Tesla’yı patlatan askerden dikkat çeken not
Yeni yılda Las Vegas”taki Trump otelinin önünde yaşanan Tesla Cybertruck patlamasını gerçekleştiren ABD askerinin bıraktığı not tespit edildi. 37 yaşındaki Matthew Livelsberger”ın cep telefonuna bıraktığı notlarda patlamayı ülkenin sorunlarına dair bir “uyanma çağrısı” diye nitelediği ortaya çıktı. Livelsberger”ın notlarında, “Kaybettiğim kardeşlerimin zihnini temizlemem ve aldığım canların yükünden kurtulmam gerek” yazdığı aktarıldı. Livelsberger 2006″dan beri orduda görev yapıyordu ve iki kez Afganistan”a gönderilmişti.
Source: Sabah
Hatıran yeter…
Sahi olanı sevenin üzerinde hüznün sadeliği vardır. Dallı budaklı değildir hüzün, gürültüsüz bir hal, vitrinde değildir ama insan olanın ” bunun aynısından bende de var” dediği aşikar bir benzerlik duygusu.. Hüzün hep eskidir yeni tanışsanız da başka ruhlara, başka evlere uğraya uğraya çarpa çarpa size gelir. Buyurgan olsa da nezaketlidir hüzün, önce şaşırtır, sonra ağlatır, sonra bir odanıza yerleşir, sizi kendine alıştırır, ve en sonunda o sizin değil siz onun misafiri olursunuz. Hüzün, kaybettiklerinizi değil kayboluşunuzu hatırlattığı için sahidir. Acının refakatçisidir zehrini alır, sizi o coşkun o dev gibi feryattan mezun eder, tekrar gerektiren bir dersten geçirmiştir sizi, sonra aynı acıdan mezun olmuş hüzünlüler topluluğuna karışır gidersiniz. Arabesk, halkın kendi hüznüne göre açtığı müzikli bir kitap. Önce söyleyeni sonra söylediği sevilir. Sahidir.. Siz sevmeseniz de en sevdiklerinizin sevdiği olabilir, siz duymak istemeseniz de bu aşinalığı inkar edemezsiniz. Sosyolojik gevişler yamayıp, bilgiçler mezesi haline getirilen, gureba tınısı olarak tanımladıkça hazzını pazarlayan, elit adlı ayrıkların stres topu olan bu zevzek tartışma halkın umurunda değil. Arabeskin maruz kaldığı linç ve kibir kültürel ırkçılığın ta kendisidir. Müziğin teni, ait olduğu toprak ezilmişlikle bir garabet tartışmaya ittirilse de sancısı bezmişlik, hüsrana uğrayan hayaller cart curt vs değildir sebebi hüzündür kardeşim. En tize çıkan acının eteklerini bile konservatif katmanlara ayırmak bölmek işiniz! Meseleyi bir beğeni ve tercih sebebi olarak görmeme ısrarı, nihayetinde loş aydınların YouTube gevişi olarak sündürdüğü bayık ezberlerden ibaret. Algıda keçicilik, toplumun beğenileriyle inatlaşan basitlerin durumunu özetliyor aslında. Ferdi Tayfur”un vefatının ardından icrasına bestesine berbat demek ancak çıktığı yumurtanın çatlağı bir eski sürüm ekran kartına yakışırdı. Bu toprakların liderini kendinizce sevmiyorsunuz diye seçmenine nasıl hakaret edip aşağılıyorsanız, bu toprakların sevdiği sesleri de ideolojik nefretinize kurban edip öyle aşağılıyorsunuz. Bale babeti gibi davranıp kimliğinde hamamcı terliği olduğunu saklayan sünepelik ,dikkat edin saklamanın sünepelik olduğunu söylüyorum, mensubu olduğunuz zihniyetin prangası. Siz de sefilliği takıştırmaya öyle talipsiniz.
Source: Esra Elönü
Kandırmacanın adı: “Açık alan”
Sigara yasağı hayatımıza girdiğinde hepimiz bir “oh” çekmiştik. Kafeler, restoranlar, kapalı alanlar… Hepsi bir anda temiz hava cennetine dönmüştü. Ama sonra… İşin rengi değişti.Ne mi oldu? Kimi işletmeler, yasağı delmenin “ince” yollarını buldu. Adı açık alan ama aslında kapalı. Öyle mekânlar türedi ki dışarıda oturuyorsunuz zannediyorsunuz ama bir bakıyorsunuz; üstü kapanmış, dört tarafı camla çevrilmiş, içerisi dumandan geçilmiyor. Sigara yasağı? Kâğıt üzerinde var tabii! Ama uygulamada işler pek öyle yürümüyor.Bunlar artık standart oldu. Bir kafeye gidiyorsunuz, size “sigara içilmeyen alan mı istersiniz, açık alan mı?” diye soruyorlar. Açık alan deyince insanın aklına temiz hava geliyor değil mi? Ama gelin görün ki o “açık alan” dedikleri yerin üstü plastik brandayla kapatılmış, yanınızda oturan sigarasını tüttürüyor, siz de pasif içiciliğin dibine vuruyorsunuz.Bu nedir arkadaşlar? Madem sigara yasağı var, o zaman neden izin veriliyor?Eskiden bu yasağı harfiyen uygulayan mekânlar şimdi göz göre göre yasağı deliyor. Çünkü denetim yok. Bir dönem denetimler sıkıydı, insanlar kurallara uymak zorundaydı. Ama şimdi bakıyorsunuz, ne yasağı denetleyen var, ne de kurallara uyan…Denetimlerin yeniden sıkılaştırılması gerekiyor. Yoksa bu “yarı açık, yarı kapalı alan” kandırmacasıyla herkes keyfine bakar, biz de duman altında kalmaya devam ederiz.Sigara yasağını sadece bir sağlık meselesi olarak görmemek lazım. Bu yasağın amacı, sigara içmeyenleri korumak. Çocukları, yaşlıları, nefes almak isteyenleri… Sigara içenlerin tercihine saygı duyuyorum. Ama birinin sigara içmesi neden benim temiz hava hakkımı elimden alsın?Ve buradan yetkililere bir çağrım var:Bu kandırmacaya bir dur deyin. Adı açık alan olan ama dört bir yanı kapalı mekânları gerçek anlamda açık alan haline getirin.”Yasağı delmek için geliştirilen bu sözde çözümler, toplumun hakkını gasp etmektir. Herkes sigara içmek istemiyor, herkes sigara kokusunda yemek yemek istemiyor. Ve bu çok basit bir talep…Temiz hava. Algoritma beni deHip Hop’çu yapmış SPOTİFY’ı oğlum Atlas ile ortak kullanıyoruz. Ben müziğin her çeşidini severim ama klasikler benim vazgeçilmezimdir. Yazı yazarken, kitap okurken ya da bir işle uğraşırken fonda hep bir müzik olur. O müzik de çoğu zaman bir klasik eserdir. Beethoven’ın piyanosunu, Chopin’in dokunuşlarını ya da Vivaldi’nin mevsimlerini hiçbir şeye değişmem.Atlas ise 12 yaşında ve müzik zevki tamamen farklı bir dünyadan geliyor. Onun sayesinde yeni nesil sanatçıları da yakından tanır oldum. Hem Türk hem de yabancı müziklerde neler popülerse artık kulağımda yankılanıyor. Atlas; birçok genç gibi ritmi hızlı, enerjisi yüksek müziklerden hoşlanıyor. Hip Hop, dünyanın her köşesinde yükselişte. Sadece bir müzik türü değil; bir kültür, bir yaşam biçimi adeta. Bu dalga gençleri sarıp sarmalıyor ve giderek daha büyük bir kitleyi etkisi altına alıyor.Atlas’ın çalma listeleri de bu rüzgârdan nasibini almış durumda. Çakal, Level C5, Batufleks, Canbay & Wolker, Semicenk… Daha önce adını bile duymadığım bu sanatçılar, onun dünyasında en ön sırada. Başlarda merakla dinledim, anlamaya çalıştım. Ama sonra fark ettim ki bu müzikler bir noktada benim de kulağıma hoş gelmeye başladı.Spotify’ın o meşhur algoritması ise durumu daha eğlenceli bir hale getiriyor. Her yıl sonunda “En Çok Dinlediklerin” listesi gönderiyor ya… İşte tam orada gerçeği görüyorum. Atlas benim algoritmamı da değiştirmiş. Bütün o klasiklerin arasında bir bakıyorum, hop bir “Batufleks – Hızlı ve Öfkeli” ya da “Semicenk – Düşerken Uyan” çalıyor. Meğer ben de farkında olmadan bir Hip Hop’çu olmuşum.Müziğin böylesine güçlü bir bağ kurma gücü var. Atlas, müzik zevkiyle beni yepyeni bir dünyaya davet etti, ben de onu klasiklerle tanıştırıyorum. Belki bir gün Spotify algoritması onun listesinde de bir Chopin parçası önerir.Müzik işte böyle bir şey… Yaşları, tarzları, mesafeleri ortadan kaldırıyor; bir köprü kuruyor. Atlas’la kurduğumuz bu müzik köprüsü; bana hem onun dünyasını keşfetme şansı tanıyor, hem de benim kendi dünyamı onunla paylaşma fırsatı sunuyor.Ve belki de müziğin en güzel yanı bu… Herkesin kendi ritmi var ama bir araya geldiğinde, hepimiz aynı melodinin içinde buluşuyoruz. Ferdi Tayfur efsanesidiye bir şey vardı DÜRÜST olayım, arabesk müzikle aram hiçbir zaman çok sıkı olmadı. Ama onun etkisini görmemek, hissetmemek mümkün değil. Ferdi Tayfur, bu müziğin sadece bir sesi değil, Türk insanının ruh halini yansıtan bir aynası gibiydi.80’lerin sonunda Kuşadası’nda Ferdi Tayfur’la tanıştığımız günü hatırlıyorum. O zamanlar popülaritesinin zirvesindeydi. Sohbet ettik, dinledim ama yine de o ‘Ferdi Tayfur efsanesi’ni tam anlamıyla kavrayamamıştım. Sanatçı dostlarımın gözlerinden, anlattıklarından o etkiyi daha iyi anlamaya başladım. “Ferdi Tayfur hayranlığı” diye bir şey vardı ve bu öyle sıradan bir hayranlık değildi. İçten, derin, hatta kimi zaman mistik bir bağlılıktı bu.1993 yılında Gülhane Parkı’nda düzenlediği 200 bin kişilik konser hala hafızalarda. Bugün böylesi büyük kitlelere ulaşmak sosyal medya çağında daha mümkün. Ama o yıllarda, böylesine devasa bir kalabalık toplamak, sanatçının kitlelere ne kadar dokunduğunun bir göstergesiydi. Ferdi Tayfur sadece şarkı söylemiyordu, insanların hayallerine, dertlerine ve sevinçlerine tercüman oluyordu.Ferdi Tayfur’un şarkıları genelde bir hüzünle başlıyordu. Hayal kırıklıkları, acılar, çaresizlik… Ama o şarkılarda sadece hüzün yoktu. Bir umut, bir tebessüm de saklıydı. Aslında Ferdi Tayfur, Türk insanının ruh halini çok iyi anlamıştı. Günlük hayatın küçük sevinçlerini, büyük hayal kırıklıklarını, içten gelen o “her şeye rağmen” umut duygusunu anlatıyordu.Türk insanı böyledir. Hüzünlenir, üzülür, belki bir süre içine kapanır ama sonra yeniden ayağa kalkar. Ferdi Tayfur’un da arabeskin de fark ettiği de belki de buydu.Kimi zaman hor görülen, kimi zaman küçümsenen bu müzik türü aslında büyük bir sosyolojik gerçekliğe işaret ediyordu.Şehirleşme, göç, yalnızlık, aidiyet arayışı… Bu duyguların hepsi arabesk müzikte yer bulmuştu.Ferdi Tayfur gibi sanatçılar, bir dönem Türkiye’nin ruh halini anlamak için adeta bir rehber oldu. Bir konser alanında toplanan yüz binlerce insanı sadece güzel bir sesle bir araya getiremezsiniz. O insanlar, o sesin anlattığı duygularla bağ kurmuştu. Çünkü o şarkılar, onların kendi hikâyelerini anlatmıştı.Ferdi Tayfur’un dediği gibi:“Bir gün sen de dert görürsen, üzülürsen beni anarsın…”Bu şarkılar o dertleri de umutları da anlamak için hala bizimle.
Source: Deniz Si̇pahi̇
Fenomen Murat Övüç, dini değerleri aşağılamaktan gözaltına alındı
Sosyal medyada yaptığı paylaşımlarla tepki toplayan fenomen Murat Övüç, “Halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılama” suçlamasıyla gözaltına alındı. Hakkında yakalama kararı bulunan Övüç, Beyoğlu”nda yakalanarak gözaltına alındı. Övüç, son olarak bindiği uçakta türban takarak seyahat ettiği anları sosyal medya hesabınadan paylaşmıştı. Övüç’ün, polisteki işlemlerinin ardından adliye sevk edileceği öğrenildi.
Source: Hurriyet.com.tr
Gazeteciden bomba Hadise yorumu! “Belçika köylüsü olduğu için kendini eğitemedi”
Magazin Bahane” programında Gökay Kalaycıoğlu ve Hakan Solaker, Hadise”nin Diyarbakır”da katledilen Narin için “Sıfır Tolerans”ı söylemesini ele aldı. Solaker, şarkının anlamıyla bağdaşmadığını söylerken, “Hadise Belçika köylüsü olduğu için kendini eğitemedi” ifadelerini kullandı. Kalaycıoğlu ise Demet Akalın”ın tepkisinin altının dolu olması gerektiğini belirtti. “HADİSE BELÇİKA KÖYLÜSÜ OLDUĞU İÇİN KENDİNİ EĞİTEMEDİ” Şarkıcı Hadise, O Ses Türkiye”nin yılbaşı özel programında Diyarbakır”da katledilen küçük Narin için “Sıfır Tolerans”ı söyledi. Hadise”nin aşk şarkısı olarak bilinen parçayı Narin”e ithaf etmesine tepkiler geldi. Olayı yorumlayan Gazeteci Hakan Solaker,”Sıfır Tolerans, ayrıldığı sevgilisi için yazılmış bir şarkı. Ne alakası var Narin ve Narinlerle. Yazık ki onu bir konserde kullanıyorsun zaten acımız büyük ve içimize sindiremediklerimiz varken yapmayın ya çok acayip. Buradan bir şey çıkmaz. Hadise bu tür polemiklere son zamanlarda girmeyi seviyor gibi. Hadise Belçika köylüsü olduğu için kendini eğitemedi.” ifadelerini kullandı. Demet Akalın”n Hadise”ye yönelik eleştirisini yorumlayan Sunucu Gökay Kalaycıoğlu ise “Demet Akalın Hadise”ye “Kusucam” diyerek kendi şahsi eleştirisi üzerinden tepki verdi. Hayır buna o tepki verilmez. Altı dolu bir tepki verilmesi gerekiyor.” dedi
Source: Haberler
Milletvekilleri Gaziantep ve Kilis”e gidiyor: Suriyelilerin geri dönüşleri yerinde incelenecek
TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Göç ve Uyum Alt Komisyonu Başkanı, AK Parti Antalya Milletvekili Atay Uslu, komisyon olarak, Suriye”deki Baas rejiminin devrilmesinin ardından Suriyelilerin ülkelerine güvenli ve gönüllü geri dönüş sürecine ilişkin yerinde incelemelerde bulunacaklarını belirtti. Komisyon üyesi milletvekilleriyle gelecek hafta Kilis ve Gaziantep”e gideceklerini ifade eden Uslu, ilk olarak Kilis”te konuyla ilgili çalışmalar yapacaklarını bildirdi. Kilis Valiliğinden, İl Göç İdaresi yetkililerinden bilgi alacaklarını ifade eden Uslu, “Öncüpınar Sınır Kapısında da inceleme yaparak Suriyelilerin ülkelerine geri dönüşleriyle ilgili çalışmalar hususunda bilgiler alacağız.” dedi. Kilis”in ardından Gaziantep”e geçeceklerini bildiren Uslu, burada da Valilik yetkililerinin bilgi vereceğini dile getirdi. Kilis ve Gaziantep”te ticaret, sanayi ve esnaf odalarının temsilcileriyle sivil toplum kuruluşlarıyla da görüşeceklerini belirten Uslu, şunları söyledi: “Komisyon olarak Suriyelilerin güvenli, onurlu ve gönüllü geri dönüşlerine ilişkin Kilis ve Gaziantep”te incelemelerde bulunacağız, yetkililerden bilgi alacağız. Ülkemize sığınmak zorunda kalan Suriyelilerin özellikle rejimin sona ermesiyle ülkelerine güvenli, onurlu ve gönüllü geri dönüşleri artarak devam ediyor. Komisyon olarak süreci yakından takip ediyoruz. Nasıl ev sahipliği sürecini başarıyla ve medeniyet kodlarımıza uygun bir vakarla yürüttüysek, şimdi de güvenli, gönüllü ve onurlu geri dönüş sürecini aynı vakarla yürüteceğiz.” Uslu, Türkiye”nin, Suriye”de yaşanan zulümler karşısında attığı adımlarla büyük ve önemli bir sınavı başarıyla geçtiğini, insanlık tarihine altın harflerle yazılacak bir “ensarlık” örneği gösterdiğini vurguladı. Suriyelilerin vicdani, hukuki, insani ve tarihi duruş için Türkiye”ye ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan”a teşekkür ettiğini aktaran Uslu, Türkiye”nin örnek “güvenli bölge” modeli sayesinde 8 Aralık 2024″e kadar geçen süreçte yaklaşık 740 bin Suriyelinin, güvenli ve gönüllü geri dönüşünün sağlandığını belirtti. “Etki boyutlarını değerlendireceğiz” Baas rejiminin devrilmesinden sonraki 25 günlük sürede ise yaklaşık 40 bin Suriyelinin ülkelerine gönüllü ve güvenli dönüş yaptığını aktaran Uslu, şöyle konuştu: “BM rakamlarına göre 8 Aralık 2024″ten bu yana Türkiye, Ürdün ve Lübnan gibi ülkelerden 120 binden fazla kişi Suriye”ye, ülke içinde de yerinden edilmiş Suriyelilerin yaklaşık 400 bini kendi evlerine döndü. Gönüllü dönüşlerin artarak devam edeceğini tahmin ediyoruz. Yerinde yapacağımız incelemelerde Suriyelilerle de görüşmeler yapacağız, dönüş için fikirlerini öğreneceğiz. Sınır kapılarında gönüllü dönenlerle mülakatlar yapacağız, gönüllü dönüş süreçlerini değerlendireceğiz. “Ne kadarı döner?” soruları çokça soruluyor. Bu konuda sahada odak gruplarla çalışmalar yapıp, dönüş süreçlerinin yalnızca sayısal değil hem teknik, hem hukuki, hem de sektörel etki boyutlarını değerlendireceğiz.” Suriye”de yeni bir dönemin başladığına işaret eden Uslu, barışın ve esenliğin sağlanmasının, ülkedeki tüm kesimlerin bir arada yaşamasının en önemli hedef olduğunu vurguladı. Uslu, yaşanan sürecin sonunda Suriye”de, Suriyelilerin kazandığını belirterek, şunları kaydetti: “Suriye”de kazanan, Suriyeli sığınmacılara ve Suriye”deki insani drama arkasını dönmeyen Türkiye”nin insani, vicdani duruşu olmuştur. Kazanan Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan”ın ortaya koyduğu insani politikalar, vicdan temelli, gönül temelli yaklaşımlar olmuştur. Türkiye”de bulunan Suriyeliler “geçici koruma” statüsü ile kalıyorlardı. Suriye”de güvenli yeni düzen ile birlikte “geçici koruma” dediğimiz uluslararası koruma statüsü kalkıyor ve Suriyeliler ülkelerine güvenle ve onurla dönüyor. Daimi bir uluslararası koruma statüsü yerine 12 yıl gibi uzun bir süreye rağmen “geçici koruma” statüsü ile kalmalarını sağlamak Suriyeli kardeşlerimizin güvenli dönüşüne olan inancımızın hukuki karşılığıdır.”
Source: Dünya Gazetesi
“O sayfa artık kapandı”
Bir süredir sağlık sorunlarıyla mücadele eden Ferdi Tayfur, 2 Ocak ta hayatını kaybetmiş, ünlü şarkıcı için önce Atatürk Kültür Merkezi nde bir anma töreni düzenlenmişti. Sanatçının cenazesi, ardından Levent Barbaros Hayrettin Paşa Camii ne getirilmişti. Binlerce kişinin katıldığı cami avlusunda, Ferdi Tayfur un mahkemelik olduğu kızı Tuğçe Tayfur Aydın ve sanatçının yeğeni Şirin Gözalıcı arasında tartışma yaşanmıştı. habericionecikanlar#180#left# O, buraya gelmeyecek diye bağıran Şirin Gözalıcı ya, Tuğçe Tayfur Aydın hakaret ederek karşılık vermişti. Tuğçe Tayfur Aydın ı annesi Necla Nazır, sakinleştirmişti. İÇİ ÇÜRÜMÜŞ İNSANLARLA NASIL UĞRAŞAYIM? DEMİŞTİ Tartışmanın ardından Necla Nazır, yaşanan gerginliklere dair çarpıcı ifadeler kullanmış ve şu açıklamayı yapmıştı: Şimdi ben, Ferdi Tayfur sevenlerine şunu söylemek istiyorum; Oradan birisi bağırdı Neden hastaneye gelmediniz? diye. Neden gelmediğimiz çok açık olarak göründü zaten. Ben artık içi çürümüş insanlarla nasıl uğraşayım. Cenazede bunu yaptılar, biz hastaneye nasıl gidelim? İnsanlar yaşadığımız şeyin iç yüzünü bilmiyorlar. Ezbere konuşuluyor, ne yayınlıyorlarsa ona karşılık cevap oluyor. Biz sürekli suskun kaldık. Bizim kimseyle bir alıp veremediğimiz yok. Ama benim çocuğumu sanki baba – kız birbirine düşmanmış haline getirdiler. Böyle bir şey yok. Yani onun babası… ŞİRİN GÖZALICI DAN GÖNDERME: O SAYFA ARTIK KAPANDIN Necla Nazır ın bu açıklamalarının ardından Ferdi Tayfur un basın danışmanı ve aynı zamanda yeğeni olan Şirin Gözalıcı, merhum sanatçının fan sayfasının yayınladığı mesajı paylaştı: Necla Nazır sen artık Ferdi Tayfur un hayranlarına hiçbir şey diyemezsin. O sayfa artık kapandı. Sen Ferdi Baba yaşarken çekip sosyal medyaya sunduğun video ile o defteri kapattın. TUĞÇE TAYFUR AYDIN İLE ŞİRİN GÖZALICI ARASINDA NELER OLDU? Muhammet Aydın ile tanıştıktan kısa bir sonra evlenen Tuğçe Tayfur Aydın ın babasıyla sorunlar yaşadığı iddia edilmişti. Gözlerden uzak bir hayat süren ve kızının düğününe de gitmeyen Ferdi Tayfur, Zamanında neden bırakıp kaçtığımı şimdi anladınız mı? mesajı paylaşılmıştı. Tuğçe Tayfur Aydın ise isim vermeden babasının basın danışmanı ve yeğeni Şirin Gözalıcı’yı hedef aldı. Tuğçe Tayfur mesajı babasının değil; yardımcısı Şirin Gözalıcı’nın yazdığını iddia etti. Tuğçe Tayfur ise paylaşımın altına; İşte sen Şirin Hanım a demişsin ki kim ne yapar kendine yapar yaz, o yazmış anladınız mı yıllar önce neden kaçıp gittiğimi neyse atamızla laf dalaşına girecek değilim. Annem bana çok güzel edep ve saygıyı öğretti. Benim muhatabım bu konuda sen de değilsin zaten. Aynen dediğin gibi bu hayatta kim ne yaparsa kendine yapar. İnsan haddini ve yerini bilecek, bilmiyorsa da öğreteceğim ona. Aramıza girmesine izin vermeyeceğim istediği kadar video çeksin istediği kadar arkamdan insanlara o bizim ailemizden değil desin mesajını yazdı, kısa süre sonra da sildi. MAHKEMELİK OLDULAR Ferdi Tayfur, daha sonra da kızının Tayfur soyadını ticari amaçlı kullanmasına karşı dava açmıştı. İkindi namazını müteakiben kılınan cenaze namazının ardından Ferdi Tayfur un cenazesi, Yeniköy Aile Mezarlığı nda toprağa verildi.
Source: Habertürk
Güney Kore”nin en karanlık olaylarından biri hakkında neler biliniyor?
Dünyayı kasıp kavuran pembe üniformalı, maskeli insanların görev aldığı, 456 kişinin büyük bir para ödülünü kazanmak için oyun oynadığı o diziyi bir çoğumuz biliyoruz. Squid Game… 2021 yılında dizinin ilk sezonu çıktığında bir anda tüm ortamlarda bu dizi konuşulmaya başlandı. Güney Kore de maddi sıkıntı yaşayan 456 kişi, ilk bakışta masum gibi görünen oyunları oynamaya başladı, ancak oyunları kaybedenlerin yaşamlarını riske atması gerekti. Tüm oyunlar, oyuncuları psikolojik ve fiziksel olarak sınarken, diziyi izleyenleri de psikolojik olarak zorladı. Şimdilerde 3. sezonu çıkan dizi, hem sosyal medyada hem de arkadaş ortamlarında herkesin dilinde. Çoğumuzun aklına gelen soru ise Bu hikayenin gerçek olma ihtimali var mı? Sosyal medya platformlarında da Squid Game dizisinin gerçek bir olaydan esinlenildiği iddia edilen bazı görseller paylaşılıyor. Ancak kısa bir araştırmayla bu görsellerin yapay zekayla oluşturulduğunu bulmak mümkün. Sosyal medyada Squid Game dizisinin gerçek bir olaydan esinlenildiğinin iddia edildiği görsel. Güney Kore de veya başka bir ülkede, Squid Game dizisindeki gibi bir olayın yaşandığına dair herhangi bir gerçek vaka bulunmuyor. Ancak dizinin yaratıcısı Hwang Dong-hyuk, hikâyenin ilhamını gerçek hayatta karşılaşılan ekonomik eşitsizliklerden, toplumsal adaletsizliklerden ve insanların hayatta kalma mücadelelerinden aldığını söylüyor. Bu temalar, yalnızca Squid Game ile sınırlı değil. Güney Kore yapımı başka birçok dizi ve film de ülkenin toplumsal sorunlarını anlatıyor. Örneğin, Blind dizisi ya da 2019 yılında Oscar ödüllerine damga vuran Parasite filmi, toplumsal sınıf çatışmalarını ve ekonomik eşitsizlikleri gözler önüne seriyor. Bu tür yapımlar, Güney Kore’nin hızlı modernleşme süreci sırasında yaşanan toplumsal çalkantılarına ve karanlık geçmişine ışık tutuyor. Peki Güney Kore yapımı dünyayı kasıp kavuran ve izleyenleri gerilime sürükleyen bu tarz içeriklerin arka planında ne olabilir? HAN NEHRİ MUCİZESİ NİN ARKASINDAKİ TRAJEDİ 1980 lerde Güney Kore, ekonomik bir patlama yaşıyordu. 1950 lerde Kore Savaşı nın yaralarını saran ülke, hızla büyüyerek 1986 Asya Oyunları ve 1988 Seul Olimpiyatları na ev sahipliği yapmaya hazırlanıyordu. Ancak bu Han Nehri Mucizesi olarak adlandırılan ekonomik büyüme hikayesi, arka planda büyük bir toplumsal trajediyi gizliyordu. DİLENCİLERE VE SERSERİLERE KARŞI SERT ÖNLEMLER Nisan 1981 de dönemin Başbakanı Nam Duck-woo ya bir mektup ulaştı. Askeri darbeyle iktidarı ele geçiren Chun Doo-hwan tarafından yazılan bu mektupta, sokaklardaki dilencilere ve serserilere karşı sert önlemler alınması emrediliyordu. Bu talimat doğrultusunda sosyal yardım merkezleri kurulmaya başlandı ve polis, sokakları temizlemek amacıyla evsizleri, engellileri ve kimliksiz bireyleri keyfi olarak gözaltına alma hakkında sahipti. Serserilerin keyfi olarak gözaltına alınmasına izin veren yönetmelik uyarınca sosyal yardım merkezleri kuruldu ve Busan gibi büyük şehirlerde Serserileri Taşıma Aracı yazısı taşıyan otobüsler görülmeye başlandı. GÜNEY KORE TARİHİNİN EN KARANLIK OLAYLARINDAN BİRİ Evsizler, engelliler, bazı yetim çocuklar ve hatta sorulduğunda kimliklerini göstermeyen sıradan vatandaşlar bile Sosyal Arınma Projeleri nin bir parçası olarak merkezlere götürüldü. İşte tam noktada 1980 lerin ortasında Güney Kore de yaşanan Brothers Home (Kardeşler Evi) skandalıyla karşılaşıyoruz. Bu sosyal rehabilitasyon merkezlerin en büyüğü olan Brothers Home, Busan da faaliyet gösteriyordu ve bu ülke tarihinin en karanlık olaylarından biri olarak biliniyor. Resmi olarak evsizlere ve bakıma muhtaç insanlara yardım amacıyla kurulan bu rehabilitasyon merkezi, gerçekte insan hakları ihlalleri ve kötü muameleyle anıldı. İnsanlar zorla toplanarak bu merkeze gönderiliyor, burada kölelik koşullarında çalıştırılıyor ve fiziksel, psikolojik şiddete maruz kalıyordu. İNSAN HAKLARI İHLALLERİ Uluslararası basında çıkan haberlere göre, Brothers Home da kalanlar uzun saatler boyunca ağır işlerde çalıştırılıyor, ancak hiçbir ödeme almıyordu. Yetersiz beslenme ve sağlık hizmetleri nedeniyle yüzlerce kişi yaşamını yitirdi. Bazı mahkumlar cinsel istismara uğradı ve sürekli fiziksel şiddet gördü. Han Jong-sun, 8 yaşındayken Brothers Home a götürülen binlerce mağdurdan sadece biriydi. 2016 yılında CNN e verdiği röportajda, Işıklar kapatıldığında cinsel taciz başlardı. Şiddet o kadar yoğundu ki bir süre sonra hayatta kalma içgüdüsüyle uyum sağlamaya çalıştım ifadelerini kullandı. Al Jazeera nın haberine göre, Brothers Home daki insanların yalnızca yüzde 10 u gerçekten evsizdi. 1987 YILINDA ÇALIŞANIN İHBARIYLA ORTAYA ÇIKTI Bu korkunç olay, 1987 yılında, eski bir Brothers Home çalışanının ihbarı ve basının araştırmaları sonucunda gün yüzüne çıktı. O dönem muhalefet partisi tarafından 1987 de merkezle ilgili yayınlanan bir raporuna göre, 12 yıl boyunca 500 den fazla tutuklunun insanlık dışı muamele nedeniyle öldüğü tespit edildi. Ancak hiç kimse ölümlerden veya gerçekleşen insan hakları ihlallerinden sorumlu tutulmadı. Brothers Home un kurucusu ve yöneticisi Park In-keun, insanların zorla merkeze alınmasından, kötü muamelelerden ve zorla çalıştırılmalarından doğrudan sorumlu tutuldu. Ve bunun karşılığında 2 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Güney Kore hükümeti, bu süreçte aktif rol oynamış olmasına rağmen hiçbir yetkili yargılanmadı. Bu durum, halk arasında büyük bir öfkeye neden oldu. Sonuç olarak Brothers Home, Güney Kore tarihinin en karanlık insan hakları ihlallerinden biri olarak hafızalara kazındı. Yüzlerce kişinin ölümüne, binlerce kişinin hayatlarına büyük bir trajediyle devam etmesine neden oldu ve tam anlamıyla adaletin sağlanmaması halkı derin bir hayal kırıklığına uğrattı. Bugün de izlediğimiz pek çok Güney Kore yapımı dizi ya da filmde bu karanlık geçmişten ilham alarak toplumsal hafızayı diri tutmaya devam ediyor. *Haberin görselleri Associated Press tarafından servis edilmiştir.
Source: Habertürk
Suriyelilerin geri dönüş işlemlerine ilişkin Göç İdaresi Başkanlığından açıklama
Göç İdaresi Başkanlığının sosyal medya hesabından, ülkelerine dönmek isteyen Suriyelilerin geri dönüş işlemleri ve izinli çıkış-giriş haklarına ilişkin bilgilendirme yapıldı.Buna göre, gönüllü, güvenli, onurlu ve düzenli geri dönüşlerin medeniyet değerlerine uygun şekilde gerçekleşmesi ve sürecin sorunsuz devam etmesi için tüm tedbirler alındı. Geri dönüş işlemleri halihazırda Hatay-Cilvegözü ve Yayladağı, Kilis-Öncüpınar, Gaziantep-Karkamış ve Şanlıurfa-Akçakale kara hudut kapılarından yürütülüyor.İşlemler, randevu alma, İl Göç İdaresi Müdürlüğüne gitme, sınır kapısı işlemleri ve çıkış olmak üzere dört aşamada gerçekleştiriliyor.- ÜÇ DEFAYA MAHSUS İZİNLİ ÇIKIŞ-GİRİŞ HAKKI VERİLİYORGeri dönüş hazırlığı yapmak amacıyla ülkesinin güncel durumunu yerinde görmek isteyen geçici koruma altındaki Suriyelilere izinli çıkış-giriş hakkı tanınıyor.1 Ocak”ta başlayan, 1 Temmuz 2025″te sona erecek ve en fazla 3 defa yapılabilecek izinli çıkış-giriş hakkı, aile reisine veriliyor. Aile reisinin çıkış yapamayacak durumda olması halinde aile adına, ergin aile üyelerinden birisi hakkı kullanabiliyor.Çıkış-giriş işlemlerinde süreç “www.randevu.goc.gov.tr” adresinden randevu alma işlemiyle başlıyor. İşlemi gerçekleştirmek isteyen Suriyeliler, randevu gününde bulundukları ilin Göç İdaresi Müdürlüğüne başvuruyor.Burada çıkış yapılacak sınır kapısının bulunduğu şehre gidilebilmesi için 15 gün geçerliliği olan Yol İzin Belgesi düzenleniyor. Kişi, bu belgeyle gittiği sınır kapısında işlemlerinin tamamlanmasının ardından Suriye”ye geçiş yapabiliyor.Kilis-Çobanbey ve Hatay-Zeytindalı kara hudut kapılarından yürütülen izinli çıkış-giriş işlemlerinde, çıkış yapanların Türkiye”ye aynı kapıdan tekrar giriş yapmaları gerekiyor.
Source: Www.star.com.tr
Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan hakkında soruşturma başlatıldı
Gazeteci Fatih Altaylı”nın YouTube programına konuk olan CHP”li Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan, Suriyelilere ilişki politikalarının hukuksuz olduğunu itiraf etmişti. “ŞU AN BOLU”DA BİR TANE ARAPÇA TABELA YOK” Tanju Özcan “Yeterince yardım alıyorlar devletten, Bolu Belediyesi bütçesinden tek kuruş yardım yapmayacağım dedim. Tabelaları bir gecede kaldırdım, ruhsatlarını da hukuksuz bir şekilde iptal ettim. Tabi o zamanki güçle, dalgayla dava da açamadılar. Şu an Bolu”da bir tane Arapça tabela yok. “SULARINA 10 KAT ZAM YAPTIM” İdari yargıya gitselerdi belki kazanırlardı ama siyasette en güçlü olduğunuz zaman yeni seçildiğiniz zamandır. Bir şok dalgası yarattı, anlayamadılar ne olduğunu. Sonra baktım yeterince gidiş yok. Kendim hukukçuyum; nikah ücretlerine, sularına 10 kat zam yaptım. Bu da yasal değildi. Bunun da idari mahkemesine giderse döneceğini biliyordum. Tarife yürürlüğe girmeden de döndü zaten” ifadelerini kullanmıştı. BAKAN TUNÇ DUYURDU Özcan”ın sözleri büyük bir tartışmanın fitilini ateşlerken Adalet Bakanı Yılmaz Tunç bugün konuyla ilgili gelişmeyi X hesabından duyurdu. “SORUŞTURMA BAŞLATILDI” Bakan Tunç “Bolu Belediye Başkanı hakkında ülkemizdeki Suriyelilerle ilgili yaptığı açıklamalar nedeniyle Bolu Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşturma başlatılmıştır” dedi.
Source: Erdem Aksoy
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şehit polis memuru Fethi Sekin ile adliye çalışanı Musa Can”ı andı
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda şunları kaydetti:”İzmir Adliyesi”ne düzenlenen alçak terör saldırısına karşı kahramanca mücadele ederek şehit olan polis memurumuz Fethi Sekin ile adliye personeli Musa Can kardeşimizi şehadetlerinin yıl dönümünde rahmetle yad ediyorum. Tüm kahraman şehitlerimizi minnetle, hürmetle anıyorum.”
Source: Www.star.com.tr
Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan hakkında soruşturma başlatıldı
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Türkiye”deki Suriyelilerle ilgili yaptığı açıklamalar nedeniyle Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan hakkında soruşturma başlatıldığını bildirdi. Tunç, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, “Bolu Belediye Başkanı hakkında ülkemizdeki Suriyelilerle ilgili yaptığı açıklamalar nedeniyle Bolu Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşturma başlatılmıştır.” ifadesini kullandı. Tanju Özcan ne demişti? Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan, konuk olduğu gazeteci Fatih Altaylı”nın programında Suriyeli mültecilerle ilgili belediyesinde uyguladığı politikalara ilişkin açıklamalarda bulunmuştu. Özcan, “Yeterince yardım alıyorlar devletten. Bolu Belediyesi bütçesinden tek kuruş yardım yapmayacağım dedim. Tabelaları bir gecede kaldırdım, ruhsatlarını da hukuksuz bir şekilde iptal ettim. O zamanki güçle dava da açamadılar. Şu an Bolu”da bir tane Arapça tabela yok.” demişti. Özcan, “Yaptığınız işler hukuksuz muydu?” sorusuna şu yanıtı vermişti: “Hukuksuzdu. İdari yargıya gitselerdi belki kazanırlardı ama siyasette en güçlü olduğunuz zaman yeni seçildiğiniz zamandır. Bu bir şok dalgası yarattı, anlayamadılar ne olduğunu. Yeterince gidiş olmadığını görünce yine kendim hukukçuyum; nikah ücretlerine, sularına zam yaptım. Bu da yasal değildi. Bunun da idari mahkemeden döneceğini biliyordum. Tarife yürürlüğe girmeden döndü zaten.”
Source: Internet Haber
Göztepe”den geçici olarak yabancı hakemlik sistemi çağrısı
Kulüpten yapılan açıklamada Süper Lig”de hak yemenin hakemler aracılığıyla legalleştiğini görmenin yüz kızarttığı ifade edildi.
Göztepe”nin dünkü maçta skor olarak kaybetse de maçtaki duruşuyla çok şey kazandığı kaydedilerek, şu ifadelere yer verildi:
“Elbette Türk hakemleri bizim vazgeçilmezimizdir. Ancak hakemlerimizin üzerindeki baskıyla, oynan her türlü oyunla, maçları idare edebilecek imkanları kalmamış ve yoldan çıkılmıştır. Yeşil sahalarda koşan genç hakemlerimiz, hızlı hazırlandıkları için yeterli eğitim ve deneyime sahip değildir. Sürekli baskı altındalar ve bundan etkilenecek yapıda kişilerdir. Kimin şampiyon olacağı, kimin kupa alacağı, kimin düşeceği artık yeşil sahada oynan futbol yerine hakemlerin belirlediği bir lig haline gelmiştir. O nedenle geçici olarak yabancı hakemlik sisteminin ivedilikle kurulması şarttır. Bu sistem kurulduğunda amaç, sadece Türk futbolunu rahatlatmak değil, Türk hakem kardeşlerimizin de daha sağlıklı hazırlanmalarına imkan sağlamaktır. Dün maçta sürekli aleyhimize gerçek olmayan fauller verilirken, karşı takımın yaptığı faullerin bile bizim hanemize yazılması kör gözleri bile ağlatmıştır.”
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.
Source:
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı: Sosyal medya düzenlemesine ihtiyaç var
Bakanlık, bazı basın yayın organlarında “Üzerine döktüğü kolonya ile kendini ateşe veren 11 yaşındaki çocuk hayatını kaybetti” şeklinde yer alan haberlere ilişkin açıklama yaptı.
17 Aralık 2024″te bir sosyal medya uygulaması için video çeken M.Y. isimli çocuğun üzerine kolonya döküp kendisini ateşe verdikten sonra vücudunda oluşan yanıkların ardından hızla hastaneye kaldırıldığı anımsatılan açıklamada, şu ifadelere yer verildi:
“Bir süredir hastanede tedavisi devam eden M.Y, yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak hayatını kaybetmiştir. Çocuğumuzun vefatı hepimizi derinden yaralamış olup, başta ailesi olmak üzere tüm yakınlarına başsağlığı diliyoruz. Sosyal medyadaki zararlı içerik ve akımlar çocuklarımızın canına mal olacak düzeyde onları etkiliyor. Bu acı olay bir kez daha sosyal medya düzenlemesinin ne denli büyük bir ihtiyaç olduğunu hepimize göstermiştir. Bakanlık olarak çocuklarımızı bu zararlı içerik ve akımlardan korumak için çalışmalarımıza hız kesmeden devam edeceğiz. Bir kez daha çocuğumuza Allah”tan rahmet, kederli ailesine başsağlığı diliyoruz.”
Source: Dünya Gazetesi
Athena Gökhan”dan bomba öneri: Başkanı Galatasaraylı olmayan bütün takımlar ligden çekilsin
Lider Galatasaray, Trendyol Süper Lig”in 18. haftasında Göztepe”yi sahasında 2-1 yendi. Sarı-kırmızılılar, Sarı-kırmızılılar, 3 puanın sahibi olurken karşılaşmanın hakemi Alper Akarsu”nun çaldığı ya da çalmadığı düdükler tartışma konusu oldu. Hakem kararlarına tepki yağarken, Fenerbahçeli şarkıcı Gökhan Özoğuz da bu tepkiye destek veren isimlerden biri oldu. “BAŞKANI GALATASARAYLI OLMAYAN TÜM TAKIMLAR LİGDEN ÇEKİLSİN” Fanatik bir Fenerbahçe taraftarı olan Gökhan Özoğuz, Galatasaray”ın galip geldiği maçın ardından hakemlere ve Türkiye Futbol Federasyonu”na yönelik çarpıcı ifadeler kullandı. Özoğuz, çok konuşulacak bir öneride de bulundu. İşte Gökhan Özoğuz”un o paylaşımı;”Bir Fenerbahçeli olarak değil futbol sever bir vatandaş olarak; Dünkü Göztepe maçı dahil olmak üzere bunca zamandır göstere göstere yapılan artık utanma arlanma olmadan yapılan bu Rezalete organizasyonlara en güzel cevap; başkanı Galatasaraylı olmayan Bütün takımlar ligden çekilsinGalatasaray”ı kendi kendine oynasın şampiyon olsun. Futbolun inandırıcılığını , zevkini has rekabetin haklı sevincini, insanları kandıra kandıra satın ala ala bitirdiniz. Hepsiyapanlardan fitil fitil çıkacak . #Türkiyefutbolligindekatliamvar” ETKLİŞİM YAĞMURUNA TUTULDU Athena Gökhan”ın bu paylaşımıyla Galatasaraylıların tepkisini çekerken, Fenerbahçelilerin ise desteğini aldı. Gökhan Özoğuz”un yaptığı bu paylaşım kısa sürede etkileşim yağmuruna tutuldu.
Source: Haberler
Mert”in ölümünün ardından Aile Bakanlığı harekete geçiliyor
AİLE ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, üzerine döktüğü kolonya ile kendini ateşe veren 11 yaşındaki Mert Yetiştiren”in ölümüne ilişkin, “Bu acı olay bir kez daha sosyal medya düzenlemesinin ne denli büyük bir ihtiyaç olduğunu hepimize göstermiştir. Bakanlık olarak çocuklarımızı bu zararlı içerik ve akımlardan korumak için çalışmalarımıza hız kesmeden devam edeceğiz” açıklamasını yaptı.Bakanlığın sosyal medya hesabından yapılan açıklamada, bazı basın yayın organlarında “Üzerine döktüğü kolonya ile kendini ateşe veren 11 yaşındaki çocuk hayatını kaybetti” şeklinde haberler yer aldığı ve bu haberlere ilişkin açıklama yapılmasının uygun görüldüğü belirtildi. 17 Aralık 2024 tarihinde bir sosyal medya uygulaması için video çeken M.Y.”nin, üzerine kolonya döküp kendisini ateşe verdikten sonra vücudunda oluşan yanıkların ardından ivedilikle hastaneye kaldırıldığı ifade edilerek, “Bir süredir hastanede tedavisi devam eden M.Y, yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak hayatını kaybetmiştir. Çocuğumuzun vefatı hepimizi derinden yaralamış olup, başta ailesi olmak üzere tüm yakınlarına başsağlığı diliyoruz. Sosyal medyadaki zararlı içerik ve akımlar çocuklarımızın canına mal olacak düzeyde onları etkiliyor. Bu acı olay bir kez daha sosyal medya düzenlemesinin ne denli büyük bir ihtiyaç olduğunu hepimize göstermiştir. Bakanlık olarak çocuklarımızı bu zararlı içerik ve akımlardan korumak için çalışmalarımıza hız kesmeden devam edeceğiz. Bir kez daha çocuğumuza Allah”tan rahmet, kederli ailesine başsağlığı diliyoruz” denildi.
Source: Haberler