Yeni anayasa maması kalabalık olmalı

Yeni anayasa maması kalabalık olmalı

Siyaset bilimciler, Cumhuriyet ideolojisinin ‘Türk-Sünni’ esaslı bir yapı olarak tasarlandığını ifade ederler.Sünnilik kısmını ‘Diyanet denetimli’ olarak anlamak gerekir.Bu çerçevede Aleviler, tıpkı Kürtler ve koyu muhafazakârlar gibi sistemin dışladığı kesimlerdi.Anadolu Aleviliği, Şii’likten farklı olarak ‘seküler’ kültür öğeleri içeren bir Müslümanlıktır.Bu sebeple Cumhuriyet’in ilk dönemlerinde kendilerine yaşatılan olumsuzlukları zaman içinde bir kenara koyarak CHP çatısı altında kümelenmişlerdir.Alevi kesiminin bu tercihi bir yönüyle ‘Sünni tehlike’ye karşı bir ‘sığınma’dır.Bugün organize azınlık olarak Aleviler, CHP’de önemli pozisyonlara sahiptir.Ancak ülke çok partili hayata geçince, ağırlıklı olarak önce merkez-sağ, son 23 yılda da muhafazakâr parti iktidar olmuşlardır.Bu süreçlerde merkezi kadrolarda Alevilere yönelik ‘dışlanma’ olgusu yine bir realitedir.Aleviler için Cumhuriyet değerleriyle yetişmiş ‘Beyaz Türkler’le CHP çatısı altında buluşmaları yine bir ‘sığınma’ mecburiyetidir.Neticede, ‘Dersim’ onların hafızasıdır.Şimdi yeni anayasa çalışmalarının açık bir şekilde yürütüldüğü süreçleri yaşıyoruz.Halen iktidar direksiyonunda, kendilerini 2000’li yıllara kadar ‘Cumhuriyet ezilenleri’ olarak gören muhafazakârlar var.Beklentilerini karşılayacak yeni bir anayasa için uygun iklimin oluştuğunu değerlendiriyorlar.Kendileri gibi vaktiyle dışlanmış kesimlerle, bir ‘yol arkadaşlığı’ teklifiyle iş birliği arayışı içindeler.Sunuşları, daha demokratik bir Türkiye Anayasası.Bu çerçevede Kürtler ve Alevilere yaklaşım hazırlığı içindeler.Katı merkeziyetçi yapının esnetildiği, daha özgürlükçe bir anayasa özellikle Kürtlerin itiraz etmeyeceği bir düzenleme.Ancak 1979 İran Devrimi sonrasında ‘mollaların’ kimselere hayat hakkı tanımadığını da herkes hatırlıyor.Ancak İran ve Türkiye gerçekleri farklıdır.Bizimkiler, ‘dünyevi’ ve ‘pragmatist’ muhafazakarlardır.Neyse; Kürtler, AK Parti”den gelen önerilere ilgisiz değiller.Dillerine, kültürlerine mesafeli yaklaşmış Cumhuriyet ideolojisinin mağdurları olarak muhafazakarlara “Hayır” demeleri zaten beklenemezdi.Kürtlerin bu kesiminin de ‘seküler’ olduğu unutulmamalıdır.‘Yol arkadaşlığı’ndan kastımız da budur.Neticede an itibariyle anayasa için eksik halka Alevilerdir.Çok muhtemel muhafazakâr iktidar, Alevilere yönelik kapsamlı bir açalım programını başlatacaktır.Sonrasında, ‘Kemalist ideolojinin’ esnetileceği, geniş tabanlı bir Türkiye projesi için Aleviler de ikna edilmek istenecektir.Ancak, bu gelişmelerde yok sayılamayacak iki kesim daha vardır.Bunlardan ilki, ‘Türk milliyetçileri’dir.Onların geleneksel temsilcisi MHP, halen AK Parti ile ittifak içinde, sözünü ettiğim yeni Türkiye projesinin adeta sürükleyici, akıl hocasıdır.Özellikle Kürtlere yönelik sürpriz açılımlarını, ülkenin giderek büyüyen ‘bölünme’ tehlikesine karşı, almak istedikleri akut önlemler çerçevesinde değerlendirdikleri anlaşılıyor.Bir anlamda ABD-İsrail yayılmacılığına karşı, ‘derin devlet’ refleksi ile Kürtleri bütünlüklü ülke yapısının korunmasına ikna çabası içinde oldukları izlenimi veriyor.Aksi halde tüm bu çabaların Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında bir bölünme ve geniş kapsamlı federatif stratejilerine hizmet olarak kabulü gerekir ki bu hayalleri zorlayan bir projedir.Ancak bahse konu milliyetçi kesim sadece MHP’den ibaret değil.Merkez-sağ oluşumdan milliyetçiliğe evrilen İyi Parti, yine Zafer Partisi gibi siyasi oluşumlar Cumhuriyet ideolojisi safında net tavır oluşturmuş durumdalar.Bu arada milliyetçilerin de çok katı olmasalar da ‘seküler’ olduklarını belirtelim.Diğer önemli bir kitle de Cumhuriyet değerleri ile biçimlenmiş ‘Atatürkçü’ diye ifade edilen, genelde şehirlerde yaşayan, Arap kültürüne hayli mesafeli yaklaşan ve sayıları on milyonlara ulaşmış laik-seküler insanlar.2000″li yıllara kadar ‘askeri vesayet’in koruması altında yaşamış, Batı’ya açık, demokratik mücadele konusunda ‘deneyimsiz’ bu kesimler, bahse konu anayasal gelişmeleri büyük bir tedirginlikle izlemektedir.Bu insanların geçmişte siyasi parti tercihleri merkez-sağ dahil, geniş bir yelpazede yayılmışken, son 20-25 yıl içinde CHP’de kümelenmişlerdir.CHP ise bu kesimlerin endişe ve duyarlılığından beslenirken, parti örgütlerinde aynı ölçüde yer vermemiştir.Bu boşluk, organize azınlık dayanışması ile Aleviler ve şehirli, seküler Kürtler tarafından doldurulmaktadır.Bu denli ‘parçalı’ bir Türkiye’de bir toplumsal mutabakat oluşturmak çok zordur.102 yıllık süreçte maalesef derin bir kutuplaşma oluşmuştur.Her kesim söze geldiğinde ‘barış ve huzur’ ortamı talep etmekte ama bunu kendi şartlarında mümkün görmektedir.Zira, her bir kesim bir diğerine asla güvenmemektedir.Atatürkçüler son 25 yıl ‘korumasız’ kalmıştır.Kürtler, “Verilen sözler geçmişte hiç tutulmadı” demektedir.Aleviler, “Biz neredeyse gönüllü asimilasyona uğratılıyoruz” diye acı gerçeklerini seslendirmektedir.Muhafazakârlar 80 yıl boyunca dünya görüşlerine taban tabana zıt bir ortamda yaşama durumunda bırakıldıklarından tepkililer.Neticede, bir ‘mutsuzlar’ ülkesi olarak, bir devlet çatısı altında yaşar hallerdeyiz.Gücün zaman zaman el değiştirdiği bir tuhaf ülke konumundayız.Şimdilerde; yargı, yürütme, yasama, asker, polis, maliye, medya tüm iktidar parametreleri muhafazakarların kontrolünde.Her kim iktidarda değilse, ‘hak, hukuk, adalet’ diye haykırıyor.Roller değişiyor, söylemler aynı kalıyor.Ancak, bu böyle gitmez.Bu topraklarda 8 bin yıl boyunca ‘asgari müşterekleri’ temin edebilenler hüküm sürmeyi temin edebilmişler.Türkiye Cumhuriyeti daha yeni 100’üncü yılını idrak etti.Tarih açıkça gösteriyor.Bu coğrafyada ‘becerenler’ kalabiliyor, aksi halde hükümranlık el değiştiriyor.An itibariyle bir ‘sürdürülemezlik’ halleri, ‘tehlike çanları’ çalıyor.Bu anlamıyla, tüm zorluklarına rağmen, sözünü ettiğimiz tüm kesimler mutlaka bir araya gelmeli ve çözümleri konuşabilmeli.Zira, kimse diğerlerini tek başına ya da birleşerek tasfiye edebilecek güce sahip değil.Sert kavgaya tutuşmanın da kimseye yarar sağlamayacağı açık.Ayrıca, hiçbir kesimin gideceği başka bir ülke de yok.Bu çerçevede, büyük acılar yaşanmadan o masaya oturulmalıdır.Umarız anayasa çalışmaları bu rasyonaliteye evrilir.

Source: Sıtkı Şükürer