Yabancı-laşma!

Yabancı-laşma!

Onun haberini aldığımda içimde bir şeylerin koptuğu hissine kapıldım, ruhumda yarattığı sarsıntının yanı başında.

Kendisini anlatmak benim harcım değildi, haddimi de aşıyordu.

Sonra derin düşüncelere daldım.

‘Eğer’lerle başlayan, sonu gelmeyen düşüncelere…

Hepsini size aktarmam mümkün değil elbette.

Eğer dedim, Futbol Federasyonu Başkanı olsaydı neler yapardı?

Almanya’da düzenlenen EURO 2024 şampiyonasında 613 ‘seçkin’ davetli için 3 milyon Avro harcayıp TFF’nin gelirlerini çarçur etmezdi.

Ammaaaa, Arda Güler için uçak kaldırırdı. Arda’nın Türkiye A Millî Futbol Takımı”nın Euro 2024 elemeleri çerçevesinde oynadığı Letonya maçında forma giydiği için, üniversite sınavını kaçırmasına izin vermezdi.

Üniversitede okuyan futbolcuların sayısının arttığına şahit olurduk.

Gençlik Spor Genel Müdürü olsaydı nelere imza atardı diye düşündüm bir ara.

Amatör spor branşlarında çağ atlardık.

Türk Sporunun gelişmesi ve yaygınlaşması için ne projeler üretirdi kim bilir?

Milli sporcuların uluslararası turnuvalara otobüsle gittiği, federasyon üyelerinin ise eşleriyle, birinci sınıf seyahatler yaptığı haberlere şahit olmazdık en azından.

Eğer siyasete atılsaydı neler olurdu diye düşündüm sonra.

Gençlik ve Spor Bakanı olsaydı mesela.

Çok da yakışırdı…

Devasa bütçeye sahip Spor Bakanlığı’nda lüks harcamalara, israfa, gösterişe yer olmazdı.

Spor akademileri hak ettiği kıymeti görürdü.

Spor ülkesi olurduk kısa zamanda. Doğal olarak sağlam akıllı insanlar ülkesi de.

Ya Adalet Bakanı olsaydı dedim peki.

Diplomasında şaibe iddiası olan kim varsa araştırılırdı.

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu 26 Şubat’ta ‘Lisans diplomasının sahteliği hususunda yapılan ihbarlar kapsamında’ soruşturmaya davet edildi malum. Davet edilsin elbette.

Diplomasında şaibe olan herkes davet edilsin.

Adaletin kılıcı, iktidarın kendisine muhalif olan herkese karşı salladığı silaha dönüşmezdi.

Kralla değirmencinin hikayesi gerçek olurdu ülkemizde.

Halkın en garibanı bile, değirmenci hikayesinde olduğu gibi, haklıysa krala kafa tutan köylüler misali ‘Berlin’de hakimler var’ diyebilirdi.

‘Sen benim kim olduğumu biliyor musun’ cümlesi tedavülden kaldırılırdı.

Adli Yargı Kura çekiminde yeğeninin adını zikreden vekili hatırlayacaksınız. Hızını alamadı, hakim yeğeniyle birlikte Adalet Bakanı’yla poz da verdi. Konya’ya atanan hakimin, kimin yeğeni olduğunu tüm dünya biliyor artık.

Milli Eğitim Bakanı olsaydı bir de.

Üfff, ne güzel olurdu.

Butik üniversiteler mantar gibi çoğalmaz, öğretmenini katleden talebeler olmazdı.

Atanamadığı için hayatına son veren öğretmen adaylarının haberleriyle yüreklerimiz dağlanmazdı.

Eğitimin kalitesi kesin artardı.

Öğretmeni fırçalayan bakan olmazdı en azından.

Çevre Şehircilik Bakanı olsa, halka imar barışı diye yutturulmaya çalışılan aslında çürük yapılara göz yumulan yasa tekliflerine, muhalefet şerhi koyardı.

Depremde göçük altında kalan binlerce canın, vebalini taşımazdı.

Ya Cumhurbaşkanı olsaydı?

‘Bu kadar yetki bir kişiye çok’ der, parlamenter sisteme dönüşü gerçekleştirirdi.

Kimden mi bahsediyorum?

Geçtiğimiz hafta hayatını kaybeden Prof. Dr. Fethi Heper’den.

Türk futbolunun profesör unvanına sahip ilk ve tek ismi.

Eskişehirspor’un efsane futbolcusu Fethi Heper’in ölüm haberiyle, ‘Türk futbolu yetim kaldı’ hissine kapıldım istemeden.

TRİBÜNLERİN ORKESTRA ŞEFİ DE YOK ARTIK

Bir haftadır kıvranıyordum, hislerimi nasıl kaleme dökeyim diye.

Hentbolun duayen isimlerinden Sinan Öner ağabeyimizi aradım. Fethi Heper’i yakından tanıyan biri olarak, bana yol göstermesi için ricada bulunmak istedim.

Bir acı haber de ondan geldi.

Türkiye’nin ilk amigosu olarak tanınan, tribünlerin orkestra şefi Amigo Orhan’ın (Orhan Erpek) vefat ettiğini söyledi acı bir ses tonuyla.

Eskişehirspor’un hayır hayır ülkenin meşhur amigosu…

Tribünlerin, birlikte hareket etmeyi öğrendiği adam.

‘Es Es Es Ki Ki Ki Eski Eski Es’ tezahüratı onun eseriydi.

Görev adamıydı. Bir maçta sahaya girilmesine izin verilmeyince skor tabelasının üzerine çıkıp, oradan coşturmuştu seyirciyi.

Sıradan bir amigo değildi Orhan Erpek.

Dönemin TFF Başkanı Orhan Şeref Apak tarafından Kuzey İrlanda’yla oynanacak milli maçta görevlendirilmişti.

Fenerbahçe’nin transfer teklifini kibarca reddetse de sarı lacivertlilerin Ajax ve Manchester City ile oynayacağı müsabakalarda iki maçlığına amigoluk yapmayı kabul etmişti. Tarihte ilkti.

‘Bir baba hindi

Heeey Allaah’

Bu sözlerin mucidiydi aynı zamanda.

Tribünler de yetim kalmıştı artık.

GÜNEŞLİ GÜNLERİ ÖZLÜYOR İNSAN

Beşiktaş’ın yo yo Türk futbolunun efsane Başkanı Süleyman Seba vefat ettiğinde de benzer duygular sarmıştı ruhumu.

Onunla son röportajı yapmak bana nasip olmuştu.

‘Geç kaldın evlat’ sözü kulaklarımda hâlâ.

Belki de onlar acele edip kışta gelmişlerdi.

Bilemiyorum.

Bildiğim bir şey var ama.

Süleyman Seba, Fethi Heper, Amigo Orhan…

Onların hayatlarını yeni nesillere aktarmak boynumuzun borcu.

Anılarını yaşatmak için gereken gayreti gösterirsek, bahar eninde sonunda gelecektir. Peşi sıra güneşli günler de.

Bağlayayım;

FUTBOLUN BAYRAMI

Bugün Galatasaray-Fenerbahçe derbisi var.

Eskiden futbolumuzun bayramı olarak kabul edilirdi.

Maç zamanı gelip çattığında, bayram telaşı yaşanırdı.

Karşılaşmayı tribünden izleyenlere Allah’ın şanslı kulları nazarıyla bakılırdı.

Kulüp başkanları nazik, futbolcular beyefendi, amigolar saygın, maçı yönetecek hakemler Türk’tü.

Taraftarlar da birbirini düşman olarak görmezdi.

Sonuçta ezeli rakiplerden çıkardı ebedi dostluklar.

Bugün Avrupa maçlarında bile ezeli rakiplerinin elenmesini diliyor eski dostlar.

Dost, dostun canına kıyar mı hiç!

Dost, dostundan canını esirger mi hiç!

SAYGI DURUŞUNU HAK EDİYOR

Bir teklifim var TFF’ye.

Derbi öncesi başlama vuruşundan önce Amigo Orhan için de saygı duruşunda bulunulsun.

Onun gibi bir spor dostundan, bütün taraftarların saygı duyduğu bir isimden saygı duruşunu esirgemeyelim.

YABANCI HAKEMLER YABANCI MAHKEMELER

Yabancı hakem yönetecek derbiyi.

Konu günlerdir hararetle tartışılıyor.

Milli duygular köpürtülüyor.

Demeçler havada uçuşuyor.

Müşteri garantili Yap-İşlet-Devret uygulamaları milletin sırtında yıllardır yük. Devletin bütçesinde koca bir kambur.

Bu sözleşmelerde uyuşmazlık halinde İngiliz yasaları ve Londra Tahkim Kurulu yetkili kılındığı için Türk kanunları uygulanamıyor.

Bu duruma gıkı çıkmayanların, yabancı hakem konusunda aslan kesilmeleri manidar değil mi?

Güven bunalımı yaşıyoruz her alanda.

Adalet duygusuna yabancılaştık.

Yabancı hakem kararı, içinde bulunduğumuz vahim tablonun son fırça darbesi mahiyetinde…

Gelinen nokta sebep değil, adalete olan güvensizliğin sonucudur.

Ortak bir noktada buluşuyoruz:

Adalet istiyoruz!

Şairin dediği gibi;

Halkın ekmeğidir adalet.

Adaletin ekmeğini de kendisi pişirmeli halkın.

Gündelik ekmek gibi.

Bol, pişkin, verimli…

İYİ BİR DÜNYA BIRAKABİLMEK

Süleyman Seba, Fethi Heper, Amigo Orhan…

İyi insan olacağınıza, öyle bir yere götürün ki dünyayı, iyilik beklenmesin!

Ve bir gün çekip gittiğinizde bu dünyadan, iyi insandı diyeceklerine,

Arkasında iyi bir dünya bıraktı diyebilsinler, sizin için…

Mekanınız cennet, toprağınız bol, ruhunuz şad olsun…

Yazımın başında Fethi Heper’in ölüm haberiyle içimde bir şeylerin koptuğu hissine kapıldım demiştim.

Bir haftadır bunun cevabını arıyordum. Sanırım buldum.

ESKİŞEHİR’DE SPOR

Bu hafta size önereceğim kitap: Eskişehir’de Spor.

Sinan Öner ve Filiz Tiryakioğlu’nun müthiş bir emek harcadığı, titiz bir çalışma.

100 yılı içine alan eserin 1. cildi 1923 -1973 yıllarını kapsıyor. Üç cilt olarak planlandı ve Eskişehirspor için de ayrıca özel bir cilt yayınlanacak.

Fethi Heper’in ölümüyle birlikte, 2020 yılında Sinan Öner’in imzalayıp hediye ettiği kitabı bir kez daha inceleme gereğini duydum. Kitabı okuduğunuzda tarihte yolculuk yapıyorsunuz adeta. Yaklaşık 600 sayfalık bu nadide eser, arka kapakta yer alan Fethi Heper’in sözleriyle bitiyor.

HEPER’İN VASİYETİ

Eskişehir’de Spor Kitabı’nın ilk cildi, başta Sinan Öner ve Filiz Tiryakioğlu olmak üzere, değerlerine sahip çıkan bir avuç sporsever insanın kişisel gayretleriyle okuyucuyla buluştu.

Aradan 5 yıl geçmesine rağmen diğer ciltler basılamadı maalesef.

Prof. Dr. Fethi Heper’in, kitabın arka kapağında yazdıklarını okuduğunuzda eserin kıymeti daha net anlaşılacaktır. Diğer ciltler henüz basılamadığı için, Heper’in sözleri bir nevi vasiyet niteliğinde.

Başta Cumhurbaşkanlığı makamı olmak üzere, Gençlik ve Spor Bakanlığını, Milli Eğitim Bakanlığını, Eskişehir Büyükşehir Belediyesi’ni, TFF’yi ve tüm spor severleri, bu muhteşem eserin diğer ciltlerinin basılması için harekete geçmeye davet ediyorum.

Geçmişle bağımızı güçlendiren bu kitap, aynı zamanda değerlerimize yabancılaşmanın önünü de geçecektir.

Diğer ciltlerin, Fethi Heper’in 1. ölüm yıldönümüne yetişmesi dileğiyle…

Source: Hüseyin Şuekinci