Uyandınız mı?

Uyandınız mı?

Sabah uyandığınızda ilk düşündüğünüz şey nedir? Sabah sabah… “Daha afyonumuz patlamadı” dediniz. Sırası gelmişken “Afyonu patlamamak” deyimini bilmeyen yoktur. Hikâyesi de var elbette… Osmanlı dönemlerinde yaşayan keşler ramazanda oruçları bozulmasın diye sahurda afyon kapsülleri yutarlarmış. Mide asidi ile etkileşime giren kapsüller öğlen civarı patlayınca kendilerine gelirlermiş. Günümüzde; uykudan uyanmasına rağmen henüz mahmurluğu atamamış, huysuzlananlara söyleniyor. Bu bilgiyi verdikten sonra sadede gelirsek… Sabah erkenden uyanıp gazete okuma alışkanlığınız varsa ki; bunun cevabını rahatlıkla verebilirsiniz. Mesela gülümseyerek “Çok güzel bir sabaha uyandım yine…” diye kendinizi güne motive ederken, radyoda çalan sevdiğiniz müzikler eşliğinde gazetenizi okuyorsunuzdur… Birazdan sevgilinizle veya sevdiklerinizle birlikte yapacağınız kahvaltıya yardım için mutfağa gitmeniz gerektiği aklınıza geldiğinde, gazeteyi kenara koyup keyifle gideceksiniz. Kimileri bu satırları okurken iç çekip ardından sitemkâr bir ses tonuyla, “Nerdeee bu lüks bizde kardeşim… Erkenden kalkıyoruz elbette ama gazete, müzik, kahvaltı hak getire yani, koştur koştur işe gidiyoruz…” Bazısı “Uyandığımızın bile farkında olmuyoruz… Evden çıkıp doğruca otobüs durağına, otobüsü kaçırdık mı önce işi, ardından hayatı kaçırıyoruz…” Bir başkası cevaben, “Ne mutlu sana ki bir işin var be güzel kardeşim… Benim o da yok… Her sabah erkenden karnımın gurultusundan uyanıp işe gider gibi yapıyorum…” Kaşlarınızı çattınız biliyorum… “Uyandık diye şükür mü edelim, uyanacağız tabi ki” dediniz… Uyandınız mı cidden? “Günaydın” o zaman…KOKUYU SANATA TAŞIYAN ADAM ‘AHMET YİĞİDER’Kokular; biz biyolojik canlıların yaşam izlerini temsil eden en önemli artığı, duyguların dışa vurumu ya da var olmanın kanıtıdır. Bu benim düşüncem elbette… Siz de benim gibi düşünüyorsanız, 27 Şubat’ta CerModern’de başlayan, hayranlık duyacağınız bir etkinliği duyurmak istiyorum. Küratörlüğünü sevgili dostum Dilek Karaaziz Şener’in yaptığı ve karınca yaşam felsefesinin başrolde olduğu serginin adı “Karınca Yuvası.” 23 Mart’a kadar sürecek sergide, karıncanın yaşam felsefesinin temelinde yer alan “disiplin ve iletişimin” kaynak olgusunu, kokuyu derinden hissedeceksiniz. Kokuyu sanatına yansıtmayı başaran, heykel sanatçısı Ahmet Yiğider’in metal ve bez kullanarak oluşturduğu konik şekilli devasa heykelin içerisinde gezinebiliyor, spiral labirentte kaybolma hissini algılayarak heyecanlanıyorsunuz. Spiralin sonuna doğru duyumsadığınız güçlü kokudan etkilenecek, karıncalara karşı duyduğunuz hayranlığınızı tazeleyeceksiniz… Kokunun fotoğrafı çekilmez sanırdım ancak sevgili arkadaşım Birben çekmiş, bunun için teşekkür ederim.TATLIM, KIYMETLİM ‘BAĞDAT’LIMRamazan gelince aklıma ilk gelen tatlı “Bağdat tatlısı” desem siz de katılır mısınız? Aklına ilk gelen ve ilk canının çektiği olduğunu bildiğim birçok Ankaralı tanıyorum… Tatlının ismi Bağdat olsa da ana vatanı Ankara. 1978 yılında Antepli tatlı ve kebap ustası “Lütfü Değer” tarafından Maltepe Şehit Daniş Tunalıgil Caddesi’nde kurulan “Bağdat Kebapçısı”nda doğuyor. Doğuş o doğuş… Ankaralının hafızasına kazınıyor ve Lütfü Usta’nın efsane tatlısı bir daha asla ölmüyor… Her iyi şeyin taklidi olduğu gibi Lütfü Usta’nın Bağdat tatlısı da taklit ediliyor… Ancak taklitlerinin hiçbiri esasının yerini tutmuyor, “Taklitler esasını yaşatır” deyimi gerçek oluyor. Gittiğimde, rahmetli Lütfü Usta’nın kızı Sevde Yıldız tezgâhın arkasındaydı. Tatlının görüntüsü de tadı da her zamanki gibi özgün ve elbette ki şahaneydi… Siz de gidin derim…EFSANE ‘İFTAR’Efsane Kebapçı Selçuk Usta’nın kebaplarına bayılıyorum… Daha önce Bağlar Caddesi’ndeki yerini ve nefis kebaplarını yazmıştım. Çukurambar Muhsin Yazıcıoğlu Caddesi’ndeki yeni yerine taşındığını haber verince, gitmemek olmazdı. Hürriyet Ankara Haber Koordinatörü’müz sevgili Murat Yılmaz ve zarif eşi Dilek de oruçluydu, hep beraber iftara Selçuk Usta’ya gittik. Eski yerine nazaran çok büyük restoranın servis tabaklarındaki tarihi “Nemrut Dağı” vurgusunu hepimiz çok sevdik. Ön ikramlardan “bostana” her zamanki gibi lezizdi… Urfa’ya has çiğ köfte şahaneydi… Bu sefer kebap yemedik, Selçuk Usta çoban kavurmayla, tepside fırınlanmış “incik gerdan” önerdi. Çoban kavurma, uzun zamandır yediğimin en iyisiydi… İnci gerdan, çok farklı geldi. Doyumluk ve ekmekle banmalık tepsiden, insanın yedikçe yiyesi geliyor… Finaldeki künefeyi de çok beğendik. Ramazan bitmeden uğrayın…

Source: Aziz Devri̇mci̇