Dikilecek arazi yok! Çok hızlı ürün veriyor, kilosu 15 bin TL”ye satılıyor: Yunanlılar haber yaptı
26 binin üzerinde sakız fidanının dikilecek arazi olmadığı için bekletildiğini söyleyen üretici Hasan Ege Tütüncüoğlu, Çeşme”de araziler çok pahalı olduğu için tarımsal amaçla kullanımı oldukça zor dedi. Sakız ağaçlarının dünyada yalnızca Yunanistan”ın Sakız Adası ile Çeşme Yarımadası”nda yetişebildiği biliniyor. Sakız üretimi, 1959 yılında bölgede başlarken ancak uzun süre yeterli ilgiyi görmeyince sekteye uğradı. 20 yılda yeniden canlandırılmaya çalışılan sakız ağacı üretimi kapsamında, bugüne kadar yaklaşık 40 bin fidan yetiştirildi ve bunların 20 bini toprakla buluşturuldu. Gıda ve kozmetik başta olmak üzere birçok alanda kullanılan bu ürün artık Çeşme”de yeniden hayat buluyor. Sakız ağacı üreticiliğinin günden güne artmakta olduğunu vurgulayan üretici Hasan Ege Tütüncüoğlu (55), Damla sakızı artık Çeşme”nin coğrafi işaretli bir ürünü. Yaklaşık bir yıldır süren uzun çalışmalar sonucunda alınan coğrafi işaretle birlikte, Çeşme”nin ikinci coğrafi işaretli ürünü oldu. Cumhuriyet döneminde tamamen ortadan kalkan sakız ağaçları, sayıları bine kadar düşmüşken şimdi tekrar canlandı ifadelerini kullandı. Dikilen sakız ağaçlarıyla birlikte, önümüzdeki 4-5 yıl içerisinde bir tonun üzerinde Çeşme damla sakızı üretmiş olacaklarını belirten Tütüncüoğlu, Çeşme, yavaş yavaş ağaç sayısını ve üretim kapasitesini artırarak dünya pazarından pay almaya çalışıyor. Biz ülke olarak yaklaşık 20 tona yakın ithalat yapıyoruz. Dolayısıyla bu ithalatın, en azından kendi ihtiyacımız kadar olan kısmının Çeşme damla sakızıyla karşılanması ekonomimiz açısından çok önemli. Belediye ile yapmış olduğumuz bir protokol kapsamında, şu anda yeşil alanlara sakız ağaçlarını dikiyoruz. Çünkü yer yok. Yer olmayınca, bulduğumuz her yerde dikebilmek için her türlü imkânı araştırıyoruz ve sağlıyoruz. Özellikle rüzgar enerjisi üretilecek alanların altında çok fazla atıl alan var. Bu alanlarda sakız ağacı dikiminin önü açılabilir, geliştirilebilir. Eğer bu sağlanabilirse, burada yılda 50 bin civarında sakız ağacını toprakla buluşturabiliriz. 10 yıl içerisinde de dünya pazarında 500 bin ağacın üzerinde bir üretimle yüzde 50″lik bir paya sahip olabiliriz dedi. 26 binin üzerinde sakız fidanının dikilecek arazi olmadığı için bekletildiğini söyleyen üretici Hasan Ege Tütüncüoğlu, Çeşme”de araziler çok pahalı olduğu için tarımsal amaçla kullanımı oldukça zor dedi. Tütüncüoğlu, yetkililerden Çeşme”deki sakız üreticilerine ağaçlarını dikebilmeleri için yer tahsisi talebinde bulundu. Sakız ağacını tekrar yeşertmek için 1995 yılında 200 adet çelik diktiklerini ama başarılı olamadıklarını ifade eden üretici İbrahim Topal (66) ise, Sonrasında biz bu işe meraklı olarak başladık sakızın çelikten yetiştirilmesiyle ilgili, çoğaltılması ile ilgili çalışmaları başlattık. 2 ayda ürettiğimiz ağaçlar, sakız fidanları olma yolunda çok hızlı gelişiyorlar. Onları saksılara aldık. Sonrasında toprağa diktik ve beş yıl gibi kısa bir süre içerisinde ürün verir hale geldik. Sakızın bu şekilde üretimiyle ilgili zaten bu çalışmalar yapılırken, Yunanlılar karşı tarafta bizim yaptığımız çalışmaları çok yakından takip ediyorlardı. “Türkler sahte sakız üretiyor” diye kendi yerel medyalarında manşet haberler çıkardılar. Sakız ağacı aslında ana karada var olan bir ürün, sonradan adalara gitmiş. Anavatanı burada olan bir ürün, bir şekilde Türkler tarafından da değerlendiriliyor, ekonomiye kazandırılıyor diye konuştu.
Source: Gazetevatan.com
Aydınlı iş insanı İsviçre”de gördü, aynısını ofisine yaptırdı! Görenler gözlerine inanamıyor
ASTİM Organize Sanayi Bölgesi”nde tarım aletleri üretimi yapan fabrikanın sahibi Hidayet Gülpınar, 2 yıl önce iş gezisi için gittiği İsviçre”nin bir dağ köyünde evin içinde cam kovanlarda arı yetiştirildiğini gördü. Gülpınar, arılarla aynı ortamda bulunmanın keyifli olduğunu düşünerek Aydın”a döndüğünde ofisine kovan kurmaya karar verdi. Marangoz arkadaşından da destek alan Gülpınar, açılır kapanır nitelikte pencereye benzer iki yüzü cam olan kovan yaptırdı. Gülpınar, daha sonra Denizli”den satın aldığı arıları, 16 peteğin bulunduğu 2 kovana bıraktı. Düzenli olarak peteklerin bakımını yapan Gülpınar, parazit kontrolünü ihmal etmiyor, zaman zaman arılara vitamin takviyesi yapıyor. Cam kovanın içinden dışarıya çıkan bir borunun da bulunduğu sistemde arılar kovana bu borunun içinden giriş çıkış yapıyor. Buradaki kovana polen taşıyan arılar bal üretiyor. Gülpınar, akvaryumdaki balıkları izler gibi arıları izleyerek huzur buluyor. AA muhabirine açıklama yapan Gülpınar, yoğun iş temposunda arıları izlemenin kendisini rahatlattığını söyledi. Arıların sesinden bile etkilendiğini belirten Gülpınar, O arı sesi dahi insanı rahatlatıyor. Sanki böyle hafif müzik dinler gibi. Gerçekten çok iyi, rahatlatıcı bir duygu. Çayımı, kahvemi içerken burada arılara bakarak rahatlarım. Tam terapi merkezi. dedi. Gülpınar, ofisinde arıları görenlerin şaşırdığını dile getirerek, Ofise gelenler ilk başta görmüyorlar. Daha sonra fark ettiklerinde ilgi odağı arılar oluyor. Mesela pazarlık yapacağımız zaman müşteriye “kovanın kapağını açar, kapıyı kilitler kaçarım” diyorum. Böyle şakalaşıyoruz. diye konuştu. Sistemin arılara herhangi bir zararının olmadığını ifade eden Gülpınar, şunları kaydetti: Arılar burada özgürce dışarı çıkıp içeri girebiliyorlar, polen de getirebiliyorlar. Burada arıların özgürlüğünü hiçbir şekilde kısıtlamadık. Bulunduğumuz yer organize sanayi bölgesi, çiçek de bol. Bu ticari amaçlı değil, tamamen hobi amaçlı.
Source: Gazetevatan.com