“Wellness Insights – Beat the Heat & Reclaim Your Health!”

Sıcaklar sağlığınızı bozmasın

Yaz aylarıyla birlikte artan sıcaklıklar sağlığımızı olumsuz etkileyebiliyor. Bu nedenle alacağımız bazı önlemlerle ciddi sağlık sorunlarının önüne geçebileceğimizi hatırlatan İç Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Osman Erk, tavsiyelerini şöyle sıraladı:

Prof. Dr. Osman Erk

HAVUZU TERCİH ETMEYİN

Havuz sularıyla; tifo; hepatit; basilli ve amipli dizanteri; paratifo; göz, kulak ve burun enfeksiyonları ve genital mantar enfeksiyonu bulaşabilir. Özellikle Hepatit A ve B aşısı olmayanlar, ishal, sistit, açık yarası, genital enfeksiyonu olanlar ve adet dönemindeki kadınlar da havuza girmemelidir. Deniz suyu tuzlu olduğu için daha güvenlidir.

MİGRENE KARŞI ÖNLEM ALIN

Ani ısı ve nem artışları migren ataklarını da tetikler. Bu nedenle aşırı sıcaklarda bol sıvı tüketimi ve mecbur kalınmadıkça güneşe çıkılmaması migren ataklarını önleyebilir.

KALBİNİZE İYİ BAKIN

Sıcaklar kalp atış hızının hızlanmasına ve kan damarlarının genişlemesine yol açar. Kalp, daha hızlı kan pompalayarak vücut ısısını düzenlemeye çalışırken, genişlemiş damarlar da kalbin iş yükünü artırır.

Bu durumda vücudu aşırı yoracak faaliyetlerden, ağır egzersizlerden kaçınılmalı, hafif gıdalarla beslenilmeli. Yürüyüş, yüzme gibi sporlar yapılacaksa sabah saatleri tercih edilmelidir. Yüksek tansiyonu ve kalp yetersizliği olan hastalarda ilaç dozları yaz ayları için yeniden düzenlenmelidir. Ayrıca sıcaklar ve nemle birlikte artan su ve tuz kaybı yerine konulmazsa kanın koyulaşma ve pıhtılaşma eğilimi artar ve kalp krizleri tetiklenebilir. Bu riskin önüne geçmek için başta kalp hastası olan kişiler olmak üzere herkes bol su tüketmeli ve güneşten korunmalıdır.

YİYİP İÇTİKLERİNİZE DİKKAT EDİN

Bu aylarda besinler çok daha çabuk bozulur. Besin zehirlenmeleri, besin maddelerinde belirli bazı mikroorganizma ve zehirlerinin (toksin) bulunması sonucu ortaya çıkar. Et ve süt ürünleri, kümes hayvanı etleri, sosis, sucuk, dondurma, mayonez ve soslu yiyecekler, kremalı pastalar, bir süre açıkta kalmış deniz ürünleri, yumurta ve limonata gibi yiyeceklerle besin zehirlenmesi sıkça ortaya çıkar. Bu nedenle açıkta satılan besinlerden ve açık su kaynaklarından uzak durulmalıdır.

Zehirlenmelerde; bulantı, kusma, karın ağrısı, ishal gibi şikayetler sıktır. Vakaların yüzde 90’ında ateş yoktur. Ateşin yüksek olması ise çok ciddi bir zehirlenme tablosununa işarettir. Besin zehirlenmesi genellikle kendi kendini sınırlar ve 2-3 gün içinde iyileşir.

SUSUZLUK TESTİ YAPIN

Sıcaklarda terlemeyle birlikte çok fazla su ve elektrolit kaybedilir. Artan sıvı kaybıyla idrar miktarı azalır ve idrarımızda bulunan bazı atık maddelerin (kalsiyum oksalat, bilirubin vs) yoğunluğu artar.

Yavaşlayan idrar akımı hem enfeksiyonlara hem de böbrek taşlarına zemin hazırlar.

Bu soruna karşı susamadan su içmek, bol sıvı tüketmek ve idrar rengini kontrol etmek gerekir. Çünkü koyu idrar rengi az sıvı tükettiğimizin göstergesidir.

GÜNEŞLE MESAFELİ OLUN

Güneş elbette D vitamini almak için çok önemli ancak bunun için günde 15-20 dakika güneşlenmek yeterli. Avuç içlerinizi 20 dakika güneşe tutarak D vitamini alabilirsiniz.

Ancak fazlası zararlı. Çünkü güneş çarpması ve cilt kanseri riski artar. Yaşlılar, çocuklar, kronik hastalığı olanlar riskli gruba girerler. Yüksek ateş, tansiyon düşüklüğü, şiddetli baş ağrısı, bulantı, kusma, huzursuzluk ve sonuçta şuur kaybı ortaya çıkabilir. Kişi hemen serin bir yere alınmalı, düz yatırılmalı ve ayakları kaldırılarak soğuk kompres uygulanmalıdır. Hastaya asla ateş düşürücü verilmemelidir. Kişide şuur bulanıklığı ortaya çıkmışsa hemen hastaneye ulaştırılmalıdır. Cilt kanserine karşı süre ve yüksek dozda ultraviyole ışınlarına maruz kalınmamalı. Yani güneş ışınlarının etkisinin yoğun olduğu saatlerde (11.00-16.00 arası) güneşten kaçınılmalı.

KLİMALARDAN UZAK DURUN

Klima sisteminde biriken bakteri, mantar, polenler ve toksinler ortamdaki havayı yoğun olarak kirletirler. Zatürrenin bir türü olan lejyoner hastalığı, klimalardan gelen su damlacıklarının solunmasıyla bulaşan bir akciğer enfeksiyonudur.

‘Legionella pneumophila’ adlı bakteri neden olduğu hastalık; otel, hastane ve ofis gibi kalabalık alanlarda bakterinin bulaşmasıyla ortaya çıkar. Akciğerlere zarar veren ve genel olarak antibiyotik tedavisi uygulanan bu hastalık, tedavi edilmediği takdirde hayati tehlike yaratır.

Dolayısıyla sıcaklarda klimalardan kaçınılmalı, pencere açma, duş alma gibi doğal serinleme yolları tercih edilmelidir.

Ayrıca klimalı ortamlarda bulunulacaksa klimanın üflediği hava ile direkt temastan kesinlikle kaçınılmalıdır. Öte yandan klimaların filtreleri düzenli olarak temizlenmeli ve değiştirilmelidir. Klimanın ideal ısısı da 21-24 derece olmalıdır.

Source: Nazan Doğaner Halici


Genetik kaderinizi yeniden yazın

Ancak bilim dünyası son yıllarda bu inancı temelden sarsacak veriler ortaya koyuyor. Kısacası potansiyel olarak kötü genlerle dünyaya gelmiş olmanız o genleri durduramayacağımız ya da en azından etkilerini azaltamayacağınız anlamına gelmiyor. Evet, genetik altyapımız bize bir harita sunuyor. Ama o haritada hangi yollara sapacağımız, nerede durup nerede hızlanacağımız ve hatta bazı tehlikeli yolları tamamen pas geçip geçmeyeceğimiz büyük ölçüde bizim seçimlerimize bağlı. İşte bunu bize gösteren gelişme ise modern tıbbın en umut verici alanlarından biri olan Epigenetik. Bu her şeyi değiştiren alan, sahip olduğumuz genlerin aktivitelerinin kontrolüyle ilgileniyor ve bizlere sağlığın sadece bir kader meselesi olmadığını, büyük ölçüde yaşam tarzımızdaki seçimlerle de şekillendiğini gösteriyor. Kısacası genetik kaderiniz ne kadar güçlü olursa olsun, sağlıklı alışkanlıklarla bu kaderi değiştirebilir, hatta baştan yazabilirsiniz.GENETİK KADERİ DEĞİŞTİREN SAĞLIKLI ALIŞKANLIKLARSon yıllarda yapılan araştırmalar bizlere gösteriyor ki; beslenme şeklimiz, ne kadar hareket ettiğimiz, nasıl uyuduğumuz, stresle başa çıkma yöntemlerimiz gibi yaşam tarzı tercihlerimiz, genetik mirasımızdan çok daha güçlü belirleyiciler. Özellikle söz konusu kronik hastalıklar olduğunda sağlıklı alışkanlıklar, genetik mirasımızın ötesine geçerek daha uzun, daha sağlıklı bir yaşam sürmemizi sağlayabiliyor. Yani, genetik yatkınlık bir başlangıçtır, sonuç değil. Peki, genetik kaderimizi değiştirebilmek için yaşam tarzımıza hangi sağlıklı alışkanlıkları dahil etmeliyiz? İşte sağlığınızın kaderini değiştiren ve uzun vadede iyileştiren 4 önemli alışkanlık…GENLERİNİZE DOST SOFRALAR KURUNSağlıklı bir yaşamın temeli, doğru beslenmeden geçer. Mesela genetik olarak obeziteye yatkın olabilirsiniz ama bu sizin kaderiniz değil. İşlenmiş gıdalardan, fast food tarzı yemeklerden ve şekerli içeceklerden uzak durmak ve bunların yerine sebze, meyve, tam tahıllar, sağlıklı yağlar ile yeterli protein içeren dengeli bir beslenme düzenine geçmek vücudunuzu korur. Ayrıca brokoli, zerdeçal ve yeşil çay gibi daha birçok besin gen ekspresyonunu olumlu etkileyerek iyi genleri aktive edebilmektedir. Bu nedenle uzun ve kaliteli bir ömür geçirebilmek için öncelikli olarak yediklerimize çok dikkat etmeliyiz. Ayrıca bu tür beslenme tarzına geçerek sadece kronik hastalıklara karşı değil, aynı zamanda kanser gibi ölümcül hastalıklara karşı da kendinizi daha iyi koruyabilirsiniz.HAREKET ET, YAŞLANMADüzenli fiziksel aktivite, sadece kilo kontrolü için değil, aynı zamanda hücresel düzeyde genlerinizin çalışmasını da etkiler. Aslında egzersizin faydaları saymakla bitmez. Vücutta dolaşan hormonları dengelemek, metabolizmayı hızlandırmak, bağışıklık sistemini güçlendirmek, kalp sağlığına, yüksek tansiyon, tip 2 diyabet gibi hastalıklara iyi gelmek ve genetik olarak zayıf olan bazı alanları güçlendirmek gibi daha birçok faydası vardır. Haftada en az 150 dakika orta düzeyde egzersiz, bu etkileri başlatmak için yeterli. Birçok araştırma, düzenli fiziksel aktivitenin, ayrıca kanser ve depresyon gibi hastalıkların riskini azalttığını göstermektedir. Mesela her gün sadece 30 dakika yürüyüş yapmak, beyin sağlığınızı da güçlendirebilir. Eğer hareketsiz bir yaşam tarzı benimsemişseniz, biraz egzersizle bile büyük farklar yaratabilirsiniz.GENETİK ONARIMIN SESSİZ MUCİZESİ: UYKUGenetik faktörlerin yanı sıra uyku alışkanlıkları da sağlığımız üzerinde büyük etkiye sahiptir. Çünkü uyku, sadece yorgunluk hissini gidermekle kalmaz; aynı zamanda bedenin ve beynin kendini onardığı, genetik düzeyde kritik işlemlerin gerçekleştiği eşsiz bir süreçtir. Uyurken yalnızca enerji depolamayız; aynı zamanda hücrelerimiz DNA onarımı yapar, bağışıklık sistemi güçlenir, hormonlar dengelenir. Kısacası, her gece vücudumuz kendi laboratuvarında gizli bir iyileşme seansı düzenler. Araştırmalar, kronik uykusuzluğun vücuttaki stres yanıtını artırdığını, bu durumun da iltihapla bağlantılı genleri aktive ettiğini gösteriyor. Bu da diyabet, kalp hastalıkları ve bazı kanser türleri gibi genetik yatkınlıklarımızı tetikleyebilecek hastalık riskini artırıyor. Yani kötü uyku, genetik mirasınızı bir “risk planına” dönüştürebilir.GÖRÜNMEYEN GENETİK TETİKLEYİCİSİ: STRESGünümüz dünyasında stres neredeyse kaçınılmaz bir gerçek. Ancak işin asıl tehlikeli yanı, stresin yalnızca zihinsel bir yük olmaktan çıkıp hücresel düzeyde genlerimizi etkileyen bir tehdide dönüşmesidir. Evet, doğru duydunuz: Sürekli stres altında kalmak, bazı hastalıklara genetik yatkınlığınızı artırabilir. Çünkü kronik stres, vücudun “savaş ya da kaç” tepkisini yöneten kortizol hormonunun uzun süre yüksek seviyelerde kalmasına neden oluyor. Bu durum da bağışıklık sistemini baskılayan ve inflamasyonu artıran genlerin aktif hale gelmesine yol açıyor. Uzun vadede bu genetik değişiklikler, kalp hastalıkları, tip 2 diyabet, depresyon ve hatta bazı kanser türleri gibi ciddi sağlık sorunlarının ortaya çıkmasına zemin hazırlayabilir. Elbette ki, günümüz şartlarında stresten tamamen uzak bir hayat sürmek pek kolay değil ancak onu etkili bir şekilde yönetmeyi öğrenmek zorundayız. Aksi takdirde, stres zamanla bizi içten içe tüketebilir.

Source: Buğra Adil Buyrukcu


Kask takmayan 475 bin motosiklet sürücüsüne işlem yapıldı

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya 15-22 Mayıs tarihleri arasında 3 milyon 617 bin 99 aracın denetlendiğini, 534 bin 508 araca/sürücüye işlem yapıldığını açıkladı.İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın paylaştığı bilgilere göre, emniyet ve jandarma trafik ekiplerince 15-22 Mayıs tarihleri arasında 3 milyon 617 bin 99 araç denetlendi. Işıklı ya da sesli uyarı işareti bulunan cihazları (çakar) mevzuatta izin verilmeyen araçlara takarak kullanan 39 sürücüye işlem yapıldı. Ayrıca hız ihlalinde bulunan 162 bin 726, periyodik muayenesi yaptırılmamış 27 bin 725, emniyet kemeri kullanmayan 28 bin 892, sürücü belgesiz araç kullanan 17 bin 93 ve zorunlu mali sorumluluk sigortası bulunmayan 7 bin 434 olmak üzere diğer işlemlerle birlikte toplam 534 bin 508 araca/sürücüye işlem yapıldı.Kask takmayan 475 bin 976 motosiklet sürücüsüne ceza1 Ocak – 21 Mayıs tarihleri arasında kask kullanmayan motosiklet ve motorlu bisiklet sürücüleri ve yolcuları ile ilgili toplam 475 bin 976 adet işlem yapıldı. Bakan Yerlikaya yaptığı paylaşımda kask kullanımının önemine değinerek, “Motosiklet ve motorlu bisiklet sürücülerimizin ve yolcularımızın koruma başlığı kullanmaları; ölümlü ve yaralanmalı trafik kazalarında can kaybı ve yaralanma riskini büyük ölçüde azaltmaktadır. Sadece kask takmak yetmez, kaskın doğru ve kilitli şekilde kullanılması hayati önem taşır. Kask sadece bir ekipman değil; bir hayat kurtarıcısıdır. Sevdikleriniz sizi bekliyor, lütfen kask takmayı ihmal etmeyelim” ifadelerine yer verdi.

Source: Mehmet Küçükkahveci