Eşim huzursuz ve huysuz bir kadın
Sevgili Güzin Abla ben 33 yaşında, 2 çocuk babası bir adamım. Eşim de 28 yaşında huzursuz ve huysuz bir kadın.Bizim iki önemli problemimiz var. Bunun için size yazıyorum. İlki ikinci çocuğumuz olduğundan beri eşimin lohusalık dönemini atamaması, sürekli benden uzak durması, sürekli olarak benimle kavga etmesi.İkincisi benim ailemi bir türlü benimseyememesi ve onları istememesi.Haftada en az 3-4 gün kavgalıyız. Kavgalarımızın konusu her ne olursa olsun benden her defasında özür bekliyor, kendini hep haklı görüyor. “Ben böyle dobra ve mert bir kadınım, çekebilene” gibi sözlerle sürekli beni tahrik ediyor.Ben yine de her defasında iki çocuğumun hatırı için alttan alıp özür diliyorum, aramızı düzeltiyorum ama artık evliliğimiz çekilmez bir vaziyet aldı.Eşim, evlendikten sonra ailemi bir türlü istemedi, bunun aksine ailemin ona karşı kötü hiçbir davranışı yok. Hele kız kardeşimle kendine göre kanlı bıçaklı. Ama kardeşimin onunla hiçbir problemi yok, bırakın problemi neden böyle davrandığını bile bilmiyoruz. Ona ne kadar yakın davranmak aradaki soğukluğu gidermek istesem de eşimde hiçbir düzelme yok. Sorduğumda “onlar beni çok mu arıyor” gibi tahrik edici konuşmalar yapıyor.Ben onun ailesine karşı hiçbir saygısızlık yapmıyorum, hepsiyle aram iyi ama eşim ailemle sürekli kötü. Çocukları bile ailemin yanına göndermiyor, büyüklerimin torunlarını görmesine izin vermiyor.Bu konularda psikolojik yardım almak istedik, bir uzmana gittik birlikte. Önceleri bir ilaç kullanmaya başladı, bir süre kafası sakindi. Şimdi ikinci çocuktan sonra onu da kullanamıyor. Dolayısıyla yeniden eski gergin günlere döndük. Güzin Abla, gördüğün gibi bir çıkmazdayım, bu durum nasıl çözülecek bilmiyorum.Lütfen bana bir akıl ver, ben ne yapmalıyım…◊ Rumuz: Çıkmazda bir kocaYANITSevgili oğlum, genelde hep kadınlar kocalarından şikâyet etmek için yazarlar bana. Ama zaman zaman erkeklerin de eşlerinden şikâyet ettikleri oluyor işte böyle senin gibi… Bir ailede geçimsizlik, hangi nedenden olursa olsun ömür törpüsüdür. Bu gerginlik insanı hasta eder. Her iki taraf da büyük bir çöküntü yaşarlar ve bu elbette ki aile içinde bu çocuklara da sirayet eder.Sizin sürekli olarak kavga etmeniz, dargın kalmanız sonuçta hangi yaşta olurlarsa olsunlar, çocukların ruhsal durumunu çok fazla etkiler ve bu durum onları yaşam boyu bu hassasiyete sahip olmasına yol açar.Eşinizin sorunlarını, madem bir uzmana gitmişsiniz, ona sormadınız mı? Bu sürekli kavga hali, sizden uzak durması, ailenizle olan sürtüşmeleri neye dayanıyor, kaynağı nedir, bunu bir uzman çözebilir. Belki de çözmüştür.Sizi suçlamak istemiyorum, asla… Ama acaba eşiniz sizden beklediklerini bulamıyor mu, ona karşı şefkatli, sevgili, ilgili, dikkatli bir eş olabildiniz mi? Sizden bu yüzden mi uzak duruyor? Evlendiğinizde eşiniz böyle miydi? Yoksa zamanla mı böyle huysuz bir kadına dönüştü? Bir düşünün bakalım. Çünkü kadınlar duygusal varlıklardır. Ve eşlerinden bekledikleri sevgi ve ilgiyi göremediklerinde hırçınlaşırlar, öfkelenirler… Sizi suçlamaya çalıştığımı düşünmeyin. Ama kadınları iyi tanıdığım için sizi yönlendirmeye, evliliğinizi kurtarmaya çalışıyorum. Belki de yanlış düşünüyorumdur. Sorun tamamen eşinizin psikolojik durumuyla ilgilidir. Bu durumu yine psikolog çözebilir. Ya da bir aile danışmanına başvurmalısınız.
Source: Güzin Abla
Gülseren Ceylan”dan Mehmet Ali Erbil”e ağır gönderme
Mehmet Ali Erbil”le yaşadığı inişli çıkışlı ilişkisiyle adını sıkça magazin gündemine yazdıran Gülseren Ceylan, bu kez sessizliğini bozdu. YouTube”da katıldığı bir programda ayrılık sürecini tüm çıplaklığıyla anlatan Ceylan, sözleriyle dinleyenlerin yüreğine dokundu. “GİDECEK YERİM YOKTU” “Ben ailemi karşıma aldım, onun için…” diyen Ceylan, yaşadığı hayal kırıklığını şu sözlerle dile getirdi: “O, morali bozulunca ailesinin yanına gitti. Benim gidecek bir ailem yoktu. O an kendi kendime “Senin kimsen yok” dedim ve çok kırıldım.” HAYAL KIRIKLIĞI YAŞADI Erbil”in ilişki boyunca sıkça dile getirdiği, “Ben senin ailenim, seni asla bırakmam” sözlerinin ise sadece lafta kaldığını belirten Ceylan, ayrılık sonrası yaşadığı yalnızlığı anlattı. Ünlü şovmenin kızlarıyla yaptığı kahvaltıya da değinen Ceylan, “Onun bir ailesi var, ama ben tek başımayım” diyerek derin kırgınlığını gözler önüne serdi. İlişkisi uğruna ailesini karşısına alacak kadar büyük bir adım atan Gülseren Ceylan, yaptığı fedakârlığın karşılığını göremediğini vurgulayarak, “Bazı insanlar kalabalık yalnızlıktan yakınıyor, ben sessizliğin tam ortasında yalnız kaldım” ifadeleriyle duygusal bir kapanış yaptı.
Source: Haberler
Tuba Büyüküstün ve İbrahim Kutluay”la ilgili bomba iddia! 8 yıl sonra yeniden…
Tuba Büyüküstün ve İbrahim Kutluay arasındaki aşk iddiası 8 yıl önce çok konuşulmuştu. O dönem eşi Demet Şener ile boşanma aşamasında olan İbrahim Kutluay bu dedikoduları yalanlamıştı.
O yıllarda Onur Saylak ile evli olan Tuba Büyüküstün de açıklama yapmış, iddiaların gerçek olmadığını dile getirmişti.
Bu olayların ardından Tuba Büyüküstün de İbrahim Kutluay da eşlerinden boşandı.
Yıllar sonra ise Tuba Büyüküstün ve İbrahim Kutluay”ın adı bir kez daha yan yana geldi. İddiaya göre Kutluay, Fransa”da yaşayan Büyüküstün”le görüştü.
Paris sokaklarında Büyüküstün ve Kutluay”a ait olduğu öne sürülen fotoğraf bir anda magazin gündemine oturdu.
İstanbul”a sadece iş için gelen Tuba Büyüküstün, geçen yıllarda Paris”e yerleşmişti.
Source: Haber Merkezi
Yolcu, otobüste şahit olduğu duruma böyle tepki gösterdi: Burası sevişme yeri mi?
Kayseri”de şehir içi bir otobüste yaşanan diyalog, yolcular arasında gerginliğe neden oldu. İddiaya göre, bir kadın otobüs şoförünü öptüğü sırada, araçta bulunan bir yolcu duruma tepki göstererek, “Burası sevişme yeri mi?” diye seslendi. “KOCAM BE” DİYEREK KARŞILIK VERDİ Kadın ise yolcunun tepkisine “Kocam be” diyerek karşılık verdi. Yolcunun “Nereden kocanız?” sorusu üzerine ise, “Nikah defterini getireyim mi?” şeklinde yanıt verdi. Olay anı başka bir yolcu tarafından cep telefonu kamerasıyla kaydedilirken, görüntüler kısa sürede sosyal medyada yayıldı.
Source: Haberler
2 kızıyla hayatını yeniden kurdu! Denizlerin kaptanı oldu: “Artık hayatımın dümenini ben tutuyorum”
Yeni kuşaklar için 17 yaşında evlenme fikri korkunç değil mi? Dilek Çetinkaya erken evliliği sonrası iki çocuk annesi oldu. 18 yılın sonunda saygı ve sevginin bittiğini anlayan anne, çocukları için daha sevgi dolu bir yuva sağlamak adına evliliğine son verdi. Aradan 18 yıl geçti ve şimdi “Kendi ayakları üzerinde duran iki kızım var, onlar benim gururum” diyor. Bir nevi ikinci bir hayata başlamış Dilek Çetinkaya, televizyon izleyip zaman öldürmektense yeni şeyler öğrenmeye meraklı, üretmeye sevdalı bir kadın. Boyun eğip kaderine razı olanlardan değil, bugün yeni ne yapabilirim derdinde ilham veren bir kadın… – Dilek Çetinkaya kimdir, sizi tanıyabilir miyiz? – İstanbul Bakırköy doğumluyum. Bulgaristan kökenliyim ve bununla gurur duyuyorum. 17 yaşında evlenip 18 yaşında ilk evladını kucağına almış biriyim. İki kızım var, çocuklarımla birlikte yaşıyorum. İkisini de kendi ayakları üzerinde durabilecek şekilde yetiştirdim. Birisi harika pastalar yapan bir şef, diğeri dublaj sanatçısı. 18 sene evli kaldıktan sonra eşimle yollarımızı ayırmaya karar verdik. Bazı nedenlerden dolayı ayrıldık. Saygı bitince sevgi de yetmiyor. – İki çocukla yaşam kolay olmamıştır… – O süreçte psikolojik bunalıma girdim. Ayakta kalmaya çalıştım. Sonrasında ailem beni yanına aldı orada yaşamaya başladım. Çünkü sağlık olarak tükendim. Altı yılda anca toparlandım. Çocuklarım ve annemle beraber umreye gitmek istiyordum. Böyle bir hevesim ve sözüm vardı. Ancak annem o sırada vefat etti. Yaşadıklarıma bir de anne acısı eklendi. Bir sene sonra anneme söz verdiğim için onun adına bir hoca alıp ve çocuklarımla umre yolculuğumuza çıktık. Hayatım orada yeniden başladı, dirildim diyebilirim. – Neler değişti hayatınızda? – Kocamdan ayrıldığım evi yeniledim. Kırdım, döktüm yepyeni bir hale soktum. Benim için bir tür terapi gibiydi. Sonrasında sosyal medyada “kendi evinin mimarı” diye sayfa açtım, baya bir yankı uyandırdı. Yolda beni görüp tanıyanlar oluyordu, resim çektiriyor hatta benden evlerinin tasarımı için fikir alıyorlardı. Bir süre sonra mobilyacılardan iş teklifi almaya başladım. Onların mimarlarıyla iş birliği yapmamı istediler. Bu şekilde 6 yıl çalıştım. – Gelelim yat kaptanlığına… O zaman neden hiç kadın kaptan yok diye düşündüm. Sonrasında bu işler nasıl oluyor, okulu var mı, prosedür nasıl, ne yapılabilir diye araştırdım. Heveslendim baya. Bir okul buldum. Eğitim aldım ama sudan çıkmış balık gibiydim. Öğrendiklerimi pekiştirebilmek için sağda solda beni çalıştıracak eğitmenler buldum. İlk seferinde balıkçı teknesiyle başladım. Gece dondurucu soğukta çıktım denize. Tekne kullanmanın verdiği heyecan ve mutlulukla, çığlık ata ata ilk turumu tamamladım. Sonra iki hafta hasta yattım ama çok eğlenceliydi. Haliç, Yenikapı, Ataköy Marina, Yalova, Eminönü, Beylikdüzü.. Her yerde talim yapa yapa kendimi belirli seviyeye getirdim. Şimdi hem kendim sürüp tecrübemi artırıyorum, hem de isteyen kadın gruplarıyla boğaz turları yapıyoruz. Takipçilerim bana merakla soruyorlar, “Biz de kaptan olabilir miyiz?” diye. Onları elimden geldiğince en doğru şekilde yönlendirmeye çalışıyorum. Bir kadının mesleği olması çok önemli, birbirimize ilham vererek destek oluyoruz. – Tekne almayı düşünmüyor musunuz? – Şu an değil, prosedürleri ağır. Mutlaka bir kaptan daha olmalı. Şu anda pişme yolundayım, tecrübe bu işte çok önemli. Sonrası için hayallerim çok var tabii ki. DENİZİ BİLMEDEN OLMAZ – Kaptan olmadan önce deniz ile aranız nasıldı? – Daha önce yüzemezdim, havuza girer kenarlara tutunarak yüzerdim. Tek elim boşta kalırsa kendi kendimi boğuyordum. Sonra yavaş yavaş havuzdan denize çıktım, yüzmek için çabalıyordum. Öğrenmeyi çok istiyordum. Sonra kollarımı serbest bıraktım, kendimi de suya bıraktım. Baktım, durabiliyorum. Yani şunu gördüm, insan ne kadar çok çırpınırsa o kadar batıyor. Bu benim hayat felsefem oldu. Sonra yüzmeye başladım. Sonuçta denizi bilmeden kaptan olamayız.
Source: Serkan Ünlü
Psikoloji ve aile ilişkisi
Burcu Ürge ile Her Şey Dahil programı bu hafta da bambaşka konular ve konuklarla ekrana geldi. Burcu Ürge nin bu haftaki konuğu Klinik Psikolog Ziya Ünlütürk tü. PSİKOLOJİ VE AİLE İLİŞKİSİ Klinik Psikolog Ziya Ünlütürk: Ağlayamayacaksın, yemek istemeyeceksin ya da uslu çocuk olacaksın, abin gibi yaramaz olmayacaksın ki abine davrandığım gibi sana davranmayayım abini sevmiyorum bak gibi mesajlar veriyordu. O da abim gibi sevilmeyeceğime abim gibi olmayarak sevileyim diyor en azından. İlla ona bir şey söylenmesi gerekmiyor. Kardeşine nasıl davrandığını görerek de nasıl davranıp davranmaması gerektiğini de öğreniyor nasıl sevilip sevilmeyeceğini de öğreniyor. Anne ve baba neyi temsil ediyor? ANNE GÜVENİ, BABA GÜCÜ TEMSİL EDER Klinik Psikolog Ziya Ünlütürk: Anneden de babadan da geliyor aslında. Cinsiyete göre de değişiyor ya da aile sistemindeki baskınlık da değiştiriyor. Anne güveni baba gücü temsil eder. Anneyle ilk güvenli bağı kurup babadan da güveni almamız gerekiyor. Anneden güveni alıp babadan gücü aldığımızda bizi hiçbir şey yıkamaz zaten. Baştan o güveni kuramıyorsak annemizle güvensiz bağlanma stili dediğimiz hikaye aslında bu o zaman zaten dünyamız zaten hep güvensiz olacak
Source: Habertürk
“Başaramadılar, o yüzden çok öfkeliler”
Bir süredir ailesiyle yaşadığı sorunlarla adından söz ettiren Özcan Deniz, annesi Kadriye Deniz ile ağabeyi Ercan Deniz in kendisine yönelik sözleri sonrası kalp spazmı geçirerek hastaneye kaldırılmıştı. Daha sonra anjiyo olan Deniz, ağabeyiyle mahkemelik de olmuştu. habericionecikanlar#180#left# Özcan Deniz, yaşananlara; Ben o konuya artık giremiyorum. Yoruldum, konuşulacak bir tarafı yok, tamamen her şey yargıda, konuşmanın bir anlamı yok demişti. Samar Dadgar, eşi Özcan Deniz ile yer aldığı romantik pozlarını sosyal medya sayfasında yayımladı. Samar Dadgar ın paylaşımına ünlü şarkıcı; Canım aşkım, başaramadılar. O yüzden çok öfkeliler. Başaramayacaklar. O yüzden çok bitkinler. Sen ve oğlum tek varlıklarımsınız. En güzel hikâyemsiniz yorumunda bulundu. Eşi Dadgar da şarkıcının yorumuna İyi ki sen… İyi ki biz diyerek, karşılık verdi. Özcan Deniz, oğlu Kuzey in annesi Feyza Aktan ile evliliği 2019 da olaylı bir şekilde bitmişti. Ünlü şarkıcı, sonrasında modacı Samar Dadgar ile yeni bir aşka yelken açmıştı. Kadriye Deniz, oğlunun Samar Dadgar ile evlenmesine karşı çıkarak; Evlenmesini istemiyorum. Bir tane çocuğu var. Kız arkadaşıyla mutluluklar diliyorum. Ama illa nikâh masasına mı oturmak lâzım? demişti. Ercan Deniz de, aynı zamanda iş ortağı olduğu kardeşinin Samar Dadgar ile evliliği hakkında çarpıcı iddialarda bulunmuştu: Gayrimenkulleri, Özcan Bey evlendikten sonra bir tanesini kendi eşine, bir tanesini de eşinin akrabalarına verip vatandaşlık alması için kullanmak istedi. Bunları sözleşme üzerinde sahtekarlık yaparak vereceğim, üç sene sonra bunlar bize devredecekler dedi. Ben de buna müsaade etmedim. Yani kavganın başlangıç nedeni bu. Zaten mal vermediğim için de evlendi. Yoksa çok sevdiği için evlenmedi yani. Biz Özcan ile kader arkadaşıydık, kader yolculuğuydu. Bunu herkes bilir, ben hep yanındaydım. Ben onun bütün hayatını yönlendiriyordum, ben star yönetiyordum. Herkes gitti, ben kaldım, ben de star yönettim ama olmadı. Devlet çalışıyor, yargı çalışıyor. Evet, şu anda incelemedeyiz hepimiz. Ben de suçluyum, suçum neyse çekmeye razıyım. Özcan Bey de çekecek. Para aklamak bir suçtur! Çünkü neden? Sen kendini yakmazsan, ben yakarım. Benim kaybedecek bir şeyim kalmadı ki..
Source: Habertürk