İzmir’e operasyon!
Çağın gereği, güne gözlerimizi açınca haber aldığımız kaynakları da açıyoruz. Dün sabah her şey bir yana İzmir ve çevresindeki orman yangınlarının son durumunu öğrenmek için haber alanlarına girdik. Türkiye’nin dört bir yanında etkili olan orman yangınları birkaç gündür en çok İzmir’i vuruyordu. Bornova’dan, Gaziemir’den, Seferihisar’dan, Menderes’ten gelen yangın haberleri içimizi yakıyordu. Teselli olarak dile getirilen “Can kaybı yok” cümlesi ne kadar gerçek! Evet insan kaybı yok ama o ormanların her metrekaresi onlarca canlıyla dolu. Birkaç yıl önce Ödemiş’teki orman yangını sonrasında bölgeye gidişimi unutamam. Sadece kabuğu kalmış kaplumbağalar, duvara yapışıp kalmış böcekler, her taraf kül rengi… Dün sabah İzmir kaynaklı bir numaralı haber, bir başka yangındı. Memleketi alev alev saran hukuksuzluk yangını bir kez daha İzmir’e sıçramıştı. Altyazılar, canlı bağlantılar, eski İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer ’in ve hâlâ görevdeki CHP İzmir İl Başkanı Şenol Aslanoğlu ’nun da aralarında olduğu yüzden fazla belediyesinin eski yeni çalışanı, bürokratı, üst düzey yöneticisi gözaltına alınıyordu. Yine hava ağarmadan sabahın dördünde şafak baskınları… Yine toplumda korku ve dehşet duygularını yükselten “büyük” operasyonlar… *** Öncelikle şunu vurgulayalım, hiç kimse dokunulmaz değildir, elbette eski yeni belediye başkanları için soruşturma ve dava açılabilir. Ancak iki şeyi çok ağır ve siyasal hedefli buluyoruz: 1. Toplu gözaltına almak… 2. Belediyede birlikte çalışama ortamından suç örgütü üretmek… Memlekette en kolay şey suç örgütü kurmak. Savcılar üç telefonu bir araya getirdi mi, üç mesai arkadaşını yan yana koydu mu al sana suç örgütü. Az önce vurguladığımız gibi elbette Soyer, Aslanoğlu ve diğer çalışanlar hakkında da soruşturma ve dava açılabilir. Ama dün sabahki şafak operasyonu bir yolsuzluğu soruşturmanın ötesindeydi. İktidar medyasının çok istemesine rağmen CHP kurultayına ilişkin davanın ertelenmesinin hemen sonrasında, Ekrem İmamoğlu ’nun tutukluluğunun yüzüncü gününde gerçekleşen bu operasyon aylardır CHP’ye yönelik sürdürülen kampanyanın başarılı olamamasından kaynaklanıyor. Soyer’i bir soruşturma çerçevesinde ifadesini almak üzere adliyeye çağırsalar, atlar bisikletine randevu saatinden en az on dakika önce giderdi. Kaldı ki yıllardır tanıdığımız Soyer heyecanı yüksek, bu ülkeye siyaset zemininde hizmet etmeyi şiar edinmiş bir kişi. Belediye başkanlığı günlerinden pek çok anımız var. Kendisine herhangi bir proje önerildiğinde hemen yüzü parlar, daha proje başlamadan sonuçlarını coşkuyla anlatmaya başlar. Daha sonra bunu danışmanları, çalışma arkadaşlarıyla değerlendirir, pek çoğunda şu şekilde geri döner: “Bu projenin şu kısmı hukuksal bir zemine oturmuyor. Şu kısmını genişletip yapabiliriz… Arkadaşlar proje üzerinde tekrar çalışmak gerektiğini söylediler. Çok uzatmadan son şeklini vereceğiz.” Böyle bir insan şafak vakti baskınla gözaltına alınıyor. Muhtemel dört gün boyunca başkanlığı dönemindeki birbiriyle ilgisiz pek çok dosya birleştirilerek iktidar medyasının manşetine konacak. Tıpkı CHP kurultay davalarında olduğu gibi İzmir’de de operasyonu bir CHP’linin başlattığı, mevcut başkan Cemil Tugay ’ın düğmeye bastığı kurmacası üretiliyor. Müfettişler hiç çıkmadıkları İzmir Belediyesi’nden belgeler, ihale dosyaları istemişler. Tugay da vermiş. Elbette böyle davranacak, vermeyin demesi suç. Dün Cemil Tugay’la konuştuk. Operasyonun şekline olduğu gibi bu kurmacaya da öfkesi vardı. Şöyle diyordu: “Ben böyle bir alçaklığı yapar mıyım? Arkadaşlarım için operasyon yapın der miyim? İddianın bu kadarı gözü dönmüşlük. Bütün çaba CHP içinde fitne yaratmak…” Cemil Tugay, ağır ceza mahkemesine konu edilen CHP kurultayı davasının da iki numaralı şüphelisi. O davada üç numaralı şüpheli de Ekrem İmamoğlu! *** İzmir, bu iktidarın sevemediği bir şehir. İzmir, vergisiyle üretimiyle Ankara’ya beş gönderir, Ankara İzmir’e bir verir. İzmir Büyükşehir Belediyesi de iktidardan payını kısıtlamalar, projelerine onay vermemeler ve operasyonlarla alır. 2 Mayıs 2011’de Aziz Kocaoğlu’nun belediye başkanlığı döneminde şafak operasyonuyla 150’ye yakın kişi gözaltına alındı. (Dünkü gözaltı listesi 157 kişilikti, demek ki 100’den aşağısı kurtarmıyor!) Aziz Kocaoğlu ’nu tutuklamadılar ama hakkında 400 yıl hapisle suç örgütü lideri yapmak istediler. İktidar medyasının haberlerine göre Kocaoğlu liderliğindeki suç örgütü İzmir’i soymuştu, bütçeyi yolmuştu. Bu operasyondan beş hafta sonra 12 Haziran 2011’de genel seçimler yapıldı. Asıl hedef, bu seçimler öncesi CHP’nin güçlü olduğu İzmir’de seçmenin kafasını bulandırmaktı. Aradan 6 yıl geçti. 27 Şubat 2017’de mahkeme şu kararı verdi: “Aziz Kocaoğlu’nun tüm suçlardan beraatine… Böyle bir suç örgütü olmadığına…” O gün Aziz Kocaoğlu’nun yanı başındaydım. Adliye çıkışında, merdivenlerin az ötesinde mikrofonlara seslendi: “Altı yıldır çiğnenen onurum ne olacak?” Bugün İzmir yine iktidarın hedefinde. O iktidar ki oy kaybettikçe zorbalaşıyor, zorbalaştıkça oy kaybediyor.
Source: Mustafa Balbay
Bir şehri istila ettiler! Zarar vermeye başlayınca harekete geçildi
Tekirdağ”ın Muratlı ilçesi Hanoğlu Mahallesi”nde anız ve mera alanlardan ayçiçeği tarlalarına yönelen çekirgeler, ürünlere zarar vermeye başladı. Bazı bölgelerde ayçiçeği yapraklarında büyük kayıplar gözlendi. Çiftçiler, durumu fark eder etmez Tarım ve Orman İlçe Müdürlüğü”ne başvurdu. Müdürlük, Tarım ve Orman Bakanlığı ile temasa geçerek bölgeye özel ilaçlar sevk etti. İlaçlama işlemi, dronlar aracılığıyla başlatıldı. ÇEKİRGE İSTİLASI KAMERADATarım ve Orman İl Müdürü Mehmet Aksoy, Hanoğlu Mahallesi”ne gelerek çekirge istilasının yaşandığı tarlalarda yerinde incelemelerde bulundu. Çekirge istilası anbean kameralara yansıdı. Aksoy, teknik ekiplerle birlikte ilaçlama hazırlıklarını da bizzat takip etti. “POPÜLASYON ÇOK HIZLI ARTTI”Aksoy yaptığı açıklamada, “Tarım ve Orman Bakanlığı personelimiz, muhtarımızın bize bildirmesiyle sahada yaptıkları incelemede çekirge popülasyonunun çok hızlı bir şekilde arttığını tespit etti. Biz de bakanlığımızla hızlı bir şekilde istişareye geçtik. Gıda Kontrol Genel Müdürlüğümüzün aksiyon almasıyla ilaçlarımızı hızlıca temin edip muhtarımıza teslim ettik. Yerelde görevli ziraat mühendisleri ve tohumcu arkadaşlarımızın teknik imkanlarıyla, muhtarımızın ve çiftçilerimizin gayretiyle Hanoğlu Mahallemizdeki çekirge popülasyonunun artışını kontrol altına alıp ilaçlamayla bastırmaya çalışacağız” dedi. “20.00”DEN SONRA İLAÇLAMA YAPILACAK, ARILAR ZARAR GÖRMEYECEK”İlaçlama zamanlamasına dikkat çeken Aksoy, “Şu anda saat 19.30. Bu ilaçlamadan arıların zarar görmemesi için, saat 20.00″den sonra ilaçlamaya başlayacağız. Bu sayede arılar kovanlarına dönmüş olacak. Böylece hem doğal dengeye zarar vermeden hem de koruma-kollama dengesini sağlayarak bu çekirge popülasyonunun sona ermesini sağlayacağız” ifadelerini kullandı. “5 BİN DEKARDA TESPİT YAPILDI”İl Müdürü Aksoy, zarar gören alanların büyüklüğünü de paylaşarak, “Toplam 5 bin dekarlık bir alanda çekirge popülasyonu tespit ettik. Bunun 4 bin dekarı mera, bin dekarı ise ayçiçeği ve anız alanı. Tekirdağ, yağlık ayçiçeği üretiminde Türkiye 1″incisi konumunda. 1 milyon 700 bin dekarlık üretim alanımız var, 350 bin ton da yıllık rekoltemiz. Bu nedenle ürünlerin zarar görmeden hasada ulaşması bizim için büyük önem taşıyor” şeklinde konuştu. “15 GÜN ÖNCE BAŞLADI, ÇOK AŞIRI ÇEKİRGE VAR”Mahallede yaşayan Hüsnü Kıray da süreci şöyle anlattı: “Bundan 15 gün önce çekirge meramızda görülmeye başlandı. Çok aşırı çekirge var. Zarar vermeye başladığını görünce biz de ilk etapta ilçe Tarım Müdürlüğü”ne başvurduk. Müracaattan sonra sağ olsunlar il müdürümüz de geldi, ilçe müdürümüz de geldi. Bugün de kısmetse ilaçlamaya başlayacağız.
Source: Www.star.com.tr
Aileden ilk aklı başında tespit
Anoreksiyadan hayatını kaybeden fenomen Nihal Candan’ın babası Hakan Candan ilk kez nedamet getirdi. Çocuklarının yaşadığı hatalarda kendi sorumluluğunu da kabul eden Hakan Candan, “Birinci sorumluluk onlarda ama ikinci sorumluluk bizde. Ahlaki değerleri yeterince veremedim, onları bu ortamdan koruyamadım. Başaramadım. Bu olaydan sonra daha dikkatliyiz. Bahar’ı şöhret dünyasından uzak tutacağım, İstanbul’dan uzaklaştıracağım. Bu ortamdan korumak için ne gerekiyorsa yapacağım” dedi.Ailenin acısı çok taze, henüz zamanı değil diye şimdiye kadar bu konuda bir şey söylemeyi doğru bulmadım. Ama baba bile sorumluluğu kabul ettiğine göre artık konuşabiliriz. Ölenin annesi, kardeşi durup durup eski damadı suçluyor, kendilerine hiç paye çıkarmıyorlardı bu kayıptan.Oysaki bu iki kız kardeşin günden güne bir girdabın içine düştüğünü 85 milyon hep beraber izledik. Cümle alem farkındaydı da şimdi başkalarını suçlayan anne-baba neredeydi? Madem şimdi Bahar’ı korumak için harekete geçebiliyorlar, bu imkânı vaktinde niye kullanmadılar?Diyeceksiniz ki “Reşit insanlar; kim, ne müdahale edebilir!”Bence o da yetiştirme tarzıyla alakalı bir şey.Yani Nihal Candan’ı bu sona götüren bütün süreçlerde ortada olmayacaksın, yavrunu kıyısına gittiği uçurumdan çekip almayacaksın, sonra da…Neyse, bunları konuşmak için hâlâ çok erken galiba. Olan, o genç kadına olduğuyla kaldı.Enişte deme lazım olurSon günlerin şaşırtıcı işlerinden biri el ele görüntülenen Sinan Akçıl&Ece Erken oldu. İnsanların birbirine yakınlaşmasında şaşıracak bir şey yok elbette.Burada şaşırtıcı olan, Akçıl’ın eski eşi Burcu Kıratlı’yla yakın arkadaş olan Erken’in “Enişte” diye hitap ettiği Akçıl’la görüntülenmesi.Tıpkı o meşhur sözü doğrularcasına: Enişte dedi ama sonra lazım oldu. Burada bize laf düşmez. Bu konuda söz sahibi olan iki kişi var. Birincisi, Burcu Kıratlı. Bakalım bu gelişmeyi normal mi karşılayacak yoksa “arkadan bıçaklanma” muamelesi mi yapacak?Çünkü insanın aklına ilk iş, acaba “Enişte” falan derken de gözü mü vardı sorusu gelir doğal olarak. Olayda gözlerin çevrildiği asıl otoriteyse “enişte” konusundaki hassasiyetiyle bilinen Demet Akalın.Gülden-Neşe Karaböcek meselesinde “Bütün eniştecilerin sonu böyle olsun” diye bir çıkış yapmıştı. İzleyelim bakalım: Akalın’ın enişteciler tepkisi sadece aile içi ilişkiler konusunda mı yoksa arkadaşları da kapsıyor mu?Kene terminatörüİstanbul başta olmak üzere, yaşanan kene istilasını, aşırı avlanmadan dolayı onları yiyen keklik gibi hayvanların azalmasına bağlamıştım.Vahşi doğanın olduğu gibi kentsel alanların da kendi içinde bir dengesi var çünkü. Bir tarafı yok ederseniz, öbür taraf patlıyor. Tıpkı kedi-köpek gibi sokak hayvanlarını yok edince şehirleri fare basması, kentlere domuz inmesi gibi olaylarda yaşadığımız gibi…Afyon’da keneyle mücadele için doğaya yüzlerce keklik salındı. Yetkilileri tebrik ediyorum. Keklikler sadece keneleri değil, süne gibi hızlı çoğalan diğer zararlıları da temizleyecek. Temizleyecek de rahat bırakırsak tabii…Atalarımızın bir bildiği varmış ki kent kırsallarında yaşayan bu hayvanlara dokunmamışlar. Kent canlılarını itlafı akıl edemedikleri için ya da güçleri yetmediği için değil.Yüzlerce yıl bu coğrafyada yaşamanın getirdiği ortak akıl bence bu. Keşke New York, Paris gibi büyük batılı metropoller de kedilerine bizim gibi sahip çıksa, sokaklarını fare istilasından kurtarsa.
Source: Savaş Özbey
Bunlar kaya değil canlı! Vatandaşlar uyarıldı: Şimdilik 40 metreler
Son zamanlarda yaşanan çekilme nedeniyle Van Gölü kıyılarının birçok noktasında görülebilen ve en derin noktada 40 metreye ulaşan mikrobiyalitler, “su altı peribacaları” olarak nitelendiriliyor.
Vatandaşlarımız dikkat etmeli
Uzmanlar rehberler aracılığıyla bölgenin dalış turizminde öne çıkarılabileceğini söylerken mikrobiyalitlerin çok hassas yapılar olması nedeniyle vatandaşlarımızın bu konuya hassasiyet göstermesi gerektiğini açıkladı.
Dünyanın en büyük sodalı gölü olan Van Gölü, küresel iklim değişikliğine bağlı olarak kuraklık nedeniyle alan kaybetmeye devam ediyor. Geçen yıl bölge, önceki yıllara oranla daha fazla yağış almasına rağmen Van Gölü’nde suyun yükselmesi istenen seviyede olmadı. Göl suyunun çekilmesiyle, göl tabanındaki mikrobiyalitler de gün yüzüne çıkıyor.
Eşsiz bir yapı
Bilimsel olarak “biyojenik karbonat yapılar” olarak tanımlanan mikrobiyalitler, suyun dibinde oluşan ve sadece çok az sayıda gölde görülebilen doğal yapılar olarak biliniyor. Van Gölü, bu açıdan dünyada eşine az rastlanır zenginliğe sahip. Ancak göl suyunun gerilemesiyle birlikte daha önce su altında kalan bu yapılar, artık kıyılarda açık şekilde gözlemlenebiliyor.
Bitlis’in Tatvan, Ahlat ve Adilcevaz ilçelerinin kıyılarında farklı boyut ve şekillerde ortaya çıkan yüzlerce mikrobiyalit, hem görsel bir şölen sunuyor hem de göldeki değişimin somut bir göstergesi oluyor. Özellikle Tatvan ilçesine bağlı İncekaya köyü kıyılarında, farklı boyut ve şekillerde yüzlerce mikrobiyalit gün yüzüne çıktı.
Mikrobiyalitlerin çoğu 1 metreyi aşan boylarıyla dikkat çekiyor. İncekaya köyünü ziyaret eden vatandaşlardan Mihriban Sancak, geçen yıl daha az olan mikrobiyalitlerin bu yıl ciddi şekilde çoğaldığını belirterek, “Manzara çok güzel ama gölün bu şekilde çekilmeye devam etmesi bizleri endişelendiriyor” dedi.
Mikrobiyalitlerin manzarayı da değiştirdiğini aktaran Mehmet Okay isimli vatandaş da, “Her geçen yıl göl daha da geri çekiliyor. Mikrobiyalitler ortaya çıktıkça manzara değişiyor ama bu değişim, Van Gölü için iyiye işaret değil” ifadelerini kullandı.
Dalışa elverişli
Bilim insanları tarafından gölün ekolojik dengesinin bozulduğuna işaret edilen bu durum, dalış turizmi açısından yeni alanlar sunarken, bölge halkı için ise kaygı verici bir gelişme olarak değerlendiriliyor.
Source: Ahmet Yavuz