Yapay Zeka Gündemi – Teknolojideki Son Gelişmeler ve Etkileri

En politik (!) Superman

Boravia’nın diktatör başkanı Vasil Ghurkos’un komşu ülke Jarhanpur’a saldırmasıyla başlayan krizde Superman, ezilen tarafın yanında meseleye müdahil olmuştur. Onun uluslararası politik arenada boy göstermesi ABD Hükümeti’ni rahatsız eder. Ezeli rakibi Lex Luthor’un provokasyonlarıyla Kriptonlu kahramana karşı tavır alınır. Öte yandan Clark Kent kimliğiyle çalıştığı The Daily Planet’tan mesai arkadaşı ve sevgilisi Lois Lane, Superman olarak onunla söyleşi yapmayı dener. Kendi gezegeninden Dünya’ya gelirken ailesi Superman’le birlikte bir mesaj yollamıştır. O güne kadar yarısı anlaşılabilen bu mesajın Luthor Holding hacker’ları (!) tarafından deşifre edilen ikinci kısmındaki kötü niyetli ifadeler Superman’in halk nezdindeki imajını yerle bir eder. Bu çok özel karakter hem Lex Luthor’un kötücül hedeflerini önlemek hem de eski saygın konumuna ulaşmak durumundadır…Filmde Superman’in sevgilisi Lois Lane’i Rachel Brosnahan canlandırıyor.Popüler kültür açısından süper kahraman terminolojisinin en eski halkası olan ‘Superman’, sinemadaki uzun soluklu serüveninde yeni bir sayfa açıyor. Çizgi roman âleminin en bilinen iki cephesinden biri olan DC Comics’in (diğeri de Marvel Evreni) kökleri 1933’e dayanan bu portresi zamanında Jerry Siegel’la Joe Shuster adlı iki genç tarafından yaratılmıştır. Hikâye kaos ortamındaki gezegeninden Lara Lor-Van ve Jor-El çiftinin oğulları olarak Dünya’ya kapsül içinde yollanan Kal-El adlı bir bebeğin Kansas’a bağlı Smallville kasabanın yakınına düşmesi ve onu bulan Kent ailesi tarafından yetiştirilmesi üzerine inşa edilmiştir. Zamanla ‘süper’ güçlere sahip olduğunu anlayarak yeni evi gibi hissettiği Dünya’yı ve üyelerini kurtarmak üzere harekete geçer.Bu popüler çizgi roman daha sonra sinemaya taşındı ve kimi filmlerin yanı sıra TV dizileriyle seyirci karşısına çıktı. Modern zamanlardaki ilk işaret fişeğini 1978’de Richard Donner’ın yönettiği ‘Superman’ filmi yaktı. Başrolünde Christopher Reeve’i izlediğimiz bu yapımı aynı aktörün başrolünde olduğu, sonuncusu 1987’de çekilen üç film takip etti. Efsane 2006’da yeniden ortaya çıktı. Brandon Routh’un canlandırdığı ‘Superman Dönüyor’un (‘Superman Returns’/Yön: Bryan Singer) ardından Zack Snyder imzalı üç adım daha izledik, bu hamlelerde de ana karaktere Henry Cavill hayat verdi.Eski çerçevesine dönüyorGirişte konusunu özetlediğim ve ismi sadece ‘Superman’ olan son randevuyu ‘Galaksinin Koruyucuları’ (Guardians of the Galaxy) serisinden hatırladığımız James Gunn yazıp yönetmiş. Bu Marvel’a ait üçlemede ilk iki adımdan sonra ‘The Suicide Squad’la DC Comics cephesine de iş yapan Gunn, böylelikle iki cihanda da boy gösteren bir isim olma vasfını sürdürüyor. 2025 model ‘Superman’de karakter eski çerçevesine dönüyor sanki. Yani saf, temiz, iyi niyetli, The Daily Planet’ın çalışkan elemanı, Lois Lane’in romantik sevgilisi vs.Gunn’ın kahramanı 70’lerle 80’ler boyu karşımıza çıkan profile denk bir kişilik sunuyor. Adalet ve gerçek peşinde koşarken ‘Amerikan ruhu’nu da yansıtıyor. Ama dünya artık o eski dünya değil. Lex Luthor mesela hırsı ve kıskançlığıyla ön planda, narsist bir kişiliğe sahip. Zamanımızın doymak bilmeyen, açgözlü girişimcilerini ve dijital dünyanın patronlarını andırıyor (kimi yabancı eleştirmenler “Bu karakterde Elon Musk göndermesi var” demiş). Gunn, Kriptonlunun geçmişine ve gelişimine ilişkin öykü için “Zaten biliniyor” diyerek belli kabullerden yola çıkmış ama öte yandan yeni anlattıklarının çerçevesi de bence zayıf. En basitinden Superman hayranlarının ona ilişkin ilk falsoda, biyolojik ailesinin mesajındaki ifadeler sonucu hemen karşısına geçmesi çok yüzeyseldi mesela. Ama yönetmen stile yüklenmiş. Richard Donner’ın 1978 tarihli filmine görsel açıdan göndermeler yapmaya çalışmış (o ünlü jeneriği ve yazı karakterini hatırlatan Antarktika’daki giriş bölümü örneğin) ve en önemlisi Zack Snyder’ın, bir nevi Christopher Nolan’ın ‘Batman’de (özellikle Joker üzerinden) yaptığı gibi karanlık bir atmosfere boğduğu ‘Superman’ mitolojisini yeniden aydınlık atmosfere taşımış.Süper köpek çok şenlikliOyunculuklara gelince; David Corenswet’in Superman’de sırıtmadığını söyleyebilirim ama genel çizgide Christopher Reeve tabii ki zirvede (Kendisi hakkındaki ‘Super/Man: The Christopher Reeve Story’ adlı belgeseli izleyin derim). Henry Cavill bence Corenswet’ten daha etkileyici bir profil çiziyordu. Rachel Brosnahan, Lois Lane’de çok iyiydi. Nicholas Hoult da Lex Luthor’da fena değildi ama geçmişin Luthor’u Gene Hackman’la boy ölçüşemez. Öyküye farklı bir tat katan Adalet Çetesi üyeleri Green Lantern (Nathan Fillion), Hawkgirl (Isabela Merced) ve Mister Terrific (Edi Gathegi) üçlüsünden Mister Terrific filmin en çarpıcı karakteriydi. Öte yandan bilgisayar sayesinde yaratılmış bir karakter olan süper köpek Krypto filmin en şenlikli karakteriydi (‘Galaksinin Koruyucuları’ndaki hırçın rakun Rocket kadar olmasa da).James Gunn’ın yapıtı için kimi eleştirilerde ‘en politik Superman’ yorumu yapılmış. Aslında bu yoruma kapı aralayan yönetmenin kendisiydi. Bir söyleşide Superman’in temelde bir göçmen olduğunu, bu yüzden Amerika’nın ruhunu temsil ettiğini belirtmişti. Eleştiri yazılarında Boravia’nın Jarhanpur’u işgal etmesini İsrail ve Filistin çatışmasına benzeten de olmuş, “Acaba Rusya-Ukrayna savaşına gönderme mi, ama Jarhanpur pek Ukrayna’ya benzemiyor” diyen de… Superman’in göçmenliği biraz abartı tabii. O tartışma çok gerilerde kaldı. Eldeki dinamiklerle filmin politikliği bana zorlama gibi geldi.Toparlarsak ‘Galaksinin Koruyucula- rı’ndaki ışıltı bu son James Gunn filminde pek yok diyebilirim. Kimi yanları ilgi çekici ama ben hikâyesi ve göndermeleri daha güçlü bir yapıt bekliyordum. ‘Superman’ benim gibi artık yaşı 60’lara gelmiş bir kuşağın ilk göz ağrısıdır. Dolayısıyla kim ne çekerse çeksin 1978’deki (bizde 1979’da vizyona girmişti) filmin eline su dökemez.Gerçek Ötesi◊ Yönetmen: Alkan Avcıoğlu Türkiye yapımı‘Zamanımızın kahramanları’na dair…Eleştirmenlikten kamera arkasına geçme hamlesi, Fransız Yeni Dalgası’na ait yönetmenlerin araladığı önemli bir eşikti. Alkan Avcıoğlu da uzun yıllar sinema yazarlığı yapmış ve film dağıtımcılığı işinde çalışmış bir arkadaşımız. Şimdi yönetmen kimliğiyle karşımızda. İlk çalışması ‘Gerçek Ötesi’ (Post Truth) yapay zekâyla üretilen ilk uzun metrajlı belgesel tanımıyla sadece bizim için değil dünya sineması için bir ilk. Senaryosunu Gizem Avcıoğlu’yla (namı diğer Vikki Bardot) yazdığı bu adımında Alkan bizi sadece görsel bir yolculuğa çıkarmıyor; uzun bir tarihsel dönemi tararken insanlığın bugün geldiği noktayı, dijital evrenin olgularıyla tanımlıyor. Film sosyolojik, felsefi, tarihi ve psikolojik okumalar eşliğinde sözde şüpheci ve eleştirel olması beklenen post-modernist insanın sadece kendine inanan biri olma evrimine de ışık tutuyor.Asla BırakmaVe diğer seçenekler◊ Anneleri tarafından yıllardır kendilerine kötü bir ruhun musallat olduğu iddiasıyla büyütülen iki çocuktan biri bu meseleyi sorgulamaya koyulur. Alexandre Aja’nın yönettiği ‘Asla Bırakma’da (Never Let Go) anneyi Halle Berry canlandırıyor. Kadroda Christin Park, Matthew Kevin Anderson ve Anthony B. Jenkins de var.◊ Haftanın menüsündeki diğer yapımlar şöyle: ‘Düğün Evi’ (Yön: Kamil Çetin), ‘En Değerli Hediye’ (La Plus Précieuse des Marchandises-The Most Precious of Cargoes/Yön: Michel Hazanavicius), ‘Kaptan Sabertooth: Kayıp Hazinenin Peşinde’ (Kaptein Sabeltann og Grevinnen av Gral/Yön: Are Austnes, Yaprak Morali, Rasmus A. Sivertsen).

Source: Uğur Vardan