“Zihin Sağlığına Dair: Onay Bağımlılığı ve Ece Gürel’in Kayboluşu”

Onay Bağımlılığı

İnsan doğası gereği sosyal bir varlıktır ve toplum içinde kabul görmek ister. Ancak bu kabul arayışı bazen öyle bir hâl alır ki, kişi kendi benliğinden uzaklaşır, sırf başkaları tarafından olumlu değerlendirilmek için şekilden şekle girer. Peki, başkalarının seninle ilgili düşünceleri gerçekten bu kadar önemli mi?

Çoğu insan, başkalarının fikirlerine fazlasıyla önem verir. Kimin ne dediğini, nasıl göründüğünü, hakkında ne düşünüldüğünü fazla önemser. Aslında bu, çok stresli bir durumdur ve abartılırsa sürekli bir kaygı kaynağı hâline gelebilir. İnsan, başkalarının gözünde iyi görünmek için bir çaba içerisine girdiğinde, farkına varmadan kendi özgünlüğünü kaybeder.

Bunun sebebi genellikle derinlerde yatar. Küçük yaşta sevgi ve kabul görmek için sürekli “iyi çocuk” olması gerektiğini öğrenen biri, ilerleyen yıllarda da başkalarını memnun etmeyi bir zorunluluk olarak görmeye başlar. Eleştirilmekten veya reddedilmekten korkarak insanları mutlu etme çabasını artırır ve zamanla bu, bir alışkanlık hâline gelir.

Başkalarının mutluluğunu kendi değerinin bir ölçütü olarak görmek, kişi için kaçınılmaz bir onay arayışı yaratır ve kendi isteklerini geri plana atmasına neden olur. Çatışmadan kaçınma isteği, “hayır” demeyi zorlaştırır, çünkü başkalarını kırmak ya da onların sevgisini kaybetmek en büyük korkulardan biridir.

Psikolojide bu kişilere human pleaser denir. Yani insanları memnun etmeye aşırı odaklanan kişi. Onay bağımlısı da diyebiliriz.

Bu kişiler, başkalarını mutlu etmek için kendi sınırlarını zorlayan, hayır diyemeyen, sürekli onay arayan ve başkalarının mutluluğunu kendi mutluluklarının önüne koyan insanlardır. Ne kadar istemeseler de başkalarının isteklerini geri çeviremezler. Sürekli takdir edilmek ve beğenilmek isterler. Bunun için zaman zaman kendi fikirlerini saklayıp, karşısındaki kişiye göre kişilik bile değiştirebilirler. İnsanlar için her zaman müsaittirler ve kimseyi kırmamak adına kendilerini hep ikinci plana atar, kendi ihtiyaçlarını görmezden gelirler.

Tabii ki başkalarına yardım etmek, nazik ve düşünceli olmak kötü bir şey değildir. Ancak sınır koymadan, kendini ihmal edecek şekilde sürekli insanları mutlu etmeye çalışmak, zamanla tükenmişlik ve hayal kırıklığı yaratır.

Oysa insanlar düşündüğümüz kadar bizimle ilgilenmezler. Maalesef günümüzde herkes önce kendiyle meşgul. Oysa biz, sosyal medyanın da etkisiyle sadece yakın çevremizin değil, neredeyse tüm dünyanın gözleri üzerimizdeymiş gibi hissediyoruz.

Başkalarının fikirlerine gereğinden fazla değer vermek, insanın kendi öz değerini kaybetmesine yol açar. Sürekli başkalarını memnun etme çabası, insanı içten içe mutsuz eder. Aslında gerçek mutluluk, insanın kendisini olduğu gibi kabul etmesi ve sevmesidir. Ne demişler, “Rüzgâra göre yön değiştiren, sonunda yolunu kaybeder.”

Elbette eleştiriye açık olmak, hataları görmek önemlidir; ancak sırf başkalarına iyi görünmek uğruna kendini görmezden gelmek uzun vadede kimseyi mutlu etmez. Unutmayın, herkesi mutlu edemezsiniz ve etmeye çalışmak sizi mutsuz eder!

Ayrıca insanlar her türlü konuşur. Ne yaparsan yap, nasıl davranırsan davran, mutlaka bir şeyler söylerler. İyilik yaparsın, “gösteriş” derler. Kendi yolunu çizersin, “bencil” derler. İnsanlara uyum sağlamaya çalışırsın, “kişiliği yok” derler. Ne yaparsan yap, herkesin onayını alman mümkün değildir. O yüzden kendin için en doğru olanı yapmak, başkalarının sesinden önce kendi iç sesine kulak vermek gerekir.

Başkalarının seninle ilgili düşünceleri, senin gerçeğin değildir. Onlar sadece dışarıdan bir bakış açısı, başka bir gözdür. Kendi değerini, başkalarının gözünden ölçmeye kalkarsan, hiçbir zaman tam anlamıyla tatmin olamazsın. Çünkü insanlar değişir, fikirler değişir, bakış açıları değişir. Önemli olan, senin kendinle ilgili ne düşündüğündür.

Unutma, asıl mesele başkalarının seni nasıl gördüğü değil, senin kendini nasıl gördüğündür.

Source: Pınar Turan


Eşi ve babası konuştu! Peyzaj mimarı Ece aranıyor!

İstanbul Kağıthane, Gültepe Mahallesi nde yaşayan peyzaj mimarı Ece Gürel (35) yaklaşık iki gün önce evden çıkmış, kendisinden bir daha da haber alınamamıştı. EŞİ AÇIKLAMADA BULUNDU DHA daki habere göre ailesinin ihbarı üzerine kayıp Gürel in telefonunun son sinyal verdiği Belgrad Ormanı nda arama çalışmaları başlamıştı. Arama çalışmaları devam ederken bölgede ekiplere yardımcı olmaya çalışan Ece Gürel in eşi Sezer Gürel gazetecilere açıklamalarda bulundu. ÖNCE CEVAP VERMEDİ SONRA TELEFONU KAPANDI Sezer Gürel, Saat 11.30 gibi evden çıktı, 14.00 gibi ailesi aradı, ulaşamadığını söyledi. Saat 15.00 gibi ben aradım, telefon çalışıyor ama cevap vermiyordu. Saat 18.00 e kadar telefonu açılmıyordu, sonradan tamamen kapandı. İŞ YERİNDE BİR TARTIŞMA OLMUŞ Annesi, Hacıosman da bulunan Kent Ormanı na hava almaya gidecekti dedi. Biz de bunun üzerine oraya yoğunlaştık, ben oraya gittim. Dağ yollarına çok girmez, patika yollarında yürüyüş yapar. Ben girdiğim zaman bile beni uyarırdı. En son ileride bir gölet var, oradan fotoğraf atmış sosyal medyaya. Şimdi ekipler arama yapıyor. Eşimin giysilerini getirdim, arama kurtarma köpekleriyle arama devam ediyor. Son kar yağdığı zaman iş yeri ile ilgili bir sıkıntısı vardı. İzin almıştı, işe gitmediği gün bir tartışma olmuş, Ben de istifa ederim demiş. Ben de öğüt verir gibi kendisiyle konuşmuştum diye konuştu. BELGRAD ORMANINDA YÜRÜYECEĞİM DEMİŞTİ Ece Gürel in babası Muharrem Koçoğlu ise, Aramalar devam ediyor. Biz en son dün görüşmüştük. Belgrad ormanına yürümeye geleceğim demişti. O saatten sonra da bir daha haber alamadık. Şu anda da arama devam ediyor dedi. KAYGILI BEKLEYİŞ SÜRÜYOR 35 yaşındaki peyzaj mimarını arama çalışmaları gece boyunca devam ederken ailenin olay yerinde bekleyişi ise devam ediyor. Arama çalışmaları yapan ekipler karşılıklı nöbetleşerek Gürel in telefonunun son kez sinyal verdiği yerde dar alan arama çalışması yapıyor.

Source: Habertürk


Edip Akbayram”ın son röpartajında dikkat çeken ifadeler

Geçen aylarda geçirdiği zatürre hastalığı sonrası kaldırıldığı hastanede 2 Mart akşamı yaşamını yitiren sanatçı Edip Akbayram, son röportajını geçen yıl 19 Aralık”ta Antalya”da belgesel film yönetmeni Serkan Koç”a verdi. Hayatının dönüm noktalarını ve anılarını anlatan Edip Akbayram, “Ben sıradan bir insan gibi yaşıyorum. Ben sanatçılığın üzerinde, toplumun melodik sesiyim. Sanatı toplum için yapıyor, yaşadığım toplumdaki kişilerin sorunlarını dile getiriyorum. Dünyanın en iyi şarkıcısı olun. Bir odanın içerisinde şarkı söylediğinizde bu bir yere gitmiyorsa buna sanat diyemezsiniz. Sanat paylaşmaktır, doğruluktur, güzelliktir, umuttur. Ben yıllardır bunu yapmaya çalışıyorum” dedi.

Bütün şarkılarında ezilen insanların yanında olduğunu, şarkılarını onlara söylediğini aktaran Akbayram, “Emek en yüce değerdir. Emekçi eli öpülesi insandır. Sanatçı günlük hayattan beslenen insandır. Bazen bir sevgiyi paylaşır, öfkeyi dile getirir, bir nefreti şarkılarınızla anlatırsınız. Yaşadığımız toplumla yaşıyoruz. Yıllardır yaşadığım toplumda okuduğum şarkılarla işçilerin, emeklilerin, üniversite öğrencilerinin, atanamayan öğretmenlerin sesi olmaya gayret ettim. Etmeye devam edeceğim” diye konuştu.

Geçen yıl 8 ülkede konser verdiğini kaydeden Akbayram, “Gittiğim kentlerde izlediğim panoramada dünyanın kirlendiğini gördüm. Bu kirlilikten benim güzel ülkem de nasibini alıyor. Biz öyle bir toplumduk ki düşene elimizi uzatıp kaldırırdık. Şimdi düşene tekme vuran bir toplum haline geldik. Bu sadece kendi ülkem için değil, dünyada gelişen o kirlenmenin bir örneğidir” dedi.

İnsanın ruhsal durumu için doğanın önemli olduğunu kaydeden Akbayram, “Paris’teki bir otelin camından bakınca gri, puslu bir hava. Metronun önündeki insanların yüzlerinde bezginlik gibi görüntüler görüyorum. Londra’da aynı hava. Londra’da daha güneşli hava görmedim. Belçika öyle, Hollanda öyle. En sonunda “Ülkemin güneşine kurban olurum” dedim. O duygular bana bunu söyletti. Cennet gibi bir ülkede yaşıyoruz ama bu ülkeye ihanet ediyoruz” diye konuştu.

Source:


Tutumunuzdaki bu basit ayrıntı, insanların sizin çok zeki olduğunuza inanmalarına neden oluyor

İnsanlar sizin hakkınızda ne düşünüyor? Muhataplarınız sizi zeki buluyor mu? İlk izleniminiz nasıl? Profesyonel hayatta olduğu kadar kişisel ilişkilerde de her hareketiniz ve duruşunuz, imajınızı şekillendiriyor. Toplantılarda, buluşmalarda hatta iş görüşmelerinde bile beden diliniz sizin yerinize konuşur. Ve bu sessiz iletişimde, küçük bir detay bile büyük fark yaratabilir.

journaldunet.com”da yer alan haberde Loyola Marymount Üniversitesi”nden Amerikalı araştırmacıların yaptığı bir çalışma, belirli bir tutumun başkalarının zekamızı nasıl algıladığını önemli ölçüde etkileyebileceğini ortaya koyuyor. Psikoloji uzmanı Profesör Nora Murphy’nin araştırmalarına göre, muhatabımızla kurduğumuz göz teması ile karşımızdaki kişinin beyin kapasitemizi değerlendirmesi arasında belirgin bir ilişki bulunuyor.

Göz teması IQ ile önemli ölçüde ilişkiliydi

Araştırmacı, deneysel çalışmasının sonunda, “Konuşurken göz teması kurmak önemli bir davranıştı: IQ ile önemli ölçüde ilişkiliydi ve daha yüksek algılanan zeka puanlarına katkıda bulundu” şeklinde bir vurgu yapıyor. Başka bir deyişle, muhatabıyla göz teması kuran kişilerin IQ’sunun daha yüksek olduğu izlenimi oluşturuluyor. Ve hepsi bu kadarla da kalmıyor.

Göz teması kurma yeteneği yalnızca algılanan zekayla değil, aynı zamanda özellikle profesyonel dünyada değer verilen diğer karakter özellikleriyle de ilişkilidir. Göz teması, özgüven, kendini ifade etme, bağlılık ve açık sözlülük gibi özelliklerin bir göstergesi olarak değerlendirilir. Beyin görüntüleme çalışmaları, göz temasının beynin duygusal merkezini, yani frontal lobu harekete geçirdiğini ve bu sayede diğer kişiyle daha güçlü bir etkileşim kurulmasına ve dikkatin artmasına yardımcı olduğunu ortaya koydu. Daha ilginci ise, İsviçreli araştırmacılar, göz temasının zaman algımız üzerinde de etkili olduğunu keşfetti. Gözler buluştuğunda, insanlar bu etkileşimin süresini sistematik olarak daha kısa algılıyor.

Özellikle başlangıç seviyesindeki adaylarda, göz temasından kaçınmaya daha yatkın bir tavır gözlemleniyor. Ancak bu kaçınma, yalnızca bağlılık, ilgi ve motivasyon eksikliği olarak değil, aynı zamanda güven, şeffaflık ve liderlik eksikliği olarak da yorumlanabiliyor. Birine güvenmek ve ona sorumluluk vermek söz konusu olduğunda, göz teması gibi birçok engelleyici faktör devreye giriyor.

Source: Derleyen: Duygu Yeşilgöz


Edip Akbayram”a veda

75 yaşındaki sanatçı Edip Akbayram, çoklu organ yetmezliğinden dolayı 2 Mart ta hayata veda etti. Habertürk ten Eren Gürel in haberine göre; Edip Akbayram için saat 11 de Harbiye deki Cemal Reşit Rey Konsere Salonu nda veda töreni düzenleniyor. Edip Akbayram ın veda töreninde; eşi Ayten Akbayram, kızı Türkü Akbayram, oğlu Ozan Akbayram ve ailesinin diğer üyelerinin yanı sıra; aralarında MSG Başkanı Ferhat Göçer, MESAM Başkanı Recep Ergül, Fırat Tanış, Ahmet Selçuk İlkan, Kubat ın da aralarında olduğu meslektaşları ve hayranları yer aldı. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu da veda törenine katıldı. Ünlülerin cenazesindeki nahoş bir davranış, Edip Akbayram a düzenlenen veda töreninde de tekrarlandı. Bazı kişiler, veda törenine gelen ünlülerle özçekim yapma yarışına girdi. Edip Akbayram ın cenazesi; Teşvikiye Camii nde öğle namazından sonra kılınacak cenaze namazından sonra Karacaahmet Mezarlığı na defnedilecek. EDİP AKBAYRAM HAKKINDA 29 Aralık 1950 de Gaziantep te doğdu. Henüz dokuz aylıkken çocuk felcine yakalandı. Çocukluğunu bu hastalığın pençesinde geçiren Edip Akbayram ın müziğe tutkusu da çocukluk yıllarında başladı. Akbayram o yıllar için Haftalığımdan biriktirdiğim paralarla ünlü pop şarkıcılarının konserlerine gider, eve döndüğümde aynanın karşısında onların taklitlerini yapardım demişti. Çocukluk yıllarında bir orkestra kurdu ve amatör olarak evlerinin yakınındaki bir düğün salonunda çalıştı. Lisede kurdukları orkestrada Pir Sultan ın, Karacaoğlan ın deyişleri üzerine yaptıkları besteleri çalıp söylediler. İlk plağı Kendim Ettim Kendim Buldum u da lise yıllarında yaptı. İlk plağını çıkardığı grubun adı Siyah Örümcekler di. Plak da Siyah Örümcekler-Gaziantep Orkestrası ve Edip Akbayram ve Siyah Örümcekler başlıkları altında iki farklı baskıyla çıktı. Gaziantep ten sonra Adana ikinci adresi oldu. Adana, Akbayram ın kurduğu orkestrayla ilk kez sahneye çıktığı kenttir. Daha sonra burada Beyaz Saray adlı bir gazinoda çalışmaya başladı. 1968 de liseyi bitirip İstanbul a gitti. Liseyi bitirdiği zaman hep öğrenmeyi istediği mesleğin, doktorluğun eğitimini almak için üniversite sınavlarına girdi ve diş hekimliğini kazandı. Fakat müzik ağır bastı ve bu meslekten vazgeçerek kendini müziğe verdi. İstanbul a geldikten sonra 1971 de Altın Mikrofon Yarışması na katıldı. Âşık Veysel in bir şiirinden esinlenerek gerçekleştirdiği ilk bestesi olan Kükredi Çimenler ile birinci oldu. 1974 te Dostlar Orkestrası nı kurdu ve Anadolu pop müziğinin önde gelen isimlerinden biri oldu. Daha sonra Kara Kuzu , Deniz Üstü Köpürür ve Garip adlı 45 liklerle ödüller aldı ve ünü yurt çapında duyulan bir sanatçı oldu. Aldırma Gönül ve Eşkiya Dünyaya Hükümdar Olmaz adlı parçalarıyla satış rekorları kıran ve Altın Plak kazanan sanatçının çeşitli kuruluşlar tarafından verilen 250 kadar ödülü vardır. 1981 – 1988 arasında bestelerinin TRT de çalınması yasaklandı. Ama 90 ların ortasından itibaren, özellikle Türküler Yanmaz albümüyle yeni bir çıkış yaptı. Bu albümde Can Yücel in, Oktay Rifat ın, Ahmed Arif in, Vedat Türkali nin yapıtlarından bestelediği şarkılar vardı. KALICI BİR ŞEYLER YAPMAK İSTİYORDUM Edip Akbayram başlangıçtan itibaren ne yapmak istediğini şöyle açıklıyordu: Kalıcı bir şeyler yapmak istiyordum. Fikret Kızılok ve Cem Karaca nın Anadolu ezgilerini pop çizgisinde söylemelerini örnek olarak aldım. Renk ve çizgide tamamen bir Edip Akbayram olarak geliştirdim. Toplumcu müzik yapmak istedim. Müziğimde geniş halk kitlelerinin yaşamı, sorunları olmalıydı. Ancak sivri, ucuz kahramanlıklardan da uzak durmaya çalıştım. İnançlarımdan, düşüncelerimden, politikamdan taviz vermeden, müzik tekniğinden yararlanarak, sorunlu, yoksul, geniş halk kitlelerine ulaşmak, daha çağdaş bir şeyler yapmak istiyordum 1979 yılında Ayten Hanım ile evlenen sanatçının, bu evliliğinden Türkü ve Ozan adlarında bir kızı ve bir oğlu vardır. ALBÜMLERİ Mayıs (2012)Söyleyemediklerim (2008)Dün ve Bugün 3 (2005)Dün ve Bugün 2 (2004)33 üncü (2002)Selam Olsun (2001)İlk Günkü Gibi (1999)Dün ve Bugün (1998)Yıllar (1997)Güzel Günler Göreceğiz (1996)Türküler Yanmaz (1994)Bir Şarkın Olsun Dudaklarında (1993)Unutamadıklarım (1992)Hava Nasıl Oralarda? (1991)Senden Haber Yok (1991)Şahdamar (1990)Özgürlük (1988)Yeni Gelen Güne Türkü (1986)Dostlar 1985 (1985)Dostlar 1984 (1984)Nice Yıllara Gülüm (1982)Nedir Ne Değildir? (1977)Edip Akbayram (1974) 45 LİKLERİ Kendim Ettim Kendim Buldum – Çiçeklerin Dili (Siyah Örümcekler) (1970)Kükredi Çimenler – Boşu Boşuna (1972)Anam Ağlar Başucumda Oturur – Sev Beni BeniDeniz Üstü Köpürür – Dumanli Dumanli Oy Bizim Eller (1973)Değmen benim Gamlı Yaslı Gönlüme – Yakar İnceden İncedenİnce İnce Bir Kar Yağar – Dağlar Dağladı Beni (1974)Garip – Kaşların KarasınaKolum Nerden Aldın Sen Bu Zinciri – Gam Üstüne Gam Yapılır (1975)Mehmet Emmi – Affetmem Seni (1976)Zalim Zalim – Kahpe FelekAldırma Gönül – Sen Açtın Yarayı (1977)Analara Kıymayın Efendiler – Adiloş Bebe (1978)Eşkiya Dünyaya Hükümdar Olmaz – Gidenlerin Türküsü (1979)Bugün Bizde Bayram Var – Bu Yıl Benim Yeşil Bağım Kurudu (1981)Edip Akbayram 1971 yılında Barış Manço nun Moğollar la doldurduğu İşte Hendek İşte Deve – Katip Arzuhalim plağını Nejat Taylan Orkestrası ile kaydetti. SON RÖPORTAJINI 19 ARALIK 2024 TE VERDİ Edip Akbayram, vefatından önce Antalya da verdiği son röportajında; Ben sanatçılığın üzerinde, toplumun melodik sesiyim. Sanatı toplum için yapıyor, yaşadığım toplumdaki kişilerin sorunlarını dile getiriyorum ifadelerine yer vermişti. Edip Akbayram, 19 Aralık ta Antalya da belgesel film yönetmeni Serkan Koç a verdiği röportajda hayatının dönüm noktalarını ve anılarını anlatırken; “Ben sıradan bir insan gibi yaşıyorum. Ben sanatçılığın üzerinde, toplumun melodik sesiyim. Sanatı toplum için yapıyor, yaşadığım toplumdaki kişilerin sorunlarını dile getiriyorum. Dünyanın en iyi şarkıcısı olun. Bir odanın içerisinde şarkı söylediğinizde bu bir yere gitmiyorsa buna sanat diyemezsiniz. Sanat paylaşmaktır, doğruluktur, güzelliktir, umuttur. Ben yıllardır bunu yapmaya çalışıyorum demişti. Bütün şarkılarında ezilen insanların yanında olduğunu, şarkılarını onlara söylediğini aktaran Edip Akbayram; Emek en yüce değerdir. Emekçi eli öpülesi insandır. Sanatçı günlük hayattan beslenen insandır. Bazen bir sevgiyi paylaşır, öfkeyi dile getirir, bir nefreti şarkılarınızla anlatırsınız. Yaşadığımız toplumla yaşıyoruz. Yıllardır yaşadığım toplumda okuduğum şarkılarla işçilerin, emeklilerin, üniversite öğrencilerinin, atanamayan öğretmenlerin sesi olmaya gayret ettim. Etmeye devam edeceğim diye konuştu. Geçen yıl 8 ülkede konser verdiğini kaydeden Edip Akbayram; Gittiğim kentlerde izlediğim panoramada dünyanın kirlendiğini gördüm. Bu kirlilikten benim güzel ülkem de nasibini alıyor. Biz öyle bir toplumduk ki düşene elimizi uzatıp kaldırırdık. Şimdi düşene tekme vuran bir toplum haline geldik. Bu sadece kendi ülkem için değil, dünyada gelişen o kirlenmenin bir örneğidir dedi. İnsanın ruhsal durumu için doğanın önemli olduğunu kaydeden Edip Akbayram; Paris’teki bir otelin camından bakınca gri, puslu bir hava. Metronun önündeki insanların yüzlerinde bezginlik gibi görüntüler görüyorum. Londra’da aynı hava. Londra’da daha güneşli hava görmedim. Belçika öyle, Hollanda öyle. En sonunda Ülkemin güneşine kurban olurum dedim. O duygular bana bunu söyletti. Cennet gibi bir ülkede yaşıyoruz ama bu ülkeye ihanet ediyoruz diye konuşmuştu. (DHA) Fotoğraflar: Depophotos, AA, DHA, İHA

Source: Habertürk