“Uzay Keşifleri – Madencilikten Yapay Zekaya”

Uzay madenciliği resmen başlıyor

Yakın yörüngemizdeki göktaşlarından Dünya’da az olan değerli elementleri toplamayı hedefleyen uzay madenciliği, son yılların ilgi çeken konseptlerinden biriydi. Nihayet ABD’li asteroit madenciliği şirketi AstroForge, ilk test misyonu için düğmeye bastı. Geçen günlerde hedefini duyuran şirket, 2022 OB5 kodlu asteroitle madencilik çalışmalarına başlayacağını bildirdi. Odin adı verilen uzay aracı, bu ay içinde SpaceX’in Falcon 9 roketiyle birlikte fırlatılacak.2022 OB5, çapı yaklaşık 100 metreye ulaşan ve metalik içerikli olabileceği düşünülen, Dünya’ya yakın bir asteroit. Odin isimli küçük uzay aracının, bu gökcismini kameraları ve sensörleriyle tarayarak madencilik için uygun olup olmadığını belirlemesi yaklaşık 300 gün sürecek. AstroForge yetkilileri “Odin’in görevi, hedef asteroitin kritik verilerini elde ederek Vestri için zemin hazırlamak. Vestri, bu asteroite iniş yaparak madencilik faaliyetlerine başlamayı amaçlıyor” açıklamasını yaptı. Uzaydan ilk madeni çıkaracak olan Vestri’nin 2025 sonlarında fırlatılması planlanıyor.Uzayda yaşamın yapıtaşları bulunduDünya’da yaşamın nasıl ortaya çıktığı bilim dünyasının en gizemli konularından biri. Gezegenin çok erken zamanlarında moleküler yaşamın başladığı biliniyor ancak o zamanlardan izler taşıyan kalıntılar bulmak bugün imkânsıza eşdeğer olduğu için Dünya dışı kaynaklar araştırılıyor. 2016 yılında başlayan OSIRIS-REx misyonuyla incelemeye alınan Bennu asteroidi bunlardan biri. 2020 yılında asteroide ulaşan uzay aracı, Eylül 2023’te topladığı örneklerle Dünya’ya dönmüştü. Geçen ocak ayında araştırma sonuçları açıklandı ve yapılan analizler, göktaşında aminoasitler ve organik moleküller olduğunu ortaya koydu. Bilim dünyasında heyecan uyandıran bulgu, yaşamın temel bileşenlerinin evrende yaygın olduğu ve Güneş sisteminin erken dönemlerinde yaşam için gerekli koşulların mevcut olabileceği fikrini güçlendiriyor.Yapay zekâ tarihi kanıtları ortaya çıkardı!Geniş dil modelleriyle yaratılan yapay zekâ algoritmalarının günün birinde eski yazıtların ve parşömenlerin okunmasına yardım etmesi bekleniyordu. Geçen yıl yetenekli üç öğrencinin vizyonuyla bu beklenti sadece karşılanmakla kalmadı, açılması imkânsız parşömenlerin içindeki yazılar görünür oldu!Almanya’dan Youssef Nader, ABD’den Luke Farritor ve İsviçre’den Julian Schilliger isimli öğrencilerin geliştirdiği teknolojiyi kullanan Oxford Üniversitesi araştırmacıları, 2 bin yıl önce Vezüv Yanardağı’nın patlamasıyla yok olan Pompeii ve Herculaneum kentlerinden geriye kalan yanmış parşömenleri yeniden okumaya başladı. Jülyus Sezar’ın kayınpederine ait olduğu düşünülen bir Antik Roma villasından çıkarılan ve dağılacağı için açılamayan yanmış parşömen, 3 boyutlu X-ray’le taranarak sanal ortamda açıldı. Yapay zekâysa parşömendeki mürekkep noktalarını tespit ederek kararmış sayfadaki yazıları görünür hale getirdi. Oxford’lu araştırmacıların nihayet içeriğini anlamaya başladığı metinde Antik Yunanca ‘tiksinme’ anlamına gelen bir kelimenin defalarca geçtiği tespit edildi. Okunan parşömenlerden birinin Epikürcü filozof Philodemus tarafından yazıldığı düşünülüyor. İçeriğindeyse müzikten yemeğe kadar farklı zevkleri anlatan ve haz duygusunun bolluktan doğup doğmadığını tartışan pasajlar bulundu. Pompeii olayı, zevke düşkünlüğüyle ünlü bir şehir halkının aniden patlayan Vezüv Yanardağı’nın yağdırdığı kızgın küllerle kaplanarak birkaç dakika içinde helak olmasıyla tarihte karşılık buluyor.Dünya Sağlık Örgütü’nden önemli tuz uyarısıDünya Sağlık Örgütü (DSÖ), bu hafta yayımladığı yeni kılavuzda, insanların evlerinde kullandıkları geleneksel tuzu daha az sodyum içeren alternatiflerle değiştirmelerini önerdi. Fazla sodyum tüketiminin sağlık üzerindeki zararları uzun süredir biliniyor. Aşırı sodyum alımı, yüksek tansiyona yol açarak kalp hastalığı, felç ve böbrek hastalıkları riskini arttırıyor ve DSÖ’ye göre, her yıl dünya genelinde 1,9 milyon ölüm, aşırı tuz tüketimine bağlı olarak gerçekleşiyor. DSÖ günlük sodyum tüketiminin 2 gramı geçmemesi gerektiğini belirtmesine rağmen çoğu insanın bu miktarın iki katından fazlasını tükettiği kaydediliyor. Sodyumun alternatifiyse potasyumlu tuzlar. Rafine tuzların üretim sürecinde kullanılan sodyum klorürün bir kısmının potasyum klorürle değiştirilmesini öneriyor. DSÖ’ye göre potasyum vücut için hayati minerallerden. Araştırmalar da potasyumu zenginleştirilmiş tuz kullanımının kalp hastalığı, felç ve erken ölümleri azaltmada etkili olduğunu gösteriyor. Ancak potasyum tuzları, üretimi daha maliyetli olduğu için dünya genelinde niş ürün kategorisinde.Öte yandan birçok insanın günlük tuz alımını büyük oranda işlenmiş gıdalar oluşturduğu halde, DSÖ’nün gıda endüstrisi yerine evlerdeki tüketime yönelik tavsiyede bulunması dikkat çekici. İşlenmiş gıdalardan uzak duran bilinçli tüketicilerin tuz tercihiyse genellikle organik içerikli ve farklı mineraller barındıran kaya ve deniz tuzları oluyor.

Source: Umut Fırat Eroğlu