Gelişmenin düşmanı: Alışmak – Nusret Ertürk
Hastasının elinde bir ilaç gören doktor, sıkı sıkı uyarır: “Sakın onu kullanmayın alışkanlık yapar!” Hasta oralı değildir, bildiğini okur, “Doktor bey, bu ilacı 10 yıldır kullanıyorum. Alışkanlık yaptığını görmedim!” der. Gelişmenin en büyük düşmanı alışmaktır. Alışmak, kayıtsızlığın kapısıdır. Alışmanın, gözlerini kapatmak kadar uyuşturucu, uyutucu olduğunu çevremizde yaşananlardan görüyoruz. İktidar bastırıyor, günden güne Cumhuriyet kazanımlarının köküne kibrit suyu döküyor! Arkasından ne diyor; “Eski Türkiye yok artık! Alışacaksınız!” Meydanlara akan yüz binler ne diyor? Alışmayacağız! Türkiye bu sözü Murat Şeref Baba isimli bir teğmenin telgrafından anımsayacaktır. Dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal, o makamdakine yakışmayacak işler yapıyor, Cumhuriyetin kazanımlarından ödün veriyordu. Örneğin Özal’ı şortla ve ayağında sandaletle asker denetlerken görebilirdiniz. Genç teğmen M. Şeref Baba, tüm bunları içine sindiremiyordu. 22 Şubat 1990 günü Cumhurbaşkanı Özal’a her cümlesi “alışamadım” ile biten uzun bir telgraf çeker. Orada birçok konuya alışamadığını dile getirir. Bir yerinde şunları yazar: “Yolsuzluğa, yobazlığa alışamadım. (…) Devleti dolandıranlardan hesap soran kamu görevlileri sürülürken, dolandırıcıların kahkahalarıyla mahkeme koridorlarını çınlatmasına alışamadım!” Kendisine ödül verilmesi gerekirken bu teğmenin başına gelmedik iş kalmadı. Soruşturmalar geçirdi, hapse atıldı M. Şeref Baba. Yasada yeri olmasa da “alışamadım” sözü suç sayıldı! Ancak pes etmedi; hukuk okudu, avukat oldu ve “alışamadım” sözünü bir onur bayrağı gibi taşıdı! Evimizin önünden geçen cadde üzerinde bir okul, bir de market var. Marketin arkasında bir başka okul bulunuyor. Üç ay kadar önce belediye işçileri geldiler kaldırımdaki kurumuş ağaçları kestiler. Ağaçları çevreleyen betonları kırdılar, öylece bıraktılar. Görür görmez oldukça rahatsız oldum. Sağlıklı bir insanın bile dengeyi sağlayıp geçmesi güç. Ama kaldırım üç aydır öyle duruyor! Oradan günde onlarca kişi gelip geçiyor. Birisi bile o durumdan rahatsız olup bir yetkiliye durumu bildirmedi! Belediyeye durumu ilettim, dolaylı olsa da yapıldı. Alışmamak için önce görmek, duymak, o durumdan rahatsız olmak gerekiyor. NUSRET ERTÜRK YAZAR
Source: Olaylar Ve Görüşler
Kartalkaya faciası ve devletin hukuki sorumluluğu – Suna Türkoğlu
Bolu-Kartalkaya’daki yangın faciası 21 Ocak 2025’te meydana geldi. Bu çok acı olayın üzerinden dört aydan fazla bir süre geçmesine karşın, sorumlular hakkında henüz ciddi bir gelişme kaydedilmedi. TBMM’de kurulan araştırma komisyonunda açıklama yapan aileleri, büyük bir acı içerisinde izledik. Facianın sorumlularını bulmak, onları cezai ve hukuki yönden değerlendirip cezalandırmak ve bu süreçte varsa gerekli düzenlemeleri yapmak devletin görevidir. Sorumluları ortaya çıkarmak zorunda olan devletin ayrıca kamu hukuku yönünden hizmet kusuruna dayalı hukuki sorumluluğu ve hizmet kusurunun içeriğinden kaynaklı olarak kamu görevlilerinin görevi ihmalden kaynaklanan cezai sorumluluğu da bulunmaktadır. İdare kavramı, bütün kamu tüzel kişilerini ve birimlerini kapsayan bir ifadedir. İdarenin görev, yetki ve sorumlulukları kanunla belirlenir. Bu nedenle de kendi yükümlülüğündeki faaliyetlere ilişkin olarak yürürlüğe koyduğu ikincil mevzuattaki eksiklikler idarenin kanundan kaynaklı sorumluluğunu kaldırmaz. İdarenin gerek hizmet kusuru gerekse kusursuz sorumluluk ilkelerine göre tazmin borcu ile yükümlü olabilmesi için hukuki sorumluluk nedenlerinin varlığının yanısıra tazmin borcunun şartlarının da bulunması gerekir. Özel sektör tarafından yürütülen faaliyetlerde ise; kuruluşu idarenin iznine, çalışmaları da kontrolüne tabi olan bir alanda, idareyi sorumluluğun dışında tutmak kamu hukuku kuralları karşısında mümkün değildir. Sorumluluk hukukunda zarar, idari eylem veya idari işlem ile illiyet bağı kavramları ışığında Kartalkaya yangını incelendiğinde karşımıza çıkan durum şudur: Burada gerçekleşmiş çok büyük zarar vardır. 78 canımız yaşamını yitirmiş, 51 canımız yaralanmış, hukuki sorumluluğun birinci koşulu olan “gerçek zarar” doğmuştur. İdarenin veya idarelerin hukuki sorumluluk yaratan işlem ve eylemleri koşulunu irdelediğimizde ise karşımıza birden çok idarenin işlemleri, eylemleri ya da eylemsizlikleri çıkmaktadır. Hem bina hem de faaliyet bakımından idarenin iznine ve denetimine tabi bir işletme ve faaliyet alanı söz konusu olduğu için her bir idari birimin yükümlülüklerini, hizmetin gereklerine uygun olarak yerine getirip getirmediği ayrı ayrı belirlenmelidir. BAKANLIKLARIN SORUMLULUĞU 1 numaralı cumhurbaşkanlığı kararnamesinde “turizm işletmelerini denetleme ve cezalandırma işlemlerini yürütmek” Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın görev ve yetkileri arasında sayılmıştır. 2634 sayılı Turizm Teşvik Kanunu ve anılan Bakanlıkça çıkarılan Turizm Yatırım, İşletme ve Tesislerinin Denetimi Hakkında Yönetmelik’te “insan ve çevre sağlığı ile can ve mal güvenliği de dahil olmak üzere” her türlü denetim hususunda bakanlığın yetkileri belirlenmektedir. Yanan otele “turizm işletme belgesi” Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca verilmiş olup bu işletmede denetim yapma görev ve sorumluluğu bu bakanlığa aittir. 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu hükümlerinin uygulanmasından Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı (ÇSGB) yükümlü ve sorumludur. Bu bağlamda olmak üzere gerekli önlemleri yeterli düzeyde almayan işverenin denetlenmesi ve idari yaptırım uygulanması yetkisi bu bakanlığa aittir. Otel yangını, konaklayanların dışında çalışanların da güvenliğini ilgilendiren bir olay olması nedeniyle ÇSGB sorumluluk alanına girmektedir. Bolu Belediyesi’nin ve mücavir alan sınırlarının dışında, 5302 sayılı İl Özel İdaresi Kanunu uyarınca, belediyenin kullandığı yetkilerin tümünü kullanmak ve görevlerin tümünü yerine getirmek, Bolu İl Özel İdaresi’nin sorumluluğundadır. İLLİYET BAĞI DEĞERLENDİRMESİ Otelin bir yapı olarak inşasına başlanmadan önce “yapı ruhsatı” verilmesinde; inşaatın bitiminde yapının kullanıma hazır olup olmadığını kontrol ederek “yapı kullanma izni” verilmesinde; binanın otel olarak faaliyete geçebilmesi için, “işyeri açma ve çalışma ruhsatı” düzenlenmesinde; yangın ve diğer tehlikelere karşı gerekli önlemlerin alınıp alınmadığının denetlenmesinde görevli ve yetkili idare, Bolu İl Özel İdaresi’dir. 5302 sayılı kanunun “acil durum planlaması” başlıklı 69. maddesi bu konudaki geniş görev alanını düzenlemiştir. Bolu Belediyesi, büyükşehir belediyesi olmadığı için, yalnızca belediye sınırları ve mücavir alanda yetkili ve görevlidir. Yangının meydana geldiği yer Bolu il sınırları içinde ancak belediye ve mücavir alan sınırları dışındadır. 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 14. maddesiyle itfaiye hizmetleri belediyelerin görev alanında olup belediye ve mücavir alan sınırları içerisinde bu hizmet belediyelerce dışında ise yerel yönetim olarak il özel idarelerince yerine getirilir. Hizmetin kurulmasında ve otel olarak faaliyete geçilmesinden önceki dönemde izinler, ruhsatlar ve kontroller yönünden Bolu İl Özel İdaresi ile Kültür ve Turizm Bakanlığının; Turizm belgeli otel olarak faaliyete geçebilmesi yönünden Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Bolu İl Özel İdaresi’nin; faaliyeti süresince denetlenmesi yönünden Kültür ve Turizm Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve Bolu İl Özel İdaresi’nin görev ve sorumluluğu bulunmaktadır. HİZMET KUSURU VE YETKİ SINIRI İtfaiye hizmetleri belediye ve mücavir alan içinde belediyenin dışında ise il özel idaresinin görev alanında olmasına karşın, il özel idarelerine ait ayrı bir itfaiye teşkilatı bulunmadığı durumlarda özel idare, belediyenin itfaiye teşkilatından yararlanmak durumundadır. Bu bağlamda, yapının yangına karşı güvenlik önlemleri yönünden değerlendirilmesinde Bolu İl Özel İdaresi ile Bolu Belediyesi İtfaiye Teşkilatı’nın; yangın çıktıktan sonra ise bir gecikme, koordinasyon eksikliği, özensizlik, dikkatsizlik, müdahalede programsızlık ve yetersizlik gibi hizmet kusuru oluşturan konular da yine Bolu İl Özel İdaresi ile Bolu Belediyesi İtfaiye Teşkilatının görev ve sorumluluğu bulunmaktadır. İdarelerin, kanunlarla belirlenmiş görev ve sorumluluk alanlarının ve bu konudaki yasal yetkilerinin sınırlarını çizmek; hizmet kusurlarının bulunup bulunmadığını saptamak; hizmet kusurunun, kamu görevlilerinin görevlerini ihmal edip etmediğini ortaya koymak, nihayetinde görevli kurum ve kamu görevlilerinin hukuki ve cezai sorumluluklarını saptamak mahkemelerin sorumluluğundadır. SUNA TÜRKOĞLU EMEKLİ DANIŞTAY ÜYESİ
Source: Olaylar Ve Görüşler
AKP iktidarında mağdur olan çok
Cumhurbaşkanı Erdoğan “Kimseyi mağdur etmedik, iktidarımız boyunca hak yemedik. AKP iktidarı tarafından hakkı yenen var mı?’ diye sordu. İşte yanıtlar:
ÇİFTÇİ: CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer: Alım fiyatları düşük tutuldu. Kırsalın boşalmasına göz yumuldu. 10 milyon hayvan ithal edilip, 11 milyar dolar yurt dışına gitti. Çiftçi ve üretici sahipsiz bırakıldı.
GAZETECİ: Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nazmi Bilgin: Basın özgürlüğüne büyük darbe vuruldu. Gazeteciler düzmece davalarla tutuklandı.
EMEKLİ: Tüm Emekliler Derneği Genel Başkanı Satılmış Çalışkan: Emeklilerin maaşı yüzde yüz eridi, maaşlar asgari ücretin altına düştü. İkramiye ile kurbanlık bile alınamıyor.
ÖĞRETMEN: Eğitim İş Genel Başkanı Kadem Özbay: Mülakatta elenip torpilin gölgesinde bırakıldılar. Maaşlar yoksulluk sınırında kaldı.
KADIN: 2002’de öldürülen kadın sayısı 66’ydı, 2007 ve 2009 yıllarında bu sayı binin üzerine çıktı. 2025’in üç ayında 185 kadın öldürüldü.
SAĞLIKÇI: Hastanelerde randevu yok. ‘Giderlerse gitsinler’ denilen doktorlar, hastalara vakit ayıramıyor. Aile hekimleri grevde.
DEPREMZEDELER: 6 Şubat 2023 depremlerinden bu yana iki yılı aşkın süre geçti, hâlâ konteynerlerde kalan depremzedeler var.
HAYVAN: AKP’nin sokak hayvanlarının katledilmesine öngören kanun teklifi, 30 Temmuz 2024’te Meclis’te kabul edildi.
Source: Deniz Ayhan