğrudan bir bağlantımız yok” şeklinde konuşmuştu.

Source: Www.star.com.tr


Korsan yemin soruşturmasında teğmenler için karar günü

Kuzeyde işler karıştı! Süre dolmak üzere: Türkiye anahtar rol oynayabilir

Tarihi ziyareti böyle duyurdular

Soykırımcı İsrail”den Gazze”de bir katliam daha! Çok sayıda şehit var

Suriye”deki yeni manzara Batı”nın iddiasını yerle bir etti!

İspanya-Türkiye HÜRJET”te anlaştı, Yunanistan karıştı: Dendias”ın düşündüğü tek şey maaş

Source: Www.star.com.tr


Denizler ötesinden gelip savaşa girdiler! 200 bin paralı asker rapora yansıdı

Doğu Afrika ülkesi Sudan”da ordu ve HDK arasındaki çatışmalar, ülkenin birçok eyaletinde devam ediyor.Halkın farklı zorluklarla karşı karşıya kaldığı Sudan”da, savaş sebebiyle altyapı, ekonomi, eğitim ve sağlık gibi alanlar ciddi yıkıma uğradı.Sudan”da 15 Nisan 2023″ten bu yana ordu ve bir zamanlar ona bağlı olan HDK arasında askeri reform ve entegrasyon gibi konulardaki anlaşmazlıklar nedeniyle süren çatışmaların sona ermesi için başlatılan tüm çözüm girişimleri sonuçsuz kaldı.Birleşmiş Milletlere (BM) göre, çatışmalar sonucu 20 binden fazla kişi hayatını kaybetti, ülkeden ayrılanların sayısı 3 milyonu geçti, 9 milyona yakın kişi ülke içinde yerinden edildi. 25 milyondan fazla kişi ise insani yardıma muhtaç durumda.Sudan Başsavcısı el-Fatih Muhammed İsa Tayfur, “HDK”nin ihlalleri” ve ülkedeki adalet durumuyla ilgili AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.Tayfur, “Hızlı Destek Milisleri vatandaşlara saldırdı, malları yağmaladı, Sudanlıları öldürdü ve kadınlara tecavüz etti. Ayrıca HDK milisleri etnik temizlik yaparak ve terör faaliyetleri düzenleyerek insanlığa karşı suç işledi.” dedi.DENİZLER ÖTESİNDEN GELİP SAVAŞA GİRDİLERHDK”nin çocuklara karşı da ciddi suçlar işlediğinin altını çizen Tayfur, HDK”nin 10 bin 500 çocuğu silah altına aldığı bilgisini paylaştı.Tayfur ayrıca, HDK”nin Nyala, Cuneyne, Zalince ve Hartum”daki BM Dünya Gıda Programı depolarını ve BM Çocuklara Yardım Fonunun (UNICEF) Hartum”daki ana depolarını yağmaladığını kaydetti.- Kolombiya, Sudan”dan özür dilediTayfur, “200 bin paralı savaşçının HDK”nin yanında savaştığına dair raporlar var. Bunların sonuncusu Kolombiyalı paralı savaşçılar. Bunlar komşu ülkelerden bile değil. Paralı savaşçıların geldiği bilinen komşu ülkeler var, ancak bunlar denizler ötesinden geldi. Hepsinin hedefi, Sudan altyapısını yok etmek ve Sudan vatandaşına karşı savaşmak.” değerlendirmesinde bulundu.Kolombiya Devlet Başkanı, Dışişleri Bakanı ve Hartum Büyükelçisinin, ülkesinin bazı vatandaşlarının HDK ile savaştığı için Sudan”dan özür dilediklerini anımsatan Tayfur, bu insanların aldatıldıklarını bildirdiklerini söyledi.Tayfur, yaklaşık 120 yabancı savaşçının yakalandığını ve Sudan yasalarına göre yargılanacaklarını anlattı.- “HDK, 540 BİN HANE VE İŞYERİNİ İŞGAL ETTİ”HDK”nin 540 bin hane ve iş yerini “işgal ettiğini” ifade eden Tayfur, bunların yüzde 80″i vatandaşların evleri olduğuna işaret ederek 250 hastaneyi hizmet dışı bıraktıklarını ve bu hastanelerden 15″ini askeri kışla olarak kullandıklarını aktardı.Tayfur, Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Abdulfettah el-Burhan”ın kurduğu ve kendisinin başkanı olduğu Ulusal ve Uluslararası İnsancıl Hukuk İhlalleri ve Suçları Ulusal Komitesine ilişkin, şunları kaydetti:”Başsavcılık ve komite olarak çok geniş soruşturmalar yürüttük. Alınan ihbarların sayısı 31 binden fazla. 391″i mahkemelerce karar verildi ve 705″i de mahkeme aşamasında. Prosedürler çok iyi gidiyor. Kaçak ilan edilen sanıklar var. Interpol aracılığıyla talep edilen sanıklar var ve talep edilecek başkaları da var.”Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi tarafından oluşturulan inceleme komitesi ile ilgili olarak Tayfur, “Komite, Sudan”da işlenen bu tür ihlalleri soruşturmanın gerektirdiği profesyonel biçimde ele almadı, bunun yerine, kendi yetkisi dışındaki siyasi konuları konuşmaya yönelmişti. Silah ambargosunun tüm Sudan topraklarına genişletilmesi çağrısında bulundu ve sivil koruma güçlerinin Sudan”a getirilmesini talep etti. Bu tamamen onun yetkisi dışındadır.” ifadelerini kullandı.Bu komitenin hukukla “hiçbir ilgisi olmadığını” dile getiren Sudan Başsavcısı Tayfur, komitenin Sudan vatandaşına çalışmaları konusunda güven verecek herhangi bir yasal işlem yapılmadığını kaydetti.

Source: Www.star.com.tr


Yeni gerçekliği kabul ettiler! İran”dan Suriye kararı

İran Hükümet Sözcüsü Fatma Muhacirani, Suriye ve İran büyükelçiliklerinin karşılıklı olarak yeniden açılması için diplomatik faaliyetlerin yürütüldüğünü söyledi.İran”ın resmi haber ajansı IRNA”ya göre, Hükümet Sözcüsü Muhacirani haftalık basın toplantısında gündeme dair soruları yanıtladı.Muhacirani, “(Suriye”deki) Elçilik konusunda yaklaşımımız diplomatiktir. Hem biz hazırız hem de onlar hazır. İki ülkenin elçiliklerinin yeniden açılması için diplomatik istişarelerde bulunuyoruz.” dedi.İran Cumhurbaşkanı Mesud PezeşkiyanSuriye konusunda, halkın iradesine dayalı bir hükümetin kurulması ve toprak bütünlüğünün korunmasının Tahran yönetimi tarafından önemsendiğini dile getiren Muhacirani, “Terörizmin yayılmasının önlenmesi, hem bizim hem de bölge için önemlidir.” ifadelerini kullandı.İran Hükümet Sözcüsü, iki ülkenin elçiliklerinin yeniden açılmasına ilişkin diplomatik sürecin ayrıntılarına dair bilgi vermedi.Suriye”deki yeni yönetimin lideri Ahmed Şaraİran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü İsmail Bekayi, dünkü basın toplantısında, Tahran yönetiminin Suriye”deki mevcut yönetimle doğrudan bir bağlantısının olmadığını söylemişti.Yeni Suriye Hükümeti şekilleniyor: Bazı bakanlık görevleri belli olduSuriye”de terörle mücadelede net mesaj: Müsamaha yok!Bakan Fidan”dan Suriye”nin kuzeydoğusuna askeri harekat sorusuna cevap

Source: Www.star.com.tr