Z Kuşağı ve Duygular: Gençlerin Sesine Kulak Verin!

Gençlerin dilinden anlamayanlara 20 Z kuşağı jargonu

Dijital çağın içinde büyüyen Z kuşağı, sosyal medya ve internet kültürünün etkisiyle son yıllarda kendisine özgü bir dil ve iletişim biçimi geliştiriyor. Bu dil, sadece kelimelerden ibaret olmayıp, aynı zamanda sosyal kimlik, psikolojik süreçler ve toplumsal ilişkilerin yansıması olarak karşımıza çıkıyor. Z kuşağının kullandığı jargonlar; bireylerin benlik algısı, sosyal bağları ve psikolojik dayanıklılığı üzerinde önemli etkiler yaratıyor. Ancak bu jargonlar, kuşaklar arası iletişimde zorluklara, yanlış anlamalara ve çatışmalara da yol açabiliyor. Klinik Psikolog F. Arzu Beyribey, Z kuşağının kullandığı jargonlar ile ilgili bilgi vererek ebeveynler ile yeni neslin gençlerine önerilerde bulundu.Z KUŞAĞININ EN ÇOK KULLANDIĞI 20 JARGON Gaslighting: Bir kişinin gerçeklik algısını manipüle ederek kendini sorgulatması, psikolojik istismar türüdür. Onun söylediklerine güvenmemek zorundayım, çünkü sürekli beni gaslighting yapıyor, Kendimi haklıyken, haksız hissettiriyor gibi söylemler buna örnek gösterilebilir. Pick Me Woman: Erkeklerin onayını kazanmak için diğer kadınları küçümseyen, kendini farklı göstermeye çalışan kadın anlamına gelmektedir. Sürekli Ben diğer kızlar gibi değilim diyerek dikkat çekmeye çalışıyor, tam bir pick me woman gibi kullanımları vardır. Simp: Karşı cinsin onayını almak için aşırı fedakarlık yapan, kendini değersizleştiren kişiye söylenmektedir. Örnek: Her istediğini yapıyor, karşılık beklemeden; tam bir simp olmuş. Ghosting: İletişimi aniden ve açıklama yapmadan kesme davranışıdır. Örnek: Bir anda mesajlarıma cevap vermemesi, beni tamamen ghosting e maruz bıraktı. Flex: Sahip olunan bir şeyi göstermek, hava atmak. Örnek: Yeni aldığı arabayı sürekli paylaşıyor, resmen flex yapıyor. Clout: Sosyal medyada veya toplumda sahip olunan prestij, güç veya popülerlik. O, sadece clout için bu tartışmaya girdi gibi kullanımları vardır. Cancel Culture: Bir kişinin veya kurumun hatalı davranışları nedeniyle sosyal medyada boykot edilmesi veya dışlanması şeklinde bilinmektedir. Örnek: Ünlü oyuncu, yaptığı açıklamalar yüzünden cancel culture a maruz kaldı. Mood: O anki ruh hali veya duygu durumunu ifade etmektedir. Bugün hiç konuşmak istemiyorum, tam bir mood halindeyim şeklinde çevrenizden duyabilirsiniz. Stan: Bir kişiye veya gruba aşırı hayranlık duymak, desteklemek. Örnek: O grubu yıllardır stan ediyorum, her şarkılarını dinlerim. Thirsty: Aşırı ilgi veya onay arayışı içinde olmak. Sürekli beğeni bekliyor, biraz thirsty olmuş gibi cümlelerle ifade edilir.Lowkey / Highkey: Lowkey gizli, fark ettirmeden; highkey ise açıkça, gizlemeden anlamına gelmektedir. Örnek: Lowkey onu seviyorum ama kimseye söylemiyorum. Vibe: Ortamın veya kişinin yaydığı enerji, his. Bu kafede çok güzel bir vibe var, burada kalalım gibi kalıplarda kullanılır. Salty: Bir konuda alınmış, kızgın veya kırgın olmaktır. Örnek: O, kaybettiği için biraz salty davranıyor şeklinde gençlerden duyabilirsiniz. Cap / No Cap: Cap yalan, abartı; no cap ise gerçek, doğru anlamında kullanılmaktadır. Örnek: Bu söylediğin tamamen cap, inanma. / No cap, gerçekten çok iyiyim. Extra: Gereğinden fazla abartılı, dramatik davranmak. Örnek: O, her konuda çok extra davranıyor, bazen yorucu olabiliyor. Love Bombing: Kısa sürede aşırı sevgi, ilgi göstererek karşı tarafı etkileme ve kontrol altına alma taktiği. İlişkinin başında sürekli hediyeler ve iltifatlarla beni love bombing yaptı en sık kullanımlarından biridir. Receipts: Bir iddiayı veya suçlamayı kanıtlayan belge, ekran görüntüsü veya videoya verilen isimdir. Örnek: Tartışmada haklı olduğunu kanıtlamak için receipts gösterdi. Shook: Şaşırmış, sarsılmış veya etkilenmiş olmak. O haberi duyunca tamamen shook oldum gibi söylemlerle ifade edilir. Slay: Çok başarılı veya etkileyici olmak, göz kamaştırmak. Örnek: Bugün kıyafetinle gerçekten slay yaptın. Woke: Sosyal adalet ve farkındalık konusunda bilinçli ve duyarlı olmak. Örnek: O, çevre sorunları hakkında çok woke bir insan. JARGONLARIN KUŞAKLAR ARASI ÇATIŞMALARINDAKİ ROLÜ Z kuşağı jargonları, ebeveyn kuşakları ile gençler arasında kuşak çatışmalarını derinleştirmektedir. Kuşak çatışması, farklı yaş gruplarının değerler, normlar ve iletişim biçimlerinde yaşadığı uyumsuzluk olarak tanımlanmaktadır. Jargonlar, bu çatışmanın dilsel boyutunu oluşturmaktadır. Örneğin, ebeveynler ghosting kavramını anlamayabilir ve bunu kişisel reddedilme olarak algılayabilir. Gençler ise bu terimi sosyal ilişkilerde sınır belirleme yöntemi olarak görür. Benzer şekilde, cancel culture ebeveynler tarafından aşırı tepki olarak algılanırken, gençler bunu sosyal sorumluluk olarak değerlendirir.Bu farklı algılar aile içi iletişimde çatışma ve duygusal kopukluk riskini artırabilmektedir. Klinik psikoloji açısından, bu çatışmalar stres, anksiyete ve problemli ilişkiler yaratabilmektedir. Bu nedenle, kuşaklar arası anlayış ve empati geliştirmek, psikolojik sağlığın korunması için kritik önemdedir.EBEVEYNLERE VE YENİ NESİLE 4 ÖNERİ Ebeveynlere; Jargonları Öğrenin: Z kuşağının kullandığı terimleri araştırarak, onların dünyasını anlamaya çalışın. Empatik Dinleme: Gençlerin duygularını yargılamadan dinleyin, güvenli iletişim ortamı yaratın. Esnek Olun: Geleneksel değerlerle modern yaşam arasında denge kurun, yeni neslin farklılıklarını kabul edin. Profesyonel Destek: Kuşak çatışması derinleşirse, psikolojik destek almaktan çekinmeyin.Yeni nesile; Bilinçli Dil Kullanımı: Jargonları iletişimi kolaylaştırmak için kullanın, aşırıya kaçmayın. Psikolojik Farkındalık: Manipülatif davranışlara karşı bilinçlenin, sınırlarınızı koruyun. Özgünlük ve Özsaygı: Başkalarının onayına aşırı bağımlı olmaktan kaçının, kendi değerlerinize odaklanın. Empati Geliştirin: Ebeveynlerinizin perspektifini anlamaya çalışarak kuşaklar arası köprüler kurun.Z kuşağının jargonları, onların kimliklerini, sosyal ilişkilerini ve psikolojik süreçlerini yansıtan dinamik ve çok katmanlı bir yapıya sahiptir. Bu terimler, sadece güncel dilin bir parçası değil, aynı zamanda bireylerin kendilerini ifade etme biçimleri, sosyal kimlikleri ve psikolojik deneyimlerinin göstergesidir. Klinik psikoloji perspektifiyle bakıldığında, jargonların hem işlevsel hem de zararlı yönleri vardır; bu nedenle bilinçli ve ölçülü kullanımları önemlidir. Kuşaklar arası iletişimde jargonların anlaşılması, empati ve esneklikle desteklenmelidir. Ebeveynler ve gençler arasındaki bu dilsel ve kültürel farklılıkların köprülenmesi, aile içi uyumu ve bireysel psikolojik sağlığı güçlendirecektir. Böylece, insan soyunun sosyal ve psikolojik evrimi daha sağlıklı ve sürdürülebilir bir zeminde ilerleyebilir.

Source: Habertürk


“Hayır” demekte zorlanıyor musunuz? Sebebi çok daha derinlerde saklı…

Hayatının bir noktasında sen de hissettin mi bunu? Bir ortamdasın… İnsanlar gülüyor, sohbet ediyor, seni seviyor gibi görünüyor. Ama sen içten içe şu soruyu soruyorsun: “Gerçekten beni mi seviyorlar? Yoksa sadece gösterdiğim hâli mi?” İşte bu sorunun içinden yükselen şey, görülme arzusudur. Ama sadece fark edilmek değil bu… Olduğun hâl ile, hiçbir rol yapmadan, hiçbir şeyi gizlemeden, olduğun gibi kabul edilme özlemidir. Çocuklukta başlar bu ihtiyaç. İlk bakışlarla, ilk sözlerle, ilk sessizliklerle… Ve eğer görülmediysen… Eğer hislerin ciddiye alınmadıysa, susturulduysa, yok sayıldıysa… Bir şey olur: İçten içe kendini saklamaya başlarsın. Ve zamanla, kendin olmaktan vazgeçip insanların seni sevebileceği bir benlik oluşturursun. Buna psikolojide “sahte benlik” denir. Ve görünmeyen, ama hayatını yöneten bu yapay kimlik, ilişkilerinde, kararlarında, en çok da içindeki boşlukta kendini gösterir. SENİ GÖRMEYE ÖNCE SEN BAŞLAMALISIN Sahte benlik bir anda oluşmadı. O, yıllar boyunca seni korumak için kurduğun bir zırh… Ama artık o zırh seni korumuyor. Aksine seni içindeki hayattan, duygudan ve özgünlüğünden uzaklaştırıyor. Peki ne yapmalı? Kendini dinlemeye cesaret et. Gün içinde ne hissettin? Bir şeye gerçekten mi evet dedin, yoksa hayır demeye korktuğun için mi? Gerçek benliğe dönüş, duygularını bastırmadan hissetmekle başlar. Kızgınsan, utanmadan kız. Kırıldıysan, yumuşamadan söyle. Çünkü seni sen yapan şey duygularındır. Sahte benlik o duyguları yok sayar. Gerçek benlik ise onlara kulak verir. GÖRÜLMEDİĞİN YERDE KENDİNİ KAYBEDERSİN Donald Winnicott”a göre her insanın içinde bir “gerçek benlik” vardır. Bu, doğal tepkilerle yaşayan, duygularını bastırmayan, kendiliğinden hareket eden bir yan. Ama gerçek benlik, her zaman dış dünyada kendini gösteremez. Bir çocuk, eğer duyguları karşılık bulmuyorsa… Ağladığında “abartma”, kızdığında “ayıp”, korktuğunda “saçmalama” deniyorsa… O çocuk, bir seçim yapmak zorunda kalır: Ya kendisi gibi olur ve sevilmemeyi göze alır… Ya da kendini bastırır ve görünmek uğruna sahte bir benlik geliştirir. Bu sahte benlik başta bir korunma şeklidir. Çocuk, sevgiyi kaybetmemek için “olması gereken” gibi davranır: Sessizleşir. Uyum sağlar. Rol yapar. Ama bu korunma şekli, zamanla kimliğe dönüşür. Ve yetişkin olduğunda kişi şunu fark etmez: “Ben kimim?” sorusunu değil, “Beni kimler beğenir?” sorusunu yaşıyordur. Bu noktada bir tehlike başlar: Kendi hislerini bastıran kişi, artık kendi iç sesini duyamaz olur. Ne istediğini, neyi sevdiğini, neye öfkelendiğini bilemez. Ve hayatının kararlarını başkalarının beklentilerine göre şekillendirir. Çünkü bir şey hâlâ içten içe haykırıyordur: Görülmek istemek. Ama ne pahasına? SAHTE BENLİKTE YAŞANDIĞINA DAİR SESSİZ İŞARETLER Gerçek benliğinden uzaklaşmış bir insan bunu çoğu zaman hemen fark etmez. Çünkü sahte benlik, seni korur gibi yapar. Topluma uyum sağlamanı, ilişkileri yürütmeni, “normale” yakın görünmeni sağlar. Ama içten içe çürütür. Eğer bu satırları okuyorsan ve içinden bir şey “belki de ben…” diyorsa, aşağıdaki sorulara dürüstçe cevap verebilirsin. 1. KARARSIZLIKTA BOĞULUYOR MUSUN? Basit bir seçimde bile “ya yanlış yaparsam” korkusuyla kıvranıyor musun? Çünkü sahte benlik, onay kaygısı yüzünden seni felç eder. Sen ne istiyorsun değil, başkaları ne der diye düşünmeye başlarsın. 2. HERKESE UYUM SAĞLAMAYA ÇALIŞIYOR MUSUN? Kalabalık bir ortamda herkesle iyi geçinmeye çalışıyor, ama çıktıktan sonra içten içe tükenmiş hissediyor musun? Çünkü gerçek benlik zorla herkese uymaz. Sadece sahte benlik “reddedilmemek” için sınırlarının ihmal edilmesine izin verir. 3. DUYGULARINI BASTIRIYOR MUSUN? Üzüldüğünde “güçlü olmalıyım” deyip yutuyor musun? Öfkelendiğinde “aman huzurum kaçmasın” diye içine mi atıyorsun? 4. SÜREKLİ TAKDİR VE ONAY PEŞİNDE MİSİN? “Birileri beni beğensin, birileri “aferin” desin” duygusu seni yoruyor mu? Sahte benlik, iç değeri kaybettiği için dışarıdan onay arar. Ama hiçbir alkış içindeki boşluğu doldurmaz. 5. KENDİNİ “DIŞARIDAN GÖRÜYOR” GİBİ MİSİN? Hayatına dışarıdan bakar gibisin. Sanki başrolde değilsin; oynuyorsun. Gerçek benlik yaşar, sahte benlik rol yapar. Eğer bu soruların birkaçına bile “evet” dediysen… İçinde hâlâ bir yerlerde seni çağıran gerçek bir ses var demektir. Ve o ses ne susar, ne de vazgeçer. Sadece görülmeyi bekler. ROL YAPMADIĞIN İLİŞKİLERİ SEÇ Sana kendin olma alanı tanımayan, seni şekillendirmeye çalışan insanlara sürekli “evet” dedikçe kendine “hayır” dersin. Gerçek benlik ancak güvenli alanlarda ortaya çıkar. Bu yüzden sadece seni sevenleri değil, seni duyanları seç. HAYIR DEMEYİ ÖĞREN Her şeye “tamam” demek, sevilmenin şartı değildir. Gerçek benliğe yaklaşmak, sınır çizebilmekle başlar. Hayır dediğinde sevgiyi kaybedeceğini sanıyorsan… Zaten o sevgi gerçek değildir. Dışarıdan gelen takdir geçicidir. Gerçek benliğin kalıcı bir desteğe ihtiyacı vardır: Senin kendi gözünde değerli olman. Bunu başkalarından değil, içinden beklemelisin. KÜÇÜK ADIMLARLA BAŞLA Gerçek benliğe dönüş büyük devrimlerle değil, küçük adımlarla olur. Bir sabah, bir mesajı yazıp silmemekle… Bir gün, istemediğin bir teklife “istemiyorum” diyebilmekle… Bir gece, kendini kimseye kanıtlamadan uyuyabilmekle… Çünkü gerçek benliğin en çok ihtiyacı olan şey budur: Olduğu gibi kabul edilmek. Ve bu kabulü önce sen göstermezsen, kimse gösteremez. Unutma yol arkadaşım, kendine sırtını dönen biri için, dünya da hep arkasını döner.

Source: Hakan Mengüç


Hem saçları elinden alındı hem de çocukluğu… İsrail hayalleri de karartıyor!

İsrail”in 7 Ekim 2023″ten bu yana Gazze”de yürüttüğü soykırım, çoğu kadın ve çocuk binlerce kişinin hayatını kaybetmesine, hayatta kalanların da büyük travmalar yaşamasına neden oluyor. Özellikle sağlık sisteminin çökertilmiş olması ve uygulanan sıkı abluka bu travmayı daha da derinleştiriyor.Çocuklar yaklaşık 2 yıldır savaş ortamında yaşıyor olsa da verdikleri kayıplar onları derinden etkiliyor. Ailesiyle birlikte Gazze”nin güneyindeki Refah”tan Han Yunus”taki Mevasi bölgesine göç eden Dehliz”in uğradığı saldırı da hem dış görünüşünü değiştirdi hem de psikolojisini olumsuz etkiledi.Kesilen saçlarını ve saçına takmak için aldığı tokaları hatıra olarak saklayan Dehliz, uzun saçlı fotoğraflarına ve aynada şu an bandajlı olan başına bakarak sürekli ağlıyor.BAYRAMA HAZIRLANIRKEN, ÇOK SEVDİĞİ SAÇLARINDAN OLDURamazan Bayramına 5 gün gibi kısa bir süre kala bir parkta salıncakta sallanırken İsrail saldırılarının hedefi olan Dehliz”in hayatı o andan sonra tamamıyla değişti.Dehliz, saldırıdan canlı kurtuldu ancak hastanede 2 ay boyunca başında oluşan derin yaralardan ve enfeksiyonlardan ötürü tedavi gördü. Yaralarından ötürü saçları kesilen Dehliz, eski haline geri dönmek için Gazze dışına çıkıp tedavi olmak istediğini söyledi.SAÇLARI VE ÇOCUKLUĞU ELİNDEN ALINDIDehliz, saldırı sonrasında başında oluşan büyük değişikliğin onu ne denli etkilediğini ağlayarak anlattı:”Saldırıdan çok önce çok güzeldim. Bu, eski uzun saçlı fotoğrafım. Şimdi ise başım deforme olmuş durumda. Artık dışarı çıktığımda insanlar başımı görmesin diye şapka takıyorum ve ceket giyiyorum.”Yeni giysiler ve tokalarla bayramın gelmesini beklerken yaşadığı saldırı sonrasında bayramı hastanede geçirmek zorunda kalan Dehliz, “Çocukluğumu, her şeyimi benden çaldılar. Saçlarım uzundu, çok güzeldim. Şimdi ise bir trajedi yaşıyorum.” diyerek yaşadığı psikolojik çöküntüyü kelimelere döktü.

Source: Fatih Yoncalık