Biz seni anladık Nihat abi
Dünya delilerin cehennemidir. Bilanço okumayı öğrenenler, ihaleleri takip edenler, annesinin uygun bulduğu kızla evlenenler akıllıdır. Düzenin, ahlakın, inancın kurallarının ötesine geçenler delilikle sınanır. İşte bu yüzden bilinmeyen kıtaları keşfetmeye çıkana, atomu parçalamaya yeltenene ya da dev düşmanlarla mücadele etmeye karar verene D eli misin derler. 1956 yılının Nisan ayında Trabzon”da doğdu. Doğduğu gün bilinmiyor. Babası Maçkalı Şoför Sabri , Volkan Konak “ın köylüsü. Annesi Erzurumlu Saliha Hanım. Çocukluğu Trabzon Gülbahar mahallesinde geçti. Dördü aynı anne-babadan, toplam 13 kardeşlerdi. Birlikte büyüdüler. Kara kuru bir çocuk olduğu için lakabı Gara idi. Trabzon Ticaret Lisesi”nde Daktilo bölümünde okudu. İlk yazılarını daktiloyla yazdı. On parmak değil yirmi parmak, ayaklarıyla da daktilo kullanabiliyordu. 17-18 yaşına kadar en büyük tutkusu futboldu. Sonra siyaset… Ülkücü harekete katıldı. Alparslan Türkeş, daktilo yeteneği nedeniyle onu ülkücü yayınlara yönlendirdi. Yayıncılığı da orada öğrendi. Siyasi nedenlerle yarım bıraktığı okulun ardından Hacettepe”de Sağlık İdaresi bölümüne girdi ve bitirdi. Üniversite yıllarında Ulucanlar Cezaevi karşısında bir evde yaşadı. Evin sorunu, gerçek bir kapısının olmamasıydı. Kapanmıyor, kilitlenmiyordu. Haliyle, gelen kişi çalmadan girebiliyordu. “Cezaevinden kaçan eve girerdi” diye anlatırdı o günleri. Dört kardeşinden üçü Fransa”ya yerleşti. Ona da “gel” dediler. Ama vatanımdan ayrılamam diye hep reddetti. Abisi yoksulluk çekmesin diye ona döviz yollardı. O parayı aldığı gibi kilolarca muz alır, her gün gittiği kahvedekilere dağıtırdı. 12 Eylül sonrasında ülkücü hareketten ayrıldı. Düzenle kavga eden ulusalcı bir çizgi izledi. Antiemperyalist fikirleri öne çıktı. Ayağı hep yurduna bastı, fikirleri toprağından beslendi. ‘YAZARLIK BU KADAR ŞEBEKLEŞMEMELİ’ Dokuz yıl memurluk yaptı. Önce Sağlık bölümü mezunu olması nedeniyle bir hastane yönetti. Ardından yazarlık yeteneği onu Kültür Bakanlığı”na taşıdı. Memurluk ona dar geldi. Gazeteciliğe başladı. Milliyet gazetesinde spor sayfaları yaptı. Fanatik Trabzonsporluydu. Kulübün onur üyesiydi. Sayfalarda, sevdiği Trabzonsporlu oyuncuların, maç sonrası 3 olan puanını 5 yaptığını gülerek anlatırdı. Çeşitli dergilerde yazıları yayınlandı. Ofli Hoca kitabının ardından Leman”da yazmaya başladı. Ben dahil bütün Türkiye onu Leman’la tanıdı. Sert, uzun, edebi yazılarıyla, doksanlı-ikibinli yıllarda, gençlerin idolü oldu. Leman yazarlığı uzun yıllar sürdü. 2005 yılında kısa bir süre Akşam”da köşeyazarı oldu. Aynı anda Leman”da da yazıyordu. Engin Ardıç “la kavgası Akşam günlerini bitirdi. Merak edenler için anlatayım…. İstanbul”un plajları açılınca, şehrin elitleri, “donla girenler oluyor” diye tepki gösteriyordu. Leman ise “denize donla da girilir” fikrindeydi. Bunun için Caddebostan”a “donla denize girme eylemi” koydu. Engin Ardıç, “Ey Türk Lümpeni Titre ve Donunu Giy” başlıklı bir yazıyla Leman”a hakaret etti. Bir sürü hakaret değil ama yazıdaki Apoculuk suçlaması Nihat Abi”nin kanına dokundu. Tek bir yazıyla gazeteden istifa etti: “Ama şimdi o cesur, o lafını esirgemez Nihat Genç ’in söyleyecek lafı yok. Bu kadar alçakça iftira karşısında elim ayağım titriyor. İnsanlık bu kadar kötü olmamalı. Yazarlık bu kadar şebekleşmemeli. Ben onurlu bir çocuk olmak için yazar oldum. Nasıl olmuşum, olmamışım mı, ne demişim, kitaplarımdadır.” Yalnız Akşam değil… Aynı yıl kitaplarını çıkaran İletişim Yayınları ile de yolları ayrıldı. Boğaziçi Üniversitesi”nde yapılan Ermeni Konferansı”nı Akşam gazetesinde ‘Kazmalar ve Maşalar’ başlıklı yazısıyla eleştirdi: “Biz, 1. dünya savaşı bitti diyoruz, bitmedi diyorsanız, bir daha gelin, öyle uyduruktan demokrasi, özgürlük, aydınım, lafları yemiyor artık.” İletişim Yayınları, bu yazının ardından 12 yıl kitaplarını bastığı Nihat Genç”in kitaplarını artık yayınlamayacağını söyledi. TİYATROCU NİHAT GENÇ Devir kumpas davalarının olduğu devirdi. Liberallerle, FETÖ”cülerle, iktidar yandaşlarıyla tabii bu arada muhalefetteki kimi isimlerle de sert yazılarla kavga etti. Hikayeleştirici üslubu, duygusal konuşmaları, coşkulu anlatımları onu televizyonlara taşıdı. SkyTv, AvrasyaTv, HalkTv, Ulusal Kanal programlarıyla ulusalcı kitlelerin sevgilisi oldu. Birlikte mücadele ettiğimiz dönemdi. Nihat Abi, o günlerden Sakarya Savaşı’ndan bahseder gibi bahsederdi. Kendisinin de tam sayısını bilemediği 40 civarında kitap yazdı. Tanıyanlar bile bilmez, iki tiyatro oyunu var: Çiçekleri Sarıkız”a Yedirdim ve Gavara. Gavara, Mahir Günşıray tarafından sahneye konmuştu. Trabzon”da ‘boş muhabbet” ya da “osuruk” anlamına gelen Gavara”da, Nihat Genç hikayeciliğini konuşturmuş, Anadolu”nun erkeklik hallerini sünnetten askerliğe kadar anlatmıştı. Günşıray”ın Hakkari”deki gösteriminde oyun dekorunun farklı yerlerinde bulunan sarı-kırmızı-yeşil renkler polisin tuhaf şüphesine neden olmuş, oyun dekoru gözaltına alınmış, oyun yasaklanmıştı. Nihat Genç o gün televizyona bağlanıp ağzına geleni söylemiş, aslında televizyonculuk öyküsü öyle başlamıştı. NİHAT ABİ’NİN KAHVELERİ Ben de Nihat Abi ile şahsen bu yıllarda tanıştım, editörü oldum. Günlerce kapanıp bir yazıya çalışır ve sabah çok erken saatte yollardı. Genelde sarı dolmuşta yakalanırdım. Bazen yazıları 20-30 sayfaya ulaşırdı. ‘Seri halinde bölerek yayınlayalım’ derdim, ‘hayır’ derdi. ‘Yazı uzun, ara başlık koyalım’ derdim, ‘hayır’ derdi. Yazım hatalarının bile düzeltilmesini istemezdi. Yazısı yayına girmeden evden çıkamaz, ‘10 dakikada girer mi’ diye sorardı. Bu nedenle çoğu zaman sarı dolmuş koltuğunda bilgisayarı açıp Nihat Abi’nin yazılarını yayına hazırlardım. Yazıda bir sorun olursa diye verdiği sabit bir telefon vardı. Aradığımda bir Ankara kahvesi çıkar, kahveci “Nihat Abi telefon” diye çağırırdı. O yıllarda Nihat Abi”nin gidildiğinde bulunduğu Ankara kahveleri olduğunu öğrendim. Kahveler, siyasi konuşmaların, halka dokunmanın, muhabbetin mekanlarıydı. Eşiyle de bir kahvede, Sakarya Çay Ocağı”nda tanışmıştı. NİHAT ABİ’NİN YARATICI KÜFÜRLERİ Yıllarca yazdı, anlattı, kitap çıkardı. Para bilmezdi. Borçlarını hiç alamazdı. O yüzden yayıncılar, televizyoncular ona hep borçlu kaldı. Tek varlığı oturduğu eviydi. Güzel küfür ederdi demiyorum. Güzel sövgü üretirdi. “Memleket Singapur kerhanesine döndü” lafını ondan öğrendim. Ünlü liberal yazarla polemik yaparken “gergedan götü suratlı adam” demişti. Google”a “gergedan götü” yazıp sövdüğü adamın suratıyla karşılaştırıp benzerliğe bakmıştık. İktidar yandaşı yazara “Kore lideri traşlı herif” demiş, cuk diye oturtmuştu. Sövgü onun edebiyatının üretken bir parçasıydı. “Ettiğim küfrü bir daha etmem” diyecek kadar kendine güvenirdi. Yazılarından kaldırılmasını, noktalanmasını istemezdi. Gerekirse yargılanmayı kabul ederdi. Hakimlere, küfrün dilin zenginliği olduğunu anlatmaya çalışırdık. Duyguları aklının çok önünde giderdi. Bazen öfkeyle başladığı cümleyi hüzünlü gözyaşıyla tamamlardı. Bazen çok övdüğü kişiyi, birkaç gün sonra yerin dibine batırırdı. Bu yüzden çok hayalkırıklığı yaşadı. Çok ihanete uğradı. Çok kavga etti, hatta kendisiyle bile… Elbette çok da insan kırdı, yaraladı. Bazı insanların ise onda sonsuz kredisi vardı. SAÇAKLI AĞACIN HAYALİ Ankara’ya çok bağlıydı. Binalarının, sokaklarının, esnaflarının hikayelerini bilirdi. Kuğulu Park’ta ağaçları tanır, tek tek anlatırdı. Bir gün yürürken bir ağacın karşısında durduk. Dalları yere sarkan ağacı gösterdi. O ağaçla ilgili bir film sahnesi gibi kurduğu hayali anlattı. Biliyorum, o hayal hiç gerçekleşmedi. Nihat Abi, son yıllarında etrafında bulunan ve sadece iktidarın hedefindeki kişilere saldıran kimi adamlar yüzünden haksızlığa uğradı. Onlarla özdeşleştirilip yaftalandı. Oysa hiç de öyle değil… Bir masa düşünün: İktidar bir muhalefet öbür tarafında, kamu müteahhitleri bir belediye reklamcıları öbür tarafında, yandaş medya bir genel merkez medyası öbür tarafta… Nihat Abi neredeydi derseniz, o masanın kendisiyle kavgalıydı. Masayı devirmek, ayaklarını kırmak istiyordu, olmadı. Bunun için geçen yıl aynı duygusallıkla Cumhuriyetçi Vatanseverler Partisi adında bir parti bile kurdu. Geçenlerde, biz televizyonu bıraktıktan sonra konuşmuştuk. Duyunca nasıl umutlandığını, hasta yatağından kalktığını anlattı. Yaptığımız ona göre tam Nihat Gençlik hareketti. Son olarak 28 Mayıs’ta konuştuk. Artık sesi çıkmıyordu. Yine de kalkıp mücadeleye devam edeceğine inanıyordu. Sonrasını… Biliyorsunuz… Kanser, ailesinin genetik hastalığıydı. Annesi 52 yaşında kanserden ölmüştü. Yazdıkça içine çektiği sigara, genetik hastalığını besledi. Gara bedenini eritti. Geriye öfkesiyle bir aslan yelesi gibi savrulan saçları kaldı. Yaşamın huzursuzluğunun kaynağı anlaşılamamaktır. Koca insanlık, tersine akan aklı taşıyan küçücük bir bedeni koyacak yer bulamaz. ‘Deli misin’ derler, oysa deli inadı ve öfkesi kuleleri yıkar, dağları devirir. Nihat Abi… Elindeki çikolatalarınla seslendiğin gibiyiz: Pehlivannn, Terkoğluuu, Şahinnn, Fethiii, Canerrr, Samiii, Merttt, Hakannn, Erdemmm, Furkannn… Aklın kalmasın: Biz seni anladık! Biz… Seni… Anladık…
Source: Barış Terkoğlu
Trump’ın yasası altını güçlendirecek
2025’e rekorlarla girdikten sonra zirve yürüyüşüne kısa bir mola veren altındaki bir sonraki olası rallinin nedeni ABD Başkanı Donald Trump olabilir. ABD ekonomisi ve dolara ilişkin risklerin yanı sıra Trump’ın ‘büyük güzel yasa tasarısı’nın etkileriyle altının uluslararası fiyatı olan onsun bu yıl içerisinde 4 bin dolara yaklaşabileceği tahmin ediliyor.
‘BOĞA’ SENARYOSU
Dünya Altın Konseyi, ABD’den gelen haber akışına vurgu yaparak “Trump’ın ‘büyük güzel yasa tasarısı’ ve Moody’s’in ABD’nin devlet kredi notunu düşürmesi, yatırımcıların ABD borç sürdürülebilirliğine ilişkin endişelerini yeniden alevlendirdi. Bu durum, artan vade primiyle birlikte ABD Hazine tahvili getirilerini yükseltse de yatırımcıların alternatif güvenli limanlar aramasıyla altına olan talebi de artırabilir” değerlendirilmesini yaptı. Konsey, ABD’nin tahvil getirilerindeki yükselişin bu gelişmeler nedeniyle altın için olumsuz senaryo olmadığını vurguladı.
ABD merkezli varlık yönetimi devi State Street de haftayı 3.310 dolar seviyesinde noktalayan ons altının orta vadedede yüzde 20’lik yükselişle 4 bin dolara kadar çıkabileceği öngörüsünde bulundu. State Street, altındaki ‘boğa’ senaryosunu şu ifadelerle anlattı: “Stagflasyonun sonlanması ve dolarizasyon sürecinin yavaşlaması gibi makroekonomik koşullar gerçekleşirse, altının 6 ile 9 ay içerisinde 4 bin dolara yaklaşması olası. Bu senaryonun gerçekleşme ihtimali yüzde 30 olarak hesaplanıyor.” ABD merkezli banka Goldman Sachs da ‘yüksek risk’ senaryosunuda ons altının yılı 4 bin 500 dolardan tamamlayabileceğini tahmin etti. Bankanın baz senaryosunda altının yıl sonunda 3 bin 700 dolar olması bekleniyor.
Altın fonlarına 30 milyarlık giriş
Dünya Altın Konseyi’nin verisine göre altın fonlarına bu yılın ilk 5 aylık döneminde 30 milyar dolarlık (322 ton) sermaye girişi gerçekleşti. Altın fonlarında 374 milyar dolarlık varlık yönetiliyor. Mayıs ayında ise ABD ve Asya’nın etkisiyle altın fonlarından nette 1.8 milyar dolarlık çıkış kayıtlara geçti. Fransa’daki talebin etkisiyle Avrupa bölgesindeki altın fonlarına geçen ay 224.6 milyon dolarlık sermaye girişi gerçekleşti. Türkiye’deki altın fonlarında ise geçen ay 10.6 milyon dolarlık çıkış hesaplandı.
Altındaki 100 bin lira 1.2 milyon lira oldu
Hem küresel gelişmelerin etkisiyle ons altının rekordan rekora koşması hem de dolardaki yükselişle gram altın fiyatı son 5 yılda neredeyse 11’e katlandı. 5 yıl önce 366 lira olan gram altının fiyatı geçen haftayı 4.291 liradan tamamladı. Bu dönemde gram fiyatı yüzde 1.072 oranında yatırımcısına kazandırdı. Böylece 100 bin liralık tasarruf, gram altında 1 milyon 172 milyon liraya ulaştı.
Source: Haber Merkezi
Uluç Özülker kimdir? Emekli Büyükelçi Uluç Özülker kaç yaşında, nereli?
Emekli Büyükelçi Uluç Özülker “in kim olduğu yurttaşlar tarafından araştırılıyor. Katıldığı TV programlarda dikkat çeken Uluç Özülker”in hayatı ve kariyeri merak ediliyor. Peki, Uluç Özülker kimdir? Emekli Büyükelçi Uluç Özülker kaç yaşında, nereli? ULUÇ ÖZÜLKER KİMDİR? Uluç Özülker 11 Mart 1942 tarihinde İstanbul”da dünyaya geldi. Galatasaray Lisesi”nde eğitim gören Özülker, 1961 senesinde liseden mezun olduktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi”nde okumaya başladı. 1965 senesinde üniversiteden de mezun olduktan sonra aynı sene Dışişleri Bakanlığı”nda çalışmaya başlayan Özülker, 1993-95 yılları arasında Trablus (Libya) Büyükelçiliği,1995-98 arasında AB Türkiye Daimi Temsilciliği, 1998-2000 yıllarında Dışişleri Bakanlığı Avrupa İşleri müsteşar yardımcılığı, 2000-02 yıllarında OECD Türkiye Daimi Temsilciliği ve 2002-05 arasında Paris Büyükelçiliği görevlerini üstlendi. 2006 senesinde Paris Büyükelçiliği görevinin dönüşünde, kendi isteğiyle emekli oldu. 41 seneye yaklaşan dışişleri görevinin ardından halen İstanbul Ticaret Üniversitesi”nde öğretim üyeliği ve Türkiye Avrupa Vakfı Başkan Yardımcılığını yürütmektedir. ULUÇ ÖZÜLKER”İN ÖZEL YAŞAMI MİT eski Müsteşarı Bahattin Özülker”in oğlu olan Uluç Özülker , Selma Özülker ile evlidir. Özlem ve Aylin adında iki çocuğu vardır.
Source: Haber Merkezi
Servetiyle ilgili bilgilendirme
Bülent Ersoy, Kurban Bayramı nın ikinci günü Bodrum da sahneye çıktı. Ferdi Tayfur’un, İbrahim Tatlıses’in ve kendisinin çok varlıklı sanatçılar olduklarını dile getiren Ersoy, Fethiye’de Tayfur’un çocuklarına miras bıraktığı bir benzin istasyonuna ortak olduğunu açıkladı. Ayrıca Marmaris’te kendisine ait bir adanın bulunduğunu söyleyen Bülent Ersoy; Artık nerede ne varlığım var, takip edemiyorum” ifadelerini kullandı. Servetini çeşitli kurumlara miras olarak bırakacağını söyleyen Bülent Ersoy, evlat edinmeyi düşünüp düşünmediği sorusuna ise şöyle yanıt verdi: Hayır, ben o şefkati gösteremem. Hep ben sevileyim istiyorum. Beraber olduğum bir bey vardı. Hayatımda ilk defa onun çocuğuna ballı – süt kaynatıp içirmiştim. Koynumda yatardı ama yine de bir annenin özverisi, şefkati bambaşka. Ben yapamam.”
Source: Habertürk
Selin İmer”den eşi Mustafa Ceceli”ye “saç hediyesi”
Mustafa Ceceli ile 2017 yılında evlenen Selin İmer, katıldığı bir programda eşiyle ilgili samimi açıklamalarda bulundu. Evlilikleriyle sık sık gündeme gelen ünlü çiftin özel hayatına dair bu kez ilginç bir hediye detayı dikkat çekti. İmer, eşinin doğum gününde sıra dışı bir sürprize imza attığını belirterek , Bu doğum günü değil, bir evvelki doğum gününde kendisine 7 bin kök saç hediye ettim sözleriyle izleyenleri şaşırttı. İmer”in esprili açıklaması, sosyal medyada kısa sürede gündem oldu. SELİN İMER KİMDİR? 14 Ocak 1983 tarihinde dünyaya gelen Selin İmer, iş insanı İnsel İmer ve Canan İmer’in kızıdır. Eğitim hayatına İtalyan Ortaokulu ve MEF Okulları’nda başlayan İmer, ardından Amerika Birleşik Devletleri’ne giderek psikoloji, moda ve reklamcılık alanlarında eğitim aldı. Sosyal çevresi, tarzı ve iş hayatındaki başarılarıyla adından söz ettiren İmer, 2017 yılında ünlü şarkıcı Mustafa Ceceli ile evlenerek magazin dünyasının en çok konuşulan isimlerinden biri haline geldi.
Source: Haber Merkezi
Nihat Genç entübe edildi yazar Aydın Ünal ustasını anlattı
Bir süredir akciğer kanseriyle mücadele eden Veryansın Tv kurucusu yazar Nihat Genç, yoğun bakım servisine kaldırılarak entübe edildi. AK Parti eski milletvekili ve Yeni Şafak yazarı Aydın Ünal, ODTÜ”de okurken tanıştığı, yazma tutkusunu ondan öğrendiğini söylediği Nihat Genç”i bugünkü yazısında paylaştı. Kızılay’da bulunan Sakarya Çay Ocağı’nda Genç”in sohbetlerine katılan Ünal, “Hasır tabureler üzerinde saatlerce oturuyor, eve yürüyerek gitmek pahasına son paramızı çaya veriyor ya da hesabı bir abiye yüklüyor, uzun saatler boyunca geniş bir halka içinde doyumsuz sohbetlere şahit oluyoruz. Edebiyat, güncel siyaset, sıkılınca futbol, biraz magazin, çokça ciddi mesele, bolca kahkaha beraberinde, bugün bile irtibatımızın devam ettiği çok güzel insanlarla tanışıyor, kaynaşıyoruz.” diye yazdı. Uzun bir aradan sonra Ankara Seymenler”de yüz yüze görüştüğünü belirten Ünal , son olarak bir ay önce kendisiyle telefonda konuştuğunu aktararak yazısında şu ifadelere yer verdi: “Nihat Abi’yle ilgili şuna şahidim: Yüreği yangın yeriydi. Cümlelerinde hep memleket toprağının kokusu vardı. Sanmayın ki sadece ekranlarda böyleydi, gündelik hayatı da aynıydı. Solculuk, ulusalcılık, Kemalizm vs. kalıplarına sığmayacak kadar taşkındı. Fikirleri ne olursa olsun, tek başına, “fikir namusunu muhafaza” konusunda örnekti, abideydi. Memlekete, millete dair hissiyatımız, derdimiz, meselemiz hep birdi ama çözüm yollarında ayrışıyorduk. Biliyorum ki yazdığım birçok cümleye itirazı vardı ama “kardeşlik hukukunu” hep gözetti; bazı sözlerine itirazlarım vardı ama “usta-çırak” hukukunu hiç çiğnemedim. Bu böyledir: İmana müteallik bir mesele yoksa -ki asla yoktu- bazı değerler, bazı irtibatlar, ilişkiler, yaşanmışlıklar her şeyin üzerindedir. Vefa, gündelik tartışmaların, fikir ayrılıklarının, siyasi çekişmelerin çok çok ötesindedir. Nihat Abi entübe edilmiş. Dualarımız onunla. Allah Şafi ismiyle şifa versin. O dik duruşu, o sarsılmaz tavrı, o tavizsiz vatan ve millet sevgisi, fikirlerini beğenen ya da beğenmeyen herkese örnek olsun. Bu badireyi de atlatır inşallah.”
Source: Internet Haber