“Visual Arts Insights – From Heritage Craftsmanship to Rural Inspiration”

Artvin”den Bursa”ya göç ettikten sonra hayatları değişti! Babasının yolundan giderek tarihi ayakta tutuyor

Babasının plastik pencere ve kapılara direnerek ayakta tuttuğu atölyesinde yetişen Taşoğlu, mezun olduğu makine alanında çalışmayı tercih etmeyerek ahşap ustalığını öğrendi. Zamanla karkas ve kerpiçten yapılan binaları inşa etmeyi öğrenen ve bu alanda ustalaşan Taşoğlu, ekibiyle zamana yenik düşmüş sivil mimari örneklerini yeniden ayağa kaldırıyor. Sıfırdan inşa ettiği binaları yapım sürecini baştan sona fotoğraflayıp sosyal medyadaki takipçileriyle paylaşan 37 yaşındaki Taşoğlu, bitirdiği tarihi yapılardan bir hatıra kalması için de eski kapı numarası levhalarını alarak biriktiriyor. Fatih Taşoğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 1992″de Artvin”in Yusufeli ilçesinden Bursa”ya göç ettiklerini, okuldan kalan vakitlerde ve tatillerde babasının ahşap atölyesinde ona yardım ettiğini ve bu işi öğrendiğini söyledi. Yaptıkları işlerin karşılığında aldıkları olumlu geri dönüşlerle bu işi devam ettirmeye karar verdiğini belirten Taşoğlu, Devam ederek de bu işin tamamına hakim oldum ve kendimi vererek, severek bu işi yapmaya başladım. dedi. Taşoğlu, Osmanlı”dan kalan sivil mimari örneklerinin restorasyonunun yanı sıra temelden anahtar teslime kadar ahşap ve taş binaları yapabildiğini dile getirerek, Bursa”da tarihi eser restorasyon işleri yaptık. Bursa, bu konuda çok zengin. Zamanla yapıp söktüğümüz binalardaki yaşam tarzını öğrendik. Geçmişten bize kalanları yakalayarak, gelecekte aynı işleri yapabilme konusunda tecrübelerimizi katladık, evleri güzelleştirdik. diye konuştu. Bir yapıyı inşa ve restore süreçlerini anlatan Taşoğlu, şunları kaydetti: Proje onaylandıktan sonra bize gelir. Projeyi alırız, işleriz. Binanın temelleri genelde taş duvarı üzerine kurulur. Taş duvarı, üzerine ahşap karkas içine kerpiç, harman tuğla koyulur. Duvarlar “horasan sıva” olur. Katlar ızgara, tavanlar, kapılar, pencereler ahşap olur. Yani tamamen doğal ürünlerle izole edilmiş bir bina. Betonarme gibi bir madde yok. Ahşap, kerpiç, yazın serin, kışın sıcak bir hava kütlesine sahip bir malzeme kullanıyoruz. Doğadaki bütün yapı taşları burada var. Herhangi bir kimyasalla karıştırılan, beton gibi sıkılaştırıp sertleştirilen bir ürün kullanmıyoruz. Doğanın içindeki malzemeyi toplayıp bir ürün çıkarıyoruz. Taşoğlu, bu işlerde dayanıklı ağaçların kullanımının önemli olduğunu vurgulayarak, Kat yükseklikleri, binanın mukavemeti için güçlü bir ağaç kullanmanız lazım. Onların birleşim noktaları, kolon ve taşıyıcı sistemleri çok önemli. Ağaç daha güçlü bir mukavemeti nasıl kazanabilir, birleşim yerlerinde birbirlerine kerterek, birleştirerek aksamını yaparız. Eskiler, büyük, güzel işler yapmış. Biz de onları görerek aynı şekilde uygulamaya ve gelecek nesiller için hafızalandırmaya devam ediyoruz. ifadesini kullandı. Binanın karkas kısmında, kapı, pencere ve mobilyada çam ve meşe ağacı kullandıklarını, ağaçları ilaçlayarak, uzun ömürlü bir hale getirdiklerini ifade eden Taşoğlu, 100 metrekarelik bir binanın komple anahtar tesliminin 6-12 ay sürdüğünü, ekip olarak koordine olup güzel, kullanışlı bir yapı oluşturduklarını anlattı.Bursa”ya göç ettikleri 1992″de evlerin kapı ve pencerelerinin ahşap olduğunu, zamanla pencerelerin plastiğe dönüştüğünü, kapıların daha basit malzemelerden yapılmaya başladığını anlatan Taşoğlu, bu zaman zarfında babasının direnerek mesleği ayakta tutmaya çalıştığını ifade etti.

Source: Gazetevatan.com


İç Anadolu”nun bu köyü sanat ve akademi dünyasına ilham oluyor

Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Gediz Meslek Yüksekokulu öğretim üyesi Dr. Öğretim Üyesi Müzeyyen Aygün, Süleyman Demirel Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü”nde tamamladığı doktora tezinde Yağmurlar köyü ve çevresinin eşsiz doğasını mercek altına aldı. Anadolu Ekolojisinden Tekstil Tasarımına Özgün Yaklaşımlar: Kütahya Örneği başlıklı çalışmasında Dr. Aygün, bölgenin zengin ekolojik yapısını saha gözlemleriyle detaylı bir şekilde analiz ederek, bu gözlemlerini dört mevsim temalı özgün dijital eşarp desenlerine dönüştürdü. Dr. Aygün”ün kapsamlı araştırması, iki farklı vejetasyon döneminde gerçekleştirildi. Bu süreçte bölgenin flora ve fauna kayıtları titizlikle tutulurken, doğanın kendine has renk geçişleri ve Yağmurlar köyüne özgü doğal detaylar hem bilimsel bir yaklaşımla incelendi hem de sanatsal bir bakış açısıyla eşarp tasarımlarına yansıtıldı. Dr. Müzeyyen Aygün”ün çalışması, Yağmurlar köyünün sunduğu doğal zenginliklerin, çağdaş tasarım anlayışıyla nasıl başarılı bir şekilde bütünleşebileceğine çarpıcı bir örnek teşkil ediyor. Tez danışmanı Doç. Dr. Ulvi Erhan Erol”un katkılarıyla, Yağmurlar köyünün doğayla iç içe yaşam kültürü, akademik bir sanat üretiminin merkezine taşındı. Sahip olduğu benzersiz ekolojik mirasıyla Yağmurlar Köyü, artık sadece doğaseverlerin değil; aynı zamanda sanatçıların, tasarımcıların ve araştırmacıların da ilgisini çeken, özgün ve ilham verici bir yerleşim alanı olarak öne çıkıyor. Dr. Aygün”ün çalışması, bu özel coğrafyanın potansiyelini bir kez daha öne çıkarıyor.

Source: Gazetevatan.com