Özgür Özel’in samimi gözyaşları
Her ölüm dayanılmaz bir acıdır. Şayet o ölüm, kalp krizi, trafik kazası, elektrik çarpması, cinayet veya intiharla gelmiş ise insan nefes alamaz hale gelir. İster cemaat yurdunda intihar eden Enes Kaya gibi tertemiz bir genç, ister siyasi kariyerinin ve ömrünün baharında acımasızca öldürülen Sinan Ateş gibi bir isim, ister sahnede kalp krizi geçirerek ölen Volkan Konak gibi bir sanatçı, ister trafik kazasında kaybettiğimiz bir sevdiğimiz olsun… En yakınlarımız, bizi bir anda çaresizlik içinde bırakıp “giderler” … GÜZEL BİR İNSANIN ACI KAYBI Yurtdışında seyahatte olmanın kötü tarafı, ülkede yaşananları anbean takip edememek oluyor. Manisa Belediye Başkanı Ferdi Zeyrek ’in elim bir kaza sonucunda ağırlaşan durumunu tabii ki duymuştum. Pazar günü CHP Grup Başkanvekil i Ali Mahir Başarır telefonda durumun vahametini bana bildirmişti; insan her zaman umutlarını canlı tutuyor ama bir yere kadar… Genç ve iyi “en iyi” insanların erken kaybı, maalesef bu dünyanın acımasız bir kuralı. Bu gerçeklerle yaşamak da geride kalanlar için çok ama çok zor. Ferdi Zeyrek gibi pırıl pırıl bir ismi, aynen bizi acılara boğan ve İzmir’de elektrik çarpması sonucu kaybettiğimiz iki vatandaşımız gibi en beklenmedik anda toprağa vermek yalnız Manisalıları ve CHP örgütünü değil, bütün Türkiye’yi yasa boğdu. Bu kadar sevilen genç bir başkanın, çalışkan, başarılı, cesur, ödünsüz şekilde temiz ve dürüst bir insanın kaybı milyonları etkiledi. Önce eşim Sibel söyledi bana Özgür Özel’in cenazedeki gözyaşlarını… “Özgür Özel canı kadar sevdiği, kardeşi gibi beraber büyüdüğü can dostundan ayrılırken hüngür hüngür ağladı. Bir politikacının alıştığımız sessiz dirençli halleriyle değil, geçirdiği büyük travmanın acısını saklamayan saf ve içi parçalanmış bir çocuk gibi veda etti ona… Bugün Özgür Özel’in bu samimi ve acı dolu vedasını milyonlar büyük bir duygusallıkla izledi.” Sonra da ben gördüm… Etkilenmemek mümkün müydü? Sonra, gün içinde sevdiğim bir arkadaşımdan telefon geldi. Eşimin düşüncelerinin aksine, “Lütfen Özgür Özel’e söyle, Türkiye’de liderler ağlamaz, halk bunu zaaf olarak görür” dedi. Bir takside trafik sıkışıklığındaydım. Elimden geldiği kadar bu düşünceyle neden hemfikir olmadığımı anlattım nazikçe, bence eşim haklıydı. ŞENGÜL HABLEMİTOĞLU”NUN TARİHİ SÖZLERİ Türkiye’nin değerli aydını ve tarihçisi, korkusuz araştırmacı Necip Hablemitoğlu ’nu 2002’de FETÖ hakkında eriştiği bulgular ve yayınlarının ardından, henüz 48 yaşındayken alçak bir terör saldırısına kurban verdiğimizi çok iyi biliyoruz. Hablemitoğlu’nun çok değerli eşi, aile ve yas danışmanı Prof. Dr. Şengül Hablemitoğlu , Özel’in Zeyrek’e vedası hakkında çok değerli bir yorum yaptı. “Bu fotoğrafın bir anlamı var; Ferdi Zeyrek’in cenazesinde Özgür Özel’in duruşu, Türkiye’de çok az rastladığımız bir liderlik biçimini ortaya koydu, yas liderliği. Acısını saklamayan, insanların yasına eşlik etmeyi bir zayıflık değil, bir sorumluluk olarak gören bir lider fotoğrafı. Yani insan. Bu fotoğrafta acıya, yasa mesafe koymadan, ‘güçlü görünme’ kaygısına kapılmadan, insan kalabilmeyi tercih eden bir siyasetçi var. Bu, konumlanılan yerin bulunduğu statü olmadığını, duygudaşlık üzerinden inşa edilen bir temsil biçiminin olabildiğini söylüyor bize. Kıymetli bir fotoğraf. ‘Yas liderliği’, literatürde kriz ve kayıp anlarında duygusal ortaklık kurabilen, toplumsal acıyı tanıyan ve buna yön verebilen liderleri tanımlıyor. Türkiye siyasetinde bu tür bir liderlik çoğunlukla ya bastırılır ya da popülist ajitasyonla araçsallaştırılır. Oysa Özgür Özel’in bu törendeki varlığı, duygunun samimiyetle paylaşıldığında nasıl bir toplumsal hafıza bırakacağını gösteriyor. Bu yalnızca birinin, acısına, yasa eşlik etmek değil, aynı zamanda birlikte yas tutabilme kapasitesine de bir çağrı. Ve toplumsal iyileşme, en çok ve ancak buradan başlar. Kalanlara da gidenlere de selam olsun. İyiler bedel ödemesin artık…” Ani ölümlerin en korkuncunu yaşamış olan Şengül Hablemitoğlu, Özel’in kendisine hiçbir sansür getirmeden yaşadığı ve hissettiği acıyı hem cenazenin yakınlarıyla hem Türkiye ile paylaşmasını bu şekilde ölümsüzleştiriyor. Şengül Hanım kadar derin ve değerli bir insanın bu sözlerinin üzerine yorum yapılamaz. Bu nedenle ben farklı bir dille aynı düşünceleri ifade etmek istemedim. İzninizle, kendisine teşekkürlerimle birlikte cümlelerini buraya taşıdım. ÖZEL”LE LÜTFEN UĞRAŞMAYIN! Özgür Özel siyasi tarihimizin en zor ve kritik döneminde çok büyük bir sorumluluk üstlendi. Aynen CHP genel başkanı seçileceği gün kurultayda yaptığım konuşmada çekinmeden söylediğim doğrular kadar, bu sütunda kendisine yaptığım olumlu ve övgü dolu yorumların ne kadar samimi olduğunu herkes bilir. Geçen hafta onca övgü arasında kendisine getirdiğim eleştirel yorum ve bununla bağlantılı naçizane somut öneri, çok inandığım ve gerçekten hayran olduğum genç bir liderin bazı tarihsel algı hataları yapabilmesinin önüne geçmek içindi. CHP örgütünden de önemli ve ısrarlı bir ricam var. Bu sabah yaşadığımız Gaziosmanpaşa Belediyesi’nin AKP’ye geçmesi gibi sıkıntılar önümüzdeyken lütfen haksız, zamansız ve kaynağı “özellikle” belirsiz tutulan eleştirilerle genel başkanın altını oymaya çalışanlara direnin, onlara çanak tutmayın ve olağandışı bir sorumluluk alan bu genç lidere hak ettiği şekilde destek olun… Zeyrek’in değerli ailesine, arkadaşlarına, CHP örgütüne, genel başkanımıza ve tüm Türkiye’ye baş sağlığı diliyorum.
Source: Bedri Baykam
Dünya Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Günü’nde Türkiye’de iç karartan tablo: 2 milyon çocuk işçi
Dünya Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Günü nedeniyle Cumhuriyet’e konuşan Sınıfın Görünmeyenleri, Mülteci Çocuk İşçiler kitabının yazarı Özgür Hüseyin Akış, Milli Eğitim Bakanlığı”nın (MEB) MESEM projesiyle, devletin de çocuk işçiliği teşvik ettiğini vurgulayarak; Temel neden yoksulluk. Yoksulluktan dolayı ailedeki her birey çalışmak zorunda kalıyor. Çocuk işçiliği tercih değil, bir zorunluluk” dedi. Türkiye’de çocuk işçiliğindeki artış durdurulamazken; iktidarın ekonomi ve eğitim politikaları da Bu artışı hızlandırıyor. Ekonomideki yoksullaşma ve iktidarın mesleki eğitim uygulaması çocukları örgün eğitimden uzaklaştırıyor. Bu kapsamda Türkiye; Dünya Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Günü’nü ise kötü bir karneyle tamamlıyor. 3 MİLYON ÇOCUK ÖRGÜN EĞİTİM DIŞINDA Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) en son verileri olan “2023-2024 Örgün Eğitim İstatistiklerinde bir önceki yıla göre örgün eğitimde olmayan çocuk sayısında artış yaşandı. İstatistiklere göre örgün eğitimde olmayan çocuk sayısı; ilkokul çağında 223 bin, ortaokul çağında 500 bin ve lise çağında 797 bin kayıtlı olmayanlar ile açıköğretime kayıtlı 1 milyon 75 bin ve mesleki eğitim merkezlerine (MESEM) kayıtlı 385 bin 956 öğrenciyle 2 milyon 982 bini buluyor. 71 ÇOCUK ÇALIŞIRKEN YAŞAMINI YİTİRDİ Eğitimden uzaklaşan çocuklara yönelik MEB’in istatistiklerinin yanı sıra; kamuoyunda açıkladığı verilerle tartışılan TÜİK bile Türkiye’de çocuk işçiliğinin olduğunu gizleyemiyor. TÜİK’in verilerine göre; 2024″de çalıştırılan çocuk sayısı 869 bine yükselirken İş Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisinin verilerine göre sadece 2024 yılında 71 çocuk çalıştırılırken yaşamını yitirdi. “ORTALAMA 5 İLA 10 ÇOCUK YAŞAMINI YİTİRİYOR” Türkiye çocuklara ilişkin bu kara karneyle Dünya Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Günü’nü geçirirken; bu alanda çalışmalarıyla bilinen ve Sınıfın Görünmeyenleri, Mülteci Çocuk İşçiler kitabının yazarı Özgür Hüseyin Akış çocuk işçiliğini Cumhuriyet”e değerlendirdi. Akış TÜİK”in verilerinde Türkiye”deki sığınmacı, sokakta çalışan çocukların ve tarımda çalışan çocukların olmadığını belirterek; Bu manada TÜİK”in açıkladığı rakam doğru değil. DİSK 2 milyona yakın çocuk işçinin olduğunu belirtmişti. Bu konuda gerçek verilerin açıklanmamasının nedeni; gerçek bir mücadele politikasının olmadığının göstergesi. Politika olmayınca mücadele de olmuyor. Aylık ortalama 5 ila 10 arası çocuk iş kazasıyla yaşamını yitiriyor. Bu İSİG meclisinin verisi, daha fazla olduğu kesin dedi. ‘MÜLTECİ ÇOCUK İŞÇİLİĞİ EN ALT SÖMÜRÜ BİÇİMİ’ Sığınmacı çocuklara ilişkin Akış; Özellikle mülteci çocuklar tekstil sektöründe yoğunluklu olarak çalışmaya başladı. Gaziantep bölgesi bunun en belirgin yeri. Çalışmadaki artış iş cinayetlerine de yansıyor. Mülteci çocuk işçiliği en alt sömürü biçimi gelmiş durumda. Sermaye sınıfı mülteci çocuk işçiliğini en ağır şekilde kullanıyor. Mülteci çocuklar asgari ücretin altına çalıştırılıyor. Bu çocukları yabancı düşmanlığı ile değerlendirmemek gerekiyor. Mülteci çocuk işçiliği aynı zamanda çocuk istismarı sayılır. AKP’nin yanlış dış politikasını eleştirmeden mülteci sorununa bakıyoruz. Mültecilik sonuç, savaş sebeptir. AKP yayılımcı politikalarla cihatçı grupları desteklemeseydi savaş çıkmazdı” ifadelerini kullandı. “TEMEL SORUN YOKSULLUK’ MESEM”ler üzerinden süren çocuk işçiliğine de değinen Akış; 2018-2023 arasını çocukla mücadele yılı ilan edildi ama bu süre zarfında MESEM”leri kurdular. Burada devlet, “Ben çocuk işçiliği ile mücadele ederken, çocuk işçiliğini de teşvik ederim” dedi. Çocuklar çalışırken hem zihinsel hem fiziksel kontrol sağlayamadıkları için iş cinayetleri yaşanıyor. Bu çocuklar uzun süre çalıştırılıyor. Çocuklar erken yaşta yetişkin gibi davranıyorlar. Çocuklar aslında gelecek kaygısıyla MESEM”lere gidiyor. Temel neden yoksulluk. Yoksulluktan dolayı ailedeki her birey çalışmak zorunda kalıyor. Çocuk işçiliği tercih değil, bir zorunluluk” diye konuştu. “İTİRAZ ETMEYEN BİR İŞÇİLER MODELİ YARATMAYA ÇALIŞILIYOR” Mevsimlik tarım işçiliğindeki çocuklara değinin Akış; “Artık mevsimlik tarım işçiliği kalmadı. Dört mevsim çalışıyorlar. Kalabalık ailelerin çocukları tarlada çalıştıkları gibi, kardeşlerine bakıyorlar, çadır temizliyorlar, yemek yapıyorlar, hasta bakıyorlar. Yani ev işçisi olarak çalışıyorlar” ifadelerini kullandı. Eğitimdeki gerici uygulamalarla gündeme gelen ÇEDES projesinin de çocuk işçiliğe neden olduğunu belirten Akış; “ÇEDES projesiyle birlikte kaderci, şükürcü bir kuşak yaratmaya çalışılıyor. İtaatkar, itiraz etmeyen bir işçiler modeli yaratmaya çalışılıyor.” dedi. BARO MÜCADELE İÇİN KİTAPÇIK YAYIMLADI İstanbul Barosu Çocuk Hakları Merkezi ise MESEM’lerdeki çocuklara yönelik hak gasplarına karşı “Aileler ve uygulayıcılar için MESEM öğrencilerinin hak arama rehberi” ve “MESEM öğrencileri hak arama rehberi” kitapçıkları hazırladı.
Source: Aytunç Ürkmez
İşte ninninin mucizevi etkileri!
Sakin bir melodi, sevgi dolu birkaç söz… Hepsi bir ninnide buluşuyor. Ninniyle büyüyen çocukların hem duygusal hem de sosyal becerileri çok daha güçlü gelişiyor. Ninni, sözlü halk edebiyatının sevgi dolu ürünlerinden biridir. Genellikle bir ezgi eşliğinde söylenen, bebekleri sakinleştirmek, avutmak ve uyutmak amacıyla kullanılan anonim halk şiirleridir. Farklı kültürlerde farklı biçimlerde karşımıza çıksa da, tüm dünyada ortak bir sevgi dili olarak kabul edilir. Ninniler, söylendikleri dönemin kültürel izlerini taşır ve bebeklerle ilk duygusal bağların kurulmasında önemli bir rol oynar. ANNE VE BEBEK İLİŞKİSİNDE NİNNİNİN ROLÜ Anne, daha bebeği doğmadan onunla iletişime geçmek ister. Bu iletişim çoğu zaman ninnilerle başlar. Araştırmalar, anne karnındaki bebeğin dış sesleri duyabildiğini ve sık duyduğu seslere alışabildiğini göstermiştir. Bu da annenin sesiyle bebeği arasında doğumdan önce başlayan bir bağın oluşmasına zemin hazırlar. Anne sesi, bebek için güvenin ve huzurun kaynağıdır. Ninniler sayesinde bu bağ daha da güçlenir. Aynı zamanda lohusalık döneminde olan anneler, içlerinden gelen duyguları ninniler yoluyla dışa vurarak rahatlarlar. Annenin söylediği ninniler; sevgi, umut ve güven gibi güçlü mesajlar taşır ve çocuğun zihninde kalıcı izler bırakır. ÖZ BAKIM BECERİLERİNİN GELİŞİMİNDE NİNNİNİN ÖNEMİ Ninniler sadece uykuya dalmaya yardım etmekle kalmaz, aynı zamanda çocuğun gelişiminde de rol oynar. Öz bakım becerilerinin gelişmesi gereken dönemlerde, ninniler destekleyici bir araç olabilir. Diş fırçalama, tuvalet eğitimi, el yıkama gibi becerilerin kazandırılması sürecinde, uygun sözlere sahip ninniler kullanmak bu süreci yumuşatır ve çocuğun kendini güvende hissetmesini sağlar. Böylece çocuk, eğitim sürecini oyun gibi görerek daha rahat öğrenir. ZİHİNSEL VE DİL GELİŞİMİNDE NİNNİLERİN ETKİSİ Bebekler, anne karnında yaklaşık 5. aydan itibaren sesleri duymaya başlar. Ebeveynlerin söylediği ninniler, zihinsel gelişimin ilk adımlarını oluşturur. Dil gelişimi açısından da ninniler büyük katkı sağlar. Uyuma uygun ölçü ve uyaklarla oluşturulmuş ninniler, çocuğun hece ve sesleri tanımasını kolaylaştırır. Aynı zamanda kelime dağarcığının zenginleşmesini, dinleme ve anlama yetilerinin gelişmesini destekler. MATEMATİK VE ZAMAN KAVRAMLARININ ÖĞRETİMİ Bazı ninniler içerdiği kavramlarla çocuğun temel matematiksel düşünme becerilerini destekler. Örneğin, uzun-kısa, ağır-hafif, kalın-ince gibi zıtlıklar, çocuğun ölçme becerilerini geliştirir. Gece-gündüz, dün-bugün-yarın, saat-gün-ay gibi zaman kavramları ise zaman algısının oluşmasına yardımcı olur. Düz-eğri, kenar-köşe gibi ifadeler de erken dönemde geometrik düşünmenin temelini atar. NİNNİLER BEYİN GELİŞİMİNİ DESTEKLER Doğumdan itibaren ninni dinleyen çocukların beyin gelişimlerinde olumlu etkiler gözlemlenmektedir. Ninniler, beyinde dil, hafıza ve duygusal merkezlerin aktifleşmesini sağlar. Bu da bebeklerin dünyaya daha kolay uyum sağlamasına yardımcı olur. KELİME DAĞARCIĞINI GENİŞLETİR Ezgili sözler sayesinde kelimeler daha kolay öğrenilir ve akılda kalır. Bu durum çocuğun konuşma becerilerini hızla geliştirmesini sağlar. Kelimeler ritimle birleşince hem öğrenmesi hem de hatırlaması kolaylaşır. GÜVENLİ BAĞLANMAYI GÜÇLENDİRİR Ninniler, bebek ve ebeveyn arasında güvenli bir bağ oluşmasına katkıda bulunur. Ninni dinlerken salgılanan oksitosin hormonu, hem anne hem de bebek için bağ kurmayı kolaylaştırır. Bu bağ, çocuğun psikolojik sağlamlığı için hayati önem taşır. DUYGULARI YÖNETMEYİ KOLAYLAŞTIRIR Ninniler, bebeğe çeşitli duyguları tanıtır ve onu rahatlatır. Bebek, bu ezgiler sayesinde sakinleşir, huzur bulur ve duygusal olarak daha dengeli bir yapı geliştirir. GÜÇLÜ KİŞİLİK GELİŞİMİNE DESTEK OLUR Bebeklikten itibaren ninni dinleyen çocukların duygusal olarak daha tatmin oldukları gözlemlenmiştir. Bu da onların ileri yaşlarda daha güçlü, sosyal ve özgüvenli bireyler olmalarına katkı sağlar. SEVGİ VE HOŞGÖRÜYÜ ARTIRIR Ninniler, ebeveynin sevgisini ve şefkatini yansıtan bir araçtır. Bu duygular, çocukta da karşılık bulur. Ninniyle büyüyen çocuklar, daha hoşgörülü, sevgi dolu bireyler olarak gelişme eğilimindedirler. Ninniler, yalnızca birer melodi ya da uyku aracı değildir. Bebeklerin bilişsel, duygusal, dilsel ve sosyal gelişimlerinde güçlü bir rol oynarlar. Her bir ninni, çocuğun karakterine, düşünce dünyasına ve yaşam becerilerine katkı sağlayan değerli bir yapı taşıdır. Görsel Kaynak: istockphoto/shutterstock
Source: Habertürk