“Zihin Sağlığına Dair Önemli Gelişmeler – Aileler, Stres ve Farkındalık”

15 Temmuz şehidi Ahmet Çakır”ın ailesi konuştu: 1 kez gördüğü kızı 2,5 yıl yaşayabildi

Adı bir okulda yaşatılan şehit oğullarının anısını Gaziantep”te evlerinde oluşturdukları özel bir köşede yaşatan Çakır ailesi SABAH”a konuştu. Evlerinin bir köşesini oğullarının fotoğrafları, üniformaları ve eşyalarıyla donatan acılı aile, 26 yaşında şehit olan evlatlarının hasretini bunlarla gidererek teselli buluyor. Şehit oğlunun kendisi için bir evlattan öte bir arkadaş gibi olduğunu söyleyen anne Asiye Çakır, “Yeni evliydi, erken doğumla bir evladı olmuştu. Küvöze koydukları için bir kere bile kucaklayamadı, görev için çağırılınca hemen kalkıp gitti. Ahmedim 26 yaşındaydı, artık hep öyle kalacak. Ahmet benim için hayırlı, devleti için de yiğit bir evlattı. Oğlumun acısı beni çok yaraladı ama şerefiyle vatanı için can vermesi beni ayakta tutuyor” dedi. ÇOCUĞU YENİ DOĞMUŞTU 15 Temmuz gecesi göreve çağrılan polis Ahmet Çakır, evden çıkmadan önce yeni doğum yapan eşinden helallik aldıktan sonra annesini arayarak operasyona gittiğini eşi ve çocuğunun onlara emanet olduğunu söyledi. Gölbaşı Özel Harekât Daire”sine düzenlenen ilk bombalı saldırıdan kurtulan Çakır, ikinci saldırıda şehit düştü. Darbe girişiminden 1 yıl önce, 18 Temmuz”da dünya evine giren Seyit Ahmet Çakır, darbe girişiminden 3 gün sonra 1. evlilik yıldönümünde memleketinde toprağa verildi. Şehidin ismi, Gaziantep Nizip”te bir liseye verildi. “KIZINI KUCAKLAYAMADI” Oğlunu erken yaşta kaybetmenin üzüntüsünü yaşadığını ancak vatanı uğruna, çok sevdiği üniformasıyla şehit düşmesinden dolayı da gurur duyduğunu söyleyen anne Asiye Çakır, “Ahmet benim için bir evlattan öte bir arkadaş gibiydi. Sürekli arar, halimi sorardı. Daha yeni evliydi, çocuğu dünyaya 6 aylık gelmişti. Doktorlar, “yaşamaz” diyorlardı. Oğluma “bu çocuk dünyaya erken geldi ama her şerde bir hayır var” dedim. İşine o kadar bağlıydı ki düğün izni, evlilik izni, nikah izni kullanmadı. Bebeği doğduğunda yine görevdeydi. Bebeğin yaşamaz demelerine rağmen göreve gitti. Yine görevi ağır bastı. Kızının gözünü açtığını bile göremedi” diye konuştu. 1 KEZ GÖRDÜĞÜ KIZI 2,5 YIL YAŞAYABİLDİ Oğlundan geriye kalan tek emanet olan torununun da 2,5 yıl sonra yaşamını yitirdiğini anımsatan acılı anne, “Sanki oğlum evladını görsün diye erken doğdu. Kimse yaşamasına ihtimal vermiyordu ama o yıl boyunca bize sabır kaynağı oldu. Sürekli tedavi görüyordu ama sonra küçük bedeni bunu kaldıramadı. O da melek olup babasının yanına gitti. Oğlumun ardından torunumun da yaşamını yitirmesi beni çok yaraladı ama evladımın şerefli bir şekilde vatanı için can vermesi beni ayakta tutuyor” dedi. VATANINI VE ÜNİFORMASINI ÇOK SEVERDİ Baba Şahin Çakır ise, oğlunun özel harekât polisi olmayı çok istediğini belirterek, “İlk görev yeri Ordu”ydu. Daha sonra Şırnak”ta birçok operasyona katıldı. Diyarbakır”da geçici görevde bulundu, Kobani”de de görev aldı. En son Ankara”daki Özel Harekât Daire Başkanlığı”nda göreve başladı. Onun için özel harekatın ayrı bir yeri vardı. Üniformasını çok severdi. Bana “Vatanım ve bir karış toprağım için her zaman canımı vermeye hazırım. Ülkenin her karış toprağı benim, oralarda kanımız var” derdi. Her yere gönüllü giderdi. “Bu toprağı kimselere vermeyiz” derdi. Çocuğumla gurur duyuyorum. Benim çocuğum vatanı için şehit oldu. Bazıları bu vatanı bölmek ve başkalarına satmak isterken oğlum onları engellemeye çalışan arkadaşlarıyla birlikte şehadet şerbetini içti. Hepsini ruhu şad olsun, biz yerlerinin cennet olduğunu biliyoruz” şeklinde konuştu.

Source: Mehmet Boncuk


Diş sıkma masum değil, bakın neleri etkiliyor!

Bruksizm olarak bilinen diş sıkma tedavi edilmediğinde çene yapısında bozulmalara, dişlerde kalıcı hasarlara, baş ve kulak ağrılarına yol açabilir.

Pedodonti Uzmanı Doç. Dr. Aslı Patır Münevveroğlu, “Fiziksel etkilerinin yanı sıra, genellikle stres ve kaygı gibi ruhsal durumların bir yansıması olan diş sıkma, çocuğunuzun genel huzurunu da olumsuz etkiler” diye konuştu.

Doç. Dr. Münevveroğlu, bu durumun nedenlerini, belirtilerini ve modern tedavi yaklaşımları hakkında bilgi verdi.

‘BAŞ VE ÇENE AĞRISI, DİŞLERDE AŞINMA VE HASSASİYET’

Ailelerin sıklıkla diş gıcırdatma sesi nedeniyle endişeyle diş hekimlerine başvurduğunu belirten Doç. Dr. Münevveroğlu, “Ailelerin bu konuda endişelenmekte çok haklılar. Çünkü bruksizm çocukların hem fiziksel hem de ruhsal gelişimini olumsuz etkileyebiliyor. Bruksizm, özellikle gece uykuda görülen, bazen de gündüz ortaya çıkan diş sıkma veya gıcırdatma alışkanlığıdır. Gece diş sıkıp gıcırdatan çocuklarda gündüz saatlerinde baş ağrısı, çene ağrısı, dişlerde aşınma ve hassasiyet görülebilir” ifadelerini kullandı.

‘EN ÖNEMLİ NEDEN STRES’

Diş sıkmasına yol açan pek çok faktör bulunduğunu söyleyen Doç. Dr. Münevveroğlu, “Stres ve kaygı bozuklukları, genetik yatkınlık, alerjik durumlar, çene kapanışındaki bozukluklar ve kötü ağız alışkanlıkları bruksizme neden olabilir. Bunlar arasında en önemli faktör ise stres ve kaygıdır. Özellikle duygusal olarak hassas çocuklar yaşadıkları stresi gece diş sıkma yoluyla dışa vurabilir. Aileler bu konuda dikkatli olmalı” dedi.

‘BELİRTİLERİ İHMAL ETMEYİN’

Diş sıkma tedavisinde en önemli adımın farkındalık olduğunu dile getiren Doç. Dr. Münevveroğlu, “Aileler eğer çocuklarının diş sıktığını, gıcırdattığını duyuyorsa, diş hassasiyeti, çene veya baş ağrısından şikâyet ediyorsa mutlaka bir çocuk diş hekimine başvurmalı. Her diş sıkma vakası tedavi gerektirmez. Ancak ilerleyen semptomların görüldüğü durumlarda gece plağı uygulamaları, medikal tedavi ya da psikolojik destek gibi yöntemlere başvurabiliyoruz” diye konuştu.

‘ERKEN MÜDAHALE ÖNEMLİ’

Tedavi edilmeyen diş sıkmanın ciddi sonuçlara yol açabileceğini belirten Doç. Dr. Münevveroğlu, şu uyarıda bulundu:

“Diş sıkma tedavi edilmediğinde çene ve baş ağrıları artabilir, çene eklemlerinde ağrıya ve diş boyutlarının azalmasına yol açabilir. Bu da uzun vadede estetik olarak da olumsuz sonuçlar doğurabilir. Çocuklarda bu tür belirtiler fark edildiğinde gecikmeden çocuk diş hekimine başvurulmalı. Erken müdahale ile çocukların fiziksel ve ruhsal gelişimini korumak mümkün.”

Source:


Aileden ilk aklı başında tespit

Anoreksiyadan hayatını kaybeden fenomen Nihal Candan’ın babası Hakan Candan ilk kez nedamet getirdi. Çocuklarının yaşadığı hatalarda kendi sorumluluğunu da kabul eden Hakan Candan, “Birinci sorumluluk onlarda ama ikinci sorumluluk bizde. Ahlaki değerleri yeterince veremedim, onları bu ortamdan koruyamadım. Başaramadım. Bu olaydan sonra daha dikkatliyiz. Bahar’ı şöhret dünyasından uzak tutacağım, İstanbul’dan uzaklaştıracağım. Bu ortamdan korumak için ne gerekiyorsa yapacağım” dedi.Ailenin acısı çok taze, henüz zamanı değil diye şimdiye kadar bu konuda bir şey söylemeyi doğru bulmadım. Ama baba bile sorumluluğu kabul ettiğine göre artık konuşabiliriz. Ölenin annesi, kardeşi durup durup eski damadı suçluyor, kendilerine hiç paye çıkarmıyorlardı bu kayıptan.Oysaki bu iki kız kardeşin günden güne bir girdabın içine düştüğünü 85 milyon hep beraber izledik. Cümle alem farkındaydı da şimdi başkalarını suçlayan anne-baba neredeydi? Madem şimdi Bahar’ı korumak için harekete geçebiliyorlar, bu imkânı vaktinde niye kullanmadılar?Diyeceksiniz ki “Reşit insanlar; kim, ne müdahale edebilir!”Bence o da yetiştirme tarzıyla alakalı bir şey.Yani Nihal Candan’ı bu sona götüren bütün süreçlerde ortada olmayacaksın, yavrunu kıyısına gittiği uçurumdan çekip almayacaksın, sonra da…Neyse, bunları konuşmak için hâlâ çok erken galiba. Olan, o genç kadına olduğuyla kaldı.Enişte deme lazım olurSon günlerin şaşırtıcı işlerinden biri el ele görüntülenen Sinan Akçıl&Ece Erken oldu. İnsanların birbirine yakınlaşmasında şaşıracak bir şey yok elbette.Burada şaşırtıcı olan, Akçıl’ın eski eşi Burcu Kıratlı’yla yakın arkadaş olan Erken’in “Enişte” diye hitap ettiği Akçıl’la görüntülenmesi.Tıpkı o meşhur sözü doğrularcasına: Enişte dedi ama sonra lazım oldu. Burada bize laf düşmez. Bu konuda söz sahibi olan iki kişi var. Birincisi, Burcu Kıratlı. Bakalım bu gelişmeyi normal mi karşılayacak yoksa “arkadan bıçaklanma” muamelesi mi yapacak?Çünkü insanın aklına ilk iş, acaba “Enişte” falan derken de gözü mü vardı sorusu gelir doğal olarak. Olayda gözlerin çevrildiği asıl otoriteyse “enişte” konusundaki hassasiyetiyle bilinen Demet Akalın.Gülden-Neşe Karaböcek meselesinde “Bütün eniştecilerin sonu böyle olsun” diye bir çıkış yapmıştı. İzleyelim bakalım: Akalın’ın enişteciler tepkisi sadece aile içi ilişkiler konusunda mı yoksa arkadaşları da kapsıyor mu?Kene terminatörüİstanbul başta olmak üzere, yaşanan kene istilasını, aşırı avlanmadan dolayı onları yiyen keklik gibi hayvanların azalmasına bağlamıştım.Vahşi doğanın olduğu gibi kentsel alanların da kendi içinde bir dengesi var çünkü. Bir tarafı yok ederseniz, öbür taraf patlıyor. Tıpkı kedi-köpek gibi sokak hayvanlarını yok edince şehirleri fare basması, kentlere domuz inmesi gibi olaylarda yaşadığımız gibi…Afyon’da keneyle mücadele için doğaya yüzlerce keklik salındı. Yetkilileri tebrik ediyorum. Keklikler sadece keneleri değil, süne gibi hızlı çoğalan diğer zararlıları da temizleyecek. Temizleyecek de rahat bırakırsak tabii…Atalarımızın bir bildiği varmış ki kent kırsallarında yaşayan bu hayvanlara dokunmamışlar. Kent canlılarını itlafı akıl edemedikleri için ya da güçleri yetmediği için değil.Yüzlerce yıl bu coğrafyada yaşamanın getirdiği ortak akıl bence bu. Keşke New York, Paris gibi büyük batılı metropoller de kedilerine bizim gibi sahip çıksa, sokaklarını fare istilasından kurtarsa.

Source: Savaş Özbey