Kosovalı Syla, yetiştirdiği su kabaklarını renkli avizelere dönüştürüyor
Syla, AA muhabirine iki yıl önce geliştirdiği tasarımların ardından su kabaklarıyla ilgili ilk denemelere başladığını anlattı.
“Üzerinde çalıştığım nesnelerle kültürümüzü tanıtmak adına her zaman böyle bir şey gerçekleştirme arzum ve hayalim vardı.” diyen Syla, geçen yıl sonlarında başkent Priştine”de su kabaklarından yaptığı avizeler için sergi açtığını, gösterilen ilgiden memnun kaldığını söyledi.
“Su kabaklarını modern ürünlere dönüştürerek hayatımıza geri getirmeye karar verdim”
Syla, su kabaklarının Arnavutların evlerinde her zaman dekorasyon ürünü olarak yer aldığını söyledi.
Ebeveynleri ve babaannesinin her zaman su kabağını çok beğendiklerini anlatan Syla, “Birçok Arnavut ailenin evinde hala asılı olduğuna inanıyorum. Benim bu konudaki fikrim de böyle başladı. Su kabaklarının tüm Arnavutları birbirine bağlayan bir hikayesinin olduğunu düşünüp onları modern ürünlere dönüştürerek hayatımıza geri getirmeye karar verdim.” diye konuştu.
Syla, Arnavut kültürünü sanat, tasarım ve yeni fikirlerle mümkün olduğunca geliştirmenin zamanının geldiğini belirterek, Kosova”da eskiden yıkanmak için maşrapa olarak kullanılan su kabağını farklı şekilde kullanıma sunarak insanları geçmişe götürmek istediğini söyledi.
Su kabağı yetiştiriyor
Bu başarıya babasının desteğiyle ulaştığını anlatan Syla, Gilan”a bağlı Bresalc köyünde yaklaşık bir hektarlık alanda su kabağı yetiştirdiklerini kaydetti.
Syla, sergi sonrası ürünlerine gösterilen ilginin arttığını dile getirerek, “Şimdiye kadar su kabağı ile birçok çeşit avize yaptım. Avizenin yanı sıra lambader, masa lambası, duvar lambası da ürettim. Sadece evlerde değil hotel, kafe gibi birçok yerde kullanılabilen her türlü aydınlatma yaptım.” ifadelerini kullandı.
Su kabaklarının ekim, yetiştirme ve kurutma gibi süreçlerden geçirilerek avizeye dönüştürülmesi için yaklaşık bir yıla ihtiyaç duyulduğuna işaret eden Syla, kesme ve boyama işlemlerinde ailesi ve dostlarının da yardımcı olduğunu anlattı.
“Susak” olarak da bilinen “su kabakları”, Kosova”da geçmişte birçok evde dekorasyon ürününün yanı sıra banyolarda maşrapa olarak kullanılıyordu.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Source:
“Fetih Marşı”nın şairi: Arif Nihat Asya
Sahip olduğu milli ve manevi karakter, hissiyat ve düşüncelerini şiirlerine de yansıtan usta kalem, “Bayrak”, “Fetih Marşı”, “Kalk Yiğidim”, “Dua” ve “Naat” gibi önemli eserleriyle tanınıyor.
Asıl adı Mehmet Arif olan usta kalem, Tokatlı Ziver Efendi ile Tırnovalı Zehra Hanım”ın tek çocuğu olarak, 1904″te Çatalca İnceğiz köyünde dünyaya geldi.
Arif Nihat Asya, henüz 7 günlükken babasını veba hastalığından kaybetti. Annesinin yeni bir evlilik yapıp Filistin”e gitmesiyle akrabalarının yanında büyümek zorunda kaldı.
Birinci Dünya Savaşı yıllarında “Gülşen-i Maarif Rüştiyesi”nde eğitim alan şair, bu dönemde hakim olan milliyetçi duyguların etkisiyle şiire başladı ve daha sonra eğitimini parasız yatılı olarak Bolu ve Kastamonu liselerinde sürdürdü.
Şiirlerinde sade bir üslup kullanan Asya”nın ilk şiirleri, hocası Enver Kemal Bey”in yönettiği “Gençlik” dergisinde yer aldı.
İlk şiir kitabı “Heykeltıraş” 1924″te okurla buluştu
Asya, öğrenimine “Darülmuallimin-i Aliye”nin (Yüksek Öğretmen Okulu) Edebiyat Bölümünde devam etti. Asya”nın ilk şiir kitabı “Heykeltıraş”, 1924″te bu okulda öğrenciyken yayımlandı.
Okul yıllarında Anadolu Ajansının yanı sıra İstanbul Postanesi”nde de çalışan şair, son sınıftayken ilk eşi Hatice Semiha Hanım”la evlendi. Çiftin iki çocuğu oldu.
Arif Nihat Asya, mezun olduktan sonra Adana Lisesi ile kız ve erkek öğretmen okullarında 14 yıl edebiyat öğretmenliği ve idarecilik yaptı.
Adana, Arif Nihat Asya”nın hem duygu dünyasını hem de şair gönlünü besledi. Şair, bu duruma dair “Çukurova beni yoğurmuştur. Çukurova”nın sıcaklığı ve Toroslar şair gönlümü beslemiştir. Karacaoğlan gibi, Dadaloğlu gibi büyük şairleri yetiştiren Çukurova insanı şiir doludur, sihir doludur.” ifadelerini kullanmıştı.
5 Ocak 1940″ta Adana”nın kurtuluşunun yıl dönümü kutlamaları için yazdığı “Bayrak” şiiriyle Asya “Bayrak şairi” unvanına sahip oldu.
Öğretmenlik döneminde Üsküdar Mevlevihanesi”nin son şeyhi Ahmet Remzi Akyürek ile tanışan Asya, tasavvufi şiirler de kaleme aldı.
Hem edebi hem de kişisel hayatında önemli yeri olan Mevlevilik düşüncesini 1933 yılında tanımaya başlayan ve Mevlevi Dedesi Ahmet Remzi Akyürek”ten el alan Asya, Mevlevilik çilesinden geçerek Mevlevi şeyhi rütbesine erişti.
Askerdeyken “Asya” soyadını aldı
Usta şair, askerlik görevi esnasında “Türklerin ata vatanına özleminin bir tezahürü olarak” Asya soyadını aldı.
“Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü” mısraıyla başlayan “Bayrak” şiiriyle tanınan ve “Bayrak Şairi” olarak anılan Asya”nın 1940″ta yazdığı bu şiiri, önce “Görüşler” dergisinde, daha sonra da “Bir Bayrak Rüzgar Bekliyor” adlı şiir kitabının 1946″da çıkan ilk baskısında yer buldu.
İlk evliliğini sonlandırarak kimya öğretmeni Servet Akdoğan ile ikinci evliliğini yapan şairin bir kız, bir erkek çocuğu daha oldu.
Adana milletvekilliği görevinin ardından çeşitli yerlerde öğretmenlik yapan ve 1962″de emekli olan bayrak şairi, 5 Ocak 1975″te tedavi gördüğü Ankara Numune Hastanesi”nde vefat etti.
Şiirlerinde kahramanlık ve tarih duygularını işledi
Arif Nihat Asya”nın şiirlerinde halk ve divan edebiyatı nazım şekilleri yanında modern edebiyatın nazım şekilleri de yer buldu.
Rubailerden oluşan 5 ayrı kitap kaleme alan Asya, şiirlerinde kahramanlık ve tarih duygusu, din, aşk, tabiat ve memleket güzelliklerini konu edindi. Üslup açısından titiz bir şair olarak kabul edilen Asya, şiirlerini bir biçim disiplini çerçevesinde yazdı.
Eserlerini ince mecazlar ve telmihlerle zenginleştiren usta şair, Türkçeye ciddi bir işlev ve sorumluluk yükleyerek, dilini bir şuur durumu olarak düşündü.
Asya, “Biz, kısık sesleriz, minareleri sen ezansız bırakma Allahım! Ya çağır şurda bal yapanlarını, Ya kovansız bırakma Allahım!” mısralarıyla başlayan “Dua”nın da arasında bulunduğu şiirlerinde milli ve manevi duyguları işledi.
Bütün eserleri 1975-1977 yıllarında 12 kitaplık bir külliyat halinde basıldı
Türkiye”nin farklı bölgelerindeki okullara ismi verilen, adına her yıl şiir ezberleme yarışmaları düzenlenen Asya”nın düşünce ve deneme türünde “Kanatlar ve Gagalar”, “Enikli Kapı”, “Terazi Kendini Tartamaz”, “Tehdit Mektupları”, “Onlar Bu Dilden Anlar”, “Aramak ve Söyleyememek” ve “Kanatlarını Arayanlar” adlı eserleri bulunuyor.
Arif Nihat Asya, “Heykeltıraş”, “Yastığımın Rüyası”, “Ayetler”, “Bir Bayrak Rüzgar Bekliyor”, “Kubbe-i Hadra”, “Kökler ve Dallar”, “Emzikler”, “Dualar ve Aminler”, “Aynalarda Kalan”, “Bütün Eserleri”, “Rubaiyyat-ı Arif”, “Kıbrıs Rubaileri”, “Nisan”, “Kova Burcu”, “Avrupa”dan Rubailer” gibi pek çok şiirini Türk milletine miras bıraktı.
Şairin daha önce yayımlanmamış yazılarıyla beraber bütün eserleri 1975-1977 yıllarında 12 kitaplık bir külliyat halinde basıldı.
Asya”nın “Bayrak”, “Fetih Marşı”, “Kalk Yiğidim”, “Dua” ve “Naat” gibi pek çok şiiri halen edebiyatçı, siyasetçi ve kanaat önderlerinin konuşmalarında sıkça yer buluyor.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Source: