‘Umutsuz çağın sesi’

‘Umutsuz çağın sesi’

Romanya’da Constantin Chiriac tarafından 1993’te Ulusal Öğrenci Tiyatrosu Festivali olarak başlatılan ve 1997’de Uluslararası Tiyatro Festivali’ne dönüşen Sibiu, dünyada Avignon ve Edinburgh’dan sonra en büyük üçüncü tiyatro organizasyonu olarak biliniyor. Eugenio Barba, Peter Stein, Peter Brook, Thomas Ostermeier, Robert Wilson gibi dünyaca tanınmış yönetmenleri de ağırlayan festivalde her yıl yaklaşık 70 ülkeden 550 gösteri yer alıyor. Sibiu yaklaşık 140 bin nüfuslu, Alman mimarisinin öne çıktığı, tam bir Avrupa kenti. Kentin mimari dokusu içinde eski yapılar restore edilerek korunmuş. Güzel meydanları, dar sokaklardaki kafe-restoranları, kaldırımlardaki masalara taşan tiyatro sohbetleri, meydan ve sokak gösterileri ve festival ruhunun tüm kenti kaplamasıyla Avignon’u andırıyor. Bu yıl 20-29 Haziran tarihleri arasında 32’ncisi düzenlenen festivalde, Ankara-İstanbul Devlet Tiyatrolarının ortak yapımı “Medea-Material” de 21-22 Haziran tarihlerinde oynandı. Heiner Müller’in yazdığı, Hilal Ceylan’ın Türkçeye çevirdiği, Ayşe Emel Mesci’nin rejisini ve koreografisini yaptığı oyun, St. Petersburg Festivali’nden sonra, Sibiu’da da büyük beğeniyle karşılandı. “BİR ÜST-YAPIM” Romanya’ya gitmeden kısa bir süre önce bu oyundaki rolüyle 50. İsmet Küntay Ödülleri jürisi tarafından “yılın en iyi kadın oyuncusu” seçilen Sükûn Işıtan’ın performansının yanı sıra, genç oyuncu-dansçılardan oluşan koronun kattığı ansambl enerjisi de oyunu izleyen yönetmenler ve eleştirmenler tarafından vurgulandı. Tam da ABD’nin İran’ı bombaladığı gün oynanan “MedeaMaterial”, Heiner Müller’in tiyatronun ve genelde sanatın trajik çağımızdaki rolü hakkında bir kehaneti çağrıştıran sözlerini de tekrar anımsattı: “Oyun insanlığın yöneldiği felaketlere işaret ediyor. Tiyatro bunların engellenmesine ancak onları sahneye taşıyarak katkı sağlayabilir.” O gün oyunu izleyen festival yöneticisi Constantin Chiriac da değerlendirmesinde aynı şeye dikkat çekti: “Bugün seyrettiğim oyun, gerek oyunculuk gerekse reji anlayışıyla çağdaş tiyatronun bir üst-yapımıydı. Tarihe ışık tutmasının yanı sıra bugünle, yaşanan savaşla da çakışması çarpıcıydı.” “YENİDEN YAZILAN MİT” St. Petersburg basınında “Türk tiyatrosunun zaferi” diye karşılanan Medea-Material’in Sibiu’daki temsillerinin ardından Romanya basınında çıkan eleştirilerde de savaş ve kirlenme temaları ön plandaydı. Sebastian Marcovici, “Medea: Kirlenmiş Bir Dünyada Yeniden Yazılan Mit” başlıklı yazısında, “Bu oyunda, Medea kirliliğin ve savaşın ta kendisinin sembolü haline geliyor” dedikten sonra şöyle devam ediyor: “Bu rejide, çocuk katli artık sadece kişisel intikamın aşırı bir eylemi değil, kendi geleceğini yiyip bitiren çağdaş insanlığa yönelik şiddetli bir eleştiri olan kolektif bir kendini imha eyleminin eşdeğeri haline gelir. Böylece Mesci mitin politik bir yeniden yazımını gerçekleştirir, bu yeniden yazımda Medea (Sükûn Işıtan), sevginin, anneliğin, sürgünün ve intikamın iktidar, teknoloji ve ideolojinin yıkıcı mekanizmalarının filtresinden süzüldüğü hasta bir dünyanın semptomu haline gelir. (…) Murat Gülmez’in imzasını taşıyan sahne tasarımı, görsel olarak derin sembolik bir evren inşa eder, bu evrene enkaz imgesi hâkimdir. Dekor tanıdık bir mekânı veya belirli bir coğrafyaya/çağa bağlı bir yeri yansıtmaz; daha ziyade bizi insan ile insanlık dışı, canlı ile ölü, doğal ile yapay arasındaki sınırların silikleştiği sürekli bir çözülme bölgesine sokar. Sahne tasarımı, Can Akyürek ve Yakup Çartık tarafından gerçekleştirilen video projeksiyonlar ve ışık tasarımıyla güçlendirilir ve dönüştürülür. Bu görsel unsurların salt betimleyici bir rolü yoktur, paralel bir anlatı katmanı olarak işlev görürler.” “ADALETİN OLMADIĞI DÜNYA” Christa Anghel ise eleştirisinde, “Oyun sadece bireysel bir trajedi değil, aynı zamanda insanlığa dair bir uyarıdır ve finalde bombanın ‘düşmesini’ simgeleyen dramatik bir projeksiyonla, bu yıkımın sadece bireyi değil, tüm insanlığı tehdit ettiğini hatırlatır. Yıkımın etkisi büyür, çoğalır, kolektif düzeye ulaşır. Medea’nın intikamı kolektif bir çöküşe, tüm uygarlığın yıkımına dönüşür. Ayşe Emel Mesci’nin rejisi, antik metni çağdaş bir anlatıya dönüştürüyor. Medea artık sadece mitolojik bir figür değil, yanmış, yıkılmış bir dünyada hak ve adaletin olmadığı, umutsuz bir çağın sesi oluyor. O artık kaybedecek hiçbir şeyi olmayan bir kadındır, adaletin olmadığı bir dünyada, intikam kolektif bir yok oluşun habercisidir.”

Source: Ayşe Emel Mesci