‘Vıva poesıa’
Duymuş olduğunuzu düşünüyorum… “Viva” kelimesini… Ne anlama geldiğini de tahmin edersiniz, zor değil çünkü… Özellikle futbol maçlarında, İspanyolca söylenen şarkılarda filan… “Yaşasın” manası var. “Poesia” kelimesi de kolay. İngilizce bilenler anlamıştır… “Poem” kelimesi ile benzeşiyorlar. Evet evet… Bizim dilimizdeki “şiir” tabi ki… Anladık… Başlığın anlamı “Yaşasın şiir” de ne alaka şimdi? “Bugün Dünya Şiir Günü’nü mü kutluyoruz” diye meraklandınız belki de. Çocukluğumda “Şiir günü” gibi kutlanırdı hem çocukların bayramı hem de baharın müjdecisiydi. Zira, her 23 Nisan, neşe doluyordu insan… “Yaşasın 23 Nisan…” diye başlayan şiirler okurduk. Şimdilerde çocuklar da bahar da askıda sanki… Aslına bakarsanız gözümüze inen kötücül ve hasetle buğulanmış bakış açısını… Hırs ve açgözlülükle kirlettiğimiz düşünce tarzını… Doğayı yok sayan yağmacı, talancı davranış biçimini ancak ve ancak şiirle ve şiirsel düşünce tarzı ile değiştirebiliriz. “Deliye her gün bayram” olduğu gibi; hayatını yumuşatmak isteyenler için her gün “Şiir günü” olmalı… Sadece şiirlerde telaffuz eder hale geldiğimiz… Ağacı, kuşu, gökyüzünü daha berrak görmek için… Denizin dalgasını, nehrin akışını, rüzgârın şarkısını daha net duymak için… Ne ara unuttunuz… Sevdayı, aşkı anlatmak için de şiir gerekmiyor muydu?BORGES VE PAPA FRANCIS…BİRAZDAN aşağıda detaylarını okuyacağınız “Edebiyatçıların Mutfağı” etkinliğini haber vermek ve Ankara’ya davet etmek için şair ve yazar ağabeyim “Adnan Özer”i aradım. Geçtiğimiz günlerde ölen Katolik dünyasının en yetkin ismi Papa Francis ve Arjantinli yazar Jorge Luis Borges’in 1965 yılında edebiyat vesilesiyle bir araya gelişlerini anlatan bir yazı yazdığını söyledi. Meraklandım… Papa meğerse gençliğinde Edebiyat öğretmenliği yapmış… Öğretmen olarak çalıştığı taşraya Borges’i davet etmiş ve birlikte öğrencileri öykü yazmaya teşvik etmişler. Ve hatta önsözünü Borges’in yazdığı bir de öykü kitabı yayınlanmış o zaman. Papa ölmeden birkaç ay önce edebiyatla ilgili yazılarının yer aldığı “Viva Poesia” adıyla bir de kitap hazırlamış… Yazımın içeriği ve başlığındaki esin kaynağımı anladınız sanırım…‘YUMRUK MEZESİ… BAYIR TURPU…’ FUNDA ŞENOL İLE ‘EDEBİYATÇILARIN MUTFAĞI’CERMODERN’den yine çok keyifli bir etkinlik haberi vermek istiyorum. Bu keyifli etkinliğin içinde nefis ve leziz bir konu ile şahane bir kadın var. Kent sosyolojisi alanında önemli çalışmalar yapmış değerli yazar ve akademisyen “Funda Şenol”un konuşmacı ve anlatıcı olarak yöneteceği etkinliğin adı; “Edebiyatçıların Mutfağı.” Erken Cumhuriyet döneminde, Ankara’dan yolu geçen 50 kuşağı şair, yazar ve sanatçıların 70’lerin ortalarına kadar takıldıkları mekânlar, meyhaneler, pastaneler, gazinolar… Oturdukları sofralar, gittikleri yayınevleri, sanat galerileri vs. Pişirdikleri, pişiremedikleri… Yedikleri, yiyemedikleri… Yumruk mezesini, Bayır Turpu’nu… Karpiç’i, Şükran’ı, Kürdün Meyhanesi’ni… Nurullah Ataç’ın isim babası olduğu Garip Akımı’nı… Yazarların aşklarını… Tutkularını… Toplumsal dönüşümü… Kısacası bizi biz yapan hikâyeleri, o dönemin menüsü ile birlikte yiyip içip dinleyeceğiz. 29 Nisan Salı günü saat 19.00’da CerModern içindeki “Cafe Modern”de olacağız. Muhabbete, muhabbetle bekliyoruz.‘TANTUNİ PİZZA’ VE OPERA ZİYAFETİKÜLTÜR sanat ve edebiyatın hem restoranlara hem de tüm mutfaklara girmesi gerektiğini savunuyorum. Ve hatta tencere, tava, tabak, çanak gibi restoranların olmazsa olmazları arasında olmalı müzik… Geçenlerde Armada AVM’de yeni açılan İtalyan Restoran “İtaliante”ye davetliydik. Hürriyet Ankara’nın başarılı muhabiri arkadaşım Ekin Hazal Doğruyusever’le birlikte gittik. Ben her zaman yaptığım gibi tadım için menüyü inceliyordum, piyanistin piyano çalmaya başlamasıyla İtalya havasına kolayca girdik. Menüde daha önce karşılaşmadığım bir isme rastladım. “Tantuni Pizza…” Mersin’e has geleneksel sokak lezzeti tantuniyi pizzaya uyarlamışlar. Restoran bu pizzayla, İtalya’da bir yarışmaya katılacakmış. Merak ettik haliyle, sevgili Ekin’le siparişi verip beklemeye başladık. Bu sırada masalardan birinden piyanoda çalan müziğe eşlikle bir erkek sesinin mırıldandığını duyduk. Yan masadan geldiğini fark edince hepimiz oraya bakmaya başladık. Farklı bir noktadan bir kadın eşliği de geldi. Restoranın havası anında değişti. Oğuz Uysal yönetimindeki opera ekibi; Işın Helin Sarı, Burak Metehan Öztürk ile Ekin Erkoç şahane bir gece yaşattılar… Çok lezizdi… Her pazartesi varmış gidip tadına bakın.
Source: Aziz Devri̇mci̇