“Vahşi Doğa Güncesi – İstanbul’un Gizemleri ve Buzdağı Sırları”

İstanbul”un gizemli kayboluş! Ece Gürel için ekipler devrede: Belgrad Ormanı didik didik aranıyor

İstanbul”da kaybolan peyzaj mimarı Ece Gürel”in bulunması için Belgrad Ormanları”nda başlatılan arama çalışmaları devam ediyor.

Kağıthane Gültepe Mahallesi”ndeki evinden 2 Mart Pazar günü Belgrad Ormanı”na gideceğini söyleyerek çıkan Gürel”in (36) yakınlarının kayıp ihbarında bulunması üzerine başlatılan arama çalışmaları gece saatlerinde de sürdü.

Gürel”in son görüldüğü Belgrad Orman”ında yoğunlaştırılan arama çalışmalarına polis, AFAD, UMKE, AKUT, PAK ve çok sayıda ilçe belediyesi ile gönüllü arama kurtarma ekipleri de katıldı.

Şu ana kadar orman içerisinde yaklaşık 28 kilometrelik bir alanda arama ve tarama çalışmasını tamamlayan ekiplere, Belçika malinoisi cinsi iz takip alan arama köpeği “Üzüm” de eşlik ediyor.

Gürel”e ait cep telefonu ve bazı kişisel eşyalarının bulunduğu alana, 14 kilometre uzaklıktaki bölgede de hırkasının bulunduğu öğrenildi.

Gece hava sıcaklığının düştüğü ormanlık alanda çalışmalarını sürdüren ekiplere, bazı belediyeler ile sivil toplum kuruluşları ve Türk Kızılay üyeleri de ikramlarda bulunuyor.

Gürel”in yakınları da bölgede çalışmaları takip ediyor.

Kağıthane Gültepe Mahallesi”ndeki evinden 2 Mart Pazar günü Belgrad Ormanı”na gideceğini söyleyerek çıkan Ece Gürel”in (36) yakınlarının kayıp ihbarında bulunması üzerine polis, AFAD, UMKE, AKUT ve çok sayıda ilçe belediyesine bağlı arama kurtarma ekiplerinin katılımıyla arama başlatılmış, İstanbul İtfaiyesi Sualtı Arama Kurtarma (İSAK) dalgıçları da Valide Sultan Bendi”nde dalış yaparak çalışma gerçekleştirmişti.

Gürel”e ait olduğu belirlenen cep telefonu ve bazı kişisel eşyaları Belgrad Ormanı”nda yapılan çalışmalarda bulunmuş, Gürel”in evinden çıktığı anlara ait görüntüler ile ormanlık alana gitmek için bindiği İETT otobüsünden ormanın girişinde indiği anlar araç içi kameralara yansımıştı.

Source:


40 milyon yıllık tarihi olan gizli mağara: Kayanın altında sır saklayan köşe

Dağlar ve ıssız çayırlar arasında, sisin eski efsaneleri fısıldadığı bir noktada, zamanın ötesine geçen bir yer bulunuyor: Arpea Mağarası.

Sadece bir mağara değil, dünyayı ikiye ayıran bir izlenim veren eğimli ve katmanlı duvarlarıyla, 40 milyon yıllık bir jeolojik tanıklık sunuyor. Bu eşsiz oluşum, doğanın tarihine dair önemli bir sır taşıyor.

Ancak bu mağara, sadece jeolojik geçmişiyle değil, aynı zamanda gizemli atmosferiyle de dikkat çekiyor. Günümüzde hâlâ varlığını sürdüren mitolojik hikayelere ilham kaynağı olmuştur. Bilim ve efsanenin iç içe geçtiği bir keşif arayanlar için Arpea Mağarası, tam da aradıkları yer.

Görünmeyen bir güç dağı ikiye bölmüş

Ancak en dikkat çekici özellik, dağın kendine has yapısıdır. Sanki görünmeyen bir güç tarafından ikiye bölünmüş gibi duran bu yapı, tarih öncesi çağlardan itibaren bir sığınak işlevi görmüş doğal bir barınak sunuyor. Mağara, derin olmasa da çobanlar, gezginler ve bazı rivayetlere göre Bask mitolojisindeki yaratıklar için güvenli bir sığınak olmuştur.

Arpea Mağarası, sadece jeolojik bir harika değil, aynı zamanda derin bir gizeme sahip bir mekan olarak dikkat çekiyor. Garip silüeti ve ıssız konumu, nesilden nesile aktarılan sayısız efsanenin doğmasına sebep olmuştur. Mağara içinde, insanların yerleşiminden önce bu topraklarda yaşamış olan Bask mitolojisindeki devlerin, jentilakların izlerinin bulunduğu anlatılır. Diğer efsaneler ise gizli güçlerden, rüzgarın taşıdığı fısıltılardan ve mağaranın açıklanamayan bir enerjiyle titreştiği gecelerden bahseder.

Gerçek ne olursa olsun, bu bölgeye adım attığınızda zamanın ötesinde bir yerde olduğunuz hissi kaçınılmaz bir şekilde sizi sarar.

Bir kilometreden biraz daha uzun olan patika, Arpea Mağarası”na doğru yavaşça inerken, dağ iç kısmını gözler önüne seren tiyatrovari bir biçimde açılır. Herkesin rahatça katılabileceği bu yürüyüş yolu, yağışlı dönemlerde kayganlaşabilen zemin nedeniyle dikkat gerektirebilir.

Arpea Mağarası”nda keşif, sadece mağara ile sınırlı kalmaz. Gezginler, birkaç dakika uzaklıkta, zamanın izlerini taşıyan ve işlevleri hala tam olarak çözülemeyen megalitik yapılar olan Azpegui ve Organbide kromlehlerini keşfetme fırsatına sahiptir. Bu taş çemberler, ata ritüellerinde kullanılmış ve geçmişin hâlâ yaşadığı bir toprakta olduğunuz hissini pekiştiriyor.

Tarih, gizem ve doğanın iç içe geçtiği bu bölge, farklı bir macera arayanlar için Arpea Mağarası”nı bilinmezliğe açılan bir kapı haline getiriyor. Jeoloji ve folklorun birleştiği bu nokta, adeta antik bir masaldan fırlamış gibi bir atmosfere sahip.

Source: Haber Merkezi


Dünyanın en büyük buzdağı karaya oturdu! Dünya için ne anlama geliyor?

A23a, South Georgia Adası açıklarında, karadan 80 km uzaklıktaki sığ kıta sahanlığına çarparak karaya oturdu. İngiltere Ulusal Kutup Araştırma Enstitüsü ‘British Antarctic Survey’ uzmanı Prof. Nadine Johnston, “Bu durum, boş bir çölün ortasına besin bombası atmak gibi bir şey” dedi.

South Georgia hükümetine danışmanlık yapan ekolojist Mark Belchier ise “Buzul kütle, eğer parçalanırsa, ortaya çıkan buzdağları, yerel akıntılarda hareket eden gemiler için tehlike oluşturabilir ve gemilerin yerel balıkçılık alanlarına erişimini kısıtlayabilir” ifadelerini kullandı.

Antarktika”daki ‘RRS Sir David Attenborough’ kutup araştırma gemisinde görevli Prof. Huw Griffiths da “Tüm buzdağlarının geleceği ölecekleri yönünde. A23a”nın bu kadar uzun süre dayanması ve alanının yalnızca dörtte birini kaybetmesi çok şaşırtıcı” diye konuştu.

Griffiths, buzulun bölge ekosistemine desteğini vurgulayarak, “Tüm evren, deniz tabanında kazınan devasa bir buz parçası tarafından eziliyor. Bir yerde bir şeyi yok ederken, diğer yerlerde besin ve yiyecek sağlıyor. Buz olmasaydı bu ekosistemlere sahip olamazdık. Bunlar dünyadaki en üretken ekosistemlerden bazıları ve çok sayıda türe ve bireysel hayvana destek sağlıyor ve mavi balina gibi dünyanın en büyük hayvanlarını besliyor” açıklamasını yaptı.

Source: