“Wellness Insights: Sıcak Havalarda Sağlığınızı Korumak için İpuçları”

AKOM”dan İstanbullulara “termal stres” uyarısı! Termometre 40″ı görecek

Afet İşleri Dairesi Başkanlığı (AKOM) , bugün, yarın ve cuma günü aşırı sıcak dalgasının kenti etkisi altına alacağı uyarısında bulundu. AKOM açıklamasında Basra sıcaklıkları sebebiyle termometrelerin 34-37 dereceleri göstereceği uyarısı yapılarak güneş çarpması riskine karşı tedbir alınması önerildi. 25 Haziran 2025 MGM hava durumu tahmin haritası HİSSEDİLEN 45 DERECE OLACAK Aşırı nemle birlikte hissedilen sıcaklığın 45 dereceye kadar ulaşacağı tahmin edilirken, üç gün kuvvetli rüzgâr sebebiyle orman yangınları açısından yüksek risk taşıdığı değerlendiriliyor. Bu yüzden, vatandaşların yangınlara karşı son derece dikkatli ve duyarlı olması istendi. Ayrıca, tehlikeli sıcaklıkların etkili olacağı bu günlerde, güneş ışınlarının dik geldiği 11.00 ile 16.00 saatleri arasının güneş çarpması açısından en riskli zaman dilimi olduğu vurgulanıyor. Özellikle bağıl nemin nispeten yüksek olduğu deniz sahilleri gibi bölgelerde başta yaşlılar, çocuklar, hamileler ile astım ve kalp yetmezliği gibi kronik rahatsızlıkları bulunan kişilerin doğrudan güneş altında bulunmamaları tavsiye ediliyor. 26 Haziran 2025 MGM hava durumu tahmin haritası TERMAL STRES RİSKİNE DİKKAT Hava durumu tahminlerine göre, sıcaklıkların yanı sıra nem oranının da artmasıyla birlikte termal stres riski yükselecek. Vatandaşlardan dikkatli olmaları ve gerekirse klimalı veya gölgeli alanlarda bulunmaları istendi. AKOM, muhtemel sağlık problemlerine karşı 112 Acil Servis hattının 7/24 hizmette olduğunu hatırlatarak, acil durumlarda yardım çağrısında bulunulmasını önerdi. Termal stres riski , vücudun aşırı sıcak veya soğuk ortamlara maruz kalması sonucu fizyolojik dengeyi koruyamama durumudur. Yüksek sıcaklıkta ısı çarpması, dehidrasyon; düşük sıcaklıkta ise hipotermi gibi sağlık problemlerine yol açabilir. BU TEDBİRLERE DİKKAT Bol su ve sıvı tüketin, kafein ve alkolden kaçının. Klimalı veya gölge alanlarda vakit geçirin. Hafif, bol kıyafetler giyin. Havanın en sıcak olduğu öğle saatlerinde (11.00-16.00) dışarı çıkmaktan kaçının. Vücudunuzu serin tutmak için duş alın. Yaşlılar ve çocuklar için ekstra dikkat gösterin, onları serin tutun.

Source: Sinem Eryılmaz


AKOM”dan kritik uyarı! Bugün başlıyor: Basra ateşi!

Afet İşleri Dairesi Başkanlığı (AKOM), Basra kökenli sıcak hava dalgasının, bugünden itibaren başta İstanbul olmak üzere yurdun büyük bölümünde etkili olmasının beklendiğini bildirerek; yaşlılar, çocuklar, hamileler ile astım ve kalp yetmezliği gibi kronik rahatsızlıkları bulunan kişilerin doğrudan güneş altında bulunmamalarını tavsiye etti. YURTTA YAĞIŞ BEKLENMİYOR Meteoroloji Genel Müdürlüğü tarafından yapılan tahminlere göre ülkemiz genelinde yağış beklenmiyor. Yurt genelinin az bulutlu ve açık geçeceği tahmin ediliyor. SICAKLIK MEVSİM NORMALLERİNİN ÜZERİNDE Hava sıcaklığının, yurt genelinde mevsim normallerinin üzerinde seyretmeye devam edeceği tahmin ediliyor. Rüzgarın genellikle kuzey yönlerden hafif, ara sıra orta kuvvette esmesi bekleniyor. Güncel meteorolojik uyarı bulunmamaktadır. İLLERİMİZDE HAVA DURUMU Son tahminlere göre illerimizde beklenen sıcaklıklar ve hava durumu ise şöyle olacak: ANKARA: 34, Az bulutlu ve açık İSTANBUL: 33, Az bulutlu ve açık İZMİR: 38, Az bulutlu ve açık KOCAELİ: 35, Az bulutlu ve açık BURSA: 37, Az bulutlu ve açık BALIKESİR: 36, Az bulutlu ve açık EDİRNE: 38, Az bulutlu ve açık KIRKLARELİ: 35, Az bulutlu ve açık A.KARAHİSAR: 33, Az bulutlu ve açık MUĞLA: 38, Az bulutlu ve açık UŞAK: 35, Az bulutlu ve açık ADANA: 36, Az bulutlu ve açık ANTALYA: 40, Az bulutlu ve açık HATAY: 32, Az bulutlu ve açık ISPARTA: 35, Az bulutlu ve açık ESKİŞEHİR: 34, Az bulutlu ve açık KONYA: 33, Az bulutlu ve açık SİVAS: 30, Az bulutlu ve açık DÜZCE: 35, Az bulutlu ve açık BOLU: 32, Az bulutlu ve açık ZONGULDAK: 29, Az bulutlu ve açık SİNOP: 30, Az bulutlu ve açık AMASYA: 35, Az bulutlu ve açık SAMSUN: 29, Az bulutlu ve açık TRABZON: 25, Az bulutlu ve açık RİZE: 27, Az bulutlu ve açık ERZURUM: 27, Az bulutlu ve açık KARS: 25, Az bulutlu ve açık MALATYA: 36, Az bulutlu ve açık VAN: 25, Az bulutlu ve açık DİYARBAKIR: 40, Az bulutlu ve açık GAZİANTEP: 38, Az bulutlu ve açık MARDİN: 36, Az bulutlu ve açık SİİRT: 38, Az bulutlu ve açık ŞANLIURFA: 40, Az bulutlu ve açık

Source: Habertürk


‘Ayasofya çökebilir!’

Ayasofya, Ayasofya olalı o kadar çok tartışmaya konu oldu ki! Önce katedralkilise, sonra cami, ardından müze ve en son yine cami olduğunda da birçok tartışmayı beraberinde getirdi. Ayasofya yeryüzünün en büyük, en eski mabetlerinden biri. Bugün ise tartışılan konu bizleri tarihin en tozlu sayfalarına geri götürüyor. “Ayasofya korunmalı, restore edilmeli ve kimse girmemeli” diyen İlber Ortaylı’dan asıl konunun, Ayasofya’nın aynı yaşlı bir insan gibi bünyesinin gösterdiği sorunların sürekli farklı uzmanların gözetiminde olması gerektiğini savunan Nezih Başgelen’e, “Uygarlık tarihi adına Fatih’in Ayasofya’ya yaklaşımı ve davranışına da mı bakmadı kimse? Her dinden insana açık olmalı kapılar” diyen Gürol Sözen’den ve her gün Ayasofya’ya onlarca turist götüren adını ise haklı gerekçelerle vermek istemeyen rehberin, “Bir ibadethaneye girmeden önce size, Müslüman mısınız, Hıristiyan mı, diye bir soru sorulmamalı. Burası laik bir ülke, kimseye dinini soramazsınız, anayasa da maddesi var” sözleri tarihin sayfalarında yerini alacak. Uzun sözün kısası Ayasofya sadece bizim değil ve Ayasofya, “kutsal bilgelik” anlamına geliyor. “NAMAZ KILACAKSAN SULTANAHMET CAMİSİ”NE DE GİDEBİLİRSİN? İLBER ORTAYLI (Tarihçi, yazar) Ayasofya’ya hiç kimse girmemeli. 1500 yıllık bu tarihi yapı bu gidişle çökecek. Neden mi? Altı boş, dehlizler var ve ciddi bir restorasyon gerekiyor. Belki sadece bu haliyle uzmanlar girebilir, muayyen günlerde din adamları girebilir ya da önemli kişilerle namaz kılınır. Böyle giderse ve bina ciddi bir hasar alırsa hatta taban çökerse ülkemiz ciddi bir mesuliyet altında kalabilir. Senede 2 milyon kişi ziyaret ediyor. 16. asırdan yani Mimar Sinan’dan bugüne statik olarak ciddi bir restorasyon yapılmadı. Mimar Sinan destekleri koyarak güçlendirdi zamanında o kadar. Müslümanı da ne Hıristiyanı da kimse kullanmamalı bu yapıyı. Namaz mı kılmak istiyorsun o zaman Sultanahmet Camisi’nde ya da Süleymaniye Camisi’nde kıl namazını. Mimar Sinan’ın ekol camileri dururken neden Ayasofya? Geç Roma devrinden 1500 yıllık çok hassas bir bina burası. Önceden yapılan restarosyonların temeli doğru ayarda değildir, üstüne titrenecek bir yer burası. “FATİH”İN AYASOFYA”YA YAKLAŞIMI VE DAVRANIŞINA DA MI BAKMADI KİMSE? GÜROL SÖZEL (Sanat tarihçisi-ressam ) Haberinizi ya da sözünü ettiğiniz olguyu nasıl yanıtlamalıyım bilmiyorum. Öncem ve sonram için kuşkuluyum! Düşünüyorum da ben bu toprakların ev sahibi mi yoksa kiracısı mıyım? Üstelik kirasını bile ödemeyen. Aynadaki ben miyim, tanıyamıyorum kendimi! Sığınacağım limanı dönüp dolaşıp hep doğa ve geçmiş uygarlıklarda ararım, işin içinden sıyrılmak için. Söyleyeceklerimi kaçıncı kez tekrar ediyorum bilmiyorum. İki örnek: Biri 13. yüzyıldan İzzeddin Keykavus, Selçuklu sultanı. Diyor ki: “Biz bu cihanı terk edip gittik/ Zahmet ve rahatını nakşedip gittik./Bundan sonra nöbet sizdedir./Biz kendi nöbetimizi tuttuk gittik.” Diğeri Mevlana: “Gene gel gene./Ne olursan ol,/ister kâfir ol, ister ateşe tap, ister puta,/ister yüz kere tövbe etmiş ol,/ister yüz kere bozmuş ol tövbeni./Umutsuzluk kapısı değil bu kapı, nasılsan öyle gel…” Hadi, binlerce yıl öncesinden örnekler vermeyeyim de 700 yıl öncesindekilerden mi hiçbir şey öğrenemedik? Sahi, biz kendimizi nerede görmek istiyoruz? Hadi, günümüzün kaba gözlüğü ile örnekleyeyim; yazar kasa Ayasofya’ya hangi gözle bakıyoruz? Yeryüzündeki her uygarlık, hepimiz için ortak miras değil mi? Biz ve bizden sonraki çağlarda nasıl anılmak istiyoruz? 12 bin yıllık Anadolu coğrafyası; çok tanrılı ve tek tanrılı dönemlerin görkemli mirasını bize altın bir tepsi içinde bize bırakmışlarsa ayıp mı etmişler? İzzeddin Keykavus’un yüzlerce yıl önceden sözünü ettiği uygarlıkların nöbetini kim, kimler tutuyor bugün? Ya da Mevlana’nın deyişi de mi işe yaramıyor?” Uygarlık tarihi adına Fatih’in Ayasofya’ya yaklaşımı ve davranışına da mı bakmadı kimse? Çağımız yapay zekâyla uğraşadururken, bizlerin gümrük memuru gibi uygarlıkların turnike kapısında mı nöbet tutmamız makbul? Aslında, her biri onur kaynağımız olan Anadolu uygarlıklarında (üstelik, yalnızca Ayasofya ve mozaiklerinin yeryüzü coğrafyasında örneği yok iken) bilim ve sanat adına o denli çok araştıracak olgu ve üstelik bu topraklara ödenmemiş çok borcumuz varken, her gün kâbus ile uyanmak! Evet, kimden, kimlerden özür dilemeliyim bu görkemli coğrafya adına? Uzun sözün kısası, kutsallığın ve uygarlıkların zeytin ağacı gibi kültürel miras da özen ve bilgi ister, “NEREDE SİZİN KAİK ANLAYIŞINIZ” REHBER Ayasofya’nın cami bölümüne Müslüman olmayan kişiler alınmıyor. Bu, yanlış olmasın ama dünyada sadece Fas’ta uygulanan bir yöntem. Bir ibadethaneye girmeden önce size Müslüman mısınız, Hıristiyan mı diye bir soru sorulmamalı. Burası laik bir ülke, kimseye dinini soramazsınız, anayasada maddesi var. Ama Ayasofya’yı siyaseten kullandıkları için kim nasıl isterse öyle bir sistem uygulanıyor. Biz rehberler, içeride yüksek sesle Kuran okunduğu için zaten anlatım yapamıyoruz. Buraya giren turistler 25 Avro vererek buraya giriyor ama aslında hiçbir bilgiyi alamadan ve kubbeyi tam olarak göremeden buradan çıkıyorlar. Ayasofya’ya girdiğinizde ilk olarak görmeniz gereken yer kubbedir. Ama kubbeyi tam olarak görmek içinde aşağıdan yani bugün Müslüman olmayanların alınmadığı camiden bakmak gerekiyor. Size yakın zamanda şahit olduğum bir olayı anlatayım. Yunan asıllı Alman bir turist, cami kısmına girmek istedi. Kapıda dini soruldu şaşkınlık içinde kaldı ve sonra şu cevabı verdi görevlilere: “Sizler bizim ülkemize geldiğinizde ve Köln Katedrali’ni (Dom) gezmek istediğinizde biz size dininizi soruyor muyuz? Burası Türkiye değil mi? Nerede sizin laik anlayışınız?” diye cevap verdi. Bizlerin yüzü kızardı. Çok yakın zamanda turist bir grup ‘Burada neden tuvalet yok?’ diye sorguladı. Eksikler çok, yaptırımlar ise çağ dışı. BİNA ONARILMALI! Öte yandan, biz binaya deyim yerindeyse kelle koltukta giriyoruz. Bakın Ayasofya’nın sağ tarafında yer alan sütunların hepsi yamuk durur. En üst katına çıktığınızda ise binanın restorasyona ihtiyacı olduğunu açıkça görürsünüz. Zemin ise paramparça durumda. En son 6.5 büyüklüğünde olan depremde oradaydım ve hızlıca kapıları kapattılar kimseyi almadılar çünkü herkes binanın ciddi bir onarımdan geçmesi gerektiğini biliyor. PAHALILIK… Ayrıca, müze girişlerinin çok pahalı olması da turistleri etkilemeye başladı, gelen yabancılar bundan rahatsız ve bir daha gelmeyeceklerini söylüyorlar. Çünkü dünyanın en ünlü müzelerine bakın Türkiye şu an listenin en üst sırasını zorluyor. “FATİH”İN AYASOFYA”YA YAKLAŞIMI VE DAVRANIŞINA DA MI BAKMADI KİMSE?” NEZİH BAŞGLEN (KÜLTÜREL VE DOĞA MİRAS İZLEME PLATFORMU YÖNETİCİSİ-ARKEOLOG) Ayasofya, dünya mimarlık tarihinin en önemli yapılarından birisidir. Yapılış özellikleri açısından uzun bir süre “dünyada tek” (singulariter in mundo) olarak tanımlanmış görkemli bir anıt. Ayasofya tüm özellikleriyle “üstün evrensel değer taşıyan kültür varlıkları” açısından benzersiz bir örnek. Bu açıdan Unesco Dünya Mirası Listesi’ne alınması sırasında belirlenen kriterlere uyumu bundan sonra da dikkatlice korunmalı. Ayasofya’nın tüm özelliklerinin daha etkin bir şekilde korunabilmesi açısından yeni yönetim modelinin rasyonel bir çerçevede uygulanması daha da önem kazanmakta. Yeniden ziyarete açılan galeriler bölümündeki ortaçağ resim sanatının şaheseri ve Rönesans’ın habercisi sayılan Deesis mozaiği başta olmak üzere diğer sanatsal değerlerin çok yönlü korunması önemli. Ayasofya’nın her türlü dış etkenlere karşı korunması, yapıyı bugüne kadar getiren taşıyıcı sistemlerinin güvenliği için içte ve dışta her yerinin 7/24 sürekli (yapı içinde, İstanbul Emniyet’inde, itfaiyede ve Ankara’da) izlenebileceği daha yetkin bir sistemin olması önemli. Ayasofya’nın aynı yaşlı bir insan gibi bünyesinin gösterdiği sorunların sürekli farklı uzmanların gözetiminde olması ve hassas bakımının sağlanması da hayati önemde. Diyanet İşleri Başkanlığı’nca yapı ile ilgili alınan karar süreçlerinin şeffaf olması ve uygulamaların denetlenebilir olması ise her açıdan önem taşımakta.

Source: Öznur Oğraş Çolak


İdrarındaki kanı önemseyince hayatı kurtuldu!

Hayatı değiştiren belirtiler çoğu zaman aniden ve beklenmedik bir şekilde karşımıza çıkabilir. 47 yaşındaki Hüseyin Fatih Güzeloğlu da eşinin tedavisi sırasında kendisinde fark ettiği ağrısız idrarda kan şikayetiyle hiç beklemediği bir anda mesane tümörü teşhisiyle karşılaştı.Medipol Çamlıca Üniversite Hastanesi Üroloji Uzmanı Doç. Dr. Hasan Hüseyin Tavukçu”nun uyguladığı lazerle enükleasyon yöntemi sayesinde hem tanı hem de tedavi aynı seansta başarıyla gerçekleştirildi. Bu sayede Hüseyin Fatih Güzeloğlu sağlığına kavuştu.

Source: Internet Haber


Yanardağa düşen kadından acı haber geldi

Volkanik dağdaki doğa yürüyüşü esnasında 500 metre yükseklikten düştükten sonra tam beş gün aç ve sussuz yaşam savaşı veren Brezilyalı turist Juliana Marins”den acı haber geldi.

Lombok Adası’ndaki Rinjani Dağı’nda mahsur kaldıktan sonra, günler süren arama kurtarma çalışmaları sonucunda Marins’in cansız bedenine ulaşıldı.

Arama ekipleri, kötü hava koşulları ve zorlu arazi nedeniyle Marins”e günler boyunca ulaşamadı. İlk düştüğüne arkadaşlarına yardım çağırmaları için çığlıklar atan Marins, düştükten sonra günlerce yaşama tutunmuştu.

Endonezya Ulusal Arama ve Kurtarma Ajansı Başkanı Muhammed Siyafi, olumsuz hava koşulları nedeniyle kurtarma ekiplerinin Marins”in bedenini ancak bu sabah çıkartabildiklerini belirtti.

Siyafi, “Bir kurtarma görevlisi 600 metre derinliğe inerek Marins’e ulaştı. Yapılan kontrolde yaşam belirtisi olmadığı tespit edildi” dedi.

HERKES YASA BOĞULDU

Brezilya Dışişleri Bakanlığı yaptığı açıklamada, “Brezilyalı turist Juliana Marins’in Rinjani Dağı kraterinin yakınındaki patika boyunca uzanan bir uçurumdan düşerek hayatını kaybettiğini duyurmaktan büyük üzüntü duyuyoruz” denildi.

Brezilya Devlet Başkanı Luiz Inacio Lula da Silva, haberden dolayı büyük üzüntü yaşadığını ifade etti.

Lula, sosyal medya platformu X üzerinden yaptığı paylaşımda, “Endonezya’daki konsolosluk hizmetlerimiz, bu acılı dönemde Marins’in ailesine tam destek sağlamaya devam edecek” dedi.

Marins’in ailesi adına arama sürecini takip eden ve bilgi paylaşan bir Instagram hesabı da, genç kadının yaşamını yitirdiğini duyurdu.

“Kurtarma ekibi bugün Juliana Marins’in bulunduğu yere ulaştı. Büyük bir üzüntüyle bildiriyoruz ki hayatta değildi” denildi. Hesap, destek mesajları ve dualar için takipçilere teşekkür etti.

Juliana Marins, Instagram hesabında Tayland ve Vietnam’daki gezilerinin ardından Endonezya’ya ulaştığını paylaşmıştı.

Source: Haber Merkezi


Yeni Doğan Bebeğe Hangi Kumaşlar Giydirilmeli? Yeni Doğan Bebekler İçin En Uygun Kumaşlar Hangileri?

Yeni doğan bebeğe hangi kumaşlar giydirilmeli sorusu, sadece yumuşaklık ya da yıkama kolaylığıyla yanıtlanacak kadar basit değildir. Bebeğin terlemesi, üşümesi, ciltte tahriş oluşması gibi durumlar, doğrudan kumaş seçimiyle ilgilidir. Bu nedenle bebek kıyafetlerinde kullanılan kumaşların nefes alabilir, alerjiye yol açmayan ve kimyasal içermeyen yapıda olması son derece önemlidir. Yeni Doğan Bebeğe Hangi Kumaşlar Giydirilmeli? Yeni doğan bebekler için kıyafet seçerken dikkat edilmesi gereken ilk konu, kumaşın doğal ve katkısız olmasıdır. Ciltle doğrudan temas edecek olan bu malzemenin, hava geçirgenliği yüksek ve yumuşak yapılı olması gerekir. İşte en çok tercih edilen kumaş türleri: Pamuk (%100 doğal): En yaygın ve güvenilir seçenektir. Terletmez, nefes alır ve ciltte tahrişe neden olmaz. Özellikle organik pamuk tercih edilirse, zararlı tarım kalıntılarından da uzak durulmuş olur. Müslin kumaş: Son yıllarda bebek ürünlerinde oldukça popülerdir. Hem hafif hem de çok yumuşaktır. Battaniyeden önlüğe kadar pek çok üründe kullanılabilir. Bambu kumaş: Antibakteriyel özellik taşır ve nem dengeleme kapasitesi yüksektir. Yaz aylarında serin tutar, kışın ise sıcaklığı korur. Modal kumaş: Kayın ağacından üretilir ve oldukça esnek, yumuşak bir dokusu vardır. Bebek cildiyle uyum içindedir. Bu kumaşlar dışında kalan, sentetik ya da polyester oranı yüksek ürünler bebeklerde terleme, kızarıklık ya da alerjik reaksiyonlara sebep olabilir. Bu nedenle “yumuşak hissettiriyor” diye her kumaş tercih edilmemelidir. Yeni Doğan Bebekler İçin En Uygun Kumaşlar Hangileri? Bebekler için en uygun kumaş, onların hassas cildini koruyabilen, nefes alan ve kimyasal içermeyen kumaşlardır. Bu açıdan bakıldığında: Organik pamuk, bebek giyimi için hâlâ en güvenilir seçenek olarak kabul edilir. Yumuşaktır, kolay temizlenir ve doğal liflerden üretildiği için cildi tahriş etmez. Müslin kumaş, özellikle yaz mevsiminde veya sıcak ortamlar için idealdir. Terlemeyi önler, hafifliğiyle hareket kolaylığı sağlar. Bambu ve modal gibi doğal lifler, yenilikçi ama güvenli alternatiflerdir. Özellikle pişik ya da egzama eğilimli bebek ciltlerinde çok daha konforlu bir deneyim sunar. Kıyafet seçerken kumaş türünün yanı sıra dikişlerin içe doğru olmaması, etiketlerin kesilmiş ya da dışa dönük olması ve boyasız – renksiz modellerin tercih edilmesi de önemlidir. Çünkü çoğu zaman cildi rahatsız eden şey kumaşın kendisi değil, işleniş şeklidir.

Source: Sabah