“Zihin Sağlığı Gündemi: Çocuk Koruma İhlalleri ve Şiddet Olayları”

Devlet korumasında kırmızı alarm: Beş çocuk çamaşır suyu içti

İstanbul Ümraniye’de Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na bağlı Çocuk Evleri Sitesi’nde koruma altındaki beş kız çocuğunun çamaşır suyu içerek intihara kalkışması yeni bir tartışma başlattı. Söz konusu olayın ardından gözler koruma altındaki çocuklara çevrildi. Cumhuriyet, devletin koruması altındaki çocukların yaşadıklarına mercek tuttu. 2021 yılında Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu’nun (TİHEK) ziyaret ettiği Ankara Saray Çocuk Evleri Sitesi Müdürlüğü’nde 21 çocuğun kayıp olduğu ortaya çıktı. 2023 yılında İstanbul’da yaşayan Eda Nur Kanıdinç, bakamadığı gerekçesiyle 3.5 yaşındaki Adnan Berk ve kardeşi bir buçuk yaşındaki Efrin Kanıdinç’i Bahçelievler Çocuk Esirgeme Kurumu yurduna teslim etti. Adnan Berk kısa süre sonra hayatını yaşamını yitirdi. 2023 yılında Bursa’da 17 yaşındaki koruma altındaki Yasemin Cemre İçlikan’ın inşaatta ölü bulundu. 2025 yılında ise Kocaeli’de 21 aylık bir bebek, koruma altında olduğu çocuk evinde yaşamını yitirdi. Yaşanan olayların ardından soruşturmalar sürerken, soru işaretleri devam ediyor. SORULMAMIŞ BİLE! Cumhuriyet’e konuşan CHP Genel Başkan Yardımcısı Aylin Nazlıaka, Ümraniye’deki olaya ilişkin “Koruma altındaki çocuklar, devletin doğrudan sorumluluğundadır. İstanbul Ümraniye’de beş kız çocuğunun kurumdan kaçabilmek için çamaşır suyu içmesi, çocukların ne kadar güvensiz bir ortamda olduğunu acı şekilde gösteriyor. Ancak asıl çarpıcı olan bu çocuklara olayın ardından “Neden kaçmak istediniz, kurumda size nasıl davranılıyor?” gibi en temel soruların dahi sorulmamış olmasıdır. Bu beş çocuk ne yaşadı ki kaçabilmek için çamaşır suyu içti? Bu kurumda çalışan görevliler araştırıldı mı? Çocuklara yönelik herhangi bir fiziksel ya da psikolojik şiddet uygulandı mı?” diye konuştu. “CANLARIYLA ÖDEMESİNLER” Eski Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık’ın, 23 Nisan 2021’de bakanlık koltuğunu verdiği koruma altındaki çocuğu ifşa etmesini hatırlatan Nazlıaka, “Çocukların beyanlarını dikkate almayan bu yaklaşım, bir zihniyet göstergesidir. Ne koruma altındaki çocuğun bir önceki aile bakanı tarafından deşifre edildiğini ne de koruma altında olmasına karşın cansız bedeni bulunan çocukları unuttuk” dedi. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş’ a seslenen Nazlıaka, “Mahinur Özdemir Göktaş’ı uyarıyorum, bu bir kırmızı alarm. Kaçmak için intihar teşebbüsünde bulunmanın ne kadar vahim olduğunu görün ve etkin bir soruşturma başlatın. Sorumluluktan kaçmayın, sizin sorumsuzluğunuzun bedelini çocuklar canıyla ödemesin” ifadelerini kullandı.

Source: Rengin Temoçin


Tatil tartışmasında nişanlı dehşeti!

İstanbul dan Yalova nın Çınarcık ilçesine 8 Haziran da bayram tatili için giden nişanlı çift Hilal Çullu (20) ve Y.B. (21) arasında plajdaki gece kulübünde dönüş planıyla ilgili tartışma çıktı. habericionecikanlar#100#left# KASK İLE SALDIRIP KAFA ATTI DHA daki habere göre tartışma sırasında Y.B. motosiklet kaskıyla saldırdı. Daha sonra Çullu ya yumrukla saldıran Y.B. seni öldürürüm diyerek yüzüne de kafa attı. KANLAR İÇİNDE YERE YIĞILDI Çullu kanlar içinde yere yığılarak bayıldı. Y.B. ise olay yerinden kaçtı. İhbar üzerine olay yerine sağlık ve jandarma ekibi sevk edildi. Çullu ambulansla hastaneye götürüldü. Tedavisinin ardından ifade veren Çullu, Y.B. den şikayetçi oldu. MAKYAJ YÜZÜNDEN TARTIŞMA YAŞANDI Hilal Çullu, “Bayramın üçüncü günü, nişanlım, ben ve iki arkadaşım daha Yalova Çınarcık ilçesine tatil amacıyla gittik. İlk gittiğimiz gün hiçbir problem yoktu. Bayramın ikinci günü de sabah kahvaltı ettik. Daha sonrasında at bindik, denize gittik. Sonra kaldığımız otele geçtik. Oradan üzerimizi değiştirip konser alanına geçecektik. Ben üzerimi değiştirip çıktıktan sonra makyaj yaptım diye ufak tartışma yaşandı. BİR PROBLEM YOKTU Nişanlım, İğrenç olmuşsun tarzında sözler kullandı. Ben de ‘Ben iğrençsem o zaman sen de iğrençsin’ dedim. Ardından yemek yemeğe geçtik. Hiç konuşmadım, yemeğe katılmadım. Bütün gün suratım asık bir şekilde akşama doğru olay yerine geçtik. Her şey iyiydi. Bir problem yoktu. Biz kız arkadaşımla beraber markete gidip kendimize bir şeyler aldık. Biz kız arkadaşımla alkol aldık kendimize. Mekanda sıranın bize gelmesini bekliyorduk. O sırada İstanbul dan arkadaşlarımla da görüntülü konuştuk. Aramızda sorun, problem teşkil eden hiçbir şey de yoktu. Konser alanına geçtik. Oturduk, yani onlar oturdular, biz kız arkadaşımla müzik dinliyorduk. O anın atmosferindeydik. Daha sonra bunlar diğer erkek arkadaşımızla dönüş için plan yapmışlar. KASKIYLA BELİME VURDU Gece orada kalacaktık çünkü arabalı vapurla gitmiştik. Vapur yoktu. Kalacak yerde sıkıntılıydı biraz bayram günü olduğu için. Yer kalmayabilirdi. O yüzden kesin bir şey konuşmamıştık. Gitme kararı verdik. Biz de döndük dedik ki, ‘Siz neden plan değişikliği yaptınız, kendi kendinize neden karar değiştirdiniz? Biz de varız’ Bizim üzerimiz müsait değildi. Üzerimizdeki kıyafetlerde ince ve kısaydı. Gece motor yolculuğu yapabilecek derecede değildik. Biz ‘Neden kendi kendinize karar verdiniz? Üzerlerimiz ince, eşyalarımız ağır, kendimiz dönemeyiz. Gece burada kalalım, sabah dediğimiz gibi yola çıkarız’ dediğimizde nişanlım olan şahıs agresifleşti, sinirlendi ‘Ben gidiyorum. Gelmek isteyen gelir, gelmek istemeyen gelmez, gelmiyorsan hayatımda yoksun’ deyip argo sözler kullandı. Ve giderken kaskıyla bel boşluğuma doğru vurdu dedi. SENİ ÖLDÜRÜRÜM DEDİ Çullu, “Sonra o çıktı, arkasından diğer erkek arkadaş da onu sakinleştirmeye çıktı. Daha sonra tekrar geldiler. Tekrar aynı muhabbet yaşandı. Bu esnada ben oturuyordum. O karşımda ayaktaydı. Diğer arkadaşlarım da oturuyordu. Sonrasında yine aynı muhabbet konuşulurken ben bu sefer dedim ki ‘Sen benimle bu şekilde konuşamazsın. Kimsin de benimle bu şekilde konuşuyorsun? Ben senin nişanlınım. Benimle böyle konuşmaya hakkın yok’ dedim ve buna da çok sinirlendi. Yanaklarımdan sıkarak ‘Seni öldürürüm’ dedi. DARP DEĞİL DÜŞTÜ DEMİŞ Ben de ‘Kim kimi öldürüyor, sen kimsin beni öldüreceksin’ dedim. Daha sonrasında zaten kafa atıldı burnuma. Ondan sonrası bende yok. Arkadaşlarımdan ve olay yerindekilerden duyduğum kadarıyla benim için darp edildi değil ‘düştü’ denmiş orada. Ben hastaneye gittiğimde jandarmalar zaten oradaydı. Bilincim açıldığında direkt ifadeye götürüldüm. Götürüldüğümde kendisinin İstanbul a dönmek için yola çıktığını öğrendim. Jandarma geri çağırmak için aradığında, nişanlım ‘Osmangazi köprüsündeyim, şu an yoldayım’ dedi. Ben de dedim ki jandarmaya, ‘Böyle bir şey nasıl olabiliyor? Beni darp etmiş, nasıl yolda olabiliyor?’ Daha sonrasında zaten ondan hiçbir haber almadım. Ben gerekli şikayetlerimde, gerekli tedbirlerimde bulundum. Şu anda avukatımda ilgileniyor. O GÜNDEN SONRA İLETİŞİME GEÇMEDİ Ben sadece diğer kadınlar gibi böyle olayın basitleştirilmesini, daha sonradan çok zarar görmeyi istemiyorum. O günden sonra hiçbir iletişime geçmedi. Ailesi de geçmedi. Ben de haber almıyorum. Haber aldığım kadarıyla telefonlarına kimse ulaşamıyormuş. Kimse göremiyormuş. Yani kimsenin haberi yokmuş. Şikayetçi oldum. Asla geri dönmeyeceğim. UZAKLAŞTIRMA KARARI BEKLİYORUM Uzaklaştırma kararını bekliyorum. Zaten avukatım ceza alması için, tutuklu veya tutuksuz her türlü yargılanması için şu an işlemlere başladı. Ben güvenliğimden tabii ki de endişe ediyorum dedi.

Source: Habertürk