Türkan Şoray: Aldatıldım, erkeklere güvenim kalmadı
TÜRK sinemasının efsanevi ismi Türkan Şoray’ın hayatına dair tüm bilinmeyenler “Türkan ve Hayat” adlı kitapla gün yüzüne çıktı. Gazeteci-yazar Bircan Usallı Silan tarafından kaleme alınan kitabın tanıtımı önceki gün Hilton İstanbul Bomonti’de düzenlenen bir etkinlikle yapıldı. Basın toplantısında “Hiç aldatıldınız mı?” sorusuna “Evet” yanıtını veren Türkan Şoray, kitabında ise bu durumu şu sözlerle anlattı:“Elbette aldatıldım. Kadınlar daha bağlı ve aşkında istikrarlı oluyor. Erkek içgüdüsel olarak kendini frenlemiyor herhalde. Güzel bir kadının her erkeği cezbedebileceğine inanırım. Genelleme yapmayayım, istisnalar var. Mesela, ‘15 senelik evlilikler nasıl oluyor? Hangi burçtalar acaba bunlar’ diye merak ederim. Mesela yengeç burcu erkeğine ‘çok sadık’ derler. Çünkü kadını da öyle. Bazı erkekler var ki mesela çapkınlık yapması imkansız ama fırsatını bulduğunda yapar. Gerçek şu ki benim erkeklere hiç güvenim yok.”Sanatçı, meselenin güzellikle de alakalı olmadığını belirtti:“Deniz manzaralı bir eve taşınıyorsun. Bir süre sonra ise o denizi görmemeye başlıyorsun. Erkek de bir süre sonra evdeki o güzel kadını görmemeye başlıyor. Başka cazip bir manzara dikkatini çekebiliyor. Kadın kafaya koyarsa elde edemeyeceği erkek yok. İşte bu yüzden diyorum ki bazen erkeklerin suçu yok.” Türkan Şoray ilişkilerde net olduğunu ekledi: “Aldatıldığımı anladığım anda ilişkiyi bitiririm, gözümü bile kırpmam.” GÜZEL KADIN OLMAK YÜKTürkan Şoray, Yeşilçam’da kendisine yakıştırılan “güzel kadın” imajından rahatsız olduğunu açıkladı:“Bazı filmlerde senaryo gereği ‘Dünyanın en güzel kadını’, ‘Tapılacak kadın’, gibi isimler koydular. Şimdiki aklım olsa o isimleri katiyen o filme koydurtmam ama ticari baktıkları için yaptılar. Bir güzel kadın imajı oluşturuldu. Bu beni giderek çok rahatsız etmeye başladı. Yani güzel kadın denmesi. Bu insanın üzerine bir yük. Güzel kadınsanız her zaman güzel kadın olmanız lazım. Saçımı toplayıp ayağıma bir şey giyip sokağa fırlamak da isterim. Belli bir güzelliğim var ama filmlerdeki o abartı imaj yerleşmiş.”KEŞKE FİLMLERİMLE TANINSAYDIMTürkan Şoray, son dönemde sosyal medyada moda olan ‘’Turkish Delight’’ makyaj akımı hakkında şunları söyledi:“İsterdim ki makyajla değil de yıllar önce yaptığımız filmlerle Türk sinemasını tanıtıyor olsaydık. Çünkü Yeşilçam döneminde Filiz Akın, Hülya Koçyiğit, Fatma Girik ve bizler çok güzel filmler yaptık. O yıllarda bu imkanlar yoktu. Dışarıda pazarlama yoktu. Bizim şanssızlığımız o oldu.” Kadir’le birbirimizden elbette etkilendik Türkan Şoray, kitapta birçok filmde başrolü paylaştığı Kadir İnanır’la aralarındaki duygusal bağı anlattı:“Kadir’le en büyük aşkları kamera önünde yaşadık, bu doğru. Birbirimizden elbette etkilendik. Ama özel hayatımızda da arkadaşlığımız devam etti. Birlikte yemeklere giderdik baş başa. Bebek Bar’a gidiyorduk, dertleşiyorduk. Onun mutluluğu ile mutlu oldum. O da benim mutluluğumla elbette. Onun hayatında kıymetli bir yol arkadaşının olması çok önemli benim için.”Hayal kırıklığına uğratmak istememTürkan Şoray, dizilerde yer almamasını ise şöyle açıkladı: “Dizilerde de hep çok genç ve, güzel kadınlar oynatılıyor. Belli bir yaştan sonra daha ikinci, üçüncü, dördüncü planda roller oluyor. Ben de bunları oynamak istemiyorum. Benim filmlerin genç yaşta oynadıklarım. İster istemez yaş aldıkça yüz hatlarınız değişiyor, gençlik güzelliği kalmıyor. ‘Beni o halimle seven seyircimi de hayal kırıklığına uğratır mıyım’ diye düşünüyorum. O yüzden de dizilerde oynamıyorum.”
Source: Behlül Aydin
‘Aşk hem zoruna hem de hoşuna gider’
Bu onunla ilk röportajımız. Emir Can çok güler yüzlü. Bir hayli uzun boylu ve fit. Sol kolunda ve sol göğsünde hepsinin birer anlamı olan dövmeleri var. Şarkı sözlerindeki gibi arada melankolik, arada eğlenceli… Başlıyoruz sohbete…◊ Yeni şarkın ‘Ruj’un geri vokalinde Gülşen var. Yollarınız nasıl kesişti?Şarkıyı Gülşen’le paylaştım, “Böyle bir şarkı yaptım. İstersen sen tamamla, istersen bu haline bir bakalım, söylemek istersen düet yapalım” dedim. Gülşen de “Ama olay bu” diye cevap yazdı. Sonra “Ben stüdyoya gireceğim, ton bakacağım, seslerimiz uyuşursa yapalım” dedi. Şarkı ona çok yakıştı. Ben aslında onunla söylemek isterdim. Uzun süre üzerinde çalıştık ama düet için aynı tonda buluşmakta zorlandık. Gülşen benim söylememin daha doğru olacağını, şarkının ona attığım demo halini bozmamamız gerektiğini söyledi ve back vokal yapmayı kabul etti, çok mutlu oldum.◊ Bir kadında ruj sever misin?Severim. O hazırlanmanın, özenin bir göstergesidir. Konserime de sevenlerim, dinleyenlerim süslenip gelirler. O özel bir gündür ya, çok hoşuma gider.◊ Şarkıdaki gibi hem zoruna hem hoşuna giden ilişkiler yaşadın mı?Yaşadım, evet. Aşk biraz öyle bir şey sanırım, hem zoruna hem de hoşuna gider. O çelişki aşkın ve hayatın içinde.◊ Zoruna giden ilişkiyi sever misin?Zorlanırım ama sanırım seviyorum. Çünkü bana ters gelen, bazı hoşuma gitmeyen şeylerin olduğu ilişkiler yaşadım. Şimdi bakınca diyorum ki, herhalde bunu seviyormuşum. ‘ONURSUZ OLMADIKÇA YASAK ÇEKER’◊ Nedir o hoşuna gitmeyen şeyler?Sahneme, işime, müziğime karışılması… Bir eleştiri üzerinden bana yön verilmeye çalışılması pek hoşuma gitmez. O da zoruma gider.◊ Şarkındaki gibi yasak olan seni daha mı çok çeker?Her zaman değil tabii ama bir yasak çekiciliği vardır. Beni de çok onursuz bir durum olmadıkça yasak çeker.◊ Peki, hiç tuzak olan birine düştün mü?Düştüğüm kişiyi tuzak olarak tanımladım. Şöyle anlatabilirim, aslında başından bellidir ya bazı şeyler… Ama o kişiye de çok çekilirsin, kaçacak yer yoktur. Kaçsan da aklın ondadır.◊ Toksik ilişkileri seviyor musun?Toksik bir karakter olduğumu düşünmüyorum. Bende bağırış çağırış yoktur, sevmem. Hep “Sakin ol, otur, çözeriz, konuşuruz” derim.◊ Şarkılarında aşkın birçok farklı tonunu anlatıyorsun. Bir aşk tanımın var mı?Yıllar önce “Aşk insanın deliliğe en çok yaklaştığı haldir” demiştim.◊ Neden deliliğe en yakın hal?Çünkü konforunu, geleceğini, kendini çok fazla düşünmediğin bir hal.◊ Şu an o hallerin içinde misin?Şu an o hallerin içinde değilim. Yalnızım. ‘İLK LİNCİM OLDU’ ◊ ‘Harbiye Açıkhava’da verdiğin konserde göğüs dekoltesi olan bir kostüm giydin. Bu kadar çok konuşulacağını tahmin ediyor muydun?Tahmin etmedim. Normalde gömlek giyiyorum, gömleği göğsüme kadar açıyorum, onlardan birkaç santim daha açıktı. Kıyafet bana çok risksiz gelmişti. Bu kadar konuşulacak diye düşünmemiştim. Galiba magazin kitlesindeki ilk lincim oldu. Ama bu linç hoşuma gitti.◊ Neden?Küfür, hakaret yok. Dalga geçme var, ben de eğlendim.◊ Kıyafetin bu kadar tartışılması sana ne düşündürüyor? Sahne bir şov alanı. İzleyiciye ışıklarla, dekoruyla bir şov hazırlıyoruz. Tabii ki normalde giyindiğimden farklı olarak özenmek istiyoruz. Bunun tartışılması saçma geliyor. İnsanların şunu anlaması lazım, o bir kostüm. Şu eleştiri çok saçma: “Bunu dışarı çıkarken giyebilir misin?” Dışarı çıkarken giyme zaten.◊ Ne kadar zamandır spor yapıyorsun?3 yıldır antrenman yapıyorum.◊ Vücudunu, fiziksel özelliklerini seviyor musun? Yüzde 70-80’lerde seviyorum. Ama bunlar “Güzel buluyorum, göstereyim” motivasyonuyla olmadı. Havuz başında klip çektik… Klipte gömleği çıkarmam gerekiyor. Formumun güzel zamanlarındayım, olur, yapabilirim diye düşündüm.◊ Sence seksi misin sevimli misin?İkisinin ortası diyelim. ‘HER GÜZELLİĞİN ZORLUĞU AYNI ÖLÇÜDE GELİYOR’◊ Müzik türünü nasıl tanımlarsın? En temel tanımım, alternatif pop. Aslında yer yer alaturka, yer yer rock tınılarının olduğu indie pop yapıyorum.◊ Ruhunun müzik türü nedir?Tam da bu aslında. Ben çok rap dinlerim ama son yıllarda asıl sevdiğim, beğendiğim bu yaptığım şeymiş, onu anladım. O yüzden yıllar içinde buna çekilmişim. Alaturka tınıları, nağmeleri, melodiyi çok seviyorum. O yüzden rap’ten aslında son yıllarda biraz uzaklaşıyorum.◊ Sen popstar mısın?Hayır. Ben söz yazarıyım. Popstar demek biraz daha proje demek. Birileri onlara şarkı getirir, onlar çok iyi dansçı ve sahne şovu insanıdır. Dünyadaki starlık tanımı da budur. Kapitalizm böyle bir şey çıkardı; starlar ve ona hayran olan kitleler. Ulaşılmaz bir markadır popstar. O insanın marka özellikleri ortaya konur. Benim müziğimde öyle değil. Bir insan olduğum da müziğimin içinde hep var zaten. Belki alternatif tarafın starı olabilirim.◊ Şöhret kulağa havalı geliyor. Perde arkasında seni zorlayan yanları oldu mu?Her güzelliğin zorluğu aynı ölçüde geliyor. Başarı, şöhret, talep artıyor ve o talebin içindeki zorluklar da artık daha sert olmaya başlıyor. Mesela son Harbiye’deki kıyafeti üç sene önce giyseydim bu kadar konuşulmayacaktı. Yıllardır röportajlarda anlattığım bazı şeyler var, aynısını şimdi anlatınca, o artık haber olabiliyor. Haberlerden sonra insanlar benimle ilgili yeniden bir kimlik tanımına girebiliyor. Medya bazen bir başlık atıyor ve birçok insan o başlık kadar beni tanımlıyor, devamını açıp okumuyor. ◊ Medya yerine sen kendini bir başlıkla tanımlasan ne derdin? Dinleyenlerim ‘romantik serseri’ derlerdi, o hoşuma gitmişti.◊ Şöhret seni özgürleştirdi mi, daha kontrollü mü yaptı?Yer yer özgürleştirdi ama kontrolcü yapan bir tarafı da oldu. Bir yerde arkadaşlarınla eğlenirken bile biri telefonla bir şey çekiyor mu diye düşünebiliyorsun. Bunun yanında ekonomi sağlıyor, daha özgür biri oluyorsun. Dinleyicine çok rahat ulaşıyorsun, birçok yerde konser yapabiliyorsun. Şarkıyı duyurmak daha kolay oluyor, bu anlamda özgürleştim. ‘ETKİYE ÇOK AÇIĞIM’◊ Şarkıların senden kişisel izler taşıyor. Kendini ve duygularını bu kadar açık etmen seni güçlendiriyor mu, yoksa tam tersi savunmasız mı bırakır?Duygularımı açık ettiğim için gol yediğim yerler oluyor. Çünkü insanlar zayıf noktalarınızı da görüyor. Ya da siz bir şey için yazıyorsunuz, insanlar başka bir yere yorumluyor. Ama insanlara bunu açmak, sizin yaşadığınız aşk acısından daha büyük bir aşk acısı yaşatmıyor bana.◊ Müzikal kimliğini yıllar içinde en çok ne etkiledi?Hayatın içindeki her şey beni etkiledi, çünkü etkiye çok açığım. Acıdan kaçmamak lazım. Acıyı da anlayıp, özümseyip onu tanımlamak tercihim. Acıdan kaçmayınca hayatı anlayabiliyorsunuz. Yoksa bir kapalı kutunun içinde yaşarsınız.◊ Şarkı sözü yazmak tamamen duyguyla mı ilgili, yoksa işin ticari yanı ve bir matematiği var mı?Ticari bir formül işin içine konuluyorsa o formüller çok işlemiyor, insanlara da çok geçmiyor. Geçiyorsa da kısa ömürlü oluyor. Ama müziğin bir matematiği vardır. Bazı duyguları bir matematikle anlatmalısınız ki insanları kalbinden vursun ya da eğlendirsin. Sözleri nereye konumlandırmak lazım, nasıl bir melodide insanların kalbine dokunabilirsin, onu iyi analiz etmeli. Aysel Gürel “Kurnaz tilkidir söz yazarı” derdi. O kurnazlığı da yaparsın. Evet, duygular çok gerçektir ama “Şunu şöyle yaparsam hem benim hem insanların kalbine dokunacak” dersin.◊ Şimdiye kadar hiç tahmin etmediğin şekilde patlayan ve seni şaşırtan şarkın hangisiydi?‘Ali Cabbar’, hiç beklemiyordum. Albüm bitmişti, son bir şarkı olarak Trakya türküsü tadında bir şey yapayım istemiştim. Kendim bir hikâye oluşturup Ali Cabbar’ın hikâyesini yazayım dedim.◊ Tamamen kurmaca mıydı?Evet. Ben zaten hiçbir zaman “Böyle biri var, yaşadı ve öldü” demedim. Bu bir roman yazarlığı gibi. Metin kurmaca ama hayatın içinden.İLK ŞARKISINI 5 YAŞINDA YAPTI◊ Hikâyen nasıl başladı? Tekirdağ, Çerkezköylüyüm. Annem ve babam ayakkabı dükkânımızda çalışıyorlardı. Bir ablam var.◊ İlk kaç yaşında şarkı yazmaya başladın?5.◊ Nasıl yani, o yaşta… O yaşta yazmak değil, uydurmak diyelim.◊ Bunun bir yetenek olduğunu kaç yaşında fark ettin?9 yaşında gitar kursuna gitmeye başladım. 10 yaşında artık akorlara bakmadan çalabiliyordum. 11 yaşında akorla bir şarkı yazdım, beste yaptım. Ama ben kendimi bildim bileli şarkı yapıyordum zaten.◊ İstanbul’a nasıl geldin? Yıldız Teknik Üniversitesi metalürji ve malzeme mühendisliğini kazandım.◊ Müziğe nasıl tam olarak yöneldin?Müzik hep hayatımdaydı. Önce “Rap yapacağım” dedim. Sonra underground Türkçe rap’çileri dinlemeye başladım. 18 yaşımda bir Cem Adrian konserinden çok etkilendim, “Buna benzer bir şeyler yapmak iyi olur” dedim. Alternatif müzik yapmaya başladım.◊ Üniversiteye ne oldu? Son 8-9 ders kala bıraktım. Ailem başta geleceği göremedikleri için biraz endişelendi. Ama kısa sürdü, sonra konserlere başladım, onlara da bir şeyleri kanıtladım, sonra aktı gitti.
Source: Hurriyet.com.tr
Dışı renkli ama içi perişan: “Dünyada çok kargaşa var… Biraz eğlenelim bari”
20″lerinde, 30″larında hatta 40″lı yaşlarında bile bunun gençliğin rüzgarıyla olduğu düşünüldü hep. Ama artık 61 yaşına gelmesine rağmen hala dünyanın en yakışıklı erkeklerinde ilk beşe giriyor Pitt.Elbette bunda kendine bakmasının yanı sıra belli ki anne ve babasından aldığı genlerin de etkisi var.Ama Pitt son dönemde en az eski karısı Angelina Jolie ile boşanmasıyla olduğu kadar başka bir nedenle de konuşuluyor. GİYİMİ KUŞAMI HERKESE DERT OLDUSon dönemde gençlik yıllarında bile olmadığı kadar renkli giyiniyor Pitt. Bol keten pantolonlar, altına renkli spor ayakkabılarla başladığı giyim konusunu aslında ilk bakışta tuhaf görünen kıyafetleriyle de sürdürüyor.Eflatun takım elbise, bol mavi kadife pantolon, belinden sallanan zincir, düğmeleri fazlaca açılmış gömlek gibi geçmiş yıllarda üzerinde görmeye alışkın olmadığımız kıyafetler giyiyor.Elbette bu durum da birçok kişi tarafından orta yaş bunalımı olarak nitelendirildi. Bazıları bu işte, yarı yaşındaki sevgilisi Ines de Ramon”un parmağı olduğunu söylese de Pitt”in neden 60″ından sonra giyimini renklendirdiği ciddi bir merak konusu. “DÜNYADA ÇOK KARMAŞA VAR… BİRAZ EĞLENELİM”İşte bu konu, ünlü yıldızın son filmi F1: The Movie”nin New York galasını takip eden bir muhabirin de ilgisini çekti.Muhabir, Pitt”e bir süredir giydiği renkli kıyafetlerin çok dikkat çektiğini söyleyerek söze girdi.Ama Brad Pitt sorunun devamını beklemeden gülümseyerek yanıt verdi: Biraz eğlenmeniz gerekiyormuş gibi geliyor bana. Yani biraz eğlenelim… Dünyada çok fazla kargaşa var. Hala yapabiliyorken biraz eğlenelim.Brad Pitt bunları söylüyor söylemesine ama yine de renkli görüntüler sergileyip eğlenmek ve eğlendirmek konusundaki sözleri çok inandırıcı bulunmadı. Gözden Kaçmasın 18 yaşında evlendi, bir yıl sonra anne oldu… Hayat yolunda hızlı büyüdü… Şimdi ona aşk dayanmıyor! Haberi görüntüle YENİ SEVGİLİSİYLE AŞK HAYATI İYİ GİDİYOR AMA KALBİNDE BÜYÜK BİR YARA VARAslında Pitt”in, iki yılı aşkın süredir birlikte olduğu sevgilisi Ines de Ramon ile ilişkisinin gayet iyi gittiği ve Angelina Jolie ile olaylı boşanmanın acısını onun omuzunda dindirdiği konuşuluyor.Zaten ilk bakışta Ines”in, Pitt”in hayatına taze bir soluk getirdiği görülüyor. Fakat diğer yandan Brad Pitt”in renkli kıyafetlerinin ardında bambaşka bir gerçek olduğu yorumu da yapılıyor.Çünkü ünlü yıldızın bir baba olarak kalbinde gerçekten çok büyük bir yarası var. O derin yarayı da sadece çocukları iyileştirebilir. Ama yakın gelecekte bunun olabileceğinin belirtisi bile yok. Gözden Kaçmasın Ünlü oyuncudan 50 yaşına bir kala itiraf geldi: Hayatımda üç kez tek gecelik aşk yaşadım… Bir tanesini hiç unutamıyorum! Haberi görüntüle BELKİ DE PERİŞAN HALİNİ RENKLİ KIYAFETLERİN ARDINA GİZLİYORArtık herkesin ezbere bildiği gibi Angelina Jolie ile boşandıktan sonra altı çocuğu Brad Pitt”e de sırtlarını döndü. Evlatlık çocuklar bir yana kendi canından, kanından biyolojik çocukları bile ne onunla görüşmek istiyor ne de soyadını taşımak…İşte bu konudaki üzüntüsünü sevgilisi Ines de Ramon bile gideremiyor Pitt”in. Yapılan yorumlara göre Brad Pitt, çocukları yüzünden düştüğü perişan hali bu renkli görüntüsüyle örtmeye çalışıyor.Yıldızın üzerindeki tek baskı bu da değil.Rol aldığı F1 adlı film, bütün iddiasına ve yapılan onca tanıtıma rağmen bir türlü beklendiği kadar seyirciyi sinema salonlarına çekemedi henüz. Bu da Pitt”in mesleği açısından gerilim yaratan bir durum. Gözden Kaçmasın Ünlü çiftin 13 yıllık evliliği bitiyor… Milyarder kocasına meydan okudu: Yemin ederim o paranın her kuruşunu alacağım! Haberi görüntüle STİL DANIŞMANINI DEĞİŞTİRDİBunun da ötesinde Pitt”in orta yaş krizine girdiğini bu yüzden de bütün gardırobunu değiştirdiğini, hatta saçlarına takıntısı olduğu için kısacık kestirdiğini ileri sürenler de var elbette.Pitt, yakın bir geçmişte Hollywood galalarına da dünyanın en önemli film festivallerine de giyimi kuşamıyla damgasını vuran Timothee Chalamet”nin stil danışmanı Taylor McNeill ile çalışıyor.Fakat McNeill”ın bu renkli giyim taktiği 29 yaşındaki Chalamet söz konusu olduğunda işe yarıyor ve biraz fazladan ilgi çekmek dışında başka bir yankı yaratmıyor.Ama Chalamet”nin babası yaşındaki Brad Pitt onun kadar renkli giyinince de hemen orta yaş krizi söylentilerine yol açtı.Daha Hollywood”a adımını attığı ilk andan itibaren farklı farklı nedenlerle konuşulan ve ilgi çeken Brad Pitt, görünüşe göre sadece yaptığı filmler ve özel hayatıyla değil artık giyim kuşamıyla da konuşulacak. Gözden Kaçmasın İşkence gibi bir mücadele veriyorlar… 11 yaşındaki bir çocuk bu korkunç gerçeği nasıl kabullenecek! Haberi görüntüle Timothee Chalamet, Hollywood”un kırmızı halıda en renkli ve cesur giyinen yıldızlarından biri. Brad Pitt de bir süredir onun stil danışmanıyla çalışıyor. Ama birçok kişiye göre daha 30 yaşına bile gelmemiş Chalamet”ye yakışan tarz, kimi zaman Brad Pitt”in üzerinde ilginç durabiliyor. Pitt”in yakın çevresine göre yıldız, Ines de Ramon ile ilişkisinden son derece memnun. Özellikle de Angelina Jolie ile yaşadığı olaylı boşanmanın bıraktığı ağır etkiyi onun sevgisiyle atlatmaya çalışıyor. Ama diğer yandan kalbinde derin bir acı var. Çünkü üçü biyolojik, üçü evlatlık altı çocuğu da ayrılığın ardından anneleri Jolie”nin yanında yer aldı. Onunla görüşmek bile istemiyorlar.
Source: Hurriyet.com.tr
Trafik kazası hafızasından 12 yılı sildi: Eşiyle yeniden tanıştı
Doktor Pierdante Piccioni”nin 2013 yılında geçirdiği ciddi bir trafik kazası sonrasında beyninde oluşan hasar, hayatının 12 yılını sildi. Uyandığında ise onun için takvimler 2001″i gösterirken, dünya ise çoktan 2013 yılına ilerlemişti. Pier, o günler için, “Uzun süre yaşama nedenim olmadığını düşündüm” dedi.
Kaza sonrasında eşi ve çocuklarını tanımayan Piccioni, teknolojik aletlerle şaşkınlıkla baktı ve artık hayatının bambaşka bir yöne gittiğini anlamıştı.
12 YIL ÖNCESİNE DÖNDÜ
Pierdante Piccioni, kazadan sonra bilinci yerine geldiğinde ilk gördüğü şey, hastane tavanındaki yoğun beyaz ışıktı. Altı saatlik bir komanın ardından, meslektaşlarının gözleriyle karşılaştı. Doktorlar ise uyandığında o günün tarihi sordu. Piccioni ise “25 Ekim 2001” dedi.
MESLEKTAŞI FARK ETTİ
Elinde iPad”le duran bir meslektaşı ise bu yanılgıyı ilk fark ettiren detay oldu. Çünkü o yıllarda iPad henüz icat edilmemişti. Daha büyük bir şok ise eşini gördüğünde yaşandı. 12 yıl öncesinden hatırladığı genç kadının yerinde yaş almış, kırışıklıkları belirginleşmiş biri vardı. Ardından karşısına yetişkin oğulları çıktı, ama onları tanımadı. “Siz kimsiniz? Benim çocuklarım nerede?” diye sordu.
NE ANNESİ NE AİLESİ VARDI
Kendini hala 53 yaşında sanan Piccioni, aslında 65 yaşına gelmişti. Annesi artık hayatta değildi. Bir yandan bedeninin yaşını, diğer yandan zamanın ona acımasızca neler kaybettirdiğini fark etmeye çalıştı.
HAYATINA SON VERMEYİ DÜŞÜNDÜ
Ama belki de en zorlu yüzleşme, başkalarının onun geçmişteki karakterine dair anlattıklarıydı. Yeni gerçekliğiyle baş başa kalan Pier, kendini geçmişe ait ama bugüne yabancı biri gibi hissetti. Annesi ölmüştü, çocuklarını tanımıyordu, eşiyle bağı kopmuştu.
“Uzun süre yaşama nedenim olmadığını düşündüm. Kendimi çok yalnız hissettim. İntihar aklımdan geçti. Bu benim dünyam değildi” diyor o döneme dair.
DUYGULARINI GÜNLÜĞÜNE DÖKTÜ
Duygularını, korkularını, karanlık düşüncelerini günlüğüne döktü. Ve yavaş yavaş yeni hayatına alıştığını söyleyen Pier, eşiyle yeniden tanıştı. Bu tanışma içinse şunları söyledi:
“Odadan çıkarken ona yeniden aşık olduğumu fark ettim. Evet, bu başka bir versiyondu ama yine de eşimdi.”
Geçmişin gölgelerinden sıyrılan Pier artık farklı biri. olduğunu söyledi. Pier, “Bu dönem benim için ikinci bir doğuş. Karanlıktan çıktım. Şimdi yeni hatıralar biriktiriyorum. Bununla gurur duyuyorum” dedi.
Source: Haber Merkezi
Burhan Akdağ'dan bomba iddia: "Fikret Orman'ın boşanmalarda payı var"
Magazin Bahane programında Burhan Akdağ”ın gündeme taşıdığı iddialar dikkat çekti. Fikret Orman”ın özel hayatı, Güzide Duran”ın evlilik durumu ve Ece Erken – Sinan Akçıl ilişkisiyle ilgili sözleri programın öne çıkan başlıkları oldu. Akdağ, magazin kulislerinde konuşulanları açık yüreklilikle paylaştı. “FİKRET ORMAN”IN BOŞANMALARDA PAYI VAR” Burhan Akdağ, Beşiktaş”ın eski başkanı Fikret Orman hakkında bomba bir iddia ortaya attı: “Fikret Orman ile ilgili öyle şeyler duydum ki bunlar ortaya çıksa skandal olur. Fikret Orman”ın boşanmalara neden olduğu insanlar var.” Akdağ, Orman”ın ilişkilerde yarattığı iddia edilen etkilerin büyük yankı uyandıracağını savundu. “GÜZİDE DURAN HALA RESMİ OLARAK EVLİ” Ünlü model Güzide Duran”ın evlilik durumu hakkında konuşan Akdağ, “Kanunlara göre Güzide Duran hâlâ evli sayılıyor. Bu süreçte yaptığı her şey mahkemede aleyhine delil olarak kullanılabilir.” dedi. Bu açıklama Duran”ın özel hayatına dair yeni tartışmaların fitilini ateşledi. “ECE ERKEN, SİNAN AKÇIL”DAN DAHA DELİKANLI” Ece Erken ve Sinan Akçıl”ın ilişkisini de değerlendiren Akdağ, “Bu aşkta Ece Erken, Sinan Akçıl”dan daha delikanlı. Sinan Akçıl bilinen bütün aşklarında her zaman kaçtı.” ifadeleriyle Erken”i övdü, Akçıl”ı ise eleştirdi.
Source: Haberler
Neden sessiz sedasız terk ediliriz? Klinik Psikolog Esra Ezmeci anlattı: “Sebebi gerçekten siz misiniz?”
Bazen bir insanın bir anda hayatımızdan silinmesi, sanki hiç tanışmamışız gibi davranması, bizi öyle bir boşluğa düşürür ki, anlatmakla bitmez. Hani eskiden telefonda uzun uzun konuştuğumuz, akşamları iyi geceler mesajları attığımız, sabah “Günaydın”ını eksik etmeyen o adam bir sabah kalkar ve sanki bir düğmeye basılmış gibi yok olur. Ne mesaj gelir, ne telefon çalar. Sanki o samimiyet, o paylaşılan anılar hiç yaşanmamış gibi. Ve biz kalırız ortada, anlam vermeye çalışırız. Ne oldu? Neyi yanlış yaptım? Bende bir eksiklik mi vardı? SESSİZLİĞİN EN GÜRÜLTÜLÜ HALİ Bir insanın göz göre göre, hiçbir açıklama yapmadan sırtını dönüp gitmesi, aslında büyük bir duygusal yük bırakır. Çünkü ortada görünür bir kavga, net bir ayrılık cümlesi yoktur. Ne bir “Ben bu ilişkiyi istemiyorum,” ne de “Bana zaman ver” diyen bir ifade vardır. Sadece sessizlik. Ama bilirsiniz ki sessizlik çoğu zaman en gürültülü cevaptır. Çoğumuz için bu sessizlik, sanki bizim değerimizin bir anda sıfırlandığı anlamına gelir. Oysa çoğu zaman mesele sizin değerinizi değil, karşı tarafın kendi duygusal kapasitesini anlatır. Bazı insanlar yakınlık kurmaktan korkar, sorumluluk almaktan çekinir, duygusal olarak yetişkin gibi davranmayı başaramaz. Ama insan kalbi işin psikolojisini bilse bile yine de yaralanır. Çünkü gönül bilimsel açıklama dinlemez. Birinin yokluğunu açıklama yapmadan üstünü çizmesi, insanın özsaygısını incitir. O yüzden bu davranış bir çeşit duygusal kaçıştır. İlişkiyi sürdürme gücünü bulamayan ama ayrılığı da açıkça dile getiremeyen kişinin en kolay yoldan sıvışmasıdır. İLK BAŞLARDA TUHAF BİR ŞEY YOKTU Hikayenin başlangıcı hep güzeldir. Size ilgi gösterir, merak eder, sorular sorar. Hızla güven kazanır. Hatta bazen “Hayatımda ilk kez birini bu kadar hızlı benimsedim,” gibi cümleler duyarız. O heyecan dolu günlerde her şey yolunda gibi görünür. Planlar yapılır, gelecekten söz edilir. Bu aşamada kişi sizi çok özel hissettirir. O yüzden ortadan kaybolduğunda bu ani kopuş beynimizde bir türlü yerli yerine oturmaz. O kadar yoğun duygudan bu kadar yoğun sessizliğe geçiş bir travmadır. Birçoğunuz bunu yaşamışsınızdır: “İki gün önce beni övüyordu, şimdi mesajıma cevap bile vermiyor.” İşte bu ani dönüş, terk edilmekten daha karmaşık bir yara bırakır. Çünkü insanın kafasında hep bir “Acaba?” kalır. Acaba kötü bir şey mi yaptım? Acaba başına bir şey mi geldi? Acaba biri mi doldurdu? SEBEBİ GERÇEKTEN BİZ MİYİZ? Bir insanın sorumluluk almadan bir ilişkiden çıkması çoğu zaman onun olgunluk düzeyiyle ilgilidir. Elbette bazı durumlarda ilişkinin dinamiği de etkiler; fazla beklenti, aşırı baskı, hızlı ilerleme gibi şeyler. Ama şunu net söyleyeyim: Ne olursa olsun, sessizce kaybolmayı tercih etmek yetişkin bir yol değildir. Çünkü sağlıklı bir insan, duygularının değiştiğini bile açıklar. “Ben artık devam edemiyorum” demek cesaret ister. Ortadan kaybolmak ise cesaretsizliğin, suçluluk korkusunun ve konfor alanını terk edememenin işaretidir. Yani bu davranışın sorumluluğunu size yıkmaya çalışanlara kulak asmayın. “Sen fazla değer verdin de ondan gitti” diyenlere inanmayın. Sevgi değer vererek yaşanır zaten. Asıl mesele, karşınızdaki kişinin bunu kaldıramayacak kadar duygusal kaçak oluşudur. BİR GÜN VARDI, ERTESİ GÜN YOK Ortadan kaybolmayı alışkanlık edinmiş kişiler genelde ilişkilerin başında fazla sıcak davranır. Size kısa sürede büyük sözler ederler. “Sanki yıllardır tanışıyoruz,” derler. İlk buluşmada bile size saatlerce hayat hikayelerini anlatabilirler. Sınırlarını çabuk kaldırırlar. Sonra birden ne olur? Yakınlık gerçek olmaya başlar. Gerçek olunca korkutucu gelir. İşte o an beyinlerinde alarm çalar. “Bu ciddi bir şey oluyor, ben bunu taşıyamam,” derler. O yüzden çoğu, tam her şey yolunda görünürken yok olur. Bu yok oluş bir anda gelir. O kadar ani ki, sanki sabah buluşup akşam eve dönerken başka bir gezegene taşınmış gibi davranırlar. Ertesi gün mesajınızı görür, okur ama cevap vermezler. Üç gün sonra belki bir emojili kısa bir yanıt atarlar. Sonra yine sessizlik. Böyle böyle sizin umutla beklediğiniz her gün, daha da dibe batarsınız. NEDEN AÇIKLAMA YAPMAZLAR? 1- Duygusal sorumluluktan kaçınırlar: Çünkü biriyle yüzleşmek, o kişinin üzüleceğini görmek, suçluluk duygusunu tetikler. Kaçmak kolaydır. 2- Olgun iletişim kuramazlar: Duygularını ifade etmeyi bilmezler veya o kadar gelişmemiştir ki, ne hissettiklerini bile tanımlayamazlar. 3- Yetersizliklerinden utanırlar: Karşınızdaki size ayak uyduramadığını, olgun bir ilişki sürdüremeyeceğini kabul etmek istemez. Bunun yerine “sessiz yok oluş”u seçer. 4- Konfor alanını bozmak istemezler: Açıklama yapmak çatışmaya yol açar diye korkarlar. Kendi huzurları için sizi sessizce silmeyi tercih ederler. BU TAVIR NEDEN BU KADAR YARALAYICI? İnsan zihni belirsizliğe dayanamaz. Açıklama yapılmadığında boşluğu kendimiz doldururuz. “Demek ki yetmedim, demek ki değerli değildim” diye düşünürüz. Hatta bazıları kendini suçlamaktan depresyona girer. Eğer bir insan size hiçbir açıklama yapmadan sırtını dönüp gittiyse, inanın bu onun cesaretsizliğinden kaynaklanır. Sizin değersizliğinizden değil. Bu yüzden kendinizi suçlamayı bırakın. Suçluluk, iade edilmesi gereken bir yüktür. O yük size ait değil. Onu geride bırakıp kendi değerinizi hatırlamak önemli. Elbette kolay değil. O yüzden biraz zaman, biraz destek, biraz da kendinize şefkat göstermek gerekiyor. BİR DAHA OLUR MU? Maalesef olur. Çünkü bazı insanlar bu davranış kalıbını sık sık tekrarlar. Birileriyle yakınlaşır, beklenti oluşur, sorumluluk artar… Sonra aynı senaryo: “Bir gün vardı, ertesi gün yok.” Bu yüzden sizi ortada bırakmış biri yeniden dönse bile, bu değiştiği anlamına gelmez. Kısa süreli suçluluk hissetmiş olabilir. Bir özür mesajıyla geri döner. Ama çoğu zaman aynı döngü yeniden yaşanır. UNUTMAYIN Bir insanın ortadan kaybolması sizi tanımlamaz. O davranış yalnızca onun karakterini gösterir. Bunu kişisel bir başarısızlık gibi görmeyin. O sessizlik, sizin değil onun eksikliğidir. İnsan kalbi hak ettiği ilgiyi bulur. Sizi yarı yolda bırakmadan, kelimeleriyle, tavrıyla, sevgisiyle yanında duran birini tanıdığınızda, anlarsınız ki: Sevgi kaçmak değil, kalmaktır. O yüzden bu satırları okuyan, sessizlikten yaralanmış her kalbe şunu söylemek isterim: Sen değerli bir insansın. Ve bir gün biri çıkacak, seninle kalmayı seçecek. O zaman sessizlik değil, birlikte konuşulan kelimeler iyileştirecek içindeki yarayı… Bugün değilse bile, yarın. Bir gün. İYİLEŞMEK İÇİN NE YAPABİLİRSİNİZ? SEBEP ARAMAKTAN VAZGEÇİN Bazen sebep yoktur. Bazen karşımızdaki kişi, sadece duygusal olarak eksik kalmıştır. İLETİŞİMİ SÜRDÜRMEYE ÇALIŞMAYIN Yarım cevaplar, uzun sessizlikler… Bunlar sizi hep daha fazla umutlandırır ve tekrar yaralar. DEĞERİNİZİ BİRİNİN TAVRIYLA ÖLÇMEYİN Sizin sevilebilirliğiniz, bir insanın sizi yarıda bırakıp bırakmamasına bağlı değildir. DUYGULARINIZI İFADE EDİN Yakın arkadaşlarınızla konuşun, bir uzmandan destek alın. KENDİ HİKAYENİZİ YAZIN Onun anlamsız sessizliği yerine iç sesinizi dinleyin.
Source: Esra Ezmeci̇